Müptela - Askıya Alındı

By yazmayageldiimm

8.4K 387 261

Siyaha karşı direnen beyazın hikayesi.. Ada'ya hoşgeldiniz. More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
Yeni Hikaye
ARAF - Zaman Makinesi

13. Bölüm🔥

561 13 7
By yazmayageldiimm

"Ada!"

"Efendim?"

"Nerdesin sen ya?" Afra odaya girip göz gezdirdi.

"Duştayım Afra. Bir sorun mu var?"

Afra gülüp kapıya yaslandı.

"Bende geleyim mi?"

Ada istemsizce kaşlarını çatıp kapıya döndü.

"Sapık mısın kızım sen?"

"Ne cırlıyorsun ya, sende ne varsa bende de var."

Ada bornozu üzerine geçirip kapıyı açtı.

"Gerizekalı."

Giyinme odasına gidip kıyafet seçmeye başladı.

"Ee Ada nereye gidiyoruz bugün?"

"Seni bilmem ama benim şirkete gitmem lazım."

"Ben?"

Omuzlarını silkip cevap verdi.

"Sıkılmayacaksan gel sende."

"Çok ısrar ettin geleyim madem."

Ada kıkırdadı.

"Ah evet, baya ısrar ettim."

Afra gülüp kapıya yöneldi.

"Ben çıkayım da giyin sende rahat rahat."

"Çok düşüncelisin."

Kapının kapanmasının ardından iç çamaşırlarını giyip kenara koyduğu siyah, vücudunu saran yırtmaç detaylı elbiseyi üzerine geçirdi.

Ayakkabı olarak bej rengi bir stiletto giymeye karar verdi. Giyinme odasındaki işi bittikten sonra makyaj masasına geçip önce saçlarını kurutup, enseden şık ve sade bir topuz yaptı.

"Afra yatakta telefonla oynayacağına saçıma bak bir. Kötü mü olmuş?"

Afra gözlerini telefondan çekip Ada'ya baktı.

"Hayır beğendim, kombine yakışmış."

"Peki."

Fazla zaman kaybetmeden makyaj yapmaya koyuldu. Göz kapaklarına açık gri tonlarında far sürüp fazla göze batmayacak şekilde dağıttı. Ardından allık, rimel ve son olarak kırmızı tonlarda olan rujunu sürdü.

En sonunda ayağı kalkıp aynadan kendini boydan bir şekilde süzdü. Fena değildi. Giyinme odasından ayakkabısına uygun bir çanta ve kaban aldıktan sonra odaya geri döndü.

"Hadi gidelim."

Afra kafası ile onaylayıp Ada'nın peşine koyuldu.

••••

Afra koltukta oturmuş her zamanki gibi telefon ile uğraşıyordu. Ada ise önündeki son dosyayı incelemeye başlamıştı.

"Afra yemeğe çıkalım mı işim bitince?"

"Olur." dedi dalgın bir şekilde.

Ada dosyayı kapatıp düşünceli bir şekilde Afra'ya döndü.

"Neyin var?"

Afra kafasını kaldırıp baktı.

"Bir şeyim yok, sıkıldım sadece."

"İyi o zaman. Çıkalım hadi."

"Ne yiyeceğiz?"

"Bilmem gidince seçeriz."

Afra Ada'yı onayladı. Daha sonra da beraber lüx bir restorana geçip sipariş vermeye koyuldular.

"Pardon?"

Garson seslenişe karşı masaya doğru ilerlemeye başladı.

"Buyrun efendim."

"Menü alabilir miyiz lütfen?"

"Tabiki."

Bir kaç saniyeliğine yanlarından ayrılıp istenilen menüyü uzattı.

"Buyrun."

"Teşekkürler."

Ada menüye göz gezdirmeye başladı.

"Ne yiyeceksin Afra?"

"Galiba karidesli makarna alacağım."

Ada menüye biraz daha göz gezdirdikten sonra garsona döndü.

"Bende soslu somon alayım."

"İçecek olarak ne istersiniz?"

