İsmin Burada Kazılı

By 4offgun

6.7K 480 103

Di Fer'in, Patrick Kuang-Hui Liu tarafından yönetilen 2020 yapımı Your Name Engraved Herein romanının çeviris... More

Profiter du moment
初始 | Başlangıçlar
謁陵 | Cenaze
慾念 | Arzu
暑假 | Yaz
圍牆 | Duvarlar
告解 | İtiraf
大過 | İhtar
孤島 | Ada
重逢 | Kavuşma -SON-
bl

車禍 | Çarpışma

473 37 3
By 4offgun



İÇERİK UYARISI!
İyi niyetlerin kötüye kullanıldığı, itirazların göz ardı edildiği, şüpheli bir zihin durumundaki birinin onay verdiği sahneler.

Bu, kitabın en açık bölümü. Parktaki yaşlı adamla başlıyor ve duş sahnesiyle bitiyor. Rahatsız olduğunuz yerleri direkt geçiniz.

.

A-han bütün öğleden sonra bekledi.

Cumartesi günüydü, bu yüzden park insanlarla dolup taşıyordu. O kişiyi beklemek için kalabalıktan uzak, daha tenha bir yer seçmişti.

Ama o kişi gelmemişti.

A-han telefon kulübesine geri döndü ve cebinden biraz bozuk para çıkardı. Uzun bir tereddütten sonra onları yerleştirdi.

Kendine cesur olmasını tekrarladı.

Operatöre "Birdy'ye bir mesaj bırakmak istiyorum." dedi. "Ona A-han'ın onu aradığını söyleyin. Nerede olduğunu, ayrıca... çağrıma cevap vermesini."

A-han telefonu kapattı, beklemek için parka geri döndü.

Güneş batmaya başlamıştı ve Birdy hâlâ ortada yoktu.

A-han, gölün kenarında oturdu, canı sıkkındı. Yakınlardan duyduğu radyo sesine döndü. Dost canlısı yüzü, narin görünümlüyle oturan yaşlı bir adam gördü. Elli ya da altmışlarında görünüyordu. Göldeki sazanlara ekmek kırıntısı atıyordu.

Başını kaldırıp A-han'a gülümsedi.

A-han nezaketle gülümsemesine karşılık verdi.

Bir süre sonra yaşlı adam, termosundan bir fincan çay doldurdu ve A-han'ın yanına koydu.

A-han ondan içmedi.

Güneş tamamen battığında A-han yerinden kalkıp, yakındaki sokak lambasına doğru yürüdü. O tanıdık figürü bulmayı umarak, dikkati çağrı cihazıyla parkın girişi arasında gidip geliyordu.

Bridy'yi tutan neydi ki?

O gün Birdy'ye söylemeyi planlamıştı aslında ama...

Arkasından ayak sesleri geldi. Heyecanla arkasına döndü fakat kendini yaşlı adamla karşı karşıya buldu. Bu kez, buğulanmış çörek ikram ediyordu. A-han'ın aç olmasından mı korkuyordu?

Hayal kırıklığına uğrayan A-han döndü ve göle doğru yürüdü.

Yaşlı adam onu takip etti.

A-han'ın zihnini bir şüphe kemiriyordu ama bunu gidermek için hiçbir şey yapmadı ya da söylemedi.

Genç bir çocuğun gece parkta tek başına oyalanması nasıl görünüyordu, bilmiyordu.

A-han gölün kenarına yürüdü ve bir karar verdi. Çardağa girdi ama durdu, dönüp yaşlı adamla göz teması kurdu.

Yaşlı adamın gözlerinde, yıllar önce Ronnie'de gördüğü tanıdık parıltıyı, heyecanı gördü.

Bu arzu, şehvete susamışlıktı.

BU SAHNEDE RAHATSIZ EDİCİ BİRKAÇ CÜMLEYİ SİLDİM AMA AKIŞI BOZDUĞUNU YA DA ANLAMAYACAĞINIZI DÜŞÜNMÜYORUM

Yaşlı adam, yüzünü hayranlıkla okşamak için kolunu uzatarak A-han'a doğru yürüdü. A-han'ın içi tiksintiyle çalkalansa da kıpırdamadı.

