Ölümcül Saplantı (+18)

By KIZILWings

316K 6.6K 2.5K

Günahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı... More

UYANIŞ/kökenin Dönüşü - 1
İçerik (ÖNEMLİ)
Karşılaşma Bölüm 1
Merak Bölüm 2
Ruhsuz Bölüm 3
Gösteriş Bölüm 4
EREN
oyun Bölüm 5
saklı kalan Bölüm 6
shakespeare Bölüm 7
TİMUÇİN
karmaşa Bölüm 8
tehlikeli çağrış Bölüm 9
AYAZ
Tutku tohumu Bölüm 10
Günah Tohumu Bölüm 11
ARSIZ Bölüm 12
ALPER
Arzu Bölüm 14
KAAN
Düş Bölüm 15
"Yasak Anılar" Bölüm 16
Şeytan ve Ayrıntı Bölüm 17
Öfke Bölüm 18
Saklı Hisler Bölüm 19
Büyülenmiş Bölüm 20
Bekleyiş Bölüm 21
Tehlikeli sezgiler Bölüm 22
Heves ve İhtiras Bölüm 23
Sarıl Bana Bölüm 24
Kader Çıkmazı Bölüm 25
Geçmişin İzleri Bölüm 26
Sevgisiz Bölüm 27
FeveraN Bölüm 28
Değişim Bölüm 29
Oyna benimle Bölüm 30
Ateşler içinde Bölüm 31
Çelişki Bölüm 32
Aşk kalır Bölüm 33
Korku Bölüm 34
Trajedi Bölüm 35
Kayıp Bölüm 36
Gitme Bölüm 37
Kaçış Bölüm 38
Arayış Bölüm 39
Aşk-ı Hüsran Bölüm 40
Serzeniş ve aşk Bölüm 41
Saplantı Bölüm 42
Günahkar Bölüm 43
Esaretin Sonu Bölüm 44
Sözler Bölüm 45
Çırpınış Bölüm 46
Rüyalar ve Gerçekler Bölüm 47
İkinci Hal Bölüm 48
Susma Bölüm 49
Kalbin sesi Bölüm 50
Rüya Bölüm 51
Zaman Bölüm 52
Galibi sen Bölüm 53
DUYURU...:P
KARANLIK SEVGİLİ(Tanıtım)
"SOLUKSUZ"
Çıkarsız Bölüm 65
imza günü
davetsiz Bölüm 66
Hisler ve Gerçekler Bölüm 67
Yeni kız Bölüm 68
Gerçeğin yüzü Bölüm 69
Yüzleşme Bölüm 70
Yeni Dünya Düzeni
Final Bölüm 71

DönüşüM Bölüm 13

5.4K 127 19
By KIZILWings

Merhabalar millet yeni bölümle geldim ki ben..:P Farid farjatın müziklerini paylaştım dinleyerek okuyabilirsiniz..:D medyada ki ALPER...

keyifli OKUMALAR..:p

Nasıldı bilmiyorum.
Ne zamandı tam olarak emin değilim. Ne zamandır bu haldeyim ben, ne zamandır kendimle çelişki içindeyim. Görüyorum işte, biliyorum ne olduğunu. O halde beni söylemekten alı koyan şey de ne? Bu yersiz korku. Bu ihtiras. Hayır,  susmalıyım belkide, susmak olabileceklerin üzerini örtmek demek değil mi?

             Müziği tüm ruhunda hissederken  bir kez daha döndü. Ve bir, ki üç. Son dönüşünün ardından tekrar zıplayıp zarifçe indi. İki yıldır modern dans eğitimi alıyordu Alper. Her dönüş bir tutkuydu onun için, çakraları açılıyor, zihni boşalıyor, iyi ve kötü tüm düşüncelerinden arınıyordu.  Çepeçevre kuşanmış duyguları adeta maddeleşiyor ve bu yolda ona eşlik ediyordu.Sanatın bir parçasına tutunmak onda tarifi mümkün olmayan duygulara neden oluyordu. 

              Dans en kıymetli  parçası olmuştu uzun zamandır. Sanatın vazgeçilemez en önemli bel kemiğiydi onun için. Her adımı ona yeni bir dünyanın kapılarını açıyor gibiydi.  Yalnızca kendisine ait kimsenin olmadığı bir dünyada dans ederken adeta bütün benliği ele geçiriliyordu. O da seve seve kendini onun kollarına teslim ediyordu.  Soyutlanıyor ve geriye onun dışında hiç bir şey bırakmıyordu.  

