Moon Lover - Taekook ✓

بواسطة ArmiaSra

356K 36.6K 27.5K

Redenia'nın Omega Prensi Jungkook düşman hanedanlığın varisi Delta Taehyung'a aşık olur. Kurt adamların ve si... المزيد

Giriş : Omegaverse ve Kitap Hakkında
1. Kürkünde Dolanmalı Parmaklarım
2. Gözlerimdeki Yıldızların Sebebi Hep Sen
3. En Çok Sen Yakışırsın Tenime
4. Ellerin, Ellerim ve Gözlerin
5. Kokun Gerdanımda
6. Her Yanı(m)da Sen
7. Yanımda Kalmanı İsterdim
9. Kırılan Düşler
10. Yaklaşan Kıyamet
11. Düş mü Rüya mı?
12. Dönüşü Olmayan Yollar
13. Erkek Omega
14. Düşen Taç
15. Ak Büyü ve Tılsımlar
16. Divitimin Ucunda Sen
17. Büyücü Kanı ve Üstgörü Hediyesi
18. Delta Dönüyor
19. Artık Ayrılık Yok
20. Kıpırdayan Kulaklar (M)
21. Büyülü Parmaklar
22. Evim Sensin
23. Sensiz Olmaz
24. Kırgınlıklar
25. Park Jimin'in Sırrı
26. İblislerin Dönüşü ve Deltanın Dönüşümü
27. Kontrol
28. Efendi Fergalus
29. Ay Güzeli (m)
30. Kırık Dil (m)
31. Kehanet
32. Yüce Omega
33. Kavuş(m)a
34. Yinelenen (M)ühür
35. Kanlı Taç
36. Beni Aya Uçur
37. Ejder Kayalığı
38. Kızıl Kıyamet ve Maiar'ın Düşüşü
39. Araftan Çıkış
40. Yaşamın Bedeli
41. Kardelen, Güzel Olan Sensin
42. Öp Beni (M)
43. Pasudriez
Final: Savaş, Kayıplar ve Son Oyun
Özel Bölüm 1: Bebeklerim

8. Gözler Yalan Söylemez Sevgilim

8.2K 971 423
بواسطة ArmiaSra

Flashback

Dolunay beyaz ışığını heybetli ağaçların üzerine düşürüyor, ışığının ulaşmadığı yerlerde siyah gölgelerin oluşmasına neden oluyordu. Issız ormanda hayvanlar bile uyumuş gibiydi sanki, ara sıra rüzgarın esintisiyle sallanan yaprakların sesi dışında çıt dahi çıkmıyordu.
Genç omega sessizliği bozmak istemezcesine ayaklarını yere hafifçe basıyor, birisinin kendisini gözetlemesinden korkuyormuş gibi attığı üç adımda bir arkasını yokluyordu. Belinde salınan ince bıçağı ara sıra yokluyor, yerinde olduğundan emin olmaya çalışıyordu. Korksa da uzun bir müddet ormanın içine doğru yürüdü, adımlarını yönünü biliyormuşçasına atıyordu.

Duyduğu çıtırtıyla etrafına bakındı önce, kurt gözleri karanlığın içini gözlüyor, en ufak hareketleri bile ayırt etmeye çalışıyordu. Mavi omega gözleri açığa çıkmış ağaçları tarıyordu, hemen dibinde bir hareketlenme duymasıyla arkasına döndü. Eli hızla bıçağın kabzasına giderken gözlerinin önündeki yüzü tanıyarak derin bir nefes verdi. Kollarını kendinden uzun olan kurdun boynuna sararak nefeslerini düzenlemeye çalıştı, yaklaşık yarım saattir karanlık ormanda tek başına yürüyordu.

"Seni hiç bulamayacağım sandım."
karşısındaki kurt da kollarını beline sarmış boynunda soluklanıyordu.

"Çok aradın mı beni? Titriyorsun bir de, korkudan mı? Sana zarar gelmesine asla izin vermem sevgilim."

