Hwang Family [Hyunlix]

By Tinyarcoiris

102K 6.3K 7K

Alfa Hwang Hyunjin ve güzeller güzeli Omega eşi Hwang Felix. Shipler; Hyunlix, changchan, jeongmin, minsung More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm (m)
7. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm (m)
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm (m)
17. Bölüm (final)

8. Bölüm (m)

5.4K 326 440
By Tinyarcoiris

Yazarın Anlatımı

FlashBack

Sevişmek çok anlamlı ama aynı zamanda anlamsız bir kavramdır. Anlamlı kısmı daha çekici gelir insanlara.

Nedeni ise şudur; sevdiği bedenle bir olmak, bütün olmak.

İşte Lee ve Hwang bir bütün olmak istiyordu.

Klasik bir sonbahar akşamıydı kasabada hava hafif rüzgarlı ama rüzgara rağmen oldukça ılık bir hava vardı. Gökyüzü parlıyor ve iki beden sahildi gökyüzünü izliyordu.

Hyunjin ve Felix birbirine karşı bir şey hissediyordu. Bundan ikiside oldukça emindi ama daha açılmamışlardı birbirlerine.

Açılmaya gerek var mıydı? Bundan ikiside emin değildi.

Birbirlerinin eşleri olduklarını kendileri değil ama kurtları biliyordu. Bu yüzden zaten böyle yakınlardı.
O gün o okul bahçesindeki olaydan sonra ikili oldukça yakınlaşmıştı.

Felix saygı görmeye başlamıştı. Bu onu mutlu etmesede kurdunu mutlu ediyordu.

"Hyung..." demişti Felix güzel gözlerini gökyüzünden çekip büyüyüne döndürürken.

"Hmm?" demişti Hyunjin ona dönerken. Ardından dirseğini kuma bastırmış ve kafasını elinin üzerine yerleştirerek Felix'e bakmıştı.

"Gökyüzü ve yıldızlar çok güzel değil mi?" demişti mırıldanır tonda küçük olan. Hyunjin kıkırdamış ve parmaklarını Felix'in çillerinde gezdirmişti.

Hyunjin küçüğünün tiksindiği çillerinde hayat buluyordu resmen.

"Gökyüzündeki yıldızları bilmem, benim yıldızlarım burda ve onlar kelimelerle anlatılmayacak kadar güzel." demişti parmakları çillerde dolaşırken.

Felix'in içi adeta ürpermişti. Kurdu bu iltifatla zaten kendinden geçmişti.

Hyunjin'in sıcak teni Felix'in yüzünde geziniyor ve her duyguyu hissetmesini yaşıyordu.

Felix kızarmış yanaklarına elini götürmüş ve elinin tersiyle yüzüne dokunmuştu. Hyunjin ise küçüğünün bu haraketine kıkırdamıştı.

"Ar-artık gitsek mi?" demişti bakışlarını büyüyünden çekerken.

"Olur, gel bakalım." ilk kendisi kalkmış ve Felix'e elini uzatmıştı kalkması için.

Felix tutmuştu karşısındaki adamın -kendisine göre- kocaman olan ellerini ve ayaklanmıştı ikili.

Hyunjin saçını aslında uzun süre aynı renk kullanmazdı. Sırf Felix bu saçlarını övdüğü için ve beğendiğinden dolayı değiştirmiyordu.

Sahilin çıkışına kadar el ele gitmişti ikili fark etmeden. El ele olduklarını fark eden Felix olmuştu. Gelen sıcaklıkla ellerini hızlıca çekmişti, büyük olan ise gülmemek için zor durmuştu.

Yolda sohbet etmişlerdi. Mesela Felix'in en sevdiği şeyler hakkında konuşmuşlardı. Her zaman böyleydi bir konu açılsa illa Felix ile ilgili bir şey oluyordu ve Hyunjin sevdiği çocuk hakkında bir sürü şey öğreniyordu.

Bıkmıyordu asla onun hakkında konuşmaya.

Felix'in evinin önüne gelince duraksamıştı ikili. İkiside ayrılmak istemiyordu şu an bolca vakit geçirmek istiyorlardı.

"O zaman hoşçakal sonra görüşürüz." demişti Hyunjin.

