MAVİ AY (Tamamlandı)

By aleynahirik

64.4K 6.8K 1.1K

*WATTYS 2023 Yarı Finalist* Maya, sıradan bir günün sonunda evine dönerken bir inşaatın içerisinde duyduğu se... More

GİRİŞ
Bölüm Bir
Bölüm Üç
Bölüm Dört
Bölüm Beş
Bölüm Altı
Bölüm Yedi
Bölüm Sekiz
Bölüm Dokuz
Bölüm On
Bölüm On Bir
Bölüm On İki
Bölüm On Üç
Bölüm On Dört
Bölüm On Beş
Bölüm On Altı
Bölüm On Yedi
Bölüm On Sekiz
Bölüm On Dokuz
Bölüm Yirmi
Bölüm Yirmi Bir
Bölüm Yirmi İki
Bölüm Yirmi Üç
FİNAL Ⅰ
FİNAL Ⅱ
YAZAR NOTU

Bölüm İki

3.2K 303 54
By aleynahirik

Gözlerimi açmadan hemen önce hislerim yavaş yavaş geri gelmeye başlamıştı. Başımdaki ağrı gözlerimi açmamı oldukça zorlaştırıyordu ama buna direndim ve gözlerimi araladım. Gözümün önünden geçip giden ayakkabıları algıladığım an kendimden beklediğimden daha büyük bir hızla doğruldum. Dış dünyayla yeniden göz göze geldiğimde ilk hissettiğim duygu şaşkınlıktı. Bir kaldırımın kenarında yattığımı anlamam ise hiç uzun sürmedi. Bir kaldırımdaydım ve bulutların arasından sönük bir çizgi gibi yayılan güneş ışınları bana çoktan sabah olduğunu anlatıyordu.

Etrafımda duyduğum sesler birbirine karışıyordu.

Hala yerde yatıyordum ama çoktan sabah mı olmuştu?

Tüm gece burada öylece yatmış mıydım?

Bu düşüncenin yarattığı savunmasızlık korkusuyla sıçrarmışçasına ayağa kalkmak için bir hamle yaptım. Arkamda kalan kısa duvardan destek almaya çalışırken yanımdan geçip giden insanlar bana görmek istemedikleri bir dilenci veya cüzzamlıymışım gibi bakışlar yolluyorlardı. Neler olup bittiğiyle ilgili kafa yormaya çalışırken omuzumda hissettiğim dokunuşla bir kez daha irkildim.

''İyi misiniz?''

Başımı kaldırıp yanıma yanaşan genç adama baktım. Ben henüz yerden kalkamamışken bana doğru eğildi ve endişeli bir tavırla elini uzattı. Eline göz ucuyla bakıp kafamı çevirdim ve destek aldığım taş duvardan tutunarak ayaklandım.

''Evet.''

''Şey... Alnınız.'' dedi işaret parmağıyla göstererek. Elimi alnıma attığımda parmak uçlarıma gelen kurumaya başlamış kan pıhtılarıyla hatırladığım son anıya geri döndüm. Merdivenlerden inerken ayağımın kayıp düştüğümü ve alnımı merdiven korkuluklarına çarptığımı anımsadım. Evet, doğruydu. Muhtemelen orada veya yere düştüğümde kafamı kanatacak kadar hızlı çarpmıştım. Belki de yere sürtünmüştü.

''Hanımefendi?''

Genç adama dikkatimi yeniden verdiğimde kafamı iki yana salladım. ''İyiyim, tamam. Bir şey yok.''

Ağır adımlarla yürümeye başlayıp onu geride bırakırken etrafıma bakındım. Burası elbette o inşaat değildi. Kaşlarım çatılırken düştüğüm andan sonrasını zihnimde canlandıramadım. Zihnimde boşluğu fark ettiğimde gözlerim iri iri açıldı. Başıma bir şey geldi.

