Lights, Camera, Action!

By iridescentarmy

162K 16.4K 70.1K

[Yeni bölüm gelmeyecek] Işıklar hazır, kamera hazır, oyuncularımız ve sahne hazır. O zaman en mükemmel sahney... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-

-38-

3.7K 280 1.5K
By iridescentarmy

Uzun yıllar oldu ama geri döndük bebeler, bizi özlediniz mi?💜 -nar

4,7k'lı bir bölüm oldu, umarım seversiniz. Biz pek sevemedik, içinize sinmediği için de atamadık uzun bir süre :(

İyi okumalar🐨💜

Bu da ufak bir spoi bölümden:

-Namjoon-

"Namjoon kes şunu, kendine gel!"

Seokjin yüksek sesle konuşunca benim de sinirlerim gerilmiş ve sesimi yükseltmiştim.

"Asıl sen kes şunu, inanamıyorum sana ya! Bana vurdun resmen Seokjin! Uzak dur benden, kafanı yararım yoksa bu vazoyla. Uzaklaş!"

"Dur! Bak şimdi indir onu, düzgünce konuşalım.."

"Vazoyla konuş sen terbiyesiz!" Vazoyu tam kafasına fırlatmamla önce gözleri irileşmiş sonraysa yüksek sesli bir çığlık atmıştı.

"Ay öldürdüm kazayla.."

"Kazayla demek?..." Bana ters bir bakış atıp oyun kumandasını yanına bırakınca masumca gülümsedim. Kazayla tabii ki canım.

Gülerek başını iki yana sallayan sevgilimi izliyordum, beni kınıyordu sanırım..

Olay şu ki, Seokjin'le her şeyi siktir edip oyun oynama gibi dahice bir karar almıştık. Ama korku oyunu seçince birbirimizi öldürmemiz gerekmişti tabii ki... Biraz ihanet, kan ve göz yaşı içeren bir oyun olmuştu.

Gerçi canavar karakterini ben oynadığım hâlde korkunç ve canavarsı yöntemlerle onu öldürememiştim bile. Çığlık atıp duruyordu çünkü. Vazoyla öldürüyordum resmen, vazo fırlatarak öldüren canavar mı olur?

"Bu oyunu sevmedim, çok kan var." Yüzümü buruşturup geriye yaslanınca gülmüştü.

Bu rahatlık nereden geliyor diyebilirsiniz, açıkçası o manyağın Jackson olduğunu öğrenince ilk başta biraz psikolojik çöküntü yaşamıştım. Fakat polis çoktan onun yerini bulmuştu bile. Hatta biz o pisliğin Jackson olduğunu onlara söyleyemeden bulmuşlardı. Hesabın sahip olduğu adresi takip etmelerinin ardından da sonuç şaşırtmamıştı, adres Jackson'ın üzerine kayıtlı olan şehir dışında bir yerdeydi. Bu da şüphelerimizin doğruluğunu kanıtlıyordu.

İkimizin de yaşadığı korku, gerilim ve sinirin kendimizi yıpratmaktan başka bir işe yaramadığını fark ettiğimizde bu olayı düşünmemeye çalışmaya karar vermiştik.

O şerefsizin yeri tespit edilmişti, en kısa sürede yakalanacaktı yani. Bu kadar diken üzerinde durmamıza gerek yoktu.

Bunun üzerine Seokjin de oyun oynamayı teklif etmişti ama çığlık atıp duruyordu! Oyunu her kazandığımda 'sen hile yaptın' diyerek iftira atıyor ve kaybettiğini asla kabul etmiyordu! 7 yaşında mızmız bir çocuk gibi davranıyordu resmen, 28 yaşında olmasına rağmen..

"Bu oyunu oynamak istemiyorum, çığlık atıp duruyors-"

"Oyun oynamayalım. "

Sözümü kestiğinde sinirle ona döndüm.

"Ya Seokjin! Mızmızlık yapma, daha güzel ve daha az korkunç bir oyun oynayalım. Canım sıkılıyor yoksa.."

"Oyun oynamayalım. "

Bu adam beni anlamıyordu sanırım..

"Bebeğim bi' dinlesene beni. Oyun oynamayalım, daha eğlenceli şeyler yapalım diyorum. "

Bakışlarındaki sırıtmadan anlamıştım asıl amacını fakat bizzat kendisinden duymak istediğim için anlamamazlıktan geldim.

"Hm, ne gibi eğlenceli şeyler mesela?"

"Oyun oynamaktan daha eğlenceli şeyler mesela.. "

Oyun ekranını kapatarak yanıma yaklaştığında sırıtan ifadesine gülmemeye çalıştım.

"Aklıma oyun oynamaktan daha eğlenceli bir aktivite gelmiyor.. "

Ne güzel salağa yatıyordum ama..

Yüzünü boynuma yaklaştırdığında parmak uçları yavaşça kolumdan göğsüme doğru ilerliyordu. Parmak uçları tenime değdiğinde vücudumun titremesine engel olamadım. Dudakları boynuma değiyordu ama asla öpmüyordu.

"Her şeyi siktir edip sevişelim bebeğim. "

Ay tebiyesiz hiç utanmıyor bunları söylerken..

Gözlerimi büyüterek baktım yüzüne ama o boynumda dudaklarını gezdirmekten başka bir şey yapmıyordu. Öpmüyordu bir de şerefsiz! Oyun oynuyordu resmen.

Benden bir cevap bekliyordu ama ne diyeceğimi bilmiyordum. Bir anda sevişelim de denmez ki, benim önce hazırlanmam lazım mental olarak. Her gün Kim Seokjin'le sevişmiyorum sonuçta.

Hiçbir faaliyette bulunmadan öylece oturuyor ve parmakları tişörtümün üzerinde gezinirken yutkunmaktan başka bir şey yapamıyordum.

O ise ölümcül bir yavaşlıkta hareket ediyordu, amacı beni öldürmekti sanırım!

"Neden cevap vermiyorsun Namjoonie?" Yerinde biraz doğrularak dudaklarını boynumdan çekmiş ve yüzlerimizi yaklaştırmıştı. Şimdi heyecanla parıldayan gözleri ile dudaklarıma bakıyordu. Parmakları ise yanağımı okşuyordu.

"Yine yanakların kızarmış... Neden utanıyorsun ki benden? " Dudağıma ufak bir öpücük bırakarak geri çekilmişti. "Sevgiliyiz biz Namjoon, sevgililer birbirinden utanmaz. "

Yüzünde yumuşak bir gülümseme ile konuştuğunda yutkunarak hemen dibimdeki dudaklarına baktım.

