MAVİ AY (Tamamlandı)

By aleynahirik

72.3K 7.4K 1.3K

*WATTYS 2023 Yarı Finalist* Maya, sıradan bir günün sonunda evine dönerken bir inşaatın içerisinde duyduğu se... More

GİRİŞ
Bölüm Bir
Bölüm İki
Bölüm Üç
Bölüm Dört
Bölüm Beş
Bölüm Altı
Bölüm Yedi
Bölüm Sekiz
Bölüm Dokuz
Bölüm On
Bölüm On Bir
Bölüm On İki
Bölüm On Üç
Bölüm On Dört
Bölüm On Altı
Bölüm On Yedi
Bölüm On Sekiz
Bölüm On Dokuz
Bölüm Yirmi
Bölüm Yirmi Bir
Bölüm Yirmi İki
Bölüm Yirmi Üç
FİNAL Ⅰ
FİNAL Ⅱ
YAZAR NOTU

Bölüm On Beş

2K 243 24
By aleynahirik

''Kedilerin Antik Mısır'da kutsal sayıldığını biliyorsundur. Derste biraz daha araştırıp -sıkıldığımdan değil- bazı inanışlarda da kutsal sayılmaktan ziyade Şeytanla ilişkili olduğuna inanıldığını okudum. Aynı zamanda göz perdelerinin açık olduğu ve bu yüzden görünmeyen varlıkları görebildikleri söyleniyor. '' 

''Ne?''

Boşluğa dalmışken Tuna'nın her dediğini duymuş yalnızca zihnimdeki süzgeçten geçirememiştim. İrkilmiş gibi başımı salladım ve ona döndüm. Yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum.

''Özür dilerim. Dalmışım. Ne dedin?'' dedim.

''Son zamanlarda oldukça kibar davranıyorsun, beni korkutma lütfen.'' dediğinde koluna sert sayılabilecek bir şekilde vurdum.

Onun odasındaki çalışma masasında kütüphaneden topladığımız ve hiç bakamadığımız bilgileri gözden geçiriyorduk. Benim ise gözüm az önce müstehcen şeylere mekân olan Tuna'nın yatağı ve dolabı arasında gidip geliyordu. Tam ayaklarımın altında duran fermuarı açık çantadan tarafa ise yaşadığım suçluluk ve karmaşık duygularım yüzünden hiç bakmıyordum.

''Tamam, düzeldin.'' dedi.

Söylediklerini duymazlıktan gelerek önümüzdeki kağıtlara yeniden göz attım.

''Kediler dedin, değil mi? Evet, bazı inanışlarda farklı anlamları var, duymuştum.''

''Hiçbir yerde başka bir evrene kapı açtığına dair bir bilgi yok. Gerçi olmasını da beklemiyorduk, değil mi?''

''Tabii. '' dedim.

''Ama ona yakın başka bir şey var.'' dedi ve eliyle önündeki kağıtlardan paragraflar göstererek devam etti. ''Bak, birçok inanışta alemler arası geçiş yapabildiklerine inanıyorlar.''

Kaşlarımı çattım. ''Alemler mi?'' 

''Evet hatta bu yüzden büyülerde sık sık adları geçiyor, özellikle de siyah kedilerin.''

''Çünkü uğursuz olduklarını düşünüyorlar.'' dedim. 

''Aynen öyle.'' dedi. ''Tüm bunlardan sonra senin şu kedinin de bir numarası olması gayet normal geliyor hele ki siyahken.'' 

Alnım kırışmışken gözlerimi notlarda gezdirmeye devam ettim. ''Aynen, olabilir.'' diye mırıldandım. ''Ne yalan söyleyeyim uğursuz olduklarına hiçbir zaman inanmadım, kedileri severim.''

Ses tonumdaki gizli ama kendini fark ettirirken Tuna suratıma bakmaya devam etti. 

''Amaa... Şu an biraz tırsıyorum bunu da inkar edemem.'' dedim. 

''Ben de haklı olduğunu inkar edemem.'' 

