Ben Kimim

By maximillianwagnerr

599K 37.1K 6.5K

"Geçimsizim bugünlerde Kimsesizim bu yerlerde Değersizim bu ellerde Gölgesizim her gün her yerde.." Kulakları... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Final.

13

20.9K 1.2K 303
By maximillianwagnerr

   Karan'ın kaskatı kesilmiş bedeniyle bana karşılık vermeyeceğini anladım ve geri çekilmek üzereyken beni sımsıkı sarması bir oldu. Yeniden "Geldim." Diye fısıldarken bu sefer geldiğine kendimi inandırmak için bunu içimden tekrar ediyordum.

Hiçbir şey olmamıştı. O adam yüzünden bir daha hayatım mahvolmamıştı.

Yavaşça geri çekildiğinde yüzümü süzdü. Gözleri uykusuzluktan kızarmış gözlerime takılırken kaşlarını çattı."Neden uyumadın yavrum? Geleceğimi demiştim, benim sözüme inanmıyor musun?" Ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kalırken daha fazla soğukta durmamak için içeriye geçtik. Salona vardığımızda hepimiz bir köşeye yerleşmiştik.

Diğerleri Karan'ın konuşmasını beklerken onun gözleri bana döndü. "Ufak bir karışıklık olmuş. Mila sen artık uyumalısın. Küçük kızlar bu saate kalmamalı." İtiraz istemeyen ses tonunu işittiğimde burada kalıp neler olduğunu duymak istiyordum ama Karan Beyimiz bunu istemiyorsa tabii ki onu dinlemeliydik değil mi!

Başımı sallayıp onu onaylarken herkese kısaca iyi geceler dileyip merdivenlerin sonuna kadar geldim. Bir süre ses gelmeyince odama girdiğimi düşünmeleri için kapısını açıp kapatmıştım. Sessiz adımlarla geri merdivenlerin başına geldiğimde nihayet konuşmaya başlamışlardı.

"Dün, Mila'nın kaldığı yetimhaneye gittim. Müdireden iş çıkmayınca bana verdiği adrese gittim ben de. Gittiğim adreste bu geberen şerefsiz vardı. Birkaç şey zırvaladı ama tam cevapları alacakken kapı çaldığı için geri döndüm. Nereden bilebilirdim ki gebereceğini piç kurusunun!" Duyduklarım beni afallatırken ilk kez birinin ölmüş olmasına sevinmiştim.

Onlar bir şeyler daha konuşurken ben Karan'ın böyle bir şey yapmış olmasına karşı ne düşüneceğimi bilmiyordum. Kırılmalı mıydım? Bana sormadan geçmişimi deşmeye çalışmıştı. Adımlarımı odama ilerletip yatağıma girerken sessizdim.

Kendimi Karan'ın yerine koyduğumda kız kardeşimin geçmişini bilmenin bana ne gibi şeyler katacağını düşündüm. Ona hak vermek için elle tutulur bir taraf arıyordum lâkin bulamıyordum. Elbet sonsuza dek onlardan bazı şeyleri saklayamazdım ama o bana saygı göstermemiş direkt geçmişimi deşmeye çalışmıştı.

Eğer o adam ölmemiş olsaydı ve gerçekleri ondan öğrenseydi, ne yapacaktı onu o mu öldürecekti? Uzun süre bu sorunun cevabını zihnimde aradım ama asla bilemeyecek olmanın verdiği yenilgiyle pes ettim. Gözlerim daha fazla uykusuzluğa dayanamazken gözlerimi kapatmamla kapımın açıldığını işittim.

Yatağın bir tarafının çöktüğünü anlarken alnımda varla yok arası bir dokunuş hissetmiştim.

"Özür dilerim, minik çiçeğim." Karan'ın kısık sesi kulaklarımı doldururken gözlerim daha fazla dayanamamış ve uykuya yenik düşmüştü.

🎶

"Ne işin var lan burada?" Uzaktan gelen sesler beni uykumdan uzaklaştırmaya çalışırken geri uyumak için büyük savaşlar veriyordum.

