"Hiç kimse bir gribin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemişti."
Murat sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Her sabah yaptığı gibi kahvesini alıp televizyonun karşısına geçti , sabah haberlerini izlemeye başladı.Rutin siyaset haberlerinden sonra bugünlerde yaygın olan gripten bahsetti , spiker herkesin dikkatli olmasını söylerken televizyonu kapatıp evden çıktı. Arabaya binip hastaneye gitti.Hastane çok yoğundu . Arkadaşı Doktor Ahmet'e yoğunluğun nedenini sordu.
-Son günlerdeki bahar gribi herkesi hasta etti.
Murat'ın aklına sabah izlediği haber geldi . Görüşürüz deyip Ahmet'in yanından ayrıldı . Odasına çıktıktan sonra teker teker hastaları gelmeye başladı . Hastaların çoğu grip şikayeti ile gelmişti . İçeri 55-60 yaşlarına yaşı bir amca girdi . Öyle bir öksürüyor ki sanırsınız iç organları ağzından çıkacak . Murat amcayı iyice kontrol ettikten sonra bilgisayarının başına geçip reçete yazmaya başladı . Amcanın vücudunda ne bir yara izi ne de bir enfeksiyon belirtisi vardı . Doktor Murat herkese yazdığı gibi bu amcaya da belli ilaçlar yazıp reçeteyi vermek için ayağa kalktı . O anda amca ağzından gelen kanlar içinde yere düştü . Murat amcayı kaldırmak istedi ama baygındı . Hemen bir sedye çağırıp acile aldılar . Doktor Murat olanlara şaşkındı . Çünkü ilk defa gribe yakalanan birini kanlar içerisinde yerde görüyordu . Doktor Ahmet , Murat'ın yanına gelip ;
- Bugün çok yoruldun . Eve gidip biraz dinlenmelisin . Senin hastalarını ben devralırım . Zaten bugün çok büyük bir yoğunluk var . Acil bir şey olursa seni ararım .
Murat teşekkür edip dışarı çıktı . Kalabalığın arasında yürümek çok zordu . Arabasına doğru ilerlerken elinde megafon olan bir adam gördü . Adam şu şekilde bağırıyordu .
- BU NORMAL BİR GRİP DEĞİL . HEPİMİZ ÖLECEĞİZ . DOKTORLAR SİZİ KANDIRIYOR . DOKTORLARA İNANMAYIN . HEPİMİZ ÖLECEĞİZ . BU GRİPTEN KAÇIŞ YOK .
O anda hastanenin güvenlikleri olaya hemen el koydu . Adamın üzerine atlayarak kelepçe taktılar ve hastane nezaretine kapattılar . Murat arabanın koltuğuna oturup tüm günü gözlerimin önüne getirdi . Sabah haberleri , amcanın bayılması , megafonla bağıran adam . Bu bir işaret miydi yoksa sadece acayip bir gün mü ?
Arabayı çalıştırıp ilerlemeye başladım . Hastanede ki kalabalık yetmezmiş gibi yolda da çok büyük trafik vardı . İleride bir kamyonun devrildiğini ve içinde ölü olabileceğini söylediler . Kafam o kadar karışıktı ki yaralı ya da ölü bir adamı düşünecek değildim . Dakikalar saatleri kovaladı ve sonunda saat 8 gibi yol açıldı . Yavaş yavaş ilerlerken telefonum çaldı . Arayan Ahmet'ti .
- Murat hastaneye gelmen lazım . Bugünkü adam haklıymış . Bu normal bir virüs değil . Gelip gözlerinle görmen lazım .
Hemen ilk kavşaktan dönüp hastaneye doğru gitmeye başladım . Bu saatte hastanede sadece acil açık olur , içeride de hasta bakıcılar dururdu . Ama işler o kadar sarpa sarmıştı ki , acil dolup taşmıştı . Hiçbir doktor içeriye hasta kabul etmiyordu . Hastalara kapalı olan ön kapıdan girip hemen Ahmet'i buldum . Kolumdan tutup beni toplantı odasına sürükledi . Yuvarlak bir masanın etrafına hastanemizdeki 12 cerrah oturmuş bizi bekliyorlardı . Profesör hepimizden bugün yaşadıklarımızı anlatmamızı istedi . Söylediklerine göre diğer hastanelerden çok fazla sayıda ölüm haberi geliyormuş . Bizim hastanemizin morgu da dolmuş . Olaya el atmamız lazımdı . Herkes bugün yaşadığı garip olayları anlatırken sıra bana geldi .
- Ben , ben bugün , ...
Tam o sırada içeriye güvenlik girdi . Sesli bir şekilde ;
- Hocam dışarıda ki hastalar bizi geçip içeri girdiler . Hastane tıklım tıklım hasta dolu . Ne yapacağız bilmiyoruz .
Tüm doktorlar ayaklanıp koridora çıktık . Bir açıklama yapmak zorundaydık yoksa linç edilecektik . Profesör yalan konuşmaya başladı ;
-Hiçbir hasta ölmemiştir . Tüm hastaları gözaltında tutuyoruz . Bu normal bir gripten başka bir şey değil .
Halkın hiçbir şeyden haberi yoktu . Ben hala günün şokun daydım . Halkın içinden biri YALAN SÖYLÜYORSUN diye bağırınca ortalık birden alevlendi . Bir anlık hamleyle güvenliğin cebinden tabancayı alıp havaya ateş ettim . Bir an herkes dona kaldı . Tüm hastane silah sesiyle yankılanırken , kimseden çıt çıkmıyordu . O an bir kapı kırılma sesi geldi . Tüm kapılar açıksa bu ses nereden geldi ?
