SAKLIMDASIN - BxB

Par himangsegye

31.9K 1.8K 900

"Ee? Beğenmedin mi süprizimi ülkücü? Ne bu bakışlar?" "Süpriz? Ne sürprizi? Ne oluyor solcu ne bu masa böyle... Plus

RÜYALARDA BULUŞURUZ
KAVUŞMA
GÜNDOĞDU
DOĞAN GÜNEŞİM
ZAMAN BEKLEMEZ
ESKİ BARAKA
ZAMAN GEÇSE DE UNUTULMAYAN HATIRALAR
ELBET BİR GÜN ÖDEŞİRİZ
İNTİKAM
GENÇLİĞİMİ GERİ VERSELER
GÖZLERİN GÖZLERİME DEĞDİĞİ ZAMAN
ESKİ GÜNLERİN HATIRINA
AŞKIN SONU BİLİNİR Mİ?
ÖZÜR DİLERİM
NE ZAMANDIR?
SEVENİN ÖNÜNDE KİM DURABİLMİŞ
SONUNU DÜŞÜNEN KAHRAMAN OLAMAZ
ÖYLE Mİ? ÖYLE.
SİLSEK GEÇMİŞİ
SEVENLER SEVİŞİR
TUTMA İÇİNDE
KARA SEVDA
İLK DANS
SAR SARABİLİRSEN
ALTILI MASA
RÜYALAR ALEMİ
RÜYALAR GERÇEK OLDU
MAVİŞİN GAZABI
İNSAN İNSANI BÖYLE SEVER Mİ?

SAKLIMDASIN

1.1K 76 56
Par himangsegye

Medya: Erdal Güney - Saklımdasın

İyi okumalar 💜✨
_______________________________________

Sarışın genç arabasını kahvehanenin önüne çekip indi arabadan. Günün yorgunluğu ile indiği gibi derin bir nefes çekti içine temiz havadan. Hem akşam üstü yaşanan olaydan, hem de içeriye girdiğinde muhtemelen göreceği bir çift gözden dolayı içini bir sıkıntı basmıştı yeniden. Aldığı nefes yetmez olmuştu adeta.

"Hadi bismillah..." diye kendi kendini yatıştırmaya çalıştıktan sonra kahveden içeriye adımladı. Sol tarafa hiç bakmadan kendi tarafında olacaklarını düşündüğü arkadaşlarına bakındı. Gördüğünde de ufak bir el hareketi ile yanlarına doğru ilerledi.

"Selamünaleyküm beyler." demesine karşılık;
"Aleykümselam kardeşim."
"Aleykümselam reis."
"Aleykümselam." gibi cevaplar almıştı. Yanlarına vardığında da kendisi için boş bırakılan baş köşeye oturup yayıldı sandalyesine.

O kadar yorgun hissediyordu ki kendisini. Hem bedenen, hem ruhen. Nasıl geçerdi bu yorgunluk bilmiyordu. Zaten ne olduğunu da anlayamamıştı ki. Mesela neden içeri girdiği andan beri normalde hep yaptığı gibi sol tarafta oturan pezevenk solcuya bir bakış atmamıştı? Neden onun da ona aynı şekilde bakmasından sonra "Sen hayırdır?" deyip kavgaya girişmeye çalışmamıştı? Neden hep yaptığının aksine bugün gözlerini o taraftan kaçırır olmuştu? Neden? NEDEN?

"Eee abisi? Anlat bakalım. Simge ile nasıl geçti? Çok vurdu mu doğruyu söyle?"

Masadakilerin alaycı kahlahları yükselirken sarışın genç bir an neyden bahsettiklerini anlayamadı. "Ne?" diye sorunca kuzeni de kendi sorusunu yeniden dile getirdi.

"Yenge diyorum yenge! Çok azar çekti mi sana bari?"

