Flame Of Love | Taejin

By nemeddaeng

64.3K 5.6K 6.5K

Fransa, Colmar'ın en ünlü şarap dükkânına sahip olan Kim Seokjin ve son yılların en ünlü aktörü Kim Taehyung... More

Giriş
1; Kaybolan Parça
2; Colmar Tanrısı
3; Bi' kahve?
4; Lacuna Sensin
5; Son Dilim Şansı
6; Anemon
7; İstediğin Zaman
8; Kimse Tarafından Keşfedilmemiş Sen
9; Dudakların Şarap Kırmızısı
10; Tatlı Gece
11; Ellerin Ellerime
12; Gerçek Olmayacak Kadar Güzelsin
13; Alevinle Yak Beni
14; Ait Olma Hissi
15; Sevimli Kıskançlıklar
16; Derin Arzular
17; Çilekli Kurabiyeler
18; Bir "ufak" güven meselesi
19; Ruhumdan Bir Parça Kaybettim
20; Gülümsemene İhtiyacım Var
21; Ruhum Acıyla Dolu
22; Birbirinizi Bulmaya Mahkumsunuz
23; Kızgınlık Ve Hissizlik Meselesi
24; Gecedeki Gemilerdik
26: Bana Sarılacak Mısın?
27; Ruhum Yeniden Nefes Alıyor
28; Daha Fazlasını İstiyorum
29; Ailemizin Bir Parçasısın
30; Seninle Savaşacağım

25; Umut Ve Umutsuzluk

925 110 111
By nemeddaeng

Selamlar! Yeni bölüm ile hemencecik geldim. Bu bölüm baya iyi oldu yani bence 😊 umarım sizlerde seversiniz.

Lütfen okuduktan sonra bol bol yorum yapın ve mutlaka minik yıldıza tıklayın. İyi okumalar diliyorum 💜🌼

KIM SEOKJIN

Telefonu kapattıktan sonra yarım saat kadar oturduğum yerde öylece yere, boşluğa baktım. Taehyung'un tekrar sesini duymak, bana karşı kullandığı o ses tonunu işitmek, onunla karşılıklı konuşmak beni alt üst etmişti.

Yanağımdaki çizik kendini belli etmek istercesine sızladığında telefonumu alıp Yoongi'yi aradım. Saat aramak için bir hayli geçti fakat birine ihtiyacım vardı, beni kendime getirecek birine!

Uzun bir çalışın ardından uykulu sesiyle açtı. ''Hm?''
Sesimden kötü olduğumu anlamaması için boğazımı temizledim. ''Yoongi, uyandırdığım için özür dilerim. Lacuna'ya gelebilir misin?''

Yataktan çıktığını kulağıma ulaşan hışırtılı seslerden anlıyordum. Birkaç saniye kendine gelmeyi bekledikten sonra bana geri cevap verdi. ''Seokjin, geleceğim ama iyi olup olmadığını söyle.''

Derin bir iç çektim. ''Bilmiyorum? Ama bildiğim bir şey var, gelirken pansuman yapmak için birkaç şey getirebilir misin?''

Yoongi telaşla sordu. ''Bir yerin mi yaralandı?''
''Gelince konuşalım, ciddi bir şey değil. Bekliyorum seni.''

''Tamam, çıkıyorum şimdi.''

Telefonu kapatıp koltuğa uzandım ve Yoongi'nin gelmesini bekledim. Yanağımdaki çizik derin derin sızlıyordu ve canımı yakıyordu. Aynadan ne durumda olduğuna bakmak istemiştim ama pekte başarılı olamadığım için ne kadar derin olduğunu görememiştim.

Lacuna'nın kapısının tıklatılma sesini duyunca hızlı adımlarla gidip kapıyı açtım ve Yoongi'yi içeri aldım. Yüzümü gördüğünde dehşetle büyümüştü gözleri. Bir anlığına ne yapacağını bilemez bir şekilde durdu ve zorlukla yutkundu. Beraber arkaya geçtiğimizde yan yana oturduk ve o yanında getirdiklerini çıkarttı.

''Nasıl oldu bu?'' dedi, çenemden tutup iyice bakmaya çalışırken.
''Bardağı yere attım ama kırıldığında yüzüme sıçrayabileceğini hesaba katmadım.''

