Fındık Güzeli-Texting

By mesleksahibiyazar

771K 33K 9.2K

Genç adam sinirle ellerini saçlarına daldırdı. Karşısındaki kişiye bir türlü yanlış numara olduğunu anlatamam... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
Karakter tanıtımı
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
FİNAL
Özel bölüm 1
Instagram bölümü
DUYURU

39. Bölüm

6.6K 438 379
By mesleksahibiyazar

Selamün aleykümmmm cancağızlarım

Eeee nassız?

Nasıl geçiyor hayat?

Valla ben kitap sipariş verdim (Kitaplığımda okumadığım bir sürü kitap var ama olsun) mükemmmeeelliimm

Ppdeki kız benim merak edenler için (tabi bazıları hep görüyor ama olsun)

Size kıyamadım 5 oy kala yeni bölüm atıyorum ama öbür bölüme oy vermeyi unutmayın

Ama sanırım bu bölüm biraz ağlamaklı olacak yani aklımda bir şey yok ama aslında var ama yok amaaan işte bir şeyler dönüyor ama şimdi mi yazsam diye düşünüyorum bence yazim bence de offf benim kafam çok karıştı. Neyse ya ağlayak be gülüm uzun zamandır ağlamadık zaten.

Neyse ben bölüm yazayım heheyt.

Heheyt ne alakaydi diye sormayın ssjjsjshsjdb anlamışsınızdır kafadan sıyrık bir yazarınız var.

Keyifli okumalar cancağızlarım.
...........................................................

Saynur'dan:

Ameliyattan çıktığımız gibi bağırmaya başladım "ÇOCUK SEN AKLINI MI KAÇIRDIN?" Sinirle bir ileri bir geri giderken tekrardan bağırdım "LAN HASTA ÖLEBİLİRDİ" bütün hastane bize bakıyordu. Meriç'in de orada olduğunu görsem de sinirden ona odaklanmayıp hışımla elimdeki kanlı eldivenleri çıkardığım gibi sert bir şekilde duvara fırlattım.

Öğlen arasına çıktığım bir vakit benim hastami benden habersiz ameliyata sokmuşlardı ve eğer 5 dakika daha geç gelseydim hasta ölebilirdi. Hasta yakınları merakla bize bakıyordu. Aklıma gelen gerçekle hırsla Mert'e döndüm. Hastamı benden habersiz ameliyata sokan kişi oydu. "5 DAKİKA DAHA GEÇ GELSEM HASTA ÖLECEKTİ VE BU SORUMLULUK KİME YÜKLENECEKTİ? BEN SÖYLİM BANA. HADİ BUNU GEÇTİM HASTA YAKINLARINA NE DİYECEKTİK? HAYIR SUÇ SENDE DEĞİL Kİ SUÇ İZİN VERENDE KİM VERDİ LAN İZNİ SANA" hırsla bir ileri bir geri gitmeye devam ederken hastane müdürü koşarak yanımıza geldi "Ne oluyor burada? Niye bağırıyorsunuz doktor Hanım? Buranın bir hastane olduğunu unutuyorsunuz sanırım." hışımla ona döndüm "HASTAMI BENDEN İZİNSİZ AMELİYATA SOKULMUŞ VE BEN BUNUN HABERİNİ BU OLAYDAN 20 DAKİKA SONRA ÖĞRENİYORUM KİM VERDİ LAN BU İZNİ?" müdür gayet ciddi bir şekilde "Ben izin verdim siz yoktunuz bende izin verdim." sinirle bir kahkaha atıp hışımla bir adım attım "PEKİ BUNDAN NİYE BENİM HABERİM YOK ÇOK MU ZOR LAN HABER VERMEK" müdür bir adım geri gidip "Saynur Hanım lütfen sesinizin tonuna dikkat ediniz sizin önünüzde emir eriniz yok" dediği şeye şut bir kahkaha attım. Emir erim yokmuş laflara bak laflara. Sakin olmaya çalışsam da sinir vücudumdan gitmiyordu. Sakin olmaya çalışıp "Bana niye haber vermediniz?" bu sefer bağırmamıştım ama sesim oldukça sert çıkmıştı. Mert hafif çekingen bir tavırla "Çok yoğun bir gün geçirmiştiniz hocam o yüzden haber verilmesini istemedik. İlk başta her şey stabildi her şey sonradan oldu." Hışımla ona dönüp "GÖRDÜK STABİLİNİ 5 DAKİKA DAHA GEÇ GELSEM HASTA ÖLÜYORDU." herkes film izlermiş gibi bizi izlerken Meriç yanımıza doğru geliyordu. Müdür ise derin bir nefes alıp "Saynur Hanım telaşınızı anlıyorum ama-" tekrardan ona döndüm "Aması maması yok " ilerimizdeki hasta yakınlarını gösterip "Hasta ölseydi kim diyecekti asıl doktorumuza haber vermeyi akıl edemedik çünkü salağız mı diyecektiniz ne diyecektiniz gerçekten çok merak ettim söyleyin ne diyecektiniz?" yanımdaki duvara yaslanıp elimle önümü gösterip "Buyrun buyrun merak ediyorum." müdür artık sinirlenen bir ifadeyle "Bakın çok haklısınız ama sakin olmanız gerekiyor hem hasta ölmedi." tekrardan şut bir kahkaha atıp başımı iki yana salladım. Sinir bütün vücudumu ele geçirmişti ve kontrol edemiyordum.