Sevgililer birbirinden utanmazmış! Sürekli beni elleyen ve her fırsatta öpen bir sevgilim olduğundan utanmam gayet normal beyefendi! Sen nasıl bu kadar utanmazsın asıl ?

"Bebeğim, seni çok fena öpmek istiyorum. Dolgun pespembe dudakların o kadar öpülesi duruyor ki... "

Dediklerine karşı titrek bir nefes vermeme engel olamadım. Hemen dibimde derin sesiyle fısıldaması hiç iyi gelmiyordu. Sesiyle bile bu denli etkilenecek kadar aşık olmuştum bu mükemmel varlığa..

Bir şey demeden titreyen parmaklarımı boynuna doladım, harekete geçmeme gülümseyerek dudaklarımızı birleştirmişti yumuşakça.

Fakat yumuşak hareketleri dudaklarımı hareket ettirmeye başladığım anda sertleşmeye, hızlanmaya başlamıştı.

Ay ciddiydi bu galiba sevişmek konusunda! Arkamızdan atlı mı kovalıyordu, ne bu acele?

Dudaklarımı emcüklerken elleri de asla durmuyordu. Bir eli belimde gezinirken diğeri tişörtümün üzerinden göğsümde geziniyordu.

Niye sürekli memelerimi elliyordu bu adam?

Dudaklarımı emerken alt dudağımı sertçe dişleri arasında sıkıştırıp çekiştirinceyse inlememi tutamamıştım.

İşin hiç iyi yerlere gitmediğini fark edince buna bir dur deme kararı aldım. Seokjin aşkım peşimde manyak bir sapık varken sevişmenin zamanı mı sence?

Parmakları yavaşça karın kaslarıma değerken dudaklarımızı ayırarak alınlarımızı yaslamıştım, nefes nefese bir haldeydik ikimiz de. Hâlâ nefesimi düzenlemeye çalışırken ondan biraz uzaklaşıp göz göze gelmemizi sağladım.

Uzaklaşmamla şaşırmış bir hâlde duraksamış ve başını sağa doğru eğmişti hafifçe.

Bense sevimliliğine rağmen gözlerimi kısıp sahte bir sinirle yanağını cimciklemiştim.

"Ya niye dudağımı ısırıyorsun Seokjin, vampir misin sen?"

Ben onu cimcikleyince gülmeye başlamıştı benim çatılı kaşlarımı komik bulmuş gibi. O güldüğü için kaşlarımı daha da çatıp yanağını tekrar cimcikledim, gülmesene!

Fakat o bunu da takmamış, kızardığına emin olduğum yanaklarıma ellerini çıkarıp beni kendine çekmişti hâlâ sırıtıyorken. Az önce ısırdığı büzülü dudaklarıma bir öpücük bırakıncaysa yumuşamıştım hemen. Kesinlikle çok çabuk yumuşuyordum.

"Namjoonie.. minik masum öpücüklerle bizi erotik bir havaya sokamam ki ama, ben sevişelim diyorum sen dudağını ısırdığım için kızıyorsun. Nasıl sevişeceğiz biz böyle?"

Gözlerimi büyütüp suratına şaşkınca baktım, o ciddiydi!.. Resmen "niyet ettim sikmeye" diyordu bakışlarıyla.

Namu kendine hakim ol, çok seksi olabilir ama ya siz sevişirken çok önemli bir olay olsa? Bu ilişkide birinin mantıklı taraf olması lazım, hakim ol kendine!

"Ne sevişmesi Seokjin! Kalp krizi geçiririm ben heyecandan, sevişmeyelim. Minik öpücükler istiyorum ben sadece."

İtirazımla tek kaşını şüpheci bir hâlde tek kaşını kaldırıp yanaklarımı okşamıştı.

"Minik öpücüklerim seni heyecanlandırmıyor yani?" Yine seksi bakışlarını gözlerime dikince benim ayarlarım error vermeye başlamıştı. Her dokunuşunu geçtim bakışın bile ayakta sikiyor beni şerefsiz ne demek heyecanlandırmıyor mu?

"Hayır, o anlamda demedim. Sadece.. biz yarı çıplakken hissettiğim heyecan şu an hissettiğimden farklıydı. Bilirsin.. bacaklarım titriyordu resmen ve karnım kasılıyordu. Sanki bayılacak gibiydim... Ya bayılırsam?!" Parmaklarımı boynunda gezdirmeye başlayıp endişeli bir şekilde konuşurken beni ilgili bir şekilde dinliyordu. Ama ben bayılmaktan bahsedince bir kahkaha patlatmıştı aniden.

Nesi komikti bunun? Bayılsam çok korkunç olurdu!

"Of çok tatlısın Namjoon-ah.. Gerçi ben heyecanlanmak yerine paniklediğini düşünüyorum. Deneyimsiz olduğun için paniklemen normal ama bayılman mümkün değil, korkma. "

O böyle deyince duraksayıp düşünmüştüm, cidden paniklediğim bu kadar belli miydi? Yani bir yetişkin olarak ne yapacağımı biliyordum tabii ki ama ne yapacağını bilmekle onu yapmak çok farklıydı. Bu da beni panikletiyordu doğal olarak.

Tecrübesizliğim yüzünden bu kadar gerildiğimi ve onun da bunu görebildiğini yeni fark ediyordum sanırım. Bu beni rahatsız ederken yüzüm düştü.

Bunu bir problem olarak görüyor olabilir miydi acaba?

"Bu bir sorun olur mu ki?.."

Ben gözlerimi kaçırıp ağzımın içinde gevelerken ellerini yanaklarıma bastırarak başımı kaldırmıştı. Böylece göz göze gelince kaşlarını çattığını görmüştüm.

"Anlamadım, ne demek istiyorsun bebeğim?"

Neyini anlamamıştı, kendimi yetersiz hissetmiştim işte..

"Demek istediğim, bu konuda oldukça beceriksiz ve tecrübesizim. Bunun senin için sorun olabileceğini düşünmüştüm sadece.. "

Dudaklarımı istemsizce sarkıtıp üzgünce konuşurken kaşları her kelimemle daha da çatılmıştı. Dayanamayıp bakışlarımı yine kaçırdığımdaysa sesini duymuştum. Bana söylediğim şey aşırı saçmaymış gibi bakıyordu.