           Farid Farjad en önemli dönüm noktasıydı bu yüzden. Müziklerinin ruhu olduğunu düşünüyordu.  Ne vakit bir çıkmaza girse kendi benliğine kavuşturuyordu onu. Dünyanın her yanında çok önemli bestekarlar mevcuttu belki ama onun ruhuna dokunan tek bestekar oydu.

           Müzik eşliğinde bir kez daha dönerken, ayaklarını açtı ve kollarını zarif bir hareketle kaldırıp sağdan sola doğru eğilerek bir altın oran oluşturdu. 
            
             Terlemişti. Uzun sarı saçları o dönerken ona eşlik ediyordu. Üzerinde boynunun sağ tarafında yapraktan bir broş görünen siyah bir t-shört ve altıda hakamaya benzer bol bir pantolon vardı. Sarı saçlarının uzun perçemleri yüzünün sağ tarafına dökülürken sol tarafında kalan uçları şakaklarına yapışmıştı.

           Sağ elini başına kaldırıp usulca yüzüne ve göğsüne doğru indirirken belini bir yay gibi gerip geriye yaslandığında hızla yerde dönüp dizinin üzerinde doğrulurken ayağa kalktı. Elinin birini sağa uzattı ve iki kere dönerken birden dondu kaldı.

          Hızla nefes alıp verirken şaşkın bir ifadeyle karşıya bakıyordu. 

             "Ne işin var senin burada?" Diye sordu gözlerini kocaman açarak. 

            Okulun gösteri salonundan bir keman sesi duyduğunda yolunu değiştirip müziğin geldiği tarafa dönerken görmüştü onu Kaan. Kendinden geçmiş dans ederken solmuş çiçeklerin yanından geçse cana geleceklerini düşündü ve onun büyüsünü bozmadan usulca gelip izlemeye koyuldu.

              "Burası devlet sırrı mı?" Derken gülümsedi." O halde Üzgünüm sarışın, ifşaa oldu."

              "Kes sesini be, beni mi takip ediyorsun?"

           Şaşkın bir ifadeyle yüzünü izlerken kaşlarını kaldırdı ve tekrar gülümsedi Kaan.

             "Tanrım. O sende ki ego ağırlık yapmıyor mu sana."

             "Çıkıp gider misin?" Dedi Alper."Şuanda burayı ben kullanıyorum."

             "Üzgünüm. Gördüğün gibi bende oturuyorum." Derken geriye yaslandığında o, Öfkeden köpürmek üzereydi Alper. İki elini yumruk yaparken hırslandı.

              "Çık git dedim sana. Biri varken konsantre olamıyorum."

              "Ama ben konsantrasyonunun benle ilgisi olduğunu sanmıyorum. Bu güven eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Belki seçtiğin müzikle ilgilidir." Derken omuz silkti. 

          Şimdi sınırı aşmıştı işte. O kimdi ki Farid Farjad gibi ünlü bir bestekarın müziklerini eleştirmeye cürret edecek ve en önemlisi Alper'in tarzına uymadığını kast edecekti. Hızla merdivenleri inerek öfkeyle Kaan'ın karşısına geçti.

             "Defol git dedim sana. Sen kim, dinlediğin bestekarın bana uyup uymadığını eleştirmek kim? Sanatın S sini anladığından bile şüpeliyim. Git kendi çöplüğünde öt."

               Yavaşça ayağa kalkarken Kaan keskin bakışlarını Alper'den çekmedi. 

                 "Çok belli etmesem de hangi müziğin insan ruhunu tanımladığını anlarım çok bilmiş. Sen beni ne kadar tanıyorsun da neyi bilip bilmediğimi sorguluyorsun?"

                 "Sen beni ne kadar tanıyorsun da hangi müziğin bana uyduğunu söyleme küstahlığında bulunuyorsun."

            Gözlerini kısarken Kaan bir adım daha önüne attı Alper'İn ve yüzüne eğildi.
                   "Neden beni her gördüğünde sinirleniyorsun." Öylece onu izlerken Alper biran ne diyeceğini bilemedi. Başını sağa eğerken devam etti Kaan: "Bu depresif haller mi yoksa gülümsediğin zamanlar mı? Hangisi senin gerçek yüzün. Neyi gizliyorsun Alper. Hangi benlik senin?"