Etrafındakiler yine aynı alaycılıkla gülerlerken bu sefer anlamıştı ülkücü genç neyden bahsettiklerini. Bıkmış bir surat ifadesiyle karşısındakileri alaya aldığı sırada gözü ileride çaprazında oturan gence kaydı. Kendisine pür dikkat baktığını fark edince bir an afalladı. Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş soldu. Karşısındaki gencin bakışlarında sanki her zamankinden başka ifadeler vardı. Evet yine öfkeyle bakıyordu kendisine ama araya serpiştirilmiş bir kaç duygu daha gördü ancak ne olduğunu anlayamadı. Tam "Ne var?" dercesine bir hareket yapmak için hazırlanıyordu ki yanındaki mahalleden arkadaşı Murat kendisini dürtüp lafa girdi.

"Reis şaka maka kıza da ayıp oldu. Bizim yüzümüzden yanına da gidemedin. Bir de şu dallamayla kavga edince... Çok sorun oldu mu?"

Derin bir nefes alıp arkadaşının üzerindeki bakışlarını kucağına indirdi genç adam. Ne diyeceğini, lafa nasıl gireceğini düşünebilmek için bir kaç dakika durdu. Ondaki bu ciddiyeti fark eden arkadaşları ise alaycı tavırlarını bir kenara bırakmışlardı. Merakla reislerinin ağzından çıkacak cümleleri beklerken konuştu ülkücü genç.

"Bitti."

Gençlerin hepsi şaşkınlık nidaları çıkarırken başını kaldırdı. Ve gözleri istemsizce yeninden çaprazındaki solcuya kaymıştı. Bu sefer de yüzünde şaşkın bir ifade vardı esmer gencin. "Acaba beni mi duydu?" diye içinden geçirirken bu sefer de Hakan girdi lafa.

"Ne bitti? Nasıl bitti lan? Ne demek bitti? Ne oldu bir anlat adam akıllı."

"Nasılı yok abi bitirdik işte. Beni biliyorsun zaten. Ben sırf Simge mahçup olmasın diye sürdürüyordum bu ilişkiyi. Yoksa arkadaştan fazlası değildi benim gözümde. Bugün de olanlardan sonra ben tam bitiririm diyorken o benden önce davrandı. Ayrılalım dedi, bitti işte."

Öpücük kısmını atlayarak anlatmıştı sarışın genç. Simge'nin adına laf gelsin istemiyordu. Sonuçta her ne olursa olsun o en yakın arkadaşlarından birisiydi.

"Yani ne diyeyim ki koçum? Hayırlısı olsun madem."

"Şimdi reis sen yeniden bizimle alemlere alabileceksin mi demek oluyor bu?"

Grubun en çapkınlarından Soner konuşunca herkes kahkaha atmıştı. Yanında oturan Hakan ise kafasına bir tane yapıştırmıştı.

"Aklın fikrin oralarda hep yemin ediyorum. Başka bir bok bildiğin yok."

"Kırdın beni reyiz... Öp de geçsin."

Yanağını öpücük bekler gibi Hakan'a uzattığında ise aldığı tek şey bir tokat olmuştu. İkisinin arasında geçen diyaloglara hiçbir zaman anlam vermeyen masanın etrafındaki diğer gençler ise gülmekten adeta yerlere yatıyorlardı.

"Siktir lan. Pezevenk."

"Elinin ayarını be abicim. Al yanağım senin olsun ya al! Yemin ediyorum kıpkırmızı olmuştur şimdi. Kızardı dimi reis?"

