Dear vampire 🍷 / Hyunlix

By 0hyunjinlovesfelix0

517K 40.8K 55.8K

"Kimsenin kanı bu kadar başımı döndürmemişti." "-... ve kimsenin kanı için bu kadar direnmemiştim." Gerçek hi... More

1🍷
2🍷
3🍷
4🍷
5🍷
6🍷
7🍷
8🍷
9🍷
10🍷
11🍷
12🍷
13🍷
14🍷
15🍷
16🍷
17🍷
18🍷
20🍷
21🍷
22🍷
23🍷
24🍷
25🍷 (M🔥)
26🍷
27🍷
28🍷
29🍷
30🍷
31🍷
32🍷 (M🔥)
33🍷
34🍷
35🍷
36🍷
37🍷
38🍷
39🍷(M🔥)
40🍷
41🍷
42🍷
43🍷
44🍷
45🍷 (final)

19🍷

10.7K 967 613
By 0hyunjinlovesfelix0


Hyunjin'in ağzından:

" Hyunjin, ne yapacağını biliyorsun."

Chan Hyung'un neden bahsettiğini biliyordum. Ama bu, bu çok tehlikeliydi. Üstelik onun bundan haberi bile olmayacaktı.

Onun haberi veya rızası olmadan böyle bir şey yapmak çok yanlış geliyordu bana. Ama diğer yandan... eğer yapmazsam ölebilirdi.

"Yapamam, Hyung onun haberi bile yok, ya istemezse, ya yaptığımda bana sırtını dönerse?"

Chan başını elleri arasına aldı.

Jisung ve Seungmin ise şaşkınca ve endişeli bir şekilde bize bakıyorlardı.

Sırayla Jisung'a ve Seungmin'e baktım.

"Ne oluyor? Ne yapacaksın gerçekten bilmiyorum ve anlamıyorum ama..."

Sözlerine devam etmeden önce derin nefes aldı Seungmin.

Zorlanıyordu.

"... eğer bu Felix'i kurtaracaksa, yap hemen."

Jisung da onu onaylar bir biçimde başını salladığında gergin bir şekilde Chan'a döndüm tekrar.

Bana güven verircesine başını salladı.

Felix'e baktım.

Uzun zamandır başına bir şey gelmemesi için uzak durduğum kişi yine benim yüzümden yaralanmıştı.

Cansız bir şekilde kollarımın arasında yatarken bile güzel olan bedene baktım.

Çok güzeldi.

"Hyunjin yap artık. Ölmek üzere!"

Chan'ın bağrışıyla kendime gelirken aklımdan tek bir düşünce geçiyordu.

Yapmazsam ölecek!

Başımı yavaşça yüzüne doğru eğerken hala aklımdan aynı şeyleri geçiriyordum.

Belkide geri dönüşü olmayan bir şeyi yapacakken kendimi avutmaya çalışıyordum?

"Özür dilerim, meleğim. Yapmak zorundayım..."

Hızla dudağımla dudaklarını örttüm.

Diğerlerinin görmesi umrumda değildi. Tek dileğim canının çok yanmamasıydı.

1-2 kere öptüm dudaklarını. Yapacağım şeye hazırlanıyordum kısmen.

Ardından yavaşça ısırdım. Yıllardır istediğim ama bir o kadarda direndiğim sıvının dudaklarımdan içeri sızmasına izin verdim.

"Sen ne yapıyorsun!?"

Seungmin sinirli ve sert sesini işittiğimde durmadan devam ettim.

"Hyunjin yapması gerekeni yapıyor."

Chris yine olaya el atarak olayı durultmuştu.

İçimdeki isteğe engel olamayarak 1-2 damla kanın boğazımdan aşağı akmasını sağladım. Ancak daha fazlasını yapamazdım...

Tüm gücüm, iradem Felix'in karşısında yok oluyordu.

Bir elimle sıkıca tuttuğum ince beli farkında olmadan sıktım.

Zorlukla dudaklarından ayrılıp başımı geri çektiğimde Chan Hyung hariç herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu.

Dudaklarımın kan olduğunu bilmiyordum ama yinede silmedim hatta dilimle dudaklarımı yaladım.

İlk defa içtiğim insan kanının sahibi Felix'di.
Ama 'keşke içmeme gerek kalmasaydı' dedim içimden.

"Temizledin mi?"

Chris'in sorusuna yorgunca cevap verdim.

"Hayır, çoktan bedenine yayılmış. Boynundan yapacağım."

Chan Hyung başını salladı.

Bense boynuna eğilip güzel kokusunun beni oyalamasına izin vermeden ısırdım.

Olduğunu düşündüğüm zaman başımı geri çektim.

"Onu eve götüreceğim."

