Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
11. Bölüm ☁ Klişe
12. Bölüm ☁ Hırsız
13. Bölüm ☁ Davet
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
16. Bölüm ☁ Yeni Biri
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
44. Bölüm ☁ Borç
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

36. Bölüm ☁ Kabus

20.4K 1K 43
By Merfck

İlkim'den ☁

Batıkan'ın evden çıktığını görmemle telaşım ikiye katlanmıştı. Oldukça sakin görünüyordu. Kötü bir şey olsa bu kadar soğuk kanlı durabileceğini sanmıyordum. En sonunda arabanın kapısını açıp kendini yanıma bırakmasıyla Kuzey'de ön koltukta kıpırdanarak bize doğru dönmüştü.

''İpek nasıl?'' dememle Batıkan gülerek karşılık verdi.

''Evde kalmayı garantileyebilmek için bayılma numarası yapmış. Kendini merdivenlerden yuvarlamış. Allah'tan bir şeyi yok. Sağ kolu ağrıyormuş biraz,'' dediğinde sıkıntıyla bir nefes çektim.

''Açıkçası bu kadarını ben bile beklemiyordum,'' dedi Kuzey ve devam etti. ''Esaslı kızmış.''

''Öyle,'' dedi Batıkan başını sallayarak. ''Hizmetçilerden birini ayarlayabildin mi?''

''Evde zaten iki tane hizmetçi varmış. Biri ev işleriyle ilgileniyor diğeri yemeklerle. Yemekle ilgilenenin adı Füsun. Yirmi sekiz yaşında falan olması lazım. Yatılı hizmetçi. Bir tane annesi var. Antep'te yaşıyor. Düzenli olarak ona para gönderdiğini öğrendik. Annesi oldukça yaşlı. Kızın telefon numarasını da bulduk. Kıza annesinin çok hasta olduğunu falan söyleyeceğiz. Kız yıllık iznini kullanmak zorunda kalacak. Kızın evden çıkmasını sağladığımız gibi... bum!'' dedi ve kaşlarını kaldırarak gözleriyle beni gösterdi. ''Devreye sen giriyorsun. Aslında seni o adamın evine sokmak büyük saçmalık,'' dediğinde kaşlarımı çatarak karşılık verdim.

''Tamam anladım beni tehlikeye atmak istemiyorsun, İpek'e de söz verdin ama yeter artık Kuzey. İpek o adamla başbaşa! Bu oyunun ne kadar süreceğini sen hariç kimse bilmiyor. Onu hiç tanımadığı bir mafya bozuntusuyla yalnız bırakmamı bekliyorsun. Eve birini daha sokman lazım. Başka güvenebilir birini tanıyor musun? Hayır! O zaman artık söylenip!'' durma diye sert bir şekilde hafifçe sesimi yükselttiğimde başını hafifçe eğerek güldü. Kabul. Çok güzel gülüyor.

Başını kaldırdığında yüzünde hala küçük bir sırıtış vardı. Gözlerinin içinde küçük parıltılar. Ela ve her zaman koyu gözlerinin içinde minik yıldızlar görmek oldukça şaşırtıcıydı.

Her gülüşü bir diğerinden farklıydı.

Her güldüğünde onu sanki daha önce hiç gülerken görmemiş gibi hissediyordum.

Ama yine de bütün bu anları aklıma kazımadan edemiyordum.

Bütün gülüşlerini tek tek ezberliyordum.

''Devreye sen giriyorsun. Yarın İpek'in kolyesi donanımında bir kolye daha hazır olacak,'' dediğinde kaşlarımı kaldırdım ve gözlerimi kıstım.

''Sana bu imkanları kim sunuyor?'' dediğimde tekrar hafifçe güldü.

''Güvenebileceğim herkes,'' dediğinde hızla cevap verdim.

''Güvenebileceğin herkes?''

''Merak etme; güvendiklerim listesi pek kalabalık değil. Bir elin parmakları kadar bile değil,'' dediğinde sessizce onayladım. Sonuçta ben tanımasam da bize yardım eden başka birileri daha vardı ve Kuzey ile Batıkan her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamaya çalışıyordu. Kuzey sandığımdan daha zekiydi.

Batıkan zaten bir doktordu. Altı sene tıp okuyabilmiş birinden aptal olmasını beklemiyordum. En az Kuzey kadar kıvrak bir zekaya sahipti. Peki ya Kuzey? Onunla ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Onun da bitirdiği bir üniversite olmalıydı.

