Trajikomik ; Aden

By Heimir

1.4M 86.9K 32.8K

"Karakter ölür ise hikaye biter derler. Peki hikayenin bitmesi için karakterin ruhunun ölmesi yeterli miydi?"... More

~1~
~2~
~•3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~ (Ç.B)
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~24~
~25~Part1
~26-part2-~
~27~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
~37~
~38~
~39~
~40~
~41~
~42~
~43~
~44~
~45~

~23~

38.8K 2.1K 960
By Heimir

İyi okumalar fıstıklar!

~•~

Birbirine yapışmış, açılmamak için direnen göz kapaklarımı zorladım. Aralanan gözlerim ile görüş açıma önce sarı ışık ardından banyo fayansları girdi.

Hala banyodaydım

Kafamdaki sızı kendini belli ederken dişlerimi birbirine bastırdım. Yerden destek alarak zar zor oturur pozisyona geldim.

Aklıma dolanlar ile gözlerimi sıkıca yumup sakin olmak adına derin bir nefes aldım.

Saat gece yarısı olduğundan kimse odama gelmemiş olmalıydı. Saçımdaki yapışkan his ve metalik kokudan kanamanın durduğunu hatta kanın kuruduğunu farkettim.

Hala sızlayan başımı görmezden gelmeye çalışarak kalkmak için bir hamle yaptım. Bacaklarım bana düşmanmıscasına titreyip tutmayınca sertçe devrildim.

Ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. Acı hissediyordum. Hem ruhsal hem de fiziksel.

Sonunda ayağa kalkmayı başardığımda lavobodan tutunup aynanın karşısına geçtim. Göz altlarımdan uzun süredir burada olduğumu anlamak zor değildi.

Ayrıca tahminim oldugu gibi kan kurumuştu. Anlımdaki kan lekelerine tiksinerek baktım. Etkilenmemek adına gözlerimi aynadan çekip suyu açtım. Soğuk suyu yüzüme vurduktan sonra bir havlu peçete ile kanı temizledim.

Duş alamazdım. Darbeye bağlı olarak yine bilinç kaybı yaşamam muhtemeldi.

Titrek adımlarla banyodan çıkarak yatağa ilerledim.

Kimsenin beni bulmaması içimi burkmuştu biraz ama saat gece yarısı belki de sabaha karşı idi. Kim gelecekti ki yanıma?

Yorganı kaldırıp altına girdim. Bu uzak olduğum bir durum değildi. Eskiden de yalnız başıma kriz geçirir kendimi yine ben sarardım.

Hiç bir şey değişmemişti.

Öte yandan işime de gelmişti bu durum. O halde bulunsaydım kesinlikle bir psikojik danışmana götürürlerdi beni. Ve ben seanslardan nefret ediyordum.

Hepsi yapmacıktı. Dediklerimi on dakika sonra aileme anlatmak için can atıyorlardı.

Bu olaydan kimsenin haberi olmayacaktı... olmamalıydı.

Ben bir daha asla o iğrenç seans odasına gitmeyecektim.

{..}

"Bebeğim? Iyi misin? Solgun görünüyorsun ?" Dedi annem telaşla odama girerken.

Gün doğmuş ve ben annemin tatlı öpücükleri ile uyanmıştım. Bu aile her şeye değerdi.

"Gece uyuyamadım da." Yanıma oturup ellerini yanaklarıma yerleştirdi.

"Hasta mısın?"

"Hayır, sadece uyuyamadım." Dedim zoraki bir gülümseme ile. Gözlerime derince baktı.

İnanmamıştı.

Ama yine de zorlamayarak gülümsedi.
"O halde geri uyu. Gitme okula."

Vücudumu saran şaşkınlık ile dudaklarımı araladım."Gitmeyeyim mi?"

Başıni salladı"Tabiki. Bu halde anlamazsın zaten."

Önceki ailem ağir bir hastalık geçirirken bile beni okula yollardı. Hatta bir defasında okulda bayılmıştım ve yine azar yiyen olmuştum.

"Ah... peki,teşekkür ederim." Anlımı öptü.

"Ne teşekkürü anneciğim? Hadi uyu güzelce ben de şu odun abilerini ve kalas babanı evden şutlayayım."

O odadan ayrılınca başımı geri yastığa koydum. Uyku yine bedenimi esir alırken aklımda sadece bu aileye sahip olduğum için çok şanslı olduğum vardı.

{...}

Kapımın tıklatılmasıyla gözlerimi test kitabından çektim.
"Gelin lütfen"

İçeriye yardımcılardan birisi giriş yaptı. Küt saçlı orta boylu bir kızdı.

"Öğle yemeği için çağırmaya gelmiştim."

Kaşlarım çatılırken cevap verdim."Annem nerede ? Neden seni yolladı ki?"

Gülümsemesini silmeden cevap verdi.
"Melek hanım babanızın telefonu üzerine apor topar şirkete gitti efendim."
Sürekli efendim demesi rahatsız etse de bu konuyu açmadım.

"Peki ,geliyorum şimdi"

Önüme dönüp kalemi elime geri aldım saniyeler sonra gürültülü bir düşme sesi duyuldu. Aceleyle arkamı dönüp ayaklandım. Adını bilmediğim yardımcı kız resim çerçevesini düşürmüştü.

"Ben özür dilerim... gerçekten bilere-"

"Sorun yok. Temizlerken dikkat edin ama." Dedi sakin bir tonda. Bu gün çok boş hissediyordum.

