YENİ HAYAT

By vozden

40.1K 2.6K 774

Yoruldum. Yazarın ne demek istediğini şimdi daha iyi anlıyordum. - Gerek yok her sözü laf ile beyana. Bir bak... More

Karakter Tanıtımı
1. Bölüm - Hastane
2. Bölüm - Ön Yargı
3. Bölüm - Farklı
4. Bölüm - Yanlış Anlaşılma
5.Bölüm - Diyabet
6. Bölüm- Kaynaşma Merasimi
7. Bölüm - Film Gecesi
8. Bölüm - Doğum Günü
9. Bölüm - Yeni Aile Üyesi Ve Yorgunluk
Önerileri Alalım
Ben Bir Şey Yaptım
12. Bölüm
13.bölüm

10.Bölüm - Sinir Kirizi

1.6K 123 12
By vozden

Arkadaşlar bölüm geç geldiği için gerçekten özür dilerim. Telefonuma el kondu ve bu yüzden bölüm yazamadım. Telefonumu elime alabildiğimde ise bölüm yazmam biraz zaman aldı. Kusura bakmayın.

Bundan sonrasında bölümleri hafta da bir değil de yazmayı bitirdiğim zaman atmaya karar verdim. Çünkü gerçekten de yazması çok zor.

İyi okumalar.

......

Melisa'dan

Yemek yerken Doruk abimin sınav konusu açılmıştı. Sınava çalışmak gerçekten çok sıkıcı ve bunaltıcı bir süreçti. Geçen sene bizde sınava çalışmıştık. Zaten özel okula gidecektik orası başından belliydi ama babam yinede çalışmamızı ve sınava girmemizi söylemişti.

Çok sıkıcıydı gerçekten. Abim sınava iki senedir çalışıyordu birde. Bizde iki sene sonra çalışmaya başlayacağız ve bu benim aklıma geldikçe kanım donuyordu.

Ben daha sınava çalışmak istemiyordum ya!

-Tabii annecim sen elinden geleni yaptın. Olmazsa canın sağ olsun. Ben sadece senin verdiğin emeklere üzülürüm.

Haklıydı. Bu konuşmayı geçen sene bizlede yapmıştı. Sanki özel okula gitmeyecekmişiz gibi davranmamızı istemişlerdi. Zaten bizde o sırada özel okula gideceğimizi bilmiyorduk. Olmazsa gönderirim demişti çünkü babam. Bugün okulda beden eğitimi ve görsel sanatlarda vardı. En sevdiğim günlerden birindeydik yani.

Hoca bizi boş bırakıyordu genelde. Buda bizim işimize geliyordu tabii.

Bi sandalye çekme sesi gelince herkesin gibi benimde bakışlarım o tarafa döndü. Mavi, sandalyesini çekmiş soğukça masaya bakıyordu. Ürpermiştim. Ne olmuştu acaba?

- Bugün dersim vardı. Çıkmam gerekiyor. Hazırlanacağım. Size afiyet olsun.

Diyerek odanın çıkışına yönelmişti ki Pamir abim de onun gibi ayağa kalkıp kolundan tuttu.

-Bir sorun mu var Mavi?

-Herhangi bir sorun yok. Dersim var. Hazırlanmam gerek.

-Peki bu bakışlarının nedeni ne?

İkiside ciddi bir şekilde kapının önünde konuşuyordu. İçimde kötü bir his vardı. Masadaki herkes ciddiyetle onları dinliyordu. Çavuş bile durmuş onları izliyordu. Mavi bedenini tamamen abime döndürdü.

-Hangi bakışlarımın?

-Bu boş bakışlarının. İlk geldiğin günki gibi bakıyorsun.

Evet öyle bakıyordu. Bir şey olmuştu ama çözememiştim.

-Dersim var. Bakışlarımda da bir sorun yok. Yeterli açıklamayı yaptığımı umuyorum.

Diyerek kolunu abimden kurtardı ve odadan çıktı. Biz öylece durmuş arkasından bakarken Çavuşta onun arkasından poposunu sallaya sallaya gitti.

-Ne olduğunu bileniniz var mı?

Abim geri masaya dönüp ellerini masaya yaslamıştı.

-Bilmiyorum. Kötü ya da onun moralini bozacak bir konuşma geçmediğine eminim. Ayrıca yemeğini de yemedi. Kötüleşebilir.

Altay abimde bilmiyorsa hiçbirimiz bilemezdik. Çünkü sağlığın için bahanesiyle Mavi'nin arkasında en çok dolanan kendisiydi. İçimde çok kötü bir his vardı.

