Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
11. Bölüm ☁ Klişe
12. Bölüm ☁ Hırsız
13. Bölüm ☁ Davet
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
16. Bölüm ☁ Yeni Biri
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
36. Bölüm ☁ Kabus
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
44. Bölüm ☁ Borç
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın

26.6K 1K 31
By Merfck

''İnanmıyorum. Bunu kabul etmen çok saçma,'' diyen İpek'e bakma zahmetine bile girmeden ağzına bir lokma daha ekmek atan Kuzey'e baktım. Tamam, İpek benimle konuşuyordu ama bu konu neden Kuzey'i rahatsız etmiyordu?

''İpek, lütfen. Uzatmaya gerek yok,'' dedim gözlerimi devirirken. Kuzey bize bakmasa da aslına bizi dinlediğini biliyordum. Zaten bunu saklamak için bir çaba da sarf etmiyordu.

''Ya çok saçma. Kuzey'in sevdiği kadının intikamını mı almak istiyorsun? İlkim seninle ne alakası var? Bu oyuna dahil olmak zorunda bile değilsin. Kuzey çok istiyorsa Batıkan'la birlikte halletsin işte. Lütfen saçmalama artık. Bizimle hiçbir ilgisi yok. Boşuna niye geriliyorsun?'' dedi İpek sinirle. Batıkan, Kuzey ve hatta ben! İpek hariç hepimiz sanki sıradan bir konu hakkında geyik yapılıyormuş gibi rahat gözükmeye özen göstererek kahvaltımızı yapmaya devam ediyorduk.

''İpek kahvaltını yap. Gün içinde güçsüz düşmeni istemiyorum,'' dedim en sonunda sert bir şekilde yüzüne bakarken bir süre sustu. Bakışları üzerimde dolandı ve alayla güldü. Yüzünde hala kireç gibi ifadesi hakimdi ve gözlerindeki hafif kırmızı halkalar, ufak kırmızı çizgiler geçmemişti.

''Biliyor musun, Kuzey'i tanıdığım günden beri ona kızıyordum. Senin başını belaya sokmak için programlanmış bir robot gibi görüyordum onu. Kalpsiz ve metal! Senin canını yakmaktan başka hiçbir işe yaramayan bir serseriydi gözümde. Ama artık ona kızmıyorum. O başına buyruğun teki,'' diye devam ederken masada sanki Kuzey yokmuş gibi oldukça rahat ve dobra bir şekilde konuşuyordu.  ''Etrafında ki insanları önemsemek zorunda değil. Sen kendi canını yakmak için bu kadar çabalarken ondan anlayışta beklemiyorum. Artık ona sırf bu yüzden kızamıyorum. Başının belaya girmesine o sebep olmuyor. Sen onunla birlikte gözün kapalı belaya yürüyorsun,'' dediğinde derin bir nefes vererek arkama yaslandım. Çatalı sert bir şekilde tabağın kenarına koyduğumda sesi kesilmişti.

''Senin de dediğin gibi. O yanımda,'' dediğimde Kuzey'in kaçamak bir şekilde bana baktığını fark etmiştim. ''Hepiniz duygularımın önüne geçebilecekmişsiniz gibi hareket ediyorsunuz ama sizin fikirleriniz düşüncelerimi değiştirmiyor. Her ne kadar kabul etmek istemeseniz de ben tuttuğum eli bir daha bırakmam! Kuzey'in yanındayım! Her zaman! Beni itse bile, kırsa bile hatta sevmese bile ben tuttuğum eli bırakmayacağım,'' dedim ve ellerimi sert bir şekilde saçlarımın arasından geçirirken saçlarımı arkaya doğru çektim. ''Kuzey'in de duygularına en az kendiminkilere duyduğum kadar saygı duyuyorum. Kime ne hissettiği sandığın kadar umurumda değil. Hata yapmaya hakkım var öyle değil mi? Hataysa bile yaptıklarımın hata olduğunu düşerek öğrenmeme izin verin. Her şey bittiğinde gelip sana ağlamamdan korkuyorsan da merak etme. Teselliye ihtiyacım yok,'' dediğimde Kuzey kafasını kaldırmadan bana bakmaya devam ediyordu. Batıkan ise onaylayıcı bir şekilde başını sallamış ve ağzında tuttuğu lokmayı çiğnemeye devam etmişti.