Yan yana oldukça yakın bir vaziyette otururken kafasını çevirip bana yeniden bir bakış attı. Ben de kafamı kağıtlardan kaldırıp ona baktım. Aramızda neredeyse bir el mesafesi vardı. Usulca gülümsedi. Tek kaşımı kaldırdım.

''Ne?''

''Sana bir şey hediye edebilir miyim?''

Sesi bir fısıltı kadar kısık ama bir o kadar etkileyiciydi. Kendimi geri çekmek ve biraz uzaklaşmak istedim fakat olmadı. Ona bakmaya devam ettim, bakmayı kesmek istesem bile bunun önüne geçilemeyecek bir istek olduğunun farkındaydım.

''Hediye mi? Ne hediyesi?''

''Ufak bir şey, önemli değil.''

''Bunca şeye karşılık benim sana hediye vermem gerekiyor.'' dedim dürüstçe. 

Başını 'hayır' der gibi iki yana salladı.

''Karşılık için hiçbir şey yapmıyorum. ''

Bu cümlesinin bende yarattığı duygularla iç çekmemek için kendimi zor tuttum. Her cümlesinde biraz daha yaklaşıyormuşuz gibi hissetmekten ise kaçınamadım. Yalancı bir öksürük ile boğazımı temizledim.

Ani bir hareketle arkama doğru eğildi. Eğilmeden bir saniye öncesine kadar beni öpecek sanmamın verdiği bir panikle ben de aynı anda geri çekildim. Kalbim sanki bu olay gerçeklemişçesine deli gibi atıyordu.

Kalp atışlarımı kontrol etmek için yutkunarak yerimde kıpırdandım ve ondan biraz uzağa kaçmaya çalıştım. Bu paniğimi fark edip fark etmediğini hem öğrenmek istiyordum hem de asla öğrenmemek istiyordum.

''İşte burada.''

Tam arkamdaki kağıtlarının arasından çekip aldığı bir kâğıdı bana doğru uzatıyordu. Bir kâğıda bir ona baktım.

''Bu da ne?''

''Açıp bakarak öğrenebilirsin.''

Kâğıdı ikiye katlı bir haldeyken aldım ve yavaşça açtım. Açtığım gibi ise bakakaldım. Gözlerimi kırpıştırdım. Resim kâğıda rastgele fırlatılmış fırça darbelerinin üzerinden profesyonelce geçilerek, o gelişi güzel boyalardan bir resim ortaya çıkarılmıştı. Turuncunun baskın olduğu bu resmi gördüğüm ilk birkaç saniye, bu ben miyim diye düşünerek salak gibi hissetmiştim. Tabii ki bendim fakat o kadar güzeldi ki. Muhtemelen benden bile güzeldi.

''Tuna.'' dedim hayretle.

O ana kadar karşımda bana büyük bir beklenti ve heyecanla baktığını fark etmemiştim bile. Fark ettiğim anda ise ne yapacağımı bilemedim.

''Beğendin mi? Bir şeyler yapmaya çalıştım işte.''

Hayret ve hayranlıkla gülmeye başladım. ''Bir şeyler yapmaya mı çalıştın? Bu inanılmaz. Benden bile daha güzel.''

''Asıl bu inanılmaz.'' dedi gülerek.

Ona bakarken içimden gelen gülümseme isteği uzun süredir hissetmediğim bir duyguydu. O kadar uzun süre olmuştu ki adını koymam günlerimi almıştı. Sahi kaç gün olmuştu? Kaç gündür onunlaydım ve sahip olduğum tek kişi o idi? Bugün dördüncü gün olmalıydı. Dört gündür tüm hayatım ayna evrendeki kendi evimin yansıması olan bu yer ve Tuna'ydı.

''Bu kadar uzun süre bakma, bana âşık olduğunu düşünmeye başlarım.'' dedi.

Ses tonu imalıydı. Cümle içinde kullanması bile beni alt üst ederken bu ses tonuyla kelimenin tam anlamıyla beni bitirmişti.

''Sakın düşüneyim deme.''

Gülümseyerek başını öne eğdi ve bakışlarını benden kaçırdı. Bir kez daha elimdeki çizime baktım ve ''Hep böyle çizer misin? Çünkü bu amatörce bir şey olamayacak kadar iyi.'' dedim.

