MÜBREM

Av luckybiri

49.1K 2.4K 626

Bu kitap aşık bir erkeğin ağzındandır. Eren ve Melek'in hikayesi. Tanıtım için kitaba göz atmanızı isterim. M... Mer

Tanıtım
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
16.Bölüm /Part1
16.Bölüm /Part2
17.Bölüm
18.bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
FİNAL
🌿❤️ÖZEL BÖLÜM

15.Bölüm

1.3K 83 27
Av luckybiri

Bu bölümü ahcenuzumlukekim 'e ithaf ediyorum...

İyi okumalar...

İki sene sonra...

"Eee mezuniyet balosu ne zaman?" dedi annem heyecanla.

"Haftaya sanırım." dedim yemeğimi kaşıklarken.

Koskoca iki sene geçmişti su gibi. Melek ile arkadaşlık ilişkimizde hiçbirşey değişmemişti. İki sene boyunca arada bir aileler yemeklere gidip geliyordu ve öyle görüyorduk birbirimizi. Derslerden başımızı kaldıramadığımız için pek sevgiye yer vermemiştik.

"Hangi şarkıyı söyleyeceksin?" diyen annemle dudaklarım kıvrıldı. Kimse bilmiyordu mezuniyet gecesinde neler olacağını.

"Barış Manço'nun bir şarkısı." diye es geçtim sorusunu.

Babam'a baktığımda yemeğinin yerken az da olsa güldüğünü gördüm. Anlamıştı o. Biliyordu Barış Manço'nun en sevdiğim şarkısının hangisi olduğunu ve dinleyince neler hissettiğimi.

"Mezuniyetime Melek'in de gelmesini istiyorum. Kemal Amca'ların da. Zaten ailecek olmasını planlıyoruz okulca."

"Kemal ile konuşurum. İzin verirse geliriz." dedi babam başını kaldırmadan.

"Teşekkür ederim."

Sofranın kaldırılmasına yardım ettikten sonra salona geçtim.

"Baba, sana danışmak istediğim birşey var." dedim annem ve Aylin mutfakta iken.

"Söyle bakalım." dedi gözünü haberlerden ayırıp.

"Melek'e evlenme teklifi edeceğim mezuniyet akşamı. Yüzük aldım ama tek taş değil. Pembe nar çiçeği şeklinde pırlantalı. Gelecekte olmasını istediğimiz şeyler için verilen sözü temsil ediyormuş. Sence teklifi etmeli miyim?" dediğimde derin bir nefes verdi.

"Aslında bir engel göremiyorum. Lise bitti sonuçta. Üniversiteden önce söz de olsa uygun olur. İkiniz de seviyorsunuz birbirinizi biliyoruz. Melek'in kabul edeceğinden emin misin?"

"Evet. Kabul etmezse de yapacağım birşey yok."

"İyi bakalım. Hakkınızda hayırlısı olsun." deyip haberlere geri döndü.

Teşekkür edip koltuğumdan kalktım ve odama geçtim. Masanın üstündeki telefonumu alıp yatağa oturdum.

"Ne yapıyorsun?" yazıp gönderdim Melek'e.

"Yemek yedik, mutfağı topluyorum. Sen otur tabii."

Yazdığına güldüm.

"İleride ikimiz toplarız dert etme. Ben seni tutmayayım işin bitince mesaj atarsın." yazıp gönderdim ve masamın başına oturdum.

Sınava üç hafta kalmıştı. Okulların kapanmasına ise bir hafta vardı. Hedefim için çok heyecanlıydım ve her akşam yemekten sonra yatsıya kadar dersleri tekrar ettiğim kadar ediyordum. Aslında derslerim iyiydi, daha iyi üniversitelere bile gidebilirdim ama gönül verdiğim işi yapmayı daha çok istiyordum. Dağda adam öldürmeyi daha çok istiyordum mesela.

...

"Hazır mısınız millet?" dedim kapının önünde siyah takımımın ceketini giyerken. Aylin odasından çıktığında toz pembe, uzun, etekleri pileli elbise giydiğini gördüm. Prenses gibi görünüyordu. Kaşlarımı kaldırıp tebessümle başımı salladım çok güzel olmuşsun anlamında.

