*Jungkook*
"Hyung komik değil şimdi çöz beni!"
Bana güldü ve sonra Park Si Hoo'nun ağzına bağlı olan mendili çıkardı
"Vay canına, bu bir aile birleşimi, bekle, fotoğraf çekmeliyim"
Diye önümüzde durdu ve telefonunu bizi çekmek için hazırladı.
"Ne yapıyorsun?!"
Bakışlarını bana çevirdi.
"Jungkook-sii, en sevdiğin hyungun'a böyle mi saygı gösteriyorsun?"
"Şimdi beni çöz"
Halatların gevşeyeceğini umarak vücudumu sallamaya devam ediyordum.
Bana yaklaştı ve benimle aynı hizaya gelmek için vücudunu indirdi.
"Ne istediğinizi söyleyin! Bunu neden yapıyorsun?!"
Bana sırıttı sonra adamlarına başını salladı, ona bir dosya ve bir kalem verdiler.
"Bunu imzala"
Bana kağıdı gösterdi.
Ne olduğunu anladığımda gözlerim büyüdü. Babamın mafyadaki pozisyonunu almadan önce imzaladığım dosyalarla aynı.
"İmzalamayacağım"
Ona keskin bir bakış attım.
"İMZALA DEDİM!"
"BU BABAMIN MÜLKÜ!"
"O SENİN BABAN DEĞİL!"
Kendimi savunmak istiyorum ama kelimeler içinde kayboldum.
Hayır bu doğru değil. O benim babam değil.
Park Si Hoo'ya gitti ve gömleğini çekti, sonra bakışlarını bana geri getirdi.
"Uzun zamandır öldürmek istediğin bu adam senin baban. Beni duyuyor musun? O SENİN BABAN"
Bu sözleri söyledikten sonra aniden Si Hoo'nun yüzüne yumruk attı sonra sandalyesini tekmeledi ve düşmesini sağladı. Si Hoo acıya inledi. Bütün vücudunda morluklar olduğunu fark ettim. Oksijeni bitmiş gibi konuşamıyor.
"Baba! Hyung babama lütfen zarar verme"
Sesin sahibine baktım. Bütün yüzü gözyaşlarıyla ıslak.
Üzgünüm Jimin, seni koruyamadığım için özür dilerim. Sözümü tekrar yerine getirmediğim için özür dilerim.
Jiminin yüzüne bakmaya devam ederken Wobbin Hyung'un Jimine doğru gittiğini gördüm. Ona yumruk attı. Şu an götüne tekmeyi basmamı istiyor. Jiminin saçlarını tuttu.
"Ona dokunma!"
Yüzünde bir sırıtış oluştu, bana bakarken Jimin'in saçını kokladı.
"Biliyor musun Jimin, o gün dans ettiğini gördüğümde seni sevdim ama konuşmanda söylediğin isim seni daha da çok sevmemi sağladı"
Wobbin gözlerine bakması için Jimin'in yüzünü sıkıca tutuyordu ama Jimin dokunuşundan kaçınmaya devam ediyordu.
"ONA DOKUNMA DEDİM!!"
*Jimin*
"KAPA ÇENENİ!"
Kook'u durdurdu sonra bana tekrar baktı.
"Söyle bana Jimin, onu benden daha çok sevmen için sana ne yaptı? Seni ne zaman incitse oradaydım, seni her zaman koruyan bendim. Neden Jimin? NEDEN?!"
Dedi öfkeyle, sonra saçımı çekti
"Hyu-...Hyung.."
İyiliğinin başka bir anlamı olduğunu hiç düşünmemiştim.
Saçımı bıraktı ve Taemin hyung'a başını salladı, beni bir yere götürmesini emretti. Beni bir odaya getirdi ve tekrar bağladı.
"Hyung bunu neden yapıyorsun?"
Bunu bana yapabileceğini hiç düşünmemiştim.
"Hyung sen onlar gibi değilsin biliyorum"
Cevap vermedi ve beni iple bağlamaya devam etti.
"BANA CEVAP VER!"
"ÇÜNKÜ SENİ SEVİYORUM!"
Onun sözlerine şaşırdım.
"Hyung? Gerçek bir kardeş gibiyiz, ne diyorsun?"
Ayağa kalktı ve cümlemden rahatsız olmuş gibi kendi saçlarını çekiştirdi.
"Sana asla bir kardeş gibi davranmadım Jimin. Onunla evlenmeyi kabul ettiğinde ne kadar incindiğimi biliyor musun? Siz ikiniz benim önümde öpüştüğünüzde ne hissettim biliyor musun?"
