Lost His Mind || Larry

By feverdreamxx

2.4K 330 593

Sonsuzluğun eşiklerinde yaşanan bir depresyonun içine düşmüş iki genç, her şeye rağmen birbirlerine iyi geldi... More

0.1- fear
0.2- the boy w gun
0.3- we can't sleep
0.4- tonight is the night i die
0.5- soon you'll get better
0.6- so sick and tired
0.7- can't escape my thoughts
0.8- drowning every day
0.9- you don't have to stay
1.0- down since July
1.1- you can stay
1.2- breakfast
1.3- I've lost myself
1.5 - why
1.6- okay
1.7- you've got to move on
1.8- feeling better?
1.9- full of anxiety
2.0- happy place
2.1- why he makes me feel like it's so real?
2.2- this house is a circus
2.3 -it's okay
2.4 -keep trying
2.5 -can you see him too?
2.6- doing better
2.7- you're late
2.8- i love you
2.9 -sorry
3.0- Final

1.4- all alone

69 11 2
By feverdreamxx

Yorum🧍‍♀️🙇‍♀️


...


Gecenin üçü, evinde tek başına beklerken uykunun ona biraz da olsa uğramasını bekliyordu. O kadar uzun süredir uyumuyordu ki yavaş yavaş toparlayan göz altları yeniden kendisini belli etmişti. Bitki çayı yapmıştı, göz bandı takmayı denemişti, telefonundan uykusunu getirebilecek müzikler açmıştı ama yine de bunların hiçbiri işe yaramamıştı.

En son ne zaman uyumak için bu kadar uğraştığını da hatırlamıyordu. Araba kazasından önce umursamayıp direkt uyumuyordu, kazadan sonra kendisini tutamadan sürekli uyuyordu; şimdi ise sadece uyumak istiyordu ve bunun için uğraşıyordu ama başaralı olduğu söylenemezdi.

Oflayarak göz bandını çıkarıp yatakta bir kenara fırlattı ve yerinde doğruldu. Hâlâ karşısında duran ve her saniyesini bomboş bir ifadeyle onu izleyen kendisiyle göz göze geldiğinde iç çekti.

"Seni bir gün geberteceğim." diye kendi kendisine söylendi Louis yataktan kalkarken. "O kadar sinirlerimi bozuyorsun ki bir gün seni gebertmenin yolunu bulacağım."

Alayla kaşlarını kaldıran yüze son kez bakıp dolabına doğru ilerledi. Duş almanın uykuya dalmasını kolaylaştıracağını düşünerek kendisine yeni kıyafetler çıkardı.

"Bir gün, bir gün öleceksin Louis, benim ağzımı açmama bile gerek kalmadan, ecelinle öleceksin ve-"

Birkaç dakika sonra kapıdan çıkacakken arkadan onun sesini duymasıyla durakladı. Neredeyse aylardır konuşmazken şu an neler olduğunu anlamıyordu Louis ama kesinlikle bir anda korkudan altına yapacak hale gelmişti. Az önceki kendinden emin halinden hiçbir eser kalmamıştı ama bunu ona belli etmeyecekti.

Kendi kalp atış seslerini duyuyordu, damarlarındaki kanın dolaşımını her zerresinde hissediyordu. Onun konuşmasına hazır değildi. Susmasına alışmıştı. Sürekli bunun sinir bozucuğu hakkında şikayet etse de konuşması tekrar her şeyin bozulması demekti. Susması gerekiyordu.

"-Gerçek anlamda yapayalnız olacaksın."

Louis yerinde dururken gözlerini kapadı, zihninde onu susturmaya çalıştı ama hiçbir işe yaramamıştı.

"Artık kendini öldürmen umrumda değil, ben de uyumak istemiyorum. Sadece... Bir gün ömrünün sonuna geldiğinde gerçek anlamda yapayalnız olacağını bilmeni istiyorum. Bu senin kaderinde var, inkar etmeyi bırakmalısın."

Sesi bir anda şeytani olmaktan çıkmıştı; yumuşaktı, kulağa sanki en yakın arkadaşı ona tavsiye veriyormuş gibi geliyordu. Bu ses tonu yeniydi. Kaşlarını çatarak arkasını dönerek bu yeni tonun sahibine baktı; yanılmıyordu, karşısındaki sima hâlâ aynıydı.