Ada Afra'ya baktı.

"Kırmızı şarap?"

"Olur."

Tekrardan garsona dönüp gülümsedi.

"İkimize de kırmızı şarap lütfen."

"Peki efendim." diyerek yanlarından ayrıldı.

"Ada bir şeyi merak ediyorum."

Kaşlarını çattı.

"Nedir o?"

"Mert'i affedecek misin?"

Ada derin bir nefes aldı.

"Mert hakkında konuşmak istemiyorum Afra."

Afra sinirle kaşlarını çatıp derin bir nefes aldı.

"Ada sanırım bunu benden bileceksin ama yemin ederim bu kez bir alakam yok?"

"Ne?"

Kafasıyla arka masayı işaret etti. Ada arkasını dönmesiyle Mert ile karşılaştı. Mert kaşlarını alay edercesine kaldırıp el salladı. Ada sinirle önüne dönüp dudaklarını dişledi.

"Cidden bir alakam yok."

"Tamam."

Afra tatlı tatlı gülüp elini çenesinin altına koydu. Ada buna karşılık sesli bir kahkaha attı.

"Çocuk musun sen Afra?"

Afra gülerek onayladı.

"Evet canım. Dış görünüşüm 24 yaşında sexi bir kadın olabilir. Ama içimde hala 9 yaşında bir çocuk var."

Ada alay edercesine konuştu.

"Özgüvene bak be sen."

Afra ve Ada kendi aralarında şakalaşırken siparişleri masaya gelmeye başlamıştı. Garson son olarak Ada'nın tabağını yerleştirip gidiyordu ki Mert hızlı bir hareketle Ada'nın sol tarafındaki sandalyeye oturmuş ve garsonu durdurmuştu.

"Koçum bana da aynılarından." diyerek Ada'nın yemeğini gösterdi.

"Peki efendim."

Ada sessiz bir şekilde konuştu.

"Efendini siksinler."

Mert gülümseyerek Ada'nın kulağına eğildi.

"Sen mi?"

"Aynen ben." diyip sinirle önüne döndü.

Ada Mert'i umursamamaya çalışarak yemeğine başladı. Afra ise aralarına girmemeye özen göstererek sadece izledi onları.

"Rujunun rengine bayıldım bu arada."

Ada duyduğu cümle ile keskin bir şekilde kafasını Mert'e çevirdi.

"Zevzek zevzek konuşma."

"Zevzeklik ile bir alakası yok bunun kızıl. Beğenimi dile getiriyorum."

Ada önünde duran kadehi alıp şaraptan bir yudum aldı. Afra ise önünde olanları izleyip bıyık altından gülmekle meşguldü.

"Buyrun efendim."

Mert sesin geldiği yöne dönerek garsonun siparişleri masaya koymasını bekledi.

"Eyvallah."

Garson kafasını sallayıp geri gitti.

"Hanzo."

Mert Ada'nın söylediğini umursamadı.

"Yemek seçimini de beğendim kızıl. Zevklisin."

Ada hiç oralı olmamıştı. Dikkatini kapıdaki adam çekti. Dün ki çocuk değil miydi bu? Ada kendi kendine bunları düşünürken Arman da onu fark etmiş ve el sallayıp masalarına doğru gelmişti bile.

Ada gülümseyip ayağı kalktı ve Arman'ı selamladı.

"Ne büyük tesadüf."

"Öyle galiba."

Mert ciddi bir şekilde karşısındaki adamı izliyordu. Sinirlendiği her halinden belliydi.

"Otursana sende."

Ada'nın cümlesi ile kafasını hemen yanındaki kadına çevirdi. Ne diye çağırıyordu bu yavşak piçi masalarına?

Arman ellerini cebine koyup Mert'e baktı.

"Rahatsızlık vermeyeyim ben."

Ne kadar düşünceli biri ama.

"Ne rahatsızlığı otur hadi." diyerek Afra'nın yanındaki boş sandalyeyi işaret etti.

"Peki madem."

Ada sandalyesine geri oturup ellerini masanın üzerinde birleştirdi.

