mascot

By 8hanji

411K 46.9K 42.9K

seul üniversitesinin maskotu minho, maçta üzgün gördüğü jisung'u gözüne kestirir. ;; {minsung} tamamlandı. More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32 | final

15

12.4K 1.4K 1K
By 8hanji

Jisung, Felix'in onu içeri çağırması sonrası oturduğu yataktan yavaşça kalktı. Telefonunu muhtemelen Minho'ya ait olduğunu düşündüğü eşofmanın cebine attı. Karşısındaki aynaya göz ucuyla bakıp, kafasında durum değerlendirmesi yaptı.

Her zamanki gibiydi. Dağılmış.

Hızlıca birbirine karışan saçlarını düzeltip gözlerini aynanın önüne geçen kediye çevirdi. Uyandığından beri gözleri Jisung'un üstündeydi ve ne hissettiğini tahmin etmeye çalışsa kızgın olduğunu rahatça söyleyebilirdi.

"Jisung gelmiyor musun?!"

Felix'in içeriden yükselen sesini duyması kapıya yönelmesini sağladı. Derin bir nefes verip kolu indirdi ve kendini odadan dışarı attı.

Dün adı lazım değil ile yaşadıkları gerilim dolu anlar sonrası Soobin'in mekânına gittiklerini ve içtiklerini hatırlıyordu. Yeni uyanmanın verdiği sersemlik üstünde olduğundan yarım yamalaktı gerisi. Minho'nun yüzü ve yakınlıklarından dolayı hissettiği sıcaklığı hatırlıyordu daha çok. Bir de kustuğunu.

Geceye göre daha net gördüğü evin içinde sağa döndüğünde salon ve hemen birleşiğinde mutfak olduğunu fark etmişti. Konuşmaların artık daha net geldiği mutfağa doğru paytak adımlarla ilerledi. Chan telefonuna bakarak kahvesinden yudumlarken Hyunjin elinde tuttuğu ekmeği Felix'e yedirmeye çalışıyordu. Minho ortada gözükmüyordu.

Felix arkadaşına yüzünü buruşturup geri kaçtığında gözleri Jisung'la buluştu.

"Günaydın tekrardan!" Birkaç adımda yanına gidip koluna girdi. "Gel bir şeyler ye. Başın ağrıyor mu?"

Diğerleri de Jisung'a "Günaydın." deme faslını geçtiğinde Jisung yabancılık çekmediği için kendini daha rahat hissetmeye başlamıştı.

Felix'in yanındaki boş sandalyeyi çekip oturdu.

"Yerinde olsam ondan yemezdim." Chan öne eğilip sır verir gibi konuştu. "Hyunjin yaptı diye demiyorum ama bunu yiyebilirsin. Felix yaptı."

Chan parmağıyla kendi önünde duran omleti gösterip yememesi için uyarmış ardından yanındaki diğer omleti göstermişti. Jisung kafasını salladığı sıra bu konuşmaya şahit olan Hyunjin sinirle Chan'ın omzuna vurdu.

"Ağzına ayağımı sokmadığıma dua et. Ben sizin için saçımı süpürge ediyorum aldığım karşılığa bak!"

Jisung gülerek ikilinin atışmasını izledi. Gözlerini mutfakta gezdirdiğinde tam bir öğrenci evi olmasına şaşırmamıştı. 4 erkeğin yaşadığı bir yerdi sonuçta ne gibi bir şey beklenebilirdi ki.

Yanında oturan Felix'e döndü merakla. "Minho yok mu?"

Felix, Jisung'un önünde duran tabağa kendi yaptığı omletten koyarken kaşlarıyla salonu işaret etti. "Uyanmadı uyuyan güzel."

Jisung yanındaki sarışının işaret ettiği yere çevirdi kafasını. Arkasından geçtiği koltukta boylu boyunca uzanan Minho'yu yeni fark ediyordu. Üstelik üstü çıplak mıydı yoksa yanlış mı görmüştü? Gözlerini birkaç kez kırpıp tekrar baktı ama yanlış değildi. Yüz üstü yattığından dolayı çıplak sırtını gözler önüne sermişti.