"Aynen Namjoon, git tecrübe kazan gel. İş görüşmesi yapıyoruz biz çünkü ."

Sesindeki sarkastik ton ile karışan bir ciddiyetle konuşunca bir şey diyememiştim.

Benimle alay ediyordu şu an ama hak etmiştim, baya saçmalamıştım anlaşılan. O da bunu bir güzel yüzüme vurmuştu.

Gerçi söylediği şey ilk başta bana kendimi mal gibi hissettirse de düşününce oldukça komik gelmişti. Kıkırdamamı tutamayarak ona döndüm tekrardan, iş görüşmesi mi demişti o cidden?

"Zaten iş görüşmesinde değil miyiz ki biz?" dedim istemsizce gülmeye başlarken. Ortamdaki ciddi hava ben histerik bir şekilde gülmeye başlayınca dağılmıştı.

Ben gülünce yüzündeki sert ama alaycı ifade dağılmış, gözlerini kısıp eğlenir bir hâlde sırıtmaya ve gamzelerimi izlemeye başlamıştı.

"Haklısınız, bu kadar mesafeli ve profesyonelce bir durumda olmamıza rağmen nasıl unuttum bunu acaba?"

Bunu söylerken boynuna sarılı kollarıma ve üzerimde olan vücuduna göz ucuyla bakmıştı sırıtarak. Baya mesafeli (!) bir ortamdı cidden.

Alaylı sesine karşılık kıkırdayarak boynundaki ellerimi sıkılaştırdım, böylece yüzlerimiz daha çok yaklaşmıştı. O ise dudaklarıma bakıyordu koyulaşmış gözleri ile.

Benim ise bakışlarım her yutkunduğunda ortaya çıkan adem elmasında, boynunda dolaşıyordu.

Oh, şu an neden göz alıcı görünen boynunda dudaklarımı gezdirmiyordum ki?

Sonuçta bu konularda deneyimsizdim ve deneyerek tecrübe kazanmam gerekiyordu, değil mi?

"Aklımdan çok ayıp şeyler geçiyor şu an." Gözlerimi gözlerine dikip heyecanlı bir gülümsemeyle konuşunca şaşkınca tek kaşını kaldırmıştı.

Ne diyordum ben?

"Nasıl ayıp şeylermiş onlar?" Gülerek dudaklarıma yapışmasından hemen önce sorduğu cümle yanaklarımı kızartmıştı.

Boynunda bir sürü morluk bırakmak gibi ayıp şeyler..

Dudaklarımız birbirinden ateşli bir öpüşmenin ardından ayrılmıştı, o yavaşça dolgun kırmızılıklarını kulak çevreme değdirirken ise ikimiz de nefes nefeseydik.

" Bilmeni istiyorum ki, ilk sevgilin olmak beni fazlasıyla mutlu ediyor Namjoon-ah. Bunu bir sorun olarak görmüyorum."

Nefesi kulağımı gıdıklarken konuştuktan sonra dudaklarını boynuma değdirmişti. Bu hareketiyle nefesimi kesmesinin ardından da benimle göz göze gelip çenemden nazikçe kavramıştı. Bunu kendimi iyi hissetmem için söylediği belliydi.

Ama.. söylediği şeyde ufak bir yanlışlık vardı..

"Uh.. Bunu söylemek için uygun bir zaman değil biliyorum ama şey.. daha önce başkalarıyla çıkmıştım ben Seokjin."

Gözlerinin şaşkınlıkla irileşmesini ve ağzından şok dolu bir "Ne?" kelimesi dökülmesini izlememin ardından bir sessizlik çökmüştü.

"Nasıl ya, ama benden önce kimseyle öpüşmediğini söylemiştin?" Beni yargılamıyordu, cidden kafası karışmış gibiydi. Söylediğim şey aşırı anlamsız bir şeymiş gibi şaşkındı.

"Öyleydi zaten, daha önceki sevgililerimden hiçbirini öpmemiştim."

Bu onu daha da şaşırtmıştı, gözleri kocaman açılmış şekilde bana bakıyordu.

...sanırım sevgili olduğun biriyle öpüşme zorunluluğun olmadığından habersizdi..

"Her sevgilimle öpüşmek zorunda değilim Seokjinnie, yüzüme deliymişim gibi bakmayı keser misin?"

"Şaşırdım sadece, hiç ilişkin olmadı sanmıştım. "

Aslında sadece lisede arkadaşlarımın seni unutmam için aramızı yaptığı birkaç kişiydi ama bunu sana söyleyemem tabii hayadım..

"Neye bu kadar şaşırdın ki? "

"Hiç.. sadece pek mantıklı gelmiyor. Onlarla çıktığına göre onlardan hoşlanmış olman lazım, madem öyle niye hiç öpüşmedin ki? Özel bir sebebi mi vardı?" Meraklı ve şaşkın bir halde sorunca kaşlarımı çattım, niye bir anda bunu soruyodu ki?

Gerçi düşününce.. bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum. Duraksayıp hafızamı zorlamaya çalıştım bir cevap bulmak için.

Sahi niye öpüşmemiştim ki hiçbiriyle?..

-flashback-

"Cidden dünyadaki en sevimli kişi olabilirsin Namjoon-shi."

"Hayır, dünyadaki en sevimli kişi yalnızca tek bir kişi olabilir ve o ben değilim."

Gülümseyerek bana bakan o zamanki sevgilim verdiğim cevapla heyecanlanmıştı.

"Ben miyim yoksa?"

"Haddini bil, salak mısın sen? Koskoca Kim İlahi Seokjin dururken sen kimsin?"

"Ayrılalım, daha fazla Kim Seokjin hakkında konuşmanı çekemeyeceğim.."

_____flashback bitti____

Şimdi düşününce, hepsi benden benzer sebeplerle ayrılmıştı.

Dürüstlüğümün ve fanboyluğumun kıymeti bilinmemişti..

-başka bir flashback-

"Namjoon 3 aydır çıkıyoruz, artık en azından el ele tutuşabilir miyiz?"

"Seokjin'in ellerini tutmayı tercih ederdim ama olur sanırım.. ayrıca artık evimden gider misin bugün perşembe, Seokjin canlı yayın yapacak."

"Ama bugün benim doğum günüm! Beraber geçiririz demiştim, unuttun mu yoksa?"

"Ah öyle mi? İyi ki doğdun o zaman ama Seokjin'in yayını daha önemli. Lütfen evimden çık."