"İşin yok değil mi?"

"Hayır hayır güzelim, öğle molasına çıkmıştım."

Mert kısık sesle konuştu.

"Güzelim diyen ağzını sikeyim senin orospu çocuğu."

Ada duydukları ile yalandan boğazını temizledi.

"Sevindim."

Mert Arman'ın Ada'ya olan tavrını beğenmemiş ve bunu bakışları ile Arman'a açıkça belli etmişti. Arman ise ortamı yumuşatmak adına elini Mert'e uzatıp tanışma çabasına girdi.

"Arman ben."

Mert önce uzattığı ele daha sonra da Arman'a baktı. Tepki vermeden başını salladı. Arman ise karşılık gelmeyeceğini anlayınca uzattığı eli geri çekti.

"Memnun oldum."

Afra Arman'a döndü.

"Mert o. Biraz hasta kendisi pek fazla konuşamıyor. Malum boğaz ağrısı falan."

Mert Arman'ın konuşmasına zaman vermeden gülmeye başladı.

"Hasta olduğum konusunda haklı. Ama boğaz işi yalan."

Daha da gülmeye başladı. Sinirli olduğu belliydi.

"Deliyim ben deli."

Ayağı kalktı. Masanın üzerinde olan çatalı alıp Arman'un elinin üzerinde gezdirmeye başladı. Arman korktuğunu belli etmek istemediği için kasılmıştı.

Ada utançla Afra'ya bakıyor ve Mert'i durdurmasını işaret ediyordu. Afra ise buna karşılık sadece omuzlarını silkti.

"İnsanlara acı çektirmekten zevk alıyorum. Aşırı hoşuma gidiyor bu. Sexten daha çok hemde."

Mert'in gözleri yerinden çıkacak derecede büyümüş ve hâlâ manyak gibi gülüyordu.

"Tanıştığıma memnun oldum Arman."

Kurduğu cümle ile beraber çatalı karşısındaki adamın eline geçirmesi bir olmuştu.

••••

Ada'dan;

"Ne yaptığını sanıyorsun sen Mert?"

Aceleyle ayağı kalkıp Arman'ın kanayan eline baktım. Etrafta fısıldaşma sesleri gelmeye başlamıştı bile.

"Afra Arman'ı arabaya götürür müsün sen? Geliyorum hemen."

Afra onaylar bakışlarla Arman'ı kendiyle beraber çıkışa yönlendirdi. Kırgın gözlerle baktım yanımdaki adama.

"Neden böyle yapıyorsun?"

"Laubali bir piç o. Kendini ne sanıyor? Dün bir bugün iki."

Sandalyede duran kabanı hemen üstüme geçirip çantamı aldım.

"Yalvarırım kes şu yaptıklarını. Her şeyi daha da çıkmaza koymaktan başka bir şey yapmıyorsun. Lütfen."

Söylediğim son kelime ile birlikte hızla mekandan çıkıp arabaya bindim.

"Arman iyi misin?"

"İyiyim sorun yok, küçük bir yara sadece."

Utanarak derin bir nefes aldım.

"Küçük mü? Akan kanın haddi hesabı yok."

Arman yola odaklanmış bir şekildeyken sessizce Afra'ya döndüm.

"Çok utanıyorum."

Afra dikiz aynasından Arman'ı kontrol edip geri döndü.

"Ada Mert'in yaptıkları doğru demiyorum asla ama sinirlenmiş olması normal değil mi?"

Kaşlarımı çatıp Afra'ya döndüm.

"Daha tanışalı 24 saat bile olmadı. Gelmiş canımlı cicimli konuşuyor. Çok mu normal bu?"

Duyduğum cümle ile birlikte kafamı salladım.

"Haklısın."

Arabayı hastanenin otoparkına park edip herkese inmesini söyledim. Daha sonra da zaten atılması gereken dikiş atılmış ve herkes evlerine dağılmıştı.

