Flame Of Love | Taejin

Oleh nemeddaeng

64.4K 5.6K 6.5K

Fransa, Colmar'ın en ünlü şarap dükkânına sahip olan Kim Seokjin ve son yılların en ünlü aktörü Kim Taehyung... Lebih Banyak

Giriş
1; Kaybolan Parça
2; Colmar Tanrısı
3; Bi' kahve?
4; Lacuna Sensin
5; Son Dilim Şansı
6; Anemon
7; İstediğin Zaman
8; Kimse Tarafından Keşfedilmemiş Sen
9; Dudakların Şarap Kırmızısı
10; Tatlı Gece
11; Ellerin Ellerime
12; Gerçek Olmayacak Kadar Güzelsin
13; Alevinle Yak Beni
14; Ait Olma Hissi
15; Sevimli Kıskançlıklar
16; Derin Arzular
17; Çilekli Kurabiyeler
18; Bir "ufak" güven meselesi
19; Ruhumdan Bir Parça Kaybettim
20; Gülümsemene İhtiyacım Var
21; Ruhum Acıyla Dolu
22; Birbirinizi Bulmaya Mahkumsunuz
23; Kızgınlık Ve Hissizlik Meselesi
24; Gecedeki Gemilerdik
25; Umut Ve Umutsuzluk
26: Bana Sarılacak Mısın?
27; Ruhum Yeniden Nefes Alıyor
28; Daha Fazlasını İstiyorum
29; Ailemizin Bir Parçasısın

30; Seninle Savaşacağım

1.1K 82 62
Oleh nemeddaeng


Selam! Hehehe arayı yine biraz açtım, sizi beklettim değil mi?🤭 Ama güzel bir bölüm ile geldim. Umarım yorumları ve oyu çok olur. Yorumlarınızın bana ilham verdiğini biliyorsunuz 🥰 o halde,

İyi okumalar dilyorum. Lütfen okuduktan sonra bol bol yorum yapın ve minik yıldıza basmayı unutmayııın💜🌼

KIM TAEHYUNG

Hazırlanıp dördümüz evden çıktığımızda Seokjin'in arabasına yerleştik. Hoseok, öne oturmam için beni poposuyla ittirdiğinde karşılıklı gülüştük. Yoongi ve Hoseok arkaya oturduklarında ben ve Seokjin'de aynı anda önde yerlerimizi aldık.

Jungkook ve Jimin'in birlikte yaşadıkları eve ilk defa gidiyordum hatta şöyle ki; uzun süredir beraber yaşan bir çiftin ilk defa evine gidiyordum. Açıkçası merak ediyordum, senelerdir beraber yaşamanın, aynı ortak alanda bulunmanın nasıl bir görüntü oluşturduğunu.

Seokjin ve bende bir süredir beraber kalıyorduk ama bizim durumumuz farklıydı, Jimin ve Jungkook gibi değildik işte.

Seokjin, sık sık bana bakarak nasıl olduğumu kontrol ediyordu. Yanında atak geçirdiğim için korkup endişelendiğini biliyordum ama şimdi kendimi çok daha iyi hissediyordum. Hoseok ile yaptığımız konuşma bana gerçekten çok ama çok iyi gelmişti.

Yirmi- yirmi beş dakikalık yolculuğun sonunda Seokjin arabasını üç katlı bir apartmanın önüne park etti. Hepimiz arabadan indik, Seokjin parmaklarını parmaklarıma geçirdi. Apartmandan girip son kata çıkıp zili çaldığımızda Jimin oldukça şık bir şekilde kapıyı açtı.

''Bebeğim, Hyunglar geldi,'' dedi ve bize kocaman bir gülümseme sundu, ''hoş geldiniz, geçin içeriye'' diyerek salonun yolunu işaret etti.

İçeriye girdiğimizde biraz çekingendim, Seokjin'in evinde toplanıldığı her an rahat ve kendi evimde gibi hissediyordum ama burada üzerime anlamsız bir çekingenlik düşmüştü.

Jungkook, buz rengi kazağını üzerine giyerek koşarken yanımıza geldi. Kazağının eteklerini indirirken bize gülümsedi, saçları dağınık bir haldeydi. Biz gelmeden önce sevişiyorlar mıydı bunlar?

