Ben Kimim

By maximillianwagnerr

600K 37.1K 6.5K

"Geçimsizim bugünlerde Kimsesizim bu yerlerde Değersizim bu ellerde Gölgesizim her gün her yerde.." Kulakları... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Final.

19

16.8K 1.2K 292
By maximillianwagnerr

Aile.

Tek kelime, dört harf. Birkaç harfin kusursuz bir şekilde yan yana dizilmesine bu kadar çok anlam yüklenebilir miydi?

On sekiz yıl boyunca bana ailenin ne olduğunu her sorduklarında cevapsız bırakırdım. Hiç ailem olmamışken bunu cevaplama hakkı görmezdim kendimde. Bir gün, ilkokul öğretmenimin boş bir kağıt çıkarıp ailemiz hakkında düşündüklerimizi yazmamız istediğini hatırlıyordum. Düşüncesiz bir şekilde herkese bunu okuttuğunda sıra bana gelmişti.

Ve benden önümdeki yüreğim kadar boş olan kağıdı okumamı istemişti.

Sessiz kaldım. Sessiz kaldım çünkü bu benim ilk sessiz kalışım değildi. Bana mahcupça bakıp uygulamasına devam edişini izlemiştim. Daha sonra kulağımdan teker teker sınıf arkadaşlarımın ailesi hakkında iyi, kötü neler düşündükleri geçmişti. O ân ağlamamıştım ya da üzülmemiştim. Daha da kötüsü hiçbir şey hissetmemiştim.

Hiçbir şey hissetmemenin ne kadar kötü olduğunu bilir misiniz?

Ama artık bir ailem olmasına rağmen mutlu bir şekilde onları birine anlatamazdım çünkü bilirdim ki benim için önemsiz olan ve dilimden dökülen herhangi bir söz, karşımdaki insanın ruhunu sızlatabilirdi. Belki heyecanlı bir şekilde babamı anlatmam onu üzebilir; belki de mutlulukla annemi anlatmam onun içindeki bir yaraya dokunabilirdi.

Biz insanoğlu düşüncesizdik. İş kendimize gelince kimsenin bizi kırmamasını veyahut üzmemesini isterdik ama karşımızdaki de bir insan değil miydi? Peki ya aynı özeni neden ona göstermiyorduk. Kendimiz hakkında düşündüğümüz çoğu şeyi başkası için de düşünebilseydik şayet o zaman daha iyi bir dünyaya kucak açabilirdik.

Kısacası bir konuda hassassanız karşınızdakine de hassas olurdunuz ama artık hassas olmadığımız bir konuda da hassas olmayı öğrenmeliydik. Zihnimizden geçen her şeyi dilimize döküp karşımızdakinin kapanmayan yarasını kanatmamalıydık.

"Aç bakalım ağzını, kuş kadar bir şeysin zaten annem. Ben seni birkaç aya kendine getirtirim." Annemi kırmamak için verdiği eti yerken ona gülümsedim. Ben artık bir anneye sahiptim ve bunun için şükür duyuyordum.

Birileri bir yerlerde bir anneye sahip olmak için her şeyini verirdi; bunu da biliyordum.

Bu sefer tabaktan bir et parçası alarak ben ona uzattım. Kısaca babama bakıp yeniden ona dönerken yüzüme muzip bir ifade yerleşmişti. "Babam sana güzel bakamıyor, değil mi anne? Ben de seni birkaç aya kendine getirtirim. Merak etme sen." Uzattığım eti keyifle yerken sanki çok çekmiş gibi babama bakıp elini salladı.

"Ah güzel kızım benim, sen de olmasan kim düşünür beni." Diğerleri şok olmuş gözlerle onun duygu sömürüsünü izlerken onlara döndüm.

Gözlerimi kısarak onlara bakarken şimdi ki hedefim Aslan amcamdı. "Amcam bana onun kızı olmamı teklif etmişti. Sanırım bunu düşüneceğim." Masadan iki farklı ses gelirken önce çatalını düşüren Aslan amcama, daha sonra da elindeki içeceği üzerine dökse de umursamadan sinirle Aslan amcama bakan babama baktım.

"Aslan! Benim kızımın aklına böyle şeyler sokmasana. Onun babası benim, sen de amcasısın amcası." Bakışlarını kaçırdıktan sonra devam etti. "Yani ikinci babasının sen de ama işte alamazsın kızımı." Muhtemelen Aslan amcam üzülmesin diye çevirmesi içime işlerken sevgiyle onları izlemeye başladım.

İkisi arasında belli etmeseler de çok farklı bir bağ vardı.