-Bence aklına köt-

Yukardan bir şeyin kırılma sesiyle birlikte Çavuşun havlama sesleri gelince hepimiz ayaklanmıştık. İlk başta aklıma Çavuşun bir şeyleri kırma ihtimali gelsede yukarıdan çığlık sesleri gelince yanıldığımı anlamıştım.

Hepimizden önce Pamir abim ani bir hareketle odadan çıkmıştı. Peşinden ilk ben gitmiştim. Küçük olmanın avantajları arada sıyrılmıştım. Bir şey kırabilecek tek kişi Maviydi. Koşarak odasına gittik. İçerde yoktu ama sesler banyosundan geliyordu. Benden önce abim girmişti banyoya.

Kapısına ilk geldiğim anda dikkatimi ilk yerdeki kan damlaları çekmişti. Gözlerim dehşetle açılırken tek elimle ağzımı kapatmıştım. Arkamdan da sesler gelmişti ve onlarda büyük ihtimal bu manzarayı görünce dona kalmıştı. Gözlerim kan damlalarının geldiği yöne doğru ilerlerken merkezinde durdu.

Mavi çığlık atarak ağlarken kollarından ya da ellerinden oluk oluk kan akıyordu. Abim elleriyle eğdiği kafasını kaldırmaya çalışıp bağırarak bir şeyler söylüyordu kafasını kaldırması için ama Mavi sanki onu duymuyordu. Sanki kilitlenmişti. Abim sonunda kafasını kaldıramayınca onu kucağına çekip sarıldı.

Mavi kafasını yavaşça kaldırınca çok korkmuştum. Yüzü tamamen kızarmış ve kan olmuştu. Ağlamaya devam ederken bir yeri mi kanamıştı yoksa ağladığı için mi yüzü ıslanmıştı bilmiyordum.

Abim kafasını göğsüne yaslamaya devam ederken ağlamaya devam ediyordu.

-Sakin ol... Sakin ol...

İşe yaramıyordu. Mavi abimin kucağında daha da fenalaşıyordu. Vücudunun titremesine şahit olurken kanlı ellerini güçsüzce abimin göğsüne koydu.

-B-bırak! Bırak! İ-istemiyorum bırak!

Abim elini kafasına koyup onu kendine daha çok bastırdı.
Tekrar konuşmaya başlamıştı ama ağzı abimin göğsüne denk geldiği için sesi boğuk çıkıyordu.

-Ben artık yoruldum! Daha fazla dayanacak gücüm kalmadı. İstemiyorum! Hiçbir şeyi istemiyorum. Mutlu olmak istemiyorum! Hissetmek istemiyorum.

Sesi sonlara doğru kısılırken biz sadece kapıda durmuş bu görüntüyü seyrediyorduk. Etraf tamamen kan olmuştu. Arkadan bir hıçkırık sesi işittim. Baktığımda annem elini ağzına kapatmış ağlarken babam ona sarılıyordu. Elime gelen ıslaklıkla ağladığımı daha yeni fark etmiştim.

Geri önüme döndüğümde Mavi hala ağlıyordu. Kollarını güçsüzce kaldırıp alttan abimin sırtına koydu. Bu hareketiyle abim ona daha sıkı sarılmıştı.

Dalgın dalgın onlara bakarken Mavi'nin sesi aniden kesildi. Sesi zaten kısılmıştı ama hiç ses gelmemesi ve başının tamamen abimin omzuna düşmesiyle kaşlarımı çattım.

Abimde bir şeyler olduğunu anlamış olacak ki elini kafasının arkasından çekip kafasını kaldırmaya çalıştı.

-Mavi...

Kaldırmaya çalışmıştı ama kaldıramamıştı. Sırtındaki elinide çekip kafasına koydu ve kaldırdı. Gözleri kapalıydı. Korkuyordum.

Hızlıca Maviyi kucağına alıp bize doğru geldi.

-Çekilin!

Çekildik. Zaten yapabileceğimiz başka bir şey de yoktu. Maviyi yatağına yatırdı. Altay abimde hemen gitmişti zaten yanlarına. İlk önce elini boynuna koydu. Sonra eğilip kulağını göğsüne doğru yasladı.

Sonrasında kafasını kaldırıp bize döndü.

- Sinir krizi. Kalp atışları çok düzensiz ve şekeri düşmüş sanırım. İğnelerini ve ilaçlarını yapacağım siz gidebilirsiniz.

