Zalim Ruhların Dansı (Kanın Ş...

By Onemacikgoz

20.3K 2.7K 4.2K

"Sırların zinciri koptu Bedel kanla yazıldı Yükselmek için yeniden doğdu Yıkımın kıvılcımları dört bir yan... More

TANITIM✨
GİRİŞ
1.Bölüm: KATRAN KARASI AYAK İZLERİ
2.Bölüm: VEDA
3.Bölüm: DİKENLİ DOST ELİ
*5.Bölüm: KAFESİNDE ÇIRPINAN EJDERHA
6.Bölüm: KRAL VE MELEZ
7.Bölüm: MAMBA
8.Bölüm: YERALTINA DÜŞEN KAYIKÇIYA SARILIR
9.Bölüm: KALBİN GÖLGESİNDE YETİŞEN GADDARLIK
10.Bölüm: AŞIKLARIN NEFRETİ
*11.Bölüm: AYNA AYNA
*12.Bölüm: YALNIZ BEYAZ SIRTLAN
13.Bölüm: ÇÖL YILANI
14.Bölüm: YAKICI İTİRAFLAR
15.Bölüm: KANAYAN DÜŞLER
16.Bölüm: KADER İPLİKLERİ
*17.Bölüm: ÖLÜMDEN DOĞANLAR
*18.Bölüm: YANIK İNTİKAM KOKUSU
19.Bölüm: IŞIK VE KARANLIK ARASINDA BİR İBLİS
20.Bölüm: ADI YIKIM OLACAK
21.Bölüm: MEİMORA
*22.Bölüm: KUĞULAR VE DÜŞLER
23.Bölüm: TUTKU VE NEFRETİN DANSI
24.Bölüm: OKYANUSUN SONU, UÇURUMUN ZİRVESİ
25.Bölüm: ÖRÜMCEK AĞI
26.Bölüm: ÖLÜMÜ ALDATMAK
27.Bölüm: ZİNDAN
28. Bölüm: YARALAR VE YEMİNLER
29.Bölüm: BABA, OĞUL VE TANRIÇANIN SOYU
30. Bölüm:YARIM KALAN BİR SAVAŞ
31.Bölüm: GECENİN YEMİNİ ZİFİRİEŞLERE AİT
32.Bölüm: KANIN ŞARKISI ASLA SUSMAZ
33. Bölüm: KANIMIN KANI
34. Bölüm: ÖLÜM YOKTUR FEDAKARLARA
35.Bölüm: CADININ HALEFİ
36.Bölüm: ÇÖKÜŞ VE YÜKSELİŞ
37. Bölüm: EŞ YAZGILAR
38.Bölüm: YILDIZLARDAN BİLE ESKİ BİR KEHANET
39. Bölüm: GECE, KAN VE RUH
40. Bölüm: SAVAŞ ÇIĞLIKLARI
SON SÖZ🩸

*4.Bölüm: VİCDAN VE ZEHİR MAHKEMESİ

529 88 135
By Onemacikgoz

"Vicdan ve Zehir Mahkemesi"

It's now or never
Don't surrender
We came too far to die

⚔️

Selamlar

Daha önceden söylediğim gibi Zalim Ruhların Dansı'nda da, başında "*" sembolü olan geçmiş bölümleri olacak ve bu bölüm birkaç ay öncesinde geçen geçmiş bölümlerinin başlangıcı

Keyifli okumalar canlarım

⚔️

***

Tek bir mum ışığının, pencerelerden sızan rüzgârla dansı.

Dibi görüldükten sonra paramparça edilmiş şarap şişeleri.

Önceleri bir tilki, bir Kan Avcısı ve doğmamış ikizinin de gücünü ruhunda taşıyan diyarlar güzeli genç bir kızın yaşadığı; kavgaları, kahkahaları ve anılarıyla dolu olan ama artık bomboş kalan bir oda.

Ve fısıltı.

Kahrolası, kimliksiz fısıltı.

Hepsinin ortasında ise çamura bulanmış elleri, yüzü ve botları ile bileğinde durduk yere oluşan yarayı saran kar beyazı saçlı bir kız...

Kızın aklında zihninin duvarlarına çarpa çarpa yankılanan isyan.

Neden?

Annarithel Orvira, Voddna'dan kardeşinin cansız bedeni ile dört nala Zanosrit şatosuna döneli günler olmuştu. Rhyvar ve diğerlerini ise Rigel'ın ruhsuz bedeni ile açık bir defter olarak o sıralarda tapınağa hücum eden Kasırga Lejyonu'nun eline bırakmıştı.

Günlerce hiçbir şey yiyip içmemiş, bu odadan adımını bile atmamıştı dışarı. Yaşananları düşünmemiş, sorgulayamamıştı. Zanosrit ihaneti nasıl fark etmişti? Rigel, bunu Ellyro'ya nasıl yapmıştı? Annarithel, nasıl böyle bir güce kavuşmuştu, nasıl Rigel'ın ruhunu bağırsaklarını hançeriyle dışarıya çıkarırcasına sökmüştü? Bu kaderin yaşanmasına, Enhrecha ve Rehber-belki de kimseye güvenmediği kadar güvendiği o adam Pietro- nasıl izin vermişti?

Bunların hepsi aklına üşüşmüş ama düşünememişti Annarithel. Ellyro kollarının arasında, bedeni soğumaya ve güzel teni cansızlaşmaya başladığında aldığı nefes bile anlamsızlaşmaya başlamıştı.

Saatler önce ormanın derinliklerinde bir ağacın kökleri arasına gömmüştü Ellyro'yu. Biricik kardeşini...

Fısıltı yeniden, yanı başında çığlık atarcasına kulağına sokulduğunda aynı anda Voddna'yı terk ederken bileğinde açılan yara kaşınmaya başladı. Bu sefer fısıltıyı yok eden, Annarithel'ın yarayı sıkarak acıyı acıyla bastırma yöntemi olmamıştı ama... Kapı tıklatıldı. Ve yavaşça açılırken sırtı kapıya dönük oturan Annarithel'ın arkasından ışık içeriye doldu.

"Hazır mısın?" diye sordu Kör Kâhin Luna. "Yargılanma bir saat içinde başlayacak."

