ARAF

By No_463

35.1K 5.4K 16K

Seneler sonra tek yumurta ikizini bulmuş bir kız düşünün. Bazı nedenler yüzünden yıllarca ikizinden ayrı kalm... More

GİRİŞ
1.Bölüm: En acı düşüş.
2. Bölüm: Tek bedende iki ruh.
3. Bölüm: Mahvoluşun mahvoluşu.
4. Bölüm: Yağmur çiselemesi.
5. Bölüm: Hayat serisi.
7. Bölüm: Uçurum.
8. Bölüm: Sevmek ve sevilmek.
9.Bölüm: Hayatla oyun.
10.Bölüm: Yolun Sonu.
11. Bölüm: Yasaklar.
12. Bölüm: Umut.
13.Bölüm: Sırlar.
14. Bölüm: Araf'ta yaşamak.
15. Bölüm: Mezarlık.
16.Bölüm: Canavarlar.
17. Bölüm: Ceset.
18. Bölüm: Bataklık.
19.Bölüm: Büyümek.
20. Bölüm: Gece.
21. Bölüm: Davetsiz misafir.
22. Bölüm: Suçluluk duygusu.
23.Bölüm: Zihnimizdeki kayıplar.
24.Bölüm: Geçmişin gürültüsü.
25.Bölüm: Zaman laneti.
26.Bölüm: Geçmişin kırık evi.
27. Bölüm: Mezarlıklarını taşıyan cesetler.
28.Bölüm: Sessizliğin gürültülü senfonisi.
29.Bölüm: Cevap anahtarı.
30.Bölüm: Geleceğin masalı.
31.Bölüm: Siyahın yuvası.
32.Bölüm:Yazılması gereken sonlar.
33.Bölüm. Ölüm ve yara.
34.Bölüm: Geçmişe sarılmak.
35.Bölüm: Kabusların çığlığı.
36.Bölüm: Final çizgisi. (FİNAL)
İKİNCİ KİTAP YAYINLANDI!

6. Bölüm: Dağınık.

1K 209 824
By No_463

Merhaba <3

Öncelikle açıklama yapmam gerekiyor. Çarşamba günü bölüm atacaktım aslında fakat bazı nedenlerden dolayı atamadım. Bugün de sınavım vardı. O yüzden dün de atamadım. Ama şimdi bir sınavımı geride bırakarak geldim. Geç kaldığım için özür dilerim. Bir de bölüm sonunu okuyun lütfen, benim için önemli..

Oylamayı ve yorum yapmayı lütfen unutmayın.

SINIR: OY:100, YORUM:600

Yukarıdaki müzik..

İyi okumalar dilerim.


6. Bölüm: Dağınık.

'Her bir köşesine bir yapboz parçası saklanmış oyun evi gibi zihnim.'

___

Günlerdir aynı soru dönüp dolaşıp zihnime saldırıyordu. 'Şimdi ne yapacaktım?' Hayatın mı bana garezi vardı, ben mi her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım, bilmiyordum. Bildiğim tek şey, bu labirentten bir an önce çıkmak istediğimdi. Belki de her şeyi anlatıp polisten yardım istemeliydim. Bu, bir nevi benim hayatımdan vazgeçmem demekti fakat bu şekilde de bir hayatım olduğu söylenemezdi.

Leyal'i kimin götürdüğünü, peşimdeki kişinin kim olduğunu düşünmekten de yorulmuştum artık. Her şey ve her kes o kadar üstüme geliyordu ki, boğuluyordum. Belki de bu labirentin içinden benim cesedim çıkacaktı ve tüm bu olaylar ölümle sonlanacaktı.

"Ne düşünüyorsun?"

Alaz'ın sesi kulağıma ulaştığında gözlerimi camdan ayırmadan yanıtladım.

"Sanane?"

"Doğru düzgün soru sorulmuyor, değil mi?"

"Sen bence bu soruyu önce kendine sor." dedim dün geceyi hatırlayarak.

