İkinci Yaşam 1-2

بواسطة amendoeira_

1.1M 116K 55.5K

| WATTYS 2021 KAZANANI | Melis Aksoy, her yerde görebileceğiniz türde sıradanlığa sahip bir genç kızdı. Onu d... المزيد

İkinci Yaşam -1-
İkinci Yaşam -2-
İkinci Yaşam -3-
İkinci Yaşam -4-
İkinci Yaşam -5-
İkinci Yaşam -6-
İkinci Yaşam -7-
İkinci Yaşam -8-
İkinci Yaşam -9-
İkinci Yaşam -10-
İkinci Yaşam -11-
İkinci Yaşam -12-
İkinci Yaşam -13-
İkinci Yaşam -14-
İkinci Yaşam -15-
İkinci Yaşam -16-
İkinci Yaşam -17-
İkinci Yaşam -18-
İkinci Yaşam -19-
İkinci Yaşam -20-
İkinci Yaşam -21-
İkinci Yaşam -22-
İkinci Yaşam -23-
İkinci Yaşam -24-
İkinci Yaşam -25-
İkinci Yaşam -26-
İkinci Yaşam -27-
İkinci Yaşam -28-
İkinci Yaşam -29-
İkinci Yaşam -30-
İkinci Yaşam -31-
İkinci Yaşam -32-
İkinci Yaşam -33-
İkinci Yaşam -34-
İkinci Yaşam -35-
İkinci Yaşam -36-
İkinci Yaşam -37-
İkinci Yaşam -38-
İkinci Yaşam -39-
İkinci Yaşam -40-
İkinci Yaşam -41-
İkinci Yaşam -42-
İkinci Yaşam -43-
İkinci Yaşam -44-
İkinci Yaşam -45-
İkinci Yaşam -46-
İkinci Yaşam -47-
İkinci Yaşam -48-
İkinci Yaşam -49-
Julian'ın Kararı - Ara Bölüm
İkinci Yaşam -51-
İkinci Yaşam -52-
İkinci Yaşam -53-
Final
Özel Bölüm
İkinci Kitap, Merak Ettikleriniz
Karakterler
İkinci Şans - Kim Bu Cassandra?
İkinci Şans -1 -
İkinci Şans -2-
İkinci Şans -3-
İkinci Şans -4-
Ölmedim Yaşıyorum
Özet
İkinci Şans -5-
İkinci Şans -6-
İkinci Şans -7-

İkinci Yaşam -50-

16.1K 1.6K 976
بواسطة amendoeira_



Bulunduğumuz oda, kahverengi kare bir masanın ve etrafında dört sandalyenin sığabileceği kadar büyüklükteydi. Oturduğum yerden incelediğim koyu renkli duvarlar üstüme üstüme geliyormuş gibi hissediyordum. Sanırım bu psikolojide olan tek bendim çünkü ne sol tarafımda oturan Antonia ne de sağ tarafımda oturan, duruşunun bile beni tedirgin ettiği Julian bunu umursamıyormuşa benziyordu. Sadece birbirlerine dimdik bakmakla meşguldüler.

Evet, Antonia'nın dahiyane (!) fikri Julian'ı da içeriyordu. Daha doğrusu, her şey Julian'a bağlıydı.

Antonia konuştuktan kısa bir süre sonra onun da istediği gibi Julian ile anlaşmak için buluşmaya karar vermiştik. Bu tamamen Antonia'nın planıydı. Ben asla ama asla işim düşse bile Julian'dan yardım isteyecek kadar kafayı yememiştim. Gel gör ki, yine de bu masada onlarla oturmaya mahkum edilmiştim çünkü Antonia'ya güvenmiyordum. Bensiz konuştuğu an Julian'a ne diyeceği hiç belli değildi ve kütüphane olayından bahsederse eğer, sonum gelirdi.

"Doğru anlamış mıyım bakalım. Kraliçeyi, mührü sana vermesi için ikna etmemi istiyorsun."

Keskin bir dille konuşan Julian dirseklerini masaya dayadı ve Antonia'ya doğru eğilerek gözlerini kıstı. "Bunu kabul edeceğimi sana düşündüren ne?"