Kızı ardımda bırakıp odadan çıktım merdivenleri inerken başımin arkasındaki yara kendini sızlayarak belli etti. Sinirle dişlerimi birbirine bastırdım.

Salona girdiğimde masadaki tek kişilik servis gözüme çarptı. İçim manasızla buruk bir his ile doldu.

Masaya ilerleyip sandalyeyi çektim. Tam oturacakken kapuşonumdan yakalanıp hiç zorlanmadan geriye çekildim.
"Sana hiç yemek için herkesi beklemelisin denmedi mi gamzeli?"

Kulaklarıma dolan keskin ses ile kaşlarım havalandı. "Karan?"

Dudakları güler gibi oldu ama anında eski haline döndü. Ya da ben halüsinasyon gördüm.

"Adımı biliyormuşsun. İsmim hırsız bey olarak kaldı diye korkmuştum."

Dedi içinde alay barındıran sesiyle.Sanırım düşündüğüm kadar soğuk değildi?

Masaya geçip gelmesini bekledim. Beklediğimi görünce saniyelik bir tebessüm geçti dudaklarından ardından karşıma oturdu.

Servisler yapılmaya başlarken öylece yüzümü inceliyordu. Gerginlikle kıpırdandım. "Dik dik bakma..."

Kaşları havalandı.

"... sanız?" Başını aşağıya eğdi ve hafif bir kıkırtı sesi duyuldu.

Ortadaki patatesli böreklerin olduğu tabaktaki maşa yardımıyla tabağıma koydu.

"Ye hadi."

Sessizce yemeye başladım. Bir süre sonra üzerimde hissettiğim bakışlarla yediğim börek boğazımda kaldı.

Hunharca öksürmeye başlamam ile ayaklandı ve portakal suyu olan bardağı dudaklarıma yaklaştırıp içirdi.

Ardından kısık tondaki homurdanmasını duydum.
"Yani o kadar kardeşin varken Erez'e benzemek zorunda mıydın?"

Ah Erez... muzlu kekim.

Olmasan bile laf yiyorsun.

"Daha iyi misin?" Başımı salladım.

"Ölmedim..."

Bu defa karşıma oturmak yerine yanımdaki sandalyeye yerleşti ve saçlarımı karıştırdı.

"Tch! Olmaz ölemezsin. Daha çekeceklerin var." Dedi ciddiyetle.

"Beni öldürecek misin?" Dedim çenemi tutamadan.
"Belki?"

"Hırsız olduğunu sanıyordum ."

"Öyleyim. Kalp hırsızı diyelim."
Gözlerim büyürken konuştum.

"Erez abi sen misin?" Bu defa kesinlikle gördüm. Gülümsedi.

"Beni o fındık beyinli ile bir tutman mantıkli mı?"

"Olabilir. Kardeşsiniz sonuçta."

O sırada odaya telaşlı bir yardımcı girdi.

"Efendim." Dedi sesi titrerken.

"Söyle..." dedi az önceki halinden zerre kalmayan Karan.

"Şey ben çok özür di-"

"Ne olduğunu söyleyecek misin artık?" Dedi sert sesiyle Karan.

"Ben küçük hanımın odasını temizliyordum. Yemin ederim bilerek ol-"

"Ne yaptın?"

"Masasının üzerindeki siyah kutuyu devirdim. İçindeki kı-"

Beynimden vuruldum. Hızla ayaklanıp kadına doğru iki adım attım.

"Ne yaptım dedin?" Sesim olması gerekenden çok yüksek çıkınca bakısları yerde olan kadın titredi.

Kanım fokur fokur öfkeyle kaynamıstı. Anlamadığım bir şekilde kadını boğazlamak istemiştim.

"Ben öz-"

Lafıni tamamlamasına izin vermeden merdivenlere koştum. Lütfen kırılmış olmasın.

O kutunun içinde tek arkadaşımdan kalan anı vardı.

İlk ve tek arkadaşım.

Odama girdim. Yerdeki kırık nesne gözüme çarptı. Dizlerimdeki bağ çözüldü ve çöktüm.

"Hayır..." sesim titremiş gözlerim buğulanmıştı.

Odaya giren adım seslerim tam yanımda durup benim gibi diz çöktü.

"Tasma künyesi mi?"

Dedi elini kırıl künyeye uzatırken.
"Dokunma. Ben onu yapıştırırım."

"Tamam üzülme. Yenisini alıriz am senin köpeğin mi va-"

"Vardı. Öldü... Araba çarptı."

Yanımdaki bedenin kasıldığını hissettim."tek dostumdan kalan hatıra."

Kırık künye avucumun içindeydi. Sinirle sıktım. "Bilerek yaptı."

"Ne?" Dedi Karan.

"Sabah da çercevemi kırdı. Bilerek yaptı!"

"Abim. Tamam sakin ol bilere-"

Omzumdaki elini ittirip odadam çıktım. Merdivenleri inerken. Yüzümün sinirden yüzümün kızardığıni hissettim. Bileklerim de karıncalanıyordu.

Hala aynı yerde olan kadına ilerleyip o ne olduğunu anlamadan yakasından tutup arkasındaki duvara ittirdim.

"Ef-"

"Kes sesini." Dişlerimi birbirine bastırmaktan çenem ağrımıştı.

