YAKUT MAHALİ

By odnilya

380K 17.9K 1.6K

Siz de yeryüzünde olan bitenin sahte olduğunu biliyorsunuz. Bilmiyorsanız...? O zaman sahteler ve yalanlar... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
12
13
14
15
16
17
18-(1)
18-(2)
19
20
21
22

11

19.4K 886 59
By odnilya

Geceye bırakmak istemedim bu bölümü.

Selam Yakut'lar. Bu kitabı bir ay önce yayımlamaya başladım. Sonradan kaldırdığım zamanlar da oldu fakat bundan sonra kaldırmam gibime geliyor.

Bir ay önce değil, bu seneye girmeden önce geçen yıl bugünler de bu kitabın kurgusu hakkında düşünüyordum. Yazmak ise en güzel kısım diyebilirim. Sizlerin yıldızlayıp, her türlü eleştirilerinizi dile getirmenizi ve desteklemenizi çok isterim.

Çünkü aklımdaki sahneleri sizinle paylaşmak için sabırsızlanıyorum🫶🏻

İyi okumalar Yakut!!🥊

🔗

Yeni yeni yağmaya başlayan kar tanelerini seyrederek fazla kalabalık olmayan yolda yürüyordum. Botlarım ayrı bir ağırlık olurken yürümek hiç bu kadar zorlayıcı olmamıştı. Saat ona yaklaşıyordu, sokağı dönünce karşımda sonunda apartman güvenliğini görmüştüm. Yanından geçerken apartmanın kapısına yaklaşmıştım. Kilidi açtığımda kendimi sonunda içeri almıştım.

Eve geçmiş, üzerimdeki sıkı şeylerden kurtulmuş, pijamalarımı üzerime geçirmiştim. Oturma odasındaki büyük koltuğa kalın battaniyemle sarıp sarmalanmış bir şekilde uzanıyordum. Televizyondaki filmle ilgilenmezken telefonumdan açtığım sosyal medyada geziniyordum. Bugünlerde sıkıntıdan ne yapacağımı cidden bilmiyordum.

Ali'ye askerlik konusunu hiç açmamıştım. Bilmiyordum, onun bana açmasını istiyordum. Televizyonu kapatırken teras kapısından gökyüzünü izlemeye başlamıştım.

Her insanda her türlü yara olurdu. Önemli olan ise yara izinin kalıp kalmamasıydı. Yıldızlar nokta olarak görünse de onları izliyordum. Yara izleri bedenimde, ruhumu kamufle ediyordu. Bu daha küçükken, aniden büyümem ile olmuştu. Birden bire, kendimin ne halde olduğunu anlamıştım. Eskiden tek derdim, günlük tutmadığım günleri unutma korkusuydu. Ve dert ettiğim şeyler bir gün günlük tutmamam değil, bugün ne yaşayacağımız olmuştu.

Yaşadığı güzel hayatı unutmamak adına günlük tutan birinden, yaşadığı kıyamet gibi geçen geceleri aklından silmek için çırpınan birine dönüşmüştüm.

Ali ile ilk defa tek kaldığımızda küçük yaştaydım. Amcam tarafından ailemle beraber yaşadığımız evden alındığımızı hatırlıyordum. Dizlerimi kendime çekerken anılar birbirine karışıyordu. Yengem bize iyi davranırdı. İki yıl birlikte kaldıktan sonra kızı hastalanmıştı. Kanserdi ve yaşama şansı yok diyorlardı. On yedi yaşımdaydım ve bir eve yük olmak istemiyordum. Onların yanından ben on sekizken ayrılmıştık. Ali düşünmesin istiyordum. Sadece hayatın güzel tarafını görsün istiyordum.

Eski evimize gelmiştik. Ali'nin yanında ağlamamak için kendimi zor tuttuğumu hatırlıyordum.

Sonra ise o evden ayrılmış, abim için alınan eve geçmiştik. Anılar doluydu. Abimin odasına astığı posterler hala gözümün önündeydi. Kaç gece o odada yalnız başıma vakit geçirdiğimi hatırlamıyordum.