"Dostum, sadece sana yardımcı olmaya çalıştım, bu süreci hızlandırman hakkında. Yanında hâlâ Niall varken, en azından bir kişi yanındayken, yalnız ölmemiş olurdun. Gözlerini kaparken yanında birilerinin olduğunu bilirdin, arkandan ağlayan birisine sahip olurdun. Ayrıca bu acıyı da devam ettirmezdin. Sonuçta iğrenç bir hayatın var; devam etsen ne olacak, etmesen ne olacak? Ben seni düşündüm. Kolay yolu sundum. Beceremedin. Sorun değil. Şimdi böyle devam et ve..."

Louis duydukları karşısında hafifçe ağzını aralamıştı. Aylardır karşısında gördüğü bu kişinin bir anda kişilik değiştirdiğini düşünecek kadar gördüklerine inanamıyordu.

"Ve?" diye sorarken devamını merak etmesine ve bunu belli etmesine içinden küfretti.

"Gittikçe daha da delirdiğinin farkında değil misin?"

"Ne?"

Yavaş adımlar atarak Louis'ye biraz daha yaklaştı. "Louis... Seni neredeyse iki aydır izliyorum ve bir ayında uyanıktın, hiçbir şey söylemeden seni izledim çünkü nereye gideceğini merak ettim, bir noktada fark edeceğini düşündüm ama... Cidden, ne kadar kafayı yediğini fark etmedin mi?"

"Ne demek istiyorsun?"

"Uyumaya başladın Louis. Hatta tek yaptığın bu olmaya başladı ama üç gündür yeniden bunu bozdun. Hareketlerin çok garipleşti. Uyanık olduğun anlarda da normalde sadece beni görüyordun ama bir aydır-"

"Ne demek sadece seni görüyordum?"

Louis şu an gerçekten altına edebilirdi. Karşısındaki kişi o kadar yabancıydı ki siması tanıdık olsa da aslında kim olduğunu bile bilmiyordu ve garip konuşuyordu. Gerçekten çok garip konuşuyordu. O manipüle etmeye çalışıp yalanlar söyleyebilecek birisi değildi, sadece gerçeklerle saldırırdı; neler olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ama iyice delirdiği fikrinden hiç hoşlanmamıştı.

Elleri ve ayakları titremeye başlamıştı ama ayakta kalmaya devam etti, yatağa oturmak aklına bile gelmedi.

"Louis... Bunu söylemekten nefret ediyorum ama artık yapmak zorundayım sanırım... Kazadan sonra hastanede yanında sadece bir kişi vardı. O da en yakın arkadaşındı. Taburcu edilip buraya geldikten sonra da onu iyi olduğunu söyleyerek gönderdin ve bir daha kabul etmedin. Aslında başından beri evde sadece sen ve ben varız, ben gerçek bile değilim."

"S-saçmalıyorsun."

"Harry buraya neden gelsin Louis? Düşünsene! Onu en son 2 yıl önce gördün ve öldüğünü sanıyordun, şimdi neden burada olsun? İntihar etmeyi beceremediğin için benim sana kızdığımı sanıyorsun değil mi? Hayır, sana kızmadım. Hatta üstüne gelmemek için susmayı seçtim. Sen, tamamen kendi kendine kızdın ve kafanda yeni birini daha kurdun."

Louis'nin şok içinde açılmış gözlerine karşı iç çekti. "Eski sevgilini zihninle yanına getirdin ve o kadar gerçekçiydi ki bunu fark etmedin bile Louis. Demeye çalıştığım şey tam olarak bu. Eskiden en azından neyin gerçek olup olmadığının farkındaydın ama artık- Artık farkında bile değilsin. Çoğu zaman yaptıklarını kendi zihninden bile siliyorsun; Niall'ı hiçbir zaman eve almadan kapıdan göndermen gibi... Bu evin içinde Harry olduğunu sanmaya başladın ve-"

"Sus artık. Sana i-inanmıyorum, yalan söylüyorsun."

"Şu an Harry nerede Louis?" diye sordu aniden. "İki gündür nerede?"

"Bilmiyorum. Otelde falandır, ona iyi olduğumu söylediğim için gelmeyi kesmiştir, bilmiyorum."

"Silahı ve uyuşturucuları buldu, zihinsel olarak iyi olmadığını anlayıp gitti, geri gelmeyecek. Kafanda kurduğun Harry'yi kontrol edememeye başladın, başına buyruk hareket edip sırlarını öğrenmeye başladı ve sen onu gönderdin. Tanrım, bunun bile farkında değilsin... Onu sen gönderdin!"

"Ben- ben böyle bir şey yapmadım." titrek adımlarla bir adım geriye gidip sırtını duvara çarptı Louis. "O gerçekti, bu kadarını yapmış olamam. Yapmadım, hayır-"

"Üzgünüm Louis, gerçekten üzgünüm, sana yardımcı olmayı denedim ama ben de beceremedim."