Yüzümün ve yaranın etrafındaki kanı dikkatle temizledi Yoongi. Canımı yakmamak için oldukça nazik ve yavaş davranıyordu. Pamuğa döktüğü batikonla yarayı güzelce temizlemeye başladı ama batikon canımı yakıyordu. Sızlandığımda Yoongi sordu.

''Sen iyi değilsin. Başka bir şey oldu, değil mi?''
Ona nasıl Taehyung'u aradığımı söyleyebilirdim ki? Bunu söyleyecek olmak beni sebepsizce geriyordu. Ellerimle oynamaya başladım. ''Anlatırım.''

Başını salladı ve yarayı batikonlu pamukla temizlemeyi bitirince bir de krem sürdü. ''Neyse ki çok derin çizmemiş ve çokta büyük değil. Her gün düzenli olarak krem falan sürersek kısa sürede iyileşir.'' Son olarak bir de üzerine şeffaf bir yara bandı yapıştırdı. ''Bitti.''

Bakışlarımı ona çevirdim. Minnettardım. En sevdiği uykusundan onu kaldırıp buraya çağırmıştım ve o hiç itiraz etmeden hemen yanıma gelmişti. ''Teşekkür ederim Yoongi.''

Arkasına yaslandı ve beni dinlemeye hazır olduğunu belli eden bakışlarıyla baktı. ''Rica ederim ama artık ne olduğunu anlat. Sorun babanın şaraplarının tadını yakalaman değil, başka bir şey olmuş.''

Elimle yüzümü sıvazladım ve alnıma düşen saçlarımı geriye taradım. ''Taehyung'u aradım.''

Göz ucuyla Yoongi'ye baktığımda buna hiçte şaşırmışa benzemiyordu. Omuz silkti. ''Onu arayacağını biliyordum. Günün birinde onu arayacağına emindim Seokjin.''

''Neden? Neden emindin?''

Doğruldu, hafifçe eğildi ve dirseklerini diz kapaklarının üzerine koydu. ''Taehyung sana çok iyi geliyordu Seokjin. Ona ihtiyacın olacağı bir nokta da elbette onu aramayı tercih edecektin.''

Anladığımı ve ona hak verdiğimi belirtircesine başımı salladım. Yoongi tekrar sordu. ''Asıl soru şu, konuşmanız nasıl geçti?''

''Özür diledi, birbirimize ait olduğumuzu söyledi, beni bekleyeceğini söyledi ama ben bizden tekrar olmayacağını ve kendime bunu bir kere daha yapmayacağımı söyledim.''

Yoongi'nin gözleri biraz sinirle bakıyordu, bana kızdığı bir nokta olmuştu.

''Bak Seokjin, Taehyung'un yaptığının yanlış olduğunu biliyorum ve ona ne kadar kızgın, kırgın olduğunu da biliyorum ama bu yaptığın hoş değil. O çocuk orada senin kadar acı içinde, seni özlüyor ve delicesine pişman. Kalkıp ona ihtiyacın olduğunda arayıp sonra da sen ve ben diye bir şey yok, diyemezsin. Onunda bir insan olduğunu ve bu durum onun için ne kadar yorucu olduğunu bilmen lazım.''

Akan gözyaşlarımı hızlıca sildim. ''O an yanımda olmasını istedim Yoongi. Bana bunu başarabileceğimi onun söylemesini istedim. Onu aradığımda bir an bile düşünmedim. Sadece o an Taehyung'a çok fazla ihtiyacım vardı.''

Yoongi derin bir nefes alıp verdi. Bana karşı sabırlı olmaya çalıştığının farkındaydım. Karmaşık davrandığımı düşündüğünün de farkındayım.

''Anlıyorum, ona ihtiyacının olmasını anlıyorum ama onu arayıp sonra da biz olamayız demeni anlamıyorum Seokjin. Onu şimdi orada paramparça bıraktın. Belki de yeni yeni toparlanmışken şimdi tekrar parçalara ayrıldı. Hata yapmış olabilir fakat o da acı çekiyor Seokjin.''