"Böyle üşümüyor mu?" diye sordu fark etmeden.

"Kanı deli akar onun bilmiyor musun?" Felix gülerek omzunu Jisung'un omzuna çarptı yavaşça.

"Bunları ye ben ağrı kesici getireyim sana."

Jisung kafasını sallayıp gözlerini Minho'dan zar zor çekebildi. Önüne döndüğünde karşılaştığı bir çift kahve gözler, kısılmıştı.

"Dün ne yaptığını hatırlıyor musun Jisung?" diye sordu Hyunjin yalandan bir sinirle.

Jisung hafızasını biraz yoklamaya çalıştı.

"Sen Hyunjinsin."

Aklına bir anda hücum eden anılarla gözlerini kocaman açtı. "Hyunjin çok özür dilerim."

Belki üstüne kusmasa içinde olduğu durumdan utanmazdı ama bu şekilde mümkün değildi. Yapısı gereği zaten utangaç biriydi çoğu zaman.

Hyunjin kıstığı gözlerini düzeltmeden masanın üstünden Jisung'a doğru yaklaştı. "Üstüme kustuğun için mi özür diliyosun yoksa Moko'yu yediğin için mi?"

"Moko mu?" Jisung ilk defa duyduğu isimle kaşlarını havaya kaldırdı. Pekâlâ bunun hakkında gerçekten bir şey hatırlamıyordu. "Moko kim?"

"Domatesim." dedi Hyunjin hızla. "Koko'yu Minho, Moko'yu da sen yedin. Öldürdünüz çocuklarımı."

Jisung şaşkınca gözlerini yanında oturan Chan'a çevirdiğinde, Chan gözlerini devirmişti.

"Aldırma sen bunu kahvaltını yap. Doktor kendi hâline bırakın dedi."

Chan'ın söylenmesi karşılığı Hyunjin bir 'hah' sesi çıkarmış, kollarını çaprazlamıştı. Kaşlarını çatıp Chan'a arkasını döndü. "Hiçbir değerim yok gerçekten." diye söylemeyi de ihmal etmiyordu.

Jisung mahçup hissettiğinden gözlerini Hyunjin'den ayırmadı. Moko kısmını hatırlamıyordu ama değerlisini yemişti. Bir başka özürü daha hak ediyordu.

"Moko'yu yediğim için de özür dilerim Hyunjin. Ama gerçekten hatırlamıyorum." İkinci cümlesini daha çok kendine mırıldanır gibi söylemişti.

Sohbet arası kahvaltısını yaparken önündeki ikilinin gece neler yaşandığını anlatmalarını dinliyordu. Felix bu sırada odasından aldığı ağrı kesiciyi getirip bırakmıştı.

"Sen üstüme kustuktan sonra başladı aslında her şey." Hyunjin güldüğünde Jisung duyacağı şeyler için dudaklarını birbirine bastırdı çaresizce. "Normalde kendine gelirsin diye düşündük ama sen de farklı oluyormuş demek ki bunu anladık. Küçükken Kofu diye bi gelinciğin varmış beni ona benzetip durdun. Sürekli yanaklarımı sıktın." Hyunjin anlatırken Jisung'un zorla yanaklarını sıktığını canlandırmaya çalışıyordu bir yandan.

"Bir süre peşimde dolandın hatta. Sonra bir ara seni salonda yalnız bırakmıştık. Kaşla göz arası Chan'ın odasına girip kendini sorgu masasına oturtmuşsun."

Jisung dışında herkes gülmeye başladığında, utançla elleriyle yüzünü kapattı. Böyle dağıtacak kadar içtiğini bile hatırlamıyordu.