Yokluk duygusu A-han'ı alt etmişti. Birdy onu istemiyorsa, herhangi birinin teklifini kabul etmek zorunda kalacaktı.

Yaşlı adam, pantolonunun fermuarını açarken aklına ikinci bir düşünce geldi. A-han içgüdüsel olarak kasıklarını kapattı ama yaşlı adam çoktan onun önüne çömelmişti. A-han'ın en özel yerine ulaşmak için A-han'ın elini kenara itti. Bu karmaşa içinde A-han pes etti, gözlerini kapadı ve ellerini geri çekti.

Ağlamak istemişti.

Sanki bu yabancının ezmesi için kalbi göğsünden söküp çıkarılmıştı. Kalbini başkasına vermek istiyordu.

A-han dayanamayacak duruma gelene kadar dişlerini sıktı. Sonunda yaşlı adamı kenara itti.

Ama o ıslak ağız, A-han'a dönüş yolunu buldu, kırışık eller de pervasızca A-han'ın gömleğinde geziniyordu. Yaşlı adam, A-han'ın elini kendi kasıklarına yönlendirildi.

A-han yaşlı adamın elini tekrar savurdu ve onu bir kez daha kenara itti. "Siktir git! Ben senin gibi değilim, sapık herif! Benden uzak dur!"

A-han öfkeden, utançtan içten içe yanıyordu. Çardaktan kaçarken gözlerinden yaşlar aktı.

Ne yapmıştı?

Neden yaşlı bir sapık tarafından okşanmasına izin vermişti?

Çardaktaki yaşlı adam, tekrar A-han'ın peşine düşmedi.

...

..

.

A-han'ın, ertesi sabah bando çalışması sırasında dikkati dağınıktı. Trompetini tutmuş grupla birlikte çalıyor görünse de aklı parktaki olaya gidip duruyordu.

Ruh hâli yerlerdeydi.

Dün gece neden böyle bir şey yapmıştı?

Bir yabancının ona bunu yapmasına nasıl umursamazca izin verebilmişti?

Olayları hatırladıkça mide bulantısı yükseldi.

Ancak Birdy sırtına vurduğunda kendine gelebildi. Önceki gün onu beklettiği için Birdy'ye hâlâ kızgındı, ona bakmayı reddederek görmezden geldi.

"Dün beni neden aradın? Motosiklet mi lazım oldu? Dün Banban'la dışarıdaydık, çağrı cihazımı yurtta unutmuşum. Döndüğümde geç olmuştu. Uyumuşsundur dedim, rahatsız etmek istemedim."

A-han iç geçirdi. Cesaretinden geriye kalanları toplayarak konuştu. "Sana bir şey söyleyeceğim."

Birdy güldü. "Tamam, bu gece konuşalım. Gece yarısı bir yere gidelim." Şakayla göz kırptı.

"Şimdi söylemek istiyorum. Biz—"

Ama yüksek sesli anons onu durdurdu. "Bayrak töreni vakti! Bando takımı, lütfen sıraya girin!"

A-han fırsatını kaçırmıştı.

Birdy, yüzünde gizemli bir gülümsemeyle çoktan kendi yerine dönmüştü. A-han kafa karışıklığıyla Birdy'ye baktı.

Birdy yanında oturmayı ne zaman bırakmıştı?

...

..

.

O gece, ikisi kampüs duvarından atlayıp, yol kenarındaki bir şantiyeye gittiler.

A-han konuşmak için fırsat yakalamaya çalışıyordu ama Birdy sürekli olarak konudan kaçınıyordu. Büyük bir şey yapmak istediğini söylemişti ve ona yardım edebilecek tek kişi A-han'dı.

Bu yüzden A-han kelimelerini yuttu ve film afişlerini çalarken yaptığı gibi Birdy'ye gözcülük yaptı.

Birdy şantiyedeki su kulesine tırmandı.

A-han izlerken, Birdy'nin - onu tanıdığından beri - sanki dünyanın ona koyduğu sınırları aşmak istiyormuş gibi sürekli duvarlara tırmandığını düşündü.