İçime attığım o sesli ağlamayı daha fazla tutamadım. Omuzlarım sallana sallana ağlarken Yoongi ise yine de sırtımı sıvazlıyordu. ''Kötü biri miyim Yoongi? Ona çok mu kötü davranıyorum?''

''Kötü biri değilsin fakat Taehyung'a kötü davranıyorsun. Onu affetmeyi dene, bu sana iyi gelecek.''

Şaşkınlıkla Yoongi'ye baktım. Taehyung'u affetmemi söylemesini kesinlikle beklemiyordum. ''Ne? Affetmek mi?''

Başını salladı, söylediğinden son derece emindi. ''Onu affet Seokjin. Artık ne sen ne de o acı çekmesin. Yeterince yorucu değil mi? Affet, böylece ikinizde önünüze bakabilin ya da tekrar birbirinizin olun. Bu karar sizin ama affet onu.''

Gözlerimi kapattım, başımı ellerimin arasına aldım. Affetmek mi? Taehyung'u affedebilir miydim? Arabada aldığı ısrarlı aramaları sormama rağmen bana yalan söylemeyi tercih eden Taehyung'u affedebilir miydim? Gözlerimin önünde başka bir kadın tarafından öpülen Taehyung'u affedebilir miydim?

Bir anlığına Taehyung'u affettiğimi ve onu tekrar hayatıma, kalbime aldığımı düşündüm. Tekrar birlikte mutlu olduğumuzu, bana dokunurken ellerinin tenimi nasıl okşadığını, gözlerinin gözlerime nasıl sevgiyle, ilgiyle baktığını ve bana seslenirken nasıl da tatlıca seslendiğini düşündüm. Tüm bunları geri istiyordum.

''Bunun hakkında düşüneceğim.'' dedim ve Iva ile çıkacağım yemeği Yoongi'ye söylemek için derin bir nefes aldım. Bu konuda nasıl bir tepki göstereceğini kestiremiyordum. ''Bir şey daha söylemek istiyorum.''

Yoongi ellerine baktı, tırnaklarından biriyle oynarken cevapladı. ''Iva ile çıkacağın yemeği mi söyleyeceksin?''

Gözlerim kocaman olmuş halde ona bakarken hafifçe, yandan bir gülümseme attı. ''Iva söyledi. Sizi konuşurken görmüştüm, aslında ne konuştunuz diye sormadım ama beni görür görmez seni yemeğe davet ettiğini ve cumartesi yemeğe çıkacağınızı söyledi.''

Başımı salladım. ''Anladım. Bakışlarını görünce çocuk hesap verme gereği hissetmiş sanırım.''
Tatlıca güldü Yoongi. ''Patron bakışı bunlar.''

''Sence iyi mi yaptım? Yemek davetini kabul ederek.''
Yoongi alt dudağını bilmiyorum der gibi büzdü.

''Bunu yemeğe çıkarak görürsün. Ama bu yemeği Taehyung'dan bir kaçış olarak görme olur mu? Onu unutacağım, onsuz hayatıma daha iyi devam edeceğim yemeği olmasın bu.''

''Öyle bir şey değil. Sadece kafamı dağıtmak istedim. Değişiklik olsun istedim. Bu kadar.''
''Tamam ve son bir şey daha; Iva senden çok hoşlanıyor. Açıkçası Iva çok iyi bir çocuk, üzülmesini istemem.''

''Biliyorum ve bende onu üzmek istemem. Arkadaşça bir yemek olacak Yoongi, en azından benim açımdan.''
''Onun açısından da öyle bir yemek olmasını sağla.''

KIM TAEHYUNG

Seokjin telefonu kapattığında uzun bir süre kendime gelemedim. Elimde telefonla ve akmaya devam eden gözyaşlarımla öylece yatağımın ucunda oturuyordum.

Haftalar sonra sesini duymak güzeldi ama ağlayan sesini duymak beni kahretmişti. Ağlayan o sesiyle bana ihtiyacının olduğunu çaresizce söylemesi tökezlememe neden olmuştu.

Bana ihtiyacı vardı fakat ben orada değildim. Yaptıklarım yüzünden artık hayatında değildim ve dediğine göre hiçbir zaman hayatında olamayacaktım da.

