ay'büke | gerçek ailem

By lunabne

9.4K 662 99

"Cansız bedenini havuzdan ben çıkardım. Yemin ederim sendin, sana o kadar benziyordu ki."... ..."Seni kucağım... More

|KARAKTER TANITIMI|
1. Bölüm : "Büke"
3. Bölüm : "Çilek"

2. Bölüm : "Geçmişin Gölgesi"

1.9K 169 19
By lunabne

Selamm nasılsınızz ?🌒

multimedya : Doruk Pars 🤤

Başlamadan önce oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Takip etmeyi de tabii ki de. 🥺

••••••

Kapıdan çıkacaktım ki duyduğum şeyle ayaklarım yere çivilendi sanki.

"Aybüke Arslan, sizin kızınız." dedi, yaşlı bir adam sesi.

Sonra "Bu fotoğraftaki kız." diye ekledi.

"Büke." dedi Doruk sessizce. Sanki kendisine soruyormuş gibiydi.

Aybüke Arslan ? Sizin kızınız ? Benden başka Aybüke Arslan olamaz mı ? Olur. Omuzlarımı silktim.

Duymamış gibi yapıp koşar adımlarla dışarı çıktım. Kalbim hızla çarparken karşıma kapıdaki rahat giyinen adam çıktı.

"İyi misin ?" dedi cevap veremedim. Sanki ağzımı açarsam ağlayacakmışım gibi hissediyordum. Belli belirsiz kafamı salladım ve onu arkamda bırakarak dış kapıya doğru ilerledim. "Aybüke dur!" Doruk arkamdan bağırdığında hemen koşmaya başladım. Müştemilatın arkasına doğru koştum ve duvarı tırmanmak için çıkıntıya tutundum. Sağ ayağımı başka bir çıkıntıya yerleştirdim, duvarı sonunda çıktığımda kollarımı sarkıttım ve atladım.

Villaların arasında koşup gözden kaybolmaya çalıştım. Bir kaç villa sonra durdum. Bir sokaktaydım, duvara sürünerek yere çöktüm.

Benim peşimden koştuysa, sesin bahsettiği kız bendim...

Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında sağ elimle kapattım. Gözlerimden yaşlar süzülürken telefonum çalıyordu. Açmadım. Nasıl ? Nasıl olabilirdi bu, neden benim başıma gelmişti ? Ailemin yanında büyümem gerekirken sokaklarda büyümüştüm. Neden ? Ağlamaya devam ederken kolumun dürtüldüğünü hissettim. Ellerimi ağzımdan çektim.

Kafamı hafifçe sola çevirdim ve bir çocuk gördüm. Dört beş yaşlarında olmalıydı. Dudaklarını büzmüş bana bakıyordu. "Neden ağlıyorsun ?" istemeden tekrar ağlamaya başladım. Sanki birinin bana bunu sormasını bekliyormuş gibi. Gözlerim kapalı ağlarken minik elini sağ yanağımda hissettim.

Göz yaşlarımı siliyordu. Konuşmayacağımı anlamış gibiydi. Yavaşça gözlerimi açtım ve karşımdaki çocuğa baktım.

Mavi gözlerininin ışıltısını hüzün perdelemişti. Sarı saçları vuran güneşle parlıyordu. "Adın ne senin ?" dedim pürüzlü çıkan sesimle.

"Bulut." dedi neşeli sesiyle.

"Bulut," diye tekrarladım büyük bir hayranlıkla, göz yaşlarımı sildim. "Ağlamak bitti mi ?" diye sordu. Kafamı olumlu anlamda salladım "Bitti." dedim.

Cebinde küçük bir çikolata çıkarttı ve bana uzattı. "Teşekkür ederim." dedim. "Bir daha ağlama, eğer ağlarsan çikolatanı çalmaya gelirler. Annem öyle söyledi." dedi kaşlarını çatarak. Gözlerim dolu dolu yanağını sevdim. Bana el salladı, arkasını döndü ve gitmeye başladı. Elimdeki çikolataya bakıp gülümsedim.