Dönen başımı umursamadan Felix'i kucağıma alıp hızla konferans salonunun çıkış kapısına doğru ilerlemeye başladım.

Aniden kolumun tutulmasıyla durup kolumu tutan kişiye baktım.

"Tanrı aşkına, ne olduğunu söyle artık!"

Jisung ısrarla kolumu tutuyordu.

Haklıydı, arkadaşı yaralanmıştı ve ne olduğunu bilmiyordu. Ama ilk önce Felix'i götürmeliydim.

"İlk önce Felix'in kurtulduğundan emin olmam gerekiyor, Jisung. Sonra anlatacağım."

Jisung çaresizce kabul etti.

Böyle olmasını istemezdim ama elimden daha fazlası gelmiyordu şu an.

"Chan sen Jisung ve Seungmin'i eve getir. Orada açıklarız."

Chan kaşlarını kaldırdı.

"Sen?"

"Ben koşacağım."

Chris başını salladıktan sonra hızla salondan çıktım ve saatin geç olmasından dolayı tenha olan yolların bana verdiği güvenle koştum.

Evin önüne geldiğimde hızla kapıyı çaldım.

2-3 saniye sonra açılan kapıyla hızla içeri girdim.

"Hyunjin, Felix'i laboratuvara götür."

Annemin talimatıyla hızla laboratuvara indim ve biraz yüksekte olan beyaz minderli tedavi koltuğuna Felix'i yavaşça bıraktım.

Kenarıda duran mendilleri alarak hızla yüzündeki makyajı ve dudağından ve boynundan akan kanları sildim.

Odaya giren annem ve babam sayesinde biraz olsun toparlanabilmiştim.

Babam elindeki şırıngaya bağlı olan iğneyi Felix'in koluna batırdığında derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.

"Hanbin neden bunu yapıyor?"

Sinirli bir şekilde sorduğum soruya karşılık annem sakince yanıma geldi.

"Güçsüz insanlar, ancak gücünün yetebileceğine inandığı insanlara zarar vermeye çalışır.... Sadece aklınca intikam almaya çalışıyor."

Babam gülerek bana döndü.

"Ama karşı karşıya geldiğinizde korkudan altına yapacağına eminim."

Babam aldığı kanı kenarda duran ve sadece bir kısmının ismini bildiğim makinelerin yanına gitti.

Onu izlerken annem omuzuma dokundu.

"Sen yapman gerekeni yaptın. Kendini suçlama."

Olmuyordu işte.

"Ama, anne, o...o çok masum ve temiz. Şimdi kendime kenetledim. Bana çok kızacak."

Annem ve babam Felix'e olan hislerimi biliyorlardı. O yüzden bu kadar rahattım.

Annem saçlarımı şefkatle okşadıktan sonra gülümseyerek baktı.

Annem her durumda gülümseyebilen çok güçlü bir kadındı. Onun gibi olmayı çok isterdim.

"Sonuçlar çıktı."

Hızla babama dönüp heyecanla diyeceklerini bekledim.

"Yongbok'un kanında vampir zehiri yok. Sadece senin zehirin var ancak o da 1-2 saate parçalanır. Yani endişelenecek bir durum yok."

İçimin rahatlaması dudaklarımdan derin bir nefesin çıkmasına yol açmıştı.

'Geldik.'

Duyduğum iç sesle kısaca Felix'e bakıp tekrar anneme döndüm.

"Yongbok'un arkadaşları yukarıda ve bir açıklama bekliyorlar."

"Onlara anlatacak mısın?"

"Başka çarem yok sanırım."

"Onlara güvenebilir misin?"

"Akıllarını okuduğum kadarıyla kötü birilerine benzemiyorlar. Ama dikkatli olacağım."

Annem başını sallayarak beni onayladı.

Hızla laboratuvardan çıkıp yukardaki oturma odasına gittim.

Herkes salonda gergin bir şekilde oturuyordu.

"Seni dinliyoruz."

Jisung sinirle konuştuktan sonra Seungmin de onu onayladı.

"Öncelikle söyleyeceğim şeyleri dikkatle dinleyin. Çünkü ikinci kez söylemeyeceğim."

Seungmin sinirle ayağa kalktı.

"Tek seferde anlayabilecek kabiliyete sahibiz Hyunjin. Artık anlat."

Kesinlikle anlamayacaklardı.

"Ben vampirim."

Jisung arkasına yaslanırken Seungmin sahte bir gülümsemeyle geri koltuğa oturdu.

"Ya baştan öyle desene bende önemli bir şey sandım- Hwang Hyunjin dalga geçmeyi bırakıp anlatmak için çok az bir zamanın var."

Güldüm.