''İpek. İlkim kararını vermiş. Bırak bazı şeyleri deneyerek öğrensin. Herkesin hata yapmaya hakkı var,'' derken hafifçe gülümseyerek bana bakmıştı. İpek sert bir şekilde gözlerini Batıkan'a çevirirken ofladı.

''Bazı hataların telafisi sandığınız kadar kolay olmuyor. Hata yaptım, düştüm, ağladım, kalktım ve koşmaya devam ettim. Ne yazık ki öyle bir hayat yok. Her hatanın ağır bir bedeli vardır,'' dediğinde Kuzey hala konuşmamak konusunda inatçılık yapıyordu.

''Of,'' diye boğuk bir ses çıkardım ve gözlerimi devirdim. ''Çok uzatmadın mı?'' dediğimde yüzüme yüzüme yine o iğneli bakışlarını fırlatıyordu. ''En fazla ölürüm!'' dedim dişlerimin arasından. Güldü.

''Çok iyiymiş,'' dedi benim gibi arkasına yaslanırken.

''Kahvaltısını yapmayacak olan masadan kalksın,'' dedi Kuzey sert bir şekilde. Gözlerim onu bulduğunda elindekileri bırakıp arkasına yaslanmıştı.

''Sen konuşma,'' diye söze giren İpek'i sert bir şekilde susturdu.

''Ben kimseyi zorlamıyorum,'' dedi ve sert bir soluk gibi adını söyledi. ''İpek!'' Ellerini ovalarken gözlerinde o ürkütücü, karanlık ama bir o kadar da alaycı bakışları vardı. ''Sabah sabah mızmız bir kız çocuğunun isyanını dinlemek istemiyorum. Kafama sı-'' dediğinde bu sefer Batıkan onu susturmuştu.

''Sakin ol kardeşim,'' derken İpek'i korumak istediği belliydi. Evet, Kuzey bir yere kadar haklıydı ama İpek'te henüz çok taze şeyler yaşamıştı ve ona hakaret etme hakkına sahip değildi.

''Her neyse. Bu süreç içinde cici arkadaşın yanımda olacak. Onu hiçbir konu hakkında zorlamadım. Tercihlerini yapmakta özgür. Batıkan'da her zaman yanımda zaten. Seni de zorlamıyorum. Akıllı bir kızsın, en azından buradan bakıldığında öyle görünüyor,'' dedi ve kollarını masaya dayayıp öne doğru eğildi. ''Sende seçimlerini yapmakta özgürsün. Ama bana sorarsan hayatında bir kerecik olsun bir işe yaramak gayet iyi bir fikir,'' dediğinde İpek gözlerini kırpıştırarak dişlerini sinirle birbirine bastırdı. ''Bir kere olsun bir işe yaramak nasıl bir duygu, merak etmiyor musun?'' dedi Kuzey alayla gülmeye devam ederken.

Kuzey'in dudakları hep gülerdi. Ama gözleri... Onlar hep donuktu. Soğuk kanlı. Ben o gözlerde gerekirse birini gözünü bile kırpmadan öldürebilecek bir katilin soğuk kanlılığını görebiliyordum.

Birlikte o göçebe mahallede kovalamaca oynarken de buna şahit olmuştum. Peşine takılan silahlı adamları umursamadan bir duvar kenarına oturup nasıl sigara içtiğini görmüştüm. Rahat ve pervasız bir şekilde. Dertsiz ve tasasız! Çok garipti. Ya da o adamlar evini bastığında onları döverek kapı dışarı ettikten sonra beni soğuk kanlı bir şekilde öpmesi. O garip biriydi. En başta kendi duygularının katiliydi. Nasıl yapıyordu bilmiyorum ama duygularını öldürmek konusunda bir ustaydı.