Ama Birdy neye doğru tırmanmak istiyordu?

"Ne yapıyorsun? Yardıma ihtiyacın var mı?" A-han kendini sorarken buldu.

Birdy onu susturdu. "Sessiz ol! Beni orada bekle!"

A-han başını kaldırdı ve büyük reklam balonunun yavaşça aşağı indiğini fark etti. Birdy balonu mu çalıyordu?

"Bunu ne diye çalıyorsun?" A-han ihtiyatla sordu.

"Daha sonra öğreneceksin!"

Birdy balonu indirirken, A-han yardım etmek için biraz öne gitmişti. "Birdy, aslında sana dün söyleyecektim..."

"Biliyorum. Dün için gerçekten üzgünüm. Bana hâlâ kızgınsın, değil mi? Çağrı cihazımı gerçekten unuttum. Ciddiyim!"

Yine.

Sanki Birdy, A-han'ın gerçekten ne söylemek istediğini biliyordu. A-han başını kaldırıp ona her baktığında, Birdy derhâl sözünü kesmeye devam edecekmiş gibiydi.

A-han, kendisinin fazla düşündüğünü umdu.

Çünkü Birdy gerçekten ne söylemek istediğini biliyor olsa ve buna rağmen A-han'ın hislerini görmezden gelseydi, önünde bir kızın peşine düşüp onu uzaklaştırsaydı, bu oldukça acı verici olurdu.

Tüm dolambaçlı reddetmeler, A-han'ın cesaretini hiçbir şey kalmayana dek ufaladı. Tek yapabildiği sessizce beklemek oldu.

Gökyüzündeki asıl konumundayken balon o kadar büyük görünmüyordu. Ama yakından, korkutucu derecede büyüktü. Balona olan mesafesi azaldıkça Birdy'nin heyecanı arttı. Balon nihayet yere ulaştığında A-han, balonun çapının neredeyse iki metre olduğunu tahmin etti. Şaşkın ifadesiyle sordu, "Bu kocaman. Bununla tam olarak ne yapacaksın?"

"Henüz söyleyemem. Birkaç gün içinde öğrenirsin."

Birdy'nin balonu çalma nedenini öğrenmeye yönelik birkaç başarısız girişimin ardından, A-han çenesini yormamaya karar verdi.

Geri dönerken, Birdy balonu arka koltukta tuttu. Balon bazen yolu görmelerini engelliyordu. Neyse ki gece yarısıydı, bu yüzden yolda neredeyse hiç araba yoktu.

A-han hızlandıkça, Birdy balonu tutmanın giderek zorlaştığını fark etti. Sonunda balonu sadece ipinden tutarak arkaya bıraktı. Dönüp dev balonun boş yolda tek başına uçuşunu izledi.

"İşte bu!" Birdi bağırdı. "Takım çalışması!"

A-han cevap vermedi. Yüzü ifadesiz kaldı, sessizce sürmeye devam etti.

...

..

.

Birkaç gün sonra sabah bayrak törenindeydiler.

Bayrak direğe yükselirken bando takımı Ulusal Marşı çalıyordu. Öğrenciler arasından uğultular yükseldi, bayrak kürsüsünün üstünü gösteriyorlardı.

A-han başını kaldırdı ve bayrağın arkasında yavaşça yükselen dev balonu gördü.

Birdy'le birkaç gece önce şantiyeden çaldıkları balondu. Balonun altına asılan reklam afişinde büyük mavi kelimeler vardı: "İyi geceler, aşkım!"

A-han, Birdy'ye dönünce, onu Banban'la bakışırken buldu.

Banban utanarak gülümsedi ve başını öne eğdi.

A-han'ın kalbini soğukluk kaplamıştı.

Yani Birdy başından beri biliyordu.

Öğrenciler kendi aralarında fısıldaşmaya devam ederken, A-han derin bir nefes aldı ve marşı çalmaya devam etti.

Banban, tekrar Birdy'ye baktığında, artık ona değil A-han'a baktığını gördü.