••••••

"Öyle işte kızım. Sonra Nebahat Birsel'e demiş ki 'Sen önce evde kalmış kızını evlendir de sonra benim oğlumu konuşuruz.' Birsel altta kalır mı ?"

Kafamı yukarı kaldırdım "Cık. Kalmaz cadı Birsel." dedim. "Kalmamış tabi 'Benim kızım dizimin dibinde oturuyor, senin oğlan pavyonlarda yatıp kalkıyor.' demesin mi ?!"

"Desin mi ?" diye sordum elime çekirdek dökerken.

"Dedi valla. Sonra saç baş giriştiler. Mahalleli zor ayırdı." dedi gülerek. Evde sürekli düşünmekten delirmeme ramak kalmıştı, bende kafam dağılsın diye Sevimciğime gelmiştim. Balkonda oturuyorduk. Sevim Teyze eliyle aşağıdaki kadını gösterdi.

"Bu Ayten de geçen Nurcan'ın kocasıyla fingirdeşirken Nurcan bunları basmış! " dedi. Elimle ağzımı kapattım. Sonra aşağıya baktım. "Edepsizz !" dedim kafamı iki yana sallayarak. Kafasını sallayarak onayladı beni.

Mahalleye giren Güvercin balkona baktı ve bana göz kırptı. Gülümsedim. "Kız bu Güvercin de sana mı yanık ne ?" dedi Sevim Teyze baştan aşağıya süzerek. "Yok be Sevim Teyze ! Ne alakası var?"

"Ben anlarım bunun bakışları bakış değil vallahi." dedi. Birkaç dakika sonra sokağa girenleri gördüğümde çekirdek boğazıma kaçtı.

"Helal kız helal !" dedi Sevim Teyze sırtıma vurarak. Çayımdan bir yudum aldığımda içlerinden biri buraya bakarken hemen aşağıya eğildim. "Kız Allah canını almaya napıyorsun ?"

"Şu sokağa girenler buraya bakıyor mu ?" diye sordum.

"He valla bakıyorlar. Maşallah bunlardan birini benim kızla tanıştıralım tanıyor musun ?" dedi. Keşke tanımasam Sevim Teyze keşke !

"Kız binanın önüne geldiler." dedi omzumu dürterek. Sevim Teyze'nin diline düşmeden burdan gitsem iyi olur. O görmeden basamağa bastım ve çatıya atladım. Yuvarlak çatının arkasına geçtim ve eğildim.

"Kız ge- Hey Allah'ım yine kayboldu bacaksız. " birkaç saniye sonra balkonun merdivene açılan demir kapısı açıldı.

"Buyrun çocuklar kime baktınız?" dedi Sevim Teyze.

Yanımdaki hareketlilikle kafamı çevirdim. "Büke abla bir sıkıntı mı var ?" dedi mahallenin gençlerinden Arap.

"Yok Arap in sen." dedim tekrar kafamı balkona çevirerek.

"Biraz önce burada olan kız, Aybüke nereye gitti?" dedi içlerinden biri.

"Büke mi ? Oğlum o atlar zıplar ben onu takip edemiyorum vallahi. Göremedim gitti." dedi Sevim Teyze. Bilmiyorum deseydin keşke Sevim Teyze. Şimdi çatıya bakacaklar.

Sol tarafa doğru gittim ve çatının bittiği yerden kollarımı sarkıtıp kendimi merdivene bıraktım.  Merdivenden de atladım ve demir kapıdan pazara karıştım.

Arkama baktığımda merdivenden indiklerini gördüm kafamı eğdim ve daha da hızlandım. "Büke !" hay ses tellerini siktiğim ! Megafon yutmuş bu çocuk. Bütün pazarda ses yankılandı resmen. Güvercin'e baktım, dudaklarımı birbirine bastırıp yumruğumu kaldırdım.