"Aylin Hanım, bu gece leydim olur musunuz?" dedim dizlerimi biraz kırıp elimi uzatarak.

"Kusura bakmayın Eren Bey. O kişi ben değil Melek Hanım olacak. Şansınıza küsün." diyerek yanımdan geçti ve kapıyı açıp ayakkabılarını giydi.

Ben böyle şansın alnından öpeyim dedim kendi kendime. Bu şansa küsmek nankörlük olurdu. Fazla heyecanlıydım aslında onu göreceğim için. Kim bilir nasıl güzel olmuştu...

Bir kapı açılma sesi duyduğumda düşüncelerimden çıktım ve başımı kaldırdım. Babam hala genç haliyle benim gibi takım elbisesini giymişti. Kolunda ise annem vardı. Koyu yeşil uzun bir elbise giymişti o da.

"Sizi önden alalım Eren Bey." diyen babam ile ayakkabılarımı alıp dışarı çıktım.

Giydikten sonra Aylin'e kolumu uzattım girmesi için. Koluma girdikten sonra yavaşça sanki masaldaymış gibi merdivenlerden indik ve arabanın önünde durduk. Ceplerimi kontrol ettiğimde yüzük kutusunu unutmadığım için şükür ettim. Heyecanlıydım olmasına ama soğuk kanlılığımı korumam gerekiyordu.

Babamların geldiğini görünce arka kapıyı açtım Aylin'in binmesi için. Prenses rolü yapıp kibarca teşekkür etti ve arabaya bindi. Gülüp arabayı dolandım ve bu sefer annemin kapısını açtım ve ceketimi iliklemiş gibi yapıp biraz eğildim.

"Teşekkürler yakışıklı." deyip bindiğinde bana bakan babama sinsice sırıtıp arka koltuğa yöneldim.

"Uzak dur hatunumdan Eren efendi."

"Bakarız." deyip güldüm ve camdan dışarı bakmaya başladım. Beş sınıfın gözü önünde şarkı söyleyecektim... Ellerim ucundan titriyordu ama durdurmayı başarıyordum.

"Kemal Amca'lar çıkmış mı yola?" dedim babama ithafen.

"Bilmiyorum Melek ile konuşmadınız mı?"

"Hayır." deyip cebimden telefonu çıkardım.

Melek'e yazıp ekranı kapattım ve telefonu elimde tutarak bekledim. Titreşince direkt ekranı açtım.

"Babam arabayı park ediyor geldik biz."

"Tamam girin oturun yoldayız biz de. On dakikaya oradayız." yazıp telefonu Aylin'e uzattım çantasına koyması için. İstediğimi yapınca camdan dışarı bakmaya devam ettim.

Bir süre sonra babam arabayı park edince heyecanımı ve hızlı atan kalbimi boşvermeye çalışarak arabadan indim. Ceketimi düzeltip kapıyı kapattım. Yanıma gelen Aylin'e kolumu açıp girmesini sağladım. Biz önde babamlar arkada salona girdik. Gözüm Melek'leri ararken beyaz saten elbisesiyle Hatice Teyze ve Kemal Amca'nın ortasında oturduğunu gördüm. Elbisesinin askılı olduğunu fark edince kaşlarım çatıldı. Herşeyi kusursuz, mükemmeldi fakat bu kusursuzluğu herkesin görmesi canımı sıkmıştı. Etrafa tekrar göz gezdirdim ve bazılarının Melek'e baktığını fark ettim.

"Abi, ilerlemeyecek miyiz?"

Aylin'in sesiyle boğazımı temizledim ve Kemal Amca'ların masasına ilerledik beraber. Sandalyeye Aylin'i oturtup kolundan çıktım.

Kemal Amca ve Hatice Teyze'ye zorla kısa bir baş selamı verdikten sonra sinirimi saklamaya çalışarak ceketimi çıkarttım. Kemal Amca'nın göz hapsinde Melek'in arkasına geçip ceketimi omuzlarına örttüm. (multi temsili) Şimdi içim rahattı işte.

