Ben Kimim

By maximillianwagnerr

628K 38.7K 6.8K

"Geçimsizim bugünlerde Kimsesizim bu yerlerde Değersizim bu ellerde Gölgesizim her gün her yerde.." Kulakları... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Final.

12

21.8K 1.4K 161
By maximillianwagnerr

Bir gün önce

Karan Akyazılar'dan

Derin bir nefes vererek masanın üzerinde resmi ters çevirdim. Yaklaşık iki saattir çerçeveye yerleştirdiğim resme bakmaktan önümdeki dosyalara odaklanamamıştım.

Kısa bir süre sonra, kendi kendime kızıp resmi geri kaldırdım. Yıllar sonra elimde ultrason fotoğrafından başka resim vardı, tabii ki bakacaktım! Bir de kaldırıyordum.

Kendi kendimle büyük münakaşalara girmişken kapının çalınmasıyla resmi geri indirdim.

Kimse onu görmesindi!

Sokaktan geçen herhangi biri görüyor Karan ama sen bilirsin tabii.

Düşüncelerime göz devirirken müsait olduğumu belirterek kapıyı çalan kişinin içeri girmesini bekledim. Yakın arkadaşlarımdan biri olan Cihangir, ağır adımlarla içeri geçip önümdeki koltuğa yerleşince önce elimde tutup ters çevirdiğim çerçeveye, daha sonra bana baktı.

"Aradığın adresi bulduk sonunda. Sır gibi saklamışlar, birkaç adamı gözden çıkarmak zorunda kaldık bunun için." Kısa bir süre duraksayarak devam etti. "Mila'dan şüphelenmesem onu ancak bir ay sonra bulabilecekmişiz, şaka gibi. Bu işin arkasında kimin olduğunu hâlâ bulamadınız değil mi?" Ona başımı sallarken verdiği adresi alarak ayaklandım.

Bir şeyler öğrenebileceğim tek adresti burası.

"Seninle gelmemi ister misin, abi? Belki yardımcı olurum." Gerek olmadığını belirterek yardımı için kısa bir teşekkür ettim ve şirketten ayrıldım.

Aracı hedefe doğru süratle sürerken aklımda yalnızca o vardı.

Aklımda, fikrimde oydu.

Bu birkaç haftada ikimizde birbirimizi sinirlendirmekten başka bir şey yapmıyorduk. Tatlı sinirlendirmeler olsa da böyle anlaştığımızı fark etmiştim. Onu her düşündüğümde olduğu gibi buzdan suratımın maskeleri erimiş, yüzümde bir gülümseme oluşmuştu.

Aklıma ateşlendiği günkü hâli gelince kaşlarım derinden çatılmış direksiyonu daha sıkı kavramıştım. Nihayet aradığım yere gelince hızlı adımlarla araçtan inip gündüz vakti uyuyan güvenlik görevlisine göz devirdim.

Bunlar her işi böyle mi yapıyordu! Çocuk koruyordu burası çocuk, korkuluk değil.

Yetimhanenin kapısından içeri girdiğimde gördüğüm ilk kişiye müdür odasının yerini sorarken aldığım cevapla adımlarımı oraya yönlendirdim. Kapının önüne geldiğimde saygıyı üzerimden indirmeden kapıyı çalarak bir müddet bekledim. Beklediğim cevap geldiğinde sakin adımlarla içeriye geçip bakışlarımı koltukta oturmuş ellili yaşlarının sonunda olduğu belli olan kadına diktim.

Ayağa kalkıp düğmesini iliklemesini izlerken bu kadından güzel enerjiler almadığımı şimdiden hissetmiştim. "Hoş geldiniz Karan Bey, bir şeyler ikram edelim ister misiniz?" Gözlerim her hareketini radarından geçirirken bir şey istemediğimi söyleyerek karşısında dikildim.

"Elfida Mila Akyazılar." Yüzünde korku dolu bir ifade oluşurken gözlerimi kısarak devam ettim. "Ya da Altan dersem daha çabuk tanırsınız, değil mi?" Ondan bir cevap beklercesine yüzüne bakarken hızla başını salladı. Devam ettim. "On sekiz yılını burada geçirmiş kız çocuğu. Benim kardeşim, Akyazılar'ın tek kız veliahtı. Onun hakkında her şeyi tam şu an bana döküyorsunuz, derhal!" Ses tonum yüksek değildi fakat yüksek olsa bu kadar etki bırakmayacağından eminim.

İçim hiç rahat olmasa da her gece kendimi yemekten uyuyamıyordum. Bıraksak yıllar boyu bize anlatmayacağının farkındaydım fakat ben daha fazla dayanamamıştım.

Özür dilerim minik çiçeğim.