Antonia, Julian'ın tavırlarından ürkmemişti. Aksine suratında soğuk bir gülümseme oluştu. "Daha teklifimi dinlemedin bile," diyerek Julian gibi o da dirseklerini masaya dayadı. Benim gözlerim ise ikisinin arasında gidip geliyordu. Aralarında adeta bir soğuk savaş var gibiydi ve ben gâlibin kim olacağı konusunda bir hayli meraklıydım.

"Öyle mi? Bana bunu yaptıracak kadar kendine güvendiğin teklifin nedir?"

Julian ellerini birleştirerek öne eğdiği bedenini tekrardan sandalyeye yasladı. Suratında ciddi bir ifade olsa da sözlerinin arasında alttan alttan Antonia ile alay ettiğini hissetmiştim. Onu cezbedecek kadar büyük bir teklif yapmasını imkansız görüyordu belki de. Eh, bir bakıma da haklıydı. Ben de duymadan önce Antonia'ya deli muamelesi yapmıştım.

"Teklif benim. Sana kendimi sunuyorum."

Julian'ın gözleri kısıldı. Onunkiyle ters oranda ise Antonia'nın suratındaki sırıtış büyümüştü. "Eğer mühre sahip olup ailemin başına geçebilirsem, bana sahip olursun. Bunun ne demek olduğunu anlıyorsun değil mi? Ülkenin en büyük ailelerinden biri olan Rivera Ailesi, sana ait olmuş olacak." Karakterine uymayacak şekilde kıkırdadı. "Fena teklif değil, ne dersin?"

"Erkeklerin boyunduruğu altından kurtulmanı sağlayacak olan mührü, bir erkeğin boyunduruğu altına girmeyi kabul ederek mi kazanacaksın? İstediğin bu mu?"

Lafları iğneleyiciydi. Fakat söylemese de teklifin ilgisini çektiği anlaşılıyordu. Julian gibi birisi bu fırsatı asla kaçırmazdı. Kraliyet ailesinden sonra önde gelen ailelelerden biriydi Rivera ailesi. Öyle bir gücü kendinde bulundurmak Julian'a harika bir katkı sağlardı. Bu yüzden direkt kabul eder diye düşünmüştüm ama beni şaşırtarak Antonia'yı sorgulamayı seçmişti.

"Sanki bunu yapmazsam özgür olabilecekmişim gibi konuşuyorsun. Yıllardır başkalarına bağlı olmak zorunda kalan ben için elimde olan en iyi kaçış yolu. Üstelik bunu yapmasam içinizden biriyle evlenmek zorunda kalacağım, değişen bir şey olmayacak. Mühür sayesinde biraz da olsa kendi gücüme sahip olabilir ve ailemin başına geçebilirim."

Antonia'yı çok iyi anlıyordum. Benim yaşadığım yerde de cinsiyetler arasında eşitsizlik vardı ama kesinlikle burasıyla kıyaslanamazdı. Şu ana kadar buna dayanmış olması bile büyük başarıydı.

"Kadın olmak kolay değil, ha?"

Konuşanın ben olduğumu fark ettiğimde şaşkınlıkla masaya diktiğim gözlerimi ikisinde gezdirdim. Bana dönen dikkatlerinden anlaşılacak olursa içimden konuştuğumu düşünürken gerçek pek de öyle olmamıştı.

Seslice öksürdüm, "Devam edin siz, ben burda yokmuşum gibi." Elimi havada sallayarak ilgilerinin benden çekilmesini sağladığımda derin bir nefes aldım. İkisinin arasında kendimi nedensizce fazlalık gibi hissetmeye başlamıştım. Gelmekle hata ettiğim düşünceleri bile aklımı yavaş yavaş istila ediyordu.

"Bunu kabul edersem eğer; tüm hakların, ailen ve sen bütünüyle bana ait olmuş olacak." Julian'ın yerinden kalkıp karşısında oturan Antonia'ya doğru ilerlemesi ve sandalyesini tutuğ arkadan kulağına doğru eğilmesiyle gözlerim büyüdü. Sanırım burada yokmuşum gibi davranması fikrini fazla ciddiye almıştı.

"Antonia Rivera, istediğin mührü elde etmeni sağlayacağım." Yüzünü soğuk bir gülümseme kapladığında, Antonia siyah saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak ona doğru eğilmiş olan Julian'a çevirdi kafasını.

"Bunun karşılığında ise, benim olacaksın. Kabul ediyor musun?"