Yargılanma... Zanosrit kaçağı, hain Mamba vârisi Annarithel Orvira Mamba Meclisi'nin konsey üyeleri karşısında yargılanacaktı. Sıradan bir Zanosrit olsaydı cezası kesinkes ölümdü. Yargı önünde mührünü tetikleyişi ibretlik bir ceza olurdu...

Annarithel kurumuş boğazından zar zor dökülen bir sesle fısıldadı. "Beni yakacakları kazığı hazırladılar mı? Yoksa mührümü tetiklemem yeterli gelir mi?" Ruhsuz kıkırdaması odada yankılandı. "Belirli koşullarla, yargıdan sıyrık almadan kurtulacağım kesin Luna."

Luna elini kapıda ve duvarda gezdirerek içeriye bir adım attı. "Meclisin mahkemesi Mamba'dan üstün değildir Annarithel. Mamba yargıdan önce gelir... Katrileah sıyrık almadan kurtulmanı sağlayabilir, ancak evet bundan sonra kendini hepimize kanıtlaman gerekecek. Bir bedeli olmak zorunda, belki de birden çok."

Bedeller...

Annarithel gürültülü bir nefes verdi.

"Mahkemeden önce seni görmek istiyor. Odasına gitsen iyi olur," dedi Luna kapıyı kapatırken.

Luna odayı terk ettikten sonra ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu Annarithel. Bu sıralar zaman kavramını yitirmişti. Ne Mamba'nın yanına gitmişti ne de onu bekleyen konseye. Mamba'nın sözleri de çıkacağı mahkeme de umurunda değildi.

Şarap şişesini sonunu getirmek için kafasına diktiğinde hali hazırda bitmiş olduğunu fark etti. Şişeyi şöyle bir salladıktan sonra iç çekerek doğruldu, arkasına döndüğünde ise kapının yanındaki duvara yaslanmış kadınla göz göze geldi. Karanlıkta parlayan ametist gözler, ihanetinden sonra bile ne kadar keskin bakarsa baksın ürkütmüyordu onu.

"Geldiğini duymadım," dedi Annarithel.

"O kadar içkiye yalnızca duyma yetini yitirmen mucize." Mamba ayakta bile zor duran vârisini süzdü. "Banyoya geç Annarithel, konsey ve kardeşlerimiz seni bekliyor."

Annarithel kehribar gözlerini Mamba'ya dikti ancak yerinden kımıldamadı. "Benimle ne konuşmak istiyordun?"

Mamba iç çekti. "Bir hata yaptın ve bunun sonuçları büyük oldu." Sesi çekingenlikte titremişti. Bu Annarithel'ın çok sık karşılaştığı bir durum değildi. "Benim kızımsın Annarithel. Seni tanıyorum ve acını anlıyorum... Yas tutmana izin verilecek ama süren dolduğunda geriye yalnızca ihanetin ve bu mahkemeden nasıl ayrıldığın akıllarda kalacak."

Annarithel Ellyro'nun yatağına kısa bir bakış attı. Uzun süre bakmak canını yakıyordu... "Onu geri getireceğim."

Tiz fısıltısı odada yankı bulduğunda Mamba kaşlarını çattı. "Anlamadım."

"Onu geri getireceğim."

"Annarithel," diye inledi Mamba.

"Bir şekilde... Bir şekilde onu bulacağım ve geri getireceğim."

Mamba, öfkesinin onu ele geçirmesine izin vermeden Annarithel'a doğru yürüdü. "Acını görüyorum, kaybını hissediyorum... Ama hiçbir hanenin hiçbir melezin önüne geçemeyeceği bir şey varsa o da ölümdür..."

Annarithel gözlerini kırpıştırarak çamura bulanmış botlarına baktı. Ölüm. Annarithel ölümün önüne geçmişti. Kendi ölümünden geri dönmüş Edarnol'dan sağ kurtulmuştu. Bir yolunu bulacaktı. Tüm Thallieos'u yerle bir etmesi gerekse bile bir yolunu bulacaktı. İmkânsız olmadığının canlı kanıtıydı.

Mamba, Annarithel ile omuz omuza geldiğinde başını çevirip vârisine baktı. Kar beyazı saçlarını süzdü. "Onu geri getiremezsin ama buna sebep olanlardan intikamını alabilirsin kızım..." Annarithel yan gözle Mamba'ya baktı. "En başında her birimizin kaderine ölümü yazanlardan başlayabilirsin, hep istediğimiz gibi. Sonra da, bu ölüme en yakın olanların yakasına yapışabilirsin."

Annarithel gözlerinde hiddetli bir kıvılcımla bakışlarını boşluğa diktiğinde omzunu kavradı Mamba. Sımsıkı bir şekilde. "Ama önce konseyin önüne çıkmalısın."

"Konsey... Meclis... Zanosrit... Kimsenin ne dediği ya da benimle ne yapmak istediği umurumda değil," diye tısladı dişlerinin arasından Annarithel.

"Ama olmalı." Mamba kavisli kaşlarını çattı. "Gücün olmazsa, intikam yolunu açanlar olmazsa, seninle kimse omuz omuza durmazsa tez vakit yalnızca kendi ölümün geçer eline. İntikam alamadan, adını..." Ellyro'nun yatağına baktı. "Kardeşinin adını haykıramadan yitip gidersin."

Annarithel'ın yüzünde bir kas seğirdiğinde, Mamba kızın çenesini yakalayıp gözlerine bakmaya zorladı. "Hala vârisleri olduğunu ve günün birinde yerimi alacağını, inancını ve gücünü onlara kanıtlamalısın kızım."

Annarithel şaşkınlıkla Mamba'ya baktı... Mamba ise yalnızca başını salladı.

"Kendini kanıtlamalısın Annarithel. Bana ve Zanosrit'e... Yalnızca konsey önünde gerçekleri dile getirmen ve intikam ateşinin sönmediği göstermen ile değil... Planlarımızın hepsine imzanı atmalısın, Thallieos'a bizi hatırlatmalısın." Pencereye doğru yürüdü ama hâlâ yan gözle Annarithel'ı izliyordu. "Ellyro için umut olduğuna inanıyorsan eğer, öncelikle konseyin karşısına çıkıp serbestlik kazanman gerekiyor. Yanında yürüyeceklerin, sana destek olacakların olmasını istiyorsan; her şeye erişebilecek gücü istiyorsan..."