Sonra ise yolumuz Bursa'dan İstanbul'a düşmüştü. Burada, tanıdığımız kimse olmadan yaşamak istemiştik. Çünkü ailemin yok olmasından sonra herkes amcam gibi iyi davranmamış, üzerimize gelmişlerdi. Hayat senaryom o kadar da berbat değildi; güzel yapan tek kişi Ali'ydi.

Ayağa kalkıp çoktan eve gelmiş ve dinlenmek için odasına kapanmış kardeşimin odasının önüne gelmiştim. Kapı aralıktı. Başımı içeri soktuğumda çoktan uyuduğunu görmüştüm. Yine açtığı üstünü örterken saçlarını hafifçe karıştırıp odasından çıkmıştım.

Hayat kollarını bize sarmamıştı, biz ise birbirimize sarmayı seçmiştik.

♠️

İşten döndüğüm bir gündü.Elif bir saat önce aramış, bu gece evde takılma planını anlatmıştı. Yeni evimdeki ilk kız gecesini bu cuma yapmalıydık, ona göre. Onu onaylamış, ne yapacağımızı kararlaştırmıştık. Kafa dağıtacaktık, yoğun haftanın yükünü silecekmiş gibi. Bir yedek anahtar da onda olduğu için erken gitmeme gerek kalmamıştı ki zaten onun da erken geleceğini sanmıyordum. Durakta beklerken telefon ile son mesajlaştığım isme bakıyordum. Dikkatim dağılıyor, kendimi burada buluyordum.

Demir'in attığı son mesaj kesinlikle yanlış kişiye atmıştı. Bana atmış olamazdı. Laf cambazlığı yapıyordu ve bana yanlışlıkla yazmıştı. Bundan emindim. Peki neden buradaydım. On gün geçmişti. On gündür onunla karşılaşmıyor, gereksiz sohbete girmiyorduk. Neden yokluğu bu kadar göz önündeydi. Daha bir ay öncesine kadar tanımıyordum bile.

Derin bir iç çekerek gelen otobüse bindim. Kafamı böyle şeylerle doldurmamam gerekiyordu.

Apartman boşluğunda anahtarımla evin kilidini açarken hızlı olmaya çalışıyordum. Kapıyı sonunda açtığımda ise içeri geçip paltomu çıkarmıştım. Arkamdan kapıyı kapatırken aniden önüme çıkan kızla yerimden resmen sıçramıştım.

"Elif!" Elif gergin diyebileceğim bir gülüş sunarken el sallamakla yetinmişti. Kaşlarımı çatarken nedense bir şeyler olduğunu hissetmiştim.

"Hoşgeldin."

"Hoşbuldum da, madem içerdeydin neden kapıyı açmadın?" Sorduğum soruyla koridorun diğer ucundaki oturma odasının kapısına kadar gelmiş ve kapı eşiğine yaslanmıştı.

"Duymadım ya, mutfaktaydım."

Başımı sallarken neyin ters gittiğini anlamaya çalışıyordum. Kafamı sallarken gülümsemiş ve mutfağa girmiştim. Fakat ayağıma takılan şeyle yere baktığımda bunun bir tava olduğunu görmüştüm.

Arkamda kalan Elif'e bir bakış yolladığımda yerdeki tavayı alıyordum. "Düşürdün herhalde."

Tavayı alıp masaya bırakırken Elif'e döndüm. Mutfak sabah bıraktığım gibiydi. Elif en sonunda dayanamıyormuş gibi önünde bağladığı kollarını açarken bana doğru yürüyordu.

"Melal. Melal ben bir şey yaptım. Çok kötü bir şey." Cümlesini bitirir bitirmez yanında bitmiştim. Omzuna dokunurken gözlerinin korkuyla açıldığını görmüştüm. Endişelenirken sordum;

"Ne yaptın? Ne oldu Elif?" Merak ile korku duyguları birbirine karışırken korku ağır basmıştı.