Mert de müdürden destek alırmış gibi "Evet ölmedi." Hışımla onun üzerine doğru gittim "Hâlâ ölmedi diyor ya hâlâ aklım almıyor." bir anda yanıma gelen Meriç koluma girip "Doktor Hanımcım benimle geliyorsunuz." deyip beni bir yere doğru sürüklemeye başladı. Kolundan çıkmaya çalışıp ileri doğru atıldım "Meriç bırak beni az hesap soracam." artık ne kadar sıkı tuttuysa ayrılamıyordum. Normalde gel tut desek tutmaz anasını satayım.

Başını iki yana sallayıp "Hayır efendim hem benim işim daha acil." deyip sürüklemeye devam etti. Hışımla kurtulmaya çalışırken onda hiçbir etki yaratmıyor beni çok rahat bir şekilde kaçırıyordu. Bizi asansöre doğru sürükleyince hızla karşı çıktım "Asansör olmaz gel merdivenleri kullanalım." Merakla bana dönüp "Niye fobin mi var?" Omuz silkip "Yok sevmiyorum genelde tercih etmem asansör de felan kalırız boş ver." Başını iki yana sallayıp "En üst kata kadar merdiven çıkılmaz gel ben varım zaten." zorla bizi asansöre götürürken millet alkışlayıp ıslık çalıyordu hatta biri "Aferin oğlum doktor hanımımızın sinirini alda öyle dönün." diyen teyzeyle şaşkınca etrafa baktım. Ne eniştesi, ne alkışı, ben neyi kaçırdım lan? Allah'ım vallahi kafayı yiyeceğim ya az kaldı.

Asansöre girerken sadece ikimiz vardık. Tedirgin ve sinirli bir şekilde dururken Meriç sakince yanımda durup bana bakıyordu. Sinirle dizimi sallarken bakışları dizime kaymıştı ve sonra güldü. Ona ters ters bakarken daha çok güldü. Onu ve bana sarılı kollarını görmezden gelip asansör kat sayılarına baktım. Aklıma gelen kollarıyla ona dönüp "Bıraksana beni" çıkışmamla omuz silkip "Olmaz" tek kaşımı havaya kaldırıp "Sebep?" tek düze sorduğum soruyla tekrardan gülüp omuz silkti "Bilmem canım istiyor" kalbimin ritminin daha çok bozulmasıyla sinirle kaşlarımı çattım. Aman ritim bozulmasa olmaz bir yerlerimiz eksilir mazaAllah aman hemen heyecanlan.

Kendi kendime söylenirken tabi ki içimden söyleniyordum. Sesli demeye cesaret yoktu bari içimden konuşim.