"Kendimi kanıtlamam gerekiyor," dedi Annarithel fısıltıyla.

"Ama önce benim sorularıma cevap vermelisin kızım. Bana dürüst olmalısın ki, vereceğin cevapları bilmeliyim ki kardeşlerimiz şüpheye düşmesin." Kısa, kurnaz bir bakış attı Annarithel'a.

Annarithel başını salladı.

"Sen ortadan kaybolduğunda, Brendon ve ekibi de kayıplara karıştı. Haritayı alıp kaçmadan önce bana söylediklerinin doğru olmadığını varsayıyorum..."

Annarithel yutkundu ancak yüzünde tek bir mimik bile belirmedi. Birlik ile anlaşma yaptıklarında Brendon ve ekibinin Ellyro ile birlikte Zalaxvir'e götürüldüğünü, Mamba'nın aracısının ise yine Brendon ve ekibi tarafından ortadan kaldırıldığı yalanını söylemişti. Elbette tamamıyla yalan değildi bu. Sonra da haritayı alıp, ihanetinin yollarını döşemişti.

Mamba boğazını temizlediğinde kadına döndü. Gerçekler onu korkutmuyordu, Mamba ihaneti zaten biliyordu. Ve söyleyecekleri karşısında alacağı tepkiden de korkmuyordu elbette. Onu korkutabilecek hiçbir şey kalmamıştı bu diyarda...

"Onu öldürdüm."

Mamba kısa bir an yutkunamadı. Öylece vârisie baktı. Hiddetin yavaş yavaş yükseldiğini ve boğazından gözlerine kadar taşındığını görebiliyordu Annarithel...

"Neden?"

"Bana ihanet etti," dediğinde Mamba'nın gözleri büyüdü. Merak ve öfkeyle. "Gerçekleri istiyorsan bunu konseyle birlikte öğreneceksin Mamba. Saklayacak hiçbir şeyim yok. Birlik, Brendon, ihanetim... Herkes her şeyi öğrenecek."

Mamba çenesini sıkarak başını salladı. Sonra da uzun bir sessizliğin ardından kaşlarını çattı. "Bunu kullanabilirsin. Brendon'ın ihaneti her neyse, bizi terk etmene sebep olduğunu söyleyebilirsin. Ama bana her şeyi anlatmalısın Annarithel, ağzımız bir olmalı. Yargı bana karşı gelemez ama tek bir fısıltıya bile mahal vermemeliyiz."

Annarithel omuz silkip banyoya doğru yürüdü. "Dediğim gibi her şeyi konseyle birlikte öğreneceksin. Ben ne diyeceğimi çok iyi biliyorum Mamba..." Banyo kapsının önünde durdu ve güçsüz bir fısıltıyla omzunun üstünden baktı. "Beni sen yetiştirdin."

Mamba, kontrolsüz bir şekilde sesini yükselterek kızı durdurdu. "Anna... Tapınakta yaptığın... Ve saçların." Dudaklarını ıslattı. "Sana ne oldu böyle?"

Annarithel bir an dursa da tek kelime etmeden banyoya girdi. Artık bu sır onun için bir borç değildi. Borcunun, hiçbir bedeli kalmamıştı onun için. Bedellerin en ağırını ödemişti. Kendi ikinci şansı, kardeşinin ölümünü getirmişti ona...

Mamba haklıydı. Güç toplamalıydı, Zanosrit'i arkasına almalıydı. Ona inananlar ve intikamı için ateşe atlayacaklar olmalıydı. Vakti geldiğinde, tüm Thallieos onun ne olduğunu öğrenecekti. Nasıl bu güçlere kavuştuğunu ve bir ölümden dönen olduğunu... Ama önce kendisi öğrenmeliydi. Keşfetmeli ve emin olmalıydı.

⚔️

Annarithel büyük salonun çift kanatlı kapısının önünde durduğunda derin bir nefes aldı. Tüm Zanosrit şu anda içerideydi. Gürültüleri, boş koridorlara kadar taşınıyordu. Kapıya uzandığında nöbet tutan iki Zanosrit onu sert bir tavırla durdurdu.

Nöbetçilerden biri elini uzattı. "İçeriye silahlarınla giremezsin... Hain."

Annarithel önce ele baktı sonra da çenesini dikleştirdi. "Silahlarımın bu hayatta gördüğün son şey olmasını istemiyorsan yolumdan çekil."

Diğer nöbetçi öfkeli bir ifadeyle güldü. "Bu beni şaşırtmazdı..."

Annarithel kadına kısa bir bakış attı. Sonra da iç çekip kemerindeki bıçakları ve uyluklarındaki yakut hançerleri eline aldı. Bıçakları nöbetçilere vermek yerine kapının yanına yere bırakacaktı ki, Kan Avcısı ata hançerlerine şöyle bir baktı. Sonra da hepsini yere koydu.

Kapı ardına kadar açıldığında bir süre eşikte bekleyip içeriyi izledi. Ziyafetler ya da ayinlerden farklı olarak daha acı bir koku bırakan tütsüler yakılmıştı. Haneler ve melezler minderlerde değil salonun iki yanında ayakta duruyordu. Önünde açılmış yolun sonunda ise kömür karası saçlarını sımsıkı bir topuzla toplamış Mamba. Sağında iki solunda da iki tane Mamba Meclis'i üyesi, yani mahkeme konseyi duruyordu. Önlerinde ayakları yüksek küçük kürsüler vardı. Mamba da dahil hepsi tenlerinin yeşiline kıyasla koyu kalan yeşil kıyafetlere bürünmüşlerdi.

Gürültü kesilmişti kesilmesine ama Annarithel daha tek bir adım atmadan fısıltılar başlamıştı. Yüzlerde tiksinti ve öfke vardı. Küfürleri duyabiliyordu Annarithel, hakaretleri... Yere tükürenler bile olmuştu. Gözleri kısa bir an Callidus'ı aradı. Diğer tilkiler de o da burada değildi.

Annarithel ağır adımlarla konseyin bulunduğu alana yürürken, yolunu bilinçli bir şekilde daraltıyor ve her adımında gözlerinin içine bakmaya çalışarak hakaretler düzüyorlardı. Ancak Annarithel ne karşılık verdi ne de yüzlerine baktı.

