Ben Kimim

By maximillianwagnerr

599K 37K 6.5K

"Geçimsizim bugünlerde Kimsesizim bu yerlerde Değersizim bu ellerde Gölgesizim her gün her yerde.." Kulakları... More

2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Final.

1

55K 1.7K 212
By maximillianwagnerr

"Mila, dükkanı kapatıyorum artık kızım!" Dalgın bakışlarımı önümdeki kitaptan çekip Deniz abiyi başımla onayladım ve toparlanmaya başladım.

Kitapçıdan ayrılıp adımlarımı izbe sokaklarda sürüklerken bugün evden çıkmadan önce kulaklığımı unuttuğum için bir kez daha lanet ettim.

Yaşam benim için müzikten ibaretti.

Nihayet evime ulaştığımda karnımın aç oluşunu umursamadan kendimi direkt koltuğa atmıştım. Evim bir salondan oluşuyordu. Salonun köşesinde küçük bir amerikan mutfağı vardı yalnızca. Yetimhaneden ayrılalı birkaç ay olmuştu ve ancak burayı tutabilmiştim. Yetimhanede de bugünler için bazen günü birlik çalışır, kenarda biriktirirdim paramı.

Derin bir nefes alıp yalnızlığıma yoldaş olsun diye şarkı dinlemeye başladım. Her gün olduğu gibi bugün de yaşama amacımın ne olduğunu aramaya başladım.

Sonuç başarısız.

On sekiz yaşındaydım ve çoğu yaşıtıma göre hâlâ ne için yaşadığımı bilmiyordum ya da kim için yaşadığımı mı demeliyim? Biliyorum, kendim için yaşamalıydım. Yaşadığım hiçbir şeyi hak etmemişken bir de hayatımın geri kalanını kendime zehir etmemeliydim. Toparlanmalı ve güçlü olmalıydım.

Lâkin ben de yorulmuştum.

Zihnimin içindeki arbede git gide beni daha çok boğarken yeni bir krizin önüne geçmek adına kısa bir süre düşüncelerime kilit vurmaya karar verip ayağa kalktım. Birkaç dakika içinde bana yetecek kadar makarna yapıp karnımı doyurmuştum. Günün yorgunluğunu üzerimden atmak için yavaşça küçük banyoma doğru yöneldim. Çok fazla oyalanmadan kabinden çıkıp saçlarımı kurutmak için aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı kuruturken bir yandan da ifademi izliyordum.

Dışarıdan bakan insanların aksine ifademde ruhsuzluktan çok, hâlâ bir yerlere tutunmaya çalışan bir kız çocuğu görüyordum. Gözlerimdeki umut kırıntıları beni bozguna uğratmıştı.

Neyden umut bekliyordum ki? Nasıl bir şey beni hayata bağlayabilirdi. Hiçbir şey.

"Bıraksanıza şunu ya, annesi babası bile dayanamamış bırakmış bir de bize musallat olmasın." Geçmişin tozlu yapraklarından çıkan sesler, düşüncelerimi yeniden ziyaret ederken bu defa gerçekten ruhsuz bir şekilde gülümsedim.

"Kimsesiz." Dedim, kendi kendime. Ben buydum, umut etmeye hakkım yoktu. Her şeye rağmen hâlen içten içe umut taşımam, içimi öfkeyle doldurdu. Koyu yeşil gözlerimi son kez aynada gezdirip banyoyu terk ettim.

Üstümü giydikten sonra üzerime montumu geçirip her akşam rutinim hâline gelmiş akşam yürüyüşünü yapmak için evden ayrıldım. Kulaklıklarımı takıp kendimi yeniden ait olduğum evrende hissederken içim huzurla doldu. Bir süre daha aynı şekilde yürürken hafiften yorulduğum için yanından geçtiğim parka girip banka oturdum.

Biraz da akşamın sessizliğini dinlemeye karar verip kulaklığımı çıkarmışken bu defa kulağıma farklı sesler gelmeye başladı. Bakışlarımı ayakkabılarımdan çekip refleks olarak sesin geldiği yöne baktığımda parkın girişinde bir adamı çekiştiren küçük bir kız çocuğu gördüm.