"Biliyorum, sadece birkaç defa çıtırtı sesi duydum, arkamda biri var sandım. Neyse ki kimseye yakalanmadan gelebildim."

Alfa, kollarını sevgilisinin ince beline bir kez daha sararak omeganın biraz daha kendisine yaklaşmasını sağladı.

"Öyle özlemişim ki seni... Sana haber göndermek o kadar zordu ki! Kaç zamandır Oedipus'a gidecek bir elçi arıyordum."

Omega yavaşça geri çekilerek ellerini sevgilisinin elleriyle kilitledi. "Bir daha hiç buluşamayacağız sandım, bir yerde ... bir yerlerde öldün sandım."

Alfa, omeganın saçlarını kulağının ardına sıkıştırarak alnını öptü. Onu yarını yokmuşçasına öpüp koklamak, kolları arasına alıp kokusunu üzerine bırakmak istiyordu. Belki bu sefer etrafındaki kurtlar onun bir alfayla görüştüğünü anlar ve ondan uzak dururlardı.

"Sakın, sakın öyle şeyler düşünmek yok! Nasıl anlaştık, ne kadar uzun sürerse sürsün seni elbet bulacağım ben, sana ulaşacağım."

Alfa alnını kendinden kısa boylu olan omeganın omzuna yasladı, sadece kokusunu solumak başka hiçbir şey yapmamaktı tek dileği.

Flasback end

"O şerefsizi öldüreceğim Jungkook! Yemin ediyorum ölümü benim elimden olacak."

Jimin odamda volta atıyor, delici bakışlarını boynumdaki ve ensemdeki kızarıklıklarda gezdiriyor, sonra yumruklarını sıkarak tekrar önüne dönüyordu. Kısık sesimle konuştum bu hareketli hallerine karşı.

"Onun bir suçu yok dedim. Yanıma çağırıp bana eşlik etmesini söyleyen bendim."

İnanamaz bakışlarını suratıma dikti alayla, kahkaha atıp bir anda durduğunda eşkiyaların korkulu rüyası Park Jimin'in sert suratına şahit oldum.

"Dalga geçiyorsun değil mi, o sikiğin kellesini başından ayırmamam için böyle söylüyorsun?"

Bakışları o kadar çok tehdit içeriyordu ki dayanamayıp başımı başka yöne çevirdim.

"İstese seni odana bırakıp giderdi Jungkook, gerçekten iradesiz bir piç olduğunu mu düşünüyorsun? Yalancı herif, seni de inandırmış."

Bu konuda yalan söylediğini düşünmüyordum, çünkü gözlerinin nasıl bir kırmızı bir siyah olduğun şahit olmuş, kendini engellemeye çalıştığını gerçekten görmüştüm. "Şu boynunun haline bak üzerinde kazı çalışması yapmış sanki şerefsiz!"

Gözlerimi kırpıştırarak elimdeki kutuyu çevirdim. Sabah odama gelmişti, kızgınlığımın bittiği düşüncesiyle odama girmiş fakat uyuyan bedenimde açılan boyun kısmımı gördüğü anda küplere binmişti.

Yüzünü sıvazlayarak yanıma oturdu, ellerimi tutarak tekini dudağına yaklaştırıp öptü. "Kook, sen yetişkin birisin, istediğini yapmakta özgürsün biliyorum ama..."

"Ama arkadaşımı yüzünde kurumuş gözyaşlarıyla görmek sinirlerimi alt üst etti, zaten saatlerdir durmaksızın ata biniyorum. Hem..." bir müddet bekledi sinirli bir nefes vererek devam etti. "daha sonra yani yaşanılanlardan sonra söylediği şeyler sikik bir açıklama bile değil. Seni siktir edebileceği bir omega mı sanıyor?"

"Jimin saçmalıyorsun, herhalde ben de onun yüzüne hasret falan değilim. Söyledikleri işime bile geldi, o tür bir birliktelik yaşadığım birini ben de bir daha görmek istemiyorum. Tanrım, çok utanç verici."

