mascot

By 8hanji

411K 46.9K 42.9K

seul üniversitesinin maskotu minho, maçta üzgün gördüğü jisung'u gözüne kestirir. ;; {minsung} tamamlandı. More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
25
26
27
28
29
30
31
32 | final

24

11.1K 1.2K 738
By 8hanji

Jisung bakışlarıyla hemen yan masanın üstünde uzanmış kediyi izlerken, bir yandan da hazır olan kahvelerini almaya giden Minho'yu bekliyordu. Ondan habersizce ahşap masanın üstünde ritim tutan parmakları eşliğinde, kulaklarını ortamın atmosferine oldukça uygun yavaş bir şarkı dolduruyordu. Kedi sanki onu izlediğinin farkındaymış gibi kapattığı gözlerini açıp Jisung'a baktı. Bir süre devam eden bakışmaları minik tüy yumağının siyah benekli pembe burnunu yalayıp tekrar gözlerini kapatmasıyla son bulmuştu.

Saatler önce çıkmışlardı okuldan. Öyle ki Jisung, Minho'nun gidecekleri yer için bilmiyorum derken ciddi olduğunu yarım saat kadar nereye gideceklerini düşündükleri süreç içinde fark etmişti. Daha sonra baş başa sahilin sessiz bir kıyısında yürümüş, ayaklarını soğuk suya sokup kendince eğlenmişlerdi. Jisung yerinde başkası olsa yüz kere suya düşüreceğinden emindi Minho ama Jisung olunca işler değişiyordu. Hatta o düşmesin diye kendi kıçının ıslanmasına engel olmamıştı.

Şimdi ise sahile açılan caddenin hemen köşesinde kalan minik bir kafede oturuyorlardı. Saatten midir bilinmez, belki de konumundan kaynaklı kendileriyle beraber en arkada masada bir kişi ve hemen yan masalarındaki kedi eşlik ediyordu onlara.

Jisung yanaklarını şişirip, karşısındaki sandalyenin çekilmesiyle o tarada döndü. Minho'nun masanın üstüne bıraktığı bardaklardan çıkan buhar havaya karışıyordu.

Yüzündeki tebessümle "Çok üşümedin değil mi?" diye sordu Minho. Başta ayaklarını suya sokma fikri ne kadar cazip gelse de Jisung'un bünyesinin zayıf olduğunu biliyordu. Hasta olmasını istemezdi.

Jisung ellerini bardağının etrafına sarıp şirince kafasını iki yana salladı. "Sen üşüdün mü yoksa?"

"Kıçım dondu biraz." dedi Minho sırıtarak. Jisung ne kadar gidelim diye ısrar etsede Minho'nun bugün için planları başka olduğundan kabul etmemişti.

"Beni dinlemezsen daha çok donar o güzel kıçın." diye söylendi Jisung. Bakışlarını kahvesine çevirip minik dudaklarına götürdü ve sıcaklığı giderebilmek adına üfledi.

Minho'nun bakışları ise gözlerinden öne doğru uzanan dudaklarına kaymıştı. Nasıl diye geçirdi içinden. Nasıl her hareketi bu kadar tatlı olabilir?

"Kıçımın güzel olduğunu düşündüğünü bilmiyordum." deyip tek kaşını kaldırdı Minho. Ardından önündeki kahvesini dudaklarına götürmüş, Jisung gibi hafifçe üflemiş ve içmişti.

Jisung gözlerini devirdi. Bu tür konularda yaptığı imalar ve yüz ifadeleri çok hoşuna gidiyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Üstelik uzatırsa konunun kendi kıçına kadar geleceğinin de bilincindeydi.

Kahvesinden bir yudum alıp sabahtandır aklında olan ama keyifleri kaçmasın diye söylemediği konuyu dile getirdi.

"Changmin geldi bugün yanıma,"deyip göz ucuyla Minho'nun yüz ifadesine baktı. Önce kaşları çatıldı sonra da bardağını masaya bırakıp sertleşen bakışlarını çevirdi Jisung'a.