••••

Odamın kapısını kapatıp kendimi yatağa attım. Zor bir gün olmuştu. Ruhsal olarak zaten bitmiş bir durumdaydım. Mert'in işleri zorlaştırması daha da çıkmaza sokmuştu beni. Kafamı dağıtmam gerekiyordu.

Yataktan kalkıp giyinme odama doğru ilerledim. Tayt, fazla bol olmayan bir sweatshirt ve sıfır kollu şişme montumu aldım. Son olarak da beyaz ve gri desenli jordanlarımı alıp giyinmeye başladım.

Makyaj yapmamı gerektirecek bir yere gitmiyordum. Hatta özen bile göstermeme gerek yoktu. Hızlı bir şekilde saçımı at kuyruğu yaptıktan sonra araba anahtarlarımı ve telefonumu alıp evden çıktım.

Arabayı uçuruma sürmeye başladım. Uzun denilebilecek bir yol değildi. 10 dakikanın ardından gelmiştim bile. Uçurum kenarında oturan siyah bir gölge görünce başta geri dönmeyi düşündüm.

Daha dikkatli bakınca bu kişinin Mert olduğunu kısa süre içinde anlamıştım. Sabah karşıma çıkma dedikten sonra benim onun karşısına çıkmam biraz ironik olacaktı. Ama yanına gitme isteği vardı içimde.

Arabadan inip ona doğru yürüdüm. O da gelen sesleri duymuş olacak ki bana dönmüş hemen sonrasında eski halini geri almıştı. Zaman kaybetmeden yanına oturdum. Aramızda çok fazla bir mesafe yoktu.

Bir süre konuşmadan gözlerimi kapatıp dalgaların seslerini dinledim. Daha sonra aklıma Mert'in kaybolduktan sonra ki gün restoranda yaşadığımız olay geldi. Haksızlık etmiş olabilir miydim?

"Mert."

"Efendim."

Bir süre aklımdaki soruyu nasıl sorabileceğimi düşündüm fakat bulamadım. Saçma bir cevap vermiştim zaten.

"Nasılsın?"

"Gördüğün gibi."

Tekrar önüme döndüm. Hiç yardımcı olmuyordu. Ellerimden destek alarak yanına kaydım. Bacaklarımız birbirine değiyordu. Geri çekilip kafasını bacaklarıma yaslayıp sırt üstü uzandı. Gözlerimi bir kaç saniye yüzünde gezdirdikten sonra dikkatimi denize verdim.

Sessiz bir şekilde önümdeki manzarayı izliyordum. Dalga sesleri huzur veriyordu.

"Yapmadım."

Mert'in söylediğini anlamayarak yüzüne baktım.

"Anlamadım."

Derin bir nefes aldı.

"Seni aldatmadım."

Ellerimi yüzünde gezdirmeye başlamıştım.

"Gece seni çok fazla aradım. Sen gelmeyince merak ettim. İllaki vardır bir nedeni dediler. Buraya kadar her şey tamamdı."

Bir kaç saniye durduktan sonra konuşmaya devam ettim.

"Oraya o kızla gelmen, buna rağmen yine de haber vermemen kırdı sanırım. O cümleyi kurma sebebim de buydu."

"Sana haber vermeyi istedim Ada ama bir türlü yapamadım. Ebru çocukluk arkadaşım. Bir kaç kişinin onu takip ettiğini ve korktuğunu söyledi. O yüzden yanına gittim. Telefonumu da arabada unutmuştum zaten."

Gözlerimi gözleriyle birleştirdim.

"Peki cidden aşk mı aranızdaki? Yani masadakilerin de dediği gibi."

Elini elimin üstüne koyup nazik bir şekilde okşadı.

"Benim için sadece bir arkadaşlıktı, onun için bilmiyorum. Sana yalan söylemek istemem."

Ellerimi saçlarında gezdirmeye başladım. Dudaklarında bir kaç saniye de dursa çok güzel bir tebessüm vardı. Gözlerimi dudaklarından çekmeden yaklaştım. O da öpücüğüme karşılık vermeye başlamıştı.