"Peki... neden ağladın o zaman? Gözlerin şişmiş sakın yalan söylemeye kalkma, inanmam." Söylediklerini bir süre düşündüm, neden ağlamıştım? Son zamanlarda yaşadıklarım çok fazlaydı, belki de her şeyin üst üste gelmesi beni duygusal bir hale sokmuştu ya da kızgınlığımın getirisiydi bilmiyorum.

"Bilmiyorum, kendime sinirimden sanırım, inan bilmiyorum. Onu çağıran bendim ama Jimin daha önce bu kadar acımamıştı canım, yemin ediyorum. Çok fazla ağrıyordu, ağlamaktan başka elimden bir şey gelmiyordu ve... elimi kaldıracak halim bile yoktu."

Kollarını etrafıma sararak daha da yaklaştı bedenime. Kollarının beni sarmalaması hoşuma gidiyordu, onu çok fazla özlemiştim. "Anlıyorum, anlıyorum Jungkook. Kaç yaşındasın, tabii ki kurdunun da sabır taşı elbet bir gün
çatlayacaktı."

Göğsüne vurduğumda gülme sesini duydum, manyak herif şimdi bile bel altı imalar yapıyordu. "Yine de o delta bozuntusunu hiç gözüm tutmadı. Askeriyede karşılaşmıştım geçen geldiğimde. Manyak feromonları var, o kadar baskındı ki aynı ortamda on dakikadan fazla duramadım. Çok rahatsız ediciydi."

Arkaya yatarak onu da yanımda çektim, son birkaç gündür yaşam alanım odam olmuştu, artık burdan sıkılmaya başlamıştım.

"Manyak bir baskın kokusu var. Boynuna baksana, üzerinden üç kişi geçmiş gibi." Bir anda doğrularak gözlerini sonuna kadar açıp bana baktı. "Jungkook! Bana sadece onun olduğunu söyle!"

Bu çocuk gerizekalı yemin ediyorum diye içimden geçirirken koluna sert bir yumruk geçirdim. "Yuh deli misin nesin sen?! Çık git ya, utanmadan soruyor bir de. Seninle arkadaş olduğum güne gidip kendi kendimi sakatlasam da seninle tanışmamış olsak keşke!"

"Oha iki dakikaya neler dedin. Bir hayır desen yeterdi." Oflayarak yüz üstü döndüm, gerçekten sıkılıyordum.

"Kokum çok yoğun mu? Odamdan çıksam çok dikkat çeker miyim sence?"

Avına yaklaşan kurt gibi burun
deliklerini gevşeterek odayı kokladıktan sonra bana doğru eğildi. Deli herif, utanmasa ısıracak gibi duruyordu.

"Ya yürü git azdın mı sen, altı üstü bir
soru sorduk."

"Senin götün kalkmış yalnız oğlum, her şeyde bir mana aramalar falan. Ayrıca bok gibi kokuyorsun, çürük çiçek bahçesi gibi aynı. Çıksan bile bu kokuyla kimse dönüp bakmaz sana."

"Aşağılandım resmen şu an." Yerimden kalkıp banyoya girmeden önce seslendim. "Ben giyineyim sonra bahçeye çıkalım, duvarlar üzerime üzerime geliyor artık." Onaylayan birkaç laf söyleyip tenimi belli eden geceliğimden gördüğü kalçalarıma laf atmış, gülmeme neden olmuştu.

Tam bir deliydi ama beraber daha da deliydik. Konuyu geçiştirerek kapatmıştım, rahatsız olduğumun farkında olmasa daha fazla konuşurdu ama neyse ki beni tanıyordu. Dalgaya vurmamın ardında farklı bir şeyler yattığını bilecek kadar tanıyordu beni.
Düşüncelere dalmışken mavi bir tunik giyerek bacaklarıma deri pantolonumu geçirdim. Banyoda saçlarıma şekil verdiğimde dışarı çıkıp makyaj masamda birkaç malzemeyle boynum ve ensemdeki kızarıklık, hayır morlukları kapatmaya çalıştım, asla başarılı olamıyordum.