          Diye sorduğunda, şaşkın ifadesi yerini yavaş yavaş öfkeye bıraktı. Kızgın gözlerle Kaan'ı izlerken diğeri bir adım geri attı ve hızla Alper'i bileğinden yakalayıp o ne olduğunu anlayamadan piste çıkardı ve çevresinde bir kez döndürdü.   

                 "Ne yaptığını sanıyorsun sen." Derken bir adım geri attı Alper.

                "Dansı soyutlayamazsın. tek başınayken de çoğunluğun içindeyken de ona kendini kaptırdığında üçüncü şahısları göremezsin. Görüyorsan, ya kendini veremiyorsun. Yada özgüvenin yok demektir." Derken bir kez daha elini tutarak hızla döndürüp kendine çekti ve yüzünü yüzüne yaklaştırdı. "Oysa dansın ruhudur özgüven. Kendini gösterme sanatıdır. Sen hangi benliğinin esirisin sarışın. Senin korkun ne?"

          Hipnotize olmuş gibi hızla nefes alıp verirken  kollarında yüzünü izlediğini fark ettiğinde birden eliyle göğsünü ittirdi  Alper ve uzaklaştı. 

              "Sen kendini ne sanıyorsun be? Filozof mu? Korkum falan yok benim. İnsanların beni izlemesi hoşuma gitmiyor. Olayı kendince şekillendiriyorsun. Dansın mucidi sen misin de ahkam kesiyorsun. Bende ne hissettirdiğini nereden bileceksin? Bir daha sakın bana dokunma." Deyip pistten hızla inip giderken,  ardından sırıttı Kaan. 

         Yarım saat içinde aldığı duşun ardından öfkesi hala geçmemişti. Dans onun meditasyonuydu ve bir aptal tarafından yarım kalmıştı. Öfkeyle koltuğuna otururken kendi kendine söylendiğinden dahi haberi  yoktu. Birkaç dakika içinde yanına Eren geldi.

"Alper, neyin var?" Diyerek ellerini koltuğun kenarına koyup gözlerini kocaman açarak bakmaya başladı.

Onu gördüğünde irkildi ve:"Bi, bişeyim yok." Derken  kekeledi. O vakit gözlerini kaçırıp içinden istemsizce küfretti.

"Öyle mi? o halde neden suratın asık?"

"Hayır. " Diyerek durdu ve Eren in tek kaşını kaldırmış yüzüne baktı. "Öyle mi görünüyor?"

"Doğruyu mu söyliyim teselli mi edeyim." Derken gülümsedi.

"Ah, teselli fena olmazdı." Derken o da gülümsedi. Bekledi ve alt dudağını ısırdı. "aslında ben... Ben sana ne zamandır bir şey soracaktım." Diye gevelerken: " Sesin nasıl?" Diye sorunca anlayamadı Eren.

"Nasıl yani?"

"Şarkı söyleyebiliyor musun?" Soru Eren'i aniden dondurmaya yetti.

"Eh fena sayılmaz." Dedi. "Bir ara çalıştığım mekanda söylerdim."

      Kocaman gülümsediğinde Alper: "Ciddi misin? Harika, benim içinde  söyler misin?" diye sorduğunda, kaşlarını kaldırıp şaşkın bir vaziyette öylece baktı Eren. "Çok öfkeliyim. Kafamın dağılması gerek" Diye ısrar ederken kolundan tutup birden  çekmeye  başladı onu. Alt kattaki müzik odasına geldiklerinde Eren'in gözleri fal taşı gibi açıldı. Öylesine güzel görünüyordu ki biran ne diyeceğini bilemedi. Gitar başından kombine edilmiş  pist, köşede çellolar, piyano, kemanlar, bateri, davul... kısacası ortam harika görünüyordu. Duvarlara notalardan şekiller yapılmıştı. Ünlü birkaç grubun posteri de asılıydı. Alper mikrafonun yanına giderek elini Eren'e uzattı. "Hadi gel, dinlemek istiyorum." Derken gülümsedi.

"Alper ben." Derken gözlerini kaçırıp şaşkınlığını gizlemeye çalıştı ve birden güldü. "Tanrım ciddisin." Dedi birden.

