boy in the bubble' taekook

By adorekimh

127K 16.5K 2K

kim taehyung, kedi insanlar hakkında romantik mangalar yazan bir yazardı ve kedi insan jeon jeongguk'u bir ki... More

put down those bubbles and that belt buckle in this broken bubble.
1🐾
2🐾
3🐾
4🐾
5🐾
6🐾
7🐾
9 🐾
10 🐾
11 🐾
12 🐾
13 🐾
14 🐾
15 🐾
16 🐾
17 🐾
18 🐾
19 🐾
20 🐾
21 🐾
22 🐾
23 🐾
24 🐾
25 🐾
26 🐾
27 🐾
28 🐾
29 🐾
30 🐾
the end 🐾

8🐾

4.5K 670 74
By adorekimh

-

"Demek bir kedi-insan sevgilin vardı?"

Kim Taehyung elinde tuttuğu yemek çubukları ile birlikte bakışlarını yemeklerden bana çevirirken omuzlarımı düşürdüm. "Evet." diye mırıldanmakla yetindi, yemek çubuklarını masanın üzerine bırakarak arkasına yaslandı. "Ne zamandı?" Tek kaşını kaldırarak bakarken neden bunu merak ettiğimi sordu, bilmiyordum. Kim Taehyung tanıdığımı düşündüğüm insandan oldukça farklıydı, kedi-insan bir kardeşi vardı ve zamanında yine aynı türde bir sevgilisi olmuştu. Onu merak etmeden edemiyordum. "Sadece merak..." diye mırıldandım, uzanarak masanın üzerindeki su dolu bardağı aldı, dudaklarına götürürken bakışlarını bir an olsun üzerimden çekmiyordu. Kabul etmem gereken iki gerçek vardı; birincisi Kim Taehyung'un gözleri çok güzeldi, insanın gözlerinin içine baktığı anda delip geçiyordu. İkinci gerçek ise daha can yakıcıydı, asla sahip olamayacağım bir güzelliğe sahipti. Onun hakkında aklımdan bile geçirmekten sakındığım yegane düşünce buydu.

Bardağı masanın üzerine bırakarak dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi usulca, "Üniversitedeydim. Abim kedi-insanlar konusunda kafayı yemiş gibi araştırma yapıyordu. Hana ona yardım eden genç bir kedi-insandı. Abimi ziyarete gittiğimde karşılaşırdık ve zaman içinde hislerimizin farkına vardık." Sustu, ellerini masanın üzerine koyarak parmakları ile ritim tutmaya başladı. "Hiç sevgilin oldu mu?" diye sordu bana, başımı iki yana sallayarak reddettim. Ellerini masanın üzerinde birleştirerek parmaklarını birbirine geçirdi. Bedenini masaya yaklaştırarak gözlerini benim gözlerime dikti yeniden. "Kendini keşfetmeye ihtiyacın var, Jungkook. Kedi-insan olmak hakkında senin bildiklerin bile sınırlı. Birini sevmemiş, onunla yakın olmamışsın. Hani bana kızıyordun ya türünüzü cinsel obje olarak gösteriyorum diye, Jungkook etrafına bak. Bu konuda karşı olan sensin çünkü kimseyle yakınlaşmadın." Kim Taehyung konuşması zor biriydi, gözlerini öyle bir kenetliyordu ki üzerine hareket etmek imkânsız hâle geliyordu.

"Kedilere bak, Jungkook. Onların cinsel isteklerine. Sen de bir kedisin. Neden cinsel istek bu kadar tabu haline geliyor? Biriyle sevişmek istersin, o da ister ve sevişirsiniz. İnsanlar kedi-insanlar ile sevişmek istiyor çünkü aldıkları his hoşlarına gidiyor. Evet, sınırlar önemli ama gerçek bu."

Parmakları içe doğru kıvrılarak elim yumruk halini alırken suskun kalmayı tercih ediyordum, benim bahsetmek istediğim de tam olarak buydu. Onlar bizi sadece iyi sevişen bir tür olarak biliyor, duygusal bağ kurmaktan kaçınıyor, onlar için cinsel isteklerini en iyi şekilde karşılayacak kişiler olmamızı istiyorlardı. Bir kedi-insan ile evlenen kimseyi görmemiştim hayatımda. Biz sadece onların eğlenceleriydik ve Kim Taehyung'a ne kadar anlatırsam anlatayım, bunları anlamayacaktı. Kediler de ne az insanlar kadar kötüydü, herkes kötülüklerini bizim üzerimizde uyguluyordu. Gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde başımı yere eğdim, dudaklarımı birbirine bastırmış, boğazımda beliren yumrudan kurtulmaya çabalıyordum. "Jungkook... Seni üzmek istemedim, özür dilerim." diye mırıldandı, doyduğumu söyleyerek ayaklandım, onu Merkez'in kafeteryasında yalnız bırakarak çıktım.