Onların bu halini gülerek izleyen sarışın genç kafasını "bunlar adam olmaz" dercesine sallarken masadan bir sigara yakmak için ayaklandı. Kahvehanenin arka taraftaki yeşilliğe bakan teras kısmına gidip sandalyeleri es geçerek korkuluklara ilerledi genç adam. Bir süre elleri demirlerde gözleri önündeki yeşil manzaradaydı. Bir süre öylece dalarken yanında bir hareketlilik hissetti. Dönüp baktığında ise 3 4 adım yanında solcuyum gördü. Belli ki o da kendisi gibi sigara molası vermişti kendisine. Onu görünce bir an baka kaldı ancak kendisini hemen toparlayıp önüne döndü. Ardından cebinden sigara paketini ve çakmağını çıkartıp bir dal yerleştirdi ağzına. Rüzgarı eliyle engellerken çaktı çakmağını. Aldığı derin nefesle yanan dalı ağzından indirip yine derin bir nefes verdi. Tam tekrar ağzına koyacaktı ki yanından bir ses yükseldi.

"Pişt, yavru kurt! Çakmağını versene?"

Eli havada kalırken kocaman olmuş şaşkın gözlerle döndü yanındaki esmer gence. Doğru anlayıp anlamadığı düşünürken yanındaki tekrarladı sorusunu.

"Hadisene ülkücü. Bir çakmak vereceksin o kadar da zor olmamalı?"

"Sen bence kafayı yemişsin. Ben sana bırak çakmağı günahımı bile vermem. Belanı mı arıyorsun solcu?"

"Ne alakası var ya? Bir çakmak istedik amına koyayım. Bu kadar abartacak ne var?"

"Lan sen cidden kafayı yemişsin? Aranıyor musun lan sen? Akşam akşam deli etme beni. Siktir git!"

Esmer genç gözlerini kapatıp siniri belli olur bir halde derin bir nefes aldı. "Ya sabır!" diyerek vücudunu yanındaki ülkücüye çevirdi. Bir kaç adım atarak aradaki mesafeyi kapatırken sarışın gencin yeniden gözlerinin büyümesine sebep oldu. Aralarında bir hatta belki de yarım adım kadar mesafe bırakıp elini ülkücü gencin eline doğru uzattı. Kendi parmaklarına değen uzun ve kemikli parmaklarla bir an vücudundan bir titreşim geçti adeta. Ne yapacağını şaşırırken sonra anladı solcu gencin amacını. Gözlerinin içine baka baka sarışın gencin elinden çakmağını almıştı. Yine gözlerinin içine baka baka kendi sigarasını yaktı. Derin bir nefes alıp içine çektiği dumanı karşısındaki gencin yüzüne üfledi ağır ağır. 

Dumanın etkisiyle mi bilmiyordu ama gözleri kapandı ülkücü gencin. Normalde olsa rahatsız olacağı bu hareket kalbini çarptırmıştı. İyi de neden? Kendisinin bu hareketlerine, vücudunun bu tepkilerine anlam veremeyince iyice delirdi sarışın genç. Kendisine olan sinirini yakasına yapıştığı çocuktan çıkartmaktı amacı. Ancak umduğunu bulamayacaktı belli ki.

"Senin ecdadını sikerim duydun mu lan beni?! Ne bu hareketler? Uzak dur benden yoksa ne anama babama verdiğim sözü sayarım ne Allah yarattı demem şuracıkta alırım canını!"

"Hadi ya? Nasıl yapacakmışsın onu?"

Esmer genç kendisinin cevabını beklemeden ellerini kaldırıp yakasında sıkı sıkıya tutunmuş olan ellere sardı. Tam gözlerinin içine bakıyordu ülkücü gencin.

"Bu ellerle mi vuracaksın bana? Bu ellerle mi alacaksın canımı? Oysa ellerimin altında tir tir titriyor ellerin yavru kurt. Onu n'apıcaz?"

O ana kadar... O ana kadar fark etmemişti ellerinin titrediğini. Bakışlarını anlık ellerine indirip yeniden kahverengi gözlere çıkardı kendi mavilerini.

"Sinirden o sinirden!"

"Sinirden?"

"SİNİRDEN TABİ ŞEREFSİZ! YA NE OLACAKTI?"