En sonunda teras katına geldiğimizde bizi bu sefer o tarafa sürükledi. Terasa çıktığımızda bizi çok sert bir rüzgar karşılamıştı. Benim genelde kar yağmadan önce oturduğum banka ilerleyip bankın yanında durduk. Ben ona dik dik bakarken o etrafa bakıyordu. Sabahtan beri sormam gereken ama sormadığim soru aklıma gelince tek kaşımı kaldırıp "Sen niye gelmiştin?" diye sordum. Bana dönüp "Dün ağlamıştın ya merak ettim." yaaa of içim gidiyor ya. Bazen bilerek mi yapıyor diye düşünmüyor değilim. Yine de bilmemezlikten geldim. "Ne ağlaması ya dedim ya uyandığım için öyleydi diye." tek kaşını kaldırıp dik dik yüzüme baktı "Karşında bir asker var biliyorsun de mi?" şöyle bir etrafa baktım doğru asker adamdı. Tekrardan ona baktığımda "Hem uyanan insan gözlerinin akı kıpkırmızı, morarmış göz altları ve şişmiş göz altlara ve yine kıpkırmızı buruna mi sahip olur?" diye sormasıyla yutkundum.

Bütün sinirim bir anda puf olurken bakışlarımı etrafta gezdirdim. Gözlerim dolunca hızla kırpıştırıp göstermemeye çalıştım. Fakat nafile tüm dikkatiyle beni izliyordu "ve şu an ağlamamak için kendini zor sıkmaz değil mi?" demesiyle sessizce kafa salladım.

Derin bir nefes aldım ondan bakışlarımı kaçırıp uzak bir noktaya baktım. Gözümden yaş gelmesiyle hızla gözümü silecekken o benden önce davranıp sildi. Yaptığı hareketle gözlerim kapanırken iki damla yaş daha firar etti. Yakınlığımızdan dolayı gelen kokusu daha çok ağlama isteği yaratsa da kendimi tutmaya çalıştım. Bir şeyler demek için yutkunup boğazımı temizledim. En sonunda konuşabilecek hâlde olunca gözlerimi açıp gözlerinin en derin noktasına baktım veya bakmaya çalıştım bilmiyorum. Derin bir nefes aldım aldığım nefesi geri verirken sessizce "Annemi 9 ay önce kaybettim." hemen ardından ikimizde sesli bir şekilde yutkunduk.

Gözlerimi tekrardan kapatıp "Dün ameliyattan çıktıktan sonra bir hasta yakınıyla kavga ettim. Bana ananı bilmem ne yapayım dedi. O an öyle ağır geldi ki bu küfürü hareket dahi edemedim. Tek hatırladığım şey adamı hastaneden attırdığım ve hemen peşinden izin aldığım gibi eve geçmiş olmam. İnsanlar çok rahat bir şekilde karşıda ne etki bırakacağını bilmeden küfür ediyor. O an hıçkırarak bağıra bağıra ağlayasım geldi ama sadece sessizce göz yaşı dökmekten başka bir şey yapamadım ve bir bu kadar da bu koydu. Çevreme karşı hep yıkılmaz, umursamaz, etkilenmez bir Saynur'u gösterdikten sonra ağlamak pek doğru kaçmaz-" lafımı bölen hıçkırığım ile sustum. Daha fazla konuşursak kendimi tutamazdım. Gözüm kapalı olsa dahi almaya devam eden yaşları tek tek özenle sildi. Bilmiyordu ki bu yaptığı daha çok ağlama isteği getiriyordu. Yutkunup derin nefes aldım birkaç kere. Kendime gelince gözlerimi açıp ellerimle yüzümü silip kuruladım. Kollarından çıkıp bir süre yüzümü yağan kara dönderdim. Ağlama isteğimi zar zor gönderdikten sonra ona döndüm yüzü hariç her yere bakıp "Hadi gidelim hava iyice soğudu." Evet hava soğuktu ama benim içim yanıyordu. Çaktırmadan kapıya doğru adımladım.

