Kayıp Varis

By hg_neriii

234K 17.7K 10.1K

(Dikkat! Acemice yazılmış bir kitaptır.) Burası Elfrad. 4 büyük anahtar dengeyi sağlıyor. Ateş Hava Toprak v... More

Geçmiş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
~FLASBACK~
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
Karakter Tanıtımı
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Açıklama
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm (Final)

6. Bölüm

7.1K 567 297
By hg_neriii

Yorumlarınızı bekliyorum.

°°°

Savaş bitmişti. Biz kazanmıştık.

Peki öldürdüğüm canlar için üzgünmüydüm?

Ya da pişmanmıydım?

Değildim.

Ben onlara zarar vermeseydim onlar bize zarar verecekti.

Ben onları uyarmıştım. Ve hepsi daha fazla ileri giderse öleceklerini biliyordu. Direnmişlerdi.

Ama bu saatten sonra hayatım değişecekti. Ben Kayıp Varis'tim.

Her ne kadar adımız uyuşmasada ben buydum. Kayıp Varis.

Elfrad'a dengeyi sağlamak için gönderilmiştim.

En ufak bir yanlış hareketimde tüm gezegenler yok olabilirdi. Milyarlarca kişi hayata gözlerini kapatabilirdi.

Ve benim bunu yapmaya hiç niyetim yoktu.

Tanrıça aşkına! Ben kötü birisi değildim.

Tamam Cadıları öldürdüğüme pişman değildim ama kötü birisi de değildim.

Şu anda bir sorunumuz vardı. Hem de ciddi bir sorun.

Her yerim kan içindeydi.

Cadı kanı.

Ah iğrenç.

Nasıl kontrol ettiğim hakkında hiç bir fikrim yoktu ama kendimi bir şekilde aşağıya indirdim.

Hepsi büyülenmiş gibi bana bakıyordu. Tabii çok büyüleyiciydim orası ayrıydı ama.

"Bu gerçekten çok iyiydi." dedi Tina. Sesindeki hayranlığı açık bir şekilde belli ediyordu.

Tamam şu andan itibaren bakışlarından rahatsız olduğumu söylemem gerekiyordu. Çok dikkatli bakıyorlardı.

Kral Leroy ve Kraliçe Perla yanıma geldi.

Tanrıça aşkına! Neden geldiniz.

"Ben sana demiştim." dedi Kraliçe Perla.

Evet o gerçekten demişti. Ve haklıydı.

Ben Kayıp Varis'tim.

Yıllardır gelmeyen. En ihtiyaçları olduğu zamanda bile gönderilmeyen Kayıp Varis'tim.

İşin iyi yanı ve kötü yanı çok fazlaydı.

Güç artık bendeydi. Her şeyi yapabilecek olan gücü ellerimde taşıyordum. Ve bu beni şimdiden strese girmeme neden oluyordu.

"Haklıydınız." dedim Kraliçe Perla'ya karşılık.

"İçeriye girelim artık." dedi Kral Leroy.

Herkes onu onaylayınca içeriye girdik ve yemek masasına geçtik. Tamam gerçekten acıkmıştım. Ama hala hepimizin üstünde kan vardı.

En çok da BENİM!

İğrençti gerçekten.

Kraliçelerden birisi tek bir hareketiyle su ile temizlenmemizi sağladı.

Bu Tina'nın annesi olmalıydı. Evet evet kesinlikle oydu. Bir kere benziyorlardı.

"Teşekkür ederim Ella." dedi Kraliçelerden birisi Tina'nın annesine. Yani Kraliçe Ella'ya.

Kraliçe Ella ona sadece baş selamı vermekle yetindi.

"Gücün tam olarak ne zaman ortaya çıktı?" diye sordu. İdam kararımı veren Kral.

Bir dakika Lucas bana bu Kralın ismini söylemişti.

Neydi? Neydi?

Kral Boris.

Teşekkür ederim Amos.