Yüzünde yan bir sırıtış belirdi esmer gencin. Öyle bir bakmıştı ki sarışın gencin yüzüne yeniden titrediğini hissetti ülkücü. Nefret ediyordu solcudan. Yalnızca nefret!

"Öyle olsun ülkücü. Neyse bak ellerin buz gibi olmuş geç içeri hasta olursun bak çok üzülürüm sonra. Kiminle uğraşırım o zaman?"

O zaman fark etti hala esmer gencin ellerinin kendi ellerinin üstünde olduğunu. Çarpılmış gibi bir anda çekti ellerini solcu gencin üzerinden. 

"Siktir lan oradan!"

Kendi kendine, yana yana sonuna gelen sigarasını sinirle yere fırlatıp karşısındaki gence bakarak sanki onu eziyormuş gibi ayağının altındaki izmariti ezmişti. Bu harekete yalnızca gülerek karşılık veren gence daha fazla katlanamayınca burnundan soluyarak arkasını dönüp içeriye yöneldi. Bir hışımla sandalyesini çekip sert bir şekilde oturdu yerine. Bir bacağının titremesi durmazken parmaklarıyla da masayı dövüyordu adeta.

"Alparslan? Ne oldu terasta? Bu şerefsiz bir şeyler mi dedi de canını sıktı?"

"Ya salla onu. O kim ki  benim sinirimi bozacak? Salak salak hareketler etti işte."

"Emin misin?"

"Eminim eminim? Ee? siz ne konuşuyordunuz ben gelmeden önce?"

Laf değişsin diye sormuştu yoksa merak ettiğinden değildi. Uzayacağını hatta kavga çıkacağını biliyordu çünkü. Evet çok sinirliydi. Ama ona mı yoksa kendisine mi bilmiyordu. Bu ara kendisini hiç kendisi gibi hissetmiyordu. Bir şeyler vardı ancak anlam veremiyordu olanlara. Askere gidip geldikten sonra ne değişmişti ki? Kendisi hala aynı, Devrim de hala aynı şerefsiz solcu Devrim'di işte? Neden bir şeyler farklı gibi hissediyordu? Acaba nezarethanede olanlar yüzünden miydi?

Kendi kendine düşüncelere daldığı sırada  yan taraftan bağlamanın tellerine vurulma sesleri duydu. Başını kaldırıp çaprazına baktığında solcunun elindeki bağlamaya akor verdiğini gördü. Herkes bilirdi ki Devrim'in sesi çok güzeldi. Mahallede bir Devrim bir Alparslan derdi herkes. Hatta bir keresinde yanlarından geçtiği iki kişinin "Keşke düşman olmasalardı da bir düetlerini dinleyebilseydik." dediklerini bile duymuştu. Allah vardı inkar edemezdi. Sesi en az kendi sesi kadar güzeldi.

Kahvehane tarafsız alan sayıldığı için sahibinin koyduğu bir kaç kural vardı. Bunlardan birisi de bir taraf türkü, şarkı çaldığı veya söylediği zaman öteki taraf sesini çıkaramazdı. İki taraf da bu kurala uyuyordu. Çünkü her ne kadar inkar etmek isteseler de iki taraf da iki kişinin de sesini seviyorlardı. O yüzden de karşı çıkmıyorlardı. O yüzdendir ki şimdi de sesin çıkartmamıştı kimse.

Esmer genç akort yaptığı zaman boyunca sarışın genç gözlerini alamadı o taraftan. Bir kaç dakika sonra işini bitirince kafasını kaldırdı bağlamasından. Ve ikisi de göz göze geldiler o an. Hızla gözlerini çeken ilk sarışın genç oldu. "Rezil olduk amına koyayım!" diye geçirdi kendi kendine. Tam o sırada solcu tayfasından biri konuştu.

"Ee bu akşam ne söyleyeceksin bize Devrim?"