Gözleri oturma odasını gösterince hızla oraya doğru yürüdüm. Kendimi neyi görebileceğimi hazırlamadan salonda bulurken nefesimi kesecek bir manzara karşımdaydı. Ellerimi dudaklarımın üzerine kapatarak çığlık attığımda ise gördüğüme inanmak istemiyordum. Hayal görmüyorsam yerde ölü gibi yatan biri vardı.

2 saat önce

İlahi Bakış Açısı

Ali, kurs çıkışı yakaladığı kişiyle sohbete dalmıştı. Akif, Demir'in arkadaşıydı. O da bir askerdi ve arada Demir'in takıldığı bu kulübe uğruyordu. Demir on gündür görevdeydi ve görevde Akif yoktu. İzinliydi, en son ki görevde yaralanmıştı. Bu yarayla her ne kadar gidebileceğini söylese de Komutanı izin vermemişti. Bu yüzden Demir'e sinirliydi.

"Silahlarımdan bir saat uzak kalınca halüsinasyonlar görmeye başlıyorum abicim. Canım komutanım beni delirtmek istiyor, az delirmişiz gibi." Birlikte gittikleri meyhane tarzı yerde soda içerek tüm içini döküyordu.

"Demir komutanım iyiliğini düşünüyor abi."

Hemen yanında oturan çocuktan gelen sözlerle ona dönmüştü.

"Sen de alışmışsın komutanım demeye. Olacak mısın lan cidden."

"Vatanım için evet abi, canımı bile veririm." Ondan yaşça küçük çocuktan gelen sözlerle gülmüştü.

"Verirsin tabi. Oğlum vatanın için git bilim adamı ol, ne bileyim Aziz Sancar ol. Ne diye asker diye tutturuyorsun derdi rahmetli." Uzaklara dalarken bitmiş soda bardağını ileri itmişti.

"Rahmetli?"

"Dedem. Babam ise küçükken silah kullanmayı öğretti. Bebek gibi bakardı silahına. Ee, babadan oğula yiğidim. Bak şimdi, bebeklerim için gün sayıyorum." Adam sözlerini bitirmiş, yanındaki çocuğa baktı. Ali'nin önündeki bitmiş bardağa baktı. Ali ne ara soda istemişti? Bardağı hızla eline alıp koklarken kokuya sövmeye başlamıştı.

"Ulan kerata! Sen içtin mi? Ben burada kötü örnek olmayayım diye soda içiyordum lan!"

Ali uykulu gözlerle adama baktığında adam sinirle birkaç küfür savurmuş, çocuğun yüzüne vurmaya başlamıştı. Ne ara içtiğini kaçırmıştı.

"Şşt? Beni duyuyor musun Ali? Sen de var ya, aynı Kartal gibisin. Ulan hangi boşlukta içtin lan?" Diye söylenirken Ali birden ayağa kalkmıştı.

"Ben gidiyorum." Ne dediği belli olmayacak şekilde konuştuktan sonra yamuk adımlarla çıkışa yürümeye başlamıştı. Akif çocuğun çantasını alırken arkasından hızla ona yetişmişti.

"Ne? Gidiyor musun? Nereye?" Akif soru sorarken hiç de sağlıklı bir beyine seslendiğini düşünmüyordu.

"Savaşa." Ali söylediği şeyden sonra Akif onu tutarken arabaya binmişlerdi.

"Aynen savaşa. Bak düşman geliyor, bomba at istersen." Akif çocukla dalga geçerken Ali başını cama yaslamış farklı alemlerde dolaşıyordu.

Akif, Ali'nin evini bilmiyor olsaydı, Demir görevde olduğu için nereden bulacağını tahmin edemiyordu. Daha akşam çökmemişti, güneş batmak üzereydi. Evin önüne geldiklerinde Ali'yi zar zor indirmişti. Şimdi ise onu eve çıkartmak vardı.

Onu göreve gitmesine ve bir çocuğa bakmasına neden olacak komutanına içinden az saydırmıyordu.

♠️

Elif, konservatuar bölümünde olmanın verdiği yorucu günlerle yoğun bir hafta geçirmişti. Ona genellikle avukat derlerdi, savunma konusunda iyi olsa müziklerle arası daha iyiydi. Sırtını oturduğu sandalyede dikleştirirken sıkkınca oflamıştı. Arada aklına Tuna geliyordu.