Kendini kanıtlamalısın...

Yargı bir sınavdı, tiksinti dolu bakışlar ve ona duyulan nefret de öyle. Annarithel ayakta bile duracak gücü zor buluyordu kendinde ancak dimdik bir şekilde yürümeye devam etti. Gücü burada bulacaktı. Her bir yüzde, her bir nefrette... Ellyro için...

Annarithel konsey çemberinin ortasına geçmek için yükseltiye geniş bir adım attığında kenarda duran Luna kör gözleri ile ruhuna kadar görürcesine ona baktı. Ve başını hafifçe salladı.

Mamba dışında tüm konsey üyeleri de dudaklarında tiksintinin bıraktığı bir titremeyle kızı izliyordu. Şuracıkta canını almıyorlarsa sebebi tam karşısında duran kadındı. -Hoş, manevi kızı bile olsa yaptıklarından sonra canına kastedecek kişinin Mamba olacağını düşünmüştü-

Kar beyazı saçlı kız çemberin ortasında yerini aldığında Mamba sağındaki konsey üyesine başını salladı.

Kadın elinde tuttuğu kâğıda baktı sonra da içerideki tüm Zanosritlere sesini duyururcasına kükredi. "Doğum 27 Temmuz 69. Annarithel Orvira. Kan Avcıları Hanesi." Kadın dudaklarını birbirine bastırarak Annarithel'ı süzdü. "Mamba vârisi..."

Yanındaki konsey üyesi sözü devraldı. "Zanosrit Kardeşliği'ne, Ultio Birliği ile iş birliği yaparak ihanet etmekle, casusluk ve hırsızlıkla suçlanıyorsun."

Normal bir mahkemede burada devreye sol taraftaki konsey üyelerinin girmesi ve savunma talebinde bulunması gerekiyordu. -Kaldı ki Zanosrit mahkemesi, kardeşlik üyelerinin ölümde bile adaletli davranılacağına inandırılması için uydurulmuş bir palavraydı- Ama hiçbirinin bunu yapmaya niyeti yoktu. Annarithel, kanıtlarla birlikte Zanosrit Kardeşliği için bir haindi.

"Ve Zanosrit Kardeşliği'nden birini öldürmekle," dedi Mamba tüm sessizliğin ortasına keskin bir bıçak darbesi indirerek. "Belki de daha fazla."

Konseyin başı hızla Mamba'ya döndü. Arkasında ise şaşkınlıkla fısıltılar yükselmeye başladı. Birçok fısıltı, haykırışa döndü.

"Zehrini tetikleyin!"

"Haini gebertin!"

"Sürtük!"

"Sessizlik," diye kükredi Mamba. Tabii herkes suspus oldu bu tepki karşısında. "Şimdi. Suçlamalarla yüzleşmen için tek bir şansın olacak Annarithel Orvira. Böylesine bir ihanetin ancak tek bir cezası olabilir o da ölüm..."

Onaylayan fısıltılar yükseldiğinde bu fısıltılar kükremeye dönmeden Mamba kalabalığa öfkeli bir bakış attı. "Ancak Zanosrit Kardeşliği'nin vârisi olarak, Kardeşlik adına yaptıkların unutulmadı. Sana kendini savunman ve yaşananları anlatman için fırsat sunulacak." Eliyle başlaması için işaret verdi.

Kar beyazı saçlarını kulaklarının arkasına aldı Annarithel. Arkasından patlak veren fısıltıları işitebiliyordu hâlâ. Duymak istemiyorlardı, vâris olsun ya da olmasın herhangi bir savunmaya izin vermek istemiyorlardı. Konuşacak gücü kendinde bulmayan çalışan Annarithel ise "ben suçluyum" diye haykırmak istiyordu...

Hayır, Zanosrit'e karşı işlediği suçlar için değildi. Vicdan azabının sebebi bu değildi.

Ben suçluyum demek istiyordu.

Ben bir katilim. Ellerimde biricik kardeşimin kanı var...

Ben bir hainim. Kendi kaderimin, umutlarımın büyüsüne kapılmışken biricik kardeşimin de kurtuluşu bulma umuduna kapılmasına sebep oldum.

Ben ölümden döndüm. Bedeli ise, benden sözünü aldıkları, yeminini ettirdikleri tüm bedeller dışında kardeşimin ölümü oldu.

"Annarithel," diye seslendi Mamba gözlerinde uyarı dolu bir ifadeyle.

Kız yeniden boğazını temizledi ve ağzını açtığında saatler sürecek bir mahkemenin ilk sözcüğünü başlatmış oldu.

"Her şey bir ihanetle başladı... İhanet, ihanete gebe kaldı..."

Ve Annarithel anlattı, ölüm sessizliği içerisinde onu dinleyenlerin kulaklarına sesinde bulduğu tüm güçle önce safiryıldız haritası için takasa giriştikleri korsanın ihanetini anlattı. Kaçışlarını, kovalanışlarını, mücadelelerini...

"Fırtına Orman'ında büyü yapan ben değildim," dedi yalnızca Mamba'nın gittikçe solan yüzüne bakıp. "Brendon'dı. Bir tuzağa takıldım ve o..." Kötücül, yarım bir gülümseme döküldü dudaklarından. "Vâris olma hayali ile haritayı benden çaldı ve ölüme terk etti."

"Yalancı!" diye bağırdı bir Zanosrit. Ve buna benzer kükremeler ona eşlik etti.

Annarithel bakışlarını Mamba'dan ayırmadı. Bu sırada keskin tırnakları çenesinde gezinen kadın ise ametist gözlerinde cehennem ateşinin sıcaklığıyla tebaasına baktı. Bu son uyarıydı ve Zanosritler biliyordu. "Devam et Annarithel. Sonra ne oldu?"

Öldüm. Gözlerimi arafta, Edarnol'un Ruh Bekçisi'nin yanında açtım. Ve kendimi kanıtlayıp, ikinci şansımı elde ettim. Ben ölümden, ruhani bir boyuttan hayata döndüm...

"Savaştım, kan döktüm, kanım döküldü. Yaralandım ama sağ kaldım. Yaralarımı sardım ve Kardeşlik'e döndüm..."