Kemal Amca'nın önüne geçip elini öptüm ve alnıma koydum. Hatice Teyze'ye de aynısını yaptıktan sonra yanına oturan Aylin'in yanına oturdum. Babamlar da yanımıza gelince onlar da selamlaştılar.

"Geldiğiniz için teşekkür ederim. Beni yalnız bırakmadınız." dedim Kemal Amca ve Hatice Teyze'ye bakarak. Bilmediğim bir şekilde Melek'e bakamıyordum. Üzerimde büyük bir yük varmış gibi, bu geceden sonra sorumluluklarım artacakmış gibi olgunlaşmıştım sanki şu bir ay içinde. Daha doğrusu evlenme teklifini edeceğimi karar verdiğimden beri...

Annemler sohbete dalmışken ben Miraç'ı aradım. Arka çapraz masada oturuyorlardı. Anneme haber verip masadan kalktım ve yanına gittim. Beni görünce gülümseyip kalktı ve sarıldık.

"Yakışıklı olmuşsun he." dedi sırtıma vurarak.

"Her zamanki halim." dedim sırıtarak.

"Egoya bak."

Onu bırakıp Zehra Teyze'nin elini öpüp alnıma koydum. Babasına da aynısını yaptıktan sonra bizden büyük ablasına ve eniştesine baş selamı verdim.

"Planı biliyorsun değil mi?" dedim ciddi sesimi takınarak.

"Biliyorum biliyorum. Şarkının o kısmı gelir gelmez ben geçeceğim sahneye."

"Tamamdır. Sağol." dedikten sonra tekrar sarıldım. Ayrılacağız gibi hissediyordum... Bu geceden sonra görüşemeyecekmişiz gibi... Dört senede kardeş olmuştuk. Şimdi ayrılmak zordu.

"Ben gideyim artık, görüşürüz."

Baş selamı verdikten sonra ağır adımlarımla masaya geri döndüm. Büyümek zordu ama güzeldi... Annemin ve Aylin'in arasına oturup önümdeki kola bardağını elime aldım. Bir anlığına karşımdaki kıza baktım. Onun da elaları bendeymiş oysa ki. Başını eğince gülüp kolamı içtim ve masaya koydum.

Kürsüye müdür çıkınca herkes ona döndü. Öğrencileri kürsüye çağırınca annemin uzattığı lacivert ceketimi ve kepimi takıp Miraç ile kürsüye ilerledik. Diğer öğrenciler gibi hocadan diplomamızı aldıktan sonra kürsüye çıktık yan yana. Kep atma zamanı geldiğinde herkes kepini atsa da ben atıyor gibi yaptım ve geri başıma taktım. Çocuk gibi zıplayıp eğlenemezdim herkesin önünde. Miraç ile tekrar sarıldıktan sonra kürsüden indim ve masaya geri döndüm.

Beni ayakta bekleyen Aylin'e sarılıp kucağıma aldım ilk önce. Onu indirdikten sonra gözleri dolu olan anneme sarıldım.

"Aferin prensim. Yüzümü eğdirmedin bunca senedir. Teşekkür ederim bana bu gururu yaşattığın için." deyip başını boynumdan çıkardı ve yanağımı öptü. Ben de şakağını öptükten sonra ayrıldım ve gülümseyen babama sarıldım.

"Tüm hayatın boyunca böyle olursun inşallah. Kendini geliştirirsin, kötü şeylere uğramazsın." deyip sırtımı patpatladı. Alnımı öptükten sonra yerime oturacaktım ki ayağa kalkan Kemal Amca ile ona ilerledim.

"Tebrik ederim." deyip sarıldığında gülümsedim. Bu adamı çok seviyordum. Çocukluğumdan beri birbirimize gıcık olsak da hiçbir zaman desteğini esirgememişti.

"Teşekkür ederim." dedikten sonra ayrıldım ve ayakta bekleyen Melek'e döndüm.

"Tebrik ederim." diyerek elini uzattı.