"Ayrılalım."

----flashback biter----

Lisedeyken cidden tutkulu bir hayrandım kesinlikle..

-yine flashback-

Felaket senaryomu yaşadığım günlerden birindeydim.

İlişkiyi bir adım yukarıya taşımaya çalışan insanlarla uğraşma.

Okuldaki pek çok kişinin hoşlandığı yakışıklı çocuk dudaklarını dudaklarıma yaklaştırırken kusmamaya çalışıyordum. Kendime söz vermiştim, artık bu bakirliğe son verecektim. Seokjin'le evleneceğim güne kadar herkesten uzak durmaya devam edemezdi-

Ah az önce kazayla kustum bile, çocuğun üzerine hem de. Benim suçum değildi ki ama! Dudakları Seokjin'in kusursuz dudaklarına kıyasla ölü kuş gagasına benziyordu, tutamamıştım kendimi!

"Ayrılıyorum senden!"

"Güzel, zaten Seokjin aşkımı aldatmak istemiyordum."

----flashback sonuu---

Ben fanlığı başka bir seviyede yaşamıştım, şu an bunu fark ediyordum. Yuh be.

Bu ve bunun gibi bir çok anı zihnimde yer edince rezillik duygusu ile yüzümü buruşturdum. Tamam, Seokjin'in en büyük fanboyu bendim kesinlikle. Özellikle ergenlik yıllarımda onu takıntı haline getirmiştim resmen. Sırf Seokjin'in dizisini izlemek için sınavlarıma çalışmadığım günler bile vardı. Yuh Namjoon!

"Ne oldu Namjoonie? Dalıp gittin. "

Bi' şey yok hayadım, sadece geçmişteki fanboyluğum aklıma geldi.

Ne demişti o? Daha önce hiç kimseyle öpüşmememde özel bir sebep var mıydı diye sormuştu değil mi? Hâlâ cevap bekliyor olduğunun bilinciyle konuştum, şimdi "ilk öpücüğünü oppasına saklayan bir ergendim" de diyemem ki..

"Daha önce kimseyi öpmek isteyecek kadar çekici bulmadım diyelim, standartlarım biraz tanrı seviyesindeydi."

Sırıtarak dudaklarına minik bir öpücük bırakmamla keyifli bir hâlde gülmüştü. Yalan değildi sonuçta, standartlarım oldukça yüksekti..

"Standartlarına uyduğumu bilmek güzel." Yüzünde bir gülümsemeyle dudaklarımızı birleştirirken bacaklarımı beline sarıp kendime daha da çekmiştim onu. O da kalçalarımı elleriyle sarıp sertçe dudaklarıma asılmıştı ona cüretkarca yaklaşıp inlememle.

"Standartlarıma uymuyorsun ki.. " Dudaklarımızı saniyeliğine ayırarak nefes nefese konuştuğumda duraksamıştı. Kaşlarını çattığında boğazımı temizleyerek devam ettim.

"Standartlarımın ta kendisisin. " Dememle gururu okşanmışcasına kocaman gülümsemişti. Kucağında hafif yükselerek konuşmama devam ettim. Yüzümde hafif sırıtan bir ifade vardı.

"Hayranı olduğum kişi yüce Kim Seokjin olunca standartlarım Tanrı seviyesindeydi doğal olarak, senden başka herkesi çöp olarak görüyordum. "

Cüretkarca konuşmama karşı ağzı açık yüzüme bakmaya başlamıştı, donup kalmıştı sanki.

"Anlamadım? "

Sırıtarak alt dudağını kısaca emdim.
"Karşında en büyük hayranın duruyor sevgilim. "

Fanboyluğumu ben itiraf etmezsem eğer bir gün elbet öğrenecekti, başka şekilde öğrenseydi benimle bir ömür dalga geçerdi, Seokjin'i tanıyordum.

"Bana hayran olduğunu mu söylüyorsun yoksa kulaklarım beni yanıltıyor mu? "

Şaşkın suratına bakarken istemsizce dudağımdan bir kahkaha dökülmüştü.

"Ah bu biraz utanç verici.. ben çocukluktan beri büyük bir hayranındım, sana aşık olana kadar da böyleydi. " Kırmızı yanaklarımda gamzelerim belirirken tepkisini bekliyordum.

Yuh, donmuştu sanırım.

Kısa süren sessizlikten sonra sesli bir kahkaha patlattığında yerimde sıçramıştım. Gülmekten kulaklarına kadar kızaran yüzüne tuhafça bakıyordum. Bu kadar komik olan ne beyefendi?

"Hayranım mıydın cidden? " Kahkahaları arasında zorla konuşurken sorduğunda kafamı salladım.

"İnanamıyorum. Ciddisin değil mi? "

"Evet Seokjin! Tamam yeter, utandırmasana beni. "

Gülerek ellerini kalçamdan çekip kollarını oyuncu bir hâlde belime sarmıştı.

"Söylesene, ilk oynadığım diziyi biliyor musun? " dedi beni test etmek istermiş gibi.

"Biliyorum tabii, 7 yaşındaydın o zaman. "

"İlk ne zaman ödül aldım peki? "

"9 yaşında. En iyi çocuk oyuncu ödülü."

"The Assasin dizisindeki karakterimin 13.bölümde dedektifi sandalyeye bağlarken söylediği repliği?" Bunu ciddi değil dalga geçercesine sorunca gözlerimi kıstım. Bileceğimi düşünmüyordu sanırım.

"'Beni bırakıp kendi boyunda birileriyle oynamalısın dedektif, bir tanrıyla yarışmaya çalışıyorsun'"

Ciddi ciddi cevap vermemi cidden beklemiyor olacak ki ben kelimesi kelimesine yanıtlayınca gözlerini büyütmüştü.

Her repliği ezbere biliyordum ben, fanboyluğumu küçümseme Seokjin..

"Vay canına, bunu ben bile hatırlamıyorum Namjoonie. Ciddi ciddi benim fanboyum muydun şimdi? "

Beni utançtan ağlatmaktı amacı, şerefsiz.

"Evet! Senin sayende oyuncu oldum. Seni izleyerek ve mükemmel mimiklerini tekrarlayarak kendimi geliştirdim. Sana takıntımdan dolayı kimseyle el ele bile tutuşmadım daha önce. Daha önce çıktığım kişiler ise lise arkadaşlarımın seni unutmam için aramızı yaptığı birkaç kişiydi... "

"Ama bu çok tatlı... Söylesene odanda posterlerim falan da var mıydı? "

Utancımdan ölsem bile kafa salladım. Şimdi yoktu tabii, lise yıllarımda vardı. Bunun üzerine keyifle gülmüştü yine. Hoşuna gidiyordu tabii, pezevenk.