''Yardımıma mı ihtiyacın var?'' dedi İpek tek kaşını kaldırıp meydan okur bir şekilde yüzünü yüzüne yaklaştırdığında nedense çok garip hissetmiştim. Birbirlerine sinirle bakıyor olmasalar gerçekten çok daha fazla garip hissedebilirdim.

Ama Kuzey hiçbir zaman duygularını samimiyetle yaşamıyordu. Gerçekten. Sinirleniyordu, gülüyordu ama hepsinde bir alay vardı!

''Bu oyunda en ufak yardıma bile ihtiyacım var!'' dedi 'ufak' kelimesini garip bir şekilde vurgularken. 

''En azından çamurunu İlkim'in üzerine sıçratmana izin vermemeye çalışacağım. Her ne kadar o, o çamurun içine girmek için dirense de ben izin vermeyeceğim,'' dedi tehdit eder gibi.

''İpek, arkadaşın senin bile tahmin edemeyeceğin derece de benim için değerli. En başta ben, yanımda kaldığı süre boyunca onun saçının teline bile zarar gelmemesi için savaşacağım. Hem karşımdakilerle, hem kendimle. Onu koruyacağım. Zarar görmesine izin vermeyeceğim,'' dediğinde İpek bir süre Kuzey'in gözlerine baktı. Bu çok zordu. 

İpek'in hiçbir şey demeden masadan kalkışını izledim. Batıkan ise tarif edemediğim bir şekilde bana bakıyordu. Bir an göz göze geldiğimizde gözlerimi kaçırdım ve önüme döndüm.

Kuzey'in ağzından bu kelimeleri sık sık duyamayacağımı biliyordum ama biraz şımarmak istiyordum.

''Kutu kadar,'' tabirine uyan bir evde dört kişi ne yapar, biraz düşünelim.

A) Hiçbir şey.

B) Hepsi ayrı köşelere uzanır ve sessizce zamanın geçmesini bekler. Yani hiçbir şey.

C) Müebbetlik katiller gibi evin içinde volta atarlar.

D) A,B ve C.

Yukarıda ki şıklardan yola çıkarak günümüzü özetliyorum.

Kuzey neredeyse bütün gün yayıldığı koltuktan, istisnalar hariç, hiç kalkmadı. Batıkan'la bir şeyler konuşup durdular. İpek onun yanında yer almadığım için neredeyse yüzüme bile bakmadı ve yeni indirdiği oyunda levet atlamaya çalıştı.

Ben?

Oturdum, nefes aldım, oturmaya devam ettim ve aynı zaman da nefes almaya da.

Ah bir bilseniz hepsi ne kadar eğlenceli aktiviteler...

Dışarısı kararmaya başladıktan sonra, ikindiden birkaç saat sonrasına denk geliyor olması lazım, sonunda beyler harekete geçmişti. Hepimiz Kuzey'den gelen talimatla salonda ki kanepelerde yerlerimizi aldığımızda Batıkan oturduğu yerden kıpırdandı.

''Ne yapıyoruz?'' dedim sessizliği bozmak istercesine.

''Yaren öleceğini ya da öldürüleceğini hissediyor olmalıydı. O yüzden bir keresinde servetlerinin kendi payına düşen kısmının tamamını bağışlara feda etmek istediğini söylemişti,'' dediğinde İpek alayla araya girdi.

''Tam bir melekmiş, değil mi İlkim?'' dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Beni mi alevlendirmeye çalışıyordu. Güldüm ve dişlerimin arasından cevap verdim.

''Görünüşe göre öyleymiş,'' dediğimde kaşlarım çatılmıştı.

''Levent... Yaren'in katili... Yaren'in payına düşen şirket hisselerini kendi üstüne geçirdikten sonra bir şekilde diğer ortakları da kendine borçlu çıkarmış. İllegal bir şekilde. Aslında bir planımız var ama küçük bir sorunumuz daha var,'' dedi Batıkan sıkıntıyla.

''Neymiş?'' dedim merakla.

''Levent'in boşluğundan yararlanmak için birine ihtiyacımız var. Bir kadın...''

''Ben. Ben halledebilirim,'' dediğimde İpek alayla güldü.

''Çok güzel ya,'' deyip arkasına yaslandığında ona bakmadan devam ettim.

''Ne istiyorsunuz ki?'' dedim.

''Levent'in aşık olmasını,'' dedi Kuzey ifadesiz bir şekilde gözlerimin içine bakarken. Yavaşça yutkundum. ''Ve sen benim hazinemsin. Seni oyun için olsa bile biriyle paylaşmamı bekleme,'' dedi aynı ifadesiz tavrıyla.

''İpek. Sen İlkim'in en yakın arkadaşısın. İlkim'in Kuzey'e olan bağlılığını da görüyorsun. İlkim'i böyle acımasızca ortada bırakamazsın değil mi? Bu konuda senin yardımcı olmanı istiyoruz,'' dedi Batıkan. Batıkan'ı tanıyordum. İpek'i asla tehlikeli olduğunu düşündüğü bir şeyin içine atmazdı. Büyük ihtimalle İpek'i gerçeklerden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Başka bir hayatın içine sokarak son zamanlarda yaşadığı kabusu unutturmaya çalışıyordu.

''En iyisi bu! İlkim'in günlerce ''Kim bu gözlerinde ki yabancı?'' modunda gezmesini istemiyorum. Sırf sevdiği adam sevdiği kadının intikamını alsın diye böyle bir fedakarlık yapmak zorunda kalmasını da istemiyorum. Siz ne yapmam gerektiğini söyleyin, ben yaparım. Hatta mümküne İlkim olabildiğince bu işin içine girmeden bu konu kapansın,'' dedi İpek. Minnetle ona baktığımda başını çevirmeye yeltense de yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti.

''Ben yapabilirdim,'' diye mırıldandığımda Kuzey kesin bir şekilde cevap verdi.

''Gerek yok!''

''Bu gece Levent'in mekanına misafir olacağız,'' dedi Batıkan.

''Eğer barda sıradan bir şekilde karşısına çıkarsan seni sadece tek bir gecelik olarak görecek. Biraz düşünürsek hiçbir erkek aciz, ağlayan, yardım eline muhtaç ve en önemlisi güzel bir kadına hayır demez,'' dediğinde şaşkınlıkla Kuzey'e baktım. Ara sıra bir beynin olduğunu hatırlayıp kullanman çok güzel.

 ''Of pembe dizilerdeki gerilim sahnesi gibi uzatma da ne yapmamız gerektiğini anlat,'' diye bezgin bir şekilde gözlerimi devirdiğimde bakışları kısa bir süre beni bulmuştu.

''Bu gece hepimiz mekana gideceğiz. Batıkan, ben ve sen mekanda olacağız. Aslında bana kalsa senin hiçbir rolünün olmaması lazım ama saatlerce dırdır yapma potansiyeline sahip olduğun için hiç kendimi yormayacağım. Eğer yapabilirsek İpek'in üzerine gizli bir kamera yerleştireceğiz. Bu da evin bazı bölümlerini tanımamıza lazım olacak,'' dediğinde İpek küçük bir şaşkınlık sesi çıkardı.

''Nasıl? Yani gece o adamın evinde bitecek? Çok saçma,'' dedi ve alayla güldü.

''Merak etme. Biz hep yanında olacağız. Tehlikeli olan bir şeye yaklaşmana izin bile vermeyiz,'' dedi Batıkan güven verici bir şekilde gülerek.

''Evet. Zaten o kadar dağılmış ve bitap düşmüş bir halde olacaksın ki sana elini bile sürecek cesareti kendinde bulamayacak. En azından cinselliğe aç bir insan değil. İstediği zaman evine onlarca kadını toplayabilir. O yüzden sana zarar verme gereği bile duymaz,'' dedi Kuzey, Batıkan'ı destekler gibi bir tavrı vardı.

''Peki. Buna da peki,'' dedi İpek zoraki bir şekilde gülümserken.

''Yani sen bu şekilde onun hayatına girmiş olacaksın. Böylece o seninle zaman geçirmekten bir süre sonra şirketle eskisi kadar ilgilenemeyecek ve bizde her açığını bulduğumuzda çullanacağız. Onunla işimiz bittiğinde elinde ki her şeyi kaybetmiş, beş kuruşu bile olmayan bir sokak köpeğinden farkı olmayacak. Sonra zaten onu da bu şehirle birlikte arkamızda bırakacağız,'' dedi Kuzey. Sanki arkadaşıyla  futbol konuşuyormuş gibi rahat olması çok garip geliyordu.

Ortada bir adam vardı.

Sırf para için bir kadını gözünü kırpmadan ölüme terk eden bir adam. Üstelik bu belkide sadece madalyonun görülen kısmıydı. Kim bilir başka kimleri bu şekilde gözden çıkarmıştı? Hasta, çaresiz, savunmasız ve muhtaç bir kadına bile merhamet göstermemişken kendisi İpek'ten şüphelendiği an onu harcardı. Hepimizi harcardı. İlk olmadığımız gibi sonda olmazdık onun için.

''Peki o bizim bir açığımızı yakalarsa?'' dedim. Bana güven vermesi lazımdı. Eğer işin içinde bu kadar yakından ben olsaydım sorgulamazdım. Çünkü bütün olası tehlikeleri çoktan kabullenmiştim. Yoluma çıkabilecek taşlara takılırsam nasıl ağlamamam gerektiğini bile biliyordum. Ama İpek... Sırf ben incinmeyeyim diye kendini öne sürüyordu ama onun benim yüzümden zarar görmesini istemiyordum. O hiçbir şeyin bedelini ödemek zorunda kalmamalıydı.

Güldü.

Sadece güldü.

''Bu imkansız. Buna asla izin vermem. Biz ondan daha akıllı davrandığımız sürece imkansız. Ve İpek'te bu yüzden oyuna dahil oluyor. Bir parça da olsa Levent'i şaşırtmamız için. Onu lokma lokma yememiz için İpek'in onu bir saat oyalamasına bile gerek yok. İşe yarar bir anda bize bir dakika bile yeter,'' dediğinde gözlerimi devirdim. ''Çok tehlikeli. İzin ver ben üstleneyim. İpek'in bu kadar içeriye girmesini istemiyorum,'' dediğimde kaşları hafifçe çatılmıştı.

''Her şey planlandı. Evham yapmayı kes,'' dedi ve yerinden kalktı. ''Herkes iki saat içinde hazırlansın.''

Yanımızda getirdiklerimizin çoğu günlük ihtiyacımız olabilecek kıyafetlerdi. Yani hiç dışarıya çıkacağımızı düşünmemiştik. İpek deri taytının üstüne siyah, kısa ve salaş tişörtünü giyerken ikimizde sanki yüz yüze gelmemek için bir çaba sarf ediyor gibiydik. Dar paça pantolonumun üstüne kamuflaj desenli, kısa tişörtümü giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım. 

Odadan çıkmak için kapıyı açtığımda İpek'in sert bir şekilde yanımdan geçerek kapıdan çıkmasına sesimi bile çıkarmamıştım. Kimse kimseyle konuşma gereği duymuyordu ve bu nedense beni ortamın çok gergin olduğuna inandırıyordu. Kuzey ve Batıkan bile konuşmuyordu. Dışarıya çıktığımızda yüzüme çarpan rüzgar hafifçe ürpermeme sebep olmuştu. Tişörtümün üstüne giydiğim siyah cekete daha sıkı sarılırken derin bir nefes almıştım.