Ellerim ne zaman boğazına dolandı ne zaman onu boğmaya başladım bilmiyorum. Bir anda belime dolanan kollar ile geri çekildim.

Kadın yere düşüp öksürmeye başladı.

"Aden! Dur."

"Bırak! Öldüreceğim onu. Yeter."

Öldürmelisin

Öldürmeliyim.

"ADEN!"

"KES SESİNİ"

Boşluğundan yararlanıp ittirdim ve yerdeki kadının üzerine çıktım.

Gözüm hiç bir şey görmez olmuştu.

{...}

"İyi misin?" Dedi Karan karşımdaki koltukta titreyerek su içen kadına.

"Iyi-iyiyim." Dedi yapmacık karı.

Hırsımı alamamıştım. Karan tutmustu

"Daha çok iyi olursun merak etme." Dedim hırsla.

"Aden!" Dedi Karan tıslarcasına.

"Ne Aden ne? Bu işin burada bittiğini mi sanıyorsun. İlk gördüğüm yerde bu kadıni kimse elimden alamaz."

Kadın gözlerini Karana çevirdi. Bakışları hiç tekin değildi.

"Sen evine git Melisa. Ve bu olaydan birisi haberdar olmasın. "

"Ama-"

"Rica etmedim."

Kadın diğer hizmetli kızın yardımıyle odadan çıktı. Salonda volta atan Karan bana döndü.

"Aden ne yapıyorsun sen? Ben olmasaydım boğacaktın kızı."

"Senin olmadığın ana denk gelir illaki."

"Ne? Kızım kendinde misin sen?" Dedi önümde diz çökerken. Ellerini dizlerime koydu.

"Sanane. Kimsin sen?" Kelimeler sanki ben seçmeden çıkıyordu ağzımdan.

Kaşları çatıldı ve çenesi kasıldı.
"Bak... gamzelim. Şiddet çözüm olamaz."

"Gerektiğinde gayet olur." Sabır dilercesine nefes aldı.

"Yemekten önce bir şeyin yoktu. Künyenin kırılmasına sinirlenmiş olabilirsin tamam ama başka bir sey var gibi. Anlatmak ister misin?"

"Yok bir şey. Olsa da sana anlatmam."

Ayağa kalkıp bir adım attım. Enseme saplanan acı ile dişlerimi sıktı. Öfkem yeniden artarken derin bir nefes çektim içime.

"Odamdayım ben."

[...]

"ADEEĞN ABISİNİN FISTIKLI ŞÖBİYETİ!"
Kapımın kırılırcasina açılmasıyla korkuyla zıpladım.

İçeriye giren Erez abim sıkıca sarıldı ve havaya kaldırdi. Boy farkı dolayısıyla ayaklarım havalanırken burnunu çektiğini duydum.

"ÇOK ÖZÜR DİLERIM BAK UYKU UYUYAMIYORUM ŞEREFSİZİM." dedi ağlamaklı bir sesle.

Burukça gülümseyip kollarımı boynuna sardım.

"Affettim... ben de özür dilerim. Sana o şekilde davranmamalıydım."

"Olsun iyi tarafından bakalım..." dedi hala ayaklarım yerken kesik bir şekilde dururken.

"... ilk abi-kardeş kavganı benimle yaptın."

"Yemeliksin..."

Bir dakika? Dışa vurdum sanırım.

Elleri birden çözüldü. Yere düştüm ama son anda toparladım. Abim boş boş yüzüme bakıyordu.

Sanırım yine bozulmuştu.

"Euzubillahiminaşeydanirracim..."

Bir tokat sesi

"...bismillahhirrahmenirrahim."

Sıkıntıyla kafami kaşıdım. Kapının açık olmasından yararlandım.

"ARAZ! EREZ ABIM BOZULDU KOŞ!"

{...}

Araz kal inmiş abimin etrafında döndü.

"Tch. Bu defa durum ağır."

"Abartma be çocuk. Tokat atsak kendine gelir bence."

"Burada uzman kim?" Dedi meydan okurcasına. Göz devirdim.

"Sensin küçük ergenus." Dediğime aldırmadan odadan çıktı.

Elindeki şok cihazıyla odaya gitmesiyle oturduğum yataktan kalktım.

"Ne işi var bunun burada?"

"Poyraz abi benim daha fazla abim olduğunu kendimi iyi korumam gerektiğini söyleyip verdi."

Ah Poyraz..

"Umarım bunu göstermelik getirmişsindir. Yani abine elektrik vermeyeceksin değil mi?"

"Ah ablacık. Bu evde zeki olan hayatta kalır."

"Senin için zor olmuş olsa gerek."

"Kırıldım bunun için sonra trip atacağım."

Gülmeden edemedim. Seni küçük ergen.

"Geçen sefer Atalay abim kafasına kalemlik atmıştı değil mi?"
Başımı salladım.

Masamdaki demir kalemliği alıp kalemleri boşalttı. Deşhet ile elindeki kalemliği aldım.

"Salak mısın? Demir bu."

"Öf be abla. Iki tadı çıkardı.Eğlenirdik?"

""Eğlenceden kastın dolaylı yoldan katil olmak ise?"

Omuz silkti."5 abi ile büyüyen bir erkek çocuğu. Evin kölesi yani. Sağlam bile çıktım bence."

"Ah be çocuk seni bilmesem üzülüp bağrıma basacağım."