Alt katta ki morgun kapısını içeriden biri kırmıştı . Bu hastalık yüzünden ölenlerin belirli bir süre sonra tekrar canlanacağı aklımın ucundan geçmemişti .
Tenleri yanık gibi , gözleri sapsarı , yürüyüşleri saçma sapan olan insanlar bize doğru geliyorlardı . Bir an herkes koşuşturmaya başladı . Herkes kendini dışarı atmak istiyordu . En arkada bende onlarla beraber dışarı çıkarken Ahmet'in merdiven kenarında oturduğunu gördüm . Ne kadar bağırsam da ayağa kalkmıyordu . Ani bir hamleyle geriye dönüp koltuk altına girdim . Ama artık kapıdan dışarı çıkamazdık , yakalanmamız an meselesiydi . Zaten kargaşada yere düşen bir çocuğu ısıran hastalıklıyı gördüğüm zaman ilk defa ölüme kendimi bu kadar yakın hissetmiştim . Hemen üst kata çıkardım Ahmet'i . Ama hastalıklılar peşimizi bırakacak değillerdi . Bir odaya kendimizi kilitleyip Ahmet'in neyi var anlamaya çalıştım . Çok kötü öksürüyordu ve ağzının kenarından kan gelmeye başlamıştı . Bu , bugün gördüğüm tüm hastalardan daha kötüydü . Camı açıp buradan çıkabilir miyiz diye bir baktım . Aşağıda bir çöp kovası vardı ama Ahmet aşağıya atlıyamazdı . Ya Ahmet'le beraber bende burada ölecektim , ya da aşağıya atlayıp kendimi kurtaracaktım . Hastalıklılar kapıyı kırıp içeri girdiklerinde Ahmet'e son kez baktım .
- Özür dilerim kardeşim .
Ahmet'i koruyamamıştım . Şoktan çıkıp hemen arabama doğru koşmaya başladım . Çalıştırıp hemen gaza bastım . Birkaç dakika önce yüzlerce insanın olduğu bahçe bomboştu . Ev güzergahım da birçok araba kaza yapmış , yol kapanmıştı . Arabaların arasından zorlukla geçip evime ulaştım . Ne insan , ne de hastalıklı sokakta bir kişi bile yoktu . Hemen eve girip televizyonu açtım , çalışmıyordu . Dünyada neler oluyor hiçbir şeyden haberim yoktu .
Sabah kendimi koltukta buldum . Dün gece uyuya kalmıştım . Televizyonun karıncalı ekranı o kadar sinirimi bozmuştu ki yerdeki şişeyi alıp televizyona fırlattım . Ekranı paramparça olmuştu . Balkona çıkıp bir bakayım dedim . Arabamın etrafına yaklaşık 45-50 tane hastalıklı vardı . Bir gecede bu kadar yaratık nasıl toplanmıştı ? Ben doktordum , canlı olan hiçbir şeyi öldüremezdim . Ama artık kabullenmem gereken bir şey vardı . Bunlar canlı değildi .
Kapının çaldığını duydum . Tam kapıyı açacakken aklıma geldi , bu bir hastalıklı olabilirdi . Kapıya hiçte normal vurmuyordu . Kapım çok dayanıklı değildi . Biraz daha güçlü vurursa kırılabilirdi . Hemen boş bir çantaya hayatta kalmamı sağlayacak şeyler doldurdum . Ön kapıdan çıkamayacağıma göre tek şansım yangın merdivenleriydi . Arka tarafta henüz yeni aldığım motor vardı . Taksitlerini ödüyordum . Ne kadar araba kullansam da motor benim için bambaşka bir zevkti . Ama aşağıda bir alana kilitliydi . Anahtar yatak odamda , yatağın yanındaki komidinin alt çekmecesindeydi . Çabuk hareketlerle anahtarı kapıp odadan çıktım . Tam yangın merdivenlerinden inerken kapı kırıldı . Sadece bir hastalıklı vardı . Ama yerden kalkamıyordu . Boşverip motoruma doğru gidecekken bir an duraksadım . Bu evde yaşadığım onca güzel anım aklıma geldi . Böylece bu evi bırakamazdım . Mutfağa geri dönüp en büyük bıçağı seçtim . Kapıya yönelip hastalıklının kalbine bıçağı sapladım . Bunu birkaç kez tekrarlasam da hala ayaktaydı . Çıkarıp kafasına soktum . Bir anda kesilmişti . Hareket etmiyordu . İlk öğrendiğim şey bu oldu , kafalarından vur . Öldürdüğüm hastalıklıyı dışarı atıp kapının önüne kitaplığı çektim . Buraya bir gün mutlaka geri dönecektim . Koltuğa oturup elimdeki kana baktım . Önceden insanları kurtaran doktor , şimdi birini öldürüyordu . Bunu ilk defa yapmıştı . Tabi ki ölen bir hastalıklıyı tekrar öldürmek sayılırsa . Bıçağı yere fırlatıp son kez odaya baktım . Yangın merdiveninden aşağıya inip motoruma gittim . Koltuğu kaldırıp altından kaskımı çıkardım . Aldığımdan beri ikinci defa kullanacaktım . İyi ki almışım dedim , en zor zamanımda hayatımı kurtardı . Peki şimdi nereye gidecektim ? Şehir fazla güvenli değildi . Bunu biliyordum . Ne yapacağımı bilmeden gitmeye başladım ....
THE WRİTER BROTHERS