Yanına yaklaştım ve tezgaha doğru eğildim "Hatırlat seni bıçaklayacağım." dedim sinirle.

"Borcum olsun Büke'm yeter ki sen iste." dedi sesini alçaltmıştı ama hala yüksekti. "Sabır. Sabır!" dedim. Birinin sol kolumdan tutmasıyla hızlıca belimdeki çakıyı çıkardım ve arkamı döndüm.

Kesinlikle Güvercin'i bıçaklayacaktım. Nolurdu ki Büke Büke diye götünü yırtmasan.

Doruk karnına değen çakıya baktı ve güldü. Yakın olduğumuz için pazardakiler görmüyordu. "Sakin Aybüke." dedi ılımlı sesiyle. "Büke." dedim dişlerimin arasından. Çakıyı çekip kapattım ve tekrar belime yerleştirdim.

"Bunlar kim Büke ?" dedi Güvercin arkama gelip. Elini omzuma koydu ve bana baktı.

Tam Doruk cevap vereceklen sözünü kestim "Müşteri ! Müşteri bunlar." dedim heyecanla. Doruğu kolundan tuttum "Biz şöyle geçip konuşalım." dedim sinirle gülümseyerek. Kolunda çektim ve ara sokağa soktum. Yürümeye devam ettim, muhtarın yanından geçip köprü olarak adlandırdığımız yere girdim. Hepsi içeri girince kapıyı kapattım. Burası paketleme yapılan yerlerden biriydi.  Tadilat olacağı için bugün boştu.

"Ne istiyorsun ?" dedim Doruk'a bakarak.

"Getirdiğin paketteki şey doğruysa-" sözünü kestim "Doğru değil!" cam tavandan yansıyan güneş gözlerimi kısmama neden oldu.

"Bak bizde bunu beklemiyorduk ama doğru olabilir. Çünkü bir kız kardeşimiz vardı. Ama üç yaşında hastahanede bize öldüğünü söylediler." dedi arkadaki kahve saçlı kahve gözlü çocuk. "Saçmalık bu! Bana masal anlatmayın. Ben sokakta büyüdüm. Hiçbir zaman ailem olmadı anlıyor musunuz !? Birisi oyun oynuyor belli ki." dedim kaşlarımı çatarak.

"Test yapmadan bunu bilemeyiz Aybüke." dedi Doruk. Aybüke demesine bile takılmıyordum şu an. Test yapma fikri beni öyle bir germişti ki. Ya gerçek çıkarsa ?

"Benim ayarlarımla oynamayın! Test falan yok gerçek ortada!" dedim kapıya doğru yürürken.

"Lütfen," dedi kahve saçlı çocuk "bizi bu belirsizlikle yaşatma en azından doğruyu bilelim. Annem perişan oldu. " diye devam etti. Kapının kolundaki elim dondu. O kadının benimde annem olma ihtimali vardı olaya bak !

"Saat dörtte merkezdeki hastanede olacağız." dedi Doruk. Kapıyı açtım ve çıktım. Çarparak kapattım. Gitmeyecektim işte !

••••••

Siyah taytımı bacaklarımdan geçirdim ve üstüme giydiğim siyah boğazlıyı taytın için soktum. Onun üstüne de bol koyu gri bir tshirt geçirdim. Belime sardığım ipe kılıf taktım. Komidinin en alt çekmecesini açıp baktım. Aralarından siyah üzerinde 'büke' yazan çakıyı alıp kılıfa geçirdim. Çekmeceyi ayağımla kapattım ve koşarak makyaj masasına gittim.

Gitmeyeceğim dediğim hastaneye gitmek için hazırlanıyordum şu an.

Parfümümü sıktım ve telefonumu alıp odadan çıktım. Dış kapıya geldiğimde anahtarı elime alıp çıktım. Kapıyı çekip kilitledim ve anahtarı kapının gevşeyen çerçevesine soktum. Zaten bir taneydi.