"Aman kalsın abla. Karizmamı çizme." Dedi saçlarını geriye atarken. Göz devirip parmağımı salladım.

"Ergenlik dönemin tahminen ne zaman biter velet?"

"Ergenlik değil. Mükemmellik."

"Kusacağım."

Masada duran bez kalem kutuya uzanıp aldım. "Kafasına atmayayım. Zaten az hücresi var yavrumun."

"Bana kalsa piyano atalım ama haklısın."

"Senin bu cani düşüncelerin beni ürkütüyor Araz." Dudak büzdü.

"Korkma ablacığım. Abimlerden birine bir şey olsa 4 yedeği var da senden başka yok o yüzden listemin dışındasın."

"Sana kırkın çıkmadan pennywise mi izlettiler?"

Dedim alayla. Sırtıni dolaba yasladı.
"Aslında 4 yaşındaykendi."

"Ne?"

"Sana tavsiye, Atlas ve Erez ikilisine asla güvenme."

"Böyle abilerle büyüyüp nasıl travma almadın sen?"

"Aman ne demişler. Hayat kötü salla götü."

"Aman kafamı bulandırma çocuk. " dedi saçlarımı kaşıyıp.

Elimdeki kalem kutuyu bakmadan abime fırlattım. Bununla eş zamanlı bir çığlık yükseldi.

"AH DOĞMAMIŞ ÇOCUKLARIM!"

Korkuyla önüme döndüm.

Ama...

Abi?

Doğmamış çocukları?

Anskm

Erez abim yere yığılırken Aras keyifle yumruk yaptığı elini ısırdı ve kahkaha attı.
"Ablam be! Tam vuruş! EREZ AKTAN ELENDİN ÇIK!"

{...}

"Abi yemin ederim bilerek ol-"

"Sus muzlu puding. Farkındaysan pudingim demedim. " dedi triple.

İki büklüm duruyordu koltukta. Yanında oturan annem gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı.

Diğer herkes gibi.

"Ama abi..."

Dudakları büzüldü ve gözlerinden yumuşadığına dair bir parlaklık geçti. Kendisi de bunun farkına varmış olmalı ki anında gözlerini benden çekip mırıldandı.

"Sus Erez sus yumuşama şeyi düşün... çocuğun olmayacak. Bir dakika?ÇOCUĞUM OLMAYACAK!"

dedi ve yine ağlamaklı sesi tonuyla başını yanındaki Atlas'ın omzuna attı. Atlas ona kısa bir bakıs atıp göz devirdi.

"Senin genlerin kuşaktan kuşağa aktarılmayacak demek. Kim kurban kesti? " dedi alayla Atlas.

Atalay abim sinirle of'ladı.
"Oğlum bir darbeyle çocuğun olmayacak mı? Ne saçmalıyorsun?"

"Doğru. Sen doktorsun değil mi?"

Uraz abim masadaki şiddet aleti kalemliği alıp elime tutuşturdu.

"Atış serbest güzelim. Vur onikiden de sussun."

Erez abim dehşetle dizleribi kendine çekti.

"Caniler."

Annem Erez abimin kafasına vurdu.
"Annem yeter. Aģlama."

"Nası aglamıyayim validem?"

Babam keyifle kahkaha attı.
"Meleğim bence oģlumuza geçmis olsun pastası yap. Ona özel."

Dudaklarımı birbirine bastırıp nefesini tuttum. "Evet! Çok iyi düşündün hayatım."

Annem ayaklacakken abim kollarını tuttu. "HAYIR! Yani hayır my mommy. Yorulma yaparım ben. Birsürü evlat yetiştirmişken sen mi yapacaksın pasta? Bitmiş bu gençlik."

"Tamam oģluşum sakin o-"

"Olamam anne! Nolur yapma pasta falan. Hem saat geç! Kilo mu alayım? Yakışıklı yüzümde sivilce çıksın da evde mi kalayım? Sonra bir kulübeye 29 kediyle kapanayım onu mu istiyorsun.

Yanımda oturan Araz mırıldandı.
"Sıçtı, sıvıyor."

Elimin tersiyle ağzına vurdum.
"Ayıp ablacığım."

Elini dudaklarına götürdü.
"Acıdı be. Fırın küreği gibi de elin var."

"nE? Araz ne dedin?"

"Noluyor orada?" Dedi Atlas hararetli konuşmamızı bölüp. Araz göz devirdi. Ergenator.

"Ablam bana doğal botoks yapıyor abi görmüyor musun? Ağzıma vurarak dudaklarımi dolgunlaştırıyor."

Bu çocuk...

"Ergen..." dedi Atlas.

"En azından benim ne olduğum belli."

Araz muhtemelen bunu içinden deduğini sanmıştı.

Ah araz... ergenli kekim.

"Ne dedin?"

"Ne dedim?"

"Bana dedin?"

"Sana dedim?"

"Tekrar söyle?"

"Tekrar söyleyeyim?"

Uraz abim sinirle ofladı.
"Paradoksa girdiniz susun az."

Annem aklına bir şey gelmiş gibi konuştu.
"Bugün Melisayı göremedim. Nerede?"

Ah şey anne... biraz doğal botoks uygulamış olabilirim. Mor ve yeşil ağırlıklı.

Karan bana baktı. "Kardeşi hastalanmış. Izin verdim."

Uh Karan. Yapıyorsun bu sporu.

Saniyesinde.

