promaja, vmin

By kookskillermin

56.7K 5.6K 4.7K

başrolünü paylaştıkları gay dizisi ile gündemin popüler çifti olan vmin, hetero olduğunu söylediği halde rol... More

öpüşme denemesi
pasif
dedikodu
takıntılı fan
taehyung'a sığınmak
stüdyo
bizi yormayacağım
en güzel hazine
sweet night & sevişme
kaplan
ilkler
başlangıcım ve sonum
başlangıcım ve sonum pt.2
sarhoş jimin
saçma döngü
yıldızların şahit olduğu gece
"kıskandın. deli gibi."
kutlama yemeği
iki beden, tek ruh
cennetten kovulan melek
kim seokjin

4 o'clock

1.3K 160 307
By kookskillermin

şu ara kötü bir dönemden geçiyorum ve her şey üst üste geliyor, pek iyi sayılmam
yorumlarınız motive kaynağım
esirgemeyin

ithaf, amesoeurvmin

"Vazgeçiyorum," dedi Yoongi.

Jimin ile çıktığı yemeğin iki gün sonrasında soluğu Seokjin'in yanında almıştı.

"Anlamadım?"

"Jimin'i buna daha fazla zorlayamam. Onun çöküşünü izlemek bana hayatı zehir ediyor."

"Onu sevdiğini sanıyordum."

"Hala fark etmedin değil mi?"

Kaşlarını çattı Seokjin. "Neyi?"

"Taehyung'a ne kadar aşık olduğunu." Bunu dile getirmek acı verici olsada gerçek ortadaydı. Jimin'in kalbindeki sevgi bir kişiye aitti ve yerini kimseyle dolduramayacaktı.

"Hevesi geçtiğinde elinin tersi ile adamı itecekti. Kim Taehyung bana teşekkür etmeli."

"Hırsın gözünü kör etmiş."

"Park Jimin yürüyen egodan fazlası değil Yoongi."

Kaşları havalandı. Jimin ile özel olarak görüşüp düşüncelerini duymamış olsa Seokjin'e hak verebilirdi.

Jimin ulaşılmaz bir insandı.

"Yanlış düşünüyorsun." Neyse dedi içinden. Burada durup Jimin'i ona tanıtmak için uğraşmayacaktı.

"Onları sen ifşaladın." Yoongi devam edeceği sırada Seokjin araya girdi, "Sen de Jimin'i elde edebileceğini düşünüp buna sessiz kaldın."

"Hata yaptığımın farkındayım."

"Önemi yok. Ben istediğimi aldım."

Bu sefer kaşlarını çattı Yoongi. Sevdiği insana zarar verdiğini hatırladıkça boşluğa düşüyor gibi hissediyordu. Jimin bunu öğrenirse yüzüne bakamazdı muhtemelen.

"Kendince ödülün cezasını kestiğini sanıyorsun." Ayağa kalktı. Muhabbet daha fazla devam ederse bu sakinliği koruyamayacağını iyi biliyordu. "Seni tebrik ederim. Park Jimin tam olarak bunun bedelini ödediğini düşünüyor. Seçim hakkı verilse..." duraksadı. Derin bir nefes çekmişti içine bu sırada. "Jimin, şöhreti bırakır ve Kim Taehyung'u seçerdi."

Seokjin sessiz kaldı. Bunu yaparken tek amacı düzenini bozmaktı aslında. Jimin kendini diğer ünlülerin aksine iyi savunurdu ve sektörün kukla gibi oynatamadığı tek kişiydi.

Zorunda kalsın istedi Seokjin.

İlk çekim günü ise aralarında fark ettiği etkileşim istediğini elde etmesine yarayacak tek seçenekti. Ortaya bombayı attı. İkilinin takip edilmesinde hiçbir etkisi yoktu yine de. Bu tamamen adamların sıkıntılı zihin yapısından kaynaklıydı.