Aslan amcamın gözlerinin dolduğunu hissederken babamda olan bakışlarını bana çevirdi. Size yemin ederim o ân oracıkta sevgi yoğunluğundan ağlayabilirdim.

Ortamdaki dramatik havayı bozma ustası Miraç abim lafa atlarken aslında ona minnettardım. "İki tane minik kadınsınız ama tüm etleri sömürdünüz resmen. Miraç'ı düşünen yok hiç. Miraç kim ki, kim Miraç? Hey yavrum hey!" Bize söylenirken diğer yandan da ağzına et tıkaması, onu hiç inandırıcı kılmıyor olsa da dolu ağzına rağmen bir tane et de ben ona uzattım.

Önce elimde uzattığım ete sonra bana bakarken göz kırparak dolu ağzına, biraz daha et doldurdu.

"Bana da!" Hayır, hayır bu bir kişiden çıkmamıştı. Keşke öyle olsaydı ama şu an yanımda ve karşımda olan Miraç abim dışındaki tüm adamlar, aynı anda bu cümleyi kurabilmişti.

Onlarla nasıl baş edeceğimi düşünürken kahraman kadın çatılmış kaşlarıyla onlara döndü. "Ye kızım sen yemeğini. Bu koca adamlar çok fazla oluyorlar!" Diğerleri sus pus olurken ben memnunca önüme dönmüş ve iştahım kaçsa da hem onu üzmemek hem de ziyan olmaması için kalan yemeğimi mideme indirmiştim.

Yemeğimizi bazen gülerek bazen atışarak geçirdikten sonra herkes ayaklanmış ve sofrayı topluyorduk. Bu evde kadın, erkek ayrımının olmadan herkesin bir işin ucundan tutmasına hayrandım. Evet, bu olması gerekendi lâkin yaşadığım ülke, belli başlı şeyleri kalıp gibi kadınlara giydiriyordu. Kadının da erkeğin de iki eli varken erkek beceremez düşüncesiyle her şeyin kadına yıkılmasından nefret ediyordum. Bu ülkede daha böyle bir ufak konuda kadın düşünülmüyor, el üstünde tutulmuyorken fazla söze gerek yoktu.

Birileri bir şeyleri değiştirmeye çalışıyordu ama böyle düşünen insanlar var oldukça her an her yerde bir kadın daha haksızlığa uğruyordu.

Nihayet sofrayı toplamış ve üzerimize çöken ağırlıkla bahçeye geri gelip yerlerimize geçmiştik. Akşam karanlığının çökmesiyle üşümeye başlarken üzerime bırakılan hırkayla başımı çevirdim.

"Üşürsün böyle, içeri geçelim istersen bebeğim?" Çağan'ı reddedercesine başımı sallarken Sıraç abimin elime tutuşturduğu ılık sütü içmeye başladım.

Bardağı kenara bıraktıktan sonra Çınar'ın yere bıraktığı Umut'un kucağıma gelmesini bekledim. Uykusu gelmiş olmalı ki hemen kucağıma çıkıp kıvrılmıştı. Ellerim başının üzerinde gezinirken birinin omzuma başını koymasıyla sağa döndüm.

Karan abim ağırlığını vermeden omzuma başını yaslarken boş olan elimi alıp kucağına koydu. Sanki ilginç bir şeyi izliyormuş gibi elimi izlerken bir haftadır sargısını çıkarmadığı eline baktım. O sabah elinde sargıyla gelmiş ve ufak bir kesik olduğunu söylemişti ama ufak bir kesiğin sargısının bu kadar duracağını sanmıyordum.

"Karan oğlum, bana sakın küçücük kediyi kıskandığını söyleme." Aslan amcamın söyledikleriyle hepimiz ona bakarken o oldukça dalgın olduğu için duymamıştı bile.

O gece onun omuzlarına koca bir yük bindirmiştim ve biliyordum ki bu yükün ağırlığının benim omuzlarımdan kalkmayacağı gibi onun da kalkmayacaktı.

"Ooo abim uçmuş. Hayırdır abi aşık mı oldun yoksa?" Miraç abimin dedikleriyle yerimde hafifçe dikleşirken Karan abimin omzumdaki başı da düşmüştü. O nihayet bir şeyleri kavrarken ben Miraç abimin dediğini düşünüyordum. Aşık olmuş olamazdı değil mi?

Yani elbette aşık olabilirdi ama işte olmasındı canım. Ne gerek vardı ki? Ben canı yanmasın diye diyorum yoksa istediğine aşık olabilirdi. Olamazdı.