Hyunjin'den sonra Chan söze girdi. "Geçen hafta Hyunjin'in kırdığı ayna masanın karşısında, sandalyede duruyordu. Odaya girdiğimizde ışığı aynadaki yansımana tutmuş 'Burda soruları ben sorarım!' diyordun."

Jisung kafadını iki yana salladı. "Lütfen daha fazla duyabileceğimi sanmıyorum."

"Sonrası bizde yok zaten." Felix ayaklanıp salona doğru yürümeye başladı. "Minho seni uyutabilmek için odasına götürdü. Ne oldu bilmiyoruz gerisini."

Orta masanın üstünden su şişesini aldığında Chan "Dayak yersin." demişti ama Felix omuz silkti.

Jisung kendi utancını bir yana bırakıp Felix'in ne yaptığına baktı. Minho'nun başına geçip şişenin kapağını açtı yavaşça.

"Of sabah sabah küfür duymak istemiyorum ben." dedi Hyunjin. Ardından kulaklarını kapatmıştı.

"Normal uyandırsak olmaz mı?" Jisung'un masum sorusuna karşılık Felix başını iki yana salladı. "Ödeşme vakti kedi adam." diye mırıldandı sinsice.
Kapağını açtığı şişeyi eğerek suyun Minho'nun başına akmasına izin verdi.

Bu manzara karşısında Jisung yüzünü buruşturdu. Böyle bir şeyi Changbin ona yapsa muhtemelen sinirden kudurur, etmediği küfürü bırakmazdı. Uykusu çok tatlıydı onun için.

Minho ıslaklığı hissettiğinde kendini geri attı. Bunu yapması koltuktan düşmesine sebep olmuştu. "Siktir!"

Sırtının hafif acısını hissetiğinde elini kaldırıp yüzündeki ıslaklığı silmeye çalıştı. Felix ise gülerek geriye kaçmıştı.

"Götünü sikeyim böyle mi uyandırılır insan?" Sinirle oturma pozisyonuna geçtiğinde parmaklarını ıslanan saçları arasından geçirdi. Sonra kimin döktüğüne bakmak için kafasını arkaya çevirdiğinde Felix'in kıs kıs gülen suratıyla karşılaşmıştı.

Hemen yanındaki yastığı alıp sinirle fırlattı. "O suda boğarım seni!" diye söylenmeyi ihmal etmiyordu.

Felix'in eğilmesin yastığın yolunu mutfağa çevirdiğinde, Jisung üstüne gelen yastığı son anda tutarak engelledi.

"Diğer dünyaya gidiyodun az daha lan!" Hyunjin gülerek yastığı elinden almış, ayaklanan Minho'ya fırlatmıştı.

Minho göğsüne çarpıp yere düşen yastığı es geçip Felix'in üstüne doğru yürüdü. Sabahları normalde de sinirli oluyordu zaten ama şimdi kat kat daha sinirli hissediyordu. Felix korkmasına rağmen gülmeye devam etti. İyice geri kaçarak mutfağa yöneldi ve masanın ucunda oturan Jisung'u ayağa kaldırıp arkasına saklandı.

"Kırmızı görmüş boğa Minho'nun gazabından sana sığınırım Jisung." Bilerek Jisung'u kullanıyordu. Diğerlerinin arkasına geçse dahi bir sonuç alamazdı ki arada kendilerinin yanmasına da göz yummazlardı.

Jisung ayağa kalktığından, Felix onu omuzlarından tutup yüzünün Minho'ya dönmesini sağladı. Minho ise başta Jisung'u gördüğü için bir boşluğa düşmüş ardından arkasındaki gülen suratla tekrar sinirlenmişti.

"Jisung çekil." dedi üstüne yürüyüp. Ama bilmiyordu ki istese de çekilemiyordu zaten. Minho iyice yaklaşıp sağ koluyla arkasındaki Felix'e uzanmaya çalıştı ama Felix Jisung'u o tarafa doğru çevirmişti.

"Ölmek için çok gencim."

