ALABORA

By biryazarkus

430K 25.7K 8.3K

"Teşekkür ederim savcı." Kapıdan çıkmadan önce duraksayarak bana baktı. "Devrim Bora, Bade." "Teşekkür ederi... More

Alabora
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm

9. Bölüm

15.5K 1K 345
By biryazarkus

Hikayeme oy vererek destek olmayı unutmayın 🖤 Keyifli okumalar 🤍

Ben silah sesiyle korkudan gözlerimi yummuş, bedenimde bir acı beklerken bir kaç takırtı sesinden başka bir şey olmamıştı. Yumduğum gözlerimi korkuyla geri açtım. Az önce sandalyede bağlı olan Edremit çoktan gitmiş, Bora elini karnına bastırmış öylece duruyordu. Onu biraz daha incelerken bastırdığı elindeki kırmızılıkları gördüm. O-o yaranlanmıştı!

"Bora ?" Sesimle birlikte gözlerini bana çevirmişti.

"Sen iyi misin?" Yaralamıştı ve bana iyi olup olmadığımı mı soruyordu şu an? Girdiğim şoku atlatır atlatmaz yanına koşturdum. Ben geldiğim an Bora sanki gücü kalmamış gibi yere çöktü. Onunla birlikte bende yere oturmuş yarasına bakıyordum.

"B-bora, çok kan var, çok..."

"İyiyim, sorun yok." Onu duymazdan gelerek hemen cebimdeki telefonu çıkartıp olduğumuz yere ambulans çağırdım. Ben telefonda konuşurken Bora dizlerimin üzerine başını koyup gözlerini yummuştu.

"Ambulans yolda, dayan tamam mı?" Onunla konuşurken bir yandanda üzerimdeki hırkayı çıkartmaya çalışıyordum. Çıkarır çıkarmaz onun elini çekerek yarasına baskı yapmaya başladım. Bora yumduğu gözlerini açmış bana bakıyordu ama gözleri doğru düzgün açık kalamıyordu bile.

"Bora, bak bana. Kapatma sakın gözlerini tamam mı?" Dizimin üzerinde yatan adam o kadar çaresiz görünüyordu ki ne yapacağımı bilmiyordum, iyi olsun istiyordum, sadece iyi olsun! "B-bade." Zorlukla çıkan sesine karşılık hemen yanıt verdim ona.

"Burdayım, iyileşeceksin ambulans geliyor."

"D-dinle beni." Doğru düzgün konuşamıyordu bile ama hala inatla konuşmaya çalışıyordu. "Eğer öl-lürsem...." hemen araya girip onu susturdum. Ölmek yoktu, ölemezdi. "Hayır, hayır söyleme öyle. Bir şey olmayacak sana, duydun mu beni Bora? İyileşeceksin." Ölmezdi değil mi? Ölemezdi. Yarasına bastırdığım elimin üzerine kendi ellini koyduğunda bu kez ben yumdum gözlerimi derin nefes alırken.

"Ö-ölürsem eğer evime git Bade, Melihten anahtarı al, odamda, dolabın arkasında gizli bir kasa var." Dedikten sonra duraksayıp derin nefesler almaya başladı. Yumduğum gözlerimi geri açıp ona baktım. Canı acıyordu, neden hala bile bile konuşmaya çalışıyordu ki? "Bora, yorma kendini. İyileştiğinde istediğin kadar konuşursun, hem...." Derken Bora avucumda ki elini sıkarak beni susturmuştu.

"S-susta dinle, o kasada ki her şeyi yok et. Şifresi ilk dava dosyamın numarası, odam da dosyalarda var. T-tamam mı?"

"Hayır, iyileşip kendin yapacaksın. Ölemezsin, şimdi değil Devrim Bora, şimdi değil !" Duyduğum siren sesleriyle gülümseyerek yeniden söze girdim. "Bak geliyorlar yardıma işte, iyi olacaksın."

"S-söz ver bana sarışın, bana bir şey olursa dediğimi yapacaksın. Tamam mı?"

Artık susması için başımı sallayarak konuşmaya başladım. "Tamam, söz veriyorum ama söz verdiğim için pes edemezsin. İyileşeceksin." Elimin tersiyle gözümden akan yaşları silerken Bora'nın gözlerinin kapandığını gördüm. Panikle ona seslensemde bana yanıt vermiyordu artık. Korkumu hafifleten tek şey hala nefes alıyor olmasıydı ki o anda depodan içeriye polisler ve sağlıkçılar girmişti koşarak. En önlerinde Bora'nın arkadaşı olan Melih başkomiser vardı.