"Bu durumu nasıl batırdıysak düzelteceğiz," dedi Yoongi. Seokjin itiraz edeceği sırada elini kaldırıp susmasını sağlamıştı. "Tekrar kazanabileceğin bir ödülün cezasını onun tüm hayatını mahvederek veremezsin. Üç günün var Seokjin. Elin uzundur, adamları ifşalamak için gerekli bilgileri topla." Masaya doğru eğildi,

"Yapmazsan Jimin'e gidip her şeyi anlatırım."

P R O M A J A

Uzun zaman olmuştu Seulgi'nin yanına gelmeyeli.

Her şeyi arkaya attım buraya gelirken. Ne çekim ne de peşimde beni izleyen insanlar umrumda olmadı. Barın arka kapısından girdiğim gibi Seulgi'nin odasına çıktım. Biriyle öpüşmesi, görmeyi beklediğim son manzara olabilirdi.

"Yanlış zamanlama," dedim geriye doğru adımlarken. Kapıyı kapatacağım sırada Seulgi atılmıştı. "Hayır, gel."

Davetsiz geldiğim nadir zamanlardan biriydi. Bu yüzden biraz çekinerek girdim odaya.

"Evet Joohyun. Bu kaçak Park Jimin."

Tekli deri koltuğa oturduğum sırada yanındaki kız ona doğru dönmüştü gülerek. "Artık aklımı okuyorsun."

Seulgi ne sandın der gibi sırıttı. Bu sırada yüzümdeki maskeyi çıkarıp cebime koydum. Cap her ihtimale karşı duracaktı.

"Bae Joohyun." Adını söyledi yerinde çok hafif eğilerek. Aynı şekilde eğildim fakat adımı söyleme gereği duymadım.

"Ne zamandır?" Sorum Seulgi'ye yönelikti. Tam cümle kurmasam bile beni anlayacağını biliyordum.

"Tanışmamız iki yıl. Yakınlaşmamız bir ay." Hafif bir gülümseme ile yanındakine döndü tekrar, "Daimi müşterilerimdendi. Kendisi bir şirket yönetiyor aynı zamanda."

Dediği çok şaşırtmadı. Üzerindeki resmi kıyafetler ile yaydığı aura zaten bunu hissettiriyordu.

"Sonunda daimi saplık rütbeni devrettin."

Seulgi dediğime kahkaha atarken Joohyun hafif bir gülümseme ile yetinmişti. Ardından bana döndü. "Senin ilişkini de tebrik ederim."

Kurduğu cümle dudaklarımda yer edinen gülümsemeyi yavaşça sildi. Ortamı etkisi altına alan sessizliğin arasında Joohyun yanlış bir şey mi dedim der gibi Seulgi'ye bakıyordu. Tedirgin olmuştu muhtemelen. Seulgi ise bu konuyu bekliyor gibi bana verdi odağını. "Mesajlarımı hep geçiştirdin. Kendi ayağınla bana geldiğine göre ortada neler döndüğünü anlatma vaktin."

Yanımızda benim için yabancı olan birinin bulunması çok umrumda olmadı. Her şeyi ayrıntısı ile anlatırken Joohyun'un yüzündeki ifade dikkatimi çekiyordu arada. Öyle sinirliydi ki bakışları, birazdan kalkıp benimle fiziksel bir kavgaya girecek gibi hissetmiştim.

"Tüm bunları yaşarken Taehyung'a hiçbir şey söylemedin mi gerçekten?"

Seulgi'nin tepkisi beni şaşırtmadı. Bilen herkesin takıldığı ilk nokta buydu. Donghae bile söyleseydin daha iyi olurdu demişti bana.

Her zaman yaptığım gibi bu ayrıntıya kulak tıkadım.

"Bilmesi bir şeyi değiştirmeyecek."