Fakat yine de beni çaresizce ve büyük bir ihtiyaçla aradığında belki dedim, belki Seokjin beni affetmiştir ve yeniden beni hayatına alır, dedim.

Elimdeki telefonu yatağın üzerine fırlattım ve ellerimle yüzümü sıvazladım. Yorgun hissediyordum. Yavaşça kalktım ve güneş ışığının odama girmesi için perdeleri araladım.

Benim şehrimde güneş doğalı bir hayli oluyordu ama onun şehrinde ise henüz geceydi. Birbirimize böylesine uzak olmak beni yaralıyordu. Odaya temiz hava girmesi için camı da açtığım sırada odamın kapısı tıklatıldı.

Gel, dediğimde Namjoon kafasını içeriye doğru çekingen bir tavırla uzattı. ''Günaydın. Kahvaltıya geliyor musun?''

Sadece başımı salladım fakat Namjoon bir şeylerin yolunda gitmediğini hemen anladı. Odaya girdi, kapıyı ardından kapattı ve yakınıma geldi. ''İyi misin?''

Gözlerine baktığımda kendimi çok berbat hissettim. Seokjin'in hayatından birisi benimleydi, onun kanından birisi benim yanımdaydı fakat Seokjin bir daha asla bana bu kadar yakın olmayacaktı. Ne yapacaktım bundan sonra? Ondan kesin bir şekilde ikimizin tekrarı olmayacağını duyduktan sonra ne yapacaktım?

Namjoon tek bir kelime bile etmeden ensemden kavrayıp beni kendine çekti. O dost sıcaklığını hissetmek bir nebze iyi geliyordu. ''Anlatmak ister misin?'' diye sorduğunda geriye çekilip yatağın ucuna tekrar oturdum. Namjoon'da yanıma oturdu. ''Seokjin aradı beni.''

Gözlerini kocaman açtı, dudakları şaşkınlıkla aralandı. ''Ne?''

''Telefonu açtığımda ağlıyordu. Neden olduğunu sordum, babasının şaraplarının tadını yakalayamadığını söyledi ve ona, her şeyin iyi olacağını söylememi istedi. Bana ihtiyacı olduğunu söyledi Namjoon. O an yeniden nefes alabildiğimi hissettim. Seokjin bana çok kızgın ve kırgın olsa bile bana ihtiyacı vardı ve beni aramıştı. Ruhum nefes aldı fakat sonra beni bir daha hayatına almayacağını söyledi ve benim ruhum yeniden nefes almayı bıraktı.''

Namjoon konuşmamızdan bir anlam çıkartmaya çalışıyordu yüzündeki değişken ifadelerden bunu okuyabiliyordum. ''Seokjin normalde çok net biridir. Eğer bir şeyi istemiyorsa istemiyordur ama bu yaptığına anlam veremedim. Sana ihtiyacı olduğunu söyleyip daha sonra seni istemediğini söylemesi... Duygularının arasında sıkışmış olduğu çok belli.''

''Beni özlediğini söyledi, ona dokunuşlarımı, ona bakışlarımı özlediğini söyledi. Daha sonra buz gibi bir sesle beni hayatına alamayacağını söyledi. Aynı anda hem umudu hem de umutsuzluğu hissettim Namjoon. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?''

''Seokjin seni istiyor, seni özlüyor evet ama kendi içinde vermesi gereken bir hesap var sanırım. Eğer seni hayatına alırsa incinmiş olan duygularına ihanet edeceğini düşünüyordur ama eğer sensiz devam ederse de sonsuza dek mutsuz olacağını... Bu durumu nasıl toparlar bilmiyorum.''

Akan burnumu çektim. ''Onu bekleyeceğimi söyledim. Burada onun için beklediğimi söyledim.''
Namjoon sırtımı sıvazladı. ''Bu bekleyişin sana nasıl zarar vereceğini biliyorsun. Bunu kendine yapma.''

Namjoon'a doğru baktım, bana karşı hiç sinirli değildi. Kuzenini üzmüştüm, yaptığım hatalarla onu hasta etmiştim ama bana karşı hâlâ çok kibardı. ''Neden bana karşı tavrın değişmedi?''