Banban o sırada, Birdy'nin bakışlarındaki kederi fark etti ama anında kaybolmuştu. Hayal mi görmüştü? Yoksa sürekli maskaralık yapan Birdy'nin gerçekten de kederli anları olabilir miydi?

Bayrak töreni bitti.

Bando takımı sırayla sınıflarına giderken A-han, Birdy'nin elini tuttu ve soğuk bir şekilde sordu, "Balonu bunun için mi çaldın?"

"Evet! Güzel bir sürpriz değil mi?" Birdy'nin yüzü parlıyordu.

"Yani sorduğumda 'iyi geceler'in ne anlama geldiğini biliyordun."

"Söylemesen de araştırırdım," dedi kayıtsızca.

A-han'ı tepeden tırnağa öfke sardı.

Demek ki biliyordu. Birdy biliyordu.

Bile bile A-han'ın itirafıyla dalga geçmişti.

Üstelik aynı yöntemle, A-han'ın gözü önünde bir kıza itirafta bulunmuştu.

Senin için ben neyim şimdi?

A-han, Birdy'yi yakasından tutup soruyu suratına haykırmak istedi.

Ama yapamadı.

Cevabı duyabilecek kadar cesur değildi.

Kürsünün arkasında, öfkeli müdür ve diğer birkaç personel balonu yakalamak için uğraşırken, kalan öğrenciler onların hâline gülüyordu.

Müdür sonunda mikrofonu aldı ve öğrencileri sınıflarına gitmeleri için uyardı ama faydasızdı.

Birdy, A-han'ı omzuyla dürttü. "Bu gece bana motosikletini verir misin?"

"Ne için?" A-han sertçe sordu.

"Banban'ın doğum günü. Onu sahile götürmek istiyorum."

A-han, kalbinden sızan acıyı dizginlemeye çalışarak dudağını ısırdı. "Peki... ben senin için neyim?"

Birdy tekrar omzuna vurdu. "Tabii ki en iyi arkadaşımsın!"

Bununla birlikte A-han, Birdy'yi itti ve hızla oradan uzaklaştı.

En iyi arkadaşımsın.

Demek Birdy'nin cevabı buydu.

O ve Birdy yalnızca arkadaştı.

Arkadaşların sarılma, öpüşme, içten dokunma dürtüsü olmazdı... değil mi?

A-han ne zaman ağlamaya başladığını bilmiyordu. Hiç bu kadar kederli olmamıştı.

Kalp kırıklığı böyle bir şey miydi?

Banban'ı sevmiyordu.

Kızlardan hoşlanmıyordu.

Ama Birdy'nin seçimi buysa...

Elinden ne gelirdi ki?

...

..

.

Banban sınıf arkadaşlarıyla birlikte tel örgünün yanından geçerken birinin ona seslendiğini duydu. Döndü ve A-han'ı gördü.

Sınıf arkadaşlarıyla birkaç kelime alışverişinde bulundu, sonra tel örgüye doğru yürüdü.

"A-han, konuşmak mı istiyorsun?"

A-han başını salladı. "Seninle özel olarak konuşmak istiyorum. Olur mu?"

Banban bir an düşündü. "Olur ama burada olmaz."

"O zaman okuldan sonra, bando çalışma odasının arkasına gel."

Banban ona düşünceli düşünceli baktı, ardından başını salladı.

A-han ayrılmadan önce, "Birdy bilmesin." diye ekledi.

Banban tereddüt etti, sonra tekrar başıyla onayladı.

A-han'ın onunla yalnız ne hakkında konuşması gerekebileceğini düşünerek gidişini izledi.

...

..

.

Banban, A-han'ın da kendisine karşı hisleri olduğunu düşünüyordu.

Ne de olsa Witt Lisesi erkek okuluydu. Banban, kız sınıfındaydı, düzgün görünümü ve şen şakrak kişiliği, erkeklerin ilgisini çekiyordu. Teknik olarak Birdy'yle birlikte olmasına rağmen, diğer erkeklerin ilgisinden zevk alıyordu.