"Ben de bir şey oldu sandım iyi bari."

Iyi dediģi sey kızin kardeşinin hastalanması mıydı?

Benim bu aileye iq seviyem yetmiyor.

"Babamlarla konuştum. " dedi babam bey.

"Ne dediler?" Dedi annem

"Geleceklermiş bir kaç güne. Tam tarih vermedi. Biliyorsunuz dedeniz bir tık kafadan kontak..."

Çok severim.

"...o yüzden hazırlıklı olun basmıyayım sizi dedi."

"Sen bir şey demedin mi ? "

"Babamı bilmiyor musun meleğim? Telefon açıldığı anda diyeceğini der seni dinlemeden yüzüne kapatır.Hic alışamadı şu teknolojiye"

"Babam haklı anne... hatırlamıyor musun? Atlas'ın bileği kırıldığında mesaj attık. Ertesi gün 'ok' diye cevap verdi."
Dedi Uraz abim.

Dede bey bir tık çatlaktı sanırım.

"Peki şeyi hatırlıyor musunuz ? Oraya gittiğimizde tuturmuştu tavuk keseceğin yiyeceksiniz diye. Tavuğun peşinden koşarken hem kendisinin hem tavuğun bacağını kırmıştı."

Dedi Atlas keyifle.

Tavuğun bacağı mı?

Tamam bu yetenek ama.

"Ayh saat kaç oldu. Hadi yataklara! Erez'in krizi de bitmiştir."

{•••}

"Hocam konuşmadım!"
Diye isyan etti Poyraz.

"Bizim kulağımız yok mu Povraz? Çocuk muyuz biz? Duyduk işte!"
Dedi inatla matematik öğretmeni peltek, göbekli seyit hoca.

R harflerini asla söyleyemiyordu.

"Hocam şerefsizim konuşmadım! Konuşsam puan kırsanı vallahi koymaz ama konuşmadım."

Son on dakikadır aynı tartışma dönüyordu.

"Povraz-"

"Hocam siz beni sevmiyor musunuz?"

"Ne diyovsun oğlum sen? Neden sevmeyeyim seni?"

"Ben anladım hocam. Peki hocam. Kırın puanı."

Hoca gülümsedi.
"Tamam bu sefevlik beyefendiliğin için kıvmıyovum puan."

Bu muydu yani?

Sonuç...

Zil çalınca göbeği önde hoca arkada sınıftan çıktılar.

"Oğlum bu nasıl bir çene?"

Dedi hayretle Demir. "ne sandın amcamın çocuğu. Yapıyorum bu sporu."

"Kantine inelim mi?" Dedi her daim aç olan Emir.

"Ya kantine iniyorum,yiyorum. Çıkana kadar geri yakıyorum amk. Ne anladım bu işten ben?"
Dedi Poyraz. Emir göz devirdi.

"O yüzden yolluk alıcan yanına mal. Bi bok bildiğin yok."

Tamam bu sohbetin iq seviyesi gittikçe düşüyor.

Demir ikisine iğrenir bakışlar attı.

Üzerime çöken yorgunlukla esnedim. Bir kaç gündür boyleydi.

"Uykun mu var?"

Başımla onay verdim Demire.

"Sabahtan beri tüm derslerde uyuyorsun zaten. Bir sorun mu var Aden?"dedi endişeyle.

Gülümsedim. "Hayır. Sadece uykuya doymuyorum işte."

Sınıfa giren adını hatırlamadığım kısa siyah küt saçlı kıza baktım. Hemen arkasından Doruk girdi.

"Ya Lena ! Nolur ver şu ders notlarını kulun köpeğin olayım?"

Doruk yine birilerinden ders notu dilenniyordu.

"Kalsın. Benden uzak Allaha yakın ol ."

"Ya kızım alt tarafı not be."
Dedi isyan ederken.

"O notu veriririm ama tek bir sart ile."

"Ah be! Işte insan görün!"
Dedi tüm sınıfa bağırarak.

Lena kalçasını sıraya yaslayıp kollarıni göğüs hizzasında bağladı.

"Söyle Lena'm. Ne şartın?"

"Saçlarını üç numaraya vur."

"nE? "

Lena sırasına yerleşirken Doruk ofladı.
"Bu defa olacaģından emindim."

"Sen git biraz da kylie fiziğine çalış canım."
Dedi alayla lena.

"Yaa canın mıyım gerçekten? Ayrıca onların fiziği senin ki gibi değil ki gülüm?"

Doruk pick me edasıyla Lena'nın sırasını üzerine oturdu.

"Tamam. Küfür yok Lena..."

"A-ah güzellik? Senden gelecek her sey başım gözüm üzerine."

"Demek gözün üzerine?" Dedi lena dişlerini sıkarken. Doruk gevşekçe başını salladı.

Lena'nın parmakları birden Doruğun gözlerine girince bir çığlık sesi duyuldu.

"Bak şimdi gözünün üstünde. Cuk oturdu." Sinirden kızarmış olan kız baktım.

Doruk ise acıyla kendini yere atmıştı.

"Lan ders anlamında fizik demiştim. Vücudun değil!" Diye acıyla bağırdı Doruk.

"Artık çok geç sarı sıçan."

Bunlar olurdu,olurdu.

~•~

"Sen!" Dedi kel tarihçi coşkuyla. Korkuyla irkilip konuştum.

"Ben mi?"