"Hadi, biliyorum biraz emrivaki oldu ama yalnızca bir şarkı." Diye direttiğin de, Eren karşı koymanın anlamsız olacağını anladı  ve pes ederek yavaşça yanına yürümeye başladı. Sol taraftaki Walden akustik gitarı eline alarak Alper'e yaklaştı. Ceketini çıkarıp mikrafonun arkasındaki uzun bacaklı beyaz sandalyenin üzerine oturduğunda, Alper de piyanonun başına oturarak kollarını birbirinin içine atıp beklemeye başladı .

                                                                                                &

Bu huysuz kedi nereye sürükleniyordu böyle, Timuçin ona baktığında yüzünde koca bir neşe görmüştü. Onca şeye rağmen neden hala gülümsüyordu? İçinde karşı koyamadığı meraka yenilerek onu takip etmeye başladı. Müzik odasına doğru girdiğini gördüğünde durdu. Ne işi vardı ki orada?

"Kendimi esir aldım

 Çalmadı yine telefonlar

 Alışırım sanmıştım

 Yüreğimde sancım var  

Bir dakika içinde duyduğu  sesle tekrar duraksadı Kuzgun. Eren şarkı mı söylüyordu? Onu gördüğünde bekledi ve duvara yaslanıp gözlerini hiç kaçırmadan Önünde ki bakır kediyi izlemeye başladı.

  Gel etme nazlı güneş

 Sensin gönlüme eş

 Beni biraz anlasana

 Ölürüm aşkına yar Ölürüm diyar diyar

 Beni biraz anlasana

      Timuçin'in kendisini izlediğini fark ettiğinde Eren,  perçemlerinin arasından sergilediği keskin bakışlarıyla ona bakmaya başladı.

  Ooooof sarıl bana,beni biraz anlasana

  Ooooof sarıl bana,beni biraz anlasana...

Şarkının sonunda Alper hiç kımıldamadan öylece bakıyordu. Nefes aldığı bile tartışılırdı. Eren gözlerini kuzgundan çekip sessizce kendisini izleyen Alper'e baktı.
      "Ne oldu beğenmedin mi?" Diye gülümserken, onun hala kendisini izlediğini izlediğini fark ettiğinde gülümseyen yüzü soldu. "Ne oldu o kadar kötü müydü?" 

      Hızla gözlerini kırpıp kendine geldiğinde Alper ayağa kalktı: "Hayır. Afedersin dalıp gitmişim. Ses tonun harikaydı. Ben genelde klasik müzik yada türk sanat müziği dinlerim ama bu söylediğin şarkı bana gerçekten iyi geldi. Sözleri..." Derken duraksadı ve Eren'e bakarken yutkunup bir adım daha attı. Neyi vardı onun öyle. Eren de kalktığında gülümsedi. 

         "Evet sözleri.." Dedi teşvik eder gibi.  
         "Sözleri harikaydı. Harikaydı Eren bayıldım." Diyerek hızla yanına geldi. "Tekrar söylemeni istesem kabalık etmiş olur muyum? " Dediğinde o, aldığı nefesi verirken  başını çevirdi Eren, Alper'in sahiden iyi yetişmiş bir aileden geldiği belli oluyordu. Sözleri, ses tonu yada davranışları. Ona baktığınızda onda ki o asil havayı fark edebiliyordunuz. Tıpkı 60 yada 70 lerin o zarafeti vardı üzerinde. Her zaman olmasa da böyle uç noktalarda belli oluyordu.

          "Teşekkürler  Alper ama  yalnızca ısrar ettiğin için söyledim." Dedi ve gitarı köşeye bırakırken ona döndü. Yanına yaklaşıp yüzünü tutarak yanağını öptü. "Artık söylemiyorum." Deyip yürümeye başladı ve Timuçin'in  bakışlarına aldırmadan kapıdan çıktı.

              Öylece kala kaldı Alper. Gözleri boşluğa dalıp gitti. Neyi vardı onun öyle, parmaklarını yavaşça yanağına götürürken birden hızla nefes alıp kendine gelerek önce kapıya sonra durduğu yere bakıp hızla çıktı.

             Ardından kendisini izleyen davetsiz bir çift tehlikeli gözden habersizdi.

                                                                             &

"Herkese karşı mı böylesin?" Diye sordu Timuçin.