Bakışlarımı çekmem gerektiğini düşünürken nedensizce kendimi onları izlerken bulmuştum.

"Bebeğim tamam bak, geldik. Düşüp bir yerlerini yaralayacaksın." Adamın sert görünüşüne tezat kıza karşı çıkan yumuşak sesiyle beraber küçük kız uysalca başını sallayıp kaydıraklara doğru yöneldi. Daha sonra adamın arkasından geldiğine eminmiş gibi arkasına dönme gereği bile duymadan ona seslendi. "Abi, yarın da geleceğiz değil mi? Bak söz vermiştin." Küçük kızın abisine karşı çıkan nazlı sesiyle dudaklarım kıvrılmak üzereydi.

Çok güzel görünüyorlardı. Demek ki sana değer veren birinin olması böyle bir şeymiş diye düşündüm. Varlığını görmeden bile yanında veyahut arkanda olduğunu hissetmek gibi.

Yaptığımın artık saygısızca olduğunu düşünerek dudaklarımda yer etmiş buruk bir tebessümle son kez onlara baktım. Bakışlarımı yavaşça onlardan çekerken adamın bakışlarının bana kaydığını hissetmiştim. Yakalanmanın verdiği utançla daha fazla burada kalmak istemediğime karar verip yeniden kulaklıklarımı takıp adımlarımı eve sürdüm.

🎶

Yakından gelen kahkaha sesleri işitiyordum.

Bir adım daha attım, nerede olduğumu bilmeden.

Bir adım daha.

Ve bir adım daha.

Kocaman bir evin önünde olduğumu fark ettim. Evin geniş kapısı açıkken kahkaha seslerinin kaynağına doğru yürümeye başladım. Evin içine attığım adımla gözüm girişteki aynaya takıldı. Bu ben miydim? Her zaman göründüğümden daha farklı görünüyordum. Hayır, dış görünüş olarak değildi. Gözlerim ilk defa parıldıyordu. Üzerimdeki beyaz elbisenin kömür karası saçlarımla bütünleşmesine hayran hayran bakarken kahkaha sesleri daha da artmaya başladı. Merakıma engel olamayıp sanki neresi olduğunu biliyormuş gibi yürümeye devam ettim.

Güzel, büyük bir salonun önünde durdum. Gözlerim nihayet kahkahaların sahiplerine ulaştı. Kapının pervazına yaslanıp hayatımda hiç görmediğime inandığım lâkin bana bir o kadar tanıdık hissettiren insanları izlemeye başladım.

Buradan adeta bir çınar gibi görünen adama baktım. Kolunu eşi olduğunu tahmin ettiğim kadına sarmış bir yandan da karşısındaki adamları gülümseyerek izliyordu. Ona bakarken huzuru hissettim.

Bu defa kadına çevirdim bakışlarımı. Yüzündeki eşsiz gülümsemeye baktım. Sarsıldım. Bu kadın bana çok benziyordu. Acaba bir gün ben de böyle içten gülümserken ona benzer miydim. Ona bakarken içim çok farklı bir sıcaklıkla doldu.

Bakışlarım koltuklarda oturan adamlara döndüğünde bir tanesi yüzündeki muzip ifadeyle yanında tahminimce benden küçük olan erkek çocuğuyla uğraşıyordu. Çocuk her ne kadar kızgın gözükse de hâlinden memnun olduğu aşikârdı. Onlara bakarken hayat ilk kez anlamlı hâle geldi.

Harelerimin sahibi bu kez tüm ailesini sakin bir tebessümle izleyen adama çevirdim. Sakinliği bana deniz kenarındaki huzuru anımsattı.

Artık gitmem gerektiğini düşünürken gözüm bir yere takıldı. Hayır, birine. Tüm bu huzurlu ortamdan uzak ama bir o kadar bu ortamın parçası olan adama. İfadesiz bakışlarını önündeki dosyalardan çekmezken arada dalgın bakışları ailesine kayıyordu. Neden orada olduğunu düşündüm. Bir an hayatımda her şeyden çok onun gülümsemesini istedim. Bakışlarını hissettmiş gibi kapıya çevirdiğinde bedenimi saran heyecanla kıpırdanıp ona gülümsedim lâkin kapıya boş boş bakmakla yetindi.