''Hoş geldiniz!'' dedi, neşeli bir şekilde ve elleriyle saçlarına hızlıca şekil verdi. Boynunda ısırık izleri vardı, evet artık emindim! Biz gelmeden önce iş pişiriyorlardı.

Jimin'e baktığımda onunda giymiş olduğu gömleğin bir ucunun pantolonunun üzerinden sarktığını fark ettim. İkisi de dağınıklardı ve bunu düzeltmek için pekte çabalamamış gibilerdi.

''Tanrım, seks yapmak üzere olduğunuzu daha nasıl belli edebilirdiniz?'' diye sordu Hoseok, abartılı bir tavırla gözlerini devirirken. Jimin, hoş bir kıkırtı bıraktı. İnanılmaz cilveli biriydi, Jungkook'un ona neden ölüp bittiğini anlayabiliyordum. ''Çok mu belli?'' diye sordu Jimin, sorarken utanıyor gibi davranıyordu.

Yoongi ağzını şapırdattı, gözleriyle ikisine bakmamayı tercih ediyordu. Eliyle gitmelerini işaret ederken, ''yarım kaldıysa işiniz, gidin tamamlayın'' dedi.

Seokjin hızlı bir tepki gösterdi, gözleri kocaman açılmıştı. ''Yuh yani! Olmaz öyle şey.''

Seokjin'in kızaran kulaklarına baktığımda gülmeme engel olamadım. Güldüğümü fark eden Jungkook bana sataştı. ''Taehyung'un bu durum hoşuna gidiyor gibi.''

Bir anda tüm gözler üzerime sabitlendi. Seokjin'in beni süzdüğünü görebiliyordum, şimdi kızarma sırası bendeydi. Utangaçlık duygusuyla ensemi kaşıdım. ''Beni bunun dışında tutun.''

Jimin gülerek salondan çıkmak üzereyken eşikte durup sordu. ''Kimler ne içmek ister?''
''Bira var mı, bira içmek istiyorum.'' dedim, canım gerçekten bira çekiyordu. Hatta kızarmış tavuk ve bira yapmak istiyordum. Kore'de olsaydım Seokjin ile bunu yapmanın keyfi kesinlikle farklı ve güzel olurdu.

''Yanına da kızarmış tavuk?'' diye sordu Jungkook, aklımı okuyor gibiydi.
Gözlerimin ışıldadığına yemin edebilirdim. ''Gerçekten mi?''

''Evet, sipariş ediyorum o zaman.'' dedi, diğerlerine bakıp onay almak istercesine.

Diğer herkes onay verdiğinde Jungkook hızlıca tavuk siparişini verdi ve Jimin ile birlikte balkonda oturmak üzere orayı hazırlamaya gitti. Salonda dördümüz kalmıştık, etrafı dikkatlice inceliyordum. İnanılmaz tatlı ve samimi bir evleri vardı. Salonları ne çok büyük ne de çok küçüktü, ikisine yetecek kadardı işte.

Etrafa dikkatle baktığımı fark eden Seokjin kulağıma fısıldadı. ''Evi gezmek ister misin?''
''Ayıp olmaz mı? Bunu Jimin ya da Jungkook teklif etmeli.'' dedim, genelde ev sahibi evini gezdirmeyi teklif ederdi. Seokjin ile evi gezmek garip olabilirdi.

''Sorun olmaz, istiyor musun?'' diye sordu Seokjin, elini uzatırken. Bana uzattığı elini sıkıca kavradım ve başımı salladım. El ele salondan çıktık ve dar, uzun bir koridordan geçtik. Koridorun duvarlarında fotoğraflar asılıydı.

Jungkook ve Seokjin'in birlikte birkaç tane fotoğrafını görünce durdum. Çok tatlı gözüküyorlardı. Bebeklikten bu yaşlarına kadar çekildikleri tüm fotoğraflar bu duvarda asılıydı. Oldukça simetrik ve göze hitap eden bir şekilde tabii! Jungkook gerçekten bu tür şeylere dikkat eden biri olmalıydı.

Seokjin, lise yıllarından kalma bir fotoğrafına bakıp tatlıca tebessüm ettim. ''Her zaman çok yakışıklıymışsın. Lisede sana hayran olan çok insan vardır, hm?'' diye sordum, sorunun cevabını çok iyi biliyordum ama hayır öyle değil, demesini istiyordum. Herkesin ona hayran olması fikri beni çıldırtmaya yetiyordu.