Arkasından gelen sese aldırmadan: "Kime nasıl davranacağımı sana soracak değilim." Deyip gözlerini devirdi Eren. O zaman kolunu sıkarak onu durdurdu kuzgun: "Bırak istersen kolumu kurt adam insanlar yanlış bir izlenime kapılabilir." Diyerek bileğini çekip bir kaç adım geri attı Eren ve aniden Timuçin'e dönerek ellerini arkasında birleştirdi. "Kıskandın mı?" Gözlerinde şok bir ifadeyle bakıp sonra birden kahkaha attı kuzgun.

"Ne yaptım mı?"
"Tabi ya, kendini kandırmaya devam et kurt adam." Diyerek göz kırptı ve arkasını dönüp uzaklaşırken o, yavaşça kaşlarını çattı Timuçin.

Öylesine dalmışken, dönüp gideceği sırada bir duvara çarptı. Hayır bir dakika tanıyordu bu duvarı.  

          "İnanamıyorum. Bir günde iki kez bence aşırı serseri. Her yerde karşıma çıkmak zorunda mısın  sen?"

"Düşündüm de chopin'ın spring waltz eseri bence sana oldukça uygun."
"Ne saçmalıyorsun sen, çekil  önümden."
    Birden önünü kesti Kaan: "Aşıksın ona." Dedi birden. Gözlerini hızla kırparken başını kaldırıp çatmış kaşlarıyla karşısındakinin yüzüne belki ilk kez baktı.

      "kim? Ne demek istiyorsun."

      Ellerini cebine attığında Alper'in şaşkın yüzüne gülümsedi:"Şu yanında ki diğer çocuğa diyorum. Arkadaşın gibi davranıyorsun ama aşıksın ona." Derken o, adeta şok geçirdi Alper. İnsan kalbinin teklediğini hissedebilir miydi? Dünya bir anlığına durmuş gibiydi. Nefes almayı unutmuş gibi.  "Ah, bildim mi? Bu yakalandım bakışını bilirim." Diyerek tekrar sırıttı Kaan ve Kaşlarını çattı Alper;

"Sen ne diyorsun be. Kimseye aşık falan değilim ben." Diye hırladı.
"Öyle mi? Bence bunu sana bakan herkes anlayabilir. Belkide gidip söylemelisin."
" Sen benim bir erkeğe aşık olabilme ihtimalimi mi söylüyorsun? Bu saçmalığa kimse inanmaz."
"Öyle mi?" Diyerek yürüyecekken,  Alper  içinde  beliren korku dalgasıyla birden kolunu sıkıca tutup kendine çekti ve başını kaldırıp  sert bakışlarla adeta tehdit etti.
"Bana bak, seni inandırmak gibi bir zahmete girmeyeceğim ama bil diye söylüyorum. Bu saçma sapan sözleri herhangi birinden daha duyacak olursam..."
"Eee ufaklık. Ne yaparsın o zaman?" Derken tek kaşını kaldırdı Kaan.
"Beni kışkırtma serseri. Seni mahvederim. Hangisi gerçek yüzüm bilmek istiyorsun ya bunu hiç istemediğin bir tecrübeyle öğrenirsin."
"Hadi ya? " Diyerek gülümsedi. "Bak sırf bu sözlerinin doğruluğunu görmek için bile söyleyebilirim." Derken bir adım attığında,   Alper öfkeyle suratına hızlı bir yumruk geçirdi.                    Harika, işte şimdi kızmaya başlıyordu Kaan, gözlerine yerleştirdiği ölümcül bakışlarıyla başını yavaşça Alper'e çevirdiğinde  bu bakışlar onu bir adım geri attırmıştı. Yutkunurken Alper, hızla kapıya doğru fırladı.

*********

            Doldurduğu kadehini kendine çevirdi Ayaz, içinde bitip tükenmek bilmeyen tehlikeli bir özlemle doluydu. Özlüyordu Eren'i,, çocukken kendisine yaptığı şakaları hatırladıkça daha fazla özlediğini hissediyordu. Sahi, o güzel ve gerçek gülümsemesi oldukça uzun zaman önceydi öyle değil mi?

Köşkün bahçesindeki beyaz gülleri koklarken karşıdan sarı saçlı bir çocuğun gülerek yanına koştuğunu gördü. Kimdi o?