''Peki kız annesinin hasta olmadığını gördüğünde geri gelmeyecek mi? O geri geldiği takdirde evden çıkan ben olacağım,'' dedim soru sorar gibi.

''Kız bizde,'' dedi Batıkan rahat bir şekilde.

Akşama doğru neredeyse hepimizin karnı acıkmaya başlamıştı. Daha doğrusu Kuzey ve Batıkan bunu hiç belli etmiyordu ama ben hissedebiliyordum çünkü en son sekiz saat önce bir şeyler atıştırma şansımız olmuştu. Artık midemin kendini sindirmeye başladığından bile şüphelenmeye başlamıştım.

Batıkan yaklaşık bir saat uyuduktan sonra ön tarafa geçmiş ve evin içinde olanları o dinlemeye başlamıştı. Kuzey'de arkaya benim yanıma geçmişti. Batıkan gibi başını cama yaslamak yerine dizlerimin üztüne koymasıyla donakalmıştım. Batıkan'da bu harekete şaşırmış olmalı ki dikiz aynasından bir süre şaşkınca baktıktan sonra gülerek önüne dönmüştü.

Ve işte rezil olduğum an.

Kuzey tam gözlerini yumduğu anda karnım hafifçe guruldamıştı.

Duymamış olmasını dilerken hafifçe gözlerini araladı.

Bu sefer gözlerini yuman ben olmuştum. Utançla alt dudağımı dişlerken Kuzey'in kıpırdandığını hissettim. Tek gözümü araladığım da ise onun alaycı yüzüyle karşılaşmıştım.

''Acıktın mı?'' dedi yumuşak bir sesle.

''Saçmalama. Tabi ki hayır,'' dediğimde tekrar güldü. Batıkan'ı dürterek kendine dönmesini sağladı.

''Ben yemek alabileceğimiz bir yer bulmaya gidiyorum,'' dedi ve arabadan indi. Kapıyı kapatman önce ''En geç yarım saate dönerim,'' dedi ve bana doğru eğilip boyun girintime bir öpücük bıraktı. Normalde belki bu kadar utanmazdım ama Batıkan'ın yanımızda olması utancımı onlarca fazlasına katlıyordu. Ukala bir şekilde gülerek arabanın arkasına dolandı ve bagajı açtı.

İndirdiği biseklete binerken yüzümde ki utangaç ifade kendini gülümsemeye bırakmıştı. Kuzey bisiklet sürüyordu. Vay be.

Yaklaşık on dakika sonra açlığın verdiği halsizlikle Batıkan'ı umursamadan arka koltuğa uzanmıştım. Karnım sırtıma bile yapışmış olabilirdi. Yavaşça gözlerimi yumdum ve en azından yemek gelene kadar uyumayı diledim.

Gözlerimi açtığımda havanın çok daha fazla kararmış olduğunu gördüm. Kol saatime baktığımda telaşla yerimden kalkmıştım. Kuzey gideli neredeyse bir saat olmuştu. Batıkan'ın karşı çıkmasından korkarak onun fark etmemesini dileyerek kapıyı açtım ama anında bana dönmüştü.

''Nereye?'' dedi tek kaşını kaldırırken.

''Çok bunaldım. Biraz hava alıp geleceğim,'' dedim. Onaylayarak önüne dönmesiyle Kuzey'in gittiği yöne doğru koşmaya başladım. Batıkan'ın beni göremeyeceği bir noktaya geldikten sonra duraksamıştım. Zaten yol boyunca hiç ayrım falan yoktu. Bunun verdiği rahatlıkla yürümeye başladım.

Yaklaşık yirmi dakika sonra yol uzamaya devam ederken bende yürümeye devam ediyordum. Kuzey hala ortalıklarda görünmüyordu. Üstelik etrafta neredeyse hiç ev yoktu. Gözümden istemeden bir yaş süzüldüğünde avuç içlerimi gözlerime bastırdım. Yolda ağlaya ağlaya yürürken niye hala geri dönmediğini düşünmeden edemiyordum.

Başına bir şey mi gelmişti?

En sonunda bir kaldırıma çöktüm ve dizlerimi kendime çekip kollarımı etrafına doladım ve alnımı dizlerime yaslayıp daha da ağlamaya başladım. Hem çok açtım hemde yürüyecek halim kalmamıştı. Açlıktan resmen midem bulanıyordu.