"Gücüm hiç bir zaman tam ortaya çıkmadı. Sadece düşündüm ve yaptım." dedim Kral Boris'e karşılık.

Masada Karina'nın olduğunu yeni fark ediyordum. Ve bakışları gerçekten çok rahatsız ediciydi.

"Seni, bir müddet hiç kimseye söylemeyelim. Cadılar zaten öldü. Kraliçelerine bir şey söyleyemezler. Şimdilik sır olarak kal." dedi Krallardan birisi.

Kral Sheldon, Toprak Krallığının Kralı.

Hepsinin adını nasıl aklımda tutabilirim.

Lanet olsun!

Bir dakika, bir dakika.

Hey! Gözlerim doğru mu görüyor.

Gözlerim doğru mu görüyorsunuz?

Evet evet doğru görüyorlar.

Şu an karşımdaki manzara. Ah gerçek aşk.

Bronte ve Adrian deli gibi, pardon aşık gibi birbirlerine bakıyorlardı.

Evet evet öyle bir bakıyorlardı ki.

Ah bu gerçek miydi? Çok yakışıyorlardı. Ama biraz daha bakışmaya devam ederlerse gerçekten herkes fark edecekti.

Tabii şimdiden Tina ve Sierra fark etmişti ama.

Bu anı hiç bölmek istemiyordum ama fark edilmemesi için bir şey yapılması gerekiyordu.

Bronte tam karşımda oturuyordu. Ayağımla ayağına yavaşça vurdum. Vurmamla dikkati bana çevrildi.

Amos Bronte'ye iletir misin 'Adrian ile bakışmaya devam ederseniz. Yakalanacaksınız.'

Lenora ben Dünyadaki insanların kullandığı telefonlara hiç benzemiyorum.

Hadi ama.

Amos söylemiş olmalı ki. Bronte bana bakıp kızarmaya başladı.

Evet evet resmen kızarıyordu. Nefes almayı mı unutmuştu bu kız.

"Bronte, iyi misin?" dedi Kraliçelerden birisi. Tamam bu da kesinlikle Bronte'nin annesiydi.

Kraliçe Violet. Hava Krallığı Kraliçesi.

Ah yeni isimler. Bu işi hiç sevmedim.

Alışsan iyi olur ne de olsa artık bir Kraliyet üyesisin.

Hey!

Ne.

Ben Kraliyet üyesi.

Hah! Güldürme beni.

Hatırlatırım Lenora sen Kayıp Varis'sin.

Amos unutma gibi bir durumum söz konusu değil ki.

"Bronte, nefes al kızım." dedi Kraliçe Violet.

Ne kadar şanslılardı. Hepsinin bir ailesi vardı. Sonsuza dek arkalarını koruyacak kişiler vardı.

Bronte nefes almayı yeni öğreniyormuş gibi derin bir nefes aldı.

Adrian'a baktığımda ise baya telaşlanmış gözüküyordu. Ama bu kadar kişinin içinde bir şey de yapamıyordu.

Buna çaresizlik mi deniliyordu.

Hayır bu aşktı.

Gerçek aşk.

Boynumda bir nefes hissedince hızla o tarafa döndüm.

Bu gördüğüm gerçek miydi?

Yanımda oturan Lucas eğilmiş resmen boynumu kokluyordu. Bu kadar kişinin içinde.

Tanrıça aşkına! İyi ki herkesin dikkati Bronte'nin üstündeydi.

"Lucas, ne yapıyorsun?" dedim sessiz bir şekilde.

Lucas'dan cevap beklerken bizi gören var mı diye de etrafa bakıyordum.

"Kokun, fazla güzel. Ve dikkat çekici." dedi Lucas.

Ne oluyordu buna böyle?

"Ve annem bize bakıyor." dedi Lucas. Hala boynumda nefesini hissediyordum.

Lanet olsun!

Lanet olsun!

Kraliçe Perla bize mi bakıyordu. Gerçekten mi? Ah!

Hiç mi strese girmiyordu bu. Neydi bu rahatlık.

