--
"Serbestsin"
Minho, Jisung'un yanına gelerek bileğindeki kelepçeyi çözdü. Jisung bileklerini ovalayarak gözlerini Minhodan çekmeden ona biraz yaklaştı.
"Burnun ne kadar güzel"
Minho gülümseyecek gibi olup hemen toparlandı. Jisung sabrını sınıyordu.
"Gidebilirsiniz Jisung bey"
"Bey'in miyim gerçekten?"
Minho kaşlarını çatıp 'aptal mısın?' der gibi baktı. Jisung kendi çapında bir kahkaha atıp elini Minho'nun kol kaslarına attı.
Minho hızlıca kendini geri çekip araya mesafe koydu. "Gidebilirsiniz dedim."
"Peki peki gideceğim ama önce bir şey sorabilir miyim?"
Minho bıkkın bir ifadeyle nefes verip Jisunga bol bakışlarıyla baktı. "Sor."
"Acaba numaranızı verebilir misiniz yakışıklı polis bey?"
Minho kafasını aşağı yukarı salladı. "Tamam vereceğim"
Jisung böyle bir cevap beklemediğinden şaşıracak bir 'ha?' sesi çıkardı.
"Harbiden verecek misiniz?"
Minho tekrar kafasını salladı. "Harbiden vereceğim. Ne olur ne olmaz başına bir şey gelirse hemen ararsın"
Jisung tekrar şaşırdı. "Ay sen ciddisiin. Dur! Dur bir dakika telefonumu almam lazım"
Jisung koşarak telefonunu alan genç polisin yanına gidip telefonunu geri aldıktan sonra tekrar koşarak Minhonun yanında geldi. "Evet söyleyin"
"Yaz, 155"
Jisung yazarken parmakları birden durdu. 'şaka mısın?' diyen bir yüz ifadesiyle baktı yakışıklı polisine..
"Umarım bir daha karşılaşmayız Han Jisung ve hayır seni tatlı bulmuyorum"
Minho sorgu odasında sorulan soruya da cevabını vererek arkasını dönüp giderken Jisung çocuk gibi ayaklarını yere vurup sızlanmaya başladı.
"Yalancısın! Dolandırıcısın! İnsanları yarı yolda bırakıyorsun! Sana kimse güvenmez ha ben sana bir şey söyleyeyim mi!"
Minho gülerek yoluna devam ederken Seungmin ve Felix, Jisung adına utanarak onu kollarında tutup karakoldan dışarı çıkardılar.
"Aptal! Karakolda komisere saydırmak ne demek aptal!"
Jisung omuz silkip arabaya giderken Felix ve Seungmin aynı anda iç çekti.
"Teşekkür ederim Seungmin.. Yine ve yine Jisungun arkasını toparladın. Sen olmasaydın ne yapardık biz"
Felix arkadaşına sarıldı. Seungmin de Felix'in sarı saçlarını karıştırıp gülümsedi. "Önemli değil güzelim işimiz bu. Hadi sen bekletme onu sinirli şimdi git sakinleştir. Akşama sizdeyim ona göre bana güzel güzel yemekler yap"
"Yeter ki sen iste Seungminim benim, yaparım tabiki"
Felix, Seungminin yanağını öpüp hızla arabaya kaçtığında Seungmin arkasından bağırdı. "Felix! Bunu sevmediğimi biliyorsun!"
Felix arabaya ulaştığında arkasını dönüp arkadaşına el salladı ve sürücü koltuğuna yerleşti.
"İkizim?"
"Hm?"
Jisung gerçekten sinirliydi. Minhoyu gerçekten beğenmişti ama Minho onunla oyun oynamıştı!
Bunun intikamını elbette ki alacaktı!
"Ne olduğunu söyleyecek misin?"
Jisung sırtını kapıya yaslayıp asık suratıyla ikizine baktı.
"Lix, sence ben tatlı değil miyim?"
Felix gözlerini açıp şaşırdı. "Ji saçmalama! Tanrı aşkına sen bu hayatta gördüğüm en tatlı insansın ne diyorsun sen? Kim dedi bunu sana?"
"Lee Minho.. Benimle bir daha karşılaşmak istemediğini ve beni tatlı bulmadığını söyledi. Ve.. Benimle oyun oynadı. Numarasını istedim 155 dedi ya!"
Felix, ikizini kendine çekip sarıldı ve yumuşak saçlarını elleriyle sevdi.
"Jisung kendine gel! Sen benim ikizimsin! Tanrı aşkına sen Han Jisungsun. Bir aptal polisin dedikleriyle böyle üzülecek misin?"
Jisung geri çekilip kafasını sağa sola salladı. "Üzülmeyeceğim.."
"Evet işte böyl-"
"Onu kendime aşık edeceğim. Köpek olacak kapımda. 'çok tatlısın Jisungum' diyecek bana"
Felix elini alnına vurdu. Kardeşi akıllanmazdı..
"Peki Jisung umarım aşık edeceğim derken başını belaya sokmazsın"
----------------------------------------------------
Minho şuna tatlı değilsin dedi.
ŞUNA ULAN ŞUNA!
ÇARPILIRSIN MİNHO YAPMA EVLADIM