Öpüşü daha da sertleşmeye başladığında uzandığı yerden kalktı ve beni kucağına oturttu. Ellerimi boynuna doladım. O ise ellerini belime yerleştirmiş, kendine daha da çok bastırıyordu.

Aramızda yaşanılanlar böyle devam ederse çok farklı bir boyuta geçecekti. Bunu anlayınca her ne kadar zor da olsa yavaş yavaş  dudaklarından ayırdım kendimi.

"Devam etseydik."

Gülümsedim ve kafamı onun boynuna yerleştirip kokusunu içime çektim. Yoğun ve erkeksi parfümü beni kendimden geçiriyordu.

"Seni seviyorum Mert."

"Senin için deliriyorum Kızıl."

Bir kaç dakika daha aynı pozisyonda kaldıktan sonra geri çekildim.

"Kalkalım mı artık?"

"Ben rahattım aslında böyle."

"Uykum var, hem baksana her yerim toz toprak oldu."

Beni süzdükten sonra konuşmaya başladı.

"Tamam o zaman, beraber duş alırız. Malum bende toprak içinde kaldım." dedi ironik bir ses tonuyla.

Ayağı kalkıp üzerimi silkeledikten sonra arabama doğru ilerlemeye başladım.

"Hop hop, nereye?"

"Nasıl nereye?"

"Benim evime gidiyoruz ya hani, arkama atla."

Motora binmiş ve bana gelmemi işaret ediyordu bakışları ile.

"Arabaya ne olacak?"

"Kalsın, aldırırım birine. Atla hadi."

Kafamı sallayıp arkasına bindim.

"Al kızıl, tak bunu."

"Kask falan istemiyorum, boğuyor beni."

"Sana tak dedim."

"Daha barışalı bir kaç dakika olmuşken emir vermeye çalışma istersen bana Mert!" dedim yüksek bir sesle.

Beklemediğim bir hamle ile kaskı yere fırlattı. Kırılmıştı. Bu 2 olmuştu. Bana herhangi bir cevap vermedi. Güldüm. Kavga etmek istemiyordu belli ki.

Ellerimi beline sarıp kafamı da sırtına yasladım. Hazır olduğumu anlayınca gaza bastı. İlk zamanlarda olsam yavaş olmasını söylerdim ama Mert'e ve alışkanlıklarına alışmış olmalıyım ki rahatsız olmadım.

*****

Kıyafetlerimi çıkarıp kendimi hemen sıcak suyun altına attım. Duş almak yorgunluğumu atmama yardımcı oluyordu. Belimi saran eller ile hemen arkamı döndüm.

"Mert?"

"Şssstt."

Kalbim olması gerekenden daha da hızlı atıyordu. Ellerini daha da sıkılaştırdı ve bizi tek bir vücut haline getirdi. Yaptığı hareket yüzünden kendini hissettiriyordu. Her anlamda.

Mantıklı düşününce o bu kadar cesur davranabiliyorken benim çekinmem ve utanmam çok abes kaçıyordu. Derin bir nefes alıp ellerimi olması gereken yere -boynuna- doladım.

Parmak uçlarıma yükselip dudaklarına yapıştım. Ateşi fitilleyen de bu olmuştu zaten.

Alt dudağını dişlerimin arasına alıp sert olmayacak bir şekilde ısırdım.

"Ahhh!"

Bu acı bir inleme değildi, tahrik olduğunu belirtiyordu. Ellerini belimden kalçama indirim sert bir şekilde okşamaya başladı.

Kendimi sıkıp ses çıkarmamaya özen gösterdim. Ama o bu oyuna sert bir şekilde devam etmeye başlamıştı.

Beni kucağına alıp hemen yan tarafta bulunan küvete ilerledi ve içini doldurmaya başladı. O sürede de kafasını boynuma gömmüş ve kendine özgü izler bırakıyordu.

Bir kaç dakikanın ardından küvetin dolması ile beni yavaşça yere bıraktı. Küvete girip önce kendini yerleştirdi.

"Gel."