Bir anda kolumdan çekilip etrafımda döndüğüm gibi başım Meriç'in göğsüne yaslanırken Meriç bana sarıldı "Benim yanımda güçlü rolünü oynama, benim yanımda umursamaz olma, benim yanımda yetişkin gibi davranma, benim yanımda çocuk ol lütfen, benim yanımda doya doya ağla lütfen" ağlamaklı ses tonu ve kokusu bendeki bütün kayışları kopmasını sağlarken ellerimi beline sarıp hıçkıra hıçkıra ağladım "Çok kötüyüm Meriç, ağlamaktan bile kaçınan aciz bir kulum, her şey öyle ağır geliyor ki, her gün başka bir hasta yakınıyla kavga ediyorum, sinirim tekrardan geri geldi, sakin olamıyorum her şeyi yakıp yıkmak istiyorum içimdeki sinirli Saynur onun için koyduğum hapisten kaçtı ve saçma olan şu ki herkes yanımda olup destek olmak isterken ben kendimi çekiyorum, kendime koyduğum sınırlar artık yerinde değiller, hava buz gibi değil mi ama benim içim yanıyor öyle bir yanıyor ki tüm dünyayı ısıtacak cinsten-" lafımı bölen hıçkırıkla konuşmayı kesip bir süre göğsünde ağladım. 

Konuşmasıyla hıçkırıklarıma sahip çıkmaya çalıştım "Her şeyi içine atıp biriktirdin değil mi?" sorduğu soruya sadece kafa salladım. Bana daha sıkı sarılırken "Benim yanımda özgür ol Saynur, benim yanımda rahat ol, benim yanımda ağla içini dök, bağır çağır ama güçlü olmaya çalışma" dediklerine sadece kafa sallayarak onayladım. Ama kendimi biliyordum bu olmayacaktı ben yine sınırlar koymaya devam edecektim kendime.

Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda yüzünden iki yaş düştüğünü fark ettim. Ellerimi belinden çektim ve yüzüne götürüp hızla yanaklarını sildim. Ellerimi yanaklarına değdirdiğim an gözlerini kapatmıştı. Bu görüntü kalbimi bozarken ellerimi çektim ondan uzaklaşacağım esnada gözlerini açıp gözlerime baktı. Sarılmaya devam edip "Hayatta gördüğüm en güçlü kadınlardansın." gözyaşları içerisindeki yüzümle gülümsedim yorgun bir şekilde "Teşekkür ederim." dememle benim gibi o da gülümsedi. Gülümsemesi iyi hissettiriyordu keşke hep gülse.

İlgimi aramıza giren karlara çevirdiğimde yüzüme konan kar eriyordu. Tıpkı Meriç'in karşısında eriyen ben gibi. Meriç bir anda elimi tutup "Gel kaçırmayım seni." diyerek sürüklemesiyle durdurmaya çalışarak "Öğleden sonra yani şimdi bir sürü hastam olacak dün olanlar ertelemiştim o yüzden olmaz." durup bana döndü. Biraz düşündükten sonra "İçerde yanında durabilir miyim peki?" Başımı mutsuz bir şekilde iki yana salladım "Özel hayata gizlilik." deriin bir of çekip "Benim izin günümde senin çalışman pek adil değil ya." demesiyle gülümsedim "Merak etme izin günüm olsa bile illaki hastaneye çağırırlardı. Sizin izniniz nasıl yoksa benim de yok gecem gündüzüm bir." bir süre yüzüme baktı, bir şey düşünüyormuş gibiydi. Kolumdaki saatten yükselen alarma saate baktım. Hastanın gelmesine 10 dakika var uyarısıydı öğlenlere çıktığım da tam vaktinde olmak için kurduğum bir alarmdi. Kapıya doğru adımlayıp "Hadi hastalar geldi." Oflaya puflaya peşimden gelirken merdivenlere yöneldim. Meriç bir anda koluma girip beni asansöre doğru yöneltti "10 kat merdiven inmeyeceksin herhalde gel merdivenlerden ineceğiz." Bu sefer ben oflarken "Oflama oflama bir şeycik olmayacak." bu dediğine daha çok oflarken güldü. Asansöre binince bacağımı sallamaya başladım. Bakışları bacağıma değince tekrardan güldü. Gülüşüne gülümsedim. Bütün nedeniyle bana dönerken bakışlarımı kaçıncı katta olduğumuzu gösteren şeyden çekip ona baktım "Sen bundan önce terasa gelirken hep merdivenleri mi çıkıyordun?" sorduğu soruya tebessüm edip kafa salladım. Evet 10 kat çıkmaya üşeniyordum ama asansöre binmek de istemezdim. .