"Hey, şiit sakın burada olduğumu  babam söyleme. Beni arıyor." Diyerek kollarını açmış fıçının arkasına gizlenmişti. Bu bahçıvanın bahsettiği oğlu olmalıydı. Ayaz tek kaşını kaldırıp yüzünde kibirli bir ifadeyle:

"Oradan hemen çık, uşakların burada işi yok." Deyip bekledi ama ses gelmeyince kızdı ve Kollarını birbirinin içine geçirip yanına gitti. Oturan çocuk, gizlenirken dizlerini kendine çekince küçük olan boyu iyice ufalmıştı. Ve yüzü gözü kir içindeydi. "Sana söylüyorum, ne işin var burada?" Diye yineleyince Ayaz. O kocaman yeşil gözlerini ona çevirerek parmağını kırmızı dudaklarına götürdü:

"Sus ya. yakalanıcam" Dediğinde ufaklık,, bir kez daha kaşlarını çattı Ayaz. O anda babasının sesini duyduğunda, panikle gözlerini kocaman açarak Ayaz'ı elinden tutup çekerek aşağı eğdi ve yanına oturtarak dizlerinin üzerine kalkıp ağzını kapattı. Babası çağırırken kıkırdadığında, Ayaz şaşkın gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Birden süt gibi koktuğunu fark etti. Ses kesildiğinde ise elini ağzından çekerek: "Fiyu az kalsın yakalanacaktık. " Dedi ve ayağa kalktı. Ama Ayaz öylece oturmuş şaşkın gözlerle ona bakmaya devam ediyordu.
"Benim adım Eren tam 6 yaşındayım," Deyip minik ellerini gülümserken Ayaz a uzattığında, önce ellerine sonra tekrar yüzüne baktı ve gözlerini devirdi:

"Nasıl girdin sen buraya?"

"Kapıdan." Diye öylece cevap verirken Eren, şaşkın gözleriyle başını çevirip tekrar ona baktı Ayaz ve onun o haline gülmemek için başını çevirdi. "Buyda niye teksin. Niye başka kimse yok?" Dediğinde Eren, bu kez donup kaldı diğeri ve Kaşlarını çatarak yürümeye başladığında:
"Sanane be, seni ilgilendirmez. Kaybol" Diye çıkıştı. Birden koşarak yanına gelip arkasından ceketini çekerken Eren, o başını çevirip aşağı baktı:
"Arkadaş olalım mı?" dedi. Öylesine masum duruyordu ki bu çocuk, biran  onu tamamen sahiplenmek istedi Ayaz. Zaten konuşacağı kimse de yoktu. Kendisini bildi bileli hep yalnızdı. Yanına doğru düzgün yaklaşmazlardı bile, evin hizmetkarlarından başka çevresinde kimse yoktu. Yavaşça kucağına aldı Eren'i.

"Sen bu bacak kadar boyunla benle arkadaş mı olacaksın? Ne istediğini biliyor musun sen?" Deyip onun şaşkın yüzüne bakmaya başladı. Birkaç saniye içinde derin bir nefes alırken tek kaşını kaldırıp: "Peki. Tamam öyleyse, bundan sonra yalnızca benim olacaksın." dediğinde, Eren de başını salladı. Neden korkmamıştı ki? Neden korkup kaçmamıştı. Öylece durmuş kocaman gözlerle kendisine bakıyordu. "Neden öyle bakıyorsun?" diye sorduğunda Ayaz, yalnızca omuzlarını kaldırıp indirdi Eren. O da onu kucağından indirdiğinde çardağa oturdu. Eren de pıtı pıtı peşinden gelerek elleri arkasında yürürken çardağa oturmaya çalıştı ama beceremedi. Onun defalarca deneyip yinede azimle beceremeyişine güldü Ayaz. "Oturamadın mı? Hayatta böyle olacak senin için, her zaman ulaşamayacağın bir şeylerle karşılaşacaksın." Diyerek sinsi gülümsemesini ona gönderdi. Biran sonra Eren, Ayaz'ın yanına gelerek kollarını ona uzattı. Yardım etmesini bekliyordu. O anda yüzü değişti Ayaz'ın ve sağ gözü seğrimeye başladı. "Sana yardım falan etmiycem." Dediğinde,, gözleri doldu Eren'İn, orada durmuş inatla kaldırmasını bekliyordu. Ne yapışkan çocuktu. Hıçkırdığında bekledi Ayaz ve gözlerini devirerek kollarından tutup yanına oturttu. O zaman Gülümsedi Eren. Bekledi ve bacaklarını sallarken:"Adın ne?" Diye sordu.
"Ayaz." Deyip başını çevirdi.
"Bidahakisine bize gelsene."
"Buradan ayrılamam."
"Ben geliyim mi?" diye sorduğunda beklemeye başladı. Bir şey söylemedi Ayaz. "Olmaz mı?" Diye ısrar edip Ayaz'ın ceketini çekerek cevap vermesini bekledi.
"Ne yaparsan yap." Diye çıkıştığında, ellerini hızla çırptı Eren. Birden miğdesinin guruldadığını duyduklarında ona bakıp gülmeye başladı Ayaz. Biran sonra Eren de gülmeye başladı.