Birdy'ye kıyasla, A-han çok daha dürüst görünüyordu. Elbette, Birdy'den biraz daha az ilginçti ama Banban, A-han'ın çok düşünceli biri olduğunu düşünüyordu. Askeri şarkı yarışmasından sonra gece pazarına gittiklerinde, Birdy sadece erişteleriyle ilgilenirken, tüm yemekleri sipariş eden ve yemek çubuklarıyla peçeteleri dağıtan A-han'dı. O ve Birdy sohbet etmeye başladığında, A-han onların mahremiyetine saygısından atari salonuna gitmiş, hatta elinde biralarla geri dönmüştü.

Banban, A-han'la çıkmanın Birdy'yle çıkmak kadar heyecan verici olmayacağını düşündü ama en azından üzerine titreyen ve ona iyi bakan biri olacaktı.

İşte bu yüzden, A-han ondan yeminli kız kardeşi olmasını istediğinde, A-han'ın romantik hisleri konusunda hâlâ haklı olduğunu düşünüyordu. A-han'ın direkt söyleyemeyecek kadar utangaç olduğunu düşündü.

"Bu şekilde olursa," diye devam etti A-han, "üçümüz hâlâ eskisi gibi takılabiliriz. Ne dersin?"

A-han, Birdy'yi bırakamazdı. Birdy'nin ondan çoktan vazgeçtiğini biliyordu, ama belki, diye düşündü, sadece bir ihtimal, Birdy'yle hâlâ arkadaş olabilir ve bu şekilde onun yanında kalabilirdi.

Banban merakla başını salladı. "Neden birdenbire böyle bir şey istiyorsun?"

A-han güldü ve Banban'ın gözlerinin içine baktı. Banban gülüşündeki boşluğu duymuştu.

A-han sorudan kaçtı. Bunun yerine Birdy hakkında konuşmaya başladı. "Birdy... biraz fevri. Biraz deli ve bir şey yapmadan önce oturup düşünmüyor. Bir nevi canı ne istiyorsa onu yapıyor. Lütfen ona iyi bak."

Banban afallamıştı.

"Ayrıca... Bazen gülümsüyor gibi görünüyor ama üzgün olduğunda da gülümser o." A-han durakladı. Birdy'yi bırakma konusunda gönülsüz olsa da bırakmak zorundaydı çünkü Birdy'nin sevdiği Banban'dı. "Yalnız kalmaktan korkuyor, bu yüzden sık sık yanında olacak birine ihtiyacı olduğunu fark etmeye başlarsın."

Kızın tanıyacağı Birdy buydu. Onun da, Birdy'nin bu hâllerini bilmesini, her hâliyle onu kendi sevdiği gibi sevmesini umuyordu.

Banban, A-han'ı izledi, gözlerindeki efkar ve özlemi görmüştü.

O anda, bir şeyin farkına vardı.

"Hayır," dedi.

A-han dondu. "Ne?"

"Senin yeminli kardeşin olmak istemiyorum. Sorduğunda onu kastetmedin zaten, değil mi?" Onu test ediyordu.

A-han ne diyeceğini bilemedi.

Banban o kadar saf değildi. Haklıydı, A-han'ın gerçekten istediği onun yeminli kız kardeşi olması değildi. Bu sadece bir bahaneydi.

"Sorun değil, boşver o zaman." Gitmek için dönmüştü ama Banban gömleğinin eteğinden tuttu.

"Benden nefret ediyorsun, değil mi?"

"Ben mi? Hayır, etmiyorum," diyerek hemen inkar etti.

İtiraf edemezdi.

Banban, Birdy'nin kız arkadaşıydı. A-han ondan nasıl nefret edebilirdi?

"O zaman, bana neden hiç bakmıyorsun?"

Banban, başta A-han'ın utangaç olduğunu düşünmüştü ama sonradan ona farklı bir nedenden ötürü bakmayı reddettiğini fark etti.

A-han hazırlıksız yakalanmıştı. Banban'ın onun her hareketini izlediğinin farkında değildi.

Bu hissi sevmedi.

Çok dikkatli bir şekilde sakladığını düşündüğü sır aniden ortaya çıkmış, sorgulanıyordu.

Üstelik bunu yapan, hayatta en çok kıskandığı kişiydi.