"Lucas, kalkar mısın?" dedim.

Lucas önce bana baktı sonra ise ikiletmeden kalktı.

Stresten karnıma ağrı girmişti. Neydi o yakınlık öyle. Ve herkesin içinde.

Ve ve ve Kraliçe Perla görmüştü.

Göz ucuyla Kraliçeye baktığımda hala bize bakıyordu. Hemen bakışlarımı çektim.

Lanet olsun! Gerçekten.

Bronte'ye baktığımda ise öncekine bakılış kat kat daha iyiydi.

Hizmetliler yemekleri servis etmeye başladılar. Yemekleri görünce açlığım aklıma geliyordu ve daha çok acıkıyordum.

Sahi kaç saattir yemek yemiyordum ben.

Hizmetliler yemekleri servis etmiş ve gitmişlerdi. Şimdi sıra o güzel yemeklerin mideme girmesindeydi.

Ah canım midem. Bugün sanırım şenlik günün.

Krallar yemeğe başlayınca bizler de başladık.

Aç olduğumu çok fazla belli etmeden yemeye çalışıyordum. Ve ara ara Kraliçe Perla bize bakıyordu. Bakışlarını yakalıyordum. Bu gerçekten rahatsız ediciydi.

Ama neden bilmiyorum Lucas'ın öyle yapması hoşuma gitmişti. Buna hoşuma gitmek mi deniliyordu orası ayrıydı ama.

Lucas ile yakın olmak, ne bileyim hiç rahatsız olmamıştım. Bir anlığına, sadece bir anlığına onunla kendimi bir bütün gibi hissetmiştim.

Başka birisi yapacak olsa onu gerçekten yakardım. Mecazi değil gerçekten yakardım.

İyi tamam rahatsız olmamıştım ama bunu neden yapmıştı.

Of bir sürü düşünmem gereken şey varken bir de bunu mu düşünecektim.

Herkes yemeğini bitirdiği zaman kalktık. Kraliçe Perla'nın yönlendirmesi ile büyük bir salona geldik.

Büyük değildi. Devasa bir boyuttaydı. Ne gerek vardı bu kadar gösterişe.

Kraliçeler de kendi arasında 'kimin sarayı daha güzel' yarışımı yapıyordu acaba. Çünkü bu gösterişten başka bir şey değildi.

Kızlar hemen beni ortalarına aldı ve büyük bir koltuğa götürdü.

Herkes kendi halinde takılıyordu.

"Anlat bakalım Dünya'da ne oldu?" dedi Sierra.

"Neler olmadı ki." dedim.

"Eee anlat." dedi Tina.

Onlara olan biten her şeyi her ayrıntısına kadar anlattım. Bazı anlattıklarıma güldüler. Bazılarına ise şaşırmakla yetindiler.

"Yani Lucas sana ciddi ciddi sarıldı." dedi Bronte resmen bağırarak.

Evet kesinlikle herkes duymuştu.

Gözlerimi kapattım ve bir müddet açmadım. Bağırdığını ve herkesin duyduğunu sindirmem gerekiyordu.

Gözlerimi açtım ve etrafa baktım evet gerçekten hepsi bize bakıyordu.

Kraliçeler bize bakarak kendi arasında bir şeyler konuştu ama onlar Bronte gibi bağırmamıştı.

Aferin Bronte. Aferin.

"Bronte sesinin ayarını yani." dedi Tina.

Lucas'a baktığımda bana bakıyordu. Ona bakarken omuz silktim. 'Ne yapabilirdim' der gibi.

Ama gerçekten ne yapabilirdim. Bronte'nin bu kadar büyük bir tepki vereceğini nereden bilebilirdim.

Bir müddet sonra Krallar ve Kraliçeler önüne dönüp kendi aralarında konuşmaya başladı.

Elvis, Lucas'a bir şey söyledi ve güldü. Lucas'da her ne dediyse sinirlenmiş olmalı ki kafasına vurdu.

Elvis Toprak Krallığının Varisiydi. Amos söylemişti.