  Nihayetin de Kader'in nasıl işleyeceği bilinmezdi. Ayaz da bilmiyordu. Ancak bildiği bir şey vardı ve o da o günü deli gibi özlediğiydi. Eren'İn yüzünde gördüğü gerçek gülücüklerini özlemişti. Bunun için her şeyini vermeye razıydı. Yine eskisi gibi gülümsemesini istiyordu. Yanına koşarak gelmesini, sarılmasını, kendisine tekrar hayat vermesini özlüyordu. Kalbindeki bu karanlık aşk bir gün onu yiyip bitirecekti. Ne olursa olsun istiyordu onu, yanında mutsuz olmasını umursamaz hale gelecek kadar istiyordu. Onsuz bir hayat hiç düşünmemişti. Ve hiç düşünmeyecekti.

****************

           İşte yine karşısındaydı. Barmen kıyafetleri içinde bu kedi oldukça seksi görünüyordu. Gece yarısını geçmişti neredeyse ve gittikçe sarhoş oluyordu Timuçin. Arada bir kendisini süzdüğünü fark etmiyor değildi. Oyun mu savaş mı? Siktir. Neyse neydi  arıza çıkarmak istemiyordu.  Bu gece hiç bir soruyla uğraşmak da istemiyordu. Hayır, bu gece biraz olsun huzur istiyordu. Deri ceketini çıkarıp koltuğa koydu ve Yavaşça düğmelerini açtı. Başının döndüğünü hissettiğinde kolunun birini alnına dayadı ve gözlerini yumdu. Dudaklarını ısırırken sarhoş olduğunu yeni yeni fark ediyordu. Araba kullanamayacaktı ve Kaan ı aramalıydı.

"Hey kovboy, ne derdin varda bu gece tüm içkileri Sünger gibi çektin."
"Kes sesini bakır kedi." Diye zar zor mırıldanabildi.
"İyi misin?" Derken uzandığında, Timuçin de hızla diğer kolunu yakalayıp kendine çekti. Konuşmasına fırsat vermeden dudaklarını dudaklarına bastırarak öpmeye başladı.  Ne yaptığının farkında bile değildi. Yalnızca o yumuşak dudaklarına kaptırmıştı kendini, yudum yudum içer gibiydi onu. Bitmesini istemediği güzel bir şarap gibiydi. Ayrıldığında kızarmış dudaklarıyla yüzüne bakarken hızla nefes alıp veriyordu Eren.
"Kendini kaptırma kurt adam."
"Bana söyleyene de bak."
"İzleyenlere ne söyleyeceksin?"
"Kimseye verecek bir hesabım yok benim. Asıl sen düşün burada çalışan sensin."
       Gülümsediğinde gamzesi çıktı ortaya."Sapıktı derim." Derken alt dudağını ısırdı. Tanrım bu çocuk mu yoksa dünyanın kendisi mi? Başının dönmesine ne sebep oluyordu? Bu lanet döngüden kurtulmalıydı. Öylesine derinlerine işlemeye başlamıştı ki ona bakmamalıydı. Gitmeliydi oradan. Hızla ayağa kalktığında usulca çekildi Eren. Bir adım attığında sendeleyip  düşmek üzereyken bu kez hızla yakaladı onu Eren. Birden kendi ağırlığını verince o da sendeledi. Öyle  ağırdı ki, biran kendisi de düşeceğini zannetti. Kolunu omuzuna atarken: "Böyle mi araba kulanacaksın kurt adam? İntikamımı almadan ölmek yok." Diyerek yürümeye başladı. Arabasına bindirirken cebinden anahtarı aldı ve kendisi de şoför koltuğuna oturup gülümseyerek gaza bastı.

Evet millet lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.. sizi seviyore öpüldünüz..:D





Continue Reading

You'll Also Like

5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
598K 32.3K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...
1.7M 89.2K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
352K 28.7K 45
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...