Sonunda bizim kata gelince Meriç'in kolundan çıktım. Şimdi laf söz dedikodu olur bir de bunlarla mi uğraşacam. Peşim sıra gelirken odamın önündeki hastaları görünce derin nefes aldım hadi bakalım bu kadar şeyin üzerine bir de hasta çekelim.

Meriç'in hastaların yanına gittiğini görünce başımı iki yana salladım. O ise bir şey yok mabinda kafa sallayıp çocuk hastaların yanına gitti. Onlarla ilgilenirken kaşlarım otomatik çatılırken içeriye girdim. Bu çocuk ne planlıyordu?

Hastaları tek tek içeriye almaya başladım.

•2 saat sonra•

Önümdeki hastayla neredeyse geldiğinden beri tartışıyordum. Adama diyordum ki 'Sonuçlarınız temiz bir şeyiniz yok rahat olabilirsiniz' o da hırsla ters çıkıp 'Yok diyo ben Google'dan baktım 6 aylık ömrüm kalmış' diyordu ısrarla. Ellerimle yüzümü sertçe sıvazlarken içeri Meriç'in girmesiyle yüzümden ellerimi uzaklaştırıp ne yapmaya çalıştığını sordum. O ise bir dakika işareti yapıp adamın yanına gitti "Amcacım siz eskiden askermişsiniz doğru mu duydum acaba?" demesiyle çatık kaşlarım ile olanı biteni 3. Kişi gibi izledim.

Amca gururla kafa sallarken "Evet evladım ah ah zamanında az çakal kovalamadık sen nereden öğrendin?" Meriç kapıyı gösterip "Oğlunuzla konuştum o söyledi." amca kafasını sallayıp "Öyle işte oğlum sen niye sordun ki?" diye tekrardan soru sorarken Meriç "Amca bende askerim meslektaşımın durumunu merak ettim." diyerek cevap verdi. Amca benden önce atılıp "Oğlum ben Google'dan kendimce araştırma yaptım 6 ömrünüz kaldı dedi şimdi geliyorum doktora soruyorum yok öyle bir şey diyor." elimi sertçe anlıma vururken derin nefes aldım. Sakin ol Saynur bak gün içerisinde böyle hastalarla çok karşılaşıyoruz alışıksın.

"Bakın-" hastayla konuşacak iken saniyelik ismine bakıp devam ettim "Hasan amcacığım inanın bana geldiğiniz hastalıkla yakından uzaktan alakanız yok maşaAllah turp gibisiniz. Onu soruyorum yok diyorsunuz bunu soruyorum yok diyorsunuz ne yapim ben, bakın bugünden beri baktığım kaçıncı hasta emin olun bilmiyorum ve gelecek daha bir sürü hasta var lütfen bakın en ufak şey de hemen ilk ben koşacağım ama yok vallahi yok ya, gelin beraber bakalım." sırf inanması için test bile aldırmıştım adama. Yerimden kalkıp yanındaki koltuğa oturdum. Meriç de yanıma gelip merakla o da baktı. Adama olayı en Türkçesiyle anlatıp her şeyi anlattım. Tabi bu sırada diğer hastanın dakikasını aldığı için ekstra geç çıkacaktım. 

Adam en sonunda ikna olunca "O zaman kızım bu Google neden yalan konuşuyor millete?" diye sormasıyla derin bir nefes alıp "Yok amcacım aslında hastalık hakkında doğruları söylüyorlar ama eksik belirti veriyorlar ve gidip en saçma olanını seçiyorlar. Senin anlattıkların her gripte görülen şeyler hadi ben yanıldım testlerde mi yanıldı?" diye sormamla biraz düşünüp "Tamam kızım sağolasın ama en küçük şeyde burada biterim haberin olsun." dediği şeye gülüp "Bit amca ben ilgilenecem söz." gülümseyip Meriç ile beraber dışarı çıktı. Camdan dışarıya bakarken içeriye giren hastayla koltukları göstermeye çalışıp "Geçin geliyorum." yanıma gelen hastayla o tarafa döndüm. Gelen kişi hasta değil Meriç'di. Bugün bana o kadar destek olmuştu ki ne yapsam hakkını ödeyemezdim. Sessizce yanımda dururken başımı yorgun bir şekilde ona yasladım. İkimizde sessizken "Sana bir şans verseler ne olursun şimdi?" diye sormasıyla güldüm. Bu soru hep karşılaştığım bir soruydu. Belki saçma gelecek ama bu benim en büyük hayallerimden biriydi ve şu an yorulmuşum pek bir etki vermiyordu. "Yine doktor olurdum." gülerek dediğim şeye o da güldü. Bugün fazla kaptırdığımı fark edince kapıyı gösterip "Hadi çık da diğer hastalar gelsin." kapıya doğru adımlarken "Sıradaki hasta bir çocuk ve durumu ciddi sanırım." demesiyle derin bir of çektim. İşimin en kötü yanlarından biri de buydu hasta çocuklar.