"Ne bokuma? Ayrıca neden şimdi söylüyorsun?"

Jisung omuz silkip bu durumu çok takmadığın göstermeye çalıştı. Ama Minho merakla "Ne dedi?" diye sordu.

"Aranız kötü olduğu için bana yaklaştığını söyledi," deyip kahvesinden bir yudum aldı. Aynı zamanda bakışları olayı tartmak adına Minho'nun yüzünden ayrılmıyordu. "Eski sevgilisi olmasaydım yanımdan bile geçmezmişsin."

Minho'nun kaşları sinirle havaya kalktığında alt dudağının üstünde dilini gezdirdi. "Buna inanmadın herhalde?" Sorusu karşılığında Jisung tekrar omzu silktiğinde masada öne doğru eğilip, Jisung'un masanın üstünde duran elini kavradı.

"Bütün dürüstlüğümle söylüyorum," deyip gözlerini birleşen ellerinden Jisung'un güzel yüzüne çıkardı. "Sana o piç kurusu yüzünden yaklaşmadım, kendine yediremiyordur yüksek ihtimalle. Hem ben senin onunla olduğunu bile bilmiyordum." demişti. Ama son cümlesi daha çok kendine mırıldanır gibi çıktığından Jisung merakla başını yana eğdi. "Bilmediğim başka bir şey mi var?"

"Yani," diye söylenip oturduğu yerde gerildi Minho. Jisung'la yakınlardı evet ama ne Jisung ondan hoşlandığını ya da Minho onu sevdiğini kelimelere dökmemişti. Ve onu ilk kütüphanede ağlarken gördüğünü söylememişti.

"Dikkatimi çektiğinde onunla beraber olduğundan bihaberdim. Öğrenince yaşadığım şoku anlayamazsın." deyip gözlerini büyülttü Minho. O zamanlar dün gibi aklındaydı. Üstelik son katıldığı akşam yemeğinde Jisung'la konuşmasına şahit olmuştu. Jisung'un hoparlörlerden çıkan kırgın sesi aklına geldikçe yine sinirleniyordu. Ki o gün sinirini yemeğin sonuna saklamış ve tam olarak masayı Changmin'in üstüne devirdi desek doğru olurdu.

Bu düşüncelerle kafasını iki yana salladı Minho. Bunların bir önemi yoktu artık, Jisung onunla beraberdi.

Jisung elinin üstünü okşayan parmağa çevirdi bakışlarını. İçini kıpır kıpır eden bu ufak dokunuş ve karşısında hissettiği sonsuz sıcaklık iyi hissettiriyordu. Hatta öyle ki günlerdir beklediği soruyu es geçip heyecanla Minho'nun gözlerinin içine baktı.

"Bir şey söyleyeceğim," deyip elindeki bardağı masaya bıraktı ve ileri uzatıp "Elini ver önce." dedi.

Minho bekletmeden diğer elini de Jisung'un sıcak avucuyla buluşturdu ve can kulağıyla onu dinlemeye hazırlandı. Heyecanlandığını oturduğu yerde sağa sola sallanmasından anlamıştı.

"Ben senden hoşlanıyorum Minho." Gözlerini kaçırıp birleşen ellerini saniyelik ayırdı ve kollarını iki yana açarak "Hatta bu kadar çok." deyip tekrar ellerini birleştirdi. Minho kalbinin hızlanışını eşliğinde Jisung'un bu hâline gülümsedi.

Parmaklarını birbirlerine iyice kenetleyip elleri birleşikken kaldırdı ve iki yana açtı.

"Ben de sana bu kadar çok aşığım." kelimesiyle Jisung'un parlayan gözleri yüzüne döndü. Karşılıklı gülümsedikleri bu anı sonsuza kadar yaşamak isteyen Minho, aklındaki soruyu sonunda sorabileceği bir ortam oluştuğundan boğazını yalandan temizleyip ciddileşti.

"Şimdi Han Jisung, " deyip merakla Jisung'un ona bakmasını sağladı. Tekrar ağzını araladağında ortamı dolduran telefon sesiyle bir süre kapanmasını bekledi. Minho'nun sabırla ama Jisung'un gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığı andan sonra telefon sustuğunda, Minho hevesle derin bir nefes aldı. Şimdi sorabilirdi.