Chaeyoung'ın odasına çıkan merdivenleri hızla çıkarken yaşlarımı tutmak artık zordu, Minseok birden merdivenlerin başında, elinde tuttuğu ayıcık ile belirdiğinde birkaç basamak kala durdum. "Hey, iyi misin?" diye sordum ona bakarak, onu kucağıma almam için kollarını uzattığında engel olmadım, onu kucağıma alarak merdivenleri çıktım. "Chaeyoung noona nerede?" Minseok'un abisine bu kadar benzemesi kalp acıtıcıydı, ona anlatmak istiyordum lakin hâlâ nasıl yapacağımı bulamamıştım. "Odasındadır, yanına gidelim." dedim, Chaeyoung'ın kapısını tıklattım, müsait olduğunu söylediğinde içeri girdim. Bakışlarını bilgisayarından kaldırarak bize bakarken gülümsüyordu, "Minseok, bebeğim." dedi yerinden kalkarak, onu kucağımdan aldı ve yanaklarını öptü. "Sen iyi misin?" diye sordu Chaeyoung bana bakarak, başımı sallayarak onu onayladım.

Sandalyelerden birine oturara Chaeyoung'ın kucağındaki çocuğu masanın üzerine oturtmasını izledim, onun siyah saçlarını okşarken mutlu görünüyordu. Chaeyoung ne kadar bana sesli dile getirmemiş olsa bile Hoseok'a karşı hisleri vardı, ne zaman üçümüz bir araya gelsek arkadaşım bambaşka birine dönüşüyordu sanki. Utanıyor, ne yapacağını bilemez hâle geliyordu ve bunları görmek eğlenceliydi. Minseok'a baktığında aşık olduğu çocuğu gördüğüne emindim. Chaeyoung bir kedi-insana saf duygular beslediğine inandığım tek insan olabilirdi. Kapı birden geriye doğru açılarak Bay Son içeri girdiğinde ikimiz de oraya döndük. "Kim Hayoon uyandı, insan haliyle." dediğinde ayaklandım, Chaeyoung çocuğu kucağına alarak benimle birlikte odadan çıktı.

Kim Hayoon, güzeldi. Abileri gibi hafif esmer bir tene sahip, kahverengi gözleri balı andırıyordu. Kahverengi, omuzlarına düşen saçları vardı. Kim Namjoon yatağın yanındaki sandalyede oturuyor, onun saçlarını okşuyordu. Kim Taehyung ise yatağın kenarına oturmuş, ellerini büyük ellerinin arasına almıştı. "Merhaba Hayoon." dedi Bay Son yatağa yaklaşarak, ona karşı dikkatli olmaya çabalıyordu. "Merhaba." dedi, ince sesi oldukça tatlıydı. "Sen biraz hasta olmuşsun ama iyi olacaksın, korkma tamam mı?" diye sorduğunda başını salladı, Hayoon bakışlarını bana çevirerek gözlerimin içine baktığında gerilmeden edemedim.

"Jungkook!"

Adımı söylediğinde kaşlarımı çatmadan edemedim, herkes bana bakmaya başladığında yutkundum. "Tanışıyor muyuz?" diye sordum ona, başını sallayarak onaylarken yatakta doğruldu. Ellerini abisinin ellerinden kurtarak beni yatağa çağırırken ona uydum, elinden birini tutarak Kim Taehyung'un başında dikilmeye başladım. "Beni hatırlamıyor musun?" diye sordu dudak büzerek, ona bunu söylemek istemiyordum çünkü sorarken üzgün görünüyordu. Hafızamı ne kadar zorlarsam zorlayayım ona dair hiçbir anı zihnimin içinde belirmiyordu. "Ama Jungkook..." diye sızlandığında gülmeden edemedim, hâlâ onu hatırlamıyordum. "Beni sevmiştin, annem ile birlikte restorandaydık ve birden kedi olmuştum ben. Sen de gelip beni sevmiştin. Annem adını sormuştu sana." Kedi-insanların çocukluk anılarının bu kadar net olması beni şaşırtıyordu, bahsettiği olay birkaç ay içinde gerçekleşmiş olmalıydı. Benim için sıradan, her zaman yaptığım bir şeydi. "Özür dilerim, şimdi hatırladım." dedim gülümseyerek, çalmaya başlayan telefonum ile onun elini bıraktım.

Hayoon ne yaşadıysa hatırlamıyordu, onun aklında kalan anıların hepsi güzeldi ve bu beni mutlu etmişti. Onun da benim gibi bir travmanın içinde sıkışıp kalmasınını istemezdim asla. "Hoseok." diyerek açtım telefonu, odadan çıkmış, koridordaki sandalyelerden birine bırakmıştım kendimi. İki gündür görüşemiyorduk, bizim için uzun bir süreydi. Yoongi hyung ve Jimin'in randevusunu anlatırken kahkahalarını tutmakta zorlanıyordu, Yoongi hyungun kırmızı şarabı beyaz gömleğinin üzerine dökmesini anlatırken ben de gülmeden edemedim. Randevuyu evde yapmaya karar vermişlerdi, Hoseok odasından dışarı çıkmama konusunda söz verse de dayanamamış ve onları gizliden izlemişti kediye dönüşerek. Jimin'in aniden hapşırmaya başlaması ile Yoongi hyung onu fark etmiş, azarlamak yerine kucağına alarak sandalyesine geri oturmuştu. Onun adına mutluydum. Hoseok dünya üzerindeki tüm güzellikleri hak eden biriydi.