Seulgi kaşlarını çattı. O sinirle konuşacağı sırada Joohyun elini göğsüne koyup geri yaslanmasını sağlamıştı. "Jimin'e katılıyorum. Bence üzerine gitme."

"Mantıksız davranıyor."

"Bazen sevmek her şeyi kurtarmaz."

İşte bu şaşırtıcıydı. İlk kez bu fikrimi destekleyen birini gördüm.

Destek beklediğim bir mesele değildi aslında. Benim için önemli olan tek şey onun iyi olmasıydı. Duygularını incittiğimi biliyordum. Naif ruhunda birçok cam parçası vardı ve hepsini tek tek çıkarsam bile izleri kalacaktı. Bunu düşünmek bir anlığına gözlerimin dolmasına sebep oldu fakat toparladım. Şu ara ağlama hissiyatım fazlasıyla yüksekteydi.

"Onu koruduğunu sanıyor," dedi Seulgi. Bakışları bana dönmüştü hemen sonra. "Üzgünüm ama korumuyorsun Jimin. Adama en büyük kötülüğü sen yaptın."

Agresif olma sebebi beni bu halde görmesiydi. Bu yüzden tepkisine sinirlenmedim.

"Seulgi," diye araya girdi Joohyun.

"Bana yaptığı saçmalığı savunma. Doğru davranmıyor. Aşkından gözü kör olmuş diyeceğim ama bu aşk değil. Bunun gözünü mantığı kör etmiş."

Aralarında tartışma sebebi olmak istemediğimden "Haklı," dedim düz bir ses tonuyla. Daha fazla konunun devam etmemesi için telefonu işaret etmiştim. "Sağlam bir şeyler iste."

Sesli bir nefes verip kalktı yerinden.

Birkaç dakika sonra tek odağım Yerim'in getirdiği şişeler olmuştu.

P R O M A J A

İyi içici sayılırdım.

Bünyem alkole karşı dirençliydi fakat sınırı aştım mı dönüştüğüm kişi çok farklı biri oluyordu. Yeonjun sarhoşken sürekli yataktan düştüğümü söyler ve bununla dalga geçerdi.

Sarhoş halimi aptal olarak nitelendirebilirdim bu yüzden.

Şimdi ise adımı hatırlıyor, buraya neden geldiğimi biliyordum.

Genel bilgilerim bu uyuşukluktan nasibini almamıştı henüz. Devam edersem olacakları kestirebilen Seulgi önümde ne varsa topladı. Bu beni bir miktar üzmüştü.

"Çekimin yok mu senin?"

Sorusunun cevabını düşünürken kaşlarımı çattım. Dudaklarımı da büzdüğümü fark etmemiştim. "Bilmem."

"Bunu sormak için biraz gecikmedin mi," dedi Joohyun. Sesindeki tını sorgulamaktan uzaktı.

"Biraz uyuşmaya ihtiyacı var. Engel olmak istemedim." Yeniden sevgilisinin yanına oturdu. "Şu gördüğün küçük adamın kafasına bir girsen çıkamazsın. Gereksiz ve çok düşünüyor."

"Ben küçük değilim," diye girdim araya.

Ciddiye alınmamıştım.

"Sarhoş olunca içindeki çocuk uyanıyor. Park Jimin'in sevimli göründüğü nadir anlara tanık oluyorsun şu an." Kulağına doğru eğildi biraz, "Sakın bunu ayıkken ona söyleme. Kara listesi var."

Joohyun gülmüştü dediklerine.

Ben ise yerimde yayılmış onları izliyordum. Birbirini seviyorlardı ve hesap vermek zorunda oldukları kimse yoktu. İmrendim. İlk kez birilerine imrendim bu konuda.

Ortamı kısa bir sessizlik kaplamışken telefonum her zamanki görevini yaptı. Evet, bozulmamıştı. Camındaki çatlağı saymazsak.