"Dalga geçmeyi keser misin lütfen, itiraf ettiğime pişman oluyorum." Başımı utançla eğmişken şişirdiğim yanaklarım eşliğinde konuşmuştum.

"Hala inanamıyorum, ilk başlarda beni tanımıyormuş gibi konuşmaların falan... Ah cidden iyi bir oyuncusun bebeğim, kandırdın beni. "

"Bu konuyu kapatabilir miyiz? Sadece öp beni. " Dediğimde gülerek kafa sallamış, ardından dudaklarımızı birleştirmişti. Belimde gezinen elleri tekrar kalçama indiğinde yutkunarak omzunu sıktım.

Yanaklarım daha da kızarmaya başlarken onun dilini ağzıma ittirdiğini hissettim. Bu durumda kendimize hakim olmamız gerektiğini söyleyen mantıklı tarafım nerelerdeydi acaba şu an?

O, elleri arasındaki kalçalarımı sıkarken omzuna tırnaklarımı batırıyordum istemsizce. Dudağını sertçe dişlediğimde ise inlemelerimiz birbirine karışmış, hoş bir melodi oluşturmuştu.

Biz kendimizi kaptırmışken telefon sesini duyunca nefes nefese bir şekilde ayrılmıştık. Ben telefona uzanamadan o çoktan kapıp aramayı reddetmişti. Şaşkınca bunu izlemiştim ben de, SEOKJİN NAPIYORSUN?!

O omuz silkip tekrar dudaklarıma uzanırken parmağımı alnına bastırarak durdurdum onu.

Eğer azgın bir sevgiliniz varsa hayat cidden çok zordu..

Onu itmemle dudaklarını büzmüştü, fakat ardından göğsünden nazikçe ittirerek sırtını koltukla buluşturdum ve dizlerim üzerinde bir halde kucağına çıktım. O alttan suratıma şaşkınca bakarken sırıtma sırası bendeydi.

Gerçi fazla beklemeden doğrulmuştu, yine de dizlerim üzerinde olduğumdan hâlâ ona yukarıdan bakıyordum. Sırıtıp telefona uzanmak üzereydim ki buna izin vermemişti.

Seokjin çenemden tutarak bakışlarımı kendine çevirirken gözlerim irileşti, ne yapıyordu o?

"Boşver, sonra ararsın. Devam edelim."

Dudaklarıma yöneleceği sırada parmağımı dudağına bastırarak durdurdum onu. "Olmaz, Hoseok hyung arıyor. Önemli bir gelişme olmadığında asla aramaz o. "

Dememle göz devirse de geri çekilmişti yavaşça. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken telefonu elime alarak yeniden aradım.

İçimi ister istemez bir endişe kaplamıştı. Son günlerde Hoseok hyung gerçekten ciddi bir olay olmadığı sürece aramıyordu beni, telefonlarımızın o sapık tarafından dinlenme ihtimaline karşı.

Telefonu açar açmaz arkadan Jimin'in bağırışlarını duyunca daha da endişelenmiştim.

"Namu beni bu adamdan kurtar! " Korku dolu çıkan sesine karşı endişem iyice artmıştı... Neler oluyor?

"Ne?! Kimden kurtaracağım, neler oluyor Jimin iyi misin? "

Endişe ile konuşmamla Seokjin de kaşlarını çatarak bana bakmıştı. O sırada Hoseok hyungun derince iç çektiğini duymuştum.

"Namu boşuna endişelenme, Jimin salağı abartıyor. Yerinde durmadığı ve sözümü dinlemediği için koltuğa bağladım ben de. "

Dediği zaman o durumu hayal ederek kahkaha atmıştım. Yerinde durmadığı için koltuğa mı bağlamıştı cidden? Bu niye benim aklıma daha önce gelmemişti?

"Resmen burada rehine hayatı yaşıyorum imdat ya! "

"Sus sen! Namjoon'u Seokjin'den kurtaracağım diyip evden çıkmaya çalışıyor. Kafayı yiyeceğim bu manyakla resmen ya! Namu sen nasıl dayanıyorsun buna? Son çare bağladım ben de. "

"Hey bücür, onu kurtarmana gerek yok. Namjoon gayet mutlu, hatta büyük bir keyifle kucağımda beni öpüyordu az önce." Seokjin aniden sırıtarak konuşunca donakalmıştım, onu sinir etmeye çalışıyordu. Yangına körükle gidiyordu resmen!

Telefonun öbür tarafında Jimin'e ait bir çığlık sesi yükselirken endişeyle dudağımı dişledim. Neden bunu yapıyorsun Seokjin canına mı susadın?

"Sapık manyaklardan koruyacağım derken sapık vampirlere kurban gidiyor.. TANRIM BEN NEREDE YANLIŞ YAPTIM?!"

Jimin'in karşı hattan bağırışları duyulurken Seokjin'in yüzünde şeytani bir sırıtma vardı. Tanrım.. Ben nerede yanlış yaptım da kardeşim ve sevdiğim adamı birbirine düşman ettin?

Sana inanmıyorum diye mi bu pezevenkliklerin, ondan mı beni rezil etmeye bayılıyorsun bu kadar?

(Nar ne diyosun amk çarpılcaz 🧕)

"Neyse Jimin'i boşverelim.. Namjoon benim sana bir şey söylemem lazım. "

Arkadan Jimin'in 'nasıl beni umursamazsınız' diyişlerini duyuyordum fakat Hoseok hyung ciddileştiğinde dikkatimi ona verdim.

"Jackson'ın yeri tespit edilmiş ve yakında yakalanmış olur. Ancak senin yarına kadar karakola bizzat gelip ifade vermen gerekecektir. Yapabilirsin değil mi? Endişelenecek bir şey yok, çok yakında kurtulacağız ondan. Benim de gelişmeleri takip etmek için orada olmam lazım, seni ifade vermeye çağırdıkları zaman haber vereceğim. "

Günlerdir Seokjin ile baş başa evde kaldığımdan dışarı çıkma düşüncesi germişti beni biraz fakat onayladım hemen. Yakalanması için elimden gelen her şeyi yapardım.