Ellerim stresten titremeye başlamıştı. Hızlıca apartmandan çıktım. Saate baktığımda dörde yirmi vardı. İki sokak ötedeki taksi durağına gittim. "Abi beni merkezdeki hastaneye götürür müsün ?" dedim Kemal abiye. Hızlıca geldi ve sürücü koltuğuna oturdu. Bende yanına oturdum.

Yarım saat sonra hastahaneye gelmiştik. "Parayı Onur'dan alırsın." dedim kapıyı açarak. "Tamamdır Büke." dediğinde arabadan inmiştim, kapıyı kapattım. Taksi ilerlerken onu izledim. Sonra hastanenin önünde konuşan insanları izledim.

Belki fikrim değişir de geri dönerim diye. Değişmedi. Gerçekleri öğrenmek isteyen yanım galip geldi. İçeri doğru ilerledim ve girişte Doruk ile ailesini gördüm. Yanlarına ilerledim. Onlar beni görmemişti, boğazımı temizleyip Doruk'a baktım.

Sağına baktı ve beni görür görmez gülümsedi. Aramızda muhtemelen otuz santimlik bir mesafe vardı. Kafamı kaldırmadan gözlerimi gözlerine dikmiş bakıyordum.  "Gelmeyeceğini söylemiştin ?" dedi alayla.

"Geldim işte. Hadi bir an önce ne yapılacaksa yapılsın." dedim. Stresten ölecektim. Titreyen ellerime baktı ve sırıtması büyüdü. Şeytan diyor çak yumruğu sırıtan ağzına.

Yürümeye başlayınca onu takip ettim hep beraber asansöre bindik ve altıncı katta indik. Sert adımlarla ilerledi, bir odanın önünde durdu ve kapıyı tıklattı. "Gel." içeriden gelen sesle kapıyı açtı ve hep beraber girdik.

"Hoşgeldiniz buyrun geçin şöyle." Doktorun dediğiyle herkes otururken ben ayakta kaldım. Bir an önce olsun bitsin istiyordum. "Aybüke seni böyle alalım." dedi ve yanındaki koltuğu gösterdi. Hızlıca gidip oturdum.

"Kolunuzu açar mısınız ?" dedi hemşire. Boğazlı üstümün kolunu sıyırdım. Küçüklükten kalma yara izlerim meydana çıkmıştı. Hemşire irili ufaklı dikiş izlerime bakmadan turnikeyi taktı ve sıktı. Herkesin gözlerini üzerime çevirmesiyle daha da gerildim. Hemşire birkaç kez koluma vurdu ve belli olan damara iğneyi batırdı.

Serkan Pars yani babaları olan adam doktorla konuşuyordu ve durumun acil olduğunu bir an önce sonuçları alması gerektiğini söylüyordu. Sonra doktora bir kağıt uzattı. Ne olduğunu bilmiyordum ve ilgilenmiyordum da açıkçası. Hemşire bir tüp kanı aldıktan sonra iğneyi çekti ve pamuk bastırdı. Pamuğu tuttum ve ayağa kalkıp kapı tarafında duvara yaslandım. Bildirim sesiyle telefonuma baktım.

Aras Kargo Onur

"Bugün misafirlerin varmış ?"

"Güvercin yetiştirdi hemen değil mi ?"

"İş dışında ilişkiler mi kuruyoruz Büke?"

"Bildiğin gibi değil Onur durumlar çok karışık gelince konuşuruz."

"Tek misin ? Birilerini yollayayım."

"Saçmalama."

Telefonumu kapadım ve dışarı çıktım. Büyük ihtimalle bir yerden karar çıkartıp hızlı bir test istediler. O yüzden sonuçlar bir iki güne çıkar.

Asansörün tuşuna bastım. Olduğum kata gelmesine beklerken kolumdaki pamuğu yandaki çöp kutusuna attım. Asansör kata geldiğinde bindim ve giriş kata inmek için düğmeye bastım. Tam kapı kapanıyordu ki biri elini iki kapının arasına getirdi, kapı yeniden açıldı.