Gecenin bilmem kaçında aranıyordum. Böyle bir aramadan iyi haber çıkma olasılığı yüz üzerinden sıfırdı gözümde. Bu yüzden kendim açmak yerine telefonu cebimden çıkardığım gibi Seulgi'ye attım. "Kötü bir şeyse yarın söyle."

Aramayı cevapladı. Yüz ifadesi değişirken bana yan bir bakış atıp odadan çıkmıştı. Ayık olsam deli gibi merak edebilirdim ama şu an umursamıyordum.

Birkaç dakika sonra Seulgi odaya geri girdi.

Telefonu bana verse bile ilgisi Joohyun'un üzerindeydi. "Jimin'i kaçırıyoruz."

Kaşlarım sorgularcasına çatıldı ama ses çıkarmadım. Joohyun ayağa kalkmıştı bu sırada. "Neden?"

"Anlatırım."

Bana yaklaşıp başımdan capi çıkardı. Üzerimdeki montun fermuarını indirirken garip bakışlarım yüzünü bulmuştu. "Swinger?"

Göz devirdi ve konuşmak yerine çıkardığı mont ile capi eline alıp Joohyun'a arkasında kalan dolabı işaret etti, "Jimin'e uygun bir şeyler var. Sen hallet, geliyorum."

Ne döndüğünü anlayamıyordum şu an.

Son olarak Seulgi cebimden araba anahtarımı alıp ortadan kayboldu. Joohyun ise uygun olduğunu düşündüğü bir montu giymem için yardım etmişti. İhtiyacım yoktu ama itiraz etmedim. Kapüşonunu kafama geçirdikten sonra yerime geri oturmuştum.

Yaklaşık yirmi dakika gibi bir sürenin ardından Seulgi yeniden odaya girdi. Üçümüz bilmediğim bir yoldan ilerliyorduk.

Buranın zemin katında garaj olduğundan yeni haberim olmuştu. "Burayı neden şimdi öğreniyorum?"

"Yeni yaptırdım." Geçerli bir cevaptı.

Sessizliğimi korudum sonra. Onlar yol boyu konuşurken ben camdan dışarıyı izlemiştim. Normalde birçok düşünceye sahip olan zihnim sessizdi. Alkolü bu yüzden seviyordum işte.

Dakikalar geçti.

Seulgi arabayı durdurup el frenini çektiğinde dikkatim dışarıdan ona dönmüştü. Geldiğimiz yere baktım ve anında kaşlarım çatıldı. "Neden buradayız?"

"Görürsün."

Arabadan indik. Parkın içine doğru yürürken biraz tedirginlik yaşamıştım. Arabada gördüğüm kadarı ile saat sabah dört civarıydı. Tek bir yaşam belirtisi yoktu ortalıkta ve ben bu uyuşuklukla kimi ne kadar koruyabilirdim kestiremiyordum.

"Gizemli işleri sevmem. Söyle artık," dedim bıkkın bir sesle. Şu an tek istediğim yatmaktı.

"Ama O seni seviyor."

Dediğini anlamlandıramadım.

Gizemli işler beni neden seviyordu?

Kendi içimde bu saçma konuyu düşünüyorken yanımdaki ikilinin adımları durdu. Ben de onlara ayak uydurup duraksadım. Dördüncü kişinin varlığını görmemiş olsam bile hissetmiştim, ya da bu O olduğu içindi. Seulgi'nin ne demek istediğini şimdi daha net algılamıştım.

Hiç kimse bir şey söylemedi. Gözlerim yerini biliyor gibi anında gözlerini bulmuştu. Bana bakıyordu ve bu içimde büyük bir boşluğa zemin hazırladı.

Birazdan oraya düşeceğimi net şekilde biliyordum. Canım ise daha düşmeden yanmaya başlamıştı.

"Neden," diye mırıldandım. "Neden bunu yaptın?" Gözlerimi üzerinden ayırmasamda sorumun sahibi O değildi. Seulgi sorduğum soruyu görmezden gelerek birkaç adım attı geriye. "Gerisi senin." Muhatabı karşımdaki adamdı.