Aralarındaki bakışmanın süresi biraz daha uzadı. Antonia'nın yerinde olsam bu işe asla bulaşmazdım. Babasından kurtulmak için her şeyi göze almış gibi duruyordu ama burada Julian'dan bahsediyorduk. Ona karşı durmak ve sözünü geçirmek imkansız derecede zordu.

Ancak öbür yandan babasının ne denli manyak olduğunu da artık biliyordum. Belki onca acı çektiği yıl sonunda gözünü bürüyen kinle amacı dışında bir şeyi önemsememeye başlamıştı. Ayrıca Antonia kendine fazlasıyla güvenen bir kızdı, Julian'ın kendisini manipüle etmesine izin vermeyeceğini düşünüyor olmalıydı. Bu düşüncesinin ne kadar doğru olabileceği hakkında kararsızdım aslında. Hem Julian hem de Antonia kaybetmekten nefret ederdi. Böyle bir anlaşma yapmaları nasıl sonuçlanacaktı, bunu kimsenin bilmesine imkan yoktu.

"Evet, bana sahip olacaksın," dedi Antonia özgüvenle parlayan siyah gözlerini Julian'dan çekmeden. "Fakat şunu sakın aklından çıkarma, bana sahip olsan bile benimle asla başa çıkamayacaksın. Senin boyunu aşarım."

Bunca zaman boyunca ilk defa Julian'ın dudakları yukarı kıvrıldı, yüzünü kaplayan kibirli gülüşle gözleri kısıldı.

"Bunu göreceğiz."

Benim burada olduğumu unuttuklarına o kadar emindim ki varlığımı hatırlatmak için seslice ellerimi çırptım. Tam da istediğim gibi, Julian eğdiği kafasını kaldırıp döndü. Yüzündeki sırıtış bu hareketimle kaybolmuştu ama umrumda değildi.

"Anlaştığınızı görmek beni ne kadar mutlu etti anlatamam. Acaba şimdi de plana mı geçsek, ne dersiniz? Çünkü Julian'ın kraliçeyi nasıl ikna edeceğini hâlâ kararlaştırmadık."

Antonia donuk gözleriyle bana döndü. "Julian'ın planı çoktan bulduğuna eminim. Boşuna anlaşma yapmak için onu seçmedim."

Bu mantıklıydı. Durduk yere kimse böyle bir anlaşma için Julian'ı seçmezdi. Antonia bana ilk planını anlattığı zaman da buna şaşırmıştım ama çok üstünde durmamıştım.

"Evet, elimde yıllardır onun hakkında büyük bir koz var."

"Neymiş o koz?"

Sorum karşısında bana bir bakış attıktan sonra oturduğu eski yere geri döndü ve sandalyesine yaslanarak karşısındaki duvara gözlerini dikti.

"Ethan'ın annesini öldürdüğüne dair elimde kanıtlar var. İstese de istemese de mührü vermek zorunda."

Duyduklarım karşısında kaskatı kesildim. Bundan o kadar normal bir meseleymiş gibi rahatça bahsediyordu ki bir an yanlış duyduğumu sandım. "Bu kanıtlar ne kadar süredir sende?" diye bir soru çıktı ağzımdan.

Julian bana bakmadan cevap verdi. "Çok uzun yıllardır. Kanıtları topladığımda, annesinin öldüğü günden beri."

"Sen..." Ağzım açık kaldı, cümle bile kuramadan öylece kalakaldım. Bu, o kadar aşağılıkça bir hareketti ki ne yapacağıma karar veremiyordum. Bunca senedir her şeyi biliyordu. Kardeşinin annesinin katilinin elini kolunu sallayarak yaşamasına, hatta ve hatta kraliçe olarak sefa sürmesine göz yummuştu.

"Bunu nasıl yapabilirsin? Tanrım, yoksa amacın tahta geçmeni daha kesin kılmak mıydı? Bu yüzden mi bunca zaman susup sesini çıkarmadın?"

Julian'ın ağzından gülmeye benzer bir ses çıktı. Gülüyor muydu, yoksa iç mi çekmişti anlayamamıştım.

"Aynen öyle. Açıklamam bittiğine göre gidin. Sizinle daha fazla zaman kaybedemem."

