GÖKKUŞAĞI

By kmsrl78

635K 35K 4.9K

Romantizm #1 Mizah#5 ~~~ Adamı süzmeyi bırakıp"Buyrun ne istemiştiniz.?"dedim. " Aslında yağmurdan korunmak... More

🌈1 /G ⭐
🌈2/G⭐
🌈3/G⭐
🌈4/G⭐
🌈5/G⭐
🌈 6/G ⭐
🌈7/G ⭐
🌈 8/G ⭐
🌈9/G ⭐
🌈 10/G ⭐
🌈 11/G ⭐
🌈 12/G ⭐
🌈 13/G ⭐
🌈 14/G ⭐
🌈 15/G ⭐
🌈 16/G ⭐
🌈 17/G⭐
🌈 18/G⭐
🌈 19/G ⭐
🌈 G/20⭐
🌈G /21⭐
🌈 G /22⭐
🌈 G/23⭐
🌈 G/24⭐
🌈 G /25⭐
🌈 G /26⭐
🌈 G /27⭐
🌈 G/28⭐
🌈 G /29⭐
🌈 G /30⭐
🌈 G/31⭐
🌈 G /32⭐
🌈 G /33⭐
🌈 34/G ⭐
🌈 35/G ⭐
🌈 G /36⭐
🌈 37/G ⭐
🌈 38/G ⭐
🌈 39/G ⭐
🌈 G /40⭐
🌈41/G ⭐
🌈42/G⭐
🌈43/G⭐
🌈44/G⭐
🌈45/G⭐
🌈46/G⭐
🌈47/G⭐
🌈48/G⭐
🌈49/G⭐
🌈 50/G⭐
🌈51/G⭐
🌈52/G⭐
🌈53/G⭐
🌈54/G⭐
🌈55/G⭐
🌈56/G⭐
🌈57/G⭐
🌈58/G⭐
🌈59/G⭐
🌈60/G⭐
🌈61/G⭐
🌈62/G⭐
🌈63/G⭐
🌈64/G⭐
🌈65/G⭐
🌈66/G⭐
🌈67/G⭐
LÜTFEN OKUYUNUZ/ÖNEMLİ!

🌈68/G⭐

3K 312 18
By kmsrl78


Keyifli okumalar dilerim...

Gökkuşağı Yıldız

Tekrardan Roma'ya yolculuğa çıkdığımızda diğer geçen dört günü düşündüm. Martin'in işlerinde bir aksilik çıkınca gitme işini biraz uzatmıştık. İlk iki gün gezmiştik diğer iki günde Martin sabahtan akşama kadar iş yerinde durmuştu, bende bu sırada ya onun yanında yada  Milano'nun o güzel mağazalarında kaybolmuştum. Buraya kadar gelip arkadaşlarıma özel hediyeler almasaydım çok üzülürdüm. Benim için oldukça yorucu geçsede değmişti.

Elini yüzünü yıkamaya giden sevgilim tekrardan karşıma geçtiğinde göz kırpmıştı, ona gülümsedim.

"Yorgun musun?"

"Biraz."

"İstanbul'a biletlerimiz iki gün sonraya Roma'da ki evde dinleniriz."

"Aynen iyi olur, zaten sonra uzun bir tempo bizi bekliyor."

Bu söylemimle Martin'in dudaklarında çapkın bir gülüş peydah oldu. Onun bu hareketine göz devirdim ve koltukta daha rahat bir pozisyon aldım.

"Martin Bey?" aklıma gelen şeyle heyecanla şakıdım. Martin'de şaşırmış olacakki irkilerek bana döndü.

"Söyle güzelim."

"Biz niye Türkiye'ye jetle gitmiyoruz."

Bu sırada bir hostes Martin'in önüne kahve bırakmıştı. Martin teşekkür ederek kupanın kulpundan tuttu, bu sırada hostes yanımızdan ayrılmıştı.
Martin bakışlarını bana dikerek kahvesinden bir yudum aldı ve boğazını temizledi.

"İtalya'dan Türkiye çok yakar güzelim."

Bu dediğine kahkaha atıp mırıldandım.

"Cimri."

Martin bu söylemime gülse bile darılmış gibi bakışlarını benden çekmişti. Onun bu haline tebessüm ile baktım ve dayanamayıp yerimden kalktım.

"Canım sevgilim benim, bir taneciğim..." bu sırada yanaklarını sıkmaya çalışıyordum. Büyük elleri bileklerimi sarıp kendinden uzaklaştırmaya çalıştığında ona direndim.

"Martin yaa."