Bana cevap vermedi ve geldiğimiz yolu Joohyun ile geri döndü. Ortada ne döndüğünü anlayamıyordum hala.

"Sarhoşsun."

Biraz önceki gibi gözlerine bakamıyordum şimdi. Düz bakışlarım yere sabitken tek istediğim buradan gitmekti. Onunla tekrar yüzleşemezdim.

Geriye doğru küçük bir adım attım. Bu yaptığım atağa geçmesine sebep olmuş, bileğimi yakaladığı gibi durdurmuştu beni. "Yapma," dedim. Sesim çok güçsüzdü ve tam şu an kendimi ele verecek kadar zayıftım.

Bir şey demedi. Bileğimdeki elini çekmesini bekledim fakat bunun aksine parmakları daha sıkı sarılmıştı tenime.

"Taehyung."

Yine konuşmadı. Aldıklarım yetmediği için derin bir nefes çektim içime. Titrekti ve bunu fark etmişti muhtemelen.

Sonrasında beklemediğim bir şey oldu. Belime sarılan kolu göğüslerimizi birbirine yasladığında dudaklarımda hissettim varlığını. Nefesim kesildi. Kapanan gözlerimin dolduğunu hissettim.

Sadece temastı yaptığı fakat bu bile beni yıkmak için yeterliydi. İki santim gibi bir mesafe koydu araya. Bu sırada bir yaş çoktan süzülmüştü çeneme doğru.

"Yapamazsın bunu." Sesim ağlama tınısı ile boyandı fakat bunu umursamayacak kadar kötü hissediyordum. Sebebi ise daha fazlasını istememdi.

Tek bir hareketi ile irademi mahvetmişti ve ben neden böyle davrandığını bile sorgulayamıyordum.

"Yaparım." Yeniden dudaklarımızı birleştirdi. Bu sefer sadece temas etmekle kalmamış, alt dudağımı kavradığı gibi belime sarmıştı boştaki elini. Direnmedim. İstesem bile bunu yapamayacağımı biliyordum.

Boşa düşen bileğim sayesinde ellerimi göğsü itibari ile kaydırıp boynuna doladım. Dudaklarına olan susuzluğumu giderirken içimde bir ateş belirdi. Kendim ile beraber onu da yakıyor gibiydim.

Dakikalarca öptük birbirimizi. Hissettiğim özlemi bu kadarla gideremezdim, sadece dört gün gibi bir süreç olsa da zordu. Onsuzluk bana fazla zor geliyordu. Sesli şekilde ayrıldı dudaklarımız. Karanlık ve boş parkta var olan sadece bizdik. Neden bilmiyorum ama takip ediliyor olduğum gerçeği aklıma gelmemişti.

Tek odaklandığım kollarında evimi taşıyan bu güzel adamdı.

"Neden ağlıyorsun? Burada sadece sen ve ben varız."

Hoş bir tını ile söylemişti bunu. Alınlarımız yaslı öylece dururken dudaklarımın titrediğini hissettim. Taehyung'un bana şarkı söylemesini bile deli gibi özlemiştim.

Gözümdeki yaşlar sınır tanımadı bu sefer. Kendimi tutamayacağımı anladığımda yüzümü boynuna gömdüm.

"Aptalsın." Yanağını saçlarıma sürterken mırıldandı birkaç kez, "Çok aptalsın Jimin."

Bir şey söylemedim. O da bir süre sessiz kalıp sakinleşmemi bekledi.

Kollarının arasında olduğuma inanamıyordum hala.

Yanaklarımı avuç içlerine hapsedip boynundan uzaklaşmamı sağladığında kaşlarımı çattım. Oradan uzaklaşmak istemiyordum şu an. Ellerinden kurtulup geri gömüleceğim sırada yeniden kavradı. Yüz yüze geldiğimizde kapalı gözlerimi araladım fakat bakışlarım yüzüne çıkmamıştı.