Sonunda aklına bir bahane geldi. "Arkadaşımla çıkıyorsun. Sana neden bakayım?"

Banban o zaman anladı.

A-han utangaç değil, onunla gerçekten ilgilenmiyordu.

Küçük düştüğünden ötürü sinirlenen Banban, "Peki nasıl kızlardan hoşlanırsın? Seni sınıf arkadaşlarımdan biriyle tanıştırabilirim."

"Yok, teşekkürler. Şu anda kız arkadaş istemiyorum." A-han sadece gitmek istiyordu.

"O zaman benim hakkımda ne düşünüyorsun?" Banban sordu.

A-han ona inanamayarak baktı ve öfkeyle konuştu. "Ne dediğinin farkında mısın? Birdy gerçekten senden hoşlanıyor! Onu incitirsen, kıymetini bilmezsen seni asla ama asla affetmem!"

Ardından, öfkeyle oradan ayrıldı.

Banban, kendisini inandıramadığı yeni bir sırrın ortaya çıkışıyla birlikte gidişini izledi.

...

..

.

A-han hafta sonu evdeyken, çağrı cihazı uzun zaman sonra ilk kez çaldı.

Çağrı cihazına uzandı ve yabancı bir numara gördü. Biraz tereddüt ettikten sonra numarayı aradı.

"Efendim?" A-han şaşkınlıkla sordu. "Tekrar söyleyin?"

Telefonu kapatır kapatmaz evden aceleyle çıktı.

Birdy trafik kazası geçirmişti.

A-han gördüğü ilk taksiyi çevirdi ve kaza yerine gitti. Satıcı bir kadın çağrı cihazını aramıştı. Birdy, sokağın karşısında oturuyordu.

A-han geldiğinde, Birdy yaralı hâliyle kendini kaldırmaya çalışıyordu, A-han yardım etmek için koştu. "İyi misin?"

"Özür dilerim. Motosikletini çarptım. Parası neyse ödeyeceğim-"

"Ne için özür diliyorsun?" A-han lafını kesti. "Ödemene gerek yok, tamam mı? Sana dikkatli ol demedim mi?" Birdy'yi bu kadar hırpalanmış ve yaralı görmek A-han'ın kalbini acıtıyordu ama Birdy'nin kendi güvenliği konusunda bu kadar dikkatsiz olması onu daha da üzüyordu.

Ama Birdy devam etti. "Ne kadar olduğunu söyle, ödeyeceğim. Ben-"

A-han öfkelendi ve Birdy'ye ilk kez bağırdı. "Ödemene gerek yok dedim! Bunun nesini anlamıyorsun?"

Birdy başını eğdi ve sustu.

A-han bağırdığı için hemen pişman olmuştu. "Ambulans çağırdın mı?"

"Gerek yok."

A-han ayağa kalkıp telefon kulübesi aramaya başladı.

"Telefon bulacağım. Bekle burada!"

Birdy sokağın karşısını işaret etti. "Şu betel cevizi satan kadında telefon var. Çağrıyı da o yaptı."

A-han, caddenin karşısına hızla geçmeye çalışırken gelen damperli kamyonu görmedi. Bunu fark eden Birdy'nin nefesi kesilmişti ve bağırmak üzereyken, A-han tam zamanında fark edip durdu. Kamyon şoförü kornaya basıp camını indirdi. "Canına mı susadın, evlat?"

Birdy oturduğu yerden, hem bıkmış hem de ironiye gülerek olanları izledi.

Ardından başını tekrar eğip yorgunluğun onu ele geçirmesine izin verdi.

...

..

.

Ambulans gelmişti.

Birdy hastaneye götürüldü. Ehliyeti olmayan yaşı küçük bir sürücü olduğu için hastane, Birdy'nin ebeveynlerini bilgilendirmişti. Birdy'nin babası hastaneye gelir gelmez onu azarlamaya başladı. "Doğmamalıydın! Her gün başımı belaya sokuyorsun!"

A-han konuşmaktan korkarak yandan izliyordu. Birdy'ye endişeli bir bakış attı. Birdy'nin yüzündeki boş ifadeden bu muameleye alıştığını fark etmişti.