"Nerede, abi ben uyurgezerim bilmiyor musun? Ben de anlamamışım ki nasıl geldim buraya, tüh!" Miraç'ın oyuncu sesi kulağıma dolarken yine bir uyanamama vakasıyla karşılaşmamak için gözlerimi açtım.

Gözlerimi sırasıyla başımda dikilen Sıraç ve Miraç ikilisine çevirmişken ikisi de ben burada değilmişim gibi benim hakkımda tartışmaya başlamıştı.

"Bu sayılmıyor Miraç efendi! Bu kız ne zaman kendi isteğiyle biriyle uyursa o zaman kazanmış oluruz." Kaşlarımı kaldırırken bunların benim hakkımda iddiaya girip girmediklerini düşünüyordum.

"Sayılmasın zaten abi, ben alacağımı aldım. Bir şey diyeyim mi, hayatımda uyuduğum en mükemmel uykuydu." Miraç bana göz kırpıp ıslık çala çala odadan çıkarken Sıraç arkasından sövüyordu.

Bir dakika, ben gece Miraçla mı uyumuştum? Cidden mi!

Biriyle uyumak benim için sıkıntı değildi fakat hayatım boyunca birisiyle uyumadığım için uyurken yanımdaki kişiyi rahatsız edip etmediğimi bilmiyordum. Umarım etmiyorumdur diyerek Sıraç'a kısa bir günaydın deyip banyoya girdim.

Onlara da ne zaman abi derdim, Tanrı bilir..

Ilık suyla yüzümü yıkarken aklımı dolduran Karan meselesiyle yüzüm düşmüştü. Sanırım bizim Karanla ölene dek meselelerimiz olacaktı.

Bana bulaşana kadar ona bulaşmamaya karar vermiştim fakat mesafemi de korumayı düşünüyordum. Karşımda istemeden geçmişimi deşmiş birisi vardı, beni anlayabilirdiniz.

Odada daha fazla oyalanmadan aşağı inerken yemek odasından gelen seslerle oraya gitmeye başladım. Yemek odasına vardığımda gördüğüm yüzlerle şaşırsam da sakin adımlarla yanlarına gittim.

Deniz abi ve ailesi buradaydı.

"Mila, Nasılsın güzel kızım?" Ahmet amcaya iyi olduğumu belirtip onun nasıl olduğunu sorarken Hâle teyzeye sarılıyordum.

Hayatımı kurtaran insanlardı onlar. Onlara çok şey borçluydum.

"Biz de iyiyiz canım. Vallahi Deniz yeni anlattı olanları. Onu da güzelce azarlayıp seni görmeye gelelim dedik." Ona samimi bir gülümseme yollayıp Deniz abiye döndüm.

Kimseyi umursamadan ağzına börek tıkıyordu.

Bakışları bana dönünce gözlerimi kısarak başımı iki yana salladım. Bu adam seksen yaşına gelse de iflah olmazdı sanırım. Kısa bir süre keyifli sohbetimize devam ederken masaya Karan'ın da gelmesiyle kahvaltıya başlamıştık.

Bir yanımda Sıraç, diğer yanımda Elif Hanım varken karşımdaki Karan'ı saymazsak oldukça rahattım. Tabağım boşaldıkça Elif Hanım'ın çaktırmadığını sanarak koyduğu yemekleri ses etmeden yiyordum.

Üzülmesindi çünkü onu üzmüştüm.

"Mila tuzluğu uzatır mısın bebeğim?" Deniz abiye tuzluğu uzatacakken Sıraç'ın önümdeki tuzluğu sertçe onun önüne koymasıyla biraz daha zorlasa sandalyenin içine gireceğini düşündüm.

"Ee Karan nasıl gidiyor işler, aldınız mı ihaleyi?" Ahmet amcanın Karan'a sorduğu soruyla istemsiz benim de bakışlarım ona dönerken bakışlarımı yakalamasıyla geri önüme döndüm.