"Görüşürüz." demişti Felix istemsiz ses tonuyla. Bahçenin girişine bir kaç adım atmış ve arkasına dönmüştü küçük olan. Orda içeri girmesi bekleyen büyüyüne bakmış ve mırıldanmıştı.

"Kahve içmek ister misin?" diye konuşmuştu masum sesiyle.

Hyunjin bakışlarını çekmeden ona yaklaşmış ve küçüğünü sadece başıyla onaylamıştı.

İçeri geçtiklerinde Felix kapının yanında düğmeye basmış ve evin aydanlanmasını sağlamıştı. Loş bir havası vardı evinin.

Genellikle beyaz ve kahve tonlarını
kaplıyordu, petrol mavisi, ve yeşil tonları da içeriyordu evi.

Eliyle Hyunjin'e oturmasını işaret etmişti Felix. Hyunjin adımlarını koltuğa doğru yöneltmiş ve oturmuştu.

"Rahatına bak kahveleri alıp geliyorum." demişti küçük olan.

Felix gittikten sonra Hyunjin evde göz gezdirmişti. Gerçekten zevkliydi küçüğü evin her köşesi özenle dizayn edilmişti.

Kucağında tuttuğu yastığı kenara bırakıp ayaklanmıştı büyü olan. Adımlarını Felix'in gittiği yöne yönlendirmişti. Mutfak kapısına geldiğinde pervaza yaslanmış ve kendi kendine şarkı mırıldanan küçüğüne bakmış ve gülümsemişti.

Bir insan kahve yaparken nasıl bu kadar sevimli görünebilir ki?

Boğazını temizlemiş ve Felix'in kendisine dönmesini sağlamıştı.

Felix ise Hyunjin'in sesini duyduğunda titremişti adeta, arkadaşlarının yanında bile şarkı söylemezdi. Çekinirdi ve korkardı küçük düşürülmekten. Kendi sesinide sevmezdi zaten çok derindendi sesi bu yüzden sevmiyordu sesini.

"Sesin güzel kafandan sil o düşünceleri." demişti Hyunjin. Bunu kendisi değilde kurdu söylemişti daha çok.

"Ş-şey teşekkür ederim." diyerek karşılık vermişti ve elindeki kupayı karşısındaki adama uzatmıştı. Ardından Felix kızarmış yanaklarıyla önden gitmiş Hyunjin'de hemen onun adımlarını takip etmişti.

Koltuğa oturmuş ve loş ışık altında sadece kahve yudumluyorlardı.

"Felix." demişti sessizliği bozan Hyunjin.

"Efendim?" denişti yine sessiz tonda.

Hyunjin seviyordu Felix'in böyle mırıldanır tonda konuştuğunu. Hoşuna gidiyordu, sevimli geliyordu gözüne.

"Sana karşı bir şeyler hissediyorum." demişti bir anda. Felix ağzında daha yutamadığı kahveyle birlikte öksürmeye başlamıştı.

Hyunjin elindeki bardağı masaya bırakmış ve elini Felix'in sırtıma götürüp okşamıştı.

"İyi misin?"

"İ-iyi miyim? Tanrım." demişti öksürmeye devam ederken.

"Sakinleş sadece gerçeği söylemek istedim." demişti.

Felix ona sert ve tuhaf şekilde bakmış ve sakinleşmeye çalışmıştı.

"Bak iyiysen konuşmaya devam edeceğim." Felix'e bakmıştı. Felix ise masum bir şekilde elleriyle oynuyordu.

Anlık itiraf onu şoka sokmuştu. Evet ikiside birbirinden çokça hoşlanıyordu ve bunu biliyorlardı ama anlık itirafı buga sokmuştu onu.

"Açık sözlülüğümü en iyi sen biliyorsun lafı dolandırmayı sevmiyorum Felix. Senden hoşlanıyorum zaten bunu ikimizde biliyoruz sende bana karşı bir şey hissediyorsun. Bu duy-" daha Hyunjin lafını bitirmeden küçüğünden gelen hıçkırık sesiyle duraksamıştı.

Evet Felix çok hoşlanıyordu ondan ama o bir Omegaydı.

Düşünsenize baş Alfa ve bir Omega kasaba bunu kabul etmezdi.

"Felix neden ağlıyorsun?" demişti onu kendine çevirirken.