"Lacivert yakıştı."
Elini sıkıp ona da teşekkür ettikten sonra Hatice Teyze ile de aynı şekilde tebrikleştik.

Melek'e de şu son zamanlarda pek samimi görünemiyordum. Kalbimde ona ait büyük bir sevgi vardı fakat göstermekten çekiniyordum.

Annene ceketimi ve kepimi verdikten sonra sandalyeme oturdum. Bir süre sonra müdür yine kürsüye çıktı.

Yazardan

"Okulumuzdan mezun olan ve ses yönünden yetenekli olan Eren Tunalı'yı buraya çağırıyor, şarkısını söylemesini istiyorum." demesiyle Eren masada kendisine bakanlara tebessüm edip Melek'e ilerledi. Ceketinin cebindeki kutuyu fark ettirmeden pantolonunun cebine atıp kürsüye ilerledi. Bu hareketini, Melek'in arkasında duruşunu Esed hariç kimse anlamamıştı. Kemal de kuşkulanmıştı sadece.

Eren kürsüye çıkıp mikrofonu düzeltirken tüm gözler ondaydı. En çok da Melek'in. Rüyasındaki gibi takım elbiseliydi ve onu gördükçe oturduğu yerde eriyordu. Son zamanlarda kendisine pek sevgi göstermediğini fark ediyor, üzülüyordu. Başlangıç müziği çalmaya başlayınca Eren gülümsedi başı eğik. Bu gülümseme içindeki duyguların patlamasıydı.

Nasıl anlatsam bilemiyorum, içim içime sığmıyor
O deli dolu, neşe dolu kişi ben değilim sanki
Dışarısı buz gibi lapa lapa kar var, benim içim yanıyor
Eksi kırk derece soğuk suda bile yüzerim inan ki

Kara sevda, kara sevda dedikleri daha ne olabilir ki?
Kara sevda, kara sevda, seni benden kim ayırabilir ki?
Çocukça bir aşk deyip de geçme, sakın gülme halime
Nasıl olduğunu anlayamadım ama seviyorum seni delicesine

Kemal bu şarkıyı nereden bildiğini sormak için Esed'i rahatsız ederken Melek gözlerini Eren'e kilitlemiş al yanaklarıyla ve yerinden çıkmaya yer arayan kalbiyle onu izliyordu.

"Nereden biliyor lan bu bu şarkıyı?"

"Ben söyledim." dedi Esed sırıtarak.

Kemal sinirini ve inadını bırakıp Eren'in hakkını vererek izlemeye başladı.

Nasıl anlatsam bilemiyorum, gözlerim kararıyor
Tepe taklak oldu dünya tersine sanki, sanki, sanki...

Eren bu bölümü bitirince Miraç yerinden kalkmış görünmeden kürsünün yanında bekliyordu.

Bütün aşıklar el ele, kol kola, cıvıl cıvıl geziyor
Bense Nuh'un gemisinde tek başıma gibi inan ki, inan ki, inan ki...

Bu bölümü de söyledikten hemen sonra mikrofonun önünden çıktı. Miraç hızla gelip mikrofonu aldı ve şarkıyı devam ettirdi daha kısık sesle. Çünkü herkesin dikkati Eren'in yapacağı şeye verilmeliydi.

Kara sevda, kara sevda dedikleri daha ne olabilir ki?
Kara sevda, kara sevda, seni benden kim ayırabilir ki?
Çocukça bir aşk deyip de geçme, sakın gülme halime

Eren masalarına ilerleyip Melek'e elini uzattı dans etmek ister gibi. Melek yanındaki babasından onay alınca Eren'in elini tutarak sandalyesinden kalktı ve ortaya yürüyen sevdiğini arkasından takip etti. Kalbi ağzından çıkacak diye korkuyordu.