"İkinci kez tekrar etmeyeceğim dedim. O yüzden devam edeceğim. Bugün bize saldıran kişilerde vampirdi. Ve...-"

Elimle Chan Hyung'u gösterdim.

"...- O da vampir. Felix'i yaralayan bir vampir olduğu için onun kanındaki zehiri emdim. Az önce yaptıklarımın sebebi buydu."

İkiside beni pür dikkat dinlerken oturduğum yerde hafifçe dikleştim.

"Ancak, enfekte olmayan bir insan, enfekte olan bir vampir tarafından ısrıldığında onu ancak safkan soylu bir vampir kurtarabilir."

Lafımın bölünmesiyle başımı kaldırdım.

"Dur bir dakika, enfekte ne demek ya da safkan?"

"Enfekte doğuştan vampir olmayıp sonradan dönüşenlere denir. Safkanlara göre zayıf ve daha iradesizlerdir. İnsan kanı içmek için insanları öldürürler. Dolayısıyla enfekte olmayan kişilerde normal insanlardır. Safkan ise hem annesi hemde babası vampir olan ve buna bağlı olarak kendiside vampir olan kişilerdir. Hyunjin ve ben gibi. Safkanlar güçlülerdir ve insanlara zarar vermezler, insan kanı içmezler."

Chan'ın yaptığı açıklama sayesinde Seungmin biraz daha anlamış gibi görünüyordu.

Devam ettim.

"Safkan olduğum için Felix'i kurtardım. Ancak safkan soylu birisi enfekte olmayan birinin kanını biraz bile içerse ruhları kenetlenir."

Seungmin'in aklından geçenleri okumak ve okumamak arasında kalmıştım. Çünkü muhtemelen bir sürü şey düşünüyordu ve bu benim için gürültü demekti.

"Sen Felix'in kanını mı içtin?"

Jisung'un bağırarak sorduğu soruya yüzümü buruşturmuştum.

"Kanındaki zehiri temizlemek için bu gerekliydi."

"Ruhlarının kenetlenmesi de ne demek?!"

"Tanrı aşkına Han, ne bağırıyorsun?"

Jisung kalktığı koltuğa yavaşça geri oturdu.

"Çünkü her gün birisi bana vampir olduğunu söyleyip Yunan mitolojisi terimleri gibi bir şeyler söylemiyor."

"Yunan mitolojisiyle ne alakası var bunun?"

Chan'ın sorduğu soruya karşılık olarak Seungmin elini alnına vurdu.

Biraz sonra ikiside delirmeye başlayacaktı ve biz yine başladığımız noktaya geri dönecektik.

"Artık şu kenetleme şeyinin ne anlama geldiğini söyleyecek misin?"

Başımı salladım.

"Yani artık Felix ile ruhlarımız birleşti. Felix'siz ben, bensiz de... Felix yaşayamaz."

Başımı gergince yere çevirdim.

Bu benimde istediğim bir şey değildi. Elimde olsa onu kendimden uzak tutardım...

"Ne demek birbiriniz olmadan yaşayamazsınız?"

Omuzlarımı kaldırıp geri indirdim.

"En azından Felix yaşıyor, değil mi?"

Jisung hüzünle sorduğunda başımı evet anlamında salladım.

"Sen gerçekten vampir misin?"

Bu sorulara alışkındım.

Yerimden kalkıp Jisung ve Seungmin'in önündeki büyük cam sehpanın üstüne oturdum.

"Gözlerime bakın."

İkiside dikkatle gözlerime bakarken gözlerimin renk değiştirmesini sağladım.

Amacım bir an önce onları inandırmak ve Felix'in yanına gitmekti.

"Siktir."

İkna konusunda başarılı olduğumu anlayarak gülümsedim.

"Lixie nerede?"

"Güvende."

"Açıklayıcı konuşman beni benden aldı Hwang Hyunjin."

"Teşekkürler?"

Neyseki fazla uzamadan anlamışlardı.

Ben ise şimdiden Felix'i çok özlemiştim....

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

Continue Reading

You'll Also Like

2.7K 355 13
Saat 22:00 olmadan herkes evinde olmalıydı eğer o saatte evlerinden çıkarlarsa ölürler. Jisung evine geç kalmıştı ve şeytan ile karşılaştı. Öldürmed...
385K 35.5K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
69.5K 5.6K 26
Felix'in ev arkadaşı Jisung önünden geçtiği dövmecideki Minho'yu beğenir ve gitmek için Felix'i darlar. Arkadaşının zoruyla dövmeciye giden Felix Hyu...
5.9K 615 17
"Neden gitmiyorsun." dedi Chan sorgulayıcı bir sesle. "Gidemiyorum." dedi Changbin sesinde ve yüzünde bariz bir hüzün vardı. [angst] [12.07.21]