Neredeyse on dakika boyunca böylece oturdum.

Dibimde bir şeylerin durduğunu hissetmemle başımı kaldırdım.

''Kuzey?'' dedim karanlıktan yüzünü seçmeye çalışırken.

''Ne yapıyorsun burada?'' dediğinde kaşlarımı çatarak yüzümü sildim.

''Yarım saate gelecektin. Kaç saat oldu. Seni merak ettim.''

''Beni merak edip tek başına yollara mı düştün? Çok saçma. Başıma bir şey gelmiş olsa sen mi beni koruyacaksın?'' dedi alayla gülerken.

''Belki koruyamam ama yanında olurum,'' dediğimde yüzünde alaycı gülüşünden alaycılığı ayrılmış geriye sadece bir tebessüm kalmıştı.

''Düşündüğümden daha uzağa gitmem gerekti,'' dedi bisikletin önüne astığı poşetleri göstererek. ''Gel buraya,'' dedi ve bacaklarının arasında dengede tuttuğu bisiklette arkaya doğru biraz daha kayarken beni belimden tutarak önüne oturttu. Derin bir nefes aldım. Arkadan kafasını omzumun üstüne getirdiğinde yanağını yanağıma yasladı. ''Üşümüşsün,'' dediğinde cevap vermek yerine elimi yanağıma götürdüm. Gerçekten üşümüştüm.

En sonunda sessiz bir şekilde arabada yemeklerimizi yiyebilmiştik. Kuzey ağladığımı görmüştü ama hiçbir şey dememişti. Çünkü anlamaması imkansızdı. Elbette onun için ağlamıştım.

Kendimi nedense çok rezil hissetmiştim. Oyuncağını kaybetmiş şımarık bir kız çocuğu gibi kaldırıma oturmuş ve ağlamıştım.

Yerimde rahatsız bir şekilde kıpırdanıp başımı cama yasladığımda bu türlü asla uyuyamayacağımı biliyordum. Üç kişinin bir arada sabahlaması kulağa hiç sağlıklı gelmiyordu ama buna çok kısa bir süre için katlanıyorduk. Batıkan zaten ön koltuktaydı.

''Batıkan bu saaten sonra bir konuşma olacağını sanmıyorum. Saat on biri geçiyor ve İpek'te büyük ihtimalle yürüdü. Ekrana baksana. Kapkaranlık. Işıklar sönük. Herkes uyuyor olmalı. İstersen sen de uyu biraz,'' dedi sevecen çıkan sesimle. Gerçekten İpek'i korumaya çalıştığı o kadar belliydi ki.

''Biraz daha bekleyeyim sonra belki uyurum. O herifin ne yapacağı hiç belli olmuyor İlkim,'' dediğinde bir süre yüzünü süzmeden edememiştim. Gerçekten İpek'e değer veriyordu. Gülümseyerek tekrar kafamı cama yasladığım sebepsiz yere Kuzey'in bakışlarını üzerimde hissetmiştim.

Kafamı çevirmeden hafiften Kuzey'in olduğu tarafa baktığımda haklı olduğumu fark ettim. Ona bakmaya çalıştığımı fark edince daha da gülümsemişti. Onun gülümsemesi beni de gülümsetiyordu. Yavaşça gözlerimi kırpıştırdım ve onun yüzünde ki bu tebessümün tadını çıkarmaya çalıştım

Yavaşça hareketlendim.

Bugün aynısını kendisi de yapmıştı.

Başımı yavaşça dizine koyduğumda bir süre hareketsiz kaldı. Sırf yüzümü inceleyen gözlerinin baskısına şahit olmamak için gözlerimi yummuştum ama buna rağmen çok derin hissedebiliyordum.

Bu sefer yavaşça kıpırdanan o oldu ve neredeyse benim rahatımı hiç bozmamaya çalışarak yanıma uzandı. Koltukla onun arasında kalmıştım ve buna rağmen gözlerimi bile açamıyordum. Eli yavaşça dağılan saçlarıma gittiğinde nefesimin kesildiğini hissedebiliyordum.

Yavaşça gözlerimi araladım.

Yüzü hemen dibimdeydi.

Gözlerimin karşısında seyirlik bir manzara duruyordu.

Gecenin gölgesi ela gözlerinde ışıltılı bir tabloya sebep oluyordu ve bu tablo kesinlikle nefes kesici bir güzelliğe sahipti.

Güldü.