Birdy kötü bir şekilde düşmüş, ancak genç olduğu için çok fazla yaralanmamıştı. Sağ ayağını fena hâlde burkmuş ve sol üst kolu hafifçe kırıktı. Doktor, hareket etmesini engelleyen alçı taktı.

Birdy taburcu edildikten sonra A-han, Birdy'nin dönmesine yardım etti.

Birdy özür dilercesine, "Motosikletine bakması için tamirci arayacağım," dedi. "Tüm masrafı karşılayacağım. Endişelenme."

A-han kızgındı. "Motosikletim için endişelendiğimi söyledim mi?"

Yanıtı kendi üzerine getirdiğini fark eden Birdy, konuşmayı bıraktı.

...

..

.

Okula döndüklerinde, Birdy'nin bandajları çok dikkat çekiyordu. A-han'ın yardımını da sürekli reddetti, kendi koltuk değneklerini taşımakta ısrar etti ve kampüste yavaş yavaş sendeledi.

A-han, Birdy'ye yardım etmemek için kendini tutmaya çalışmıştı. Ama o gece banyodan çıkarken, Birdy'nin ağır ağır duşlara yürüdüğünü görünce daha fazla dayanamadı.

Kendi kendine iç çekti ve Birdy'ye yardım teklif etmek için yanına gitti.

Ama gitmesiyle reddedilmesi bir oldu.

"Kendim yaparım."

A-han geri çekildi, Birdy bir kabine girmeye çalışırken sakince onu izledi. Kapıyı bile zar zor kapatıyorsa, kıyafetlerini nasıl çıkaracak ve düzgün bir şekilde duş alacaktı?

A-han başka bir şey söylemeden bölmeye girdi ve kapıyı arkasından kilitledi. Birdy reddedemeden, A-han onu soymaya başlamıştı bile.

Birdy bu sırada kıpkırmızı olmuştu.

A-han, tüm kıyafetlerini çıkardıktan sonra, Birdy onu uzaklaştırmaya çalıştı. A-han yüzünü düz tutarak duymuyormuş gibi davrandı. Duş başlığını aldı ve kendisinin de ıslandığını görmezden gelerek Birdy'ye doğru tuttu.

Sonrasında sabunu aldı ve Birdy'nin vücudunu köpürtmeye başladı. Alt tarafına geldiğinde Birdy iyice gerilmişti, elini uzattı. "Bana ver. Kendim yapacağım."

A-han sabunu uzattı ama Birdy alırken sabun yere düştü. A-han yerden aldı ve tekrar Birdy'ye vermek üzereyken farklı bir karar verdi. Birdy'nin sırtını duvara dayadı ve alt vücudunu ovmaya başladı.

"Kahretsin, yavaş." Birdy itiraz etti.

A-han dişlerini gıcırdattı ve parmaklarını daha sert kaydırmaya başladı. Elinde bir şeyin değiştiğini, yavaşça şişip sertleştiğini hissetti. Birdy'nin nefesinin kesildiğini ve inlemelerini bastırmaya çalıştığını duyana kadar daha çok dokundu.

Birdy'nin karşı çıkacak enerjisi kalmamıştı, sessiz kalmak için elinden geleni yapıyordu.

Bu A-han'ı heyecanlandırdı.

İntikama yakın bir tatmin hissetti.

Birdy her zaman önderlik eden kişi olmuştu ve A-han da hep onu takip edendi. Sonunda, A-han kendisi onunla oynuyormuş gibi hissediyordu.

Daha önce araları iyi değil miydi? Onu ilk kışkırtan Birdy'ydi, ama şimdi görmezden gelen de oydu.

Şimdi kim kiminle oynuyor?

"Dur..." Birdy boğuk bir iniltiyle yalvardı. Dışarıda insanlar vardı, sesini yükseltmeye cesaret edemedi. Sadece dudağını ısırıp A-han'a kıpkırmızı olmuş yüzüyle bakabildi.