Sarışın genç de istemeden cevap bekledi solcu gençten. Merak etti ne söyleyeceğini. Ama cevap gelmedi karşı taraftan. O da kafasını kaldırmadan gözüyle baktı o tarafa. Solcu genç gözleri bağlamada yüzünde bir gülümseme öylece duruyordu. Sonra pozisyon alıp bağlamanın tellerine vurdu. Başta anlayamasa da sonradan anladı hangi türküyü çaldığını. Sözlere girdiğinde ise gözlerini ellerine indirip kendini etraftan soyutlayıp dinlemeye başladı.

"Yürüyorum ey yar, insanların arasında
Kimi yorgun kimi dökük, kanar sabır yarasında
Yürüyorum ey yar, insanların arasında
Kimi yorgun kimi dökük, kanar sabır yarasında."

Nereye yürüyordu solcu? Kalbinde birisi mi vardı?

"Özlüyorum seni zamanla barışamadım
Geçip gidiyor ömrüm günlere doyamadım
Geçip gidiyor günlere doyamadım."

Kimi özlüyordu peki? Kimi bu kadar özlüyordu da geçen giden zamanın farkına bile varamamıştı?

"Ucum yok, bucağım yok
Saklımdasın ey yar haberin yok
Yıllar geçti, sönmedi ateş
Yanıyorum ey yar haberin yok."

Ne demek yanıyorum? Cidden bu kadar mı tutulmuştu birisine? Kime peki? Neden bunu kendine bu kadar dert etmişti peki?

"Üşüyorum ey yar, yangınların ortasında
Yürek kırgın yürek talan, kanar sevda yarasında
Üşüyorum ey yar, yangınların ortasında
Yürek kırgın yürek talan, kanar sevda yarasında.

Kahırlı yılları çizdin anlıma
Dost eyledin beni, göçüp giden kuşlara
Dost eyledin beni, göçüp giden kuşlara."

Bu içli türküye daha fazla katlanamayan ülkücü "Ben eve geçiyorum hadi hayırlı akşamlar." deyip ayaklandı. Onun ayaklanmasıyla bağlamaya bakan gözleri kendi üstünde hissetti sarışın genç. O da o tarafa baktı. Solcu genç ise devam etti türkünün sözlerine mavi gözlere bakarken.

"Ucum yok, bucağım yok
Saklımdasın ey yar haberin yok
Yıllar geçti, sönmedi ateş
Yanıyorum ey yar haberin yok." 

Kısacık, çok kısa bir an nedendir bilinmez üzerine alındı sarışın genç. Ancak sonrasında saçmaladığını fark etti. Kendisine söylenemezdi bu türkü. Hele de solcu tarafından hayır hayır bırakın solcuyu bir hemcinsi tarafından asla kendine söylenmiş olamazdı. Böyle bir şeyi düşünmesi bile çok saçmaydı zaten.

Daha fazla dayanamayıp hızlı adımlarla çıktı kahvehaneden. Arabasına binip sertçe kapattı kapısını. Ellerini yüzüne kapatıp derin bir nefes aldı. Bu aralar ona neler olduğunu anlayamıyordu. Tuhaf tuhaf şeyler düşünüyordu sürekli. Tuhaf ve yanlış. Hiç onluk değildi bir kere. Ellerini indirip cebinden sigara paketini aldı. Ağzına bir dal koyup çakmağını çıkardı cebinden. Tam sigarasını yakacaktı ki gözü çakmağa takıldı. Ağzında sigara gözü elindeki çakmakta durdu öylece sarışın genç. Sonra da aklına gelen şeylerle sinirlenip açtığı camdan dışarı fırlattı çakmağını. Ağzındaki dalı da elinde kırıp çakmağın yanına fırlattı. Elleriyle direksiyonu sıkarken kafasını da direksiyona dayadı.