İçimde bir yerler kırılmıştı. Tamam, buna hakkım yoktu. Bu yabancı adam da kimdi ki beni kıracaktı? Sadece, onun tarafından fark edilmek istemiştim.

Ona bakarken sonsuz güveni hissettim. Ona bakarken bir dağa bakarmış gibi oldum.

🎶

Gözlerimi her zamanki gibi alarm sesi olmadan açtığımda son bir yıldır gördüğüm rüyanın etkisindeydim. Zihnime yeniden gördüğüm yüzleri düşürmeye çalışırken elim boş dönmenin verdiği sinirle ayağa kalktım. Oysaki rüyalarımda onları çok net görüyor uyandığımda ise onlardan geriye silik bir yüz kalıyordu. Onların kim olduğunu bilmiyordum. Sadece rüyamda da olsa ailem varmış gibi hissettiriyorlardı. Ailem hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yetimhaneye kim tarafından bırakıldığımı, ailemin ölü olup olmadığını bile bilmiyordum.

İş saatimin yaklaştığını görünce üzerime kalın bir şeyler geçirip evden ayrılıp kitapçıya doğru yola çıktım. Burası Deniz abinin yeriydi. Küçüklüğümde şans eseri buraya çatmış daha sonra bağımlısı olmuştum. Son birkaç yıldır düzenli olarak çalışıyordum. Eskiden kaçak göçek çalışsam da artık on sekizime girmenin verdiği rahatlıkla çalışabiliyordum.

Kitapçının önüne geldiğimi fark edince kulaklıklarımı çıkarıp içeriye geçtim. Deniz abi rafları düzenlerken geldiğimi görünce hafif bir tebessüm etti. " Günaydın Mila." Ona aynı şekilde karşılık verdikten sonra işimin başına geçtim. Arada Deniz abinin benimle iletişim kurma çabalarını göz ardı edip yeni gelen kitapları inceliyordum. Deniz abi, her zaman tabularımı yıkmaya çalışmış lâkin başaramamıştı. Bana abi sıcaklığıyla yaklaşıp bir derdim olduğunda ona söylememi isterdi. Her şeye rağmen ona minnettardım. Başkası olsa bu suratsızlığıma dayanamaz ve beni kapı dışarı ederdi.

Beni düşüncelerimden uzaklaştıran kapı sesini işittiğimde bakışlarımı kitaplardan çekip gelen müşterilere doğru ilerledim. Kasanın başında durduğumda bakışlarımı müşterilere çevirdim. Tanıdık gelen simaları görünce hiç renk vermeden yeniden onları izlemeye başladım.

Dün akşam parkta gördüğüm küçük kız ve abisiydi.

"Hadi abicim sen sormak istemez misin? Kocaman kız olduğunu bana kanıtlamak istiyordun ya hani." Abisi küçük kıza güven verirken kız elini abisinin montundan çekip minik adımlarıyla kasanın önüne gelmişti. Abisiyle dünden sonra yeniden göz göze geldiğimizde tek kaşı usulca yukarı kalktı. Onun da beni tanıdığını fark etsem de umursamayıp ifadesiz bakışlarımı kıza çevirdim.

" Şey acaba Küçük Prens kitabı sizde var mı?" Utangaç bir şekilde sorduğu soruyla dudağımın kenarının istemsiz bir şekilde kıvrıldığını hissettim.

" Olması gerek küçük hanım, sizi biraz bekletsem sorun olur mu?" Yumuşatmaya çalıştığım sesimin hâlâ sert çıktığının farkına varsam da en fazla bu kadar oluyordu. Deniz abi birkaç kez müşterilere biraz daha samimi davranmam gerektiğini söylese de yapamadığımı anlamış beni daha fazla zorlamamıştı.

