Ben Kimim

maximillianwagnerr tarafından

600K 37.1K 6.5K

"Geçimsizim bugünlerde Kimsesizim bu yerlerde Değersizim bu ellerde Gölgesizim her gün her yerde.." Kulakları... Daha Fazla

1
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Final.

2

31K 1.6K 191
maximillianwagnerr tarafından

" Olacak iş değil. Hangi vicdansız böyle bir şeyi yapabilir, aklım almıyor. Düşmanının bile el kadar çocuğunu, ailesinden ayırmaya yüreğin el vermez yahu!"

Önümdeki kahveyi yudumlarken bir yandan da insanların hakkında çok fikrim olmadığı bir konu hakkında hararetli bir şekilde tartıştıklarını dinliyordum. Konuyu bilmiyordum lâkin az önceki amcanın dediğine bakacak olursam, bayağı derin bir konuydu.

"Kerim sesi aç oğlum, haberde Akyazılar var!" Garson çocuk adamın dediğini onaylayıp sesi açarken benim de bakışlarım televizyona kaymıştı.

" Kenan bey, yıllardır yasını tuttuğunuz kızınızın yaşıyor olduğu doğru mu, efendim?" Gazeteci mikrofonu dik duruşuna rağmen oldukça çökmüş adama tutmaya çalışırken adamın arkasından birkaç kişi daha gelip gazetecileri uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Gazeteci adamdan ümidi kesmiş diğerlerine yönelmişti. " Aslan Bey, siz bu konu hakkında bir açıklama yapacak mısınız? Ölü bil-" Gazeteci sözlerini devam ettiremeden arkada bir kargaşa çıkmaya başladı. Oldukça sinirli görünen bir adam, bir tane gazeteciye kafa atarken şaşkınlık nidaları kopmaya başlamıştı. Yayın aniden kesildi.

"Acıları olan adamlara sorulacak sorular mı bunlar ulan." Kafede yeniden tartışma sesleri başlarken bakışlarımı televizyon ekranından çekip saate baktığımda öğle saatinin bitiyor olduğunu görüp kafeden ayrılmıştım.

Kitapçıdan içeri girdiğimde, Deniz abiyle Cihangir denen adamın derin bir konuşma içerisinde olduğunu gördüm. Montumu çıkarıp askılığa asarken yeni gelen kolilere yönelip kitapları çıkarmaya başladım.

"Sıraçlar nasıl?" Deniz abinin sorduğu soruyla can sıkıntısından onları dinlemeye başlamıştım.

"Nasıl olabilirler Deniz. Adamların yıllardır neler çektiğini az çok biliyoruz ve bizim bildiklerimiz onların çektikleri yanında koca bir hiç." Derin bir nefes aldı. Sırtımda bir çift göz hissederken konuşmaya devam etti. " Herkes harap olmuş durumda. Dün Karan gazetecilere saldırmış. Saçma sapan sorular sormuşlar."

" Arama işleri nasıl gidiyor peki, bizim yardım edebileceğimiz bir şey var mıymış?" Deniz abinin üzgün çıkan sesiyle aklım az önce kafede duyduğum konuşmalardaydı. Aynı aileden mi bahsediyorlardı?

"Sanmıyorum. Koskoca Aslan ve Kenan Akyazılar, biliyorsun yıllardır pes etmeden aramışlardı zaten. Şimdi ise yeniden gece gündüz aramaya devam ediyorlar. Her yere haber etmişler, yurt içi ve yurt dışı."

Onlar bir süre daha konuşurken önümdeki kolileri bitirmiş ve biraz kitap okumak için yukarı kata çıkmıştım. Kitaba odaklanamadığımı fark edince telefonumu elime alıp sabahtan beri zihnimi kurcalayan şeyi araştırmaya koyuldum.

Akyazılar kimdir?

Ne yapayım merak etmiştim..

Bulduğum ilk haber sitesine tıklayıp okumaya başlamıştım. Uzun uzun zenginlik ve ülkede ne kadar tanınıp köklü olduklarını bahsetmelerine karşın göz devirirken bakışlarım bir paragrafta takılı kaldı.