"Onu suyu dökmeden önce düşünmen lazımdı." Chan kahve bardağını masaya bırakıp ayaklandı. "Derse gidiyorum ben umarım sonra görüşmeyiz."

Hyunjin el sallarken yavaşça el hareketi çektiğinde Chan görmezden gelip odasına yöneldi. Daha sonra kapının çalmasıyla "Ben bakarım." diyip yanlarından ayrıldı.

Minho hâlâ Jisung'un arkasındaki arkadaşına ulaşmaya çalıştığından iyice Jisung ile dip dibe girmişlerdi. Öyle ki Jisung ellerini Minho'nun çıplak göğsüne yaslayıp aralarına mesafe koymaya çalışmıştı.

"Beni öper misin?"

Aklına bir anda dolan anılarla kaçamak bakışlarını Minho'nun yüzüne çıkardı.

"İstemiyor musun?"

"İstiyorum ama böyle değil."

Hatırlıyordu. Gözlerinin önünden film şeridi gibi geçen anılarına alt dudağını dişleyerek karşılık verdi.

"Zırlama kardeşim hadi." Felix Jisung'u arkadaşının üstüne itip geri kaçarak tezgahın üstünden atladı. Koşar adımlarla dolanıp odasına kaçmıştı sonra.

Minho, Jisung'un itilmesiyle kollarını etrafına sarıp dengelerini korumuş sinirle giden arkadaşının peşinden bakmıştı. "Yağda kızartacağım seni!" diye bağırdı.

"Minho."

Kolları arasındaki bedenin yükselen sesiyle kafasını önüne çevirdi. Göz göze geldiklerinde yakınlarını yeni fark ediyordu. Sessizce yutkundu.

"Günaydın." diye mırıldandı kollarını çekmeden. Açıkçası çekmek istediği de pek söylenemezdi.

Jisung'da onu taklit etti. "Günaydın."

"Başın ağrıyor mu?" Minho merakla gözlerini karşısındaki çocuğun yüzünde gezdirdi. Her bir tarafını ezberlemek istiyordu. Kendince uzun olan kirpikleri, fındık kadar burnu ve aralık duran minik dudaklarıyla daha önce görmediği başka bir dünyayı keşfetmiş gibi hissettiriyordu ona.

Jisung yavaşça başını salladı. "Biraz ağrıyor." İçten içe kendini sorguluyordu. En uzun ilişkisi Changmin'le olmuştu ki onun Minho'nun üvey kardeşi olduğunu öğrenmişti. Bunu bir etken olarak bile görmüyordu. Asıl takıldığı yakınlıklarından neden rahatsız olmadığıydı. Aksine daha çok istediğini hissediyordu. Minho'da bir şey vardı. Jisung'u kendine çeken, onu daha çok istemesini sağlayan bir şeydi bu.

Minho bir elini diğer eliyle birleştirdi hâlâ belinin üzerindeyken. Eli sanki ondan habersiz yapmıştı bunu. Beyni ve hareketleri çok zıt ilerliyordu. "Kahvaltı yaptın mı? Ağrı kesici iç istersen böyle geçmez günün."

"İçecektim zaten şimdi, Felix getirmişti." Gözleri Minho'nun yüzünden üstüne doğru kaydığında yutkundu. "Üstüne bir şey giy istersen." diye mırıldandı.

İç sesi giymesine gerek yok bence dese de utandığı için gözlerini kaçırdı. Soyunma odasında söylediği şeye de cevap verememişti ki ne cevap vereceğini de bilememişti. Bildiği bir şey vardı; Minho'nun ilgisi hoşuna gidiyordu. Hoşuna gitmekle kalmıyor kendisinin de onunla ilgilenmek istemesine sebep oluyordu. Genelde neler yaptığını, neyi sevip neyden nefret ettiğini, mutlu olduğunda ya da sinirlendiğinde yüzünde oluşan ifadeyi ve birçok şeyi merak ediyordu.