Şaşkın bakışlarım komik duruyor olmalıydı.

''Sana her yaklaştığımda böyle mi bakacaksın?'' dedi kulağımın dibinde fısıldayarak. Nefesinin yakıcı bir sıcaklığı vardı.

''Sana aşık olmama sebep oluyorsun. Ve bunun suçu kalbimde değil. Senin bakışlarında,'' dediğimde yüzünde ki tebessüm silinmişti.

''Hayatta ilk defa bir şeyden korkuyorum. Bana aşık olmandan deli gibi korkuyorum,'' dediğinde zorlukla yutkundum.

''Ama sen yanımdayken ben senin çektirebileceğin acılardan bile korkamıyorum. Senin yanında hep güvende hissediyorum. En güvenmemem gereken kişiye güveniyorum. Bu kalbimin bana oynadığı tehlikeli bir oyun olmalı,'' dediğimde yüzüne tekrar o gülümseme yayılmıştı.

Gözlerimi büyük bir korkuyla açtığımda birinin cama tıkladığını fark ettim. Ön kapı açılmış ve birisi Batıkan'ı şiddetle tutarak arabanın içinden çekip almıştı. Kuzey beni korumak adına kapıları kitlemek üzereyken arkamda kalan kapı açılmış ve tanımadığım kişilerden biri beni de dışarıya çekmişti.

Kolumdan çekiştirilip birkaç adım yürütüldükten sonra arkamdan birinin itmesiyle yere düşmüştüm. Dizlerimin ve avuç içlerimin sızladığını hissedebiliyordum. İki kişi ise Kuzey'i kontrol etmeye çalışıyordu. Bu çok zordu.

Kuzey tam birine yumruk atmıştı ki iki adam daha devreye girmişti. Birinin beni ayağıyla sert sayılabilecek bir şekilde hırpalamasıyla Kuzey yerinde durdu. Sımsıkı sıktığı yumruğuna baktım. Kaşları çatılmış ve çenesi gerilmişti.

Birinin saçlarımdan kavrayıp kafamı sert bir şekilde geriye doğru çekmesiyle acıyla inledim. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Kuzey inlememle birlikte bir adım atmıştı ki bana doğrultulan silahla tekrar durmak zorunda kalmıştı. Saçımı tutan kişiye baktım.

Bu oydu... Levent...

''Siz o küçücük aklınızla bana kurduğunuz oyunu yutacağımı mı sandınız? Zavallılar...'' dediğinde Kuzey'e baktım. Sinirle ona bakıyordu.

''Değer verdiğim bir başka kadını benden almana izin vermem Levent,'' dediğinde Levent gülerek bana baktı. Eliyle yaptığı işaretle birlikte bu sefer adamlardan biri İpek'i sürükleyerek getirmiş ve yere bırakmıştı.

İpek yanımda, aynı benim gibi yerde, dizlerinin üstünde duruyordu. Kuzey ve Batıkan ise hemen karşımızda.

''Bu sefer senden bir kadını almayacağım. Bu sefer direk seni alacağım. Bu kızlara da yazık ettiniz. Artık bu kızlar benim. Benim hizmetimdeler. Bana hizmet edecekler! Ve siz hiçbir şey yapamayacaksınız! Siz kurtulacaksınız. Sizi çektirebileceğim bütün işkencelerden azat edeceğim ama bu kızlar bir ömür sizin yaptığınız hataların bedelini ödeyecekler. Sizi eşekler cennetine göndereceğim ama bu kızlar bir ömür benim cehennemim de yaşayacaklar. Ve yaşadıkları her gün sizden nefret edecekler,'' dedi ve saçımdan daha da çekerek dudaklarını sert bir şekilde dudaklarıma bastırdı. Onu bütün gücümle itmeye çalıştığımda yüzünü çekmek zorunda kalmıştım. Tam yüzüne tükürdüğüm anda ise yüzüme sert bir tokat patlatmıştı. Acıyla tam anlamıyla yere yapıştığım da Kuzey kendini tutan iki adama da sert bir şekilde girişmişti ama...

Adamlardan birinin kalın bir sopayla tam bel girintisine vurmasıyla o da yere kapaklanmıştı. Bu sefer Levent'in hedefinde İpek vardı. Aynı şekilde İpek'in saçlarından tuttu ve yüzünü İpek'in boynuna yaklaştırdı. İpek'in korkudan nasıl titrediğini görebiliyordum. Batıkan adamlardan birine tekme atmaya çalıştığında o geciken ses gecenin karanlığına kavuşmuştu.