"Gökkuşağı hoşlanmıyorum." ellerimi bıraktığımda ona karşı kaşlarımı çattım.

"Ama şap şup öpsem itiraz etmiyorsun."

Benim halime bakıp gülmesine daha fazla katlanamayıp omuzuna vurdum. Kendini yalandan korumaya çalışıp benide kucağına çekmeye çalışıyordu. Sonunda pes edip dizlerine yan bir şekilde oturduğumda bir eli belime sarılmıştı.

"Teşekkür ederim."

Aniden gelen teşekkürle başımı kaldırıp ona baktım.

"Ne için?"

"Bana huzuru ve mutluluğu verdiğin için."

Derin bir nefes çekip sağ elimi yanağına koydum ve orayı okşayarak parmaklarımı ensesine getirdim.

"O zaman benimde teşekkür etmem gerekir... Çünkü aynı mutluluğu ve huzuru veriyorsun."

Karşılıklı birbirimize gülümseyip sarıldığımızda mutluyduk. Biz pek fazla birbirimizden uzaklaşmadan yolculuğu btirmiştik. Bu gelgitler beni çok yorsada içinde güzel bir mutluluk vardı.

~~~

Roma'da Martin'in evine tekrar geldiğimizde Tarçın tarafından yine çoşkuyla karşılanmıştım. Kedimiz ise bu sefer bizden daha doğrusu Martin'den kaçmayıp kendini sevdirmişti.

"Bu kedi bir tek seni seviyor."

Martin kaçıncı olduğunu bilmediğim söylemime gülmüştü. Martin koltuğa kurulup gözlerini kapadığında hemen yanına ilerleyip bacaklarına yatmıştım.
Bir eli saçlarımı bulduğunda gözlerim kapanmıştı.

"Benim güzelliğim çok mu yoruldu?"

"Evet yoruldum."

"Karnın aç mı?"

Başımı iki yana sallayarak cevabımı verdiğimde yerinden kalkar gibi olduğunda durdurdum.

"Nereye?"

"Yatağa gidelim daha rahat uyursun?"

"Hayır böyle kalalım." sesim artık mırıl mırıl çıkarken onun gülümsediğini hissettim.

Saçlarımla uğraşı devam ederken yerimde oldukça mayışmıştım. Bir süre sonra ise bilincim uykuya yenik düştü.

.....

Martin sevgilisine bir kez daha hayranlıkla bakarken derin bir nefes alıp başını geriye itmişti. Artık otuzuna bir iki basamak kalmıştı ve o bu yaşına kadar mutluluğun tarifini bilmiyordu. En büyük şansı Gökkuşağı idi.
Ondandır ki ona kıyamayışı, çok sevmesi...

Neredeyse bacaklarına sarılmış sevgilisine gülümseyip onun bu anını ölümsüzleştirmek istedi. Zor bela cebindeki telefonunu çıkarıp uzun kolları ile havaya kaldırdı. Bir kaç fotoğraf çektikten sonra hepsine baktı. Çok güzeldi!


"Yorgunluktan bayılan bir sevgili... 🌈'M"

Sosyal medyadan yaptığı paylaşımla gülümsedi. Sosyal medya kullanmayı severdi bu huyuda işinden kaynaklı olduğunu düşünüyordu.

Daha fazla sevgilisini rahatsız konumda bırakmamak için yavaşça kalktı ve sakince sevgilisini kucağına aldı. Gökkuşağı bir kaç mırıltı çıkarsada Martin'in tek yaptığı bu hareketlerine gülmekti. Yatağa yatırdığı sevgilisinin saçından öperek doğruldu ve duşa ilerledi.

.....

Başımı Martin'in omuzuna yaslayıp daha rahat bir pozisyon aldığımda gözlerim kapanmak üzereydi. Artık kendi yuvamıza dönme vakti gelmişti. İtalya'dan özellikle Roma'da ki evden ayrılmak oldukça zor olmuştu. Ama artık biliyordumki buraya son defa gelişimiz değildi.

"Az kaldı güzelim."

Martin'e başımı sallayıp yanımızdan geçen hostesten bir kahve istedim. Ailemizin  bizi havaalanında beklediğine emindim ve belkide sabaha kadar uyutmayacakları kesindi, kahve uykuyu açardı!

Sonunda uçaktan indiğimizde derin bir nefes çekmiştim içime, çok kısa bir sürede memleketime özlem duymam benim suçum değildi.

Havalimanında son işlemleri gerçekleştirip çıkışa doğru yürürken bizimkileri gördüm. Arkadaşlarımızın hepsi simsiyah takımlar giymişti. Bu hallerine gülüp duraksadım ve sevgilime döndüm.

"Ne yapıyor bunlar?"