Sağlık görevlileri yanımıza ulaşır ulaşmaz Bora'yı sedyeye alıp ambulansa doğru götürmeye başlamıştı. Ben peşlerinden ilerlerken Melih başkomiser yanıma gelerek beni durdurdu.

"Bade, sen iyi misin? Yaralandın mı?" Hızlıca başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "H-hayır, ben iyiyim ama Bora gözlerini kapattı, cevap vermedi bana." Söylediklerime karşılık omuzlarımı sıvazlayarak söze girdi. "O iyi olacak endişelenme, Devrim güçlüdür hemen pes etmez öyle."

"İyileşir değil mi?"

"İyileşir elbette."

"Ben onun yanına gideyim, yalnız kalmasın."

"Ben götürürüm seni, bende gidiyorum zaten hadi gel." Teklifine karşılık başımı sallayarak onay verdim. Zaten başka seçeneğimde yoktu, ambulans çoktan gitmişti bile. Melih başkomiser depoyu inceleyen polislere bir kaç talimat verdikten sonra arabasına geçerek yola koyulduk. "Devrim kendine geldiğinde sana çok kızacak." Sessiz yolcuğumuzu bozan Melih olmuştu. Söylediğine karşılık kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Anlamadım, neden kızsın ki?"

"Depoya geldiğin için elbette, ayrıca sana bende kızacağım. Kapıdaki polisleri atlatıp evden çıkmak nedir Bade ? Ne kadar tehlikeli bir şey yaptığının farkında mısın?"

"A-ama Bora'ya bir şey olmasın diye gittim ben, gerçi sonuç ortada."

"Sonuç ne olursa olsun yaptığın doğru değildi."

"O an gerçekten gizlice gitmek mantıklı geldi. O adam peki, yakalandı mı?"

"Henüz değil ama yakalanması an meselesidir endişelenme. Üstelik bu sefer kaçamayacağı bir hapis hayatı onu bekleyecek."

"Umarım."

"Sen gir hastaneye ben karakolla bir görüşme yapıp geleceğim." Hastanenin önünde durduğumuzda söylediklerine başımı sallayarak onay verdim ve arabadan indim. Hızlı adımlarla sekreterliğe giderek Bora'nın yerini öğrenmeye çalıştım. "Bora, Devrim Bora Dizdar. Yaralıydı, buraya getirildi."

Karşımdaki kadın bilgisayardan bir şeyler yaptıktan sonra tekrar bana döndü. "İkinci katta, koridorun en sonunda ki ameliyathanede şu an." Aldığım yanıtla bu kez asansöre yöneldim, sekreterin dediği gibi ikinci kata ulaşarak en sondaki ameliyathane yazısına ulaşmıştım. Ulaşmasına ulaşmıştım ama etrafta durumunu sorabileceğim kimse yoktu. Etrafta merakla soru soracağım birisini ararken ameliyathaneden hemşire çıkmıştı. Görür görmez yanına ulaştım hemen.

"Devrim Bora, durumu nasıl?" Hemşire sorumla birlikte bana dönerek yanıt verdi. "Merak etmeyin durumu gayet iyi, kurşun iç organlara zarar vermemiş. Şu an doktorlar kurşunu çıkarıyor, sonrasında normal odaya alınır."

"Hayati tehlikesi falan yok yani değil mi?"

"Hayır yok."

"Peki ameliyat ne kadar sürer?"

"2 saatten fazla sürmez, gelişme olursa size bilgi verilir zaten. Geçmiş olsun." Aldığım yanıtla başımı salladım hemşireye. O uzaklaşırken bende kenardaki sandalye oturup derin bir nefes verdim. İyiydi, hayati tehlikeside yoktu. Her şey yolundaydı! "Bade!" Melih başkomiserin sesiyle ona doğru döndüm. O da yanıma gelip oturmuştu.

"Bilgi aldın mı? Nasılmış durumu?" Heyecanla hemen gülümsedim. "İyiymiş, hayati tehlikesi yok dedi hemşire. Kurşunu çıkarıp normal odaya alacaklarmış." Söylediklerimle bu sefer oda gülmeye başladı. "Ben söyledim sana, o keçiye bir olmaz."

"Uyandığında ona keçi dediğini söyleyeceğim."

"Uyansında o bir, gerisi önemli değil."

"Çok mu yakınsınız onunla ?"

"Devrim benim yakından öte kardeşim gibi, daha el kadar bebekken aynı beşikte uyumaya başlamışız."

"Harbi kardeşlerdeniz diyorsun yani."