Seokjin, kendini beğenmiş bir gülüş gönderdi. ''Hayır demeyeceğim, okulun popüler erkeği bendim.''
Söylediğine karşılık gözlerimi devirdim ve onu yan tarafa doğru ittirerek koridordaki diğer asılı fotoğraflara bakmaya devam ettim.

Babası, Jungkook ve Seokjin'in beraber bir fotoğrafı vardı. Babası da oldukça yakışıklıydı, kaşları ve burnu aynı Seokjin'in burnuna ve kaşlarına benziyordu.

Onları nereden aldığını anlıyordum. Jungkook ise, onların öz oğlu olmamasına rağmen onunda dudakları sanki babasına benziyordu. Belki de ben öyle görmek istiyordum.

''Çok güzel bir fotoğraf, değil mi?'' diye sordu Seokjin, ses tonunda burukluk vardı. Ona bakıp gülümserken kafamı salladım. Babaları ortada duruyordu ve sağ kolunun altında Jungkook varken sol kolunun altında ise Seokjin vardı. Üçünün de yüzünde kocaman, ışıltılı bir gülümseme bulunuyordu.

''Öyle gerçekten, çok güzelsiniz'' dedim ve daha fazla bu fotoğrafta oyalanmamamın iyi olacağını düşünerek diğerlerine baktım.

Jimin ve ailesinin fotoğraflarına baktım, Jungkook'a göre çok daha renkli ve çılgın fotoğraflar vardı. İkisinin bambaşka kişiliklere sahip olmalarına rağmen nasıl harika anlaştıklarını görmek güzeldi. Birbirine ait olma hissi böyle bir şeydi işte.

Koridorda iki oda ve bir tane de banyo vardı. Banyoya bakmayı es geçerek sağ tarafta kalan küçük odaya girdik. Küçük bir misafir odasıydı burası. Bir tane tek kişilik yatak vardı. ''Olurda bizden biri ihtiyaç duyarsa diye,'' dedi Seokjin.

''Senin evin o kadar büyük ki bu odaya ihtiyaç duyulduğunu sanmıyorum.'' dedim bende gülerek.
''Açıkçası benim ihtiyacımın olduğu zamanlar oluyor,'' dedi Seokjin ve gözlerini devirdi, ''Yoongi ve Hoseok evde baş başa vakit geçirmek istedikleri zamanlar buraya geliyorum.''

Odanın içine girdim, odadaki dolabın kapağını açtığımda Seokjin'e ait birkaç parça eşyanın olduğunu gördüm. ''Evet, izlerini bırakmışsın zaten.'' dedim ona doğru dönerek. O da eşikten içeriye girdi ve kapıyı kapatıp kapıya yasladı sırtını. Bakışları arzu doluydu, beni kendine davet ettiğinin farkındaydım.

Minik ve oyalanan adımlarla yanına doğru ilerlemeye başladım. Odanın alakasız noktalarında durup bir şeylere bakıyor gibi yapıyordum, göz ucuyla Seokjin'i süzüyordum ve onunda her hareketimi dikkatle izlediğini fark ediyordum.

Ona yaklaşmama neredeyse üç beş adım kalmışken Seokjin daha fazla dayanamadı ve beni belimden kavrayıp oldukça hırçın bir şekilde kendine çekti.

''Benimle oynamayı çok seviyorsun, hm?'' dedi gözlerindeki arzu inanılmaz şekilde parlıyordu. Ses tonu kısık ve biraz kızmış gibi bir tondaydı. Belimdeki elinin parmakları usul usul belime işaretler çiziyordu. Dokunuşları beni bulutların üzerine süzülüyormuşum gibi hissettiriyordu.

Yutkunarak cevap verdim, ''sende seninle oynuyor olmamı seviyorsun ama,'' dedim, gözlerine kitlenerek. Başını hafifçe salladı, diğer eliyle boynumu yumuşak bir hareketle kavradı ve yüzümü yüzüne doğru yaklaştırdı.

Düzensizleşmeye başlayan nefesi yüzüme vuruyordu. Bedenlerimizi iyice birbirine yapıştırdığında çoktan sertleşmeye başlayan penisini hissettim. Bu hisle birlikte dudak kıvrımlarım hoşnut bir ifade ile kıvrıldı.

''Seokjin, ne yapıyoruz?''diye sordum, gerçekten bunu burada yapacak olmamız uygun muydu? Bence kesinlikle değildi.