"Berk dediğini yapmış."

Ağzının içinden mırıldanışını duyduğumda onun bu konudan haberdar olduğunu anladım.

"Bizi çok özel biri gibi havalimanından alacaklardı. Öyle de yapmışlar."

Bu fikirlerine alayla gülüp onlara tekrar baktım. Kendileri bu tarafa geçemedikleri için hala bizim gelmemizi bekliyorlardı. Martin'in omuzuna hafifçe vurup valizi tekrar elime aldım ve onlara doğru ilerlemeye başladım. Leyla heyecanla yerinde zıpladığında onun bu haline gülmüştüm.

Yanlarına gittiğimizde hiç biriyle sarılmamıza izin vermemişlerdi ve hemen elimizdeki valizleri almışlardı.

"Saçmalamayın!" desemde bu halleri hoşuma gitmişti. Çoğu kişi bize bakarken biraz utanmıştım ama arkadaşlarımın eğlencesine katılmaktan geri kalmadım. Bizi iki taraflı koruyarak dışarı çıkardıklarında eğlence bitmişti çünkü İkra heyecanla boynuma sarılmıştı.

"Ya çok özledim."

Sarılışlarına tek tek karşılık verirken Berk önümde referans yaparak konuştu.

"Saygı değer yengemli baldızım nasılsınız?"

Yerinde doğrulurken bir kolunu sırtıma sarmıştı. Bende bir elimi omuzuna sardım.

"İyiyim enişteli kaynım sen nasılsın?"

Herkes ona ayak uydurmama güldüğünde bu ortamı özlediğimi farketmiştim. Daha sonrasında sıkı sıkı Oğuz'a ve Burak'a sarıldım. Ve canım abim arkadan kendini gösterdiğinde hızla gidip boynuna sarılmıştım.

"Güzel kızım." diyerek saçımı okşadığında belkide kaç haftadır bu sevgiye ihtiyacım varmışcasına gözlerim doldu.

Eve gitmeden, tatil albümüm için son kez fotoğraf çektirmek istemiştim. İlk önce ailecek selfie yapmıştık, sonrasında Martin'le beraber havalimanının dış hatlarına doğru dönüp poz verdik.


Benim evime geldiğimizde ilk işim köpeğim ve kedimi serbest bırakmak oldu. Hepimiz birden salona gelip yerleştiğimizde kısa bir sessizlik oldu ve Dicle bozdu.

"Hayırlı olsun canım tekrardan." ayağa kalkıp yanıma geldiğinde sıkı sıkı sarıldım. Sonrasında kızlarla bunun heyecanını tekrar tekrar yaşamıştım.

"Sizi de böyle yorgun argın tutuyoruz ama." diyen Oğuz'a başımı eğip bakmıştım.

"Hiç önemli değil, hem hepinize hediye aldım... Şimdi hediye zamanıı!"

Uçaktaki halsizliğim gitmiş bir enerji gelmişti. Neredeyse hoplaya zıplaya valizlerin yanına gidip hediye için ayırdıklarımızı salona çekmiştim. İlk önce kırmızı valizi açıp içinden kızlara aldığım marka çantaları çıkardım.

"Bu inanılmaz... Çok teşekkür ederim." Didem'e gülümsediğimde Burak ağzının içinden konuştu.

"İyi oldu, Didem bu marka çanta için başımın etini yemişti... Dolar olmuş kaç lira."

Ne kadar sessiz konuşsada hepimiz duymuş ve kahkalara boğulmuştuk. Hepsine aynı marka alsamda farklı modellerini almıştım. Birde yeni sezon yaz koleksiyonundan yeni ürünler getirmiştim,Martin'in şirketinden!

Sıra erkeklere gelince İtalya'nın ünlü modacının son çıkardığı ayakkabı modellerinden ayarlamıştım.Abime ve Burak'a daha çok takım altına giyeceği modeldi, kardeşime ve Oğuz'a spor tarzı almıştım.

"Efsanesin efsane." Oğuz başımın üstüne kısa bir öpücük kondurup hemen kendini geri çekmişti.

Daha sonrasında birer kahve içmiştik. Abimler ve Buraklar çocuklarının olması dolasıyla erkenden kalkmışlardı. Bizde sabah gün ışıklarını görene kadar oturmuştuk. Yaptığımız tatilden bahsetmiştik , evlilik teklifinin üstünden bilmem kaçıncı kez geçmiştik. Ve en sonunda konu düğünümüze gelmişti.
Martin kısaca konuştuğunda onu desteklercesine başımı sallamıştım.

"Hadi artık kalkalım." diyen Oğuz'a diğerleri eşlik etti.