Kadın'ın ağzını açıp kapayışını izlerken çok fazla sabrımın kalmadığını anlamıştım. "Konuş." Tıslarcasına kurduğum tek kelime, tek cümleyle bakışlarını benden kaçırıp konuşmaya başladı.

"Onu bize hiç kimse getirmedi. Kapımızın önüne küçük bir kağıtla bırakmışlardı. Kağıtta da sadece kimlik vardı, bu kadar." Doğru söyleyip söylemediğini anlamak için her hareketini takip ederken bu konuda doğru söylediğini fark edip dinlemeye devam ettim. "Ben çok fazla bir şey bilmiyorum Karan bey. Buradaki her çocuk gibiydi işte Elfida Mila'da. Biz herkese eşit bir şekilde davranır ve ilgileniriz." İşte şimdi doğru söylemediğini anlamıştım.

Tepkimi ölçmek adına yüzüme baktığında hiçbir şey göremeden önüne döndü. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp konuştum. "Herkese eşit davranır ve ilgilenirsiniz demek müdire hanım?" Telaşlı bir ifadeyle başını sallayışını izledim. "Burada yıllardır neler döndüğünü bulmak iki saniyeme bakar. Biliyorsunuz değil mi? Ya tam şu an her şeyi bana dökersiniz ya da kendinizi parmaklıklar ardında bulursunuz." Belki iki saniye içinde bulamazdım ama bu kadının anlatsa da anlatmasa da parmaklıklar ardında olacağına emindim.

"Ben, ben yapamam ama isterseniz buranın bir görevlisi vardı. O her şeyi daha iyi bilir. Benim olmadığım zaman çocuklarla o ilgilenirdi. Size adresini verebilirim." Karşımda küçülmüş ve kendini açıklamaya çalışan ifadesine iğrenir bir şekilde bakarak başımı salladım. "Rasim Tan." Bana isim ve bir tane adres verdiğinde ona son tehditlerimi savurarak beni boğan bu yerden ayrıldım.

Burada beş dakika durmak bile beni boğarken ömrünün çoğunu burada geçiren küçük çocukları düşünemiyordum. Miniğim buraya nasıl dayanmıştı?

Araca yerleştiğimde çalan telefonumu umursamadan yeni hedefime doğru yol aldım. İçime her saniye çöken kötü hisle ayağımı daha çok gaza basıyor ve şu sikik yere hemen varmak istiyordum.

Kimin aradığına bakmadan meşgule atarken araçtan inerek geldiğim yere baktım. Etrafta bir tane gecekondu tarzı evden başka bir şey yoktu. Adımlarımı oraya yönlendirirken sert vuruşlarla kapıya vurmaya başladım.

Yaklaşık on dakikadır, içeriden ses seda gelmezken salak müdirenin beni kandırdığını düşünüyordum ki arkamı döner dönmez kapının açıldığını işittim. Yönümü tekrardan oraya çevirdiğimde ellili yaşlarında, sarhoş olduğu buradan bile belli olan adamla karşılaştım. Beni gördüğünde yüzünde oluşan korku dolu ifadeyle kapıyı kapatmaya yeltense de hızla ondan önce davranarak adamı da alıp içeriye geçtim.

İşte şimdi benden kurtuluşu yoktu.

''Sen kimsin?'' Dilinin dolanarak kurduğu cümleyle bu ayyaşın benim işime yaraması için dua etmeye başlamıştım.

Ellerimi ceplerime yerleştirip az sonra olacakları bilmeden sakin bir şekilde karşısında duruyordum. ''Benim kim olduğuma sen karar vereceksin. Amacım olay çıkarmak değil, bana aradığım cevapları vermeni istiyorum.'' Ona şu anlık zarar vermeyeceğimi anlamış olmalı ki rahatça köşedeki koltuğa yerleşip eline içki şişesini aldı.

''İyi. Ne soracaksan sor git. Senin gibilerle benim ne işim olur, onu da bilmem ya!'' Bana ayık kafayla cevap verebilmesi için elindeki şişeyi alıp kenara koydum. Bakışları bana dönerken sabırsız olduğumu belli eden bir ifadeyle konuşmaya başladım.

''Atayurt caddesindeki yetimhane, yıllardır orada çalıştığını biliyorum. Şimdi vereceğim isimle ilgili ne biliyorsan dökül.'' Muhtemelen hemen buradan gitmemi istediği için beni onayladı.

''Elfida Mila Ak- Altan.'' Yüz ifadesinin anbean değişimini izlerken yerimde dikleştim. Yüzünde hiç hoşuma gitmeyen bir gülümseme oluştu.

''Minik Elfida demek. Yaşıyor muydu o ya, ben yaşananlardan sonra yaş-'' Hırsla yakasına yapışırken bu orospu çocuğunun ne saçmaladığını düşünmeye başladım.