İçeri Dorukların girmesiyle sesli bir nefes verdim. Açıkta kalan kolumu hızlıca kapattım ve arkamı döndüm. Cam asansörden giriş katındaki grubu gördüm. Onur beni ne zaman dinleyecekti acaba ? Asansör giriş katında durduğunda önümdekileri iterek sinirle asansörden çıktım.

Girişteki grup hastanenin önüne gitmişti. Hastaneden çıktım ve onların karşısına dikildim. Ellerimi belime koyup karşımdaki sekiz kişilik gruba baktım. "Ne işiniz var sizin burada ?" dedim sinirle.

"Bizi Onur Bey gönderdi Büke Hanım. " dedi Pire.

"Bana niye sormadınız ben böyle bir şey istemedim Pire!" sinirle ileri geri yürümeye başladım. Girişte bizi izleyen Doruk ve kardeşlerini gördüm. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeyi bekledim.

Ne boktan bir gün bugün ! Önce teslimat yaptığım paket benim geçmişim çıkıyor, sonra dna testine geliyorum yetmezmiş gibi Onur beni dinlemeyip bana koruma gönderiyor !

Kontrolün elimde olmaması beni deli ediyor.

Sinirle Pire'ye döndüm. İşaret parmağımı kaldırdım ve onlara doğru salladım "Hemen buradan gidiyorsunuz. Benim korunmaya ihtiyacım yok!" Pire'nin yanında duran Uzun konuşmaya başladı "Üzgünüz, ama Onur Bey asla gitmememiz için emir verdi."

"Benim ayarlarımla oynamayın! Siz benim ekibimsiniz emirleri benden alacaksınız ondan değil!" hepsi kafasını salladı ve uzaklaşmaya başladılar. Ellerimi tekrar belime koydum ve gidişlerini izledim.

"Korumaların mı var?" Doruk'un sesini duyunca gözlerimi kapattım. "Hayır, onlar benim ekibim." dedim sinirimi bastırmaya çalışarak.

"Senin haberin olmadan buraya geliyorlar, sanki senden emir almıyorlar gibi geldi." ona döndüm ve kollarımı birbirine bağladım.

"Onur beni korumaları için göndermiş. Malum tanımadığım insanların yanındayım, beni öldürebileceğini söyleyen tanımadığım insanların." dedim gülümseyerek.

"Ailenden mi koruyacak seni ?" dedi arkadaki çocuk. Gülümsemem söndü ve gözlerimi ona çevirdim "Bu daha belli değil." dedim. Onları geride bırakıp hastaneden uzaklaştım.

••••••

Doktorun odasındaydık. Ertesi günün akşamı sonuçlar çıkmış ve hepimizi buraya çağırmıştı.

"Sonuçlar hastanemiz açısından pek iyi değil maalesef." dedi doktor sıkıntılı bir şekilde. Ne diyor bu ?

"Sonuç nedir ?" diye sordu Serkan Pars. Evet sonuç nedir doktor ?

"Aybüke Arslan sizin kızınız." doktor ortaya bombayı atıp yerine oturdu. Kalbim hızla çarpıyordu. Bu nasıl olabilir ? Benim hiç ailem olmamıştı ki. "Bir yanlışlık olmalı bir daha yaptıralım!" dedim son gücümle. Bir elimle yanımdaki duvara tutunuyordum.

"Bir yanlışlık yok, testler yalan söylemez." dedi doktor. Başımın döndüğünü hissediyordum. Serkan Pars ayağa kalkıp doktorun masasındaki kağıdı aldı. Sesler boğuk boğuk geliyordu kulağıma. Bağırıyordu, ama ne dediğini anlamıyordum. Muhtemelen şikayetçi olacağı hakkında bir şeyler zırvalıyordu. Kapıyı açtım ve çıktım.

Bu saatten sonra şikayetçi olunsa nolacaktı. Sağ elimi ağrıyan başıma götürdüm, gelen asansöre bindim zorlukla. En üst kata bastım. Nefesim daralıyordu.