"İyi gidiyor Ahmet abi. İhaleyi almamıza az kaldı." Onlar kendi aralarında iş konuşmaya başlarken Elif Hanım'ın tabağıma daha fazla bir şey koymaması için her şeyin harika olduğunu söyleyip doyduğumu belirttim. Yakalandığını anlayıp mahcupça bana bakarken ona içten bir gülümseme sundum. O da bana karşılık verirken gözlerinde gördüğüm parıltı için ona gün boyu böyle gülümseyebileceğimi düşündüm.

Nihayet kahvaltı faslı bitmiş kahvelerle salona geçerken Deniz abinin, benim utanç verici anılarımı anlatmaya devam etmemesi için Tanrı'ya yalvarmaya başladım.

O kitapçıda illaki baş başa kalacaktık, Deniz! Yandın sen oğlum.

Diğerleri yüzlerinde oluşan tebessümle onu dinlerken kafamı yerin dibine sokmamak için zor duruyordum. "Neyse Mila tabii o zaman daha on üç ya da on dört yaşlarında. Daha yeni çalışmaya başlamış yanımızda. Küçük olduğu için sadece kitapları dizmesine izin veriyordum. O da sanırım içerlenmiş bir şeylere, baktım kolileri taşırken sinirli sinirli nefes alıp veriyor. Hayırdır dedim, annem dışında kimseyle çok da muhattap olmazdı o zamanlar. Ellerini beline koyarak karşımda dikildi. Bir de sinirli olduğunu sanarak kaşlarını çatmış bana." Yeniden aklına gelmiş olmalı ki gülerken benim de aklıma gelmesiyle tebessüm ettim.

"Dışarıdaki çocuklar benim burada çalıştığıma inanmıyor, dedi. Sen elime sadece birkaç kitap verdiğin için dalga geçiyorlar. Ben olsam ben de inanmam ki inanmıyorum, ya beni burada doğru düzgün çalıştırırsın ya da bir daha hiç gelmem. Diyerek beni tehdit etti. Ben bana bu kadar uzun cümle kurmasına mı, beni tehdit etmesine mi yoksa bunu çok ciddi bir olaymış gibi anlatmasına mı şaşıracağımı bilemedim tabii. Sonra elimdeki koliyi alıp beni orada sap gibi bırakarak gitti." O sırasıyla anılarımı anlatmaya devam ederken bakışlarım Karan'a takıldı. Düşünceli bir şekilde yeri izliyordu.

İstediği kadar izleyebilirdi. Umrumda değildi. Geçmişimi bana sormadan araştırmadan önce düşünecekti.

Kapının çaldığını duyarken kimsenin ayaklanmamasını fırsat bilerek ben kalktım. Kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle yüzümde gülümseme oluşması bir oldu.

"Hoş geldin." Çağan elindeki poşeti kenara bırakıp saçlarımdan öperken "Hoş buldum güzelim, nasılsın?" İlgiyle kurduğu cümlelerle içim kıpır kıpır olurken onu cevapladım.

Sen o bir şey demese de düşüyorsun ki. Nefes alsa düşüyorsun mesela. Bak şu an da düştün değil mi, biliyoruz malımızı.

"İyiyim, sen nasılsın?" Kolunu omzuma attığında beraber salona varmıştık. İçeridekileri kısaca selamlayıp beni bırakmadan köşedeki koltuğa geçti. Ben de yanında yerimi alırken Karan'ın söylendiğini işitmiştim.

"Deniz'i bitiyor, Çağan'ı başlıyor. Bitmiyorlar amına koyayım, bitmiyorlar. Ürüyorlar sanki." Herkesin içinde kurduğu cümleyle gözlerim şokla açılırken diğerlerinin duymadığını anlayarak rahat bir nefes verdim.

İstediği kadar kudurabilirdi, dedim ya umrumda değildi!

Onlar kendi aralarında bir şeyler konuşurken Çağan'ın saçlarımla oynaması beni iyice mayıştırıyordu. Uykumun geldiğini hissederken Çağan başını eğerek bana bakmış daha sonra da kibar bir hareketle başımı göğsüne yaslamıştı. Yerim rahatken gelen sesle irkildim.