Kenan ve Elif Akyazılar'ın, 2003 tarihinde bir kız çocuğuna sahip olduğu haberi tüm aileyi sevinçle doldurup büyük bir beklentiye sokmuştu. Akyazılar ailesinde ilk kez bir kız çocuğu yer alacaktı. Haberi alan Aslan Akyazılar, küçük yeğeni için hazırlıklara herkesten önce başlamıştı. Aylar birbirini kovalarken tarih 27 Eylül 2003'ü gösterdiğinde tüm sülalenin ağzı kulaklarındaydı lâkin tüm bu bekleyişlerin sonu acı bir hüzünle sonuçlanmıştı.

Akyazılar'ın küçük meleği Elfida Akyazılar, doğumdan bir saat sonra hayata gözlerini geri yumdu.

Okuduğum cümlelerle içimden bir hüzün dalgası geçerken bebeğin aslında yaşadığını yansıtan haberleri düşündüm.

Tüyler ürpertici bir olaydı. Aileyi düşünemiyordum bile. Umarım en yakın zamanda küçük bebeklerine kavuşurlardı.

Kızın isminin ve doğum tarihinin benimle aynı olduğunu fark etmiştim. Bu yeniden beni ailemi düşündürmeye sürüklerken arkamdan gelen sesle birlikte hızla ayağa kalktım.

"Hey! Sakin ol. Korkutmak istememiştim, küçük." Cihangir'e sorgulayan bakışlarımı yöneltirken gözlerini üstümden çekmeden sırtını kitaplığa yasladı. "Asla söz dinlemiyorsun değil mi?"

Yüzünü incelerken sorduğu soruyu düşündüm. " Neden bahsediyorsun?"

"Dün seni uyarmama rağmen o parka gittin. Sence de küçük bir kıza göre fazla cesaretli değil misin, hım?" Kurduğu cümlelerin iyi niyetli olduğunu hissetsem de bu adam benim sinirlerimi geriyordu.

"Senin beni uyarman benim için hiçbir şey teşkil etmiyor. Hem küçük kız deyip durmasana bana! On sekiz yaşındayım ben." Şu ana kadar insanlara karşı kurduğum en uzun cümleleri, bu adama kurduğuma inanamıyordum.

Yüzünde alaylı bir ifade yer edinirken gülümsedi. "Oldukça büyükmüşsün kusuruma bakmazsın artık, küçük." Bozulan ifademi inceleyip devam etti. "Sizin şu inatlarınız yüzünden aileniz ne kadar üzülüyor haberiniz var mı? Pekâlâ ergenlik çağ-" daha fazla saçma düşüncelerini duymamak için sözünü sinirle kestim.

"Olmayan ailem benim için üzülemez, kes şunu ve seni ilgilendirmeyen hayatlara burnunu sokma." Tıslarcasına kurduğum cümleyle duraksarken daha fazla burada bulunmak istemediğim için aşağı indim. Zaten çıkış saatimin yaklaştığını görünce montumu giyip çıkışa yöneldim.

"Elfida, istersen seni ben bırakayım. Hava kötü görünüyor?" Deniz abinin tüm iyi niyetini göz ardı edip hızla yanına yaklaştım. Ateş saçan gözlerimle ona bakarken o da yaptığı hatayı fark edip gözlerini yummuştu.

"Bir küçücük Elfida varmış,
Babası onu çok yalnız bırakmış. Ahahahaha.." Anıların zihnime dolmasına bu defa izin vermemeye gayret gösterdim.

O anılarımı bilmezdi, hiçbir şeyimi kimse bilmez; bilemezdi. Yalnızca Mila demesi gerektiğini söylerdim herkese.

"Mila çok üzgünü-" Onun sözünü kesip önemli olmadığını söyleyecekken arkamızdan gelen sesle başımızı oraya çevirdik.

"Elfida mı, ismin Mila değil miydi?" Sorgulayan bakışları üzerimizde gezinirken yukarda dediklerinden dolayı boş bakışlarımı ona çevirdim. Bakışları bana dönünce gözlerini kaçırıp Deniz abiye baktı.

Kuruyan dudaklarımı ıslatıp cevapladım. Derhal burayı terk etmek istiyordum. " İki ismim var ama sen tek ismim olduğunu bil. Hatta sen hakkımda hiçbir şey bilme." Alaylı bir gülüş sergilerken gözlerinde gördüğüm pişmanlığı es geçerek oradan ayrıldım.

