boy in the bubble' taekook

By adorekimh

127K 16.6K 2K

kim taehyung, kedi insanlar hakkında romantik mangalar yazan bir yazardı ve kedi insan jeon jeongguk'u bir ki... More

put down those bubbles and that belt buckle in this broken bubble.
1🐾
2🐾
3🐾
4🐾
5🐾
7🐾
8🐾
9 🐾
10 🐾
11 🐾
12 🐾
13 🐾
14 🐾
15 🐾
16 🐾
17 🐾
18 🐾
19 🐾
20 🐾
21 🐾
22 🐾
23 🐾
24 🐾
25 🐾
26 🐾
27 🐾
28 🐾
29 🐾
30 🐾
the end 🐾

6🐾

5.2K 708 67
By adorekimh

6

-

Karmaşa.

Hayatımın şu anki gidişatını anlatabilecek tek kelime belki de buydu. Sokaklarda dolanırken insanlara bakıyor, hayatlarında yaşamış olabilecekleri ve atlatamadıkları kötü anları düşünüyordum. Benim atlatamadıklarım zihnimin içinde dönüp duruyordu, bir gün onları tamamen unutarak hayatıma devam edip edemeyeceğimden emin değildim. Hoseok ile konuşmak istiyordum ama bunu nasıl yapabileceğimi bilemiyordum, Yoongi hyungun Jimin ile sevgili olmasından ve kendisini terk etmesinden endişe duyarken ona çıkıp bir kardeşin varmış demek ne kadar doğru geliyordu bana?

Bir kafeden içeri girerek köşedeki masalardan birine geçtim, garsondan bana kahve getirmesini istedikten sonra Kim Taehyung'un mangasını masanın üzerine çıkararak okumaya başladım. Başlarda sakindi, Ellora yalnız bir kedi-insandı ve henüz dönüşemiyordu. Onu bulan Sōseki, neden bir Japon ismi kullandığından emin değildim, Ellora'yı temizlemiş ve onun için sıcak bir yuva hazırlamıştı. Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Seokjin hyungun beni eve getirdiği ilk gün zihnime düştü. Kocaman mobilyalar, şimdi dönüştüğümde bana küçük gelen lakin o zamanlar içinde kaybolduğum kedi yatağı, sıcacık ev, güzel mamalar ve her zaman beni seven iki insan. Sahip olduklarıma minnettar olmaktan başka yapabildiğim bir şey yoktu.

Ellora yemeğini yiyip sıcak evde uyuyakaldıktan sonra mangada zaman atlaması oluyordu, küçük kedi-insanın genç bir insan olduğu ve liseye başladığı ilk güne kayıyordu manga. O telaş, kabul görülme arzusu ve insanların bakışlarını ben de yaşamış ve eve geri geldiğimde bir daha okula gitmek istemediğimi söyleyerek ağlamıştım. Seokjin hyungun beni teselli etmek için sarılmasını, gitmek istemiyorsam evde kalabileceğimi ama benim güçlü bir çocuk olarak onların bu tavırlarına karşı ayakta kalacağım konusunda beni cesaretlendirişini unutamıyordum. Her zaman destek olan ve sevgisini esirgemeyen insanların yanında olması bambaşka bir duyguydu, bunu yaşıyor olduğum için şanslı hissediyordum kendimi.

Mangadaki kedi-insanın tüm yaşadığı hisler o kadar tanıdıktı ki, bir an için Kim Taehyung'un kedi-insan olduğundan şüphelenmeden edemedim. Sōseki'nin Ellora'yı teselli edişi ve yüreklendirmesi hoştu, kabul etmem gerekiyordu. Kim Taehyung'un okuduğum diğer mangalarına göre daha duygusal ve sahibi arasındaki bağı anlatıyor olması beni de şaşırtmıştı. Hoseok'a hak vermem gerekiyordu, bu kitabı gerçekten diğerlerinden oldukça farklıydı. "Hey, Jeongguk." Yugyeom'un sesi kitaptan başımı kaldırmama ve ona bakmama sebep olurken onun sandalyeyi çekmesini ve karşıma oturmasını izledim. Birkaç beraber aldığımız ders için konuşmalarımız dışında pek iletişimimiz olmamasına rağmen rahat bir şekilde karşıma oturuyor olmasından hoşlanmamıştım.

"Kim Taehyung bataklığına senin de düştüğünü görmek ne acı."