"Tabii giderim hyung. Hatta Seokjin'le birlikte gideriz, beni yalnız bırakma gibi bir niyeti yok zaten. Senden haber bekliyor olacağız. "

"Güzel, bu arada Jackson şu anda karakolda tutulsa bile dışarıda adamları olabilir, çok dikkatli olun, tamam mı?"

Hoseok hyung her ne kadar ciddiyetsiz, yavşak (sadece yönetmen beyciğine karşı tabii), gevşek bir adam olsa bile böyle durumlarda gayet ciddi olup her şeyi kontrol altına alması ne kadar profesyonel olduğunu kanıtlıyordu. Ona büyük minnet duyuyordum.

"Tamam hyung dikkat ederiz, bu arada Jimin'i durdurmak için daha insani yollar düşünür müsün? Bağlamak ne ya! "

Kıkırdadığımda Jimin ağlamaklı sesler çıkarıyordu.

"Namu beni bir tek sen anlayabiliyorsun... 3 gün dayanamadı bu pezevenk bana! "

E ama hayadım sen de biraz yerinde dur, işin gücün kaos..

"Hemen gaza gelme Jimin, şu an seni savunuyor olabilirim ama eğer bitkilerime iyi bakmıyorsan tekrar evimize dönünce kork benden . Bak ciddiyim, bonzai ağacımı düzgün suluyorsun değil mi?" Çatılı kaşlarla konuşurken karşı taraftan Hoseok hyungun gülüşünü duymuştum.

Bu olaylar sırasında zavallı bitkilerim de ortada kalmıştı, ben de mecburen onları Jimin'e emanet etmek zorunda kalmıştım. Umarım hâlâ hayattalardı, biricik bebeklerim benim.. onları özlüyordum.

"Ya hyung her saat başı soruyorsun zaten! İyi bakıyorum merak etme. Lütfen Hoseok hyung'dan kurtar beni nolur!"

"Tamam tamam ağlama.. Jimin'i çöz lütfen Hoseok hyung. Söz veriyor uslu duracağına, değil mi Jimin? " Jimin'in duyması için sesli ve uyarıcı tonda konuştuğumda huysuz mırıltılar çıkarsa da onaylamıştı sonunda. Bunun üzerine Hoseok hyung rahat bir nefes vermişti.

"Peki çözeceğim, ama tekrar sözümü dinlemezse daha kötüsünü yaparım! "

Buradan Hoseok hyungu sinirlendirmememiz gerektiğini çok net anlamıştım.

"Hayatımı kurtardın Moni'm! "

Jimin'in neşeli sesini duyduğumda kıkırdayarak telefonu kapadım. Seokjin anında elimi tutarak ayağa kalkmıştı.

"Hadi, hemen gidelim karakola. O piç ile yüz yüze gelip ağzının payını vermek istiyorum! "

Kolumu çekiştirirken durdurdum onu. "Saat gece 12 olacak neredeyse Seokjin, üzerimizde pijamalarla mı gideceğiz? Ayrıca Hoseok hyung onlar beni çağırınca haber verecek, daha ifade vermemi istemediler ki-"

"Ya boşver ifadeyi! Bir an önce yüzüne bir yumruk indirmek istiyorum. Hadi hızlı ol! Üzerimizi değiştirelim hemen."

"Yakalanan bir suçluyu öylece yumruklamaya gidemezsin ama Jinnie.. ayrıca saat çok geç şu an." Ona garipseyerek bakıp konuşunca bunu yeni fark etmiş gibi duraksamıştı. Yüzüme hayal kırıklığı içinde bakıyordu şu an.

"Doğru.. neyse madem yakalandı o zaman biraz daha bekleyebiliriz değil mi? Yarın da yüzüne bir yumruk indirebilirim!"

"Bence sen uykun olduğu için saçmalıyorsun.. Uyuyalım artık."

Bu heyecanlı haline gülüp odasına ilerlemeye başladım. O da arkamdan geliyordu, oh yani.. Ben merdivenlerden çıkarken popomu süzüyordu!

Çok ayıp, kınıyorum seni Seokjin!

______________

-Ertesi gün-

"Daha iyi misin? Doktor çağırmalı mıyım?" Saçlarımı yüzümden çekip geriye atarken aynı anda endişeli bir hâlde konuşan sevgilime ufak bir bakış attım.

"İyiyim merak etme, midem bulandı sadece."

Olan şeyleri düşününce bu verdiğim tepki az bile sayılırdı, evime gizlice girip beni taciz eden ve öldürmekle tehdit eden bir manyakla buluşmak zorundaydım sonuçta!

"Bu saçmalığa anlam veremiyorum bir türlü! Polis memurları ne yaptıklarını sanıyorlar? O Jackson piçiyle senin konuşmanı istemek de ne demek?" Sinirli bir halde çenesini sıkarken yanağımdaki elini tuttum sakinleşmesi için. Onunla aynı fikirde olsam da sinirlenmek bir şeyi değiştirmeyecekti sonuçta.

"Onlar da işlerini yapıyorlar Seokjin, Hoseok hyung'u duymadın mı? Yakaladıklarından beri konuşturmaya çalışıyorlar ve bütün gece uğraşmışlar ama ağzını bıçak bile açmıyormuş, tek söylediği şey benimle konuşana kadar tek kelime etmeyeceği. Bunu yapmam lazım."

Onunla konuşmak.. yüzünü düşünmek bile soğuk bir titreme hissetmeme neden oluyor ve midemi bulandırıyordu. Cidden korkuyordum onu görmekten ve onunla yüzleşmekten.

"Namjoon onları savunma lütfen, sırf o aptallar işlerini düzgün yapamayıp onu konuşturamadılar diye senden onunla konuşmanı istiyorlar. Bu yüzden sabahtan beri gerginlikten kusuyorsun resmen! Günlerdir seni uykularından eden bir manyakla aynı ortamda bulunmana izin veremem, kesinlikle olmaz."

Kararlı ifadesi karşısında bir şey diyemedim, kesinlikle haklıydı çünkü. Hoseok hyung'un arayıp "Planlar değişti, en geç saat 7'ye kadar burada olup ifade vermen ve Jackson'la görüşmen lazım. " demesinin ardından 3 saat geçmişti ve ben hâlâ bunu yapabilecekmiş gibi hissetmiyordum.