Seokjin beni susturmak istercesine dudaklarını dudaklarımın üzerine kapattı. Ona izin verip bende dudaklarımı onun dudaklarıyla birlikte hareket ettirmeye başladım. Dili usulca dilimi kavrıyordu, dudakları dudaklarımı emiyordu. Öpücük sesimiz sessiz ve batan güneşin vurduğu odada yankı yapıyordu.

Seokjin beni kalçamdan tutup kaldırdı ve kucağına aldı. İleriye ilerleyip yatağın ucuna oturduğunda bacaklarımı beline sıkıca sardım ve kalçamı üzerinde olduğum penisine bastırdım.
''Risk altında olmak seni tamamen azgın biri yapıyor.'' dedim geri çekilip nefes nefese kalırken.
Başını salladı, dudakları kıpkırmızı bir haldeydi. ''Sanırım öyle.''

Ellerimi geçirdiğim saçları dağılmıştı ve sakin sakin onları düzeltmeye başladım. ''Bunu burada yapamayız bebeğim, eve gidene kadar dayanalım.'' dedim.

Kafasını göğsüme bastırdı ve mızmızlanan bir bebek gibi sesler çıkarttı. Seokjin'i ilk defa böyle görüyordum. Beni şu an ne kadar çok istediğini tahmin edemezdim sanırım.

Ateş gibi olan yüzünü kavrayıp kafasını kaldırdım. Gözlerimiz buluştuğunda beni ne kadar arzuladığını görebiliyordum. Bunu görmek içimin titremesine sebep oldu. Zorlukla yutkundum ve sakin kalabilmek, kendime hâkim olabilmek adına derin bir nefes çekip bıraktım.

''Seokjin,'' dedim ama devamını getiremedim. Ses tonumda oldukça kısık ve ona muhtaç bir tonlamada çıkmıştı. Gözlerindeki o yoğun isteği gördüğüm anda ne diyeceğim aklımdan uçup gitmişti ki!

Aklımı başımdan alma konusunda harika bir iş çıkartıyordu.Alnını alnıma yasladı, nefesi henüz düzene girmemişti. Elleri sakin sakin bedenimde turluyordu ama eğer tamam, burada sevişelim, desem ellerinin hırçınlaşabileceğini hissediyordum.

''Hmm,'' dedi, sertleşen penisi yüzünden zor durumda olduğunu anlayabiliyordum.Yanaklarını parmaklarımla bir süre okşadım ve dudaklarını öptüm.

Dudakları bağımlısı olduğum tek şeydi. Binlerce kez öpüp geri çekildim. Öptüm, geri çekildim. Öptüm, geri çekildim. Bunu sayısız kez tekrarladım. Hiçbiri yetmiyordu, içimde saniyeler geçtikçe büyüyen ve beni yakan hisse hiçbir öpücüğüm yetmiyordu!

''Siktir,'' dedi Seokjin kalçasını kalçama doğru bastırırken, ''dur, dur bebeğim'' diyerek yalvardı.
Geriye çekildim, sanırım onu daha da zor bir duruma sokmuştum. Ellerini yatağa bastırarak bedenini destekledi ve geriye doğru kaykıldı. Boynu, göğsü, yüzü, dudakları ve kulakları kıpkırmızıydı.

''Sevgilim, iyi misin?'' diye sordum, hızla inip kalkan göğsüne bakarken.

Başını salladı, ''sadece üzerimden kalkmanı istiyorum, orada oturmaya ve ona baskı yapmaya devam edersen iyi olmayacağım,'' dedi. Hızlıca bacaklarından kalktım, ikimizde ayrılmak istemiyorduk ama mekân olarak uygun değildik.

Seokjin'in pantolonunu zorlayan sertliğine baktığımda dudaklarımı ısırdım.
''Taehyung, o ifadeyi sil yüzünden!'' dedi Seokjin, uyarıda bulunan bir sesle.

''Tamam,'' dedim ve yataktan kalkması için elimi uzattım, elimi tuttu vekalktı, ''git elini yüzünü yıka bende yardıma gideyim'' dedim.

Odadan çıktığımızda Seokjin hızlıca banyoya girdi ve bende biraz kendime geldikten sonra mutfağa geçtim. Hepsi balkonda oturmuş biralarını yudumluyorlardı. Acaba bize seslenmişler miydi yoksa bir yerlerde birbirimizi yemekle meşgul olduğumuzu biliyor oldukları için hiç ses çıkartmamışlar mıydı?