Asansör durduğunda inip birkaç adım attım. Çatıya çıktım ama dermanım yoktu. Yürümeye devam ettim. Bir süre sonra sanki birden vücudumdan bütün gücüm alınmış gibi dizlerimin üzerine düştüm. Çatının sonuyla bir bilemedin iki adım vardı aramızda.

Esen rüzgar saçlarımı okşuyordu. Elimi göğüs kafesime koydum ve derin derin nefesler almaya başladım. Bütün çocukluğum geçti gözümün önünden.

Beş yaşımı hatırlıyordum. Zorla çalıştırılıp, iğrenç bir sokakta iğrenç bir inşaatta kalıyorduk. Bir sürü çocuktuk kışın o kadar soğuk olurdu ki birbirimize sarılıp yatardık, bitmemiş inşattın içinde.

Altı yaşım, hala zorla çalıştırılıyorum. Ama dik başlıyım karşı çıkıyorum. Sonra düzeni bozduğum için dayak yiyorum. Düzen ? Bir herifin çocukları çalıştırıp parasını yemesi. Bazı insanlar paralar bu baştaki itlere gitmesin diye bize para değil yemek veriyordu. Ondan gizli yiyorduk hepimiz.

Yedi yaşım ve ondan sonrası aynı geçti. Hep dik başlıydım. Bütün çocuklarla konuşur kaçma planı yapardık. Sonra yakalanırdık, yine dayak yerdim. Dik başlıydım ama merhametliydim de, bütün suçu üstlenir tek başıma dayak yerdim.

Bu böyle devam ederken on üç yaşımda Bastonlu çıktı karşıma. Boş inşaatta yerde dizlerimi kendime çekmiş yatıyordum. Ağzım yüzüm kan içinde, karamel rengi saçlarım kırmızıya bulanmış. Çok iyi hatırlıyordum o günü, yine bir sebepten dayak yemiştim. Kollarıma, karnıma çizikler atmıştı başımızdaki adam. Sonra "Cezalısın Aybüke, buradan inşaata kadar yürüyeceksin. Gelmezsen bütün kardeşlerine aynı şeyleri yaparım." diyip gitmişti. Ama çok kan kaybediyordum, başım dönüyordu. Yürüyecek halim yoktu yani.

Bastonlu aldı beni çıkardı oradan. Baktı, eğitti, büyüttü. Kendi kızı gibi gördü. Diğer çocukları da kurtardı oradan. Onlardan biri de Pire'ydi.

On üç yaşımdan öncesi Aybüke'ydim, sonrasında Büke oldum. Beni şu an olduğum kişi yaptı Bastonlu. Ailemi de araştırdık, ama bulamamıştık. Ölmüş olabileceklerini söylemişti bana. Güçlüydü Bastonlu, her yere eli uzanırdı. Nasıl bulamamıştı ?

Ellerimi yere koydum ve kafamı eğdim. Nolur bir rüya olsun. Reşit değilim, beni yanlarına alacaklar. Ben hiç anne demedim, hiç baba demedim. Acaba ilk anne mi yoksa baba mı demiştim ? İlk adımlarım abilerime mi olmuştu ?

Çok yaramaz mıydım ? İlk yemeğim neydi ? Bir sürü soru vardı.

Çünkü ben bebekliğim hakkında hiçbir şey bilmiyordum.

••••••

Tekrardan hatırlatayım oy ve yorum atmayı unutmayın. Lütfen beni takip edin duyuru yapacak olursam görmüş olursunuz ve beni mutlu edersini. 🥺

Bölüm nasıldıı ?

Karakterler hakkındaki düşünceleriniz neler merak ediyorum.

Gelecekte neler olacağıyla ilgili tahminleriniz var mı ?

Okuduğunuz için teşekkürler sizler seviyorum. 🤍

Continue Reading

You'll Also Like

667K 20.5K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.6M 63.6K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
865K 56.4K 47
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
1.4M 51.5K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...