Kafa sallamamla kapıyı açtığı an içeriye iki tane çocuk yarışarak girdi Meriç'le ikimiz şaşkınca onları izlerken sanırım anne ve babası da peşinden girip "Kusura bakmayın." demesiyle başımı iki yana önemi yok mabinda salladım. Çocuklardan biri Meriç'e dönüp "Seni abiyle konuşurken duydun sen gerçekten de asker misin?" diye hevesle soru sorarken Meriç olumlu bir şekilde kafa salladı.  Çocukları incelediğimde ikiz olduklarını fark ettim. Birisi kız birisi erkekti. Bunu soran kız çocuğuydu aynı çocuk tekrardan "Çok yakışıymışsın." demesiyle güldük. Konuşan çocuğun ikizi bana dönüp hayran bir şekilde bakarken  "Doktorlardan nefret ederdim ama siz çok güzel bir doktorsunuz." dedi ikisi de çok çapkını ve yaşları en fazla 10'du.

Anne babaları onları uyarırken Meriç ve ben onlara gülüyorduk. Onlar da bizimle beraber güldü. Meriç'in içerde kalmasını isterlerken bende el mecbur kabul ettim. Meriç çocuklarla ilgilenirken ben şikayetlerini dinliyordum. Elime verdikleri test sonuçları ile sessizce hepsini tek tek inceledim. Hemen hastanedeki onkoloji uzmanını arayıp yanıma çağırdım. Anne "Bizi zaten size onkoloji uzmanı yönlendirdi İstanbul'daki bir hastaneden." demesiyle kafa salladım. "Anlıyorum ama bu ameliyatı yaparken yanımda onkoloji uzmanı olması gerekiyor eğer ben İstanbul'da olsaydım emin olun o doktorla girecektim." ikisi de kafa sallarken Meriç ve çocuklar bize uzak bir köşede Meriç'in anılarını dinliyorlardı. Babası gözlerini silip "Çocuklarım gözlerimin önünde eriyor doktor hanım lütfen bir şey yapın." demesiyle gülümsedim. Zor bir ameliyattı ama birçok kez girmiştim. "Merak etmeyin bu tür ameliyatlara çok girdim hatta isterseniz ameliyat olalı 1,5 ay olan çocuğumuzun yanına gidelim bugün tedavisinin son günü." Aral'ın yanına götürecektim. Onaylarken beraber odadan çıktık. Danışmana doğru ve hastalara yönelik "Az hastayı bir hastaya göstericem hemen geliriz merak etmeyin." her ne kadar karşı çıkanlar olsa da hemen o odaya doğru adımladık. İçeriye girmemle Aral'ın ve annesinin hazırlandığını gördüm. Aral beni görmesiyle hızla bağırdı "SAYNUR ABLAM" hızla bana sarılmasıyla güldüm. "Efendim Aral'ım." Heyecanla bana dönerken Meriç'i fark etti. Bu sefer onun ismini bağırırken ikizlerin ailesi Aral'ın annesiyle iletişime geçti. Meriç'e dönüp "Sen buralarda olsan ben öbür hastalara baksam." o çocuklarla ilgilenirken "Tamam tamam sen merak etme" demesiyle gülümsedim.

Hızla odaya geri dönerken hastaları kabul etmeye kaldığım yerden devam ettim.