"Sana..." Öne doğru eğildi Mamba, dar alnında hafif damarlar belirmeye başlamıştı. Brendon'ın ihaneti değildi onu ilgilendiren, vârisinin ihanetiydi. "Birlik mi yardım etti?"

"Öncesinde hayır. Ancak sonrasında evet."

"Bu da ne demek?" diye atıldı konsey üyelerinden biri. Sözde savunmaya yardımcı olacak olanlardan biriydi. "Kaçamak cevapların seni yalnızca daha fazla suçlu konumuna sokar ve kelimelerini şu andan itibaren özenle seçmeni tavsiye ederim..."

Hain.

Annarithel adamın içinden bu sözcüğü geçirdiğini biliyordu. Dili bu sözcüğü ortaya sermek için yanıp tutuşuyordu.

"Ve benim ihanetim de bu noktaya başlıyor... Zanosrit'e döndüğümde, aklımda yalnızca Brendon'dan alacağım intikamın planı vardı. Ancak, karşıma yirmi yıl boyunca beklediğim bir fırsat çıkmıştı."

Mamba kaşlarını çattı.

"K-kardeşim, Ellyro'ya beni kurtaranın Birlik'in Şifacıları olduğunu söyledim." Ellyro'nun adını ağzına aldığında, dilinden ciğerlerine kadar yandığını hissetti Annarithel. "Ve o da kendi kurtuluşu için Zanosrit'ten kaçtı." Dudaklarını birbirine bastırdı ve hırlarcasına döküldü kelimeleri. "Burada kimsenin ona yardım ettiği, yaralarını sardığı yoktu. O da kendi umuduna doğru yola koyuldu."

Benim yüzümden... Yalanım yüzümden... Ve rüyalarına girip zihniyle oynayan Tanrıça Enhrecha yüzünden...

"Ben de onun peşine düştüm. Birlik ile..." Derin bir nefes aldı. İşte geliyordu... "Şifacıların onu iyileştirmesi ve ailemi Zalaxvir'den kurtarma teklifi karşılığında bir anlaşma yaptım..."

Mamba kendini tutamadan öfkeli bir tıslama çıkardı. Gülümseme de olabilirdi ancak onun gülümsemesi hep öfkeye karışırdı. Anlaşma kelimesini duyanlar yeniden haykırmaya başladı. Bu sefer konsey üyeleri de hiddete kapılmış, yumruklarını sıkıp fısıldaşıyordu.

Konsey üyelerinden biri tüm gürültüyü yarıp, ani bir soru yapıştırdı Annarithel'a. "Dur bakalım, bir dakika... Neden en başında kardeşine sana yardım edenin Birlik olduğunu söyledin?" Diğeri, kaşlarını çatıp bu mantıklı soru karşısında daha da bastırdı. "Eğer sana öncesinde değil sonrasında yardım ettilerse neden böyle bir yalana gerek duydun?"

Annarithel yutkundu. Avuçlarının terlediğini hissedebiliyordu. Baskılar devam ettikçe, benzer sorular arkasındaki Zanosritlerden de gelmeye başladı.

O arada yalnızca onun duyabildiği bir fısıltı, kulağına değip geçti. Annarithel refleksle başını yana çevirip gözlerini kapattı.

"Yeter!" diye haykırdı Mamba. "Sessiz olun. Kardeşine söylediği yalan umurumda değil, sizin de olmamalı..." Annarithel Mamba'ya şöyle bir baktığında kadının yüzünde anlamsız, mana veremediği bir ifade vardı. "Devamını duymak istiyorum."

Annarithel dudaklarını ıslattı, düşüncelerini toparladı ve devam etti. Fırsatı buradaydı işte, baskıya baskıyla karşılık verecekti. Oku onlara doğru çevirecekti. Bu salona gelene kadar kafasında dönen tilkilerin, ilk çığlığıydı bu. Gücü için...

"Zanosrit, yıllar boyunca bana Zalaxvir'e girip ailemi o lanet yerden kurtarmanın sözünü verdi..."

"Bu ne cüret!" diye atıldı kara gözlü Zehirci konsey üyesi.

"Hepimize yıllarca bunun sözü verilmişti..." Omzunun üstünden fısıltıları, meraka dönen Zanosritlere baktı. "İntikam istiyorduk ama aynı zamanda sevdiklerimizi, elimizden koparılanların kurtarılmasını da umut ediyorduk..."

Mamba'nın çenesinde bir kas seğirdi... Ne yapmaya çalıştığını anlamıştı ama yerinde huzursuzca kımıldanmaktan başka hiçbir şey yapmadı.

Zanosrit, Annarithel gibi eli onlarca kana bulanmış katillerle doluydu. Ama öç alma dışında bir gün Zalaxvir'e girme arzularının da olduğunu biliyordu.

"Zanosrit için kan döktüm, öldürdüm, gerektiğinde katlettim... Çaldım, kandırdım ve anlaşmalara soyundum," dedi Annarithel sesini pürüzsüz, yüksek bir tınıya taşırken. "Birlik'in yıllar boyunca Zalaxvir'e girmek için planlar yaptığını öğrendim ve bir anlaşma yaptım. Ailemi Zalaxvir'den kurtaracaktım. Onları..." Kalbi şu anda yalanını ortaya koyarcasına çarpıyordu. "Kullandım. Kendi çıkarlarım için."

Mamba, bir an kontrolü elinden kaçırıp fısıldadı. "Ejderha yumurtası kilidinin nasıl açıldığını biliyordun... Ama aileni kurtarmak için bunu kendine sakladın ve haritayı Ultio Birliği'ne teslim ettin..."

Annarithel'ın devamını anlatmaya gücü yoktu. Pusulayı buluşları ve Voddna'yı... Kardeşinin öldürülüşünü. Ve bir konsey üyesi daha mahkemeye müdahale ederek, arzusu bu olmasa bile bir an kızı kurtardı.

"Ya Brendon ve diğerleri? Hâlâ kayıplar..."

"Bana ihaneti, Zanosrit'e olan inancımı zedeledi... Birlik ile anlaşma yapmamdaki en büyük etkenlerden biri de buydu. Güvenimi kaybetmişti, kaybetmiştiniz..." dedi Annarithel. "Beni bir kere daha şatonun içinde öldürmeye yeltendi. Zanosrit'ten ayrıldığımda ise peşime düştü. Şüphesiz siz ihanetini duymadan sesimi kesmek istiyordu... Ben de onu öldürdüm."