''Zaman buldukça yapmaya çalışırım.''

''O zaman bunlardan daha çok var?''

''Yani, sayılır işte.'' dedikten sonra işaret parmağıyla elimdeki kâğıdı gösterdi. ''Ama en güzeli bu.''

''Gerçekten teşekkür ederim.'' dedim gülümserken.

''Beni hiç dinlemiyorsun, değil mi?''

''Hayır, hiç.''

''Harika.''

Gülerken gözlerimin o yatağa kaymaması ve yeniden aynı sahnelerin gözümde canlanmaması için oldukça zorladım.

''Pekâlâ, Mavi Ay'a dönmek ister misin? Çünkü onu da biraz araştırdım.''

Kâğıdı sahip olduğum en özel hediye olarak özenle dizlerimin üstüne yerleştirdim. Yüzümdeki gülümsemeyi silip atmak istiyordum fakat imkansızdı. Beni dönüştürmeye başladığı bu kişiden nefret ederken bir yandan hiç hissedemediğim bu duygularla yeni tanışıyor olmanın verdiği heyecandan hoşlanıyordum.

''Tamam, dönelim. Ne buldun?''

''Mavi Ay, bir takvim yılında gerçekleşen 13.Dolunay evresine verilen bir isimmiş. Mavilikle de pek alakası yok aslında tıpkı senin dediğin gibi ayın etrafında oluşan mavimsi bir yansıma yüzünden böyle deniliyor olabilir.''

Kulağımı dört açıp onu dinlemeyi o kadar çok istiyordum ki. Ortada tamamen benimle ilgili bir durum varken ilk defa dikkatim başkasıyla alakalı bir olaydaydı. İlgili görünmeye çalışarak, ''Beni buraya getirdiğine mi inanıyoruz?'' dedim.

''İhtimal veriyoruz.''

''Peki beni nasıl geri döndürecek olabilir ki? Buradaki Mavi Ay'ı mı beklemem gerekecek?''

''Eğer her şey bir siyah kedi ve Mavi Ay ile ilgiliyse, evet.''

Gözlerim boşluğa dalarken birden fazla sahneyi aynı anda düşünmeye yoğunlaştım.

Dolunay ve bir siyah kedi...

İşaret parmağımı heyecanla havaya kaldırdım. ''Bir saniye.''

''Ne? Ne oldu?''

''O yüzden geçemedim.''

''Nasıl yani?'' derken kaşlarını çattı ve bana doğru biraz daha eğildi.

''Kütüphanede o yüzden geçemedim.'' dedim. ''Siyah kedi oradaydı ama gökyüzünde Mavi Ay yoktu. Yani, bu evrendeki gökyüzünde yoktu kendi evrenimde hala vardı. Kendi gözlerimle gördüm.''

Yüzünde benimkine oldukça yakın bir ifade oluşurken geriye doğru yaslandı. ''Gerekli şartlar.'' diye mırıldandı.

''Evet!''

İkimiz de çok büyük bir sırrı çözmüşçesine gerildik ve gururlar gülmeye başladık. Tuna elini havaya kaldırdı ve ben de bir beşlik çaktım. 

''İnanamıyorum.'' dedi Tuna. ''En başından beri gözünün önündeydi aslında.''

''Evet, yalnızca ben...''

Tuna'nın telefonunun çalmasıyla tüm dikkatimizi dağıldı. İkimizin de kelimeleri havada kalırken Tuna ekranına baktı. Sıkıntıyla kıpırdandığını gördüğümde yüzü çoktan değişmişti.

''Bir şey mi oldu?''

Ekranı kapatıp telefonu masaya bırakırken, ''Önemli bir şey değil.'' dedi.

''Ama seni etkiledi.''

Sessiz kaldı. Onu bulduğum ilk günden itibaren neşesinin yavaş yavaş sönmesine şahit oluyordum adeta. Bana karşı aynıydı belki ama boşluk bulduğu ilk an gözlerinin dalıp gitmesinin bir sebebi vardı ve bu sebep onu farkında olmadan ele geçiriyordu.