Bu çocuktan tüm iliklerime kadar nefret ediyordum. Daha önce de sevdiğim söylenemezdi ama hoşnutsuzluğum asla bu seviyeye ulaşmamıştı. Onu boğmak istiyordum!

Bizi odadan resmen kovmasıyla Antonia ve ben kendimizi dışarıda bulduk. Benim aksime Julian'ın dediklerini oldukça normal karşılayan Antonia, bahçede salına salına ilerlemeye başladığında hemen peşine takıldım. "Sen bunu biliyor muydun?"

Cevap vermedi ya da daha kötüsü, beni takmadı.

Sinirle soludum. "Biliyordun, değil mi? Bu yüzden bu kadar rahatsınç, bu yüzden aklına direkt Julian ile anlaşma yapmak geldi. Böyle bir kozu olduğunu biliyordun!"

"Kapa çeneni."

Birden ilerlemeyi kesip bana döndü. "Tabii ki de bilmiyordum. Ancak kraliçeye karşı bir kozu olduğu âşikardı. Biraz bile gözlem yeteneği olan bir insan bunun farkına varır. Onca yıldır Alexander ile nişanlıydın, kraliyet ailesini tanıyor sayılırsın ve buna rağmen, bunu fark edemeyecek kadar aptal isen benim yapabileceğim hiçbir şey yok."

Cevap vermemi bile beklemeden hızlıca ilerlemeseyle sinirle dişlerimi gıcırdattım. Evet, belki Elizabeth'in bedenine daha önce girmiş olsaydım farkına varabilirdim fakat burada olduğum sene daha bir yıl bile olmamıştı ve kraliçeyle sadece birkaç kere karşılaşmıştım. Antonia gibi sinsice etrafı incelememek benim hatam değildi, daha ömemli işlerim vardı. Mesela, canımı kurtarmak gibi!

Daha Julian'a olan sinirimi atlatamamışken bir de Antonia üstüme gelmişti. Uzun zamandır bu kadar nefretle dolup taşmamıştım. Tanrım, bir gün daha ne kadar kötü olabilirdi?

Sanırım bunu söylemek için hâlâ fazla erkendi. Çünkü fazla uzaktan gelmeyen ve fazlasıyla iyi çıkarabildiğim kişilerin seslerini duyunca elim ayağıma dolaştı. Saklanmak için birkaç kalın ağacın arkasına geçtim.

"Sarayın önüne kadar bıraktığın için teşekkürler." Duyduğum neşe dolu ses görmek bile istemeyeceğim kişiye, Elise'e aitti. Sırtına dökülen açık kahverengi saçlarının rüzgarda savrulduğunu bulunduğum yerden görebiliyordum.

Daha da kötüsü, konuştuğu kişi yüzünde sevgi dolu bir gülümsemeyle ona bakan Alexander'dan başkası değildi.

"Kaç kere diyeceğim teşekkür etme diye? Sana olan sevgimin farkında değilsin galiba, elimde olsa çok daha fazlasını yaparım."

Kusmak istiyorum, hemen şimdi.

Durumun daha da iğrençleşeyemeceğini düşündüğüm sırada Elise'in utangaç kıkırdamasını duyunca bu düşüncemden hemen vazgeçtim.

Bir ömür kadar uzun geçen bir sürenin ardından sonunda ayrılmayı başardılar. Elise sarayın içine girene kadar Alexander yüzünde bir gülümsemeyle onu izlemişti.

Dostum, bu iğrençti.

Alexander uzaklaşmaya başlayınca kaşlarımı çattım. Sarayda olmadığım sürede bunların tekrar sevgili olması şaşırtıcıydı. Alex, Elise'i sevmediğini söyleyince bir daha bir araya gelmezler diye düşünmüştüm ama evren bugün beni şaşırtmaya devam ediyordu.

Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Kafamda dönüp dolaşan düşünceler tek bir sonuca çıkıyordu. Tekrar sevgili olmalarının zamanının benim saraydan ayrılmamla aynı vakit olması oldukça şüpheliydi. Eğer Alexander'ın Elise'ten nasıl ayrıldığımı görmesem bu kadar düşünmezdim belki de ama şu an kesinlikle farkındaydım.

Alexander kendinde değildi. Kendi isteğiyle Elise'le tekrardan birlikte olması imkansızdı.