"Merkez'e gelir misin, seninle konuşmak istediklerim var."

Bir saat içinde geleceğini söyleyerek telefonu kapattıktan sonra içeri girmek yerine sandalyede oturmaya devam ettim. Bay Son odadan çıkarak bana bakarken "Cinsel saldırı yok. Sanırım sadece fizilsel bir saldırı almış." dedi, bu içimi rahatlatırken başımı sallamakla yetindim. Chaeyoung da kucağında uyuyakalmış Minseok ile çıktı odadan. Onu odasına götüreceğini dile getirdikten sonra yanımızdan ayrıldı, Bay Son da beni sandalyede yalnız bırakarak gitti. Seokjin hyung beni yemeğe beklediği için ona geç kalacağımı söylediğim bir mesaj gönderdim. Sandalyeden kalkarak Hoseok'u beklemek için yeniden Merkez'in kafeteryasına indim. Kahvemi alarak masalardan birine oturdum, insanlar ve kedi-insanlar oturmuş yemeklerini yiyordu sakin bir şekilde.

Onu ilk gördüğüm kitapçının önündeki o anı, bana olan bakışını aklımdan silip atamıyordum. Bir insan, neden ilk kez gördüğü bir insana ağlayacak gibi bakardı? Kahvem bittiğinde arkama yaslandım, Kim Namjoom kafeteryadan içeri girdiğinde beni görmeden tezgâhâ ilerledi. Onu yanıma çağırmak istemiyordum, biraz düşüncelerim ile baş başa kalmaya ihtiyacım vardı. Kim ailesinden herhangi biri düşüncelerime sızdığı anda kim olduğumu şaşırıyordum. Onun kahvesini almasını, benden uzak bir masaya oturmasını ve telefonunu üzerindeki kalın hırkanın cebinden çıkarmasını izledim. Bakışlarımın onu rahatsız etmemesi için yeniden önüme döndüm.

Hoseok kısa bir süre sonra kapıdan girip gözlerini kafeteryada gezdirdi, Kim Namjoon'u gördüğü an çığlık atacağını hissetmiştim. Namjoon'un bakışları telefonundan kalkarak kapının girişindeki Hoseok'a takıldığında gülümsedi, ona kendisi için anlamı olmayan ama Hoseok'un bana yıllarca bahsedeceğine emin olduğum bir el sallaması gönderdi. Hoseok da ona el salladıktan sonra ne yaptığını fark etmiş olacak ki girdiği transtan çıkarak gözleri yeniden kafeteryada dolandı, beni gördüğü an adımlarını hızlandırarak yanıma geldi. Karşımdaki sandalyeye otururken bile bakışları bir saniye olsun Kim Namjoon'un üzerinden çekilmiyordu. Onu buraya ciddi bir konu hakkında konuşmak için çağırmıştım lakin o bana bakmıyordu bile. Kolumu uzatarak elini çimdikledim. Dudakları arasından ufak bir acı dolu inleme dökülürken bakışlarını bana çevirdi.

Ona nasıl anlatacağımı bilemiyordum, bu yüzden en başımdan başlayarak onun yanından ayrıldığımda Chaeyoung beni aramasını, Merkez'e gelişimi, çocuğu ilk kez görüşümü ve en son elimi tutuşturulan mektubu anlattım. Çantamda, defterimin arasında duran kâğıt parçasını çıkararak önüne bıraktığımda sessizdi, kâğıdı aldı ve okumaya başladı. Her kelimede duraksıyor, parmakları yırtmak ister gibi kâğıdı sıkıyordu. En sonunda yaptı, kâğıdı parçalara ayırarak masanın üzerinde bıraktı. Hoseok'tan hiç beklemediğim kelimeler dudaklarından döküldü.

"Sen bana bunu vermedin, ben de okumadım Jungkook."

-

son chaeyoung;

Continue Reading

You'll Also Like

89.7K 12.6K 32
Dört ulus huzur ve barış içinde yaşasa da bu durum ateş bükücü Taehyung ile hava ulusundan Avatar Jungkook için geçerli değildi [etl au]
KUMA By Beyhan Töre

General Fiction

14.2K 203 4
- Sen benim karım olmaya layık değilsin! Baran ağanın bilmediği birşey vardı söylediği sözlerden çok pişman olacaktı...
13.3K 1.2K 10
Vampir Jungkook'un Elf sevgilisi Taehyung
158K 16.7K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...