"Harry'yi arayacağım." dedi ve hızla titreyen ellerini eşofmanının ceplerine götürdü. Bulamadığında odanın içinde gözlerini gezdirdi ve yatağın yatağın komodin üzerindeki telefonu eline almaya çalıştı. İlk seferinde elinden düşürüp tekrar tahtaya çarpmasını sağlamıştı ama sonunda tekrar avuçları arasına alıp arkasındaki bedene döndü.

"Arayacağım ve açacak. Benden kaçmadı ya da zihnimde bir bahane bulup onu göndermedim, her ne sikimse. Telefonu açacak ve en yakındaki otellerde olduğunu söyleyecek."

Kollarını iki yana açıp bir adım geri çekilerek ona müsade ettiğini belli etti. Bu sırada hopörlerdeki aramadan ikisi de bir cevap beklemişti. Louis'nin korku içinde elleri titriyordu ama o, bunun tam tersi bir şekilde olacakları zaten biliyormuşcasına Louis'nin suratına bakıyordu.

Sonunda çağrı cevapsız kalarak kapandığında Louis yerdeki bakışlarını kaldırıp ona çevirdi. Telefon elinden düşmüştü, tekrar korku içinde bir adım geriye geriye gitmişti ve sırtını duvara yaslamıştı. Daha sonra kendisini yere bıraktı, duvarda kayarak zemine oturdu.

Ellerini saçlarında gezdirip çekiştirirken bir çığlık attı ilk önce. Daha sonra kendi kafasına defalarca vurdu. Hızla inip kalkan göğsüne ve düzensiz nefeslerine sesini geçiremiyordu. Neler olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Kendi kendine vurmayı sürdürürken kapının çaldığını bile duyamamıştı.

Sonra, aklına bir şey gelmişcesine bir anda başını kaldırarak karşısındaki kendisine nefret dolu gözlerle baktı, "Senin yüzünden." diye mırıldandı. Ardından boğazı acıyacak kadar sesini yükseltmişti. "Senin yüzünden! Bana bunları sen yaptın!"

"Ben hiçbir şey yapmadım Louis, sadece sana yardım etmeye çalıştım."

"Hayır, sen." derken sabit durmayan eliyle karşısındaki bedeni işaret ediyordu. 4 yıl önceki halini kastettiği -çünkü karşısındaki kişi başından beri oydu- belliydi, ikisi de bunu biliyordu.

"Ruh hastasının tekine aşık olmaman gerektiğini biliyordun." derken yerden destek alarak ayağa kalktı ve suratında aptalca bir gülümsemeyle ona doğru yürüdü. "Senden daha beter halde olan birinden medet ummaman gerektiğini biliyordun. Terapi grubunu bırakıp gerçek bir terapiye başlaman gerektiğini biliyordun. İlaç alıp siktiğimin beynini-" Avuç içeriyle tekrar kafasına vurmuştu. "yol yakınken düzeltmen gerektiğini biliyordun. Ama hiçbir şey yapmadın!"

Bu sefer cevap alamadığında boğazı acıyacak kadar sesli bağırdı. "Senin yüzünden kendimi bir teneke parçasıyla uçurumdan attım ben! Senin yüzünden artık neyin gerçek olup olmadığını bile bilmiyorum! Senin yüzünden!"

"Louis-"

"Kes sesini!"

Dediğini yapıp tamamen sustuğunda odada bakışlarını gezdirdi Louis. Uzaktan bakıldığında hızla dönen göz bebeklerinden ne aradığı anlaşılmıyordu, Louis de ne aradığını bilmiyordu ama gözüne çarpan şeyle bu arayışı son buldu.

Komedinin üzerindeki cam sürahiye ilerledi, eline aldığı gibi yere atıp parçalanmasını sağladı, yerdeki büyük parçalardan birisini alıp boynuna bastırırken kendisine bakan bedene çevirdi gözlerini tekrar.

"Şimdi ne olacak?" diye sorduğunda sesi netti. "Söylesene! Şimdi kendimi öldürmeyi denersem. ne olacak? Bu sefer Niall beni bulup hastaneye götürdüğünde yeni birisini daha mı kuracağım? Hey! Tahmin et ne var? Aklıma başka birisi gelmiyor! Bu sefer yanımda tanımadığım birisi mi olacak yoksa? Söylesene!"

"Louis bırak onu."