Dedi. Hiç birimiz gitmek istemiyorduk ama mecburen dışarı çıktık. Aşağı indiğimizde herkes oturmuştu bir tek babam ayakta kalmıştı ve salonda bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu

-Gayet iyi gidiyorduk. Kusursuz olmasa bile iyi ilerliyordu, ilerliyorduk. Ne olmuş olabilir?

Yerinde duramıyor gibiydi. Bende ne olduğunu anlamamıştım ama abim sinir krizi olduğunu söylemişti geçmişte yaşanan şeylerden dolayıydı sanırım. Mavi çok sakin bir yapıya sahipti ve tepkilerini hiçbir zaman üst seviyede yaşamıyordu. Yani şu ana kadarki gözlemlerim böyleydi. Yıllardır içinde tutuyordu ve daha fazla tutamamıştı.

Bakışlarımı babamdan alıp salonda gezdirirken suratımdaki yaşları sildim ve burnumu çektim. Mavi'nin o hali çok kötüydü ve ben gerçekten etkilenmiştim.

Annem zaten en başından beri ağlıyordu. Şu ansa başını ellerinin arasına almıştı ve kafası Barlas abimin göğsündeydi. Annemde Mavi gibi sakin bir yapıya sahipti ama çokta duygusal biriydi. Bakışlarım Barlas abime döndü. Kafasını tavana doğru dikmişti ve büyük ihtimalle yaşların akmasını engellemye çalışıyordu.

Barlas abim de duygusal biriydi ama pek sakin sayılmazdı. Annem ne zaman ağlasa onunda gözleri dolardı. Yani tam bi ana kuzusuydu. Onunla bu yüzden çok dalga geçerdik ve büyük ihtimalle hayatımız boyunca dalga geçmeye de devam edecektik.

Pamir abim bacaklarını açmış, dirseklerini de dizlerine yaslamıştı. Kafası avuçlarının içerisindeyken sinirli soluklar alıp veriyordu. Miraçsa benim gibi ağlamıştı. İkizdik biz zaten. Çoğu zaman duygularımız hep aynı olurdu ve ben ne zaman ağlasam o da ağlardı. Ama sanırım bu seferki ağlaması benimle alakalı değildi.

Maviyi ilk başta hiç sevmemişti çünkü korkmuştu. Çok yara almıştı ve izlerini hem ruhunda hemde bedeninde halen daha taşıyordu. Sonralarda Maviye ısınmaya başlamıştı. Onun Derinle hiçbir alakası olmadığını algılayabildiğinde ergenlik triplerinden çıkmış ve onunla iletişimini ilerletmeye başlamıştı.

Onunla iyi vakit geçiriyordu ve bu durumdan çokta memnundu. Şimdi Mavi'nin bu kadar çökmüş olması onuda çok üzmüştü.

Doruk abimse olayı hala algılayamamıştı. Büyük ihtimalle yanlış bir şey söylediğini ve bilmeden de olsa Mavi'nin bu duruma düşmesine sebep olduğunu düşünüyordu. Çünkü Mavi ilk soğuk davranmaya başladığında kendisiyle ilgili bir konuda fikirlerini belirtiyordu ve yanlış bir şey söylediğini düşünüyordu şuan.

Herkes dağılmış bir durumdaydı ve bu çok can sıkıcıydı. Pamir abimin üzeri kanlıydı. Mavi'nin kanı gömleğine işlenmişti ve büyük ihtimalle de çıkmayacaktı.

Babam sonunda ayakta dikilince hiçbir şeyin değişmeyeceğini anlamış olacak ki Doruk abimin yanına ikili koltu oturdu. Kolunu abimin omzuna koyup sıvazladı.

-Sen bir şey yapmadın evlat. Sinir krizi olduğunu söyledi Altay. Bizim konuştuğumuz konuyla Mavi'nin geçirdiği sinir krizinin bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Üzülme.

Burun çekme sesi geldi. Doruk abim aynı Pamir abim gibi oturmuştu. Şimdiyse elleriyle suratını siliyordu ve ağlıyordu.

-Ben gerçekten bir şey yapmadım. Duydunuz sizde!

Aralarda burnunu çekiyor ve derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyordu.

Neler olduğunu bilmiyorduk ve cevabı bize sadece Mavi verebilirdi.

.....

Mavi'den

Bilincim yarı açık yarı kapalıydı. Gelgitler yaşıyordum. Miğdem bulanıyor ve başım ağrıyordu. Kesilen ellerimin acısını da daha yeni hissetmeye başlıyordum.