"Aynen öyle." Geri kalan iki saat sessiz sakin geçmişti. Bora ameliyattan çıktığında Başkomiser Melih'le birlikte Bora'nın alındığı normal odaya geçip, orada uyanmasını beklemiştik on dakika kadar. Uyandıktan sonra başkomiser Melih yanına gidip durumunu sormuştu, sonrasında gelen telefonla karakola gitmişti. Üstelik Bora'yı bana emanet edip gitmişti! Bende dünden razı gibi kabul etmiştim hemen.

Başkomiserin gidişiyle bende Bora'nın başındaki sandalyeye oturup konuşmaya başladım. "İyi misin ?"

"İyiyim Bade, korkma artık." Dedi bıkkın bir şekilde. Ne olmuş elli kez iyi olup olmadığını sorduysam yani.

"A-ama çok kan vardı yani, ben korktum iş..."

"Biliyorum ama gerçekten iyiyim. Endişelenme artık. Hatta sana hesap soracak kadar iyiyim Bade biliyor musun?" Sanırım komiserin dediği kısım gelmişti.

"Hadi ya, o kadar mı iyisin?"

"Ya o kadar iyiyim. Yani şimdi Bade, ben senden bir fikir almak istiyorum." Hesap sormayacak mıydı bana? Şimdi konu nasıl buraya gelmişti ki? Şu an hesap sorma konusunun kapandığına sevinmem gerekirken neden bunu düşünüyordum ki?

"Sor tabi, sor." Yanıtımla birlikte hemen anlatmaya başladı.

"Şimdi benim bir tanıdığım var, başında da büyük bir dert var. Kapasında koruma polisler bekliyor ama bizim akıllı ne yapıyor biliyor musun?"

Her kelimesinde konunun kapanmadığını daha iyi anlamıştım. "Biliyorsun tabii. Bade, ben sen polisleri atlatıp kaç diye mi koydurttum onları kapıya ha?" Mübarek adam hiç yaralanmış gibi de değildi yahu! Sanki normal gününde gibi formundaydı.

"Şimdi şöyle, ben aslında evde uslu uslu oturuyordum. Sonra bana mesaj geldi, senin başına bir şey gelecekmiş gibisinden bende korktum. Aklıma gelen ilk şeyi yaptım işte." Anlattıklarımdan sonra gözlerini devirmişti bana.

"Çok mantıklı tabii, süper kahramansın ya sen gelip kurtaracaksın. Bade, oyun oynamıyoruz biz, hayatın söz konusu olduğunda biraz daha mantıklı davran."

"Sen bana böyle kızamazsın, ayrıcada yine olsa yine gelirim. Gelmesem adamı öldürecektin, belkide o sana bir şey yapacaktı."

"Bade bu adam bana değil sana taciz etmeye kalktı, sen nasıl bunu normal karşılıyorsun? Elbette öldüreceğim, birinin bunları öldürmesi lazımki daha da üremesinler. Anlıyor musun?"

"Ben seni anlıyorum, dediğin gibi o anı ben yaşadım Bora. Bende isterim başkasına aynısını yaşatamasın, hakettiğini bulsun ama kimsede bunu üstlenip hayatını hapiste geçirsin istemiyorum. Sen beni anlıyor musun?"

"İnsanları bu kadar düşünme, deli olursun inan bana." Zaten bu hayat akıllı olsak çekilmezdi.

"Ben senin için birini öldürsem ve hapise girsem senin için sorun yok yani?"

"Elbette olur, benim için niye hapise giresin?"

"Allah allah, sen girince sorun ben girince sorun var öyle mi? Pardon da neyin kafası bu? Hatta boşver ya sen cevap verme, yaralı değil misin yat dinlen biraz." Hesap verme modundan çıkıp, yargı dağıtmam iki saniye sürmüştü. Beyefendi dinleneceğine bana laf yetiştirip duruyordu iki saattir. Sanki ben vurulmuştum!

"Bade."

"Efendim."

"Ordan bakınca amuda kalkmış gibi mi görünüyorum ?"

Dalga geçiyordu benimle, bende ciddi bir şey söylecek diye bekliyordum burda.

"İyisin sen iyisin, espriler falan. Baya iyisin." Bana cevap vereceği sırada içeriye hemşire girmişti.

"Geçmiş olsun, nasılsınız? Herhangi bir ağrınız var mı?" Hemşire Bora'nın yanına ulaşmış serumunu değiştirirken bir yandanda sorularını soruyordu. "Gayet iyiyim, hafif ağrı dışında bir sorun yok."