Yine, yüzler gerildi ve nefesler tutuldu. Zehircilerin yeşil tenleri öfkeden kırmızıya döndü. Sonra da hakaretler yükseldi.

Annarithel ise kontrolü eline almak için haykırdı. "Önce, bana ihanet eden Mamba Meclisi'nden sözde müstakbel eşim olan Zehirci Brendon oldu! Güvenime, sadakatime ve inancıma ihanet etti! Üstelik.." Alay edercesine hıhladı. "Tek ihaneti bana değildi... Zehir satışı aracılarından Samuel'i ortadan kaldırmışlardı. Ve hepinize... Mamba'ya yalan söylediler. Evet! Onu öldürdüm ve inanın bana bunun için hiçbir zaman suçluluk duymayacağım."

Annarithel'ın haykırışı, yalnızca içerideki azıcık rüzgârın uğultusunun duyulacağı bir sessizliğe yol açtı. Sessizliği bozan ise gürültülü iç çekişi ile Mamba oldu.

"Yani... Bu yola, ihanete yönlendirildiğini mi ima ediyorsun Annarithel Orvira. Savunman bu mu?" Boynunu hafifçe büktü. "Her zaman Zanosrit için savaştığını, Zanosrit'e inandığını ama Zanosrit'in intikam yolunda sana sırtını döndüğünü mü ima ediyorsun? Bu yüzden saf ama hainlikleri yıllar önce kanıtlanmış Birlik'i kullandığını mı söylüyorsun bize? Kendi çıkarların için... İşini hallettiğinde, Ellyro'yu iyileştirdiğinde ve aileni kurtardığında bize geri mi dönecektin?"

Annarithel'ın bakışları bu sözler karşısında parladı. Konsey ağır ağır başını Mamba'ya çevirdiğinde Annarithel da oyuna katıldı.. "Evet. Bu benim hakkımdı. Vaatleri beklemektense, işimi bizzat halletmeyi istemiştim," dedi ve bu sefer herkesin yüzüne tek tek bakarak ekledi. "Safiryıldızlar elimde ve bu diyarda benden başka hiç kimse onları kullanabilecek şartlara sahip değil. Tam da istediğim gibi..."

Konseyin bir kısmı öfkeden, kafa karışıklığına doğru bir surat ifadesine bürünmüştü ancak hâlâ ikna olmayanlar vardı.

Mamba ağır adımlarla kürsünün önüne geçti. Elleri arkasında bağlı, her zamanki gibi dimdikti. "Yargı, elbette bir karara varacak ancak ben belirli koşullar altında, kendini yeniden Zanosrit'e kanıtlaması karşılığında suçlamalarının çekilmesini talep ediyorum..." Konsey üyeleri dudaklarını herhangi bir kelimenin fışkırmaması için bastırırken, Zanosritler kendi aralarında fısıldaşmaya başladı. "Annarithel Orvira aynı kandan olmayan kardeşi Ellyro Kovhed'i tamamen kendi hatası sebebiyle kaybetti," diye haykırdı Mamba. Sözleri Annarithel'ın kalbine bir ok gibi saplandı. Gerçekler, derin bir yarık açarak saplandığı yerde asılı kaldı. "Bence bu onun ödeyebileceği, bizim vereceğimiz hiçbir cezaya karşılık gelmeyecek bir bedel."

Bedel...

Annarithel gözyaşları gözlerine hücum ederken, metanetli durmak için dişlerini kırarcasına sıktı.

Konsey üyeleri ve Zanosritlerin çoğu bu acımasız sözler karşısında ikna olmuşa benziyordu ancak birinin soruları bitmemişti. Annarithel'dan öyle nefret ediyor olmalıydı ki, direkt olarak Mamba'ya suçlarcasına bir soru sormaya cesaret etmişti.

"Mamba, tüm saygımla... Bence, bu kızı sırf vârisiniz olarak yetiştirdiğiniz için hak ettiğinin kendi hareketlerinin sonucu olan bir bedel olduğunu düşünüyorsunuz..." Mamba öfke saçan gözleriyle hızla başını konsey üyesine çevirdi. Ancak adam geri adım atmadı. "Annarithel Orvira, güvenilmez biridir... Mamba Meclisi'ne ve Zanosrit Kardeşliği'ne tarihte asla görülmemiş ve normal şartlarda görülmesi mümkün olmayan bir vâristir... Kan Avcılarından bir Mamba vârisi..."

Normal şartlardan kasıt, Thallieos'un yükselmeden ve İnsan Krallar başa geçmeden önceki günlerine bir atıftı elbette. Birden çok bölge klanının birden çok Mamba Meclisi olabilirdi ve onların da Zehirci Mamba vârisleri... Ancak artık ortada bilinen klanlar ve meclisler olmadığı gibi Zanosrit Kardeşliği'nin hiyerarşi basamaklarında en tepede Mamba Meclis'i ve Mamba'nın olması tamamen Molzeun'un Kardeşlik'i kurduğu zamanlardan kalma formalite bir mirastı. Bu yüzden de başka bir haneden gelen vâris çok da şaşırtıcı değildi... İhanetine kadar elbette...

Mamba, sırf tırnakları ile adamın boğazını yırtıp atmamak için ellerini yumruk yaparak yürüdüğünde tüm nefesler tutuldu. Gerginlik, pis bir koku gibi etrafı sardı. Adam ise Zanosrit'in Mamba'sının geri adım atmasını sağlamak için son kozunu oynadı.

"Üstelik... Annarithel Orvira'nın son yaşananlardan sonra bir Kan Avcısı olup olmadığı bile meçhul." Mamba ansızın durduğunda, adam iri gözlerini yavaşça Annarithel'a çevirdi. "Voddna'daki Dayenx tapınağında yaşananları herkes duydu."

Konsey üyesinin sözlerini haklı çıkaran Mamba'nın duraksayışı oldu. Buna verebileceği bir cevap yoktu. Annarithel'ın bile yoktu. Ve bu, Annarithel ve Mamba'nın karşılıklı oynadıkları oyunun sonu oldu. Hararet, merak ve Annarithel'ın korku olduğunu bildiği duygular salona çöktü.