Büyüleri bozabildiğimi artık biliyordum. Bu demekti ki, Alex hiçbir zaman kendi isteğiyle Elise ile çıkmamıştı. Bir çeşit büyünün etkisi altında olduğu belliydi. Belki de benim sayemde daha önceden büyüsü bozulmuştu ve böylece Elise'ten ayrılmıştı.

Durum buysa Alex'in bu şekilde takılmasına göz yumamazdım. Onu sevmiyordum ama bu çok üzücüydü. Üstelik, Elise'in böyle bir şey yaptıysa çok büyük sorunlarımız  var gibi duruyordu.

Düşüncemin doğru olup olmadığını öğrenmeliydim. Heyecanla yaptığım fikir fırtınası sırasında saklandığım yerden çıkarak uzaklaşan Alexander'ın peşinden koşturdum. Yakınlaştığım esnada arkasında birisi olduğunu fark eden Alexander, bana döndü. Kim olduğumu fark ettiğinde yüzünün aldığı şekil hiç de mutlu bir ifadeye benzemiyordu

"Alexander, pardon majesteleri." Derin bir nefes alarak dudaklarımı yaladım. Bana attığı sert bakışlara maruz kalırken konuşmak daha da zorlaşmıştı.

"Leydi Elise ile yine birliktesiniz gibi görünüyor."

"Bunun seni ilgilendiren ve peşimden koşmanı sağlayan kısmı ne? Beni sevdiğini sakın söyleme."

Dediği şeyin saçmalığına göz devirdim. Sinirlenmem lazımdı belki de ama şu an ona sadece hasta gözüyle bakıyordum. Elise'in kontrolünün altında olduğundam bunları söyleme ihtimali vardı. Eskiden olsa kesinlikle sinirlenirdim ama şimdi sadece ona üzülüyordum.

Başta tereddüt etsem de sonra ona doğru adımlamaya başladım. Yaptığımın ne kadar doğru olduğu hakkında gram fikrim yoktu. Bir büyüyü nasıl bozabildiğimi hâlâ bilemiyordum. Tam olarak ne yapmam gerekiyordu ki?

Ona bir hayli yaklaştığımda kısa bir süre ikilemde kaldıktan sonra hızlıca ellerini kavramaya karar verdim. Bu yaptığım bir aptallıktı, Alexander resmen beni dövecekmiş gibi duruyordu çünkü.

Ne yapmalıydım ki şimdi? Sihirli sözcükler falan mı söylemeliydim?

"Bak, bana deli diyeceksin belki de ama gerçekten Elise'i seviyor musun? Ona karşı ne hissediyorsun, bunu neden yaptığına dair bir fikrin var mı?"

Sanırım yanlış yoldaydım. Alexander'ın yüzü daha da sinirli hâle gelerek ellerini elllerimden kurtarmaya çalıştı fakat ellerini artık nasıl kavradıysam bunu başaramadı.

"Saçmalamayı kes," dedi resmen tıslayarak.

Hafiften ürkmeye ve aptalca bir şey yaptığım fikrine kapılmaya başlamıştım. Buna rağmen onu kurtarma isteğimden bir türlü vazgeçemiyordum.

Elise'in oyuncağı olmamalıydı. Berbat bir insan olsa da vicdanım bu kadarına izin vermezdi.

Eğer gerçekten, kendi isteği dışında onunla çıkıyorsa bunu engellemeliydim. Bunu gerçekten istiyordum. Kimsenin o lanet olası Elise'in oyuncağı olmasına izin veremezdim!

Saçmaladığımı düşünmeye başlıyordum. Alexander daha fazla sinirlenmeye başlamıştı ve bu iyiye işaret değildi. Fakat, sonra bir şey oldu. Onu kurtarmak istediğimi içimden geçirdiğim sırada öfkeye bürünen suratı birden kasıldı, yüzündeki tüm kaslar gevşedi.

Kaskatı kesildiği sırada endişeyle dolan bedenim, donuk gözlerinin birden uykudan uyanıyormuş gibi canlanması ve sanki bir ışık geçmiş gibi parlamasıyla şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

İşe yaramış mıydı?

"Ben..." Gözlerini kırpıştırdığı sırada cümle kurmaya çalıştı ama başaramadı. Benimle göz göze geldiği sırada heyecanla birkaç adım geriledim. İşe yaramış olmasını umuyordum.