Yüzündeki alaylı tebessüm ile söyledikleri kaşlarımı çatmama sebep olurken; "Onu sevmediğini sanıyordum." diye devam etti, kahvemden büyük bir yudum alarak arkama yaslanırken kitabın kapağını kapattım. "Onu sevmemek için gereken sebeplerim var, kabul ediyorum ama ne okuyup okuyamayacağımı yargılayabilecek konumda değilsin." Yüz ifadesi değişerek şaşkınlığa bürünürken, "Sadece şaka yapıyordum, bu kadar alıngan olmana gerek yok." dedi, alınganlık mı yapıyordum, emin değildim. Son zamanlarda kendimi oldukça sorguya çekmeye başlamıştım. "Yugyeom, şaka yapabileceğin kadar yakın değiliz. Önemli bir konu dile getirmeyeceksen, izin verirsen kahvemi içmek istiyorum." Yugyeom'un sinirlendiğini görebiliyordum, göz kenarlarında minik kırışıklar belirmiş ve dudakları sıkıva birbirine bastırılmış hâldeydi.

Başımda hafif bir ağrı kendini belli etmeye başlarken sandalyeden kalktı, "Seninle arkadaş olmaya çabalıyorum ama yaptığına bak." diye söylendi, onunla konuşmaya devam etmek bile istemiyordum. Kimse arkadaş olmak istediği biri ile böyle alaycı bir tavırla konuşmazdı. Ben kitabı okumaya devam etmek için sayfalarını aralayacağım sırada telefonum çalmaya başladı. Hoseok'un aradığını görmek gerilmeme sebep olurken telefonu açtım. "Neredesin sen, minik kedi?" diye gülerek sorduğunda ben de gülümsedim. "Kafenin birinde oturmuş kahve içiyorum, sen ne yapıyorsun?" diye sordum, arkada Yoongi hyungun sesi gelirken Hoseok ofladı. "Yoongi bey dükkanı için malzeme almak istedi ve beni gönderiyor, onun liste hazırlamasını bekliyorum." Onların bu haline gülmeden edemedim, Hoseok'a bir şeylerden bahsetmemek yanlış geliyordu, o benim arkadaşımdı ve hayatı ile ilgili bu önemli bilgiyi bilmesi gerekiyordu.

Onunla malzeme almaya gelmek istediğimi söyleyerek telefonu kapattım, hesabı ödedikten sonra buluşma yerine gitmek için kafeden ayrıldım ve metro durağına yürümeye başladım. Chaeyoung bana Minseok denilen çocuğun kedi halinin fotoğraflarını atarken gülümsemeden edemedim, Hoseok ile aynı cinsti ve renkleri bile neredeyse birbirinin aynısıydı. Metroya binerek boş koltuklardan birine yerleştim, kulaklığımı takarak müzik dinlerken gözlerimi kapattım ve sadece kendimin olduğu, ormanın içinde bir ev hayal etmeye başladım. Küçük çiçekler yetiştirdiğim, bahçesinde oturup kitap okuduğum, sıcacık bir ev.

Metro istasyonları bir bir geçerken ailemin beni neden bıraktığını düşünmeden edemiyordum. Bir anlık hevesler uğruna kurban giden biri miydim? Beni hiç mi sevmemişlerdi? Neden vardım? Bu hayata neden gelmiştim? Sorularımım hiçbirinin cevabı yoktu, onlara dair zihnimde tek bir anı bile yoktu. Kedi-insanların ilk anıları iki üç ay arasındaki süreçte belirmeye ve zihninde kalmaya başlardı, demek ki yeni doğduğum bir dönemde bırakılmıştım sokağa. Seokjin hyung beni evine getirdiğinde altı aylıktım. O aradaki üç dört aylık zaman dilimini zihnimden silmek, yok etmek istiyordum.

İstasyonda inerek yürüyen merdivenleri çıkarken Hoseok'u kalın montuna sarılmış, beresini takmış hâlde istasyon girişinde beklerken gördüm. O hep üşürdü, bunun sebebini kendisi de pek bilmiyordu. "Bir an gelmekten vazgeçtin sandım." dedi, kolunu omzuma atarak beni kendine doğru çekti ve yan yana yürümeye başladık. Yoongi hyungun nasıl olduğunu sorduğumda; "Her zamanki gibi? Jimin'i randevuya çıkarmak istiyor." dedi Hoseok ama bundan hoşnut olmadığı her halinden belli oluyordu. "Yoongi hyung seni bırakmaz, biraz fazla düşünüyorsun." Yolun ortasında durduğunda ben de onunla birlikte durmak zorunda kaldım.

"Yoongj hyung, benim tek ailem Jeongguk. Beni bırakmasını istemiyorum."