Vazoyu masadan aldı ve fırlattı, beni korkutuyor.
"Aklını mı kaçırdın Jimin? Bir insan, babasını öldürmek isteyen bir adamla evlenmek ister mi?"
"Tüm bunları yapmanın seni tekrar sevmemi sağlayacağını düşünüyor musun?"
Tek kelime etmeden benimle yüzleşti.
"Onu duymadın mı? O da beni seviyor. Sence bütün bunlardan sonra beni sana verecek mi?"
Sözlerimi görmezden geldi ve beni yalnız bıraktı. Kapıyı kapatmadan önce ona bakmadan bir şey söyledim, duyduğunu biliyorum.
"Arkadaşlığımızı sadece bencilliğiniz için boşa harcamayın"
*Jungkook*
"Yemin ederim ona zarar verirsen seni öldürürüm"
"Gerçekten mi? Bunu nasıl yapacaksın? Kendine bile yardım edemezsin"
Diye güldü ve sonra bir sigara yaktı.
Bir yerden yüksek bir ses geldi ama hepimiz hiçbir şey görmedik.
"Kontrol et!"
Adamlarına emretti.
Adamlarından sadece birkaçı burada bizimle kaldı, birkaç silah sesi duyduğumuzda kalan adamlarına beni ve Si Hoo'yu yanlarında götürmelerini emretti.
Ellerinden kaçmaya çalıştım ama aniden bana bir silah doğrulttular.
*Yazar*
Birkaç silah sesi geldi, ayak sesleri her yerdeydi.
"Yoongi hyung bana silahı ver"
Hepsi evlerinin dışında birini gördü, Taehyung. Neredeyse rakiplerinin adamlarından biri olduğunu düşünüyorlardı ama Taehyung her şeyi hızla açıkladı. Silah almak için hızlı bir şekilde toplantı odasına gittiler ama hiçbir şey bulamadılar bu yüzden ormanları kullanarak kendilerini korumaktan başka çareleri yoktu ve sadece düşmanları vurduklarında düşman silahlarını kullanma şansı buldular.
"Hoseok ve Namjoon Jungkook'u bulacağım"
İkiside adamlarla uğraşıyorlardı.
Yoongi Jungkook'u bulmaya gitti.
Dikkatli bir şekilde koşmaya devam ediyordu ama bir adam onu gördü ve onu vurdu ama yoongi hızla duvara saklandı. Adam durduğunda onu vurdu.
Sağ köşede bir tartışma duydu. Hızlı bir şekilde çöp kutusuna saklandı ve Jungkook'u gördü ama diğer adam dikkatini çekti.
"Neden Bay Park burada?"
Kendine fısıldadı.
Yavaş yavaş Woobin'in yanına yaklaştı ve onu kendine doğru çekip silah doğrulttu.
"Silahlarınızı indirin"
Diye Woobin'in adamlarına emretti.
"Onu hemen çözün!"
Bir adam jungkook'a yaklaştı, birden sırtından silahını çıkardı ve yoongi'yi vurmaya çalıştı ama Yoongi daha çabuk davranıp adamı vurdu. Başka bir adam Yoongi'yi vurmaya çalıştı Yoongi onuda vurdu. Sadece iki adam kaldı.
"Bir daha bir şey yapmaya cesaret ederseniz patronunuzu şimdi vuracağım"
"Ne dediyse onu yap. Şimdi onları çöz"
Woobin adamlarına emretti
Jungkook çözüldükten sonra yerden silah alıp 2 adamıda öldürdü. Birden başka bir adam geldi, Yoongi onu vurdu ama Woobin aniden Yoongi'yi tekmeledi bu da Yoonginin silahını düşürmesine neden oldu. Yoongi silahı almak üzereydi ama Woobin ondan hızlı davrandı. Yoongi'nin kafasına silahla vurdu ve onu yere düşürdü.
Woobin Jungkook'a doğru döndüğünde Jungkook onu tekmeledi ve düşürdü. Woobin hızlı bir şekilde ayağa kalktı ve Jungkook'a yumruk attı. Jungkook'un yere düşmesi için tekmeledi ve Jungkook Si Hoo'ya çarptı.
"Bunu yapmak için hala cesaretin var, değil mi?"
Woobin Si Hoo'nun gömleğini tuttu ve iki kez yumrukladı. O sırada Jungkook yerden bir silah alıp Wobbin'e doğrulttu. Woobin bunu fark edince silahını çabucak aldı ve Si Hoo'ya doğrulttu.