Patlayan silah sesiyle irkildim.

Batıkan kanlar içinde yere serilmişti.

Ellerim titriyordu.

Yerde yatan Batıkan'ın üstüne boşaltılan kurşunları sayamıyordum.

Gözlerini gökyüzünün karanlığına dikmişti.

Göğüs kafesi inip kalkmıyordu.

Kuzey sert bir şekilde kendini tutan adamın bileğini kavradı ve elinde ki silahı kaptı. Levent gülerek Kuzey'e yaklaştığında Kuzey silahı ona doğrulttu.

''Kıza yazık ettin Kuzey. Kızlara yazık ettiniz,'' dedi.

Kuzey'in elinde ki silah ateş almadı ama... Levent acımadı.

Bir tane adamın arkadan Kuzey'in boynunu kavramasıyla Levent silahını Kuzey'in alnına dayamıştı. Kuzey son kez bana baktığında ciğerim parçalanır gibiydi.

Ve o silah patladı.

Arkasında dikilen adamın yüzüne sıçrayan kana baktım.

Tenine dokunmaya kıyamadığım adamın o teninde artık nefes yoktu.

Ruh yoktu.

Aşık olduğum o gözlerde artık yaşam yoktu!

Korkuyla kalkmaya çalıştığımda beni sarmalayan kollara tutundum. Kuzey huysuz bir şekilde gözlerini açtı ve hafifçe doğruldu. Eli yanağıma gitmişti. Yüzümde ki ter damlalarını hissedebiliyordum.

''Tamam sakin ol. Kötü bir rüya gördün sanırım,'' dediğinde duyduğum sesin hayal olmadığına emin olmaya çalıştım. Elimi yanağına koydum ve hafifçe okşadım.

''Yaşıyorsun,'' dediğimde uykulu yüzünde bir gülümseme belirdi. İyice doğruldum ve ön koltuğa doğru uzandım. Batıkan uyuya kalmıştı. Emin olamıyordum. Parmaklarımla yavaşça nabzını ölçtüm. ''Yaşıyorsunuz,'' dediğimde elimin tersiyle gözümden akan yaşı sildim.

Kuzey beni iyice kollarının arasına çekti.

Başımın tepesine koyduğu öpücüğü hissedebiliyordum.

Kollarını iyice omuzlarıma sardı.

''Nasıl bir şey gördüğünü az çok tahmin edebiliyorum. Sakin ol. Her şey yoluna girecek, umarım,'' dediğinde başımı daha da göğüsüne yasladım.

''Seni benden çalamayacaklar Kuzey,'' dediğimde güldüğünü hissettim.

Sabah olmak üzereydi.

Tekrar uyumam için beni ikna etmeye çalışmıştı.

Güneşin ilk ışıklarına kadar bıkmadan onun yüzünü izledim. Saçlarını okşadım. Ela gözlerinde ki o karanlığın tadını çıkardım. Gerçekten harikaydı. Evet gözleri açıktı. Korkularımla beni baş başa bırakmamış o da uyumamıştı. İkimizin de tek baktığı yer gözlerimizdi.

Benim için en korunaklı yer ise onun göğüsünün tam üstü.

Kollarının arası...

Saçlarımın okşanmasıyla kirpiklerimi araladığımda uyuya kaldığımı fark ettim. Tam anlamıyla sabah olmuştu. Kıpırdanarak huysuz bir şekilde Kuzey'in bileğini kendime doğru çektim ve kol saatine baktım. En fazla bir buçuk saat falan uyuya kalmıştım.

Uzun bir süre birbirimizi izlemiştik.

Onun gözlerine bakarak uykuya dalmak bana huzurlu hissettirmişti.

Özellikle ben yemek yemeden kendime gelemeyeceğim için zar zor bir şeyler atıştırdık. Ve sonrasında devreye ben girmek durumunda kaldım.

Bana uzatılan telefonu elime aldım.

''Füsun Hanımla mı görüşüyorum?'' dedim ciddi çıkmasına özen gösterdiğim sesimle. Karşıdan onaylayıcı bir homurtu geldi. ''Dün gece saatlerinde annenizi hastaneye kaldırmak durumunda kaldık. Siz de yanında bulunmak istersiniz diye düşündük,'' dediğimde karşıdan telaşlı bir ses duyuldu.