Gözleri dolu bir şekilde konuştuğunda ona sarılmaktan kendimi alıkoyamadım, "Hoseok, onunla konuşmalısın. Kendi içinde sadece kendi canını yakıp durursun. Yoongi hyung eminim ona yaklaşıyorsa bir çözüm bulmuştur." dedim, burnunu çekerek bana bakarken küçük bir çocuk gibi duruyordu. "Ya bulduğu çözüm benim evden gitmemse?" Gözlerimi devirmeme engel olamadım, "Yoongi hyung hakkında çok yanlış düşünüyorsun. Bunları senden duysaydı ne kadar üzülürdü tahmin edebiliyorum." Elimde olmadan sinirle konuştuğumda omuzlarını düşürdü, yol kenarındaki banklardan birine bıraktı kendini. "Belki benden istedikleri farklıydı ve ben veremedim?" Hoseok'un sorusu kaşlarımı çatmama sebep olurken ona daha fazla sinirleniyordum. "Üzgün olduğun için saçmalıyordun. Sakın devam etme. Bu dünya üzerinde güvenebileceğim beş insandan biri de Yoongi hyungtur." dedim, gözlerinden süzülen yaşlarla orada oturmaya devam ederken yanına oturdum ve kollarımı ona doladım.

Yoongi hyungun dükkanına geri döndüğümüzde onu neşeli bir hâlde bulduk, Jimin'in randevu teklifini kabul ettiğini ve yarın akşam yemek yiyeceklerini anlattı. Hoseok bir köşede oturmuş onun bu neşeli hallerini dinlerken; "Jimin hyungun kedilere alerjisi olduğunu duydum." dedim, Yoongi hyungun önüme bıraktığı kurabiyelerden birini yiyordum. Hoseok delici bakışlarını benim üzerime yönlendirmiş olsa da buna aldırmadım, o konuşmaktan kaçıyorsa ben de konuyu buraya getirirdim. Gerçekleri öğrenmemiz ve buna göre hareket etmemiz gerekiyordu. "Evet, çok üzülüyor bu duruma. Kedilere bayılıyor, Hoseok'un hayatında gördüğü en güzel kedi olduğunu söyledi bana." Hoseok'un gözleri yeniden dolarken Yoongi hyung getirdiğimiz poşetleri açmak için uğraşıyordu ve onun bu halini fark etmemişti bile.

"İğne oluyormuş hep alerjisi için, altı ayda bir sanırım. O yüzden kedilere yaklaşmak konusunda sıkıntısı yokmuş şimdi. Doktor zaman içinde alışabileceğini söylemiş."

Hoseok'un ağlamalarının sesli bir hâl alması Yoongi hyungun dikkatinin bize dönmesine sebep oldu. "Hoseokie? Bebeğim, neden ağlıyorsun?" diye sorarken kollarını ona doladı ve saçlarını öptü. "Özür dilerim hyung." dedi Hoseok ağlamalarının arasında, uzanarak onun elini tuttum. "Hoseok, ağlamandan nefret ediyorum. Bana neler olduğunu anlatır mısın?" diye sordu Yoongi hyung, hâlâ onun saçlarını okşamaya devam ediyordu. "Ben, Jimin'le olursan beni bırakırsın diye düşündüm. Onun alerjisi var diye, benden gitmemi istemenden korktum." Yoongi hyung onun saçlarını okşamayı bırakarak geri çekildi, onun bu düşüncelerden dolayı ne kadar kırıldığını görebiliyordum gözlerinden. "Sana sevgimi belli edememişim sanırım." Yoongi hyungun kırgınlık dolu sesi Hoseok'un ayağa kalkarak ona sarılmasına sebep olurken onları konuşmak için yalnız bırakmam gerektiğinin farkındaydım.

Dükkandan çıkarak evime giden kısa yolu yürürken telefonum çaldı, bilmediğim bir numara ekranda yanıp sönerken cevapladım.

"Jeon Jeongguk, yardımına ihtiyacım var."

-

uzun zaman oldu..

Continue Reading

You'll Also Like

89.7K 12.6K 32
Dört ulus huzur ve barış içinde yaşasa da bu durum ateş bükücü Taehyung ile hava ulusundan Avatar Jungkook için geçerli değildi [etl au]
6.7K 950 23
Korenin en iyi teğmeni Kim Taehyung, ölen Yüzbaşı Jeon'un vasiyetini yerine getirmek için oğlunu ararken karanlık bir sokakta onu bulur.
400K 36.7K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
11.9K 1.9K 14
zaman, sen ve ben dudaklarımızı birbirlerine kitlediğimizde duracak bebeğim