"Boşuna uğraşma, orda en az bir haftaya rengi solmayacak bir çalışma yapılmış. Fular taksan daha mantıklı." Arkamda konuşan arkadaşıma öpücük fırlatarak önümdeki çekmeceyi açıp beyaz tül bir fular alıp boynuma geçirdikten sonra dudaklarıma nemlendirici sürdüm.

"Tacını takmayacak mısın?"

"Sen var ya bir numaralı arkadaş falansın, nasıl da tanıyor beni." Bir başka çekmeceyi açıp mavi taşların süslediği tacı alıp saçlarımın arasına yerleştirdim.

"Bittiyse işin çıkalım artık, kusacağım yoksa bu feromonlarından."

"Amma abarttın sen de, ben senin kızgınlığın bitince böyle konuşuyor muyum?"

"Yanına bile yaklaştırmıyorsun bir hafta, yalan söyleme bari. Ayrıca ben betayım, kokum sizinki gibi baskın değil bile, bir gün sürüyor sadece."

Kedi köpek gibi didişerek dışarı çıktığımızda hala boş olan koridordan ilerleyip dönen merdivenlerden aşağı indik. Koridorlarda, merdivenlerde gördüğüm yeşillikler bile içimi açmıştı şimdiden. Bahçeye çıktığımızda birkaç alfanın bakışlarını üzerimde hissetmiştim ama dönüp bakmadım. Böyle zamanlarda biriyle dahi gözlerimiz birleşse saat olmadan bir hizmetliyle bana haber gönderiyor, tekliflerde bulunuyorlardı. O yüzden hepsini görmezden geliyordum.

Jimin'in koluna girdiğim sırada mesajımı anlamış gibi bakışlarını da üzerimden çekmişlerdi. Koruluğa girdiğimiz sırada Jimin sessizliğimi garip bularak konuşmaya girdi.

"Korkmuyorsun değil mi, neden hiç
konuşmuyorsun?"

Omuz silkerek ileriye bakmaya devam ettim, girdiğimiz yol bizi çiçek bahçesine götürüyordu. "Yanımda senin gibi bir beta varken mi? Asla!" diyerek abartılı konuştuğumda gözlerini devirdi ama çoğu alfayı kıskandıracak konumda bir rütbeye sahip olduğunu o da biliyordu.

"Tabii, tabii hepsi öyle diyordu içinden."

"Tabii ki öyle diyorlar, sen aynaya bakıyor musun hiç? Aynı kaba işediğimizi hatırlamasam seni ayartmaya
çalışırdım." Kahkaha atarak bana baktı

"O kadar varım değil mi?"

Gözlerimi büyüterek abartılı olmayacak bir tepki verdim. "Şaka yapıyorsun değil mi? Seni bir gün aynalarla tanıştıracağım, o zaman görürsün." Kolunu daha fazla sıktığımda çekmeye çalıştı.

"Çok sırnaşıyorsun yalnız, biraz uzaklaşsan." İki tarafı ağaçlarla çevrili koruda yürürken zıplayarak iki kolumla daha sıkı sardım kolunu. "Niye, bak burada kimse de yok. Yoksa aşkımızı öğrenirler diye mi korktun?" Yüzüne doğru gözlerimi büyülterek baktığımda kafasını geri çekti.

"Kook geri çekil, önümü göremiyorum!"

"Bir öpücük ver, söz bırakacağım!" dediğimde önce arkama bakmış sonra nefesini vererek başını sallamıştı.

"Tamam sen istedin, öp bakalım."

Yanağına birkaç defa öpücük koyup sırıtan suratımla geri çekilmiştim ki önümüzde, birkaç metre ileride duran iki beden sırıtışımın yüzümde donup kalmasına neden oldu.