Bu soruyu sormamı beklemiyordu, bir anlığına afalladı. ''Taehyung, seninle ilişki yaşayan ben değildim. O yüzden sana karşı bir tavır takınmam çok saçma. Evet, ilk zamanlar kızdım fakat onu ne kadar sevdiğini görebiliyorum. Çabaladığını görebiliyorum. Bunları görmezden gelemem ve sana kötü davranamam.''

Başımı salladım ve minnet dolu gözlerimle gülümsedim. ''Ve bir de Yeoubi'ye aşıksın.''
Utangaç bir tavırla başını eğdi ve gamzelerini belli ederek gülümsedi. ''Evet, o bambaşka bir mesele.''

''Umarım hep mutlu olursunuz. Yeoubi seninle çok mutlu.''
''Bende onunla çok mutluyum Taehyung. Onu bana getirdiğin için teşekkür ederim.''

Buruk bir tebessüm bıraktım. ''Burada teşekkürü hak eden Seokjin. Eğer o gün onu Lacuna'nın önünde görüp aşık olmasaydım hayatınıza girmeden Colmar'dan giderdik fakat onu gördüm ve bambaşka bir kaderin kapısından içeriye girdim.''

''Seokjin ilk görüşte insanı etkileyen biri, değil mi?'' diye sordu Namjoon.

Derin bir iç çektim. ''Evet. Böyle biri nasıl var olabilir, diye düşündüm. Bazen uyurken onu izlerdim ve gerçekliğine inanamazdım. Uzanıp yanağını okşardım, dudağını öperdim ve o an emin olurdum. O gerçekti ve benimleydi.''

Namjoon yüzünde tatlı bir tebessüm ile dinliyordu beni. ''Tekrar seninle olacak Taehyung.''
''Buna inanmak istiyorum.''

O sırada Yeoubi kapıyı tıklatmadan içeriye daldı ve ikimizi öyle koyu bir sohbetin ortasında görünce mahcup bir ifade ile baktı. ''Kahvaltı hazır diyecektim ama sanırım böldüm.''

Namjoon kalkıp sevgilisinin yanına gitti ve onu kolunun altına aldı. ''Hayır, güzelim. Hadi biz inelim Taehyung giyinip gelecekmiş.''

Yeoubi gözlerime baktı. ''Sen iyi değilsin. Ne oldu?''
''Seokjin ile konuştum, detayları sonra anlatırım olur mu? Biraz kendime gelmem lazım.''

Yanağıma iyileştirici öpücüğünden kondurdu ve sıcacık bir gülümseme sundu. ''Bekliyoruz aşağıda.''
Başımı salladığımda ikisi odadan çıktılar. Bende hızlıca üzerime bir şeyler giyip aşağıya, kahvaltıya indim.

CUMARTESİ

KIM SEOKJIN

Dolabımdan çıkarttığım beyaz bisiklet yaka tişörtümü, buz rengi kot pantolonumu ve onun üzerine kırmızı, oduncu gömleğimi giydim. Ne giyeceğim üzerine fazla düşünmemiştim ve elime ne geldiyse onları giymeyi tercih etmiştim. Yine de kötü gözükmüyordu. Aynanın karşısına geçip saçlarıma verdim. Alnımdan yumuşak halde dökülen tutamları düzelttim. Son olarak da bir iki fıs parfüm sıktım.

Odadan inip salona geçtiğimde Hoseok ve Yoongi neredeyse kucak kucağa oturmuş öpüşüyorlardı. Benim geldiğimi fark edince öpüşmeyi bıraktılar fakat oldukları pozisyonu hiç bozmadılar. Karşılarına oturdum. Beni baştan aşağıya bir güzel süzdüler.

''Sanki çok spor olmuşsun gibi geldi.'' dedi Hoseok, memnuniyetsiz bir ifade vardı yüzünde. Yüzündeki ifadeye göz devirdim. ''Nasıl rahat olacaksam öyle giyindim işte.''

''Ya seni şık bir yere götürürse? Daha şık bir gömleğin yok mu?'' diye sordu Yoongi.
''Bu kıyafetler daha çok kahve içmelik olmuş.'' dedi Hoseok ise. İkisi bir olmuş kıyafetim hakkında yorum yapıp duruyorlardı.