Elini uzatıp küvete girmemde yardımcı oldu. Kendimi ona doğru çevirip erkekliğinin hemen üstüne oturdum ve kendimi daha da çok bastırdım.

"Kızıl..."

Ses tonu beni kendinden geçiriyordu.

"Efendim."

"Ateşle oynuyorsun."

"Biliyorum."

Beni sert bir şekilde kendine çekip dudaklarıma yapıştı. Bende buna karşılık olarak elimi erkekliğine atıp sert bir şekilde sıktım.

İnlemesi ağzımın içinde kaybolmuştu. Erkekliğini okşamaya başladım. Kalın ve uzundu. Bir kaç dakika onunla uğraşmaya devam ettim. Yavaş bir şekilde yapmam onu daha da sinirlendiriyordu.

"Ada."

Bir kez daha nefes aldıktan sonra devam etti.

"Ağzına al."

Şaşkın bir şekilde ona döndüm.

"Ne?"

"Lütfen."

Derin bir nefes alıp kafamı salladım. Önce küvetteki suyu boşalttım. Daha sonra da bir kaç dakika önce ellerimin bulunduğu yere dudaklarımı yerleştirdim.

Başından sonuna kadar dilimi gezdirdim yavaş bir şekilde. İstediğini hemen vermek gibi bir niyetim yoktu. Mert kafasını geriye atmış kesik kesik nefesler alıyordu.

Ömrümün sonuna kadar onu böyle izleyebilirdim. Fazla iyi görünüyordu. Bir kaç saniye onu izledikten sonra erkekliğini ağzıma aldım.

Yavaş olmam sinirini bozmuş olmalı ki sabırsız bir şekilde ellerini saçıma dolamış ve hızlı bir şekilde kafamı ileri geri götürüyordu.

"Bu böyle olmayacak."

Ne dediğini anlamayarak kaşımı çattım.

"Gidelim." sesi fazla kalın geliyordu.

Beni kucağına alıp ayağı kalktı ve yatak odasına doğru ilerlemeye başladı.

"Mert."

"Hmmm."

"Dikkat et, düşmek istemiyorum."

O kadar fazla mest olmuştu ki ne dediğimi önemsemeyip sadece kafasını sallamıştı.

Sırtımın soğuk çarşaf ile buluşması biraz ürpertmişti. Bu kez Mert benim üstüme yerleşmişti. Kısa bir şekilde vücudumu süzüp kafasını göğsüme gömdü.

Büyük bir istek ile emiyor, küçük küçük ısırık izleri bırakıyordu. Bir yandan da boş kalan göğsümü sert bir şekilde okşuyordu.

"Ahh, acıyor."

"Yatakta benden merhamet bekleme. Tadını çıkar."

Isırıkların yerini öpücükler almaya başlamıştı. Yavaş yavaş aşağıya doğru iniyordu. Göbek deliğimin etrafını dili ile turladıktan sonra dilini hiç kaldırmadan kadınlığıma kadar ince bir yol çizdi.

Kafasını gömüp kadınlığım ile ilgilenmeye başladı. Bense aldığım zevk ile istemsizce ellerimi saçlarına koyup kafasını daha da bastırdım.

"Fazla iyisin

Dudaklarımdan dökülen kelimeler onu daha da tahrik etmiş olacak ki dilini daha fazla kullanmaya başlamıştı.

Yeterince ıslandığımı anlayınca istemsiz bir şekilde bacak aramdan ayrıldı ve gözlerini gözlerimden çekmeden dudaklarını yaladı.

Bu zaten daha da tahrik olmama neden olmuştu. Dizlerinin üzerinde erkekliğini bir kaç kez sıvazladıktan sonra erkekliğinin başını kadınlığımda gezdirdi.

O da beni taklit ediyor, yavaş bir şekilde hareket ederek intikamını almaya çalışıyordu. Daha fazla dayanamamış, belimi havaya kaldırıp daha da yakınlaşmasını sağlamıştım.

"Sok şunu artık."

Boğuk bir ses tonuyla zar zor kurduğum cümle onu güldürmeye yetmişti.