O hâlâ bir cevap vermezken diğerleri önüne dönse de ben ona bakıyordum. O gün her ne kadar bana, senden daha çok değer vereceğim kimse olmayacak dese de sanırım bundan deli gibi korkuyordum. Buna hakkım var mıydı bilmiyorum ama yıllar sonra kavuştuğum insanların hayatına, birilerinin girmesini ve buradan gitmelerini istemiyordum.

İçime dolan sıkıntıyla kaşlarımı çatarak yüzünü izlemeye başladım. Bakışları hâlâ elimdeydi. "Niye cevap vermedin Miraç abime?" Sitemle sorduğum soruyla bakışları yüzüme çıkarken gözlerini kıstı.

"Neye yavrum?" Soruyu duymadığı için cevap vermemesi içimi rahatlatırken yerimde rahatsızca kıpırdanıp ben sordum.

"Dedi ya, aşık mı oldun diye. Ona işte." Hâlâ ondan bir cevap beklerken önce kaşları hafifçe yukarı kalkmış sonra da dudağının bir kenarı kıvrılmıştı.

"Evet, oldum." Tek cümlesi beni bozguna uğratırken ne diyeceğimi bilmeyerek ona bakıyordum.

Nasıl ya, ne ara!

İçime çok tuhaf bir his yerleşirken bunun ne olduğunu çözemiyordum. Tek bildiğim ağlamak istediğimdi. Neydi bu? Onu kıskanmış mıydım yoksa paylaşmak mı istemiyordum? Ya da bunlar aynı şey miydi?

Dolan gözlerimi ondan çekip ellerime diktim. Belki de çocuk gibi davranıyordum fakat yıllar sonra kavuşmuştum onlara. Paylaşmak istememem normal değil miydi?

Hışımla onun yanından kalkıp babamın yanına giderken moralimin oldukça düştüğünü hissediyordum. Babam beni göğsüne yaslarken burnumu çekerek başımı biraz daha yasladım ona.

Karan istediği yere gidebilirdi, hiç umrumda değildi! Benim daha bir sürü abim, babam ve amcam da vardı.

Kendi kendimi teselli etmeye çalışırken hızla ayağa kalkıp ellerimi belimde bağladım ve anneme döndüm. Böyle bir tavır sergilememle herkes bana dönerken umursamadan konuştum. "Anne, Karan abim evleniyormuş." Bu cümleyle ortama derin bir sessizlik çökerken bunu yaptığıma inanamıyordum.

Kıskanınca beynini köşeye bırakanlar kulübü. Rezillik...

Utancımdan kıpkırmızı olduğumu hissederken annem de telaşla ayağa kalktı. "Ay Karan, şimdi mi diyorsun bunu cidden. Nasıl yetişecek oğlum, onca şey? Hem kim benim gelinim, yazıklar olsun sana. Daha tanıştırmadın bile." Onun bu tavrıyla gözlerim kocaman olurken dediğime pişman olmuştum bile.

Oğullarını göndermeye bu kadar meraklı mıydı, bu kadın!

Ondan bana fayda gelmeyeceğini anlayarak bakışlarımı diğerlerine çevirdim. Ama kimseden medet ummamam gerektiğini anlamam kısa sürmüştü çünkü herkes Karan abimi evlendirmek için oldukça hevesli görünüyordu.

"Ekonomi çökmüş durumda yeğenim. Biraz sonra mı yapsaydınız düğünü?" Aslan amcamın söylediği, her şeyin tuzu biberi olurken sinirden ağlamamak için zor duruyordum.

Bir de bayıl istersen Mila. Hatta çık masaya tepin nihahah.

Karan abime bakmamak için üstün çaba sarf ederken sessiz olması, bende onu boğma isteği uyandırıyordu. Ben daha yeni gelmiştim bir kere, hemen mi evlenecekti?

Adam sadece aşık olduğunu demişti oysaki. Onu evlendiren sendin ama sen bilirsin p-

"Hayır! Bu evlilik gerçekleşemez." Normalde olsa bu cümlenin Miraç abimden çıkacağına hepimiz hemfikirdik lâkin bu cümle benden çıkmıştı. Evet, benden.

Herkes şokla bana dönerken omuz silkerek Karan abime baktım. Yüzündeki ifadeyi çözemezken parmağımı ona doğru uzatarak konuştum "Evlenemezsin çünkü amcam haklı. Çok masraf olur bize. Aileni hiç mi düşünmüyorsun sen?" Beni şok icinde izleyen babama dönerek onu gösterdim. "O adam yıllarca çalıştı, emek harcadı. Bunun için mi? Ben bu haksızlığa dur diyorum!" Sanki meclis önündeymiş gibi aniden yükselirken Karan abime döndüm.