"Sorun ona!"

"Bir Kan Avcısı bile değil!"

"Ona güvenemeyiz!"

Mamba omzunun üstünden Annarithel'a baktı. Seni savunabilmem için bana her şeyi anlatmalıydın, bakışıydı bu. Annarithel biliyordu. Tek kelime etmeyecekti.

"Bir Kan Avcısı değilsen, nesin sen?" diyerek kürsüye abandı sağındaki konsey üyesi.

Annarithel cevap vermedi.

"Soruya cevap ver!"

"Ben onun yerine cevap veririm," diye ortaya atıldı arkasındaki Zanosritlerden biri. "O bir hain!"

Ansızın bir kargaşa baş gösterdi, çembere adım atma cesaretinde bulunanlar bile oldu...

"O bir casus! Çocukluğundan beri Zanosrit'in çatısı altında Kan Avcısı vâris rolüne bürünen bir casus!"

"Şüphesiz ne idiği belirsiz bir melez!" dediğinde bir başka Zanosrit, melezlerden biri yakasına yapıştı. Eh, bazı yaralar asla kapanmıyordu sonuçta...

"Bu da ne demek!"

Dakikalar boyunca kargaşa hüküm sürdü büyük salonda. Zanosritler ve hatta konsey bile kendi arasında tartışmaya tutulmuştu. Annarithel ise yalnızca olanı biteni izliyor, tek kelime etmiyordu. Mamba ağır ağır Annarithel'a sokuldu. Gözlerini etrafından ayırmadan fısıldadı.

"Sana ne oldu... Kızım. Bu güçlerin kaynağı ne?"

Annarithel, Mamba'yı süzdü ve bakışlarını keskin hatlara sahip yüzünde sabitledi. Konseye ya da Mamba'ya cevap veremeyişinin tek sebebi bir cevabı olmayışıydı. Ruhundan, kalbinin derinliklerinden gelen bir ses cevabı mırıldanıyordu ama Annarithel bu cevabı kabul edemiyordu. Damarlarında kutsal kanıyla birlikte akan gücü hissedebiliyordu ama onu kabul edip, bir kalıba sokamıyordu. Biliyordu ki Annarithel'a elleriyle çizdikleri ve asla itiraf etmedikleri kaderde bu güçlerin bir anlamı vardı. Benzerini yalnızca Edarnol'un Ruh Bekçisi'nde gördüğü güçlerin bir anlamı vardı...

Ve emindi ki, kafasında şekillenen planlardan; kardeşine yeniden kavuşmak ve intikam almak için atacağı adımlardan sonra; bu güçleri öğrendikten sonra... Kullanma şekilden hiç memnun kalmayacaklardı.

Büyük salonun kapısı gürültüyle açıldı ansızın. Tüm gözler kapıya döndü ve kargaşa son buldu.

"Yeter!" diye bağırdı bir adam. Dar yolu hızla yürüdü ve ardındakiler ritimli adımlarıyla ona eşlik etti.

Annarithel'ın dudaklarından titrek bir fısıltı döküldü. "Leoraan."

Koyu yeşil bir tarafı inceli kalınlı örgülerle toplanmış saçları, çekik sarı gözleri ve yeşil tenindeki karmaşık dövmeleriyle Baş Göçebe Zanosrit Leoraan Nedranov bir eli kemerinde diğer eli kalçasının yanında öfkeyle salınırken adımlarını yavaşlattı. Ve onunla birlikte Eradaie'nin Göçebeleri de gölgesi gibi arkasında yerini aldı.

Leoraan Mamba'ya saygıyla başını eğerken, öfkeli görünüyordu. Ve şaşkın. Başını kaldırdığında Annarithel'ı baştan aşağıya yeşil kaşlarında bir titremeyle süzdü... Saçlarına baktığında ise gözlerini kırpıştırdı.

"Mamba ve Mamba Meclisi'nin konsey üyeleri, Eradaie'nin Baş Göçebe Zanosrit'i olarak söz hakkı istiyorum."

Mamba bir Annarithel'a bir de Leoraan'e baktı. Bakışlarındaki buğulu karanlığı kimse fark etmemişti elbette. Başıyla Leoraan'e konuşması için onay verdi.

Leoraan hızla arkasına döndüğünde, ekibi tek adımla yolundan çekildi.

"Annarithel Orvira, hangi suçlamalarla yargılanırsa yargılansın Zanosrit'in Mamba vârisidir. Kardeşlik'imiz adına imza attığı başarılar ta Göçebelerin kulaklarına kadar ulaşmıştır." Etrafında dönmeye ve tok sesiyle tüm salonu hakimiyeti altına almak için haykırmaya başladı. "Sizi Mamba'nın kendisi ve Usta Ghaolen kadar o da eğitti. Kılıçlarınız, kıçınızı kurtaracak kadar sağlam darbe indiriyorsa ete bu onun da sayesindedir. Boğazınızı deşmek isteyen oklardan sakınabiliyorsanız eğer yine Annarithel Orvira'nın antrenmanlarda kendinizi en iyi şekilde savunmanızı öğretişindendir..." Annarithel'a ve ardından Mamba'ya baktı. "O, intikam arzunuzda, en büyük amaçlarınızın yolunda, aldığınız nefeslerde..." Gözlerini kırpıştırarak yutkundu. "Zanosrit'in en güçlü ateşlerinden biridir. Unutmayın ki, hâlâ varlığımızı koruyabiliyor korkmadan planlarımızı devam ettirebiliyorsak; fedakârlıklarımız, Mamba, Meclis ve sonrasında vârisimiz sayesindedir."

"Orada değildin Leoraan," diyerek Zanosritlerin arasından sıyrıldı Tazı. "İhanetini kendi gözlerimle gördüm ve içindeki o karanlık gücü. Onu yıllarca bir Kan Avcısı sandık ama tapınakta... O adama yaptıkları, bir Kan Avcısı büyüsü değildi. Aslında hiç tanımadığımız, üstelik Kardeşlik'imize ihanet etmiş birini vâris olarak görmeyi bırak aramızda barındıramayız bile."