"Sabırsızsın Kızıl."

Yavaş bir şekilde bana doğru yükseldi. Dudaklarımız birbirine değiyordu.

"Sabırsız olmamı sağlıyorsun Mert."

Kurduğum cümle egosunu okşamış, onu daha da azdırmıştı. Boş bir anına denk geldiğimde hızlı bir hareket ile bu kez ben onun üzerinde yerimi almıştım.

Memnuniyet içeren bir gülümseme ile ellerini başının arkasına koyup beni izlemeye başladı.

Erkekliğinin üzerinde yerimi alıp sürtünmeye başladım. Gözleri gözlerimden ayrılmış, kadınlığımın erkekliği üzerindeki hareketlerini izliyordu.

Kendimi daha da fazla bastırıp hareketlerimi hızlandırdım.

"İçine al şunu artık."

Memnuniyet içeren ses tonum ile konuşmaya başladım.

"Sabırsızsın Mert."

"Ahh cidden şu haldeyken dejavu mu yaşayacağız Ada?"

Beni belimden tutup altına yatırdı.

"Asla."

"Aahhh!!"

Sert bir şekilde erkekliğini içime soktu. Vakit kaybetmeden git gel yapmaya başladı.

"Mert, dur lütfen. Acıyor."

Kafamı boynuna gömüp bir süre derin bir nefes aldım. Ağrımın azalması ile onun üstüne çıkıp başta yavaş yavaş, daha sonra da hızlı bir şekilde zıplamaya başladım.

O ise halinden memnun bir şekilde ellerini belime koyup destek vererek bana yardımcı oluyordu.

Zevkin doruklarına yaklaşırken belimde olan elleri kalçama inmiş ve morartacak şekilde sıkmaya başlamıştı.Bu bana acıdan daha çok zevk veriyordu. 

"Çok yavaşız Kızıl."

Sırtımı yatak ile buluşturup hızlı bir şekilde git gel yapmaya başlamıştı. Aklıma onu sinir etme isteği düşmüştü.

"Sen buna hız mı diyorsun Mert?"

İstediğim gibi de olmuştu. Gözlerini gözlerime dikmiş ateş saçan bir şekilde bakıyordu.

"Bunu sen istedin."

Hızlandı. Daha da hızlandı.

"Tamam tamam, şakaydı."

"Ben şaka yapmıyorum."

Gözlerimi kapatıp kendimi ona bıraktım. İçime sığmayan bir mutluluk vardı. Kelebekleri hissediyordum. Var olmayan kelebekleri.

Bir kaç dakika sonra içimde hissettiğim Mert'in sıcaklığı ve zevk dolu inlemeleri beni mutlu ediyordu.

Yavaş bir şekilde içimden çıkıp gözlerini kadınlığıma dikti. Mert'in zevk sıvıları yavaş bir şekilde kadınlığımdan akıyordu.

Ellerimi kadınlığıma atıp biraz okşadıktan sonra Mert'in elime bulaşan bütün sıvılarının yalamaya başladım.

"Kızıl, beni daha da azdırıyorsun."

Mert'i göğsünden itip yatağa yatırdım ve erkekliğindeki sıvıları ağzıma aldım. Tek bir damla bile kalmadığından emin olduğumda kenarda duran çarşafı ikimizinde üzerine attıktan sonra kendimi kollarına bıraktım.

"Seni seviyorum Ada."

"Seni seviyorum Mert."

Kafasını saçlarıma gömüp kendini uykunun tatlı kollarına bıraktı.

Bölüm Sonu.

Continue Reading

You'll Also Like

94.7K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
13.2K 357 8
Nefret neydi? Ben ondan nefret ediyorum. Lanetli bir gecede yatağıma giren o piçten nefret ediyordum. Ona gitmek istiyordum... Ama ondan nefret ed...
3.4K 64 7
Saklı olan her şey bir gün açığa çıkmayı bekler usulca. Güneşin parlaklığı bile onun karanlığına engel olamazken vakti geldiğinde cılız bir mum ışığı...
12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...