Ama biraz sert vurmuştu sanırım. Çıkan ses resmen yankı yapmıştı.

Devasa kapı açıldı ve içeriye Karina girdi.

Ne bizim yanımıza geldi. Ne de Kraliçelerin direkt olarak Lucas'ların bulunduğu tarafa yöneldi. Lucas'ın yanına oturdu. Ve Lucas ile bir şey konuşmaya başladı.

Tanrıça aşkına! Ne yapıyordu bu kız.

Hayır bana ne oluyordu ki.

Tamam sakin ol. Ayrıca sanane Lenora.

Ama, her neyse.

"Lenora bizi dinliyor musun?" dedi Sierra koluma dokunarak.

Konuştuğunuzdan bile haberim var mıydı ki Sierra.

"Dalmışım, ben bir Lavoboya gideyim." dedim.

"Tamam." dedi Sierra.

Hızlı adımlarla büyük kapıdan dışarıya çıktım. Nereye gideceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Çok garip hissediyordum.

Karina ve onu öyle yan yana görünce karnıma çok garip bir ağrı girmişti. Ağrı değildi sanki. Garip bir şeydi işte.

Aşık falan olmuş olamazdım değil mi?

Yok canım, ne aşkı.

Önümden geçen hizmetlilerden birisini durdurdum.

"Lavabo nerede acaba?" diye sordum.

"Varisim, dümdüz gidin ve sağa dönün ikinci kapı. Ve size teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Siz olmadaydınız belki de ölmüş olacaktık." dedi Hizmetli kız.

Bana saygı duyuyorlardı. Bu çok güzel bir histi.

"Teşekkür ederim ve lütfen ben hayatta olduğum sürece her daim güvende olduğunuzu bilin. Ayrıca bu Varislik meselesini bir müddet saklama kararı aldık. Bilenlerle konuş lütfen kimse öğrenmesin." dedim.

"Emredersiniz." dedi Hizmetli ve uzaklaştı.

Emredersiniz mi? Bu hoşuma gitmişti. Asla mütevazi olamazdım.

Ben de dediği yollardan giderek lavaboyu buldum. Kendimi resmen içeriye atmıştım.

Asıl konumuz neydi? Lucas ve Karina. Aralarında bir şey olabilir miydi?

Karina öyle yanına rahat bir şekilde oturup konuştuğuna göre illaki bir şey vardı.
Utanmasa kucağına oturacaktı kız.

Tanrıça aşkına! Lütfen aralarında bir şey olmasın.

Ne oluyordu bana.

Karina ile aralarında bir şey olduğu düşüncesi moralimi bozuyordu.

Resmen ağlamak istiyordum.

Lenora bir sakin ol. Kalp atışından haberin var senin.

Amos aralarında bir şey var mı?

Bundan sanane Lenora. Gerçekten neler oluyor sana.

Bilmiyorum.

Gözümden bir damla yaş aktı. Neden ağlıyordum. Bu kadar canımı acıtan neydi?

Bir erkek için ağlamak, bu ben değildim.

Lucas'a haber verdim. Birazdan gelir.

Ne.

Amos ne saçmalıyorsun.

Bunu gerçekten yaptın mı?

Amos.

Bana cevap ver.

Ah! lanet olsun!

Tuvalet fantazisi mi yaşayacaktık. Çağıracak başka yer mi yoktu.

Gözümden bir damla daha yaş aktı.

Ah niye ağlıyorsun Lenora. Ağlama. Ağlama.

Tam o sırada kapı açıldı. Hani kapı önce bir tıklatılır ya.

Ellerimle hemen gözlerimi sildim.

"Lenora." dedi Lucas.

"Efendim." dedim arkam dönük bir şekilde gözlerimi silerken.

"Bana bak." dedi Lucas.

İkiletmeden ona döndüm.

Ağladığımı çok belli ediyordum bunun farkındaydım ama kimin ne kadar umurundaydım ki.

"Niye ağlıyorsun?" diye sordu Lucas.