Acizceydi biraz ama hadi ama kim rahatça kendisini öldürmek isteyen biriyle konuşabilirdi ki? Özellikle o kişi sizi kandırıp dostunuz gibi davranarak dibinize kadar girmişse..

"Seokjin ben de onu görmek istemiyorum herhalde! Düşüncesi bile midemi bulandırıyor. Ama eğer bu onun bir an önce tutuklanmasını sağlayacaksa buna katlanabilirim,  zayıf ve hassas biri değilim ben sevgilim."

Kollarımı beline sarıp başımı omzuna yasladım ama o huzursuz bir homurdanmayla beni yanıtlamıştı. Benim için cidden endişeleniyordu.

"Zayıf olmadığını biliyorum ama.. Pekala, madem kararlısın o zaman sen kendini hazır hissedince gidebiliriz. Ama sakın unutma, pişman olursan bunu yapmaktan vazgeçebilirsin. Kimse sana zorla bir şey yaptıramaz."

Yüzümü ona çevirip gülümsedim, bunu yapacaktım ve bitecekti her şey. Yani sonuçta o kadar polis memuru olacaktı yanımızda, ne kadar kötü olabilirdi ki?

Aynen öyle..bir sorun olmazdı, değil mi?

---------------------------

Bir saatten fazla olmuştu ve daha biz evden çıkamamıştık.

Üzerimizi değiştirirken dayanamayıp biraz elleşip yiyişmiştik de, o nedenle..

Evden çıkmak için soyunan sevgilimi rahat bırakmamıştım çünkü aşırı güzeldi , o da zaten karakola gitmek istemediği için bunu fırsat bilmişti. Bir saattir beni ellemekle ve dudaklarımı emcüklemekle meşguldü bu yüzden. En sonunda gülerek benden uzaklaştığında zorla dağılan kötü düşünceler yine kafama doluşmaya başlamıştı.

Hadi ama Namjoon, sana bir zarar vermeyecek sonuçta. Bunu düşünmeyi kes artık!

Yutkunup yatağa oturdum, Jackson'ı düşünmek yerine Seokjin'e odaklanmaya çalışarak onu izlemeye başladım. Ben hazırlanmış vaziyette Seokjin'in giyinmesini beklerken Jimin'den beklemediğim bir mesaj gelmişti. Jackson ile konuşmam gerektiğini öğrendiğinden beri kuduruyordu zaten.

Mini'm:

Namu
Namuu
NAMU HYUNG

Mesaj atabildiğine göre Hoseok hyung sonunda onu çözmüş olmalıydı, kıkırdayarak cevap verdim hemen.

Moni'm:
Efendim Jimin
Bir şey olmadı, değil mi?

Mini'm:
Hayır, olmadı
Evde misin Namu? Daha karakola gitmedin dimi?

Moni'm:
Evdeyim
Neden ki?

Mini'm:
Harika!
Karakola gitmeden önce başka bir yere gitmen lazım, çünkü bu mükemmel varlığın sana bir sürprizi var.

Moni'm:
Ne sürprizi?
Jimin neler çeviriyorsun yine?

Mini'm:
Bir şey çevirmiyorum hyung rahat ol ya
Günlerdir evden çıkamıyorsun ve sıkılıp bunalmışsındır, ayrıca endişeli olduğundan da %1000 eminim yani.

Bu yüzden biraz kafanı dağıtman için liseden arkadaşların ile görüşüp bir buluşma hazırladım, geçenlerde onları çok özlediğini söylemiştin ve bu sana iyi gelir diye düşündüm. Ben de gelecektim ama Hoseok hyung başıma korumalar dikti kaçamıyorum!

Hepsine ulaşamadım tabii ama en sevdiklerin ile güzel bir buluşma olacak. Hyejin Noona sırf senin için Kore'ye döndü hatta, çok endişelenmiş haberleri görünce. Hatta lisedeki arkadaşlarının hepsini tanıdığı için çoğuna da o ulaştı.

Ay bunu söylemeyecektim, sürpriz yapmak istiyordu sana!

Neyse, çokok iyi yapmışım değil mi? hadi öv beni.😎

Moni'm:

Cidden çok güzel bir fikir, şu an en çok ihtiyacım olan şey kafamı dağıtacak birileri. Arkadaşlarımı da çok özlemiştim hem ama
sence biraz tehlikeli değil mi?

Mini'm:
Jackson yakalandı sonuçta
Hem yalnız olmayacaksın ki
Oraya kadar korumalardan birkaçı da eşlik edebilir

Ayrıca karakola olabildiğince geç gitmen daha iyi olur, belki de sen gidene kadar konuştururlar ve senin onunla görüşmene gerek kalmaz? İstediğin kadar onlarla eğlenebilirsin.

Tabii istemiyorsan sorun değil ama.. Moni'm senin için endişeleniyorum, o piçi görmek zorunda olmak senin için ne kadar zor olacak anca tahmin edebilirim, sadece biraz da olsun kendini iyi hissetmeni istemiştim..

Sadece ben de değil, arkadaşların da senin için çok endişeliydi hem. Her ne kadar çoğuyla uzun zamandır konuşmasanız da hepsinin seni ne kadar önemsediği ve ne kadar özlediği açıkça belliydi.  Seni güzel hatırladıklarını ve onları geçmişte   mutlu ettiğini anlamak zor değil , onlar da senin için aynısını yapmak istyorlardı çünkü.

Bir süre kararsız kalıp duraksamıştım. Jackson şu an karakolda tutulsa bile Hoseok hyungun dediği gibi dışarıda adamları olabilirdi, tehlikeliydi. Ama dediği gibi yalnız olmazsam tehlike azalıyordu.

Arkadaşlarımı fazlasıyla özlemiştim. Bu buluşma şu an kafamı da dağıtabilirdi. Hâlâ üst üste gelen olayların şokunu atlatamamıştım ve zihnim fazla doluydu. Eskiyi anıp ânı unutmak iyi gelebilirdi.

Moni'm:
Pekala
Nerede buluşacağız?

Mini'm:
Ben adresi atarım sana Namu
Bir saat içerisinde orada olman lazım. Sonra bu kadar mükemmel bir kardeş olduğum için Seokjin pezevengini bırakıp benimle ilgilenirsin değil mi?

Moni'm:

Daha iyi bir fikrim var, bu olaylar bitince ikinizi daha iyi anlaşmanız için bir araya getireceğim. Reddedersen anneme ispiyonlarım seni. 🐨

Mini'm:

HİLE AMA BU!