Saçlarımı çok kötü çekiştirmiştim ve başım bu yüzden çatlıyordu. Berbat  durumdaydım. Bilincimin açık olduğu zamanlarda anladığım kadarıyla kollarım sarılıyordu.

Sanırım Altay yaralarımı sarıyordu.

İşi bittikten sonra gitmişti zaten. Yatakta cenin pozisyonunu almış bulanık görüşümle elimdeki sargılarla oynuyordum. İlk baştaki durumumdan çok daha iyiydim. Arada iç çekişlerim duyuluyordu sadece.

Ben, bu şekilde piskolojik şiddet gördüğümde, sürekli haksız yere azarlandığımda ya da şiddetli kavgalar ettiğimizde bile ağlamazdım. Eski ailem üzerime ne kadar gelseler beni ne kadar üzseler ya da kızdırsalarda sesimi çıkarmazdım. Karşınızdaki kişi tepkisiz kalınca daha çok deliriyordunuz çünkü.

Ben kabul edemiyordum onların yanında ağlamayı. Yakıştıramıyordum kendime. Ağlamak hiç güçsüzlükmüş gibi gelmezdi bana ama onların karşısında ağlayınca kendimi güçsüz hissederdim. Ağlamayarak hep içime atıp karşılarında dik dururdum. Kendimce güçlü olduğumu kanıtlamaya çalışırdım.

Çok yanlış yapmıştım.

Bazen ağlamak, içindekileri dökmek gerekirdi. Ben bunları yapmayarak çok büyük hata etmiştim.

İçimde biriken bütün kinim, nefretim, acılarım bugün gün yüzüne çıkmıştı. Dayanamamıştım. Üzerimdeki yükün altında ezilip, acılarımdan oluşan enkazın altında kalmıştım. Kırılan cam parçaları ellerime değil ruhuma batmış ve ruhumu kanatmıştı.

Son 10 yılın acısını bugün ağlayarak çıkartmıştım. Rahatlamış mıydım? Belki. Patlayarak iyi mi yapmıştım? Meçhuldü.

Sadece belirsiz.

Arafta gibiydim. Ne mutlu, ne üzgün. Ne aydınlıkta ne karanlıkta. Boş hissesiyordum. Korktuğum gibi.

Hissizdim. Boştum.

Saatlerce yatakta ağlayarak boş boş düşüncelere kapılmıştım. Ara sıra aşağıdan birileri gelip beni kontrol ediyordu. Sırtım kapı tarafına dönüktü yani kimin geldiğini göremiyordum. Onlarınsa gördükleri tek şey ağlamaktan sarsılan bedenim oluyordu.

....

Saatler geçmişti. Hava kararalı çok oluyordu. Benim tarafımda ki duvar saatine baktım. Dokuza gelmiiti saat. Dikeldim yerimde. Önceden sadece tek kolum sargılıyken şimdi ikiside sargılıydı. Ellerimle birlikte. Yerimden yavaşça kalkıp hala kanla kaplı olan banyoma girdim. Ellerim sargılıydı ama çok önemsemedim.

Titreyen ellerimle yüzüme ve enseme su vurdum. Aynanın sadece bir kaç parçası kalmıştı. Ellerimi lavabo tezgahına yasladım. Aynada ki görüntüm gibiydim.

Paramparça.

Banyodan çıkıp giyinme odama girdim. Gri bir eşofman takımı giydim.

Normalde evde ayakkabıyla geziyorlardı ama ben sadece beyaz çorap geçirmiştim ayağıma. Yavaş adımlarla odamdan çıkıp aşağıya indim. Akşam yemeği çoktan yenmişti.

Benim zaten iştahım yoktu. Bugün yediğim iğneler beni yeterince doyurmuştu.

Salondan sesler geliyordu. Yavaşça salon kapısına doğru ilerledim ve durdum. Bakışlar anında beni bulmuştu. Kafamı yere doğru eğdim. Şu an berbat görünüyordum. Gözlerim ve dudaklarım uzun süredir ağlamadığım için ayriyetten şişmiş ve kızarmıştı.

Mavi gözlerimin rengi daha çok açılmıştı. Gidip boş olan bir yere oturdum. Pamir ve Esila'nın yanına.

Birkaç kişi dışında diğerleri bana bakıyordu. Bacaklarımı bağdaş kurup dirseklerimi dizlerime yasladım. Tek elim aşağı doğru sarkarken diğer elimi alnıma koydum. Saçlarım açıktı ve kafamı eğdiğim için suratımı kaplıyordu.