''Şık bir gömleğim yok. Sizde varsa ba-'' cümlemi bitirmeden Hoseok sevgilisinin kucağından kalktı ve koşar adımlar ile üst kata çıktı. ''Bunu sormamı bekliyormuş resmen.'' dedim arkasından ve Yoongi tatlı bir kıkırtı bıraktı.

Hoseok koşar adımları ile geri geldiğinde elinde saten, siyah ve dökümlü duran bir gömlek vardı. Bana doğru uzattığında onu alıp dikkatlice koltuğun üzerine koydum ve üzerimdeki çıkartmaya başladım. Tişörtümü üzerimden çıkartırken Hoseok ve Yoongi bir film izliyor gibi beni izliyorlardı.

''Vücudun çok şekilli.'' dedi Hoseok, bel kıvrımımı parmağıyla çizerken. Huylanarak geriye çekildim ve eline vurdum. ''Yoongi sevgiline bir şey söyle ayrıca sağ ol.''

Gömleği üzerime giydiğimde Hoseok gömleğin eteklerini pantolonumun içine soktu. ''İşte şimdi güzel oldun.''

O sırada kapı çaldı büyük ihtimalle Iva gelmişti. Yoongi kapıya bakarken bende son hazırlıklarımı yapıp kapıya gittim. Iva'da tıpkı benim gibi giyinmişti.

Siyah dar paça bir kot pantolon, lacivert üzerine beyaz dikey çizgileri olan gömlek giymişti. Kıvırcık saçları biraz daha şekilliydi ve gözleri ışıldıyordu.

''İyi eğlenceler.'' dedi Yoongi ve bana kimseye fark ettirmeden göz kırptı. Bu göz kırpmanın geçen gece konuştuklarımız hakkında ufak bir uyarı olduğunu biliyordum. Ona hafifçe başımı salladım ve Hoseok ile ikisine el salladıktan sonra evden çıktık.

Iva'nın arabasına bindiğimizde nereye gittiğimizi henüz bilmiyordum. Iva ise söylememekte kararlıydı, sürpriz yapmak istiyordu. ''Çok güzel gözüküyorsun.'' dedi Iva, biraz çekingen bir tavırla.

Gülümseyerek teşekkür ettim ve nezaket gereği, ''sende çok hoş gözüküyorsun,'' dedim. Kocaman bir gülümseme ile sürmeye devam etti. Yol boyunca ara ara konuşmuştuk ama Iva gerçekten çok gergin ve heyecanlıydı. Yaklaşık otuz dakika sonra bir restorandın önünde durduk ve beraber inip içeriye adımladık.

Cam kenarından iki kişilik bir masada karşılıklı oturduk. Garsonlar mönüyü getirdiklerinde hem mönüye hem de etrafa göz gezdiriyordum. Buraya daha önce hiç gelmemiştim ve adını bile duymamıştım. İçerisi loş ışıklarla aydınlatılıyordu, küçük bir sahnede bir grup müzisyen keman, piyano çalıp caz bir şarkı söylüyordu.

Üstümdekilere şöyle bir baktığımda Hoseok'un bu gömleği vermiş olmasına şükrettim. O üstümdekiler ile buraya gelmiş olsaydım fazlasıyla absürt gözükürdüm. Iva bana baktığında ona gülümsedim. ''Ne yiyeceksin?''

''Açıkçası hamburger yiyeceğim. Çok uzun zamandır yemedim ve canım çekti.'' dedim, birden bire canım hamburger yemek istemişti. Bazen Fransız mutfağından gına geliyordu.

Başını salladı ve garson yanımıza geldiğinde iki tane hamburger, yanına da patates söyledi. İçecek olarak ise bana baktığında bira içmek istediğimi söyledim. İki tane de bira söyledikten sonra yemeklerimizin gelmesini beklemeye koyulduk.

Çok kabalık değildi o yüzden çok bekleyeceğimizi sanmıyordum. Etrafa göz gezdirmeye devam ederken Iva'nın bakışlarını üzerimde hissederek ona baktım. Gözleri bana bakarken parlıyordu ve yüzünde sevimli bir gülümseme vardı. Benden hoşlandığını vücut dili resmen bağırıyordu.