Karan ayağa kalkarken sanırım telefonunu düşürmüştü. Telefonunu cebine yerleştirirken diğerleri önüne döndü. Bize son kez bakıp salondan ayrıldığında cebimdeki telefonumun titrediğini hissetmiştim. Çağan'dan hiç istemeden ayrılarak telefonumu çıkardığımda gördüğüm mesajla sinirli bir soluk verdim.

Karan.

Yalnızca beş dakika bahçeye gelebilir misin, çiçeğim?

Gitmesem vazgeçmeyeceğini bildiğim için Çağan'a susadığımı söyleyerek salondan ayrıldım. Ne konuşacağımızı az çok bildiğim için adımlarımı oldukça yavaş tutuyordum. Bahçeye vardığımda ayakta sigara içen Karan'ı gördüm. Utanmasam geri geri giderek yanına gidecekken geldiğimi görünce elindeki sigarayı söndürerek bana döndü.

"Üzerine neden bir şey almadın Mila?" Sitemle çıkan cümlesiyle ona boş boş bakarken üzerindeki kazağı çıkarıp üstüme giydirdi.

Baklavalar da maş-

Altında kısa kollu vardı, inandınız mı?

Artık konuşması için ona baktığımda suçlu bir çocuk gibi omuzlarını düşürdü. "Ben, biliyorum yaptığım oldukça kötü bir şeydi. Senden habersiz geçmişini deşmeye çalıştım ama sana kalsa bize hiç anlatmazdın ki!" Yine kendini haklı çıkarma çabasını görmezden gelirken sinirleniyordum.

Devam etmesine izin vermeden söze girdim. "İllaki anlatacaktım bir gün Karan! Gerek var mıydı, böyle bir şeye. Çocuk değilim ben, on sekiz yaşında bir bireyim. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu az çok kavrayacak yaştayım. Ne olacaktı, o adamdan bazı şeyleri öğrendiğinde ne olacaktı söylesene? Sen mi öldürecektin o adamı?" Sesimin ayarını artık kontrol edemezken telaşla söze girdi.

"Hayır, hayır ben öldürmezdim. Yani bazı şeyleri derken? Ne gibi şeyler bunlar, ona göre karar vereyim?" Başta telaşla kurduğu cümle, şimdi sorgu dolu ifadelere dönüşürken bu adamın karşısında ne kadar şaşırabilirdim bilmiyorum.

Benim bir şey demeyeceğimi anlayınca devam etti. "Ne desem beni gözünde haklı çıkaramam değil mi?" Yenilgiyle bakışlarını kaçırınca işte ona şimdi hak verdim.

İçimde biriktirdiklerimi hiç düşünmeden dile getirdim. "Bu hep böyle mi sürecek Karan. Sen bir şeyler yapacaksın, ben sana sinirlendiğim için bir şeyler yapacağım ve birbirimizden af dileyeceğiz. Ben böyle şeylere gelemem. Geldiğimden beri bu evde en çok tolare ettiğim kişi sensin ama biraz daha giderse hak etmediğini düşüneceğim." Daha fazla bir şey konuşmaya gerek olmadığını düşündüğüm için bahçeden ayrılırken bahçe kapısına yaslanmış yüzündeki üzgün ifadeyle bizi dinlediği belli olan, Kenan Bey'e rastladım.

Kısa bir süre duraksadıktan sonra sakin adımlarla yanından geçecekken nazikçe kolumu kavradı. "Sizin aranızdakilere bir şey demek bana düşmez. İkiniz de canımsınız benim ama umarım tez zamanda düzelirsiniz. Şimdi beş dakika bana ayıracak vaktin var mı, gül kızım?" Bu adam bana böyle yaklaşırsa tüm vakitlerim onun olabilirdi!