Nasıl anlatsam bilemiyorum, içim içime sığmıyor
O deli dolu, neşe dolu kişi ben değilim sanki-

Müzik kesildi ve Miraç'ın susmasıyla, Eren ve Melek'in ortaya gelmesiyle herkes sustu. Eren Melek'in elini bırakıp diz çökünce Melek şaşkınlıkla gözlerini sonuna kadar açtı. Asla böyle birşey beklemiyordu. Kemal ve Hatice ise öylece kalmışlardı. Ne şaşırıyorlar ne kızıyorlar ne de seviniyorlardı. Amara ve Aylin ise gülümseyerek olanları izliyorlardı.

Eren cebindeki kutuyu çıkarıp açarak Melek'e uzattı.

"Melek'im, doğduğumdan beri yanımda oldun. Ölene kadar da yanımda olur musun?"

Melek'in gözleri çoktan dolmuştu. Farkındaydı ki şuan herşey ona bağlıydı. Ve sanıyordu ki bu geceden sonra hayatı değişecekti. Her ne kadar sorumluluklarından korksa da karşısında diz çökmüş sevdiği adamı reddedemeyecekti. Mantığı daha erken dese de kalbi beraber başarırsınız diyordu.

Başını evet anlamında sallayınca salonda alkış sesleri yükseldi. Eren ayağa kalkmış titreyen elleriyle yüzüğü Melek'in parmağına geçiriyordu ki bir kız elindeki bardaktaki suyu Melek'in suratına fırlattı.

Eren kaşlarını çatarak Melek'i arkasına aldı ve kıza döndü. Melek ise şaşırarak elinin tersiyle yüzünü silmeye çalışıyordu. Neyse ki aman aman makyaj yapmamıştı.

"Ne yapıyorsun lan sen?!"

Eren normalde hiçbir kadına böyle davranmazdı fakat sevdiğine zarar verilmesiyle saygıyı unutmuştu. Kız Eren'in tepkisiyle korksa da siniri ağır bastı.

"Ben seviyordum seni! Dört sene izledim görmedin mi kör!"

"Ya sabır." diyerek arkasını döndü ve Melek'in kollarından tutup yüzüne baktı.

"İyi misin?"

Melek başını salladı yavaşça. Eren'in içinden her ne kadar sarılmak gelse de kendini tuttu. Bu kızın kendisine haram olduğuna inanmak istemiyordu.

Masadaki Esed oğlunun yakışıklılığı yüzünden çıkan kargaşayı gülerek izlese de Kemal huzursuz olmuştu. Kızının zarar görmesini istemiyordu ki Eren de engel olduğu için yerinden kalkmadı. Amara, Hatice ve Aylin çatık kaşlarıyla olayı izliyorlardı.

"İyi falan olamaz o! Benimdin sen! Çek elini onun kolundan!" diyerek Eren'in kolunu ve Melek'in kolunu sertçe tutup birbirinden ayırdı.

Melek'in artık sinirleri bozulmaya başlamıştı. Kız hala kendisinin kolunu tutarken dayanamadı ve tokadı kızın suratına geçirdi. Önüne düşmüş saçlarını kafasını geriye atarak çekti ve gülümsedi. Eren'in omuzlarına koyduğu ceketi de omuzlarında düzeltti. Kız ise dolu gözleriyle yanlarından uzaklaştı.

Eren de şaşkınlıkla Melek'e bakıyordu. Daha yeni karıncayı bile incitmeyen sevdiği, bir kıza tokat atmıştı. Melek rahatladıktan sonra karşısındaki adama baktı. Daha konuşmadan tanımadıkları yaşlı adam ve bir kadın geldi.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz bizim kızımıza?"

"Hak etti yaptılar. Kızınız da rahatsız etmeseydi çocuklarımızı." diyerek Esed, Eren ve Melek'in önüne geçti.

Daha ayağa kalktıklarında fark etmişti onları ve Eren'lerin yanına gideceklerini. Masadan kalkıp Eren'lerin yanına giderken Kemal de arkasından kalktı.

"Çocuğunuzun kızıma tokat atmaya hakkı yok." dedi yine babası sinirle.

"Kızınız rahatsız ediyorsa elbette ki kızım tokat atabilir. Şimdi daha fazla olay çıkmaması için gidin buradan." dedi yine Esed Melek'e kızım diye hitap ederek.