"Yatın isterseniz, Martin'in evide müsait."

"Yok yok gidelim, çok bile kaldık."

Başımı eğip onayladığımda evden çıkmışlardı. Yarın hafta sonu olduğu içindi bu rahatlıkları...

Odama geçtiğimde kendimi aşırı huzurlu hissettim. Evi nasıl bıraktıysam öyle duruyordu hatta daha temiz. Gitmeden Melek yengeme yedek anahtar vermiştim ve arada bir gelip havalandırmıştı.

"Bir duş mu alsam?" diye mırıldandım. Arkamdan belime sarılan sevgilim ile gözlerim kapandı.

"Yardımcı olmamı ister misin?"

"Olur mu ki?"

Martin bunu dememi beklemiyor olacakki duraksadı, yüz ifadesini karşımda ki aynadan gördüğüm için gülmüştüm.

"Sen ciddi misin?"

"Martin çok basit bir şey yapacaksın, saçımı falan yıkayacaksın daha fazlası yok."

Son sözlerimi söylerken sürtünerek ona doğru dönmüştüm. Gözlerini sakince kapatıp derin bir nefes çektiğinde dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsememi engellemiştim.

"Yada en iyisi uyuyalım."diye mırıldandım. Elleri ince belimi kavrayıp kendine daha çok çektiğinde sessizce konuştu.

"Banyoda sana yardımcı olmak istiyorum."

Bu sözünden sonra banyoya gidip sıcak suyu ayarlamıştım. Üstümde iç çamaşırlarım kalana kadar çıkarıp suyun altına girdiğimde o da aynı benim gibi soyunup yanıma gelmişti.

Heyecandan titrek bir nefes çekerken gözlerim Martin'in yeşil gözlerinden ayrılmıyordu. Islanmış saçlarımı geri itip boynumu okşadı. Dudağıma kısa ama etkili öpücüğünü bıraktığında daha fazlasını istememek için zor durdum.

Şampuana uzanıp bir miktar avucuna döktü ve ıslak saçlarıma avucunu sürttü.

"Gözlerini kapat." diyen sevgilime uyarak köpükten korunmak için gözlerimi sıkıca kapattım.
Tüm şefkati ile bir bebeğin saçını yıkar gibi özen gösterirken yerimde mayışmaya başlamıştım.

"Her an ayakta uyuyabilirim."

"Bende seni yıkar, yatağa taşırım." kıkırdadığımda yanağımdan öptüğünü hissettim.

Bir elim göğsünü bulduğunda sürterek aşağıya indirdim ve gevşek bir şekilde beline sarıldım. Saçımı duruladıktan sonra vucüdümü yıkamıştı. Bazı bölgelerde özellikle durarak beni güldürmeyi başarmıştı.

"Sıra bende."

"Sen çık üşüme." başımı iki yana sallayarak itiraz ettim.

Benim şampuanımdan avucuma döküp saçına sürmek istedim,bu isteğimi anlayarak eğildi.

"Sen beni yıkayana kadar böyle mi duracağım?"

"Dur Martin ne olacak?"

"Boynum tutulur." dediğinde köpüklü elimle omuzuna vurup söylendim.

"Ama boynumu öperken hiç böyle boynum tutulur demiyorsun."

"O farklı canım." diyerek aradan sıyrılmaya çalıştığında yüzümü buruşturup onu ciddiye almadım.

Banyo işimiz bittiğinde ilk ben çıkmıştım. Üstümü giyinip yatağa yatacakken Martin zorla beni giyinme odasına götürüp oradaki makyaj masasına oturtturmuştu.
Saçlarımı okşayarak kuruturken dışarda ki aydınlanan havaya bakmıştım, artık gözlerimden uyku akıyordu.

"Ailelerimizi görüştürelim bir an önce... Sonra ev bakmaya başlayalım, bu sırada boş bir restorant bakalım..."

Martin sıralamaya devam ederken bütün bu olaylar gözümde büyümüştü.

"Sevgilim..." diye mırıldandığımda başını kaldırıp aynadan doğru bana baktı.

"Üzgünüm, artık her şey olsun istiyorum."

Omuzumdaki elini tutup bir buse kondurdum ve tekrar ona baktım.

"Bende herşey olsun istiyorum ama bunun planlamasını daha sonraya bırakalım."

"Peki."

Martin saçımı kurulayıp tarama işleminide tamamladığında yüzündeki küçük tebessüm benim en mutlu olduğum andı. Hiç bozulmasını istemediğim bir mutluluktu.