Birkaç mesaj sesi ardından telefonu tekrar çalmaya başladığında Jisung "Önemli sanırım." diyerek telefonunu işaret etti kaşlarıyla.

Minho'nun bakışları telefondaki isme kaydığında "Dünyadan yok etmeden huzur yok bana anasını satayım." demiş ve bir elini istemeye istemeye ayırarak telefonu açmıştı. Hoparlöre alıp "Ne var götüm kılıklı?" dedi.

"Kanka ya iyi ki açtın." diyen Hyunjin'in sesi nefes nefese geliyordu.

"N'oldu?"

Jisung'da merakla telefondaki 'ararsa açma' ismine baktığında kıkırdadı.

"Polisten kaçıyoruz."

"Kaçıyoruz derken? Kim kim?" Minho sanki Hyunjin'in dediği şey çok normalmiş gibi başka bir soru sorduğunda Jisung'un dudakları o şeklini almış, kaşları havaya kalkmıştı. Tamam belki Changbin'de tuhaftı onun için ama Hyunjin bambaşka bir dünyada yaşıyordu.

"İşte orası biraz karışık." dedi Hyunjin. Arkasını yasladığı duvardan kafasını sola çevirip küçük çocuğun saçlarını düzeltmeye çalışan Seungmin'e ve hemen yerde boylu boyunca uzanan Felix'e baktı.

"Seungmin, Lix ve on yaşlarında bir çocuk." diye açıkladı hemence.

Minho diğer eliyle yüzünü sıvazlayıp derin bir nefes aldı. "Neden kaçıyorsunuz peki?"

Bu sırada ise Jisung duyduğu Seungmin ismiyle ikinci bir şoku yaşıyordu. Arkadaşı olan Seungmin miydi? Kim Seungmin?

"Seungmin ne alaka?" diye sordu kendini tutamadan. Hyunjin ise Jisung'un sesini duyduğunda "Jisung naber ya?" diye sormuştu.

"İyi iyi de siz değilsiniz galiba." diye mırıldandı Jisung. Anlamadığı için bakışları Minho'nun üstünde geziyordu.

"N'olsun işte bizde de bi koşuşturmaca, yoruluyoruz ya."

"Zevzekliği kesip düzgünce anlatacak mısın yoksa yüzüne kapatıyorum." dedi Minho sinirle. Gerçekten hayatında sınırlarını bu kadar zorlayan tek insan Hyunjin'di.

"Ya biz Seungmin'le barıştık," diyerek söze başladı Hyunjin. Bakışları tekrar yanına kaydığında tebessüm etmişti. "Sonra n'apsak diye düşündük öyle çıktık dışarı geziyoduk, Lix'i gördük. Sunwoo'yla kavga ediyolardı onları bi ayırdık. Kafa göz baya kavga ediyolardı ama düşünebiliyor musun Jisung'la böyle kavga ettiğini?"

Jisung, Hyunjin'in Seungmin'le barıştık cümlesinde takılı kalırken Minho arkadaşının yine konudan sapıp boş şeyler anlatmasına göz devirdi.

"Sadede gel ağzına sıçmadan."

"Neyse sonra Lix öyle girdi aramıza, parka gittik oturmaya. Baktık bi tane adam bu on yaşlarındaki, Minnie denen çocuktan para istiyor. Baya sıkıştırmış ama görmen lazımdı. Dayanamadım öyle görünce çocuğu alıp kaçtık."

"Ve Seungmin sana katıldı." diye mırıldandı Minho kendi kendine. Eski anıları aklına hücum ettiğinde barışmalarının iyi olup olmadığını düşünme kararını sonraya erteledi.

"Evet üçümüz kaçırdık işte çocuğu ama sonra polis düştü peşimize, adam da çocuğumu kaçırdılar diyor. Çocuk konuşmuyor hiç bilemedik n'apacağımızı?"