"Evet, sen! Kalk sözlü yapacağim "

Ama benim tüm tarih bilgim muhteşem yüzyıldan bildiğim kadar.

"Peki."

Dedim ayaklanıp.

"Kanuni Sultan Süleyman'ın mezari nerededir?" Dedi sırıtarak.

Düşün... düşün.

"Hangi mezarı hocam? Iki tane var."
Memnuniyetke gülümsedi.

"Ilk türk devleti?"

"Asya Hun..."

"Güzel... otur."

En azından fazla takmamıştı. .Arkamda poğaça yiyen Emir'e kaydı bakışları.

"Emir kalk!"

Emir öksürerek kalktı.

"Kaç büyük türk devleti vardır tarihte?"

"E-e şey... çok."

"Çok olduğunu biliyoruz evladım. Sayısını söyle."

"Ben saymadı-"

Yanındaki ikizinin sertçe vurmasıyla sustu. Hoca ona inanamaz bir bakıs attıktan sonra kel kafasını kaşıdı.

"Ertuğrul Gazi kimdir? Kısaca anlatir mısın?"

Ve asıl olay o zaman oldu. Emir'in cevabı tüm sınıfı kahkahalara boğdu.

"Bu basit. Engin Altan Düzyatan hocam."

{...}

"Bu kelaynak Ercan deli eder adamı ne olmuş yani oyuncu ismi söylediysem?"

Dedi sitemle Emir. Demir gözlüklerinin arkasından ona tiksinir bir bakış yolladı.

"Yok abi siz kardeş olamazsıniz." Dedi yanımda yürüyen Poyraz.

Poyraz bile işin ciddiyetinin farkındaydı.

"Lan şerefsize bak. Sen değil miydin Engin Altan diyen?" Dedi emir sinirle.

Haklıydı. Poyraz'ın fısıldamasıyla Emir cevap vermişti.

"Söylemeseydin oğlum banane."

"İşte klavuzu karga olanın burnu boktan çıkmıyor." Dedi Demir kolunu omzuma atarken.

Nihayet bahçeye indiğimizde esnedim. Uykum vardı. Bir kaç dakika sonra Araz da gelmişti.

"Nerede bunlar?" Diyr homurdandı. Erez,Ayaz ve Ediz üçlüsünü kastederek.

Ediz abiyi en son doğumunda görmüştüm. Doğum izni almış olabilirdi.

Okul binasından çıkan üçlü bize doğru yürümeye başladı.

Yakışıklı adamlar Vesselam.

Etraftaki bir kaç kız tabiri caizse öküzün trene baktığı gibi bakıyorlardı. Bir bakacaktım onlara da neyse.

Ne diyorum ya ben?

Sanane kızım.kendine gel.

"Selam minik sıçan." Dedi Ayaz abi saçlarımı karıştırırken. Sinirle elini ittirdim.

"Yapma ." Şaşırdı tabi. Ben bile şaşırmıştım sinirlenmeme.

"Tamam güzelim, sakin ol"

Erez abim kolunu omzuma atıp saçlarımı öptü.

Salın saçımı

"Selam son doğmamış yeğen bükücü."

Üzerime oturan mahcubiyetle sarıldım."Özür dilerim gerçekten."

"Yerim kız seni." Biraz sarıldıktan sonra bir güç ikimizi ayırdı. Ediz abi bıkmış bir ifade takındı.

"Gidin köşede yiyin birbirinizi kıçım dondu burada."

{...}

Şıklara göz attım. Yine cevap çıkmamıştı. Sinirle kalemi kitaba batırıp sayfayı yırttım.

"Of!" Kalemi masanın bir ucuna fırlatırken kafamı kollarımın üzerine koyup masaya yattım.

"Anlamıyorum...olmuyor işte."

Kapım üç defa tıklandı.
"Fındığım? Girebilir miyim?"

Zaten kapıyi tiklamasından Atalay abim olduğunu anlamıştım. Diğerleri şafak operasyonu yaparmışcasına dalıyordu odaya.

"Gel abi."

İçeriye girip kapıyı örttü. Yanıma yürüdü ve kalçasını masaya yasladı.

"Saat geç oldu birtanem. Bu kadar çalışman sağlıklı değil."

"Anlamıyorum zaten." Dedim kısılmış sesimle. Ağlamak istiyordum. Zaten tek becerdiğim oydu.

Dolan gözlerimi farketmiş olmalı ki sandalyemi kendine çevirip önümde diz çöktü. Ellerimi ellerinin arasına alıp ufak bir öpücük kondurdu.

"Abiciğim? Bir şey mi oldu? Bir kaç gündür iyi değilsin. Halbuki son haftalarda düzelmiştin."

Derin bir nefes aldım.

"Bilmiyorum. Susmuştu kafam ama yine başladı." Kaşları çatıldı usulca.

"Ve sen bana bunu şimdi söylüyorsun?"

"Özür dilerim. Seni oyalamak isteme-"

"Olur mu öyle sey? Benim en önemli işim sensin küçük hanım."
Dedi derince gülümseyip. Ardındn yutkundu.

"Abicim... emin misin psikolog konusunda?"

Dedi ciddiyetle.

"Evet. Istemiyorum. Hem rahat edemem ben. Olmaz. Nasıl anlatayım hissettiklerimi tanımadığım birine ?"