"Hadi Jungkook önce kimin öleceğini görelim"
Jungkook, Woobin Si Hoo'ya silah doğrultsa bile rahatsız hissetmedi.
"Sence umurumda mı? O BENİM ANNEMİ ÖLDÜRDÜ!"
"Ju-.. Jung..."
Si Hoo konuşmaya çalıştı ama gerçekten çok zayıf gözüküyordu.
Woobin yüksek sesle kahkaha attı.
"Hala anlamadın mı?"
Tekrar güldü ve sonra Jungkook'a baktı.
"Sahte annen doğum yapamıyordu. Aptal gerçek annenin seni doğurduktan sonra öldüğünü öğrendiklerinde, bu aptal babandan seni evlat edinmek istediklerini söylediler. Ve tabii ki kabul etti çünkü amcamın sağ kolu olmak kendi oğlundan daha önemliydi"
Jungkook şok olmuştu ama göstermemeyi başardı.
Belki de sadece bir tuzaktır. Tek düşündüğü bu. O, bunu kabul edemez.
"O zamanlar çok mutluyduk, sen gelene kadar onların gözdesiydim. Geldiğinde tüm dikkatleri kendi üzerine çektin ve en çok nefret ettiğim şey ne biliyor musun? Adamlardan sadece biri olması gereken aptal gerçek baban olan Park Si Hoo aniden amcamın sağ kol oldu. Neredeyse babamın yerini alacaktı"
"KAPA ÇENENİ!"
"Neden? Babamın ne kadar acı çektiğini biliyor musun? O zamanlar 8 yaşındaydın ve amcam seni mirasçı olmaya hazırlıyordu. Bunu hak etmiyordun Jungkook bu yüzden babam bir plan yaptı. Seni almak için evine gitti ama annen babamın odana girmesine izin vermedi.
"Yani onu öldürdü?"
Jungkook yavaşça bakışlarını Woobin'e geri çevirdi, sanki bulmacayı çözmeyi bitirmiş gibi ona ölümcül bir bakış attı.
"Söyle bana! BABAN ANNEMİ ÖLDÜRDÜ MÜ?!!"
Genç o kadar kızmıştı ki tetiği çekmeye hazırdı ama Woobin güldü.
"Bunu hak etti, eğer babamın eskiden benim olan odana gelmesine izin verseydi ölmeyecekti. Babamın anneni öldürdüğü silahı babama vermek senin en büyük hatandı. Park Si Hoo'nun bunu yaptığına inanacak kadar aptal olduğunu bilmiyordum"
*Jungkook*
Duyduğum her şeye çok kızgınım ama kendime daha çok kızgınım. Woobin hyung haklı, ben aptalım. Silahın üzerinde Si Hoo'nun parmak izleri olduğunu söylediklerinde anneme adalet verebileceğimi düşündüm ama bunca zamandır annemin katili olmayan bir adamı kovalıyordum ve o adam benim gerçek babam.
"Jungkook!"
Yüksek bir çığlık dikkatimi çekti.
O sesi biliyorum, Jimin'in. köşeye baktım ama orada değil. Eğer ona bir şey olursa...
Onu korumalıyım ama Si Hoo'dan ayrılırsam, Wobbin ona zarar verir.
"Şimdi kimi kurtaracaksın Jungkook?"
Onunla tekrar yüzleştim.
"Seçmene yardım etmemi ister misin?"
Onun sözleriyle gerildim. Ne yapmaya çalışıyor.
"Hadi o güzel anını yeniden yaratalım"
Hızla Si Hoo'yu bana doğru itti sonra aniden gelen silah sesi kulaklarımı doldurdu. Woobin onu vurduktan sonra herhangi bir ses duyamıyormuşum gibi hissettim.
"BABAAA!!!"
Babam kollarıma düştükten hemen sonra Woobin'i üç kez vurdum.
"Baba, baba gözlerini aç"
Vücudunu kollarımda sallıyorum, ölemez.
"Baba Beni duyuyor musun? Gözlerini aç dedim"
Kan öksürüyordu, bana baktı.
Yüzüme ulaşmaya çalışıyordu, ben de elini tuttum ve yüzüme getirdim, gülümsedi.
"Te-...Teşekkür ederim...Bana...ba-...baba dediğin için..."
Bana son kez gülümsedi ve gözleri kapandı.
Hayır ölemez.
O gidemez b-beni
Beni bırakma baba
Sana yalvarıyorum