Kemal Melek'i incelemekle meşguldü. Teklif edildiğinden beri kızını merak ediyordu da anı bozmamak için yanlarına gitmemişti.

"Eren, durmak istiyor musun daha?" dedi Esed oğluna bakıp. Kendisi buradan gitmek istiyordu fakat Eren'in mezuniyetiydi ve ona sormalıydı.

Eren başını olumsuz anlamda sallayınca Esed Eren'in sırtına elini koyarak masaya geri döndü arkasındaki Kemal ve Melek ile.

Olayı tüm son sınıf öğrencileri görmüştü ve kız rezil olmuştu. Melek ise yeri gelince sert olduğunu tüm ailesine göstermişti. Eren Melek'in kıza tokat attıktan sonraki saçını geriye atışını kafasından çıkaramıyordu. Nasıl da güçlü ve havalı durmuştu. Oysa kendisinin yanındayken hep bir başı eğik, kısık sesler... Gülümsedi kendi kendine. Melek'in üzerinde etkim büyük, beni görünce süt dökmüş kediye dönüyor dedi kendi kendine. İlk kez görmüştü Melek'i böyle ve keşke hep öyle olsa diye diledi. Utangaç değil dikbaşlı olmasını istiyordu sevdiğinin. Sonra düşündü ki zaten Melek yeri gelince sert oluyordu. Utangaç ve edepli olması da karakteri diyerek düşüncelerini sonlandırdı.

Masaya gelince Esed'in Amara'ya bir bakış atması yetmişti. Herkes ceketini alarak salondan çıktı. Merdivenlerden inince iki aile karşı karşıya durdu.

"Gece daha bitmedi, bize gelin de konuşalım biraz." dedi Kemal Esed'e bakarak.

Esed Amara'ya baktı onun da fikrini almak için. Amara onaylayınca Esed başını salladı ve arabalara dağıldılar.

Eren ve Aylin arka koltuğa otururken Amara ve Esed ön koltuğa oturmuştu.

"Abi, bana neden söylemedin böyle birşey yapacağını?" dedi Aylin sevinçle.

"Söylerdin sen. Malum benden çok seviyorsun kızı."

"Saçmalama, sana ihanet etmezdim." deyip abisinin yanına oturdu ve karnına sarıldı.

"Çok yakışıklısın. Melek Abla'm çok şanslı."

"Ben de çok şanslıyım." diye mırıldandı Eren.

Kemal'lerin arabasının arkasında, evin önünde durdular. Amara, Eren ve Aylin inerken Esed park yeri bulmaya gitti.

Melek kendini nişanlı gibi hissediyordu. Artık Eren ile sevgili, ona bağlı gibi... Annesi önden gidip kapıyı açarken o da başı eğik arkasından gitti. Ne konuşulması gerektiğini bilmiyor, utanıyordu.

Eve girdikten sonra direkt kendini odasına attı ve eline baktı. Çok zarif ve güzeldi. Tektaş değildi ama Melek buna takılmadı bile.

Aylin abisiyle salona giderken Hatice ve Amara da mutfağa geçip çay koymuştu.

"Ay Hatice yanlış görmedim değil mi ben?"

"Görmedin kardeşim görmedin. Evlenme teklifi etti vallahi." dedi tezgaha yaslanıp elini beline koyarak Hatice.

"Ne olacak şimdi?"

"Bilmiyorum ki. Üniversiteleri var ama evlenmek isterler mi bilmem."

Eren oturmuş öylece düşünüyordu şimdi. Melek neden yanına gelmiyordu? Müstakbel karım diye geçirince içinden bir tuhaf oldu. Daha on sekiz yaşındaydılar... Gencecik Melek'i kendisine eş mi olacaktı? Bu yaşta eğer evlenirlerse tuhaf gelirdi kendisine ama oldukça normal birşeydi bu...

Aylin abisinin durgun halinden sıkılıp salondan çıktı. Melek'in odasının önünde durup kapıyı çaldı. Gel sesini duyar duymaz gülerek içeri girdi ve kapıyı kapattı. Üzerini değiştirmiş yatakta oturan ablasının yanına gidip oturdu sırıtarak.