''Ne diyorsun lan sen! Ne yaşananları it herif?'' Yüzündeki pis sırıtmayı bozmadan beni süzdü. ''Neyi oluyorsun sen onun? Yoksa yıllardır bana vermediğini sana mı verdi, oysaki ne çok uğraş-'' Bu sefer sözünü, yakasına yapışmam değil yüzüne yediği yumruk kesmişti.

Hayır, hayır bu adam gerçek değil. Tanrım birazdan minik çiçeğim gelecek ve beni uyuz bir şekilde bu rüyadan uyandıracaktı.

Kurduğu her cümleyle kafayı yediğimi düşünürken aklıma gelen ihtimallerle ellerimin titremeye başladığını hissediyordum. ''Ne sikimden bahsediyorsun, seni burada gebertmeden bana her şeyi anlat.'' Çok yanlış kişiden medet umduğumu anlamama az bir zaman kalmıştı.

''Neyi duymak istiyorsun? O piçler yüzünden kaç yıl hapis yattım haberin var mı? Ama bir daha olsa bir daha yapardım.'' Tam sinirle üzerine atlayacakken dış kapının çalınmasıyla ona döndüm. Dışarıdakilerin bizi rahat bırakmayacağını anlayarak son kez önümdeki puşta döndüm. Parmağımı tehditkâr bir şekilde sallayarak son sözlerimi söyledim. "Bu iş burada bitmedi. Yarın yine geleceğim, sakın yanlış bir şey yapmaya kalkma it herif!" Sinirle orayı terk ederken o anın, bu adamı son kez gördüğüm an olduğunu sonradan anlamıştım.

🎶

Mila'dan devam

Ellerimdeki titremeyi durduramazken Rasim denen adamla Karan'ın ne alaka olduğunu çözmeye çalışıyordum.

Merdivenlerden gelen sesle hepimiz oraya döndüğümüzde Karan çok sakin bir şekilde önce polis memurlarına sonra annesine baktı. "Ne oluyor burada?" En öndeki memur, elindeki rozeti Karan'a gösterirken konuştu.

"Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor, Karan Bey. Daha fazla zorluk çıkartmayın lütfen." Polis memurunun sıkılgan sesini duyan Karan sorgularcasına onlara bakarken memur, Elif Hanım'a yaptığı açıklamayı ona da yaptı.

Yemin ederim, aynı şeyleri tekrar hissettim.

"Rasim Tan'ın ölümü ile suçlanıyorsunuz Karan Bey." Karan polisleri duyduğunda duraksarken geldiğinden beri ilk kez bakışları bana döndü.

Beti benzi atmış yüzümü süzdü bir süre. Rahatlamam için gözlerini açıp kaparken polis memuruna geleceğini belirtip telaşsız adımlarla önümde durdu. Yüzümü kavrarken endişe dolu gözlerle onu izliyordum. "Korkmuyorsun değil mi?" Korktuğumu açık bir şekilde belli ederken sesimi çıkarmadım.

Alnıma ufak bir öpücük kondurup geri çekildi. "Bana inanıyorsun değil mi, yavrum?" Ona istemsiz bir şekilde başımı sallarken sanki omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi nefesini verdi. "Pekâlâ, endişe etmeni gerektirecek bir durum yok. Ufak bir yanlış anlaşılma olmuş, halledip geleceğim. Tamam mı?" Onay beklercesine bana bakarken içim hiç rahat olmasa da onu onayladım.

Bana son kez bakarak evden ayrıldığında diğerlerinin de çoktan geldiğini fark etmiştim. Polis memurları onu götürürken bileklerine taktıkları kelepçeyi görmemek için başımı diğer tarafa çevirdim. Sol gözümden düşen yaşı, elimin tersiyle silerken Karan'ın o adamı nereden tanıdığını düşünmeyi bırakmıştım.

Tek isteğim böyle bir şey yapmamış olmasıydı. O adam onun ellerini kirletmesine, hayatını mahvetmesine bile değmezdi ki.

Tanrım, yalvarırım o adam benden birini daha almasın.

Yine kendi kendimi kötü düşüncelerle doldurmaya başlarken omzuma birinin dokunmasıyla başımı kaldırdım. Alparslan destek olurcasına omzumu sıvazlarken konuştu.

"Karan bunu da atlatacak, ona inandığını görebiliyorum. Öyleyse neden böyle endişe dolusun küçük?"

Şu an burada ona, öldürmekle suçlandığı adamın normal biri olmadığını anlatamayacağım için dolu gözlerimi ondan çekip omuz silkmekle yetindim.