Elimle biraz alnımı ovduktan sonra kafamı kaldırdım. Arkama yaslanıp kollarımı önümde birleştirdim. Bakışlarım salonda gezinirken Doruğun üzerinde durdu. Başı yere eğikti.

Gözlerimi devirdim. Şimdi benim sinir krizi geçirmemin nedenini kendi olduğunu da zannediyordur bu.

- Anlatmak istediğin bir şey var mı?

Pamir kafasını yana doğru eymiş bana bakıyordu.

Omuzlarımı silktim. Pek bir şey yoktu. Yaşadığım şey yılların birikmişinin patlamasıydı. Sadece sinirlerim boşalmıştı.

-Anlatılacak bir şey yok. Sizin gibi agresif oldum biraz.

Ona doğru dönüp aynı onun gibi kafamı eğmiştim. Kaşları sorgularcasına kalktı

- Bunun sadece küçük bir agresifleşme olduğunu sanmıyorum?

Soru soruyordu fikrini belirtmiyordu. Tekrardan omuzlarımı silktim. Bazen insanlar kendilerini ulaşılamaz, asla ve kata çözülemez bir sır olarak görüyorlardı. Halbuki onları çözmesi sadece biraz zeka işiydi. Beni de öyle ama karşımdaki adam sanki beni çözemiyormuş gibiydi.

Tavırlarında belli bir merak vardı. Beni tanımak, hareketlerimi beynine kazımak istiyordu. Bu sadece bakışlarından bile belli oluyordu. Ama çözemiyormuş gibiydi.

Karşımdaki kişi aptal veya gerizekalı değildi. Gayet zekiydi, tavırlarımın nedenini de çözebileceğinden emindim ama o kafasında bunları çözümlemek yerine cevapları benden duymak istiyordu.

Ellerimile yüzümü sıvazlayıp tekrar ona döndüm.

-Nedeni gayet açık değil mi? Niye zorluyorsun Pamir? Olayları anladığına yemin edebilirim. Neden illa cevapları benden duymak istiyorsun? Çok mu merak ettin? Sinirlerim boşaldı. Yılların birikmiş kini nefreti bugüne patladı. Daha da açıklamamı ister misin? İşlerin daha da içine inip neden senelerce içimde tuttuğumu bilmek ister misin?

Sinirlerim yavaş yavaş geriliyordu.

-Korkuyordum çünkü. Karşılarında ağlayınca bağırıp çağırınca bir şey kazanmak yerine sadece oklarını daha çok üzerime çekiyordum. Karşılarında ağlayamıyordum çünkü güçsüz gözükmekten korkuyordum. Cevapların güzel mi? Hoşuna gitti mi? Ne zamandır sizin ergen ergen tiriplerinizi sakin sakin çekiyordum. Susuyordum ama artık yeter. Sakinliğimin bir sınırı ve sınırlarımın bir sonu var. Bıktım artık anlıyor musun? Sürekli sessiz kalan taraf olmaktan sürekli alttan almak zorunda olan taraf olmaktan bıktım. Senelerdir boktan bir hayatın acısını çektikten sonra bunlara aslında boş yere katlandığımı öğreniyorum! Sence bu güzel mi?! Geldiğim anda sizin boş boş ve gereksiz ithamlarınıza katlandım ve sırf bu yüzden kendime zarar verdim. İçimde birikti anlıyor musun? Senelerdir çektiğim psikolojik şiddetin üzerine bütün düzenimin değişmesini ve yine boktan olan bir hayata giriş yapmayı kaldıramadım. Anlıyor musun?! Anlamıyor musun! Umurumda değil! Hayatımın içine edildi! Ben o ebeveyn müsvetteleri öldükten sonra rahatlamıştım! 18 yıl  boyunca kötü de olsa bana bakan aile öldüğünde üzülmek yerine sevindim! Bunun psikolojisini algılayabiliyor musun!? Sonunda kendi başıma güzel bir hayat ve düzen kurduktan sonra aniden hayatıma giriş yaparak içine sıçıyorsunuz ve burada mağdur olan taraf olmama rağmen sizin sikik tavırlarınızla uğraşıyorum!

Ayağa kalktım. Konuşmamın yarısında göz yaşlarım yeniden akmaya ve vücudum titremeye başlamıştı. Başım dönüyor ve miğdem bulanıyordu.

- Artık yoruldum! Yoruldum ve sen şu an gelmiş bana anlatmak istediğin bir şey var mı diye soruyorsun! Gözlerime bak Pamir!