A-han uyarıda bulunmadan onu döndürdü, Birdy'nin önünü dondurucu duvara bastırdı. Birdy'nin belinin altındaki işini yapmaya devam ederken, kendini ona bastırdı. Birdy, arkasında sert bir şeyin baskısını hissettiğinde, daha da kızardı.

"Chang Jia-han, sakın—"

Birdy, bastıramadığı iniltisiyle cümlesini bitiremedi. A-han diğer eliyle ağzına kapattı. Ama istemeden burnunu da kapatarak, Birdy'nin nefes almasını zorlaştırmıştı.

Birdy, gözyaşlarının ne zaman akmaya başladığından emin değildi. Boğulmanın verdiği rahatsızlık, vücudunun hissettiği heyecanla çatışıyordu. Tüm kasları gerilmişti, nefesini tutmak gitgide zorlaştı. Nihayet A-han'ın kavrayışına ulaştığında, A-han'ın ağzındaki elini intikamla ısırdı.

A-han elini geri çekip, Birdy'yi kenara itti.

Duş kabininin dar alanında, iki çocuk, sonunda kaçacak yer bulamadan, tüm numaralardan sıyrılmış hâlde karşı karşıyaydı. Birbirlerine bakarken A-han, Birdy'nin gözlerindeki öfke ve utancın, bastırılmış derin bir acıyı örttüğünü fark etti.

Diğer duş kabinlerinden gelen gürültünün ortasında, tek duyabildikleri birbirlerinin nefesiydi.

Ansızın, Birdy öne yürüdü. Alçılı koluylu A-han'ın göğsünü itti ve kendini A-han'ın üzerine bastırdı. Yaralanmamış eliyle, A-han'ın ıslak kıyafetinin üstünden ereksiyonuna masaj yapmaya başladı. Dudaklarına güçlü, boyun eğmez bir öpücük kondurdu.

A-han şok olsa da kısa süre sonra öpücüğe tutkuyla karşılık vermeye başladı. Bu duygusal çılgınlıkta, gözleri yaşlarla dolmuştu.

Ani öpüşmeleri hem aç hem de şiddetliydi. Dişlerinin hafif çarpışmalarına rağmen, birbirlerinin dudaklarının yumuşaklığında eridiler. Öncesinde bastırılan her şey artık ertelenemez ya da gizlenemezdi.

Her şey o anda açığa çıkmıştı.

Bu, kaçamadıkları büyüleyici bir esrimeydi.

A-han'ın tutku dolu fantezileri gerçek olmuştu, üstelik tam da hayal ettiği gibi hissettiriyordu.

A-han boğazından kaçan iniltiyle kendinden geçmek için gözlerini kapatırken, Birdy bir anda onu geri itti.

A-han'ın gözleri sonuna kadar açıldı.

Çünkü Birdy ağlıyordu.

Birdy başını eğince garip sessizlik onu takip etti.

Paylaştıkları tutku artık bir rüyaydı. A-han soğuk havanın üzerlerine yaklaştığını hissetti.

Sabun köpüğünün Birdy'nin kusursuz teninde hâlâ dağıldığını gören A-han, tek kelime etmeden duş başlığını açtı ve onu durulamaya başladı.

Suyun uğultusunda neredeyse kaybolan bir fısıltıydı. "Özür dilerim."

Birdy neden özür diliyordu ki?

Birdy'nin hıçkırıkları suyun uğultusuna karışıyordu.

"Özür dilerim..." Birdy ağlarken devam etti. "Özür dilerim, özür dilerim..."

A-han bocaladı.

Birdy'nin neden özür dilediğini anlamadı.

Olanların olmaması gerekiyorduysa, özür dileyen A-han olmalıydı. Birdy değil.

"Birdy..." A-han, Birdy'yi ağlatacak ne yaptığını bilmiyordu. Çaresizce Birdy'ye baktı.

Bir noktada, Birdy'nin bitmek bilmeyen özürlerini dinlemeye daha fazla dayanamadı, oradan çıkıp gitti.

Buharlı duş kabininin aksine, dışarıdaki dünya buz gibiydi...

Continue Reading

You'll Also Like

25.2M 899K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
531K 35.6K 40
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
605K 40K 29
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
916K 57.3K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...