Taehyung ve kız kardeşim Minhye şaşkın suratlarıyla önümüzde bekliyordu. Gözlerimi kırpıştırıp yüz ifademi düzenledim. Taehyung'u anlıyordum ama Minhye'nin şaşırma sebebini anlamıyordum, Jiminle olan yakınlığımızı elbet biliyordu. Annesi gibi tam bir şeytandı, kim bilir aklından neler geçiriyordu şimdi.

Jimin'in koluna tekrar girerek yürümeye başladım. "Sana yapma demiştim." Sırıttığına emin olduğum sesiyle konuştuğunda bir tane vurasım gelmişti ama kendimi daha fazla rezil etmemek adına bir şey yapmadım.

"Prens Jungkook." Boğuk sesinden duyduğum ismim yutkunmama neden oldu, zorla da olsa dudaklarımı kıvırdım.

"Prens Taehyung..." Minhye'nin suratındaki sırıtışa anlam veremesem de ondan gözlerimi alıp istemeyerek de olsa Taehyung'a çevirdim. "Sarayı geziyorsunuz sanırsam."

"Evet öyle, kız kardeşiniz sarayı öğrenmemde bana oldukça yardımcı oluyor." Zoraki bir gülüş vererek kafamı salladım.

"Evet, kendisi eminim başka pek çok konuda da size yardımcı olabilir görünüyor."

"Az önce Komutan Jimin ile üzerinde
konuştuğunuz konu gibi mi abicim?"

Dilimi yanağımın içinde gezdirerek delici bakışlarımı Minhye'ye gönderdim, hala benimle uğraşmaması gerektiğini
öğrenememişti.

"Evet, hatta aynı konu üzerinde çok daha fazla bilgiye sahip olduğuna eminim."

Yan bir sırıtış vererek yüzünün dumura uğramasını seyrettim bir süre. Son zamanlarda uzayan saçlarımı yapabileceğim en zarif şekilde kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra Taehyung'a baktım. Feromonlarından sinirini çok net alabiliyordum, Minhye bu baskınlığa alışkın olmadığından bir adım geri gitmişti ama Jimin olduğu yeri koruyordu.

Taehyung'un onunla bakıştığını fark ettiğim anda konuşmayı uzatmamam gerektiğini anlamıştım. "Size iyi gezmeler. İzninizle."

Jimin'in kolundan tutup zorla çektiğimde o da peşime takıldı, bahçenin girişine gelene kadar ağzını bıçak açmadı ikimizin de.

"Az anasının gözü değilsin sen de!" dediğinde sırıtarak bahçeye, daha doğrusu üzeri kapalı kocaman seraya girip kahkaha attım.

"Tabii ki, kimin arkadaşıyım ben!"

Frezyaların olduğu yere kadar yürüyüp bahçıvanları selamladım, burayı, bahçıvanları, çiçekleri hepsini çok seviyordum.

"Deltayı şimdi daha da sevmedim. Hissettin değil mi, bana üstünlük kurmaya çalıştı feromonlarıyla."

"Hissettim tabii, manyak biri o. Boş ver
sen."

"Ne boş vereceğim, hala onu tek yakalayıp boğazını kopartmak istiyorum."

"Bunu ciddi söylemiyorsun değil mi? Çünkü kendisi biraz delta olabilir, zincirin en üst basamağındaki şahıstan bahsediyorum."

Gözlerini devirerek su kabını aldı, geçiştirmeye çalışsa da ben Jimin'i tanıyordum, eğer birisi sevdiği kişiye zarar verilecek olsa elinden geleni asla esirgemeyecek biriydi. Yıllar önce ergenliğe girdiğimin ilk zamanlarında beni zorla öpmeye çalışan alfanın yüzünü nasıl dağıttığını hala hatırlıyordum. Deli damarına basıldı mı her şeyi yapabilirdi.

"Bu çiçekleri çok seviyorsun değil mi?"