Bu düşünce beni allak bullak ederken şu ana kadar oldukça dingin ilerleyen duygularım panik ve korkuyla vücudumu kapladı. Hemen kendimi kontrol etme gereksinimi duydum. Çantam sırtımdaydı, ben tek parça haldeydim -en azından- ama soğuktan korunmak için taktığım şapkam ve en son elimden düşürdüğüm telefonum yoktu. Sinirle ayağımı yere vurarak sessizce bir küfür savurdum. Birisi beni inşaatta bulup soymuş ve sonrasında buraya bırakmış olabilir miydi? Veya aklıma bile getirmek istemeyecek başka şeyler başıma gelmiş ve yine öylece buraya bırakılmış mıydım?

Etrafıma bakan gözlerim çaresiz bir ifadeye bürünürken nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Hemen ilerideki göbek ve etrafındaki birkaç bina hiç de yabancı gelmemesine rağmen ya geçirdiğim sarsıntı ya da yaşadığım korku yüzünden kafamdaki parçaları birleştiremiyordum. Gözlerim öylece etrafta gezinirken bulunduğum kaldırımın sonunda duran simitçiyi fark etmemle koşmaya başlamam bir oldu. Yanına yaklaşmaya başladığımda çaresizce seslendim.

''Pardon bakar mısınız?''

''Buyur kızım.''

Simit tezgahından kafasını kaldırıp yüzündeki sevecen ifadesiyle bana baktı.

''Şey... Ben kayboldum sanırım.'' derken kelimeleri seçmekte oldukça güçlük çektim.

Adamın yüzü saniyelik bir hızla değişti. Altında durduğu tenteden çıkarak beni daha iyi görebilmek için önüme geldi.

''Kayıp mı oldun? Nerede oturuyorsun de bakayım bana sen. Yıllardır burada tezgâh açıyorum bilirim.''

''Burada oturuyorum aslında bu meydanı biliyorum. Evim 52.sokakta. ''

Birkaç saniyeliğine duraksadı ve tek tük kalmış saçlarını kaşıdı.

''Valla şimdi ne yalan söyleyeyim o sokağı hiç duymadım ben. Sen emin misin?''

''Hemen karşısında birkaç yıldır yapılmayan bir inşaat vardı. Herkes bilir, biliyor olmalısınız.'' derken korkuyu iliklerime kadar hissediyordum.

Başını iki yana sallarken üzgün görünüyordu ama bilmediği hatta hiç duymadığı her halinden belliydi. Bu adamı da kendimle birlikte bir çıkmaza sürüklemekten vazgeçerek sadece teşekkür ettim ve oradan uzaklaştım. Oldukça yavaş adımlarla nereye gideceğimi bilemeden öylece yürürken karşı caddede sokağın köşesindeki market gözüme takıldı. Hissettiğim güçlü bir dejavu ile ayaklarım yere sabitlendi. Büyük ve kalın harflerle yazılı tabelasını biliyordum: ''YILDIZ MARKET''

Burayı biliyordum, adı Yıldız mıydı yüzde yüz emin değildim ama bu marketi bildiğime emindim. Belki de yıllardır orada olduğu için artık ismine dikkat etmemiştim. Adımlarımı hızlandırıp arabaların durmasını beklemeyerek karşıya geçtim. Marketin sokağına hiç düşünmeden girerken tanıdık bir şeyler görebilme hissiyatı kalp atışlarımı hızlandırdı.

Evime çok yakındım. Bunu biliyordum. Buradan daha önce defalarca geçmiştim ve sıra sıra dizilmiş bu apartmanların hepsi görsel hafızamda kazılıydı. Hızımı kesmeden o sokağın sonuna kadar gidip tanıdık bir hissiyatla sağa döndüm. Döndüğüm gibi neredeyse nefesimin kesileceğini hissettim. Burasıydı işte. Evim tam karşımdaki sokaktaydı. Koşar adımlarla kendimi büyük sokağa attım.