Bende Martin'in saçlarını kuruttuğumda artık hazır bir şekilde uyuyabilirdik. Telefonumu sessize alıp komidinin üstüne koydum. Yatağa yattığım gibi belime sarılan kolla uyuyakaldığımı biliyordum.

.....

"Burayıda beğenmedim."

Martin'e sessiz mırıldanışım ile boş dükkanda ki bakışları bana döndü. Dudağının kenarını dişleyip başını salladı.

Bize dükkanı anlatan adama dönüp küçük bir tebessüm gönderdi.

"Biz biraz düşünsek iyi olur."

Adam hafif bir tebessümle bana döndü.

"Yenge burayıda mı beğenmedin?"

Omuzlarımı silkip utancımdan adama cevap veremedim. Kendisini bugün çok yormuştuk ve burası onun son umuduydu.

"Kusura bakmayın lütfen" diye mırıldanışıma eş gülümsemeye devam etti.

"Hiç önemli değil, yeni baştan bir restorant yapmak hiç kolay değildir... Bu kadar düşünmeniz normal."

Adamın anlayışına teşekkür edip sevgilimin kolundan tuttum. Martin adamla el sıkıştıktan sonra arabaya bindik. Derin bir oflamadan sonra Martin bana doğru dönüp elimi tuttu.

"Tam olarak istediğin bir konsept var mı?"

Biraz düşündükten sonra aklıma gelenlerle Martin'e heyecanla anlattım. O da benim heyecanıma ortak olduğunda benden mutlusu yoktu.

"Ben inanıyorum, istediğin gibi bir yer bulacağız."

"İnşallah." mırıldanışım bana bile zor gelirken biraz ümitsizliğim belli oluyordu.

İtalya'dan dönüşümüzün üstünden iki gün geçmişti. Kafeyi açmadan restorant için mekanlara bakmaya başlama kararı almıştık. İlk önce canım arkadaşım Burak'a gitsekte istediğim gibi bir yer bulamamıştım. Başka yerlerde şansımızı denesekte hayalimde canlandırdığım mekanı bulamıyordum.

"Şimdi ne yapalım?"

"Eve gidelim yapacak başka bir şey yok."

Arabayı çalıştırıp yola karıştığımız sırada annem aradı. Arabada çalan müziğin sesini kısıp aramayı açtım.

"Efendim anne."

"Nasılsın kızım?"

"İyiyim annem siz nasılsınız?"

Saçlarımı geriye doğru iterken annemin aslında birazda gergin olduğunu anladım.

"Bizde iyiyiz... Ben seni bir konu hakkında aradım."

"Dinliyorum."

"Babanlada konuştuk artık Martin'in ailesiyle tam olarak görüşsek mi?"

Bu bir tanışma mıydı yoksa isteme gibi bir şey miydi? Martin'e kayan bakışlarıma o da eşlik ederek bana döndü. Ne oldu dercesine göz kırpıp tekrardan bakışları yolu buldu.

"Tamam anne Martin'le konuşurum."

"Tamam kızım haber bekliyorum."

Telefonu kapattığımda meraklı sevgilim annemin arama nedenini sormuştu. Ona durumu izah ettiğimde oldukça mutlu olmuştu.

"Babamın kontrolünü yaparız sonra çıkarız yola." az öncekine oranla sesi gayet düz geldiğinde sert tavrının hala devam ettiğini anlamıştım.

"Tamam."

"İsteme ne zaman olur?"

Bakışlarım ona dönünce omuzumu silktim.

"Neyse ilk önce aileler bir araya gelsin... Amcamlara da haber vereyim."

Martin bu konuda aşırı heyecanlıydı, bende heyecanlıydım ama onun kadar değildi. Bunun tam tersi olması gerekmiyor muydu? Onun bu tatlı hallerine gülüp gözlerimi kapadım.

~~~~
Bölüm sonuu..

Merhabaa, nasılsınız? Kısa bir aradan sonra yine birlikteyiz.
Bölümü bir türlü tamamlayamadım, sürekli yazdım sildim. Umarım beğenmişsinizdirr..
Bundan sonra ki bölüm de aileler tanışıyor, istediğiniz bir sahne varsa lütfeeen belirtiniiz.

Takipte kalın.
Sevgi ile kalın♥🌈

Continue Reading

You'll Also Like

95.2K 5.5K 33
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...
42.4K 945 28
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
591K 11.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
98.5K 776 43
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...