"Hyu-hyun ben-" Hyunjin dayanamamıştı küçüğünün karşısında bu kadar masum olmasına ve ağlamasına dayanamamıştı öpmüştü onu.

Saçmalıklarını dinlemeyecekti Felix'in çünkü biliyordu ne diyeceğini.

Birlikte, kasabada diğerleride onun umrunda değildi.

Öpüşmeleri gittikçe derinleşiyordu ikilinin. Felix kısa süre kendini geri çekmiş ve dolu gözleriyle büyük olana bakmıştı. Ardından Hyunjin yerine kendisi uzanmış ve öpmüştü o dudakları.

Ayrı ayrı olmuyordu. Hyunjin Felix'i kucağına çekmişti. Felix ne kadar şaşırsada çekilmemiş ve oturmuştu kucağına.

Zaten şu an kendileri arka plandaydı, kurtları öndeydi şu an.

Öpüşmeleri derinleşen ikili nefes nefese ayrılmıştı birbirinden. Konuşmak yerine sadece odayı derin nefesleri kaplıyordu.

Hyunjin elini Felix'in yüzüne çıkarmış ve göz yaşlarını silmişti. Ardından parmaklarını çillerinde gezdirmiş ve dudaklarını oraya çillerine değdirmişti.

"Her yerin... her yerin o kadar özenle yaratılmış ki anlatamam. Felix sen eşsizsin." demiş ve yine dudaklarını öpmüştü küçük olanın.

Felix daha doğrusu kurdu artık dayanamıyordu.

Felix yavaş bir haraketle kucağında oturduğu adama kasıklarını bastırmış ve ikisinin inlemesine sebep olmuştu. Minik parmakları kızıl saçlarını çekiyor öpüşmenin alevlenmesine sebep oluyordu.

"Küçüğüm pekte masum değil gibi." demişti anlık dudaklarını ayıran Hyunjin.

Felix kızarmış ve Hyunjin'e sinsice gülmüştü.

"Durmamız lazım biliyorsun değil mi?" demişti nefes nefese Hyunjin.

"D-durmak iste-istemiyorum." demişti küçük olan.

Hyunjin zaten kendinden geçmişti. Felix olmasa karşısındaki çoktan yataktalardı ama karşısında ki Felix olduğu için daha yavaş ilerliyordu.

Hyunjin kucağına aldığı küçükle onun tarif ettiği gibi yukarı çıkmıştı. Yol boyu öpüşmüşler durmamışlardı.

Hyunjin Felix'i yatağa dikkatlice yatırmıştı.

Ardından Hyunjin Felix'in üzerini yavaşça çıkarırken Felix telefonunu eline almış ve en son dinlediği şarkıyı başa sararak oynatmıştı.

İkisi birbirine bakmış ve mırıldanmıştı.

"I remember when I first noticed that you liked me back."
(Senin de benden hoşlandığını fark ettiğim zamanı hatırlıyorum.)

Hyunjin sırıtmış, Felix ise kızarmıştı.

Bu Omeganın ilkiydi ve delirmek üzereydi.

Hyunjin Felix'i sakinleştirmek amacıyla feromon salgılıyordu odaya.

Felix emindi sadece hoşlanmıyordu aşıkta oluyordu.

Hyunjin Felix'i çırıl çıplak bırakmıştı karşısında. Felix utancından kıpkırmızı olmuştu. Daha ne kadar kızarabilirim diye düşünüyordu.

Hyunjin tişörtünü çıkarmış ve bir yana fırlatmıştı. Ardından üzerine eğilmişti Felix'in. Saçlarına, dudaklrına en son boynununa bir öpücük bırakmıştı.

Felix ise dayanamıyordu. Hyunjin kadar değildi özellike bu Felix'in ilki hem kendisi hemde kurdu sabırsızdı.

"Hazırlama mı ister misin?" demişti Hyunjin.

"Hmm." demişti Felix sadece.

Hyunjin Felix'in ıslattığı parmaklardan ilkini içine göndermişti. İlk parmakla titremişti küçük olan. İki üç gel gitten sonra ikinci parmağı hissetmişti Felix ardından üçüncü gelmişti. Üçüncü parmakla beli kıvrılmış kendinden geçmişti.