Ağrısı vardı paşam hala bana laf yetiştirme derdindeydi. Acaba bu erkeklerin hepsi mi böyleydi ? Doruk bile hastalandığında bana laf yetiştirip duruyordu.

"Neye deviriyorsun gözlerini sen ?" Bora'nın sesiyle gözlerimi hemşireden ayırıp ona döndüm. "Hiç, erkek toplumu hakkında tespitler yapıyordum da."

"Hadi ya, ne tespitiymiş o ?"

"Öğrenirisin bir gün boşver." Biz birbirimizle uğraşıp dururken hemşire çoktan serumu değiştirmişti.

"Serumunuz bittiğinde çıkartmaya geleceğim, onun dışında durumunuz gayet iyi. Bugün burda tedbiren kontrol altında kalacaksınız, yarın çıkısınızı yapabilirsiniz. Bir sorun olursa yanınızda butondan çağrı gönderebilirsiniz."

Kadın konuşurken utanmasa içine düşecekti Bora'nın. Bakmadığı noktası kalmış mıydı acaba ? Aman yakışıklı erkek görmesinler sakın !

"Sağolun." Kadın arkasını dönmüş odadan çıkacakken, birden tekrar arkasını dönüp konuşmaya başladı.

"Refakatçi kalması gerekiyor yanınızda bu arada, kardeşiniz kalacak değil mi?" Bana mı demişti o kardeşi diye? Ben Bora'nın kardeşi gibi mi duruyordum ordan?

"Kardeşi değilim canım, merak etme ama sen kalacağım ben yanında." Kadın yüzü asılsada bozuntuya vermeden başını sallayarak odadan çıkmıştı. Bora da kadının arkasından otuz iki diş sırıtarak bakıyordu.

"Beğendiysen yapayım aranızı, evlilik yaşında gelmiş senin." Söylediğim şeyin neresi komiktide gülüp duruyordu şimdi ? Hayır ben mi kaçırdım acaba bir şeyi?

"Komik mi ?"

"Kardeşim sandı diye dövecektin kadını Bade, elbette komik."

"İyi gül sen, gülmen bitincede kendini refakatçi bulursun."

"Aa niye ? Süper kahraman gibi beni kurtarmaya geliyorsun, iyileşmeme yardım etmeyecek misin yoksa?" Meğer ne komik adammışta şimdiye kadar hep ciddi tarafını görmüştüm ben bu adamın.

"Çok komiksin sen vallahi ya."

"Sen bana yemek alsana gidip." Normalde bunun bana 'gerek yok senin kalmana' falan demesi gerekmiyor muydu? Dizilerde hep öyle oluyordu yani.

"Yemek alayım, sana."

"Bade sen üniversite birde misin ? İlk okul birde misin ?"

"Sende savcı mısın yoksa komedyen misin Bora?" Öyle soruya böyle karşılık verilir Bora bey işte.

"Yemek Bade." Öküzsün Bora demek istesemde sadece gözlerimi devirmekle yetinmiştim. "Rica etmek Bora." Dedim cümlesini düzeltmesi için.

"Bana yemek alır mısın Bade?"

"Elbette alırım." İstediğimi almanın sevinciyle gülümseyerek odadan çıktım. Sırf gıcıklık olsun diye ne istediğinide sormamıştım. Hastanenin yemek hanesine geldiğimde Bora'nın sevmeyeceğini düşündüğüm bir iki çeşit yemeği alıp tekrar odasına gitmiştim. Elimdeki tepsiyi masaya yerleştirdikten sonra masayı önüne doğru ittirdim.

"Buyrun yemeğiniz Bora bey."

"Bamya ve ıspanak mı ?"

"Aa sevmiyor musun yoksa? Tüh bende telefonu odada bırakmışım arayıp soramadım ne istersin diye."

"Çok severim Bade, çok." Demişti ama yalan söylediği sesinden belliydi. "Ee afiyet olsun o zaman sana." Bana ters ters baktıktan sonra çatalını eline alıp yemeğine uzanmaya çalıştı.

"Yatağı kaldıralım biraz, neredeydi düğmesi bunun?" Dedikten sonra yatağın etrafında düğmeyi ararken Bora'nın üzerinden yatağın öbür tarafına uzandım. Tam düğmeyi bulmanın zaferini yaşarken destek aldığım sandalye kaymış, bende Bora'nın üzerine sinek gibi yapışmıştım. Hemde yarasının üzerine!

Hikayeme oy vererek destek olmayı unutmayın 🖤

Continue Reading

You'll Also Like

718K 27.4K 89
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
3.5M 130K 72
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
390K 3.1K 23
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
22.2M 893K 115
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...