''Bu aralar arkadaşlarımla aramız pek iyi değil. İster istemez beni etkiliyor.''

''Neden?''

''Ne demek neden?''

''Aranız bozulduysa arkadaşlığını bitir?''

Öylece söylediğim, üzerinde düşünmediğim cümle onda buz gibi bir etki yaratmıştı. Suratı hayretle şekillendi ve bunu dediğime inanamadı.

''Sen... Sen hemen böyle kestirip atar mısın?''

Eğer gördüklerimi ona anlatsaydım da aynı şeyleri düşünür müydü, diye düşünmeden edemedim. Bitirmeliydi. En azından böyle olmalıydı.

''Evet.'' dedim ve onu daha da şaşırttım. ''Neden bir tane arkadaşım var sanıyorsun?''

''Ben yapamam. Yani, insanların hatalarında hemen gemileri yakıp gidemiyorum. Bir şekilde hayatımda olmaya devam ederler, ediyorlar.''

Anlayamayacağı bir ses tonuyla mırıldandım. ''Farkındayım.''

''Efendim?''

''Anladım, dedim.''

Gördüklerimi henüz kendim sindirememişken, ona anlatmam gerektiği gerçeğiyle çok hızlı bir şekilde yüzleştim. Şu ana kadar sadece beni rahatsız ettiği kısmıyla boğuşmakla meşguldüm. Şu an ise, ona nasıl söyleyeceğim kısmı devreye girmişti ve bu ilk kısımdan çok daha zordu.

''Neyse, aramız pek iyi değil ama yarın Eda'nın doğum günü için bir şeyler yapacakmışız.''

''Doğum günü mü?'' derken ses tonumun ilgisizliği ortadaydı.

''Evet, 5 Kasım.''

Bir anda durdum ve daha ilgili bir şekilde ona baktım. Ortaya çıkan bu ilgimi yadırgadı.

''Ne oldu?''

''Hiç.'' dedim geçiştirerek. ''Devam edelim mi?''

''Olur.'' 

#

Karanlık şehrin üzerine çökeli birkaç saat oluyordu. Salondaki koltukta yüzüm pencereye dönük, gereğinden daha dramatik bir pozisyondaydım. Yağmur damlaları cama vurup tam önümdeki marketin görüntüsünü bulanıklaştırırken içimde git gide büyüyen ve artık beni içine hapseden boşluktan kurtulmak istedim. Yumruklarımı sıkarken boğazımda bir şeyler düğümlenip kaldı. Sehpanın üzerindeki telefon art arda titrediğinde göz ucuyla oraya baktım. Gözlerimi devirip yeniden önüme döndüm ve derin bir iç çektim. Başkasının hayatında, onun sorunları, onun dostlarıyla olmak yeterince rahatsız ediciydi zaten.

Bu düşünce aklımdan geçtiği gibi Tuna'ya karşı kendimi çok kötü hissettim. Bu his, alışık olmadığım bir şekilde vicdanımı okşuyordu. Benim için yaptıklarını bir kenara itmişim gibi hissederek yüzümü buruşturdum. Vicdanımı rahatlatmak için kendi kendime mırıldandım. 

''Sorun Tuna değil ki, arkadaşları.'' 

''Maya!''

Sesiyle yerimde irkilip arkamı döndüm.

''Evet?''

İçeriye doğru seslenirken sesi duş başlığından akan tazyikli suyun arasından zar zor duyuldu. ''Banyodayım. Telefona bakar mısın? Biri sürekli arıyor.''

Sehpanın üzerindeki telefona doğru eğildim. Saatlerce çocukken yazdığı özel yazılarını okumuş olmanın suçluluğu o kadar ağır basıyordu ki bu duruma utanamadım. Ekranda yazan 'FURKAN' yazısıyla iç geçirdim. Telefonu elime alıp isteksizce açtım.

''Alo?''

''Tu-''

Benim sesimle duraksadı.

''Tuna açamadı.''

''Kızıl?''

Kızıl.