"Evet, aynı benim gibi kokuyorlar değil mi?"

"Evet ama seninle buraya geldiğimde bu koku çok fazla oluyor, tek gelsem belki onları daha fazla severim."
Koluna vurarak elindeki su kabını aldım.

"Beğenmediysen git, ben onlara tek başıma bakarım." Gülerek arkamdaki oturaklardan birine geçip oturdu. Bu çiçekleri sevmemin nedeni sadece kendi kokumdan dolayı değildi. Annem ölmeden önce frezyaları buraya kendisi dikmişti, hem de ben doğmadan hemen önce. Bu yüzden hem kendi kokumu hem de bu çiçekleri çok seviyordum. Onlarla ilgilenirken sanki evimdeymiş gibi hissediyordum.

Sanki evimdeymiş, annem hiç ölmemiş ve beni kucaklıyor gibi hissediyordum. Alt dudağım titrediğinde beni rahat bırakmak için sessizce arkamda oturan Jimin'e döndüm. Dolmuş gözlerimi görünce ayağa kalkıp yanıma geldi hemen.

"Ne oldu birden? Kookie?"

Kollarımı açarak gövdesine sardım sıkıca, beklemeden o da kollarını bana sardı. "Beni hiç bırakma olur mu? Senden ayrılmamak için hiç evlenmeyeceğim ben, sen de evlenme. Seni kimseyle paylaşmak istemiyorum Minmin."

Ona taktığım lakabı kullanarak daha fazla sarıldığımda saçlarımın üzerindeki tacımın açıkta bıraktığı yerlere birkaç öpücük koydu. "Kızgınlığından nefret ediyorum, ağlak bir bebeğe dönüşüyorsun."

Omuz silkerek cevap vermekten geri kalmadım. "Bu ağlak bebeği hayatından asla çıkaramayacaksın, hatta başına musallat olacağım. Görürsün!" dediğimde ikimiz de gülerek yerimizde sallandık.

Haberim yoktu, gizlenerek bizi izleyen deltanın sinir küpüne döndüğünden, Minhye'yi tek başına saraya gönderdiğinden, hiçbirinden haberim yoktu. Kim Taehyung her zaman bana karşı kendini gizlemeyi çok iyi başarmıştı.

🌕🌕🌕

Merhabalarrr, bölüm nasıldı? Geçiş bölümü gibi oldu farkındayım, bir iki bölüm içerisinde ilk bombayı patlatacağım. Veee asıl olaylara yavaştan giriş yapacağız.

Sizce bölümün başındaki alfa ve omega kimmm? Düşündüğünüz birileri var mı??

Daha önce de söylemiştim, kitapta işlemek istediğim sadece taekook aşkı değil. İki karakterin de kendini nasıl bulduklarını, keşiflerini, nasıl olgunlaştıklarını, birbirlerine olan sevgilerinin nasıl büyüdüğünü göreceğiz. Bir aşk hikayesi olarak bakmayın sadece, ayrıca fantastik unsurlara da yer vereceğim kitapta, bir iki bölüm içinde konulara giriş yapacağım. Beni destekleyeceğinizi umuyorum, şimdiden teşekkürler 🌸

Burası Jungkook ve Jimin'in yürüdüğü koru yolu:

Burası da çiçek bahçemiz, kapalı bir alan, sera gibi de düşünebilirsiniz:

Koo :(

Tae :

Kendinize çokça iyi bakın...

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

401K 41.1K 60
Taehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfak...
6.1K 1.1K 10
"sevgililer yolda bir yerde karşılaşmaz, başından itibaren birbirlerinin ruhundadırlar." Yoonmin Omegaverse 2024
354K 32.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
Magicians ~Taekook بواسطة ChardeeLine

الخيال (فانتازيا)

408K 46.9K 40
Elit ailelerinin en güçlü soylarından gelen Taehyung Sparks ve Jungkook Solaron anlaşamıyorlardı.