"Ay bakayım." deyip elini tuttu Melek'in.

Melek de gülerek onu izliyordu. Bu kızı, kız kardeşi gibi hissediyordu her zaman. Asla kardeşsiz kalmamış gibi hissediyordu. Çünkü her zaman samimi olan Aylin vardı yanında.

"Of çok güzel. Sen nasılsın, ne hissediyorsun?" dedi Melek'e bakarak.

"Bilmiyorum Aylin. Biraz korku var içimde biraz mutluluk. Karışık, tuhaf birşey." dedi tebessümle.

"Neden korkuyorsun ki?" dedi Aylin kaşlarını çatarak. Ablasının korkması onun da canını sıkmıştı. Nedenini bilip korkusunu gidermek istiyordu.

"Daha küçüğüm gibi, sorumluluklarım olursa yapamayacağım gibi geliyor."

"Öncelikle bence, evlenirseniz falan sorumluluklarını yerine getirirsin. Ki getirmekte zorlanırsan abim yardımcı olacaktır. Sana iyi bakacağına eminim. Evde bile nasıl davranıyor bir bilsen... Sorumluluklarını hiç yerine getiremezsen de abim kızacak değil ya. Kızarsa, ki öyle birşey imkansız, kaç evden bize gel, babam haddini bildirir. Şimdi nasıl hissediyorsun?"

Melek ile göz temasını kesmeden söylemişti her cümlesini. Melek de pür dikkat dinledi. Sanki karşısında on üç yaşında değil de. Yirmi yaşında kız vardı...

"Biraz daha rahatladım, teşekkür ederim."

"Güzel, güzel de... Ben sana nasıl yenge diyeceğim? Ablamsın." demesiyle Melek başını eğerek güldü.

Kapı sesi geldiğinde Melek'in kalbinin ritmi hızlandı yine. Babası gelmişti birşeyler konuşulacaktı, biliyordu.

"Ne konuşulacak acaba?" dedi Aylin kendi kendine konuşur gibi.

"Hadi gidelim artık." diyerek Aylin ayağa kalksa da Melek'in gitmeye hiç niyeti yoktu.

"Gelsene." dedi Aylin kapıyı açıp.

"Ben gelmesem? Utanıyorum. Uyuyor de onlara."

"Uyunur mu canım böyle gecede? Neyse çağırırlar seni birazdan, gidiyorum ben." deyip güldü ve çıktı odadan.

O sıra Amara ve Hatice çayları salona götürürken Kemal, Eren ve Esed halıyı inceliyordu...

Aylin annesinin arkasından salona girdi ve abisinin yanına kuruldu. Amara da Esed'in yanına otururken Hatice Kemal'in yanına oturdu. Çayları doldururken ortamda ölüm sessizliği vardı.

"Eren, Melek'i çağır bakayım." diyen Kemal ile Eren'in kalbi at gibi koşmaya başladı. İlk defa Melek ile ilgili birşey istemişti kendinden. Normalde asla izin vermeyeceği birşey...

15.Bölüm sonuu

Beğendiniz mi?

Oy verir misiniz?

Kendinize iyi bakın 🌺

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

3.5K 402 10
BİR ÇERKES KIZI HİKÂYESİ
15K 1.2K 17
Kalbim oruç tutuyor ey nefsim Vakti gelinceye kadar sabrediyorum O vakit gelir mi bilmiyorum Bekliyorum Dualarımla, gözyaşlarımla Bir gün gelirse bek...
8.3K 852 19
Hikayemin en güzel yanı cinayetten alındığım karakolda ailemi bulmak ve orada başlayan serüvenimle bir kaymakama kapat atmak oldu. Konya'nın eli balt...
181K 5.8K 50
Zorlu bir sevda'nın hikayesi... Alev bordolunun biricik aşkı,kalbine gömdüğü sevdası. Orman gözleriyle bordolusunun kalbini yakan biricik doktoru...