"Elizabeth..."

Birden kasılıp kalbini tutmasıyla panikledim. Şu an yaşadığı büyünün yan etkisi miydi yoksa daha mı kötü bir şeydi?

"İyi misin?" Neredeyse bağırarak tekrar yanına geldim. Acıyla kasılan yüzünü iki yana salladı. Bedeni bükülerek bir elini omzuma koyduğunda işlerin hiç de iyi gitmediği gerçeği kalbimi sıkıştırdı.

Ne yapmalıydım? Nasıl iyileştirebilirdim onu?

Çözüm yolu ararken Alexander tekrar acıyla inledi. Kalbine koyduğu eli bu sefer başına gitti.

Çok kötü bir halt yemiştim. Burnumu sokmamam gereken bir olaya karışmışım gibi hissediyordum. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Alexander'ın başına bir şey gelirse tek sorumlusu ben olacaktım.

Gözlerimin önünde acı çeken prensin inlemeleri durdu. Bedeni yere düştüğünde çığlık atmamak için korkuyla ağzımı kapattım.

Bir prensin bayılmasına ve belki de daha kötüsü, ölmesine sebep olmuştum.

Bu sefer kaçışım yoktu, bunu çok iyi biliyordum.

———————————————

Selamlar, nasılsınız?

Tatile aşırı az kaldı büyden benim keyfim yerimde. Online ders de olsa daralıyorum valla ne diyeyim.

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler? Beğendiniz mi?

Julian - Antonia ilişkisi nereye gidecek sizce?

Julian'a karşı ne hissediyorsunuz? Ethan'ın annesi hakkında bildikleri yüzünden sinirli misiniz?

Alexander'ı çoğunuzun sevmediğini biliyorum. Peki bu bölüm onun hakkındaki düşüncelerinizi değiştirdi mi? Büyünün etkisi altında olmasaydı sizce nasıl birisi olurdu?

Melis, Alexander meselesinden nasıl kurtulacak veya kurtulabilecek mi?

Şimdiii buraya kadar okuyanlara önemli birkaç haber vereceğim.

İlk haberim biraz üzücü, kitabın bitmesine dört bölüm + bir de ara bölüm kaldı. Fakat merak etmeyin, bu seri iki kitap olacak. Ancak ikinci kitaba birkaç aydan önce başlayamam gibi duruyor :/

Her neyse, dediğim gibi önümüzde çok az bölüm kaldı. Atacağım bir sonraki bölüm, ara bölüm olacak. Geçmişten kısa bir kesit vereceğim. Ne hakkında olabileceğine dair teorileriniz var mı?

Asıl söylemek istediğim şey ise, pazartesi günü ara bölümü yayınladıktan sonra geriye kalan dört bölümün hepsini yazmadan yayınlamayı düşünmüyorum. Yani, finali tamamlayana kadar bölüm gelmeyecek. Bunu yapmamın sebebi bölümleri aceleye getirmek istememem ve tam içime sinene kadar da bekleme isteğimden kaynaklı. Finalin aceleye gelmesini veyahut aklımdakini tam olarak yansıtamamayı istemiyorum.

Özet geçmek gerekirse pazartesi ara bölümü yayınlayacağım. Ancak ondan sonra iki, bilemedin üç hafta gibi bir süre bölüm gelmeyecek. Merak etmeyin, kalan dört bölümü tamamlayınca hepsini bir hafta içerisinde yayınlayacağım. Bölümler arası beklemenize gerek kalmayacak.

Diyeceklerim bu kadar. Hoşçakalın!

~

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

179K 11.8K 47
Bir ritüele kurban edilmişti hayatım, Osmanlı'nın kaderini değiştirmek uğruna 1450'li yıllara itilmiş ve bilmediğim bir çağda yaşamaya mahkûm edilmiş...
algon بواسطة algon

التاريخية

23.8K 918 30
Algonsuz hayat hayat mıdır lov -Segiii
60.8K 3.4K 20
Aşk, nefret ve intikam hırsıyla dolu kalplerde yer edebilir miydi? İskoçya ve İngiltere arasında yaşanan en kanlı savaşın ardından bir anlaşma yapıld...
VAZİFE بواسطة ALGON

التاريخية

10.5K 611 26
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur