Your Honor // taekook✔

cuyeoni द्वारा

572K 48.7K 11.2K

Avukat Jeongguk, Savcılarla asla anlaşamazdı. Özellikle de Savcı Kim Taehyung ile. #taekook Tüm hakları saklı... अधिक

0"pilot
1"
2"
3"
4"
5"
6"
7"
8"
9"
10"
11"
12"
13"
14"
15"
16"
17"
18"
19"
20"
22"
23"
24"
25"
26"
27"
28"
29"
30"
31"
32"
33"
34"
35"
36"
37"
38"
39"
40"
41"
42"
43"
44" ym
45
46
47" final

21"

12.1K 1.1K 183
cuyeoni द्वारा

susuluvtata💜

adorekimh🧡





Bence güzel bir yerde bitirdim 🤭🤭
Ne kadar çok yorum, o kadar erken bölüüüm😎😎





Karmakarışık bir haldeydim ve bunun sorumlusu kendimden başkası değildi. Savcı Kim'in bana yaptığı şeye karşılık vermek istemiştim ama bunun hukuk kuralları içerisinde olmasını da istemiştim. Onun gibi adilik yapmayacak ve her şeyin yargı kuralları çerçevesinde hallolmasını bekleyecektim ama ani bir sinirle attığım adım, Taehyung'un yaptığına benzer bir adilik yapmama neden olmuştu; onun  açığa alınmasına neden olmuştum.

Bu durum, benim için o kadar utanç vericiydi ki Taehyung ile karşı karşıya gelmekten kaçmıştım. Sanki gözlerine baksam, oracıkta dünyam başıma yıkılırdı. Çünkü halletmeye başlamıştık. Benden özür dilemek için elinden geleni yapmıştı, Hwang meselesinde bana destek olmuştu ve ben, arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm. Onu ilk gördüğüm zamanki gibi hislerim olumluydu, aramızdaki dikenli sarmaşıklarda güller açıyordu.

Savcı Taehyung'u ilk defa, mesleğimin ilk zorunlu görevinde görmüştüm. Uyuşturucu ticaretinden yakalanmış bir şüpheli vardı, ne yapmam gerektiğinden emin değildim; Yoongi de hiç yardımcı olmuyordu. Ürkek ve deneyimsiz bir avukat olarak girmiştim odasına. Grip olduğum için yüzümde maske vardı ve Taehyung gülümseyerek "Hoş geldiniz avukat bey."demişti. Ben katibe sicil bilgilerimi verirken o çoktan ifadeye başlamıştı. Kendinden emin duruşu, uslübü ve hareketleri o kadar keskindi ki ona hayran olmuştum. Hele de en sonunda "Eklemek istediğiniz bir şey var mı, avukat bey?"diye sorduğunda ve ben, ne diyeceğimi bilemez gibi kocaman açtığım gözlerimle ona bakarken gülümsemiş "Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlansın, değil mi?"demişti.

İlk görevimdi, deneyimsizdim ve beni kurtarmıştı ciddi anlamda. Şüpheli tutuklandığında ve evraklara imzamı atarken "Göreve yeni mi başladınız?"diye sormuştu o sıcak, boğuk ve yumuşak sesiyle.

Ayaküstü yapılan üç cümlelik bir konuşmaydı ama Taehyung'a hayran olmuştum. Hele de avukatlıktan geçiş yaptığını bilmek, sonunda bizleri de anlayan bir savcıya denk geldim, gibi hissettirmişti.

Sonra bir şeyler değişti. O hayran olduğum adam gitmiş, yerine kibirli, avukatları küçümseyen bir adam gelmişti. Bunu kabullenememiştim, değiştiğini görmek beni üzmüştü ve ona karşı derin bir öfke büyütmüştüm. Tüm bu olanlardan sonra ise bir şeyleri yoluna koymaya çabalıyor olması, mutlu etmişti beni.

Ama ben her şeyi mahvetmiştim.

Açığa alınmasına neden olmuştum ve bu yüzden onunla karşı karşıya gelip gözlerine bakmak istemiyordum. Bir yanım ise kendini affettirmek istiyordu. Seokjin ise onun yaptığı gibi benim de çabalamam gerektiğini söyledi. Haklıydı, çabalamam gerekiyordu ama onun gözlerine baktığım an, konuşmaktan ziyade ağlayacağımdan korkuyordum.

Yoongi'nin zoru ile geldiğim Daegu adliyesinde onu görmek şu an için isteyeceğim en son şeydi. Sanki Yoongi onu burada göreceğimi biliyormuş gibi ısrarla duruşmaya benim girmemi istemişti. Bense dünyanın onu görebileceğim kadar küçük olmadığına inanmak istemiştim. Bu yüzden duruşma saatinin gelmesini mahkeme önünde beklerken Taehyung'u diğer tarafta asansörlerin önünde görmeyi beklememiştim.

Kalem memuru olduğunu tahmin ettiğin bir adamla konuşuyordu. Elleri keten pantolonun ceplerindeydi, üzerinde pamuktan yapılma ince bir gömlek vardı. Bu onu takım elbise dışında bir kıyafetle ilk görüşümdü. Bu haliyle bile güzeldi.

Ani bir dürtüyle ayaklanıp duruşma salonundan çıkan mübaşirin yakasına yapışmış ve anlamlandıramadığım bir öfke ile henüz saati gelmemiş dosyamın neden alınmadığını sormuştum. Mübaşir şaşkınlıkla dosyamın numarasını sormuş ve henüz zamanının gelmediğini söylese de ısrarla dosyamı ne zaman alacağını soruyordum.

Taehyung'un beni görecek olma ihtimalinden öyle korkmuştum ki bir an önce duruşma salonuna girmek istemiştim. Oysa ki ses çıkarmadan yerimde otursam belki de beni görmeyecek ya da duruşmayı salonda beklesem korktuğum hiçbir şey olmayacaktı. Ama onu görmek mantığımın kaybolmasına sebep olmuştu. Çünkü biliyordum ki içten içe bir yanım beni görsün ve benimle konuşsun istiyordu.

Eh benim için utanç verici olsa da Taehyung beni görmüştü. Tüm o saklanma çabalarım sonuçsuz kalmıştı. Tüm stresimi zavallı mübaşire yansıttığım için yanıma gelmiş, beni mübaşirden uzaklaştırmıştı. Gözlerim dolmuştu, onun bakışlarında asılı olan öfkeyi görmek adliyenin ortasına çöküp hıçkırarak ağlama isteğimi körüklüyordu. Orada, karşılıklı huzursuz bir sessizlik içinde dikilirken ağzımı açıp da tek kelime edememiştim. Ne diyebilirdim ki?

En sonunda mübaşir sıranın bana geldiğini söylediğinde bile yerimden kıpırdamamıştım. Taehyung sıkıntılı bir nefes bırakıp "Hadi içeri gir,"demişti. "Çıktığın zaman konuşuruz." Sanki bu cümleyi bekliyormuş gibi başımı sallamış ve hiçbir şeyin farkında değil gibi girmiştim, duruşma salonuna.

Duruşma başlamış olmasına rağmen kendimde değildim. Davalı olmama rağmen davanın kabulünü istemiştim. Neyseki hakim beni uyarmıştı da başka bir rezillik yapmadan tamamlamıştım duruşmayı.

İşte şimdi, adliyenin önündeki kafelerden birinde oturuyorduk. Taehyung, duruşma salonunun dışında beni bekliyordu ve çıktığımı görünce bir şey söylemeden ayaklanmıştı. Sessizce onu takip ederken bizi getirdiği yer burası olmuştu.

"Bir şey sipariş etmek ister misiniz-"

"Resmi konuşmayın benimle." Kendimden beklemediğim ani bir çıkışla ve titreyen sesimle kurduğum bu cümle onun kadar beni de çok şaşırtmıştı. "Daha önce sizi uyarmama rağmen hep samimi konuşurdunuz. Ama şimdi! Şimdi bilerek böyle konuşuyorsunuz, değil mi?! Kendimi daha kötü, berbat hissedeyim diye!"

"Jeongguk, sakin ol." Sıcak eli, masanın üzerinde yumruk şeklinde duran elimi örttüğünde burnumu çektim. "Ses tonun gereksiz yükseliyor, yükselmesin." Bakışlarım hâlâ ellerimizdeyken başımı salladım usulca. Sonra elini çekti Taehyung. "Sizi dinlemeliydim. Resmi konuşmam gerekiyordu, sınırları bilmeliydim."

"Böyle konuşmanızı istemiyorum."

"Ne istediğinizi bilmiyorsunuz. Durumlar sizin isteklerinize göre çalışmıyor. Benim isteklerime göre de çalışmadığı gibi."

Dudaklarım kontrol edemediğim bir üzüntüyle büzülürken gözlerimin yaşlar yüzünden yandığını hissettim. "Özür dilerim."dedim mahvolmuş bir halde. Sahi bu konuşan ben miydim? "Duruşma gününe kadar yapabilecek bir şeyim yok. Ancak o gün bu kötü durumu düzeltebilirim. Özürlerimin bir anlam ifade etmediğini de görüyorum ama son bir kez hakkını vererek özür dilemek istiyorum sizden."

Ayağa kalkıp önüne geçtim. En başta yapmam gereken şey net bir özürdü. Bundan başkasını yapmaya kudretim yoktu, değiştiremezdim olanları. Ayrıca bana böylesi soğuk bakışlarla bakan ve yanımda rahatsız olduğu her hareketinden belli olan bir adamı daha fazla huzursuz etmenin alemi yoktu.

Taehyung ne yaptığımı anlamak ister gibi gözlerime bakarken dik açıyla eğildim. Kollarım iki yanımda düz ve hareketsizdi. Taehyung'un şaşkın ellerinin havalandığınu fark ettim. "Yaptığım şeyden dolayı özür diliyorum. Bunun sorumluluğunu almak istesem de bu, şu an için mümkün değil ama zamanı geldiğinde sorumluluk alacağım. O zamana kadar özrümü kabul edin, lütfen. Bir daha sizi rahatsız etmeyeceğim."

Siyah rugan ayakkabılarıma düşen gözyaşlarım, görüş açımı bulanıklaştırsa da bir müddet daha öyle kalmıştım. Taehyung'un hareketlendiğini fark ettiğimde ise doğrulmuş ve yaşlardan dolayı sırılsıklam olan yüzüme sahici bir gülümseme yerleştirmeye çalışarak "İyi günler."demiştim.

Gözlerim anlık kararsa da bayılmayacağımdan emindim. Masaya bırakmış olduğum çantamı alarak çıkışa yöneldim. Neden böyle perişan bir halde olduğumu bilmiyordum. Neden hıçkırmamak için kendimi zorladığımı ya da neden Taehyung'un bana sarılmasını istediğimi. Sahi sarılsa, geçer miydi bu sızı?

Temiz hava vurdu yüzüme. Ayaklarım sürüne sürüne otoparka ilerlerken artık ağlamıyordum. Gözyaşlarım kuruyarak sert izlere dönüşüyordu. Burnumu çektim.

Tam o an da bir şey oldu.

Güçlü bir el kolumu sıkıca tutmuş, bedenimi savurur gibi kendine çevirmişti. Düşmemek için kolumdaki güçlü elin sahibinin omzuna tutunmuştum. Birkaç dakika önceki öfkeli bakışlar değildi, bunlar. Aksine görmek istediğim bir merhamete boyanmışlardı.

Şaşkınlık dilimi lal ederken, o güçlü eller sıkıca sarılmıştı bana. Benim ellerim konacak yer bulamadığından havada çırpınıyordu, şimdi.

"S-savcı K-kim-"

"Taehyung."diyerek kesti sözümü. "Eğer bundan sonra bana ismimle seslenir ve benimle samimi konuşursan, ben de seninle eskisi gibi konuşacağım. Anlaştık mı, Jeongguk?"

Çenem omzunda molaya vardı. "A-ama ben-"

"Anlaştık mı, Bay Jeon?"

Ellerim boynuna kondu. Başımı salladım. Gözyaşlarım yeniden akıyordu. "Duyamadım?"dedi, hafif güler gibi.

Dudaklarım kıvrıldı, "Anlaştık, T-taehyung."





Sevgiler,

Vale!

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

105K 6K 59
Elini önüme uzattığında bir saç telim vardı, işaret ve baş parmağı arasında... "Uğruna yaşanabilecek kadar güzel..." Diye fısıldadı. Kalbim deli gibi...
1M 87.9K 33
İki arkadaş. Biri homofobik, diğeri ise aşık.
203K 20.3K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
2.1K 69 2
Hatırlıyorum onu bazen Viski ve lazanya Parmesanı az, fesleğeni fazla.. !Adult Content! !Yetişkin İçerik!