Onun peşine takılırken çalışma odası olduğunu düşündüğüm yere gelmiştik. Masanın yanındaki koltuğa yerleşince ben de karşısına oturmuştum. "Mila, sözümü kesmeden beni dinlemeni istiyorum olur mu?" Başımı sallayarak onu onayladığımda konuşmaya başladı.

"Senin haberini aldığım gün, içimdeki hislere ne tercüman olur bilemiyordum. Öncelikle sağlıklı olman benim için yeterliydi ama üzerine kız olduğunu öğrendiğim zaman sanki dünyalar benim olmuş gibi hissetmiştim. Dünyalar benim olmuştu çünkü o dünyaları zamanında kızıma bahşedecektim. Ben her zaman karısına aşık bir adam oldum. Sonra hepsi birbirinden özel, güzel evlatlarım oldu onlar da annelerine aşık büyüdüler. Ama hep bir yerlerde gördüğüm, kız çocuklarının ilk aşkı babasıdır, hikâyesine inanmak istiyordum. O gün, yani artık bir kız babası olduğumu öğrendiğim gün, oturup hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Başta mutluluktan olduğunu sanmıştım fakat sonra annenin yanına gidip seni nasıl koruyabileceğimi bilmediğimi söyledim. Seni her şeyden sakınıp kollamak istiyordum. Kimse o minik kalbini üzmesin, hep temiz kal istedim. Tanrı şahit, dokuz ayın her günü seninle ilgili hayaller kurmadan uyuyamıyordum. Abinler, amcan, dayın hepsi çok heyecanlıydılar. Hatta çocuk olan abinler ve dayındı ama çocuk gibi davranan bendim resmen." Gözlerinden akan yaşı silip devam ederken benim de gözlerim dolmuştu.

"Son haftalarda girdiğimizde uyuyamıyordum bile. Annenin yanından bir an olsun ayrılmıyordum. Karnına herhangi bir ağrı saptandığında arabayı hazırlayıp hastaneye götürmeye çalışıyordum ama o, dünyaya kaç evlat getirmiş bir anne. Benden daha iyi bilecek tabii. Benim bu hâllerimi gülerek izliyordu. Neyse, tüm bunlar olurken aklımdan çıkan bir şey vardı sanırım. Bir şeye ne kadar değer verip istersen evren onu senden o kadar uzaklaştırır. Bu yüzden miydi,seni bizden uzaklaştırması bilmiyorum ama sen gidince öleceğimi hissettim. Öldüm de ama bu bedenen bir ölüm değildi, bu çok başkaydı. Haftalarca kendimi suçladım. Sen daha dünyaya gelirken seni koruyamamış işe yaramaz adamın tekiydim." Sesi titrediği için derin soluklar alırken artık ben de gözyaşlarımı tutamıyordum.

Akan yaşlarına inat, yüzüne buruk bir tebessüm yerleştirerek ondan aldığım yeşil gözlerini yüzümde gezdirdi. Ağladığımı görünce kaşları kısa bir an çatılsa da sıcak elleriyle gözyaşlarımı silerek devam etti. " Ne için olursa olsun, akmasın bu yaşlar. Seni onca yıl koruyamadım, bunun için çok utanıyorum. Senin yanına yaklaşamama sebebim de buydu. Gözlerinde gördüğüm yaşanmışlıklardan seni koruyamadıktan sonra ne anlamı kalır ki yaptığım babalığın?" Ona haksız olduğunu söylemek için dudaklarımı aralayacakken beni susturup sanki şimdi söylemezse bir daha söyleyemeyeceği şeyi söyledi.

"Sana sarılabilir miyim? Yani eğer istemezsen anlarım ama Karan'a sarılmıştın ya hani. Belki bana da-" Çocuk gibi kendini açıklamaya çalışmasını, hayatım boyunca unutmayacağımı anlayarak ona sarıldım.

Onlar bedenleri kocaman, yürekleri çocuk adamlardı.

Kısa bir süre duraksadıktan sonra o da kollarını bana doladı. Başımın üstünde ardı arkası kesilmeyen dokunuşlarını hissederken derin bir nefes aldığını işitmiştim.