Jisung Seungmin konusunu şimdilik bir rafa kaldırıp "Peki çocuğun adamın çocuğu olduğunu düşünmediniz mi?" diye sordu.

"Olabilir mi ya?" diye söylendi Hyunjin. Ardından yanındakilere dönüp "Çocuk adamın olmasın?" demişti. Felix yattığı yerden ayaklarını duvara kaldırdı. "Kanka ben bilmem, kaçalım dediniz kaçtım."

Seungmin ise aklını bir kenara bıraktığı için pişman olurken bu ihtimali düşünmediğinden ve olaya şahit olmadan Hyunjin'e uyduğundan kendine kızdı.

Minho derin bir nefes daha alıp "Nerdesiniz?" diye sordu. Bakışları karşısında oturan bedene kaydı sonra. Aralık duran kırmızı dudaklar resmen açık bir şekilde onu davet ediyordu ama dikkatini dağılmaması adına bir elini Jisung'un dudaklarına kapattı. Böyle görmezdi.

Jisung elinin altından "N'apıyosun?" diye sormaya çalıştı ama aldığı cevap "Dikkatimi dağıtıyorsun." olmuştu.

"Kampüsün iki cadde arkasında bi jeneratör var bildin mi?" diye sordu Hyunjin.

"Avucumun içi gibi biliyorum oraları zaten, mal mısın anasını satayım ya?"

"Ya konum atıyorum tamam. Kapat." demiş ve suratına kapatmıştı Hyunjin. Saniyeler sonra mesaj sesiyle konumun geldiğini anladılar.

"Gidelim mi?" diye sordu Minho bakışlarını Jisung'a çevirip. Ne kadar istemese de 5 dakika sonra Hyunjin arayacağını, gitmezlerse rahat bırakmayıp ağlayacağını biliyordu.

Jisung cevap vermeden yüzüne bakmaya devam ettiğinde "Dilini mi yuttun?" diye sordu Minho. Ama sonra elinin hâlâ dudaklarının üstünde olduğunu fark edince "Unutmuşum." diyerek indirdi ve şirince sırıttı.

Jisung bir şey demeden oturduğu yerde ayaklanıp hemen arkalarında kalan kapıya yöneldi hızlıca. Minho neden bu kadar hızlı olduğunu anlamasa da kalkıp peşinden ilerlemiş ve kafeden çıkmışlardı.

"Şşt Ji," diye söylendi omzuna yavaşça omzuyla vurup. "Yine Hyunjin yüzünden bok oldu diye mi bozuldun?" dedi merakla. Bir dahaki baş başa kalışlarında telefonunu kapatacaktı.

"Hayır Hyunjin eğlenceli biri."

"Benim kadar olmasa da." diye ekledi Minho.

"Takıldığım konu Seungmin." deyip olduğu yerde durdu ve Minho'nun da durmasını sağladı. "Barıştık derken ne demek istedi ve sen neden bunu tuhaf bulmadın? Biliyorsun demek ki." Çattığı kaşlarını Minho'nun dişlemeye devam ettiği alt dudağına çevirdi.

"Anlatmak bana düşer mi bilemedim o yüzden," dedi Minho ve dişlediği dudağını öne doğru uzattı.

"Anlatacaksın," Jisung çatık kaşlarını bozmadan saniyelik gözlerine baktı. Ardından tekrar dudaklarına döndü. "Ama önce öpüşmemiz gerek."






-

bizim de öpüşmemiz gerek


Continue Reading

You'll Also Like

132K 15K 21
[Çete lideri Minho'yu tedavi etmekte görevli olan psikoloji öğrencisi Jisung] Çeviri kitabıdır credit to @renshuxii Thank you for letting me translat...
11.9M 580K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
178K 20.7K 37
Psikolog Jisung'un yeni hastası için akıl hastanesine taşınması gerekiyordu. ‼️‼️SEMESUNG‼️‼️
223K 23.3K 34
Han Jisung, Harry Styles konseri için para biriktirirken, Lee Minho boynuna "Çakal" yazdırmak için dövmeci arardı.