Anlayışla gülümsedi.
"Abiciğim,güzelim... bak haftalardır yoktu o ses ama bir şey tetikledi ki döndü. Tetikleyen şayi biz bulamayız..."

Derin bir iç çekti.

"En azından tek seferlik götüreyim. İstemezsen gitmeyiz bir daha?"

Öyle güzel bakıyordu ki kıramadım.

"Peki... sen öyle diyo-"

"Ben öyle diyorsam değil. Sen öyle istiyorsan güzelim... yakında bir terapi ayarlayacağım sana."

"Aramızda kalsa? Şimdilik en azından."

"Peki... ben gidiyorum sen de uyuyorsun tamam mı? Bırak şu kitapları artık."

Geçen gece olanlar aklıma gelince gülüşüm dondu. Yine olur muydu ki? Geçen sefer çok acımıştı.

"Abi... bu gece beraber uyusak olur mu?"

{...}

Göz kapaklarımdan sızan güneş yüzünden başladım güne. Gözlerimi yavaşça araladım.

Yatakta tektim. Atalay abim uyanmıştı.

Hızlıca üzerimi değişip odadan çıktım. Aşağı katta her sabah olduğu gibi bağırma sesleri vardı.

Merdivenlerden indikçe sesler netleşmeye başladı.

"YA EREZ ABİ SEN Mİ ALDIN YİNE ÇORAPLARIMI!"
diye çığırdı evin minik ergeni.

"ŞILLIK ATLAS NEREDE LAN BENİM HARRY POTTER'LI KAZAĞIM?"

Diye bağırdı Erez abim Araz'ı duymamazlıktan gelerek.

Görüş açıma önce saģ çorabı yeşil sol çorabı siyah olan ve yüzü sinirden kızarmış Araz girdi.

Merdivenler bittiğinde diğerlerine baktım.

Atlas koltukların altında bir şey arıyor Erez abi ise onun başında zebani gibi dikilmiş bağırıyordu.

"Günaydın." Dedim burada olduğumu belli ederek. Araz gülümsedi "Günaydın ablaların en keskin nişancısı."

Erez abim ona kinle baktı ve bana döndü.
"Günaydın muzlu pudingim."

Hala kafası koltuğun altında olan Atlastan boğuk bir ses yükseldi.
"Günaydın ufaklık."

Koltuğa oturup esne-

UFAKLIK MI?

BEN Mİ

"Ben miyim ufaklık?" Üçü aynı anda öyle bir baktılar ki o an nefes alma deseler almazdım yani.

"Aman neyse, abimler nerede?" Dedim yanıma yerleşen Araz'ın saçlarını karıştırırken. Velet sinirle bakıp saçlarını düzeltti.

"Niye pudingim? Ben yetmiyor muyum?" Dedi abim alınmış bir tonda.

Araz abisine küçümser bir bakış attı. Bu çocuk nasıl en küçüğümüzdü?

"Atalay abim hastaneye Uraz ve Karan abim şirkete geçtiler babamla. Annem ise yengemlere geçti."

Bir sabah kalkınca şu aileyi tam bulabilsem şaşardım. Atlas nefes nefese kafasını koltuğun altından çıkardı.

"Buldum!"

Dedi elini havaya kaldırırken. Ben ne olduğunu anlamazken Erez abimin gözleri büyüdü ve hızlıca Atlas'ın yanına çömeldi.

"O ne?" Dedi bakmaya çalışırken. Araz kafasını omzuma yasladı. "
"Tobi..."

"Ne bi?"

"Tobi ya... Erez abimle Atlas abimin kaplumbağası."

"Bakiyim!" Dedim heyacanla kalkarak.kafası omuzumda olan Araz ise koltuğa düştü.

Atlas'ın elindeki minik kaplumbağaya yaklaştım."Şimdiye kadar neredeydi?" Dedim . Aylardır beraberdik ve ben evin minik üvesiyle yeni tanışıyordum.

Atlas Erez abime sertçe baktı.
"Aptal Erez 4 katlı evde küçücük hayvanı gezsin diye bırakınca kaybettik."

"Evin içinde?"

"Evet... evin içinde."

Araz güldü. "Dua edin Neriman teyze 45 numara topuklu terlikleriyle ezme yapmamış."

Erez abim hızla parmağını kaplumbağanın kafasına bastırdı.
"Araz! Neler diyorsun yavrumun yanında psikolojisini bozacaksın."

"Abi... geçen sene hayvana tütü yaptın... ve o erkek."

nE

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Üşümesin diyeydi." Sesi kısık çıkmıştı.

"Susun ,susun. Tobiyi bulduk işte. Bana bak Erez bir daha hayvana insan muamelesi yaparsan vururum seni. Oğlum son çare Uraz abimin çorap çekmecesine bile baktım ben."

"Nasil çıkacaktı oraya?" Dedim gülmemi bastırırken.

"Ne biliyim ya akıl mı kaldı bende. Birisi fotokopisini çıkaracak diye çok korktum."

Kapı zilinin çalmasıyla yardımcılardan biri kapıya gitti. "Annemler gelmiştir." Dedi Araz esnerken.

Bi' kaç dakika sonra eve dolan ses Poyraz'a aitti.

"SÜPRAYZZ MY FAMİLY!"

Atlas ofladı. "Geldi yine fareli köyün kavalcıları."

Saniyeler içinde içeriye dolan kuzen takımına baktım. Yine çok neşelilerdi.

Ediz ve Demir hariç.