''Allah'ım çok şükür.'' diye mırıldandım. Birkaç sokak arkadaki o meydana nasıl gittiğim kısmına endişelenmeyi kısa bir anlığına bırakarak yalnızca eve geri döndüğüm için derin bir nefes almak istedim. Henüz birkaç adım atmışken sokağın hemen girişinde olması gereken evimi görmeyi beklerken yeniden duraksadım. Ayaklarım yere çivilenirken sırtımdan doğru yayılan soğuklukla titremeye başladım.

Gözlerimi kırpıştırmama neden olacak görüntüyle dudaklarım aralandı.

''Delireceğim.'' dedim sadece.

Dün gece içine girdiğim o inşaatın yerinde son derece yapılı bir süper market duruyordu. Bir kez daha gözlerimi kırpıştırma gereği duydum çünkü bu gördüklerim her an silinip gidecek bir halüsinasyon gibiydi. Umutla başımı hemen süper marketin karşısındaki apartmana çevirdim. Su yeşili boyası ve her zaman hoşuma giden geniş, Fransız tipi pencereleriyle işte oradaydı. Tıpa tıp aynıydı. Dördüncü kattaki evimin üstten açılmış penceresini görmemle daha önce hissetmediğim bir duyguyla dolup taştım. Dizlerim titriyor ve ayakta durmamı zorlaştırıyordu. Derin bir nefes alarak apartmana doğru yürümeye başladım. Kapının arasına sıkıştırılmış bir tuğla parçası sayesinde kapı açıktı. Bu şansı değerlendirerek kendimi içeri attım. Her bir katta evime yaklaşıyor olmamın verdiği umudu hissetmekten kendimi alıkoyamadım. Eve girip bir süre çıkmayıp sadece başıma neler geldiğini anlayabilmek istiyordum. Belki bir komşudan aldığım telefonla annemi arayabilirdim.

Dördüncü kata gelip yedi numaralı dairenin önünde durduğumda sırt çantamı önüme aldım ve içini biraz karıştırarak anahtarımı bulup çıkardım. Titreyen ellerimle anahtarı tutarken neredeyse kıracak gibiydim. Deliğe sokmak için bir hamle yaptım fakat başarısız oldum. Birkaç saniye duraksadım ve herhalde ters soktuğumu düşünerek anahtarı çevirdim. Bir kez daha denedim. Bir kez daha ve bir kez daha. Anahtar ters değildi, yanlıştı. Bu eve uygun değildi ve bununla yüzleşmek benim için aklımı kaçırmak demekti.

''Nasıl olabilir bu? NASIL OLABİLİR?''

Sesim apartman boşluğunda yankılanırken göz yaşlarına boğulmak üzereydim. Arka arkaya derin nefesler alıp vermeye başladım.

''Sakin ol...'' dedim kendi kendime. ''Lütfen sakin ol. Mutlaka bir açıklaması vardır. Sakin ol.''

Hayatım boyunca yapmaktan kaçındığım bir şeyi yapıp pes etmek üzereydim. Göz yaşlarım kirpiklerime kadar gelmişken kapının arkasından gelen sesler kulağıma doldu. Hızlıca başımı kaldırıp kapıya baktım. Evimde birisi ya da birileri vardı. Bunun düşüncesi bile vücudumun alev alması için yeterliyken kapı usulca aralandı.

O ufak aralıktan kafasını uzatan kişinin gördüğüm ilk kısmı bal rengi saçları olmuştu. Bu bir kızdı. Korku dolu gözleri benimle buluştuğu gibi kapıyı hızla kapatmaya yeltendi. Ondan önce davranıp ayağımı kapının arasına koyup bir elimle de sıkı sıkı tuttum. Kız kapının arkasından çığlık çığlığa bağırmaya başladığında neye uğradığımı şaşırmıştım.

''Evde iki kişiyiz hemen polisi arıyoruz!''

Avaz avaz bağırırken bende ağzını elimle kapama isteği uyandırıyordu.