Onları arkamda bırakıp yerini ezbere bildiğim kitaba doğru yol aldım. Kitabı elime alıp yanlarına giderken Deniz abinin adamla dostça sohbet ettiğini görmüştüm. Kitabı kasadan geçirip ödemeyi hallettiğimde duyduğum cümleyle başımı sesin sahibine çevirdim.

" Ne zamandır burada küçük kız çocuklarını çalıştırıyor oldun, Deniz?" Deniz abinin kendisine yöneltilen soruyla bakışlarının ilk kez sertleştiğini fark ettim.

"Mila uzun zamandır burada çalışıyor, Cihangir. Üstelik reşit bir kız." Adeta tıslarcasına kurduğu cümlelelerle iki dakikada ne olduğuna anlam verememiştim. Adının Cihangir olduğunu öğrendiğim adamın gözlerini üzerimde hissetmiştim.

Ödemeyi aldığıma göre daha fazla bu saçma ortamda bulunmak istemediğime karar vermiş ve yanlarından ayrılmıştım.

Öğle saatinin geldiğini anlayınca sabah da aç bıraktığım midem artık isyan bayraklarını çekmiş ve onu doyurmam için bana tehditlerini savurmaya başlamıştı. Montumu üzerime geçirip az önce çıktığım merdivenleri geri indiğimde müşterilerin hâlâ orada olduğunu fark etmiştim. Deniz abinin bakışları bana dönünce yemek yemeye çıktığımı anlaması için başımla dışarıyı işaret ettim. Kitapçıdan ayrılıp köşedeki kahveciye doğru ilerledim. Asla sıkılmadan yediğim çörek ve kahveyi alıp sahildeki banka oturdum.

Bir süre boş bakışlarla karşımdaki İstanbul Boğazı'nı izledim. Elimdeki boş karton bardağı çöpe atıp geldiğim yolu geri dönecekken Cihangir denen adamın karşımda dikildiğini gördüm. Bu defa tek kaşını kaldırıp sorgulayan ben oldum.

Rengini tam olarak çözemediğim harelerini simamda gezdirdi. " Geceleri tek başına dışarıda olmak küçük kızlar için tehlikeli." Yarı alaylı kurduğu cümle sinirlerimi ufaktan gererken hâlâ aynı ifadeyle bakıyordum ona. Bir şey demeden yanından geçip gitmeyi düşünürken kurduğu cümleyle alaylı bir gülüş firar etti dudaklarımdan. " Kendini düşünmüyorsan aileni düşün küçük."

Bakışlarım donuklaşırken son defa yüzüne bakıp yanından ayrıldım. Kitapçıya vardığımda akşama kadar başımdaki düşünceleri def etmek adına düzeltmediğim raf kalmamıştı. Ara sıra Deniz abinin bakışlarını üzerimde hissetsem de işime ara vermeden devam etmiştim. Çıkış saati gelince hiçbir şey demeden ayrılıp adımlarımın beni götürdüğü yere gitmeye karar verdim.

Dün geldiğim parkta olduğumu fark edince içimdeki sesleri susturup kenardaki banka oturdum. Parkın boş olmasının verdiği rahatlıkla telefonumdan şarkı açıp dinlemeye başladım. Şarkılar bir bir geçerken duyduğum sözlerin hissettirdikleriyle bir an boğazım düğümlendi, yutkunamadım.

Hissettiklerim ağır geldi.

"Geçimsizim bugünlerde
Kimsesizim bu yerlerde
Değersizim bu ellerde
Gölgesizim her gün her yerde.."

Kulaklarımdan girip ruhuma sızan eşsiz melodiyi dinlerken bir kez daha yalnızlık duygusu benliğimi esir altına aldı.

Acı bir tebessüm ettim hayata karşı. Sahi neden herkese adil davranmıyordu ?

Neyse, mühim değildi. Alışıyorduk ne de olsa. Hayır, alışmak zorunda kalıyorduk.

🦋

Sondaki şarkı kitabımın şarkısı,

Candan Erçetin- Ben Kimim.

Continue Reading

You'll Also Like

800K 36.4K 29
Karışan hayatlar ve abiler klişesidir.
7.1M 414K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
1.3M 89.6K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
2M 73.4K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...