Minho saçlarından sırtına doğru akan suları hissettiğinde içinden küfür etti. "Duşa girsem daha iyi olur." diye mırıldandı. Jisung kafasını sallayarak onayladı onu.

"Sen," diyip bir süre sessiz kaldı Minho. Ne diyeceğine karar verememişti bir anlığına. Bunu da ilk defa yaşıyordu. İlk kez flört etmeye çalışmıyordu elbet ama bu davranışları kendinde ilk defa gözlemliyordu.

"Ben ne?"

"Gidecek misin? Yani dersin falan var mı bugün?"

Jisung Seungmin'in dediğini hatırladığında "Dersim var." dedi hızlıca. Belinde sıkı sıkıya hissettiği kolların arasında başını çevirerek duvarlarda gezdirdi gözlerini saat bulma umuduyla. Cebindeki telefonunu çıkarması için hissettiği sıcaklıktan vazgeçmesi gerekiyordu ama o bunu seçenek olarak sunmadı kendine.

Sonunda gördüğü saatle "Bir buçuk saatim var." demişti.

Minho kafasıyla onu onaylayıp istemeye istemeye kollarını çözdü yavaşça. Felix'in onu sinir edip bu duruma sokmasına teşekkür edebilirdi.

"Benim bugünüm boş ama akşam maçımız var."

"Sezonun ilk maçı biliyorum." dedi Jisung hızlıca. Takip ediyordu ne de olsa.

"Geliyosun o zaman?" Tek kaşını kaldırıp biraz mesafe bıraktı aralarında.

Kafasını salladı. "Geliyorum tabii ki."

Minho gülerek bir iki adım daha uzaklaştı. Şimdi uzaklaşmassa kendinde bunu yapabilecek gücü bir daha bulamayacak gibi hissetmişti. Jisung bu uzaklaşmayla biraz afallasa da çabucak toparladı.

Minho daha sonra aklında canlanan anıyla açtığı mesafeyi kapatıp Jisung'a yaklaştı.

"Jisung." dedi hızlıca. Bir şey demesine izin vermeden burnuna bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Kelebek kondu gördün mü?"

Odasından çıkan Chan karşılaştığı bu manzara karşısında yüzünü buruşturduğunda kapıdan yükselen seslerle oraya yönelmişti. Felix de Chan'ın çıkmasını fırsat bilerek onun peşine takıldı.

"Chris bekle beraber gidelim." Arada ona bu isimle seslenen sadece Felix vardı ki bu Chan'ın hoşuna gitse de belli etmemeye çalışıyordu. İkili Hyunjin'in kapı önünde alt komşuyla kavga etmesini es geçip çıktılar.

Bu sırada Minho Jisung'un şaşırmış hâline gülmüş ona söz hakkı tanımadan "Duşa gidiyorum, ben gelmeden çıkma." diye uyarmıştı.

Sadece "Tamam." diyebilen Jisung buna bile şükür edecek durumdaydı. Minho yanından ayrıldıktan sonra titreyen bacaklarının yeni farkına varıyordu. Kalktığı sandalyeye oturup bir süre ne yaşadığını sorguladı.

Minho'nun onu bu kadar etkilemesi işleri içinden çıkılmaz hâle sokacaktı.



-

ficteki her karaktere karsi tepkim

Continue Reading

You'll Also Like

180K 18.3K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
852 185 20
yüzüne bakacak kadar gurur kalmadı avuçlarımda.
178K 20.7K 37
Psikolog Jisung'un yeni hastası için akıl hastanesine taşınması gerekiyordu. ‼️‼️SEMESUNG‼️‼️
199K 23.3K 30
|tamamlandı| jisung DEDŞM Kİ BAS HARFİ J OLAN BİRİ SANA ASIK TUTULMUS AMA BİR SANS VERMİYORSUN COK YAKİSİKLİ BOYU BOYUNA HUYU HUYUNA BİRİ OLDUKCA E...