Kahvehaneden adım sesleri duyunca bir süre sonra kaldırdı başını direksiyondan. Kapıya doğru bakınca ayakta dikili solcuyu gördü. Bir süre birbirlerine bakarlarken solcu bakışlarını yerde parlayan cisme doğru çevirdi. Fark ettiği şeyle tek kaşını kaldırıp eğilerek yerdekini aldı. Sarışın genç eline aldığı çakmağı görünce panikleyip önüne döndü hemen.

"Hayırdır ülkücü? Sen çakmağın gazı bitince atar mısın böyle? Dicem ama bakıyorum gazı da var? E çakıyor da? Niye attın?"

Ne diyeceğini bilmeyince sinirle döndü solcuya sarışın çocuk. Hışımla arabadan inip önünde dikildi esmer gencin.

"Sanane lan? Bir de sana hesap mı vericem yaptığım şeyler için? Siktir git benim asabımı bozma. Bendeki kotanı doldurdun bu gece!"

"Ne atar yaptın be yavru kurt. Alt tarafı bir şey sordum."

"Sorma bana bir şey solcu! Sorma! Ahbabın mıyım ben senin? Arkadaşın mıyım? Hayırdır sen bir kafayı tırlattın bu ara?"

"Ne bu sinir ülkücü?"

"Ne demek ne siniri lan? Sürekli benimle bir muhabbete girmeye çalışmalar bir bir şeyler. Ne oluyor lan sana?!"

"İnsan gibi iki çift laf edelim dedim ama belli ki sen bundan anlamıyorsun. Ben de bunu anladım."

"Niye laf edelim biz seninle amına koyayım? Ben de bunu anlamıyorum! Biz seninle kanlı bıçaklı değil miyiz aloo?!"

Solcunun yüzü kararırken sinirle itti önündeki genci.

"Öyleyiz amına koyayım öyleyiz! Tekrar tekrar hatırlattığın için sağ ol! Bazen insanlığım tutuyor kusura bakma! Senin bir hayvan olduğunu unutuyorum yavru kurt kusura bakma!"

Bu ülkücü için son noktaydı artık. Daha fazla dayanamayıp bir yumruk salladı esmer gencin yüzüne. Sinirini atmak istercesine.

"Senin ağzına sıçarım şerefsiz sen kime hayvan diyorsun?!"

Bu sefer de solcu yumruğun etkisinden çıkar çıkmaz o salladı karşısındaki gencin yüzüne bir yumruk.

"Sana diyorum sana! Niye? Sen kurt değil miydin?!"

Sesleri duyan arkadaşları koştura koştura dışarı çıkınca olayın büyüyeceğini anlayan solcu derin bir nefes alıp kendi arkadaşlarına bir şey yok dercesine bir el hareketi yapıp son bir kez ülkücüye baktıktan sonra arkasını dönüp kendi arabasına yürümeye başladı hızlı hızlı.

"Siktir git lan!" diye arkasından son bir kez daha bağırıp o da kendi arabasına ilerledi. Sinirle kapısını kapatıp kontağı çalıştırdı.

İki genç o akşam hırsla arabalarını evlerine sürerken ikisi de birbirini düşünüyordu ancak ikisinin de hissettikleri bir o kadar farklıydı aslında.

_______________________________________

Eveeeet! Bu bölümü yazmayı uzun zamandır istiyordum. Tam kafamdaki gibi olmasa da yine de içime sindi sayılır. Bölüm adından ve söylenen türküden de anlayacağınız üzere kitabın adını bu türküden aldım. Bir gün dinlerken aniden yazmaya başladım. O yüzden yeri çok farklı benim için. Biraz da solcunun hislerine kapı aralamak, onun düşüncelerini biraz anlayın ufaktan istedim. Umarım beğenirsiniz 💜✨

Çok kontrol edemedim hatam olduysa affola 🙏

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

Üçüz Derken Par Nisa🌼

Roman pour Adolescents

82.7K 5.1K 21
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
322K 19.7K 42
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
283K 18.5K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...