Sinirden ve şoktan o kadar gözü dönmüştü ki Louis'nin, sesin kime ait olduğunu ya da karşındaki adamın dudaklarının oynamadığını bile fark etmedi.

"Ne o? Siktiğimin bir buçuk yılı kadar istediğin bu değil miydi! Bu sefer beceririm belki ve sen de rahat bir uyku çekersin işte, daha ne?"

"Louis, benim, Harry."

Bu sefer arkasından geldiğini idrak edebildiği sesle hemen yönünü döndü, boynuna yaslı tuttuğu camı ona doğrulttu. Kendisine şaşırması için fırsat bile vermemişken saldırıya geçmişti. "Yaklaşma bana."

"Elindekini yere bırak Louis, lütfen."

"Siktir git!" diye bağırırken camı onun kafasını hedefleyerek fırlattı Louis. Neyse ki Harry son anda kaçmayı başarmıştı.

"Siktir git! Gerçek olmadığını biliyorum, her ne boksan siktir git!"

"Louis, neden bahsediyorsum, tabii ki gerçeğim..."

Harry yavaş birkaç adımla yerdeki camların üzerine basarak geri geriye giden Louis'nin yanına kadar geldi. Daha kapıdayken duyduğu seslerle birlikte aceleyle ayakkabılarını bile çıkarmak aklına gelmemişti, ne kadar bunu düşünecek halde olmasa da verdiği en doğru kararlarsan birisi olabilirdi.

Ayağıyla camları bir kenara iterek Louis'nin de onlara basmayacağından emin oldu. Daha sonra her şeyiyle dağılmış olan Louis'ye iyice yaklaştı ve ellerini yavaşça omuzlarına yerleştirdi, "Gördün mü?" diye mırıldandı. "Tamamen gerçeğim Lou; baksana, sana dokunabiliyorum."

Louis ise artık buna bile inanmıyordu. Onu omuzlarından hızla geriye gittiğinde yatağın diğer tarafına kaçtı. Şu an tek düşündüğü bunun deliliğin hangi aşaması olduğuydu.

"Neler oluyor?" diye sordu Harry korku içinde. "Neden benden kaçıyorsun? Kime bağırıyordun ve neden bahsediyordun? Louis, beni korkutuyorsun."

"Sen mi korkuyorsun?" dedi Louis şok içinde. "Ne halde olduğuma bak sik kafalı!"

"Louis, hiçbir şey anlamıyorum, lütfen gel ve bana sarıl, endişeleniyorum."

Louis cevap vermediğinde dolmaya başlamış gözlerini ondan çekmeden dikkatli ve yavaş adımlarla yatağın etrafını dolandı Harry. İyice duvara kadar girmiş olan sevdiği adama sonuna kadar yaklaştı, korkutmamaya çalışarak ellerini tuttu ve onun titreyen ellerini durdurmaya çalıştı ama hiçbir işe yaramamıştı.

"Loui-"

"Gerçek değilsin." dedi bir anda. Yorgunluktan vücudunu taşıyamaz olmuştu ama yine de ardı ardına tekrarlamaya devam etti. "Siktiğimin beyni bunu nasıl yaptı bilmiyorum, bana nasıl dokunuyorsun bilmiyorum ama gerçek değilsin. Gerçek değilsin, gerçek değilsin, gerçek değils-"

"Sana ne oldu böyle?"

Harry şok içinde sorduğunda suratının dibine kadar gelip "Bilmiyorum!" diye bağırdı Louis. Ellerini elleri arasından çekip omuzlarına götürdü ve kalan tüm gücüyle onu itti.

O birkaç adım geriye sendelerken, Louis'nin başı dönmüştü. Hatta öyle hızlı dönmüştü ki, ellerini saçları arasından geçirirken kafasını sabit tutmaya çalıştı ve dönen duvarlı izledi. Bu sırada bacakları iyice hafiflemiş ve tamamen kendisini taşımayı bırakarak yere düşmesini sağlamıştı.

Harry koşarak onu kolları arası almaya çalıştığında ikisi de yere düştü ama bunu umursamadan onu kucağına çekip yanaklarından tutarak kendisine bakmasını ve konuşarak bilincinin açık kalmasını sağlamaya çalıştı. Ama hiçbir uğraşı sonuç vermemişti çünkü Louis sonunda bütün yorgunluğuna yenik düşerek gözlerini kapamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

1.9K 247 8
kısa, hayali, tatlı larry diyalogları
888K 71.1K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
502K 57.5K 34
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
717K 59.8K 75
los olvidados sabra gâly paidos texting/boyxboy