Gülerek ekranı kapatıp bakışlarımı hâlâ hazırlanan sevgilime çevirdim. Saçlarına basitçe şekil verip kendini memnunca süzmeye başlamıştı. Uh, az önce aynaya öpücük mü atmıştı yoksa ben deliriyor muydum?

Narsist kelimesinin somut tanımıydı Seokjin, bu bazen korkutucu olabiliyordu.

"Hadi gidelim. " Bana döndüğünde dudağımı dişleyerek ayağa kalktım.

"Maalesef gitmiyoruz. " Dememle kaşlarını çatarak anlamadığını belli eden bir ifade ile bakmıştı yüzüme.

"Neden? "

"Jimin, bir saat sonrası için liseden arkadaşlarımla bir buluşma ayarlamış. İfade vermeye sonra da gidebiliriz. "

"İyi de neden? "

"Tamamen kafamı dağıtmam ve bu olayları bir süre de olsa düşünmemem için. Ayrıca hepsini çok özledim. "

Ben gözlerinin içine bakarken biraz daha yaklaşarak parmaklarını ellerime sarmıştı.

"Ama bu çok tehlikeli bebeğim.. Biliyorsun, hala dışarıda sana zarar vermek isteyenler olabilir. "

Benim için endişelenmesi beni gülümsetirken ellerim üzerinde olan parmak uçlarına öpücük bıraktım.

"Gideceğim adres buraya pek uzak değil, ayrıca yanımda bir koruma olacak. "

Ben parmak uçlarını öperken huzurlu gülümsemesi yok olmuş, somurtmaya başlamıştı. "Peki ben... Ben ne olacağım? Endişeden deliririm, gitmesen olmaz mı? "

"Sen de gelsene! Hepsini seninle tanıştırmak istiyorum. " Heyecanla konuştuğumda yüzüme sanki çok saçma bir şey söylemişim gibi bakmıştı.

"İlişkimizi açıklamadık henüz, beraber görüntülenmemiz iyi olur mu sence? Ayrıca yeni insanlarla tanışmayı sevmiyorum, biliyorsun. "

Henüz ilişkimizi açıklamadığımızı söylediğinde somurtmuştum yine. Tüm sosyal medya hesaplarımda duyurmak istiyordum. "Hey ezikler, Kim Seokjin benim sevgilim, Ağlayın!" şeklinde bir paylaşım yapmak en büyük hayalimdi benim!

"Ya da... Ben de seninle geleceğim, yani içeri girmeyeceğim tabii. Sadece arabayla bırakacağım, seni yalnız bırakma düşüncesi bile korkunç. "

Dediğinde gülümseyerek kafa salladım, benimle gelmesini istiyordum zaten.

"Aslında birazcık kalsan olmaz mı? Hiçbiri yabancı sayılmaz sonuçta, hepsi çok iyi kişiler. Nolur.. lütfen lütfen lütfen!" Dudaklarımı büzüp yavru köpek bakışları atmaya başladım.

"Bebeğim olmaz ki.. uzun zamandır görüşmüyorsunuz sonuçta, belki de değişmişlerdir şimdiye kadar nasıl güvenebiliriz ki?" İstemeye istemeye reddederken gözleri büzülü dudaklarımdaydı. Hain nolacak.

"Uh, pekala. Seni çok bekletmeyeceğim! Hem geldikten sonra tüm gün beraber vakit geçirebileceğiz.. Yah, Seokjinnie somurtmasana! "

"Gitme bir yere... Baş başa kalalım. "

Ay bebek gibiydi şu an ağlayacaktım yeminle.

"Mızmızlık yapma ama... Çok uzun süre kalmam zaten. Hem sonra ne istersen yaparız, olur mu? "

Dediğim anda gözlerinin parladığını görmüştüm. "Ne istersem mi? Pekala, sanırım olabilir bebeğim. "

Elimi tutup aşağı çekiştirirken yüzündeki geniş sırıtma beni biraz ürkütmüştü ama kafa sallamakla yetindim. Oh, az önce sevişmekten bahsediyordu değil mi o? Sanırım aklından geçenleri az çok tahmin etmiştim. Oha popom elden gidiyordu sanırım!

__________

"Gelip seni almamı istediğin zaman haber ver, yine de çok geç kalma tamam mı? Dikkatli ol. "

Heyecanla kafa salladığımda yanağına ufak bir öpücük bırakarak hızla arabadan indim ve ona el salladım. Bana gülümseyip arabayı çalıştırmasıyla bakışlarımı önce arkamdaki eve sonra da hemen yanımdaki korumaya çevirdim. Beni kapıda bekleyeceği için peşimden gelirken evin bahçesinden içeri adımladım, adresi bulmak kolay olmuştu çünkü civarda fazla bina yoktu. Sakin bir mahalleydi.


Kimin evi olduğunu düşünürken kapınım önüne gelmiştim bile, derin bir nefes alarak kapıyı çaldım. Jimin fazla detaya girmemişti ve kimler olduğunu, kaç kişi olduğunu bilmiyordum. Lise hayatım pek mükemmel geçmese bile arkadaşlarımı cidden seviyordum. Hyejin gibi birkaç kişiyle liseden sonra da konuşmaya devam etsek de bazılarıyla yıllardır görüşmüyordum ve hepsini merak ediyordum şu an.

Sonunda kapı açılıp beni fazlasıyla şaşırtan bir yüzle karşılaşırken sertçe yutkunmuştum.

"Hoşgeldin, beni özledin mi aşkım?"

________________________

Çok güzel yerde bitirdik zevkten dört köşeyim şu an BSNSNMWKWLWLWK

Neyse bu son birkaç bölüm baya boş ve geçiş bölümü tarzıydı ama asıl kaosa geçiş yapıyoruz yavaştan, kemerleri bağlayın 🐨

Namjoon'un Jackson'la buluşması nasıl geçecek sizce, bi pezevenklikler mi peşinde acaba hehe? -nar

Neyse alın lca meme'lerime bakın -nar


Namjin bebişimiz için kurşun atar kurşun yeriz.


Görüşürüz, çok bekletmemeye çalışacağız 💜✨

Continue Reading

You'll Also Like

129K 13.1K 29
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
144K 4.8K 72
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
108K 13.6K 59
Seungmin ve Chan eski sevgililerdir. Chan'ın yeni sevgilisi Seungmin'e "saçma" mesajlar atınca Seungmin Chan'a yazar.
11.6M 571K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...