''Yanağına ne oldu Seokjin?'' diye aniden sorduğunda o geceyi anımsadım ve iyileşmeye başlayan yaram tıpkı o geceki kadar canımı acıtan şekilde sızladı. Elim istem dışı oraya gitti. ''Bardak kırıldı ve parçası yüzüme sıçradı. Geçmeye başladı ama daha iyi şimdi.''

Yaranın üzerindeki elimi elinin içine aldı ve diğer eliyle yaranın üzerine nazikçe dokundu. Başka bir erkeğin dokunuşu bomboş hissettiriyordu. Hafifçe kendimi geriye çektim ve bozuntuya vermemek için nazikçe gülümsedim. O sırada yemeklerimiz geldi.

Yemeğimizi yerken havadan sudan, gerekli gereksiz birçok konudan konuştuk. Dediğim gibi Iva sohbet etmesi eğlenceli biriydi. Komikti, zekiydi ve sevimliydi. Onunla arkadaş olmak güzeldi ve keşke o da beni sadece arkadaşı olarak görebilseydi.

Koca bir hamburgeri mideme gönderdikten ve üzerine de bir şişe bira içtikten sonra gerçekten patlayacak gibiydim. Ağzıma kadar doluydum ve çok uzun zamandır bu kadar iştahlı yememiştim. Çocuklar görse bu halime sevinirlerdi.

Tokluk hissinin verdiği rahatlıkla sandalyede arkama yaslandım. Iva ise kollarını masaya koyup vücudunun ağırlığını da kollarına verdi. Bende onun gibi otursaydım bir hayli yakın bir mesafede olurduk.

''Bir şey sorabilir miyim?'' dedi, sesinde ciddi bir ton vardı. Başımı salladım fakat içimden bir ses soracağı sorudan hoşlanmayacağımı söylüyordu. ''Sen ve o adam, ayrıldınız mı?''

Evet, gerçekten bu sorudan hiç hoşlanmamıştım. Rahatsız duyduğumu belirtircesine yerimde kıpırdandım ve bakışlarımı yere indirdim.

Yine de cevap verecektim. ''Evet.''
''Neden diye sorabilir miyim?''
''Hayır.'' dedim ve bakışlarımı kaldırdım.

Bu sorulardan rahatsız olduğumu fark etti. ''Üzgünüm, sorarak canını sıktım.''
''Biraz ama sıkıntı değil. Ayrıldığımızı anlamışsındır diye düşünmüştüm.''

''Evet ama açıkçası ülkesine geri döndü ve ilişkiyi uzaktan yürütüyorsunuzdur belki diye de düşündüm.''
Yamuk bir gülüş bıraktım. ''Yanlış bir düşünce.''

''Seni üzdü mü Seokjin?''
''Bu konuyu konuşmasak daha iyi olur. Neden bu kadar merak ettin?''

Iva boğazını temizledi ve oturuşunu dikleştirdi. ''Seni çok uzun zamandır tanıyorum. Darcy ile ayrıldığınızdan çok daha kötü haldesin. Zayıflamışsın ve Lacuna çok uzun süre sessiz kaldı. Sen Darcy ile ayrıldığında bile Lacuna'yı bırakmamıştın.''

Dolmaya başlayan gözlerimi sakince kapattım ve ağlamamak için derin bir nefes alıp verdim. Gözlerimi tekrar açtığımda cevapladım.

''Evet, berbat bir durumdayım, biliyorum. Çok uzun süre hastaydım, içime attığım her şey beni hasta etti ama daha iyiyim. Toparlıyorum ve bu konudan konuşmak istemiyorum, lütfen.''

Iva anladığını belirtircesine başını salladı ve gözlerime kendinden son derece emin bir şekilde baktı. ''Sadece seni böyle görmek beni üzdü. Yanında olmak istiyorum, her anlamda.''

Söylediğinden nasıl bir anlam çıkartmam gerektiğini bilemeyerek yüzüne baktım ve devam etti. ''Seni hayatımda sevgili olarak istiyorum Seokjin. Senden hoşlanıyorum, hayır, seni seviyorum ve bunu bildiğini de biliyorum.''