Ona kollarımı daha sıkı doladım.

Hiç olmadığım kadar huzurlu ve güvendeydim. Bir babaya sahip olmak böyle bir şey miymiş? Tanrım neden tüm bunlardan beri mahrum bıraktın..

Bir süre daha Kenan Beyle orada oturup konuştuktan sonra dinlenmek istediğimi söyleyerek yanından ayrılmıştım. Bugün hem Kenan Bey'e hem de Elif Hanım'a atmış olduğum adımlardan sonra kendimi daha iyi hissediyordum. Çünkü farkındaydım, abi takımıyla kurduğum her iletişimde buruk bir şekilde beni izliyordu fakat onların bir suçu yoktu. Onlar yalnızca yürekleri yaralı anne ve babaydı.

Gün boyu odadan hiç çıkmamış biraz bazı şeyleri düşünerek biraz da film izleyerek kendime zaman ayırmıştım. Akşam yemeği oldukça sakin geçmişti ve Karan'ın yokluğunu fark etmiştim. Buna çok fazla kafa yormadan geri odama gelmiş izlediğim filme kaldığım yerden devam etmiştim. Bir ara Çınar da bana katılmıştı, beraber yorum yapmış ve eğlenmiştik. Banyodaki işlerimi halledip artık uyumam gerektiğine karar verince bilgisayarı kapatmadan hemen önce gözlerim tarihe kaymıştı.

22 Ocak.

Yarın 23 Ocak'tı.

Hatta birkaç dakika sonra 23 Ocak'tı. Hayır, bugün benim doğum günüm değildi.

Bugün benim ölüm günümdü. Bazılarına göre normal, bazılarına göre hüznü ya da mutluluğu andıran bu tarih: Benim ölüm günümdü. Bana hatırlattığı şey buydu.

Umut, çok acıdı mı canım. Mutlu musun orada? Ben böyle gülümserken bana kızmıyorsun değil mi?

🖤

Umarım beğenmişsinizdir..

ŞARKI BIRAKIR MISINIZ BURAYA, RİCA ETSEM. BEN İFLAH OLMAZ BİR BAĞIMLIYIM DA DAMARDAN YENİ ŞARKILAR ALMAM GEREKLİ.

Kahraman Deniz- Son Durağın 🎶 ( Yeni çıkmış bu aşık oldum)

Tatiliniz nasıl gidiyor bu arada? Ben hep inek bir öğrenci olduğum için yarı çalışarak yarı bir şeyler izleyerek geçirirdim. Siz nasıl geçiriyorsunuz?

Bir önceki bölümde sizin kafanıza silah dayatmam dolayı- Şaka, artan yorumlar beni çok mutlu ediyor. Hayatım cidden böyle bok yolunda gibi bir şey ve burası bana iyi geliyor. Keşke daha önceden yazsaymışım diyorum. Hevesle yorumlarınızı okuyup cevaplıyorum. Sanırım uzun zaman en sevdiğim aktivite bu olacak!

Ay bir hafta koronadan dolayı yattığım için haftaya ders çalışmaya geri dönmem gerekiyor, aranızda var mı benim gibi yks mağdurları gelin sarılalım :(

DİĞER BÖLÜM MUSLUKLARI AÇIYORUZ BU ARADA..

Continue Reading

You'll Also Like

111K 6.5K 23
^Hayattı büyük bir planla altüst olan ailesinden ayırılan bir kızın hikayesi.^ ❗Ilk kitabımdır❗
1.1M 55.8K 45
17 yılını yetimhane köşelerinde geçiren Bulut,ailesi olduğunu öğrenirse ne olur ? Bulut,yıllar sonra gelen ailesini affedebilecek miydi ? Ya da abile...
90.9K 4.1K 24
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
1.6M 105K 51
Aden Mila. Deli dolu, hayatı yaşamayı seven on altı yaşında bir genç kız. Yıllar önce bir intikamın kurbanı olduğunu öğrendiğinde, gerçek ailesine al...