Sessizce bir sandalye çekip oturdum. ''Hyung nerede?'' diye sordu Jungkook ve ona baktığımda bir anlığına hepsine şöyle bir göz gezdirdim. Her şeyi biliyorlardı işte, o yüzden seslenmemeyi tercih etmişlerdi. İfadelerinden bunu okuyabiliyordum.

''Lavaboda.'' dedim sadece ve önümde duran biradan büyük bir yudum aldım.

Saniyeler geçerken Seokjin nihayet geldiğinde sertliğinin inmiş olduğunu gördüm. Yanımdan bir sandalye çekip oturdu ve gelir gelmez o da birasından büyük bir yudum içti.

''Evimizi beğendin mi?'' diye sordu Jimin, Jungkook'a biraz daha sokularak.

Başımı salladım, evlerini gerçekten beğenmiştim. Sıcak, samimi ve sevgi dolubir evleri vardı. İkisine ait izlerin olması inanılmaz hoşuma gitmişti. İçten bir gülümsemeyle başımı salladım ve biraz daha rahatlayarak rahat bir pozisyonda oturdum. Bacak bacak üzerine attım, dik oturuşumu biraz aşağıya kayarak bozdum.

''Evet, beğendim. Sizin gibi sıcacık.''
Jungkook, Jimin'in şakaklarından öptü. ''Teşekkür ederiz, salon ortak zevklerimize göre döşeli. Yatak odasına baktın mı?''
Hızlıca itiraz ettim. ''Hayır, hayır.''

Herkes aynı anda güldüğünde neye güldüklerini anlamayarak ona baktım. ''Niye telaşlandın, sakin olsana.'' dedi Yoongi.
''İkisinin özel bir alanı olduğu için bakmadım, öyle sorunca da bakıp bakmadığımı kontrol etmek istiyor sandım.'' dedim, yine utanmıştım.

Seokjin, kolunu omuzuma atarak beni kendine yanaştırdı. ''Sevgilimle uğraşmayı bırakın.''
''Hayır, Taehyung istediğin her yere bakabilirsin.'' dedi Jimin, anlayışlı bir biçimde gülümserken.

''Koridordaki fotoğraflara bayıldım ama çok güzeller.'' dedim yatak odası muhabbetini değiştirmek için. ''Jungkook'un fikriydi.'' dedi Jimin.
O sırada Yoongi, telefonuna gelen bir mesajı okudu. ''Yarın Namjoon geliyor.''

''Yeoubi'den kopabildi sonunda.'' dedi Hoseok biraz sitemkâr bir şekilde. Dönüp hızlıca Hoseok'a baktım ve bana tatlı tatlı gülümsemeye çalıştı.

''Arkadaşımızı özlediğimiz için diyorum ya!'' dedi açıklama yaparak. Onun bu haline dayanamayıp güldüm. ''Sorun yok, Namjoon oradayken Yeoubi pek benimle de vakit geçirmiyordu.''

''Namjoon Hyung ve Yeoubi evlenmeye karar verirse ne olacak?'' diye sordu birden Jungkook, bunu onların bile düşünmediğine eminim. Herkes şaşkınca Jungkook'a bakarken Yoongi cevap verdi.

''Bu onların düşünmesi gereken bir şey, biz niye düşünelim?'' dedi, omuz silkerken.

''Sen,'' dedi Jimin beni gözleriyle işaret ederken, ''hiç burada yaşamayı düşündün mü?''

Yanımda oturan sevgilime baktım, ne cevap vereceğim diye merakla bekliyordu. Bilmiyordum, hiç burada yaşamıma devam etmeyi düşünmemiştim. Seokjin ile herdaim yan yana olmak istedim, istiyordum ama Colmar'da hayatımı devam ettirmek...Bu düşünce hiç var olmuş muydu beyimde?

''Bilmem, sanırım hiç düşünmedim. Seokjin ile her yerde olabilirim, neresi olduğu önemsiz.''

''Seul'a ne zaman döneceksin?'' diye sordu Jimin bu sefer. Omuz silktim. ''Bir fikrim yok. Dönmeye korkuyorum ama.''

Seokjin, yanağımdan destek olmak istercesine öptü. ''Her şey yoluna girecek.''
Buruk bir şekilde gülümsedim. ''Pek emin değilim.''