Kuzey ve Batıkan önden yürürken biz en fazla iki adım gerilerinde kalmıştık. Yaklaşık on beş dakikadır yürüyorduk ama İpek'te aynı benim gibi konuşmak istemediğinden nereye gittiğimizi sormuyordu? Tam anlamıyla bir mahalle arasında yürüyorduk ve buralarda bir yerde bir mekan olabileceğine ihtimal vermiyordum. Yani yürüme mesafesinde olabilecek kadar yakın olması imkansızdı. Sonunda Kuzey'in durmasıyla başımı kaldırıp onlara baktım.

Depo gibi bir yerin önündeydik. Şüpheyle bakışlarım önce deponun devasa demir kapısının üzerinde sonra ise Kuzey'in sırtında dolaştı.

''Siz burada bekleyin,'' dedi Batıkan işaret parmağını önce İpek'e sonra bana doğru çevirirken.

İkisi demir kapıyı açarken ben onları izlemeye devam ediyordum. Ceketimi daha çok çekiştirirken önce Kuzey dışarıya çıktı. Gözlerim yanında ki motora kaydı. Diğerine çok benziyordu. Belki de aynı modeldi. Arkasından Batıkan çıkarken aynı motorun bir benzeri de onda vardı.

Kuzey bakışlarıyla bana onay verirken onun arkasında ki yerimi almıştım. Bana uzattığı kaskı takarken kollarımı daha sıkı beline doladım. Bu sefer diğer seferki kadar tedirgin hissetmiyordum. Daha öncekinde onunla temas kurmamak için kendimle cebelleşirken şimdi bedenimi tamamen onun sırtına yaslamıştım. Üstelik buna hiç gerekte yoktu. Karnının üzerinde duran ellerimden hissettiğim kadarıyla derin bir iç çekmişti. Onu bu kadar derin hissetmek yüzümde küçük bir tebessüm yaratmıştı. 

Kendime gelmemi sağlayan şey ise Kuzey'in karnını hafifçe okşadığımı fark etmem olmuştu. Elektrik çarpmış gibi geri çekilirken gözlerimi uykudan uyanır gibi açmak zorunda kalmıştım. Çok hafifçe okşamıştım ama bunu fark etmiş olabilirdi. 

Allah'ım lütfen fark etmemiş olsun.

Onun eline başka bir koz vermek istemiyordum!

Yaklaşık yarım saat sonra motor durduğunda renkli ışıkların süslediği tabelaya baktım. Oldukça gürültülü bir yerdi. Sinir bozucu derece de. 

Levent denen herif, masum, savunmasız, çaresiz ve hasta bir kadını öldürerek üstüne konduğu paraları demek ki böyle yerlerde yiyerek gününü gün ediyordu!

Yavaşça başımda ki kaskı çıkarıp motordan inerken derin bir nefes almıştım.

Çok zorlanacağımı biliyordum ama söz vermiştim.

Ne olursa olsun Kuzey'in yanında duracaktım.

Kuzey'e döndüğümde yüzünde ki hoşnut gülümsemeyi yakalamıştım.

☁ Bölüm Sonu ☁

Arkadaşlar ne yazık ki bir tek hafta sonları bölüm yayınlayabiliyorum. Birde önümde çok yoğun geçireceğim bir sınav haftası var. Bu sefer haliyle ailem çok daha iyisini bekliyor. Yani geçen döneme göre daha başarılı olmam gerekiyor. Her neyse.

Size çok şeker bir soru sormak istiyorum.

Bu kurgu basılsa kaç kişi alıp okur?

Çünkü bu gidişle size yakında böyle bir müjde verebilirim D:

Yorum istiyorum :D

Continue Reading

You'll Also Like

547K 23.1K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
506K 19.7K 39
Beyazın siyaha aşık olup koynuna girmesiydi evrenin ilk günahı. Ve gri doğdu hiç kimseye söylemeden, sessizliği kardeş edinerek... Onun gördüğüy...
11.7K 1.8K 25
"Niye bakıyorsun öyle? Güzel buldun galiba. Aldanma sakın. Benim dışım içimdeki çirkefi kapatmak için böyle." Alaycı bir gülüşü yerleşti yüzüne. "Y...
416K 22.2K 69
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...