🎶

Açtığım müziğin sesiyle gök gürültüsünün sesini baskılamaya çalışırken bir yandan eşlik ediyordum.
"Ağlayarak başladığın bu yolu, ağlatarak bitireceksin." Derin bir nefes alıp şarkı bitene kadar devam ettim.

Hayır, gök gürültüsünden korkmuyordum. Benim korkum bazı şeylerin zihnime düşüreceği anılardı. Bir şeylerden korkmamayı öğrenmeye çalışmıştım hep çünkü biliyordum ki hayatım boyunca her daim yalnız olacaktım.

Bir şeylerden korkmamalı, savaşmalıydım aksi takdirde yaşama tutunamazdım.

Gök gürültüsü dinmiş kendini yağmurun kollarına bırakmışken zihnim kapısını çalan anılarla daha fazla dayanamayıp içeriye buyur etmişti.

"Dün bulutlar bağıydığı için babamla beyaber uyudum. Biliyor musun, bana çokk güzel biy masal anlattı. Sana da anlatayım mı Sedef?"

Küçük kız ön sırasında oturan kızları izlerken konuşan kıza karşı göz devirdi.

Bulutlar bağırmazdı, buna gök gürültüsü deniliyordu. Tanrı aşkına, bu kız neden bebek gibi davranıyordu! Onlar artık on yaşındalardı, yani yetimhanedeki çirkef müdürün dediği gibi kocaman olmuşlardı.

Kız masalı anlatırken önündeki boş kağıda bir şeyler çizmeye başladı. Kendi uzun zaman fark etmese de yaşına göre oldukça yetenekliydi Mila. Önündeki kağıdın birden çekilmesiyle hızla başını kaldırıp kağıdı çeken kıza baktı. O anlam veremese de bu kız onunla hep uğraşıyordu.

"Neden kağıdımı izinsiz alıyorsun!" Hafif kızgın çıkartmaya çalıştığı sesiyle çatık kaşlarıyla karşısındaki kıza baktı.

" Sana ne, ver şunu öğretmenime göstereceğim. Eminim çok beğenecek." Kız hızla yanından ayrılırken bir süre bekleyip peşinden gitmeye başladı. Koridora çıktığında kızın kendi resmini öğretmene gösterdiğini gördü. Yanlarına gidecekken öğretmenin oradan ayrılıp gittiğini fark etti. Kız da yanına varmıştı.

" Bu resmi senin çizdiğine kimse inanmazdı, hıh. Hani senin anne ve baban yoktu. Bu resmi kim için çizebilirsin ki. Bu artık benim resmim, canım anne ve babama vereceğim. Çekil şuradan" Küçük kızı itekleyip giderken Mila ona ilk kez hak vermişti.

Belki de resmini almasından çok haklı olması yakmıştı canını.

🎶

"Bu gözler yanlış mı görüyor, yoksa Mila Hanım geç mi kaldı?" Koştuğum için nefesimi düzenlemeye çalışırken girer girmez Deniz abiden duyduğum alaylı cümleyle göz devirdim.

"Abi sen de hep bugünü beklemiş gibisin!" Hafif sitemli çıkan sesimle ondan ses gelmeyince montumu askılığa bırakıp arkamı döndüm. İçeride tanımadığım iki kişinin daha olduğunu fark edince bakışlarımı onlara değdirmeden tanıdık simaya baktım.

Evet, evet o. Cihangir denen adam! Ben burada çalıştığım hâlde daha az buradaydım be.

Yeniden Deniz abiye döndüğümde donduğunu gördüm. Hâline anlam veremezken konuştu. "Mila, bana abi dedin. Bana abi dedi!?" Deyip kahkaha atmaya başlayınca diğerleriyle birlikte ona garip bakışlar atıyorduk.

Hızla yanıma gelip saçlarımı karıştırırken " Bir gün beni abin olarak kabul edeceğini biliyordum." Ona şaşkın şaşkın bakarken yanağımdan makas alıp keyifle devam etti. " Abisinin güzeli."