Baş parmakları yanağımdaki ıslaklığın üzerinde gezinirken derin bir nefes çektim içime. İyi ki vardı.

"Bana söylemeliydin."

Donup kaldım dediği ile. Göğsündeki bakışlarım usulca gözlerini bulduğunda anlamlandıramadığım bir şekilde bakıyordu. Ben ise alkolün etkisi sebebi ile konu üzerinde çok düşünmemiştim. "Neyi?"

"Tehdit edildiğini."

"Sen- ne alaka- nasıl?" Kesik kesik kurduğum cümle karşısında dudaklarına minik bir gülümseme yerleşti. O gülümseme ile eğilip dudaklarımı öptüğünde, hiç düşünmeden gülüşünden öptüm. "Sarhoşken çok güzelsin."

Öpücük yüzünden ona sırnaşıyordum bilinçsizce. Yanaklarımız yaslıydı, tenlerimiz birbirine sürtüyordu ve ben bırakırsa sabaha kadar sarılmayı planlıyordum. Kendimi bu kadar çabuk kaptırma sebebim sarhoş olmamdan kaynaklıydı tamamen. Ayık olsaydım Seulgi ve Joohyun'dan önce burayı ben terk ederdim. Korkum her şeyden büyüktü çünkü.

Biraz önce ağlamamışım gibi modum değişti. Yine de önceliğim sorgulamak olacaktı.

"Nasıl öğrendin?"

"Her Park kanı taşıyan aptal olmuyor."

Yaslı duran yüzlerimizi ayırdım. Kısık gözlerim yeniden irislerini bulduğunda ellerini bel kenarıma sabitlemişti. "Yeonjun?"

"Çözmek istedi ve çözdü."

"Her şeyi sana söyleyerek mi çözdü?"

"Her şeyi saklayarak çözmekten daha akıllıca değil mi bebeğim?"

Sondaki kelime bir miktar kaşlarımı çatmama sebep oldu, "O ne öyle ya."

"Sarhoşken bebeğimsin." Burunlarımızı birbirine sürttüğünde göğüslerimiz yeniden birbirine yaslanmıştı sıkıca. "Ayıkken demeye götüm yemez."

Bir şey demedim. Ellerim bir müddet yakası ile oyalandığında o da sessizce yüzümü izlemeyi sürdürdü. Ne kadar ayık olmadığımdan konuların üzerinde durmasamda garip bir andaydık. Yeonjun her şeyi söylemiş olabilirdi ama bu çözüme ulaştığını göstermiyordu. Hala Taehyung'u bahsi geçen tehlikelerden kurtaramamıştım.

Parkta böyle duruyor olmak bile sorumsuzca bir davranıştı.

"Yoongi durumunun oyun olduğunu biliyorum. Yeonjun anlatmasa da biliyordum," dedi. Adını geçirdiği an derin bir nefes aldım yine. "Kafamda uyuşmayan şeyler var."

"Ne gibi?"

Başını biraz eğip yanağımı öptü. Öyle derin öptü ki, baştan aşağıya titredi bedenim. Basit bir eylem nasıl olur da Taehyung yapınca dünyanın en kutsal olayı olurdu?

"Bunu sen ayıkken konuşacağız. Şimdi sadece bize odaklan."

Kafa salladım. Bunu yapabilirdim. Düşünmek istesem bile hiçbir şey kalıcı değildi şu an zihnimde.

Parkta daha fazla durmadık. Arkasındaki bankta duran defteri, O eğilip aldığında fark etmiştim. Neden orada olduğunu sorgulamadım ve beni peşinden sürüklemesine izin verdim.