"Kızım olur mu öyle şey? Ben sizin için çalıştım-" Babamın konuşmasının devamını bildiğim için hızla yanına gidip ağzını kapadım. Başımı durum çok vahimmiş gibi sallarken onu teselli etmeye başladım.

"Tamam baba, tamam. Ben ailemizi kurtatacağım sakin ol sen. Üzülme hiç olur mu?" Parmağımla Karan abimi işaret edip geri ona döndüm. "O sadece yanlış yolda ama hiçbir şey için geç değil. Eminim kısa zamanda doğru yolu bulabilir." Babam masum masum beni onaylarken gülmekle ağlamak arasında kalmıştım.

Babamdan ayrılıp amcamın yanına geçerken destek olurmuş gibi omzunu sıvazladım. "Hayatın gerçeklerinin farkına varmış amcam benim. Sen de üzülme tamam mı? Bu kötü yeğeninin bizi çökertmesine izin vermeyeceğim." Amcam da başını sallarken diğerlerine baktım.

Muhtemelen Karan abimi önce evlendirip sonra bunu durdurup üzerine de ekonomimizi düşünmeme şok içinde bakıyorlardı.

Ortamdaki sessizliği Karan abimin gür kahkahası keserken delirdiğini düşünerek tuhaf tuhaf onu izlemeye başladım.

Deliren sensin ama..

Aklıma dolan şeyle gözlerim şokla açılırken hızla onun yanına gittim. "Abi, birileri seni zorluyor mu bunun için? O yüzden mi aşık oldum dedin?" Kahkahası daha çok artarken ne olduğunu anlamıyor gibi diğerlerine döndüm.

Onların da her an gülecek ifadesiyle kafayı yememe ramak kalmıştı. Şu an hiçbir şeye anlam veremiyordum!

"Ay ben dayanamayacağım. Şunun tipine bak. İşine gelince nasıl da kediden aslana dönüştü. Oyy abisinin güzeli." Miraç abimin yanaklarımı sıkarak konuşmasına tip tip bakarken ellerine vurarak geri çekilmesini sağladım. Herkese gereksiz yere sinirliydim.

Karan abim beni yanına çekip sararken nihayet kahkahası durmuştu. Yüzünde hâlâ varlığını koruyan tebessümle gözlerinin parladığını buradan bile görüyordum. Yüzümü avuçları arasına alıp yanaklarımı öperken konuştu.

"Senin için ölürüm kızım, ölür." Hızla ağzını kapatırken elimi kibarca çekip devam etti. "Aşık oldum evet ama minik bir çiçeğe aşık oldum. On sekiz yıldır, kalbimin sahibi tek kişi. Aksi mümkün de değil. Benim ilk ve son aşkım da sensin ama bu hâlini görmek her şeye değerdi."

Nasıl yani, kandırılmış mıydık? Hayır sen dinlemeden mal gibi ortalığı ayağa kaldırmıştın.

İçim hiç olmadığı kadar rahatlarken sarf ettiği cümleler, yüreğimin her noktasına birer birer işlenmişti. Onlara sahip olduğum için tekrardan şükür ederken Karan abimin yüzünü ellerimin arasına aldım.

Alnına kocaman bir öpücük kondurup konuştum. "Helalimsin abi."

🖤

NASILSINIZ, NASIL GİDİYOR?

Yazarken oldukça keyif aldığım bir bölüm oldu. Umarım ara sıra belli şeylere değinmem sizi sıkmıyordur ama Mila'nın ağzından düşündüklerimi dile getirmek bana da iyi geliyor. Hem hayatın gerçeklerinden kopmamış oluyoruz.

Size güzel bir şarkı bırakıyorum o zaman.
Burak Küçükağtaş- Her şeyi hakladım 🎶

Kendinize iyi bakın ve Mila'nın da dediği gibi bazı konularda hassas olmaya özen gösterin. 💜





Continue Reading

You'll Also Like

111K 6.5K 23
^Hayattı büyük bir planla altüst olan ailesinden ayırılan bir kızın hikayesi.^ ❗Ilk kitabımdır❗
1.6M 105K 51
Aden Mila. Deli dolu, hayatı yaşamayı seven on altı yaşında bir genç kız. Yıllar önce bir intikamın kurbanı olduğunu öğrendiğinde, gerçek ailesine al...
1.1M 55.8K 45
17 yılını yetimhane köşelerinde geçiren Bulut,ailesi olduğunu öğrenirse ne olur ? Bulut,yıllar sonra gelen ailesini affedebilecek miydi ? Ya da abile...
7.2M 417K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...