" Saygı gereği diyorum Deniz abiciğim, sen çok yanlış anlamışsın olayı." Ona göz kırparak diğerlerine döndüm. Onların dün araştırdığım Akyazılar'ın çocuklarından ikisi olduğunu fark etmem beni duraksatırken renk vermeden kısaca baş salladım.

Yaşça diğerinden küçük olan çökmüş ve kızarmış gözlerini bir süre yüzümde gezdirip önüne dönmüşken diğerinin bakışlarını benden çekmemesi rahatsız etmişti. Burada daha fazla bulunmamam gerektiğine karar vermişken yine o sesi duydum.

Evet, evet doğru bildiniz. Cihangir denen adamın mükemmel ötesi sesi!

"Bana selam sabah yok mu, küçük?" Ona verebileceğim en iyi cevabı verip boş gözlerle baktıktan sonra yanlarından ayrılıp üst kata çıktım.

Kendimi rafları düzenlemeye kaptırmışken birden elimdeki kitabın çekilmesiyle tüm kitaplar devrilmeye başlamıştı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Bu bir rüya, Mila. Derin nefes al. Evet, böyle.

Gözlerimi açıp bu hainliği yapan şeref yoksununa döndüğümde tahmin ettiğim kişi olduğunu gördüm.

Bu adamın derdi neydi bilmiyorum fakat artık gerçekten sabrım taşmıştı. Hayatımın her anında sebepsiz yere bana bulaşan insanlarla uğraşmaktan bıkmıştım.

"Sen!" Sinirle üzerine doğru yürürken yüzünde eğlenen ifadeyi görmemle sinirlerim iyice gerilmiş ellerim titremeye başlamıştı.

Ağzını açıp konuşacakken lafları ağzına tıkayıp artık konuşmam gerektiğine karar verdim. Sıra benimdi. Konuşma hakkım vardı ve konuşmalıydım.

Konuşma hakkınız vardı ve konuşmalıydınız. Hiç kimsenin ne olursa olsun, hiç kimsenin sizi susturmasına, konuşma hakkınızı elinizden almasına izin vermeyin.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Sesim tahmin ettiğimden daha fazla çıkarken hiçbir şeyi umursamadan konuşmaya devam ettim. "Ne derdin var oğlum senin benimle, söylesene. Ne yapmış olabilirim sana. Uğraşma benimle demedim mi? Git kendine eğlenecek başka biri bul." Merdivenlerden sesler duyarken derin bir nefes aldım.

"Yanlış-" Devamını bildiğim sözlerini keserek devam ettim. "Yeter! Yeter tamam mı, önce gelip ailesi olmayan beni, ailesini üzen ergen kız kılıfına soktun. Sonra gelip hiçbir bok olmamış gibi benimle eğlenmeye çalışıyorsun. Beni eğlencelerine yem olarak kullanamazsın, anladın mı?" İşaret parmağımı göğsüne bastırırken fısıldadım. "Bu sefer olmaz, izin vermem." Sinirden titreyen ellerimi ondan çektim ve geldiklerini fark etmediğim diğerlerini gördüm.

Bir bunlar eksikti amk!

"Elfida-" Deniz abinin hareketi, her şeyin üzerine şaka gibi gelirken deli gibi kahkaha atmaya başladım.

Sinirlerim bozulmuştu.

Hayır, sinirlerimi bozmuşlardı.

Kahkaham yavaş yavaş sönerken bu defa yavaşça gözlerimin dolduğunu hissettim.

Toparlan Mila, toparlan. Burada olmaz hadi kızım.

Etrafımda bana endişeyle bakan bakışları umursamadım. Nefesimin daraldığını hissederken yeni bir krize kucak açmış olduğumu fark ettim. Derin nefesler almaya başlarken yanıma yaklaşan birilerinin olması beni daha da telaşa soktu ve telaşlı sesleri umursamadan kararan gözlerimi yumarken harelerim bir çift kara gözlere takıldı.

🦋

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

7.2M 417K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
1.1M 55.8K 45
17 yılını yetimhane köşelerinde geçiren Bulut,ailesi olduğunu öğrenirse ne olur ? Bulut,yıllar sonra gelen ailesini affedebilecek miydi ? Ya da abile...
91.2K 4.2K 24
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
934K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...