Demir zaten onları gerizekalı katagorisinde değerlendirdiği için umursamıyordu.

Ediz abi ise doğumdan sonra iyice kuzenlerinden nefret etmişti.

"Taze anne? Hoşgeldin hayatım!" Dedi Erez abim gülerek.

Ediz abi kısık sesle bir küfür savurup kendini yanıma attı.

"Amcamın çocukları ve kızı. Hoşbuldum!"
Dedi Emir ulusa seslenir gibi.

"La Tobi mi o? Ben simdiye kadar amcam 48 numara ayaklarıyla önü hakkın rahmetine kavuşturmuştur diye düşünmüştüm." Dedi Ayaz abi.

"Ağzını hayra götünü bayıra aç Ayaz." Dedi abim uyarırcasına.

{...}

"HİLE HİLE LAN BENİM KOLUM BOZUK!"

Son 6 eldir her yenildiğinde kolunun bozuk olduğunu iddia eden Ediz abiye baktım. Yazık.

"Aynen kardeşim aras kargo." Dedi Atlas alayla.

"Oynamıyom lan ben. Boy yiyin."
Dedi bir hışımla Ediz. Ardında ana bana baktı. "Sen hariç ufaklık."

"Benim boyum 1.64" dedim göz devirirken.

"Bu benim 1.82 olduğum gerçeğini değiştirmiyor."

Dedi egoyla. "Devede de boy var."

Ediz abi gözlerini kıstı. "Seni minik şeytan. Yavşak Erez ve Lavuk Atlas'a benzemeye başlamışsın"

"Şeytan mı?"

Başını salladı. "Yengem sana hamileyken horon mu tepti acaba?" Dedi Ayaz.

Poyraz kahkaha attı. "yok be abi. Ediz abinin bu hale gelmesi için yengemi hamileyken inek tepmesi lazım aşağısı kurtarmaz."

"Aman be . Susun."

Dedi Demir. Emir ofladı. "İkizim diye demiyorum gerçekten çok sıkıcı."

Demir ikizini umursamadı. Ortam yine eski haline dönerken kapı zili çaldı yine. Yardımcılardan biri kapıya koşarken kızı inceledim.

Boynunda morluk ve tırnak izi vardı.

Ne olmuştu ki acaba?

"Şu giden kız kim?" Dedim yanımdaki Araz'a.

"Melisa." Dedi Araz kafasını dizlerime koyarken. "Uykum var." Diye mırıldandı ardından. Gülümsedim. Ergen falandı ama çok tatlıydı.

"Git uyu ablacığım." Dudaklarını büzdü.

"Üşeniyorum çıkmaya."
Bu çocuk Poyrazla çok fazla takılıyor kesinlikle.

Ediz'in bakışları arkamda kalan kapıya gitti. Dudaklarından ufak sesli bir küfür fırladiğıni duydum.

"Eh dedeye hoşgeldin yok mu eşşek oğlu eşşekler!"

Coşkulu bir ses kulaklarımı doldururken gözlerimi kapadım.

Lütfen akraba olmasın.

Ama dede dedi.

Kendine ilk gelen Emir cevap verdi "Hoşgeldiniz Yaşlı ku- yani dede ve babaanne..."

Gözleri dehşetle büyüdü. Arkama dönmeye cesaret edemedim.

"... ve hala ve çocukları?"

Bir de hala mı vardı?

[...]

Bölüm sonu

Ben geldim!

Nasılsınız? Ben ölmedim ama ayakta da değilim yani.

Beynim durduğu için bölüm yazamıyordum. Muhtemelen çoğunuz kurguyu unutmuştur.

Arkadaşlar bakın oy vermeyenin evini bastırırmışım

Bölüm pek içime sinmedi ama daha fazla bekletemezdim de sizi.

Favori karakteriniz ve onun bir cümlesini söyleyin bakem?

Yazım yanlışlarını mazur görün lütfen.

Halanın olduğunu yazmamıştım tanıtımda. Çünkü bu bir kaos malzemesi.

Bu arada hatırlarsanız Erez'in her gece Aden'i kontrol ettiğini okumuştuk. Ama enayilik yapıp o gece gelmedi malesef.

Günün sözü;
Ben yaşadıkça sen çıldır,
Yokluğum koyarsa ödemeli çaldır.

Bölüm burada biter ve yazar çekip gider.

Bays muzlu pudinglerim!

Continue Reading

You'll Also Like

818 84 7
Klasiklerden biraz daha uzak olan bir abiler kitabıdır. Şimdiden iyi okumalar ^^ ^ᴥ︎︎︎^ Bir anda kapımın tıklatılmasıyla yataktan doğruldum ve "Gir...
22.2K 1.5K 10
Fanatik arkadaşının zoruyla futbol maçına giden Doktor Alina, takım doktorunun orada olmaması ile oyuncuya müdahale eder. Ertesi gün ise beklenmedik...
381K 32.5K 81
'Kafamın içindeki çığlıkları, senin ruhunun fısıltısı susturdu.'~Ayza A. *ESKİ İSİM: ABİLERİM Mİ?* ... Bir kız düşünün, şizofren.. Evet bu kız Ayza...
615 68 15
Hikaye, küçük yaşta ailesini kaybeden prensesin amcası tarafından bir laboratuvara hapsedilmesiyle başlar. Bu laboratuvar, prensesin hayatını sonsuza...