Yoongi, konuyu dağıtmak için rastgele bir şeylerin konusunu açtı. Bir süre o konudan konuştuk, biralarımızı içip gelmiş olan tavuklarımızı yedik. Kahkahalar atıyorduk, hepimiz biraz çakır keyif olmuştuk sanırım. Seokjin hariç. Araba kullanacağı için sadece bir bardak içmişti ama ben durmadan yeni bir bardak içiyordum.

Uzun bir sohbetin sonunda Hoseok neredeyse sarhoş olmak üzereyken Yoongi ayaklandı. ''Gidelim hadi, sarhoş olmasına çok az var.''
Jimin, Hoseok'un darmadağın olmuş haline bakıp güldü. ''Bence çoktan sarhoş.''

Jungkook, oturduğu sandalyede bile durmakta zorlanan sevgiline bakıp iç çekti, ''diyen daha sarhoş'' dedi.

''O kadar bardak içip sen nasıl sarhoş değilsin?'' diye sordu Jimin bana, bugün bana soracak amma çok şeyi vardı bu çocuğun!

''İyi bir içiciyim.'' dedim havalı bir şekilde.
Hoseok, peltek bir şekilde konuşmaya çalıştı. ''Hadii gidelimmm!''

Eve geldiğimizde Yoongi, hiç oyalanmadan Hoseok'u odasına taşıdı. Bizde Seokjin ile odamıza çekildiğimizde üzerimizi değiştirip yatağa girdik.

Seokjin'in kolunun altında, göğsüne başımı koymuş bir şekilde uzanıyordum. İkimizde sessizdik, ben Kore'de insanların benim hakkımda neler dediklerini düşünüp duruyordum. Oraya gittiğimde neler ile karşılaşacağımı düşünüyordum ama Seokjin'in aklından ne geçtiğini bilmiyordum.

Sesi sessizliği böldü. ''Çok mu korkuyorsun?'' diye sordu. Ne düşündüğünü anlamıştım.
''Evet. Kore'de basın son derece acımasızdır, klavyenin arkasına saklananlar daha da acımasızdır. O yüzden korkuyorum.''

Seokjin, saçlarımı sevmeye başladı. Gözlerimi kapatıp dokunuşlarının tadını çıkarttım. ''Seninle geleceğim, seni yalnız bırakmam.''
Hızlıca doğrulup şaşkınca ona baktım. ''Ne?''

O da doğruldu. ''Ne ne? Gideceğin zaman seninle geleceğim Taehyung, orada hiçbir şeyle yalnız savaşmayacaksın buna izin vermeyeceğim.''

Dolmaya başlayan gözlerimi kapattığımda yaşlar yanaklarımdan süzüldü. Gözlerimitekrar açtığımda Seokjin'in de ağlamak üzere olduğunu gördüm. Boynuna sıkı sıkısarıldım, boynunu koklayarak öptüm ve geri çekildim.

''Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyor musun?''
Seokjin başını hayır anlamında iki yana salladı. ''Hiçbir fikrim yok.''

Alnını öptüm. Şakaklarını öptüm. Burun ucu, göz kapaklarını öptüm. Yanaklarını,çenesini ve dudak kenarlarını öptüm. En son dudaklarına geldiğimde sakin ve yumuşak bir tavırla dudaklarımı dudaklarına örttüm. Gözlerimi kapatıp tüm hissimle birlikte dudaklarını öptüm.

Geriye çekildiğimde Seokjin'de gözlerini aralıyordu. ''Bunlar beni ne kadar çoksevdiğini mi anlatıyordu?''
Başımı salladım. ''Evet. Artık bir fikrin var, hm?''

Uzanıp o da dudaklarımı öptü ve belime sarılıp beni kendine çekti. Sıkı sıkıbirbirimize sarıldık, ayrılmak imkânsızmış gibi. ''Evet ve bende seni çok seviyorum. Her şeyimle, her şeyini seviyorum.''

Umarım beğenmişsinizdiiir! Bir sonraki bölüm görüşmek üzere, sağlıkcakla kalın. Kocaman öpüldünüz 🌼💜

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

47.8K 7.3K 30
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
sour cherry Oleh isidor

Fiksi Penggemar

122K 12.8K 27
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
31.2K 1.8K 39
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
144K 13K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...