''Iva, bu-''
Hızlıca sözümü kesti. ''Bir şey deme, düşün sadece ve öyle cevap ver.''

Olumsuz olarak başımı iki yana hafifçe salladım. ''Düşünecek bir şey yok Iva, bu olmayacak bir şey. Seni hep arkadaşım olarak gördüm ve hep öyle kalmasını istiyorum. Ben Taehyung'a aşığım Iva, üzgünüm ama beni ne kadar üzmüş olursa olsun onu çok seviyorum. Hayatımda ondan başka birini istemiyorum.''

Zorlukla yutkunduğunu ve yüzündeki o üzgün ifadeyi gördüğüm de kendimi kötü hissettim. Bu yemeğin böyle sonuçlanacağını bile bile gelmek hataydı.

Ben ne kadar Iva'yı arkadaşım olarak görürsem göreyim o beni seviyordu ve bunu değiştiremezdim. Anlık bir düşünceyle verdiğim kararın sonucunda onu üzmüştüm.

''Bunu bile bile sana açılmak benim hatam.'' dedi ve zorla gülümsedi, ''bana karşı tavırlarının değişmesini istemiyorum.''

''Hayır, hayır. Seni hâlâ arkadaşım olarak görüyorum.''
''Sevindim.''

Bir süre daha restoranda oturduktan sonra hesabı ödeyip kalktık. Arabada yol boyunca pek konuşmadık, Iva'nın itiraf ettiğinden beri morali bozuktu ve bunun nedeni olduğumu bilmek kötü hissettiriyordu.

Keşke onun için bir şey yapabilseydim ama maalesef, kalbimde Taehyung varken onu hayatıma almak kötülük olurdu. Hem kendime hem de ona.

Evin önünde durduğumuzda ona bu gece için teşekkür ettim, ona karşı samimiyetimde hiçbir şey değişmemişti ama o bana aramızdakilerin değişmesini istemiyorum demesine rağmen araya belli belirsiz bir mesafe koymuştu bile. Bunun yavaş yavaş düzelmesini umut ediyordum.

''İyi geceler Seokjin.'' dedi ve buruk bir gülümseme gönderdi. ''İyi geceler Iva.'' dedim ve arabadan inip onun gözden kaybolmasını izledim. Eve giresim yoktu o yüzden biraz sokak aralarında turlamaya başladım.

Aklımda dönüp duran şeyi yapmak istiyordum ama elim telefona gitmiyordu. Biraz daha yürüyüp Taehyung ile gizlice bahçesine girdiğimiz evin önüne geldiğimi fark ettiğimde durdum. O geceyi tekrar anımsamak yüzümde tatlı bir tebessümün yayılmasına neden oldu.

Cebimden telefonu çıkartıp en son aradığım numarayı tekrar aradım ve birkaç saniyelik çalışın ardından heyecanlı bir ses cevap verdi. ''Lütfen bana iyi olduğunu söyle.''

Hafifçe gülümsedim. ''İyiyim.''

Rahat bir nefes verdiğini duydum. ''Ağlayarak aradın diye korktum. Bir sorun yok, değil mi?''
''Hayır, hayır...'' dedim ve bir süre sessizce bekledim, ağzımdan o kelimeyi çıkartamıyordum halbuki kararlıydım, ''Taehyung, ben...''

Burnumu çektiğimde telaşlanarak sordu. ''Ağlıyor musun?''
''Taehyung ben seni affediyorum.''

Aaaa ama Neme burada kesilir mi dediğinizi duyar gibiyim 😜 Bir sonraki bölüme heyecan kalsın değil mi? Umarım ki beğenmişsinizdir. Barışmaya mı gidiyoruz dersiniz? Sizde Seokjin affettiğinde Taehyung'u tekrar hayatına mı alacak yoksa önüne mi bakacak? Bakalım bir sonraki bölümde öğreniriz eheheh. Sizi seviyorum bir sonraki bölümde görüşmek üzere💜🌼

Continue Reading

You'll Also Like

43.5K 6.8K 30
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
26.1K 3.1K 18
"MİNHO EZ BENİ"
244K 21.7K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...
74.7K 8.7K 31
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.