•Saatler sonra

Sonuncu hasta da gidince derin bir nefes aldım. Saat baya geç olmuş etraf karanlıktı. Üzerimdeki ameliyathane kıyafetlerini poşete koyarken üzerini değiştirip aşağıya Meriç'in yanına indim. Beraber yavaş yavaş sokakta yürürken ikimizden de ses çıkmıyordu. Aklıma saatler önce yaşananlar gelince bakışlarımı yere dikip daha yavaş yürüdüm. O saniyeler gözümün önünden tek tek geçerken "Ne düşünüyorsun?" sorduğu soruyla başımı kaldırıp ona baktım. Omuz silkip "Hiç öylece düşünüyorum" bir süre bana bakıp başını olumsuzca iki yana salladı "Yok kızda alışkanlık olmuş insan olduğunu bir türlü kabul edemiyor." bıkkın bir şekilde dediği şeye güldüm. O söyleniyor ben gülüyordum.

Bir anda etrafta silah sesi yükseldi. Neye uğradığımı şaşırırken Meriç ikimizi bir arabanın arkasına çekti. Silahını çıkarıp silah sesi gelen yere karşı hedef aldı. Ben sessizce arabaya yaslanırken o onlarla uğraşıyordu. Gözümü kapatıp gürültünün bitmesini bekledim.

Ses kesilince gözümü açıp etrafa baktım. Meriç ve başkasının silahı aynı anda patlarken başımı Meriç'e çevirdim. Meriç karşıdaki adamı tam kafasından vururken eli kalbinin hemen altına gitmişti.

"MERİÇ" bağırarak başına koştuğumda o yere düşmüştü. Hızla yanına otururken kafasını dizlerimin üstüne koydum. "Meriç, Meriç, Meriç" yanağımda ki yaşlar hızla akarken "Lütfen lütfen lütfen" gözleri hafif aralıktı dediği tek şey "Ağ-ağla-ma" olmuştu. Yaşlar daha hızlı akarken hızla ambulansı aradım. Zaten hastaneye çok uzak değildik. Telefonu çantama atarken alnımı anlına yasladım gözlerimi kapatıp "Lütfen lütfen lütfen annemi kaybettikten sonra seni kaybetmiyim" başımı ondan uzaklaşıp semaya baktım "Allah'ım lütfen onu bana bağışla lütfen." Bir yandan hıçkırarak ağlıyor bir yandan dua ediyordum. Meriç yavaşça gözlerini kapattı.

"MERİÇ"
........................................................................

Ayy bu bölümü yazarken 4-5 kere ağlama molası verdim. Sizce bölüm nasıldı?

En beğendiniz yer neresi yada daha doğrusu var mı?

Entrika, dram ve kaos istiyorduk bende ucundan koyim dedim nasıl demişim?

Şey dicem Saynur ve Meriç için özel kitap isteyenler oldu. Bilmiyorum Asya neyse Saynur da bir o kadar benim için o ama bilmiyorum zaten Meriç ve Saynur için önemli sahneler var (mesela bu bölüm hahayt ay dur ağlicaktim neyse işte) bilmiyorum çok çok ayrıntılar var herkes buraya belirtsin ona göre bazı sahneleri buna koymim.

Lan az kalsın sınır koymayı unutuyordum sınırınız;

200 oy 250 yorum

Neyse Allah'a emanet olun.

Hadi görüşüruk.

Continue Reading

You'll Also Like

295K 12.4K 70
Ela:Eğer yokuşa gelirsen ben sana getiririm. Erdem:Gelmem mi be Ela:Börekler için gelirsin gibi. Durduk yere çocuğa niye ima yaptıysam. Benim için ge...
16.3K 1.4K 23
Bilinmeyen numara| İlker kafanı keser kopeklere veririm Bilinmeyen numara| Lan sen başıma bela mısın Bilinmeyen numara| Babama okulu bıraktığımı söyl...
526K 21.4K 44
"sare sence sigarayı bıraktıran mı yoksa ona bakarak dumanı üflediğin kişi mi daha çok sevgiyi hak eder?" kollarımı göğsümde birleştirdim. "ardıç abi...
9.4K 173 4
Narin: Abine söyle adamsa adamlığını bilsin Narin: Tamam adamlığına lafım yok ama Narin: O da sınırı açmasaydı yani Ece: Kimsin? Ece: Ben Ecenin ağa...