Bu hitap şekliyle sanki benim hayatımdaki Furkan ile yüz yüze gelmiş gibi hissetmenin garipliğini atlatmam birkaç dakikamı aldı.

''Bana böyle hitap etme.'' dedim hiç düşünmeden. 

Benim söylediklerimi duymazlıktan gelerek devam etti. ''Tuna nerede?''

Ona doğruyu söyleyip sesindeki iğrenç imayı duymaya hiç niyetim yoktu. ''İşi var, müsait değil. Önemli bir şey oldu sandığı için benden açmamı istedi.''

Her kelimemde telefonu bir an önce kapatmak istediğimi belli etmekten çekinmedim.

''Okay. Müsait olunca hemen mesajlarıma baksın. Önemli.''

''Söylerim.''

Başka bir şey demesine izin vermeden telefonu çat diye kapattım. Zaten açılmış olan ekranda birkaç dakika önceki titreşimlerin sebebi olan mesajlar duruyordu. Mesajın ortasındaki 'senin Maya' cümlesini görmemle gözlerim açıldı.

'Şu senin Maya değil mi? Ben mi yanlış görüyorum?'

Hemen altındaki Youtube linki ve Twitter'dan kopyalanıp atılmış birkaç link görmemle telefonu elimden fırlatırcasına attım. İçerideki su sesi kesildikten dakikalar sonrasına kadar olduğum yerde kıpırdayamadım. Tahmin ettiğim, şüphelendiğim şey olamazdı. Olamazdı, değil mi?

''Maya? Kimmiş? Saatten bildirim gelip durdu, önemli bir şey sandım.''

Tuna henüz kurutmadığı ıslak saçlarıyla kapı pervazında durdu.

''Maya?''

''Furkan'ın attığı şeye bak, hemen.''

Neredeyse koşarak yanıma geldi ve telefonunu eline aldı. ''Ne? Ne atmış?''

Ondan gelen mesajların üzerine tıkladığında yeni attığı mesajların üstündeki mesajları da istemeden bana göstermiş oldu.

'Eda taş gibi kız işte ne istiyorsun başka, Kızıl mı kafanı karıştırdı?'

Çenem gerilirken Tuna'dan cevap alamayan Furkan devam mesajını gördüm: 'Neye bozuk atıyorsun? Ne oluyor sana?'

Gözlerimi hızla kaçırırken Tuna mesajları gördüğümde habersiz devam etti. ''Dün gece sosyal medyada viral olmuş.''

''Ne?''

''Viral olmuş işte.''

''O ne demek?'' diye sordum. 

''Viral yani hızla yayılmış, popüler olmuş anlamında. Aman canım, sorun o değil. Videoya bak.''

Tuna linke tıklayıp ekranda videoyu oynatırken arkadan ona doğru korkuyla eğildim. Videodan ses yükselmeye başladığı an midem kasıldı.

Bu bendim.

Kütüphanerafları arasından geçiyordum ve en sonunda bir rafın arkasında gözdenkayboluyordum. 

Continue Reading

You'll Also Like

KÖR KRALİÇE By Büşra

Historical Fiction

401K 42.8K 55
Tarihi Kurgu#1 Her kötü, çirkin ve gudubet değildir. Her iyi de, masallarda anlatıldığı gibi gökten düşmüş bir peri kızı kadar güzel ve eşsiz olmaz...
117K 11.4K 25
Genç adamın düşünmeye vakti olmadı. Kafasında tartmaya da vakti yoktu hızla öne atıldı ve yerdeki kılıcı aldı. Rhys, hızla savunma pozisyonu alarak ş...
318K 9.9K 27
ZORLA EVLİLİK VARDIR, ONA GÖRE OKUYUN. Umursamaz tavrı beni sinirlendirmişti, babamın götünden resmen ter akıyordu. Kapıyı kapattı ve stresle bana ba...
Patron By waty_yazarı

Science Fiction

2.2K 115 15
Patron, her kes onu bu isimle tanırdı, Patron.. Namı diğer Patron, beni ailemden almıştı, kafesimden çıkmayı başarmıştım ama, yeni kafesime girmiştim...