"H-hyunji- Ah siktir!" duyduğu küfür ve derin sesle biraz şaşırmıştı Hyunjin. Küçüğünün yüzüne eğilmiş ve minik bir öpücük bırakmıştı dudaklarına.

"Hiçte yakışmıyor ağzına küfür." demişti.

"Ş-şu an konu b-bu mu?" demişti çığlık atar gibi konuşurken.

"Girsene ar-artık!" demişti tekrar konuşarak.

"Sabırsız seni." demişti Hyunjin. Ardından aletini Felix'in deliğine konumlandırarak girmişti yavaşça içine.

"Ah!" Felix'in sesli çığlığı ile öyle kalmış Felix'in alışmasını beklemişti.

Biraz bekledikten sonra Felix'in konuşmasıyla gel gitlerine başlamıştı Hyunjin.

Dudakları güzel büyülü bir şekilde birbirini öpüyor, elleri vücutlarında dolanıyordu.

Felix dudakları ayrıldıklarında Hyunjin'e sığınmış ayaklarını beline dolamıştı. Bu sırada Hyunjin'in parmakları Felix'in ensesinde geziniyordu.

Kaç kere sevişmiş olsada Hyunjin sanki bu ilkti onun için.

Küçük olan ise titriyor bayılacak gibi hissediyordu.
Göz yaşlarına engel olamamış akıtmıştı küçük olan. Onun göz yaşlarını gören Hyunjin eliyle yanaklarını okşayıp haraketlerini yavaşlatmıştı. İçi kötü olmuştu.

"Hyunjin..." nefes nefese sadece adını fısıldamıştı. Parmakları büyüğünün sırtına geçirmiş ve kanamasına sebep olmuştu.

Tek Hyunjin değil şimdi Felix bırakmıştı izlerini.

"Müh-mühürle beni." demişti Felix ani gelen gazla.

"Emin misin?" sadece kafa sallamıştı küçük olan.
Hyunjin Felix'i kucağına alarak kendisinin sırtını yatakla buluşturmuştu. Üzerine eğilen Felix'in köprücük kemiklerinin üzerinde ellerini gezdirmiş ve mühür yerini okşamıştı.

Oraya yaklaşarak ilk öpücük bırakmış ardından dişlerini geçirmişti.

İkiside vücutlarının yandığını hissediyordu.

Kısa süre sonra ayrılan Hyunjin ve Felix sadece birine bakmıştı. Vücutlarına beliren çiçeklerle ikisininde gözleri büyümüştü.

"Hyunjin..."

"Felix..."

İkisi aynı anda konuşmuş isimlerini fısıldamıştı.

Birbirlerini bulmuşlardı.

Kurtlar arasında eşini bulmak çok nadir bir olaydır.

İkili bulmuştu birbirlerini.

Artık hiç ayrılmayacaklarına emindi Hyunjin ve Felix.

Flashback end

___________________________________
🫶🏽Merhaba🫶🏽

Ben geldim🫣

Şimdi şu var ki hiç beğenmedim yani tek beğendiğim kısım başları bundaki smut leş gibi oldu aslada hayalimdeki gibi bir şey olmadı..

Ağlamaya gidiyorum ben size iyi okumalar

sizi çok seviyorum kendinize
iyi bakın görüşmek üzere🦋

🥹👉🏼Beğenmeyi, yorum yapmayı ve beni takip etmeyi unutmayın👈🏼🥹

🫶🏽FANART🫶🏽

Continue Reading

You'll Also Like

4.7K 576 15
selam benimle okey oynar misiniz Kitaptaki shipler Seonghwa × hongjoong Yunho × mingi Yeosang × jongho San × woo
18.5K 1.4K 9
"Lan bu çok şirin yanımıza alalımmı abi?" Dedi arkadaki adamlardan biri hevesle. Neyi yanına alıyor ki? Arkama dönüp konuşan kişiye şaşkınca baktım b...
533K 24.3K 41
Eşini ilk kalp atışlarında bile hissetmişti Marcos Vidal. Peki mühür onları bir arada tutabilecek mi? Bunca zaman normal bir insan olduğunu düşünmüş...
4.5K 258 18
yurtta twice dinleyen top hanginiz? [texting-duzyazi]