Öğrenmek istemezsin Lucas. Emin ol istemezsin.

"Seni ilgilendiren bir şey yok." dedim.

Ama konu asıl onu ilgilendiriyordu.

"Beni ilgilendiren bir şey olmasaydı, emin ol Amos çağırmazdı. Şimdi bana ne olduğunu söyle." dedi Lucas.

Ne diyecektim. 'Karina ile aranızda bir şey mi var?' ya da 'Karina ile yan yana olmanızdan rahatsız oldum.' mu?

"Lucas inan bana ne olduğunu bende bilmiyorum." dedim ve gözümden bir damla daha yaş aktı.

Lanet olası gözler. Kesin ağlamayı.

Lucas hiç çekinmeden eli ile göz yaşımı sildi. Tam o sırada Lucas'ın tam kapatmadığı kapı tamamen açıldı.

Kapıda Karina duruyordu.

"Lucas bende seni aramaya çıkmıştım." dedi Karina.

"Karina zamanı değil. Git." dedi Lucas gözlerini benden çekmeden.

"Ama eminim annen de seni çok merak etmiştir." dedi Karina.

Lucas bu sefer gözlerini Karina'ya çevirip konuşmaya başladı.

"Sence şu an seni ya da annemi düşünecek gibi mi duruyorum!"

Konuşmadı resmen bağırdı.

"Peki. Ben gidiyorum o zaman." dedi Karina ve kapıyı kapatıp gitti.

Niye gelmişti ve niye gitmişti bu kız.

"Şimdi bana neden ağladığını söyle Lenora." dedi Lucas.

Tamam Lenora hemen sor ve rahatla.

"Karina ile aranda ne var?" diye sordum pat diye.

"Karina mı? O nereden çıktı şimdi."

"Lucas sadece soruma cevap ver. Lütfen." dedim.

Lütfen Lucas sadece cevap ver Lütfen.

"Eskiden aramızda bir şeyler olmuştu ama artık sadece arkadaşız. Karina nasıl düşünüyor bilmiyorum ama." dedi Lucas ciddi bir sesle.

Eskiden aralarında bir şey olmuştu sadece eskiden. Ama bu tekrar olmasına engel değildi.

"Peki, aranızda tekrar bir şey olabilir mi?" diye sordum bu seferde. Bunu sorarken nefesimi tutup, gözlerimi kapatmıştım.

"Aramızda arkadaşlık dışında hiç bir şey olamaz." dedi Lucas.

Tanrıya şükür!

"Nefesini tutma Lenora." dedi Lucas.

Tuttuğum nefesimi bırakıp derin bir kaç nefes aldım.

Tekrar tekrar soruyordum ama neler oluyordu bize.

Neydi bu karnımdaki garip ağrı.

Neydi bu stres.

Neydi göz bebeklerimin büyümesine neden olan şey.

°°°

Selam.

Oy vermeyi unutmayın lütfen.

Hepinize iyi günler ya da iyi akşamlar.

Continue Reading

You'll Also Like

83.9K 6.6K 64
"James lütfen öyle söyleme o bizim aşkımızın meyvesi" "NE AŞKI?" Diye bağırdı James 1. #Dracomalfoy 02/01/2024 1. #Harrypotter 31/08/2023 1. #Slyther...
933 151 8
13 arkadaş tatil için bir eve gidiyor. Ama sonunu bilmedikleri bir "Gölge"tarafindan takip ediliyorlar Gölge onların karanlık laneti By @ismihannehir
63.9K 4.4K 55
Beyaz ve siyah iki Ejderha biri aydınlık diğeriyse karanlık peki ya birbirlerine aşık okurlarsa ve bir kız çocukları olursa kız kimin tarafında olur...
41.2K 6.2K 31
Eylül, sporcu olarak hayatına yön vermiş güçlü bir kızdır. Onun ile birlikte bu hayatı seçen Güneş ve Eylem ise en yakın arkadaşlarıdır. Bir gün...