Kısık sesli gülüşünü duyarken bakışlarım ellerindeydi. "Karanla anlaşamadığınızı düşünüyordum. Oysaki şu hâline bak. Onun için ağlayacak mısın?" Beni yumuşatmak için çıkan alaylı sesiyle kaşlarımı çatarak ona baktım.

"O benim abim!" Gerektiğinden fazla yüksek çıkan sesimle diğerleri de bize dönerken Alparslan'ın yüzünde muzip bir ifade oluştu.

Kendi içimde onu kabul ettiğimi ilk kez dışarıya vurmam, beni utandırırken hâlâ çatık kaşlarla Alparslan'a bakıyordum. Yandan gelen sesle bu sefer ikimiz de oraya dönerken Aslan Bey, keyifli bir ifadeyle bizi izliyordu.

"Yeğenimi kızdırma Alp! Oğlum demem ayağımın altına alırım bak." Ciddi olmadığını bilsem de dudağımın kenarını hafifçe kıvırarak yeniden Alparslan'a döndüm. Babasına gülüp bana döndüğünde yanağımdan makas alarak odayı terk edişini izledim.

Sanırım Karan'ı beklemekten başka yapacağım bir şey kalmamıştı.

🎶

"Güzelim, biraz sakin olur musun artık? Otur şimdi yerine, başımı döndürdün." Bu Miraç'ın beni sayamadığım kaçıncı uyarışı olurken onu sallamadan odayı turlamaya devam ettim.

Saat gece birdi ve Karan hâlâ gelmemişti! Sıraçlar da her saat başı birazdan geleceğini söyleyip beni kandırıyorlardı. Bu sefer kandırma sırası Çağan'a geçmiş olmalı ki ağzını açmadan onu susturdum.

"Yeter Çağan, gelecek cümleyi biliyorum. Çocuk muyum ya ben, saat başı sırasıyla kandırıp duruyorsunuz beni!" Oldukça küskün çıkan sesimle camla örülü duvarın kenarına geçip kollarımı göğsümde birleştirdim.

Kenan ve Aslan Bey'de Alparslan'dan sonra çıkmış ve gelmemişlerdi. Şimdi de kimse telefona bakmadığı için meraktan kuduruyorduk. Aklıma her seferinde Karan'ın gerçekleri öğrenip onu öldürdüğü düşüncesi gelirken nefes alamadığımı hissediyordum.

Gerçekleri öğrenmiş olamazdı değil mi, o zaman böyle sakin kalamazdı gün boyu. Yemekteki ve sonraki tavırlarını düşündüğümde sadece ara sıra dalgın olduğunu fark etmiştim, o kadar.

"Kız, küstün mü bize? Ama sen de bizi anla abiciğim. Her şeyde böyle stres yaparsan hasta olursun." Miraç'a dönmeden onu dinlerken ona da hak veriyordum ama onlar bazı şeyleri bilmiyordu ki.

Benden cevap alamayınca pes etmiş olmalılar ki bir süre sessizce bekledik. Sessizliği bozan birinin çalan telefonu olurken eş zamanlı olarak kapının da çalmasıyla hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Hızla kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm yüzlerle yüzüm düşmüştü.

Bakışlarımı Kenan Bey'de durdurup "Karan gelmedi mi?" Diye sorarken onun cevabını duyamadan arkadan gelen sesle oraya döndüm.

"Geldim." Tek kelimesi içime su serpip içimdeki tüm kötü hisleri alırken kimseyi umursamadan koşarak yanına gittim.

O an zaman, mekân kavramı umrumda olmaksızın düşünsem yapamayacağım şeyi yaptım ve Karan'a sarıldım.

Abime sarıldım.

🖤

AY ARKADAŞLAR YORUM YAPIN YORUM, VALLAHİ KİTAP İÇİN DEĞİL KENDİM İÇİN DİYORUM YA. CANIM SIKILIYOR SİZLERLE KONUŞMAK EĞLENCELİ OLUYOR :)

Bu arada ben anne, babayı hikâyeye az katmışım bu beni rahatsız etti. Onları da katarım artıkın.

Bu bıraktığım şarkıları da dinlemediğinizi biliyorum ama olsun.

Deyim Yerindeyse- Bir Ben Yabancı 🎶

Continue Reading

You'll Also Like

1.4K 207 42
Bir baba kızını öldürmek ister miydi? Onu yakmak, ona zarar vermek, onun işkence görmesini sağlamak... Bunun yapılmasına bir ülke şart koyduysa ve bu...
95.2K 54 1
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
3.7K 1.2K 24
Savaş hem annesiz hem babasız kalmıştı. Hiç bir şey hatırlamıyordu. Peki sizce her şeyi hatırlayacak mı? O zaman hikayeme bekliyorum sizi. Çalınması...