"Sevmek yok, sövmek var." Canı gibi sevdiği arkadaşı Melal'in ona defalarca bu konu üzerine söylediği cümleyi tekrar etmişti.

Sevmeyene sevmek yoktu. Kendini bu gece planladıkları kız gecesi için evden erken ayrılmıştı. Melal'in gönderdiği adrese göre sürüyordu, birkaç defa yine gelmişti fakat yine de işini garantiye alıyordu.

Arabasını otoparka park ettikten sonra asansöre binip yukarı çıkmıştı. Yanındaki anahtar ile kapıyı açarken içeri hızla geçmiş yapacağı hazırlıkları kafasında düşünüyordu.

Mutfağa geçecekken oturma odasında gördüğü gölge ile yerinde kalakalmıştı. Bu da kimdi? Mutfağa geçip eline geçeni almıştı. Evet, büyük bir tava, oldukça büyük.

Salondan ses gelince kapının orada görünmeyecek şekilde durmuştu. Bir adam konuşuyordu.

"Evet abi, getirdim. Kendinde değildi." Kim kendinde değildi diye düşünen Elif, aklına Ali veya Melal seçenekleri gelince elini dudaklarının üzerine kapadı. Onlardan birine bir şey mi yapmıştı bu adam?

"Hayır abi, içmişti zaten." Söylenen şey ile gözleri kocaman olurken aklına binbir türlü olay geliyordu. Adam birine bir şey mi içtirmişti? "Tamam abi, hallediyorum."

Adamdan ses kesilince, Elif korkuyla salona bir asım atmıştı. Adam ileride tek başına ayakta duruyordu. Oldukça uzun ve heybetli olduğu için Elif daha fazla korkmuştu. Neyi halledecekti? Eğer birine bir şey yapmışsa ona da yapabilirdi ve buradan kaçabilirdi.

Adam aniden arkasına dönecekken telaşla tavayı ensesine vuran Elif, aynı zamanda korkuyla bağırmıştı. Adam arkasına dönmüş Elif ile göz göze gelmişti. Elif tam adama bir şey olmadığını görüp tavayı ona fırlatacakken adam geriye doğru düşmüştü.

Korkuyla mutfağa geri dönen kız, tavayı yere fırlatmıştı. Ne yapmıştı? Adam ölmemişti değil mi? Aklına kasten adam öldürmenin ve meşru müdafaanın cezaları gelirken ağlayacak durumdaydı.







♠️

Aman allahım noluyor?!

Elif canım, meşru müdafaa ya çok bir şey değil.

Bu bölümde Demir ile bir iletişimimiz olmadı🥺olsun, diğer bölümde bomba gibi gelecek bize yeter🥳

Ve arkadaşlar söyleyeceğim son bir şey var. Her gün bölüm düzenleyip atıyorum ve bölümler haliyle kısa oluyor. Bundan sonra hem daha tadında olması hem de daha uzun olması için bölümleri iki veya üç günde bir atacağım.

Sizleri seviyorum❤️‍🔥

Diğer bölüme kadar bol okumalı günler efenimm🫡

Continue Reading

You'll Also Like

167K 10.8K 112
Bir gazeteci ile bir askerin hikayesi ne kadar normal olabilir.
380K 17.9K 23
Siz de yeryüzünde olan bitenin sahte olduğunu biliyorsunuz. Bilmiyorsanız...? O zaman sahteler ve yalanlar, eviniz olur. Dikkat edin, gerçekleri ö...
39.8K 2.9K 31
Sınıf birincisi olan, iyimser ve dediğim dedik bir kız olan Sema. Sınıfın goygoyundan sorumlu, dersleri asla takmayan Sergen Ali. Onların nasıl bir...
447K 27.8K 64
Siz| Merhaba Siz| Ben Gülnur Ören Siz| Makine mühendisliği 1. Sınıf öğrencisiyim Siz| Numaranızı üst sınıflardan bir kızdan aldım. Bölüm birincisiymi...