Arabadayken elimi bir an olsun bırakmadı. Vites değiştiği sırada üzerini öpüyor, arada ise dudaklarına yaslayarak öylece yolu izliyordu. Ben ise bu adamdan nasıl ayrı kalabildiğimi sorguluyordum. Hiç kimse onun kadar özel hissettirmemişti. Kimsenin bu tip hareketlerine heyecanlanmamıştım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu uzun zaman sonra. Eve döndüğümde Yeonjun'a sarılıp teşekkür etmeliydim.

En azından sarhoş kafa ile düşündüğüm buydu.

Bakışlarım bir anlığına üzerinden çekildi, yolların tanıdık olmaması garipti. Bir süre sessizce izlesem de sonunda dayanamayıp araladım dudaklarımı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Otele."

"Ama-"

Araya girdi hemen. "Oda başkası adına tutuldu. Resepsiyona uğramadan direkt çıkacağız, korkmana gerek yok," dedi ve ardından yine elimi öptü. Rahat bir nefes alıp başımı omzuna yasladım. Pozisyon pek rahat olmasa da sorun değildi şu an için. Özlemim büyüktü. Çok büyük.

Saatler sürse bile sesimi çıkarmayacağım yolculuk sonunda bitti. Biraz mayışmış hissetsemde uykuya dair herhangi bir belirti yoktu gözlerimde. Arabayı park ettikten sonra geriye çekildim, kendi arabasında olmadığımızı da şimdi fark etmiştim.

"Torpidodan maskeyi al." Bunu dediği sırada kapüşonu kafama geçirdi. İtiraz etmeyip torpidodan kullanılmamış olan maskeyi aldım. "Oda numarası 1777. Direkt çık ve girdiğinde mesaj at."

Birkaç saniye tepkisizce yüzünü izledim. Bunun neden olduğunu anlayabilmişti. O beni hep anlıyordu zaten.

"Hayatımız böyle devam etmeyecek Jimin. Bir gün herkes yatağımda deliler gibi seviştiğimizi bilecek." Uzanıp dudaklarımdan kısa bir öpücük aldı. Ben yine daha çok öpsün istedim. "Şimdi, dediğimi yap."

Kafa salladım. Diyeceklerimi odaya sakladığımdan daha fazla beklemeyip arabadan inmiştim. Odaya ulaşmam uzun sürmedi. Yaptığımız iş patlak verirse ne gibi bir sorun yaratacağını çok iyi biliyordum aslında. Taehyung'a olan güvenim bu korkuyu yaşamama izin vermedi. Yaptığı organizenin patlaması da pek imkanlı görünmüyordu.

Mesajı atıp telefonumu tamamen kapattım. Tek amacım yanımda o varken başka kimsenin aramıza girmemesiydi. Üzerimdeki montu çıkarıp odadaki koltuğa bıraktım. Birkaç dakika sonra odaya geldi.

Artık yalnızdık.

Üzerindeki montu çıkardı benim gibi. Oldukça sakin adımlar ile yaklaşıyordum ona.

"Taehyung." Bana döndü. Montunu benimkinin üzerine atmıştı bu sırada. "Bana kırgın mısın?"

Benim için açtığı kollarına kavuştum. Belimi sıkıca sarıp uzun zaman sonra boynuma gömdü yüzünü. Derin soluklar alıyor, aynı zamanda bir sürü öpücük bırakıyordu tenime. Çok güzel hissettim, kollarım boynuna sıkıca sarıldı bu sırada. Birbirine kenetli iki bedenden daha fazlasıydık.

"Kırgındım." Yüzünü kaldırmadan konuştuğu için kadife sesi boğuktu fakat anlayabiliyordum söylediğini. Devam etti, "Yeonjun ilk geceyi anlattı bana. Her ayrıntısını. Sana bu çaresizliği yaşatan kişilere duyduğum öfke şu an her şeyden büyük."

Yeonjun'un bu yaptığına sinirlenmeli miydim yoksa sevinmeli mi?