''Nasıl yani?''

''Ne yazık ki. Durumu çok ağır. Kendisin yoğun bakıma aldık,'' dediğimde karşıdan bir hıçkırık geldi. Ve sessizlik... Telefonu kapadım.

''Tamam mı?'' dedi Batıkan merakla.

''Ağlıyor sanırım,'' dedim göz kırparak.

Villayı gözlediğimiz yaklaşık bir saatin sonunda elinde küçük bir bavulla çıkan kadına baktım. Büyük ihtimalle evin hizmetlisi olan kadındı.

Hemen arabadan indim.

Kadın bavulunu sürükleye sürükleye yürümeye başladığında bir taksiye atlamadan onu oyalamam gerektiğini biliyordum.

''Pardon,'' diye seslendim. Kadın hafifçe döndü. Gözleri hafiften kızarmıştı.

''Buyurun,'' dedi kibar bir şekilde.

''Ben kayboldum galiba. Buraya yakın olan bir durak falan yok mu bildiğiniz?'' dedim tatlı ve tehlikesiz görünmeye çalışarak.

''Bende durağa gidiyorum. İsterseniz birlikte gidelim,'' dediğinde kafamı salladım ve onunla birlikte yürümeye başladım. Aynı zamanda Kuzey ve Batıkan'a 'gelin' işareti yapmayı da unutmamıştım.

Gerçekten çok sessiz bir yerdi ve biz yürümeye devam ediyorduk.

En sonunda kimsenin olmadığı bir caddeye girdiğimizde artık her şey işlemeye başlamıştı. Kadın ağzına kapanan elle çırpınmaya başladığında Kuzey elini daha da bastırmıştı. Yaklaşık beş dakika falan kadınla uğraşmamızın ardından gelen siyah minibüs tarzı otomobile baktım. Batıkan sürmeli kapıyı ittirerek açtı. Kuzey kadını zorla içeriye sokarken bende hemen peşlerinden girdim.

''Ne istiyorsunuz benden?'' dedi kadın korkuyla.

Kuzey ''Öncelikle sakin ol,'' dediğinde Batıkan'da küçük bavulu arkaya yerleştirmiş ve otomobilin on koltuğuna geçmişti. Şoför koltuğunda ki kişinin şapkası yüzünü kapatıyordu.

''Ne istiyorsunuz?'' diye korkuyla tekrar sordu.

''Eğer uslu durursan hiçbir şey yapmayacağız,'' dedim ikna edici olmaya çalışarak. ''Merak etme annenin sağlık durumunda hiçbir kötü gelişme yok. Seni o evden en erken çıkarmamızın tek yolu buydu. Eğer direk ortadan kaybolsan dikkat çekerdi. Seni üzdüysek affedersin ama bir süre misafirimizsin,'' dediğimde kadın kaşlarını kaldırdı.

''Bana zarar vermeyecek misiniz?'' dediğinde başımı salladım.

''Korkma artık.''

''O zaman niye kaçırdınız,'' dediğinde hafifçe güldüm.

''İşte bunu bilmene hiç gerek yok,'' dediğimde kadının zorlukla yutkunduğunu görebilmiştim.

Bu oyun git gide ilginçleşiyordu.

Bir adam kaçırmadığımız kalmıştı.

☁ B Ö L Ü M S O N U ☁

Arkadaşarlar yorumlarınızı bekliyorum. Artık lütfen o güzel parmaklarınız biraz klavye yüzü görsün. Hepinizi çok seviyorum. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur. Yorum yorum yorum.

Bir dahaki bölüm en güzel yorumun sahibine ♥

Ve sizden br şey rica etmek istiyorum.

Gerçekten hikayeyi seven, değer veren ve devam etmesini isteyen kişiler medyayı kullandıkları bir profilde paylaşabilir mi ^_^




Continue Reading

You'll Also Like

522K 18.8K 51
*** Sevginin en benciliyle sınandı genç adam. Zırhı pas tuttu, kılıcı elinden alındı, aşk için verdiği savaştan mağlup ayrıldı. Şövalye ruhunu çaldı...
1.2M 84.3K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1K 64 19
Karanlıktan her zaman korkmuşumdur. Sanki bir anda odamda korkunç bir şey belirecek gibi gelir. Hele burada... Bu duyguyu abartacak kadar çok yaşıyor...
1.7M 74.7K 56
''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden gitmeyeceğim. İstesen de istemesen de.'...