Diyerek ona yaklaştım ve elimle çenesini tutup gözlerini gözlerime kenetledim.

- Algılaması bu kadar zor mu?! Geldiğimden beri başında yaptığınız sikik hata yüzünden gözlerimin içine düzgün bakamıyorsun! Halbuki baksan içimdeki harabeyi görebilirisn ama sen bunu yapmak yerine gelmiş bana ne olduğunu soruyorsun! Sence burada mantıklı bir taraf var mı?!

Çatık kaşlarıyla gözlerime bakıyordu sadece. Susuyordu. Çenesini geri iterek bıraktım ve birkaç adım geri gittim. Ellerim saçlarım gitti. Artık sadece bağırıyordum. Sakinlik falan yalan olmuştu.

- Bana cevap ver! Siktiğimin çenesini aç ve bana cevap ver! Yeter artık! İşinize geldiği zaman hakaretleri saydırıp iğrenç ithamlarda bulunabiliyorsunuz! Bana düzgün bir cevap verin! Bunun mantıklı bir yanı var mı!?

Sadece susuyorlardı. Bu beni daha da delirtiyordu.

-Bana artık bir cevap verin! Her haltı bilen Alaca ailesi şu an niye susuyor!? Hayatımın içine ettiniz! Belki mutlu olurum, yıllar sonra bir aileye sahip olurum dedim ama bilin bakalım ne oldu? Aile tırt çıktı! Daha bana düzgün cevap bile veremiyorlar! Kusura bakmayın suçlu olan benim. Mutlu olma düşüncesi aklıma ilk geldiği anda bunun tamamen saçmalık olduğunu anlamalıydım! Sizin zengin, züppe bir aileden daha fazlası olduğunuzu düşünmem tamamen salakça bir düşünceydi özür dilerim!

Saçlarımı tek elimle geri itekledim. Suratım kıpkırmızıydı yine. İç çekmeye devam ederken susmaları beni iyice delirtiyordu.
Yerimde tepinmeye başladım. Çok sinirlenmiştim. Etrafa saldırmak, kırıp dökmek istiyordum ama yapamıyordum. Gücüm tükenmişti artık. Olduğum yere çökerek ellerimi suratıma kapattım. İleri geri sallanıyordum.

Öfkeliydim. Kendime. Hissizlikten korkmak saçmalıktı. Duygular insanları uçuruma çekip zaaflarından vuruyorlardı. Bu çok boktan bir şeydi. Bütün öfkem kendimeydi. Mutlu olma düşüncesi çok saçmaydı.

Hızlıca geri ayağa kalktım. Bakışlarını kaldırmışlardı bu sefer. Eğmemişlerdi kafalarını.

-Yok olmuyor. Ben size en başında da söylemiştim zaten. Alışamazsam giderim demiştim.

Kaşlarını çatmıştı. Ya ilgisini çekebilmiştim sonunda. Bütün erkekler kaşları çatık bana bakıyordu. Doruk dışında kafası yine eğikti o ergenin.
Kerem bey ayağa kalkmıştı.

-Alışamadım.

Diyerek arkamı döndüm ve sert adımlarla merdivenlere yöneldim. Arkamdan ayaklanmışlardı.

Bence fazla bile dayanmıştım.

......

Özür dilerim.

Bölüm çok geç geldi ama telefonum elimde değildi. Son birkaç gündür.

Artık dediğim gibi bölümler yazmayı bitirdikçe gelecek. Elimden geldiğince çabuk yazacağım.

Bölüm nasıldı?

Bu arada bir kurgu yayımladım. Ama bu kurgu size gösterdiklerimden değil. İstenilen kitap çoğunluk olarak Renk Cümbüşüydü. Ama onun bölümleri fazla cringe ti. Yeniden yazmam gerekiyordu. Baya iş gerektiriyordu yani.

Bu kurguma da bekliyorum sizi. Umarım beğenirsiniz.

Oy ve torumlarınızı bekliyorum.

Ben kaçar! 👣

Continue Reading

You'll Also Like

441K 23.3K 51
Her sonun başlangıcı olduğu gibi, benim de biten sonumun başlangıcıydı bu olay... Şans verip, okumadan geçmee:) Hikayedeki karakterler ve ismi geçen...
200K 8.6K 30
siz: askerim biçim biçim siz: ölürüm asker için siz: teröristler bana düşmandır siz: asker sevdiğim için Siz: çevik asker giderken siz: teröristler ç...
79K 3.7K 37
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
21.9M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...