Tazı'nın varlığını fark ettiği an midesi kasıldı Annarithel'ın. Mamba'ya sormasa bile onu nasıl bulduklarını anlatmıştı kadın. Sinsi Şekil Değiştiren'i şatodan, Eradaie kütüphanesine, yumurtanın efsununu kırma arayışına gitme bahanesiyle ayrıldığı an peşine takmıştı.

Leoraan sarı gözlerini kıstı ve çenesini dikleştirdi. "Ben onu tanıyorum. Bir Kan Avcısı olduğunu biliyorum ve Zanosrit'e ne kadar bağlı olduğunu da. Defalarca, akıttığı kanla aldığı yaralarla ve elde ettiği zaferlerle bunu kanıtladı. Sizler de biliyorsunuz..."

Bakışlar yavaşça yumuşadı, şüphe varsa bile Leoraan saygı duyulan bir Zehirci'ydi. Sözleri, zihinlere sızmıştı. Derin düşünceler başlamıştı... Tazı ve inatçı Zanosritler bir kere daha atılamadan Annarithel çemberden adımını attı dışarıya. Sessizliği boyunca düşünmüştü, aklını toparlamaya uğraşmıştı...

Kehribar gözlerinde asla dinmeyecek bir acı vardı ama acı, yanında her zaman bir yangını tutardı. Öyle ki, bakışlarındaki yangın dışarı taşacak herkesi yakacak gibiydi.

Kararını da vermişti. Güç istiyordu. Kardeşini geri istiyordu. Ve bunun için herkesi karşısına almaya, gerekirse tüm diyarı ateşe atmaya hazırdı.

"Şüpheleriniz olduğunu biliyorum, bana güvenmediğinizi benden iliğinizle, kemiğinizle nefret ettiğinizi..." Kalabalığa gaddar bir bakış attı. "Ve korktuğunuzu..." Kalabalıktan itiraz gelmedi elbette, sessizlik çöktüğünde Annarithel'ın sesi yankılandı. "Güçlerim ne olursa olsun, tek bir amaca hizmet edecek. Korku salacak ve bizi karanlığa boğduklarını sananların henüz gerçek karanlıkla tanışmadıklarını gösterecek." Konseye doğru döndü ve Mamba'nın titreyen ametist gözlerine baktı. "Bana kendimi kanıtlamam için yol açın."

Mamba dudaklarında titrek, sinsi bir gülümsemeyle başını salladı ve konsey de ona eşlik etti.

Saatler içinde Annarithel, Kardeşlik'e ihanet etmiş vârisleri konumundan sanki Birlik'in içine yerleştirilmiş bir casus konumuna geçti. Birlik ile olan anlaşmalarını anlattı, Zalaxvir'e girme planlarını, safiryıldızları ve Kızıl Topraklar'ı... Tabii Kızıl Topraklar'dan bahsetmeye başladığı an herkes nefeslerini tutmuş, destansı bir hikâye dinliyormuş gibi kulak kabartmıştı. Annarithel birçok detayı atlamıştı elbette, astral boyutu ve Amelia'yı mesela... Mamba Birlik'in konumu ve durumları hakkında çok ayrıntılı bir sorgu sual gerçekleştirmişti ve Annarithel her şeyi anlatmıştı.

İçinde kurnazlığından kalan o bir parça, Mamba'nın yalnızca işine yarayacağını bildiği için Annarithel'ı affettiğini biliyordu. Buna boyun eğecekti. Eğer kardeşi için hâlâ bir şans varsa, Birlik'ten ve tüm diyardan öcünü almak için bir şansı varsa boyun eğişi karşılığında aradığı gücü elde edecekti.

⚔️

Mahkeme sonlandığında Annarithel ardına bakmadan sarmal merdivenlere yöneldi. Koşmuyordu ama adımlarını hızla, neredeyse bacakları titreyerek atıyordu. Odasına yaklaştıkça, yüreğine yeniden asla hafiflemeyecek bir ağırlık çöküyor, kesik kesik soluk alıyordu.

Çok zor dayanmıştı, güçlü durmak için kendiyle bir savaşa girmişti büyük salonda. Acısını herkes görüyordu ama dik durmak için kahrolası saatler boyunca rol yapmıştı. Bildikleri, yıllarca gözü karalığına ve gaddarlığına şahit oldukları vârislerinde zayıf, güçsüz bir kadın görmemeleri için... Hain yaftasını yapıştırmak için tek bir hareket bekliyorlardı, zayıf olanı suçlamak her zaman daha kolaydı...

Annarithel duvarlara asılı ve nişlere yerleştirilmiş meşalelerle aydınlanan kasvetli koridora ulaştığında arkasından bir ses duyuldu.

"Ann..."

Annarithel tıslamayla karışık bir küfür savurarak yoluna devam etti. Kapıya ulaştığında ise bir el sımsıkı kolundan kavrayıp çekti Annarithel'ı.

"Annarithel..." diye fısıldadı Leoraan.

Kız gözlerinde öfkeyle kolunu adamın elinden kurtardı ve yüzüne sokuldu. "Elini bir daha bana sürersen, seni buraya döndüğüne pişman ederim."

Leoraan ellerini havaya kaldırarak geri adım attı. Tek bir kelime daha etmedi ama Annarithel burnundan soluyordu ve öylece çekip gitmek istemiyordu. Haksız da sayılmazdı...

"Bıraktığın kızla aynı kişi değilim Leoraan. Bana yaklaşırken dikkatli ol."

Zehirci çenesini dikleştirdi. "Evet değilsin... O kız, yalnızca burnumu kırmıştı ama şu anki Annarithel kafamı koparabilir diye düşünüyorum."

Karşısındaki Zehirci yıllardır yüzünü bile görmediği maziye gömmek için senelerini verdiği; nefretini ve adını bile anmak istemediği duyguları yok etmek için uykularını feda ettiği bir adamdı.

Annarithel, duygusuz bir tavırla pes bir nefes verdi. "Hayır, inan bana hançerlerimi senin kanınla kirletmem."

Ve bölüm sonu!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Destekleriniz için yüzzzlerce teşekkür

Kendinize iyi bakın

Continue Reading

You'll Also Like

27.4M 1.3M 81
"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle...
165K 7.2K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
257K 4.6K 31
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
85.3K 3.7K 31
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...