Cevabını bulabildiğim bir soru değildi şimdi. O kadar ayrıntıya girmesine gerek yoktu.

Taehyung'un her şeyi bilmesine gerek yoktu.

"Hala kırgın mısın?" Sesim tahmin ettiğimden de güçsüz çıkmıştı bu sefer. "Hayır," dedi hemen. Geriye çekilmesini istemedim fakat engel de olmadım. Avuçları yeniden yanağımı kavradığında bakışlarımız kesişti. "Hep korktun. Hayattan ve getirilerinden. Sana bu korkuyu yenmeyi öğrenelim demedim, hep göz ardı etmeni istedim ve biliyorum ki bu doğru değildi." Alınlarımızı yasladı. O böyle anlayışlı konuşurken dirençli kalamazdım ki. Çok hafif bir titreme hissettim dudaklarımda. Bu sefer onun dudakları da titriyordu, biz nasıl bir haldeydik böyle...

"Öğrendiğimde sana kızmadım. Bilmem gerektiğini düşündüm ama aldığın bu kararı küçümsemedim, seni suçlamadım. En büyük korkularından biri ile yüzleşmek zorunda kaldın ve bu halde bile sonu ne olursa olsun beni düşündün."

Bir yaş aktı gözünden. Elim bilinçsizce yanağını bulduğunda yaşı silmeme müsaade etmedi ve avuç içimi öptü. İşte bu içimi titretmişti.

"Beni en çok sen düşündün Jimin."

Bu konuşma hiç beklediğim gibi ilerlemedi.

Temeli sevgiden gelen bir güç kolay kolay kaybedilemezdi. Benim gücüm onundu, varlığı beni ben yapan tek şeydi hayatta. Taehyung her şeyimdi ve bu asla lafın gelişi olmamıştı.

"Sensizlik cehennem gibiydi." Sesim yine güçsüz çıktı fakat umursamadım. Kollarım yeniden boynuna sarıldı sıkıca. "Çok özledim. Çok fazla." 

Aynı şekilde belime sarıldı tekrar. Kaç dakika orada sarılmaya devam ettik bilmiyorum. Sonunda yatağa girmeye karar verdiğimizde, kıyafetler bir bir çıktı üzerimizden. Giyecek bir şey ihtiyacımız yoktu. Tenini tekrar hissedebiliyor olmak mucizeydi benim için. Uzun süre ellerimi göğsünden çekemedim, aynı şekilde bir eli bel kenarımı okşuyordu aralıksız. Sadece dört gün ayrı kalmanın bizi getirdiği hal gerçekten inanılmazdı.

"Jimin." Adımı mırıldanması ile yaslandığım boynundan ayrılmadan mırıldandım. Dinliyorum demekti bu. "Sen bir daha ağlama."

Ortadan bunu demesi garibime gitti. "Neden?"

"Yeonjun'un anlattıkları aklımdan gitmiyor."

"Gitsin." Gitmeliydi. "Tekrar olmayacak."

Parkta hıçkırarak ağlamam da etkilemişti muhtemelen.

Benim için ağlamak artık önemli değildi. İnsan olduğumu hissetmiştim bu süreçte. Sevmek zordu. Hisleri kabul etmek ondan da zordu ve dört gün boyunca kaybetmenin ne kadar zehirli olduğunu anlamıştım.

Sevgi ağırdı ama güzeldi.

Sevmek zordu ama yaşatıyordu.

Taehyung'u sevdim ve yeniden doğdum.

Sevgisini taşımak ise hiçbir zaman beni yormadı.






sabah saat dört, park, sarhoş jimin
olayı bilenler anladı
yoongi rolünü kurgu gereği seulgi üstlendi ona da yapacak bir şey yok

güzel bir akşam geçirmeniz dileği ile
15.01.2022

Continue Reading

You'll Also Like

24.9K 1.5K 37
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
56.7K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
291K 27.4K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
11.7M 575K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...