''Ne? Ne polisi? Dur bir dakika burası benim evim!'' diye bağırdım son gücümle.

Bağırışımla durması bir oldu.

''Senin evin mi?''

Ses tonundaki hayret dolu ifade yüzüme bir tokat gibi çarptı. Bu kızın benim evimde olması ve buranın benim evim olmasına hayret etmesi beni deliriyormuşum gibi hissetmeye daha çok itiyordu.

''Evet, tabii ki benim evim! Asıl senin benim evimde ne işin var?''

Maviye çalan gözlerini anlamsız ifadesiyle bana çevirdi ve bir süre suratıma baktı. Yerini değiştirmeden hafifçe arkaya döndü. Bahsettiği ikinci kişiye bir bakış yolladı. Kapıyı elimle sıkı sıkı tutmaya devam ederken biraz olsun gevşediğini anlayabilmiştim. Kapının arkasından hızlıca bir kız fırladığında buna hazırlıklıydım. Arkadaşına göre daha koyu tenli, yer yer sarı ışıltılar atılmış kahverengi saçları vardı. İkisi hakkında bildiğim tek şey ise hayatımda hiç görmediğimdi. Kafam iyice allak bullak olurken ne düşünmem ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Evin içine o ufak aralıktan göz atmaya çalışırken benim evim olduğuna dair inancımı sorgulamaya başlamıştım.

''Seni hayatımda hiç görmedim.'' dedi esmer kız buz gibi bir sesle, ''Ve burası erkek arkadaşımın evi. Nasıl senin evin oluyormuş?''

Kızın düşmanlaşan bakışları ve ses tonu beni çok yanlış anladığını göstermeye yetiyordu. Kesinlikle aynı dilden konuşmuyorduk.

Usulca yutkunurken şakaklarımdan giren bıçak gibi bir ağrıyla geri sendeledim. Elim başıma giderken gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Bütün cümleler birbirine giriyor ve ben her saniye biraz daha yabancılaşıyordum. Bu iki kız nasıl oluyor da benim evimin içinde olabiliyordu? Peki ben nasıl oluyor da bir inşaattayken kendimi birkaç sokak ötedeki bir kaldırımda bulabiliyordum? Her şeyden daha önemli ve açıkça daha korkuncu nasıl oluyor da yalnızca zemin katı yapılmış inşaat bir süper markete dönüşmüştü? Midemde hissettiğim kasılmalarla birkaç adım geri çekildim. Tanımadığım bu iki kızın önünde hırsız veya deli konumuna düşmek bile gururumu oldukça zedelemişti. Diyecek başka hiçbir şey yoktu. Onları korku ve şüphe dolu gözleriyle orada bırakarak arkamı döndüm. Umutla çıktığım merdivenleri içinden çıkılamaz bir çaresizlikle neredeyse koşarak inmeye başladım. Kızların fısıltıları benden çok çok uzaklarda kalırken çoktan kendimi sokağa atmıştım.

Ait olmam gereken ama olmadığım o sokağa.

Başımı çevirdim ve sokağın tabelasına şüpheyle baktım.

25.Sokak.

Continue Reading

You'll Also Like

Piyanist-XIII- By carmenella0

Mystery / Thriller

4.5K 694 32
Her şey ölümle başladı, aşkla varoldu. Kardan kalbini kordan bir adama teslim etti. Adam sadece intikam istedi. Kadın aşk istedi. Adam sadece ölüm...
46.9K 7.6K 19
ve senin bana acımanı istemiyorum sadece yanımda birini istiyorum text + düzyazı
1.2K 94 31
En çelimsiz olanından başlayabilirdim. Elimdeki sopayı kafasına vurmam çok ani olmuştu ve yere yığılmıştı. Sağ tarafındaki adam eline silahını alınca...
115K 9.6K 23
Başını eğdi ve kadının ter ve tozla kaplı kokusunu içine çekti. "Ne kadar canını yakabileceğimi, ölmek için yalvarana kadar seni süründürebileceğimi...