Kısa bir sessizlik anından sonra tekrar konuştuğunda ona döndüm.

"Abinlerin geleceğini duyduğundan beridir sanki daha bir moralin bozuldu. Onları sevmediğini bu kadar belli etme."

Onları sevmediğim? Onları sevmiyor muydum? Ya da seviyor muydum? Ben onları tanımıyordum ki.

"Bu seni neden ilgilendiriyor?"

Aslında amacım ağzından laf almaktı. Asrın'la onun her dediğini yapacak kadar yakındı ve ben bunun nedenini merak ediyordum.

"Beni neden ilgilendirdiği seni neden ilgilendiriyor?"

Gözlerimi devirerek tekrar cama döndüm.

"Sorularını cevapsız bıraktığın insanlara soru soramazsın." diyerek konuşmayı sonlandırdım.

Dakikalar sonra evin yakınlarındaki markete yaklaştığımızda evde yemek yapmak için hiçbir şey olmadığını hatırladım.

"Markete gireceğim, durdurur musun?"

"Tamam." diyerek marketin önünde arabayı durdurdu Alaz.

Teşekkür ederek indim ve hızlı adımlarla markete girdim.

__

Neredeyse yarım saat süren alışverişimin ardından marketten çıktığımda Alaz bana ters bakışlar atarak yanıma geldi ve elimdeki poşetleri almaya yeltendi.

"Gerek yok. Ben taşırım." dediğimde gözlerini devirdi.

"Sen bilirsin."

"Arabanın kapısını açar mısın, elim dolu?!" dediğimde bana döndü.

"Sen arabaya isteksiz binmiştin. İndin, Asrın'a da bir şey söylemem. Kendin gidebilirsin." dediğinde sesindeki alayı fark etmemek için aptal olmak lâzımdı.

Sana boyun eğeceğimi sanıyorsun, değil mi?

Bozuntuya vermeden gözlerimi etrafta dolaştırarak yanıtladım onu.

"Tamam."

Eve 15 dakika kadarlık bir yol vardı ve elimdeki poşetlerle şimdiden yorulmuştum. Eve kadar tek başıma taşıyabileceğimi sanmıyordum.

Gözüme kestirdiğim ilk taksiyi durdurup elimdeki poşetleri arka koltuğa yerleştirdim. Binmeden önce son bir kez bana meraklı bir ifadeyle bakan Alaz'a döndüm. Belli etmemeye çalışsa da sinirlendiğini görebiliyordum.  Ona sahte bir gülümseme sunup taksiye bindim ve adresi vererek arkama yaslandım.

Evin önüne geldiğimize parayı ödeyip indim, daha sonra poşetleri alarak eve doğru yürümeye başladım. Anahtarı almak için poşetlerden bazılarını yere bıraktım. Çantanın içinde anahtar aradığım sırada izlendiğimi hissedince arkamı döndüm. Alaz arabasına yaslanmış kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. İçimde uyanan ve Demir'in bana alıştırdığı dil çıkarma isteğini bastırıp önüme döndüm.

Anahtarı aldığım gibi kapıyı açtım ve poşetleri alarak içeri girdim. Önce tüm poşetleri mutfak tezgahının üzerine bıraktım. Daha sonra odaya geçip üzerimi ve kolumdaki sargıyı değiştirdim. Lavaboya girip ellerimi de yıkadıktan sonra mutfağa döndüm ve aldıklarımı poşetlerinden çıkarıp yerleştirmeye başladım. Yemek yapmak için hazır olduğumda Demir'e gelemeyeceğimi haber vermemiş olduğumu hatırladığım için ilk önce onu aradım.

"Alo Arden? Nerede kaldın?"

"Demir'im özür dilerim. Ben gelemiyorum."

"Önemli değil ama neden? Bir sorun yok, değil mi?"

"Hayır hayır. Sorun yok da ben senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Tabii."

"Ben bugün eve gidemeyeceğim. Anneme sizde kalacağımı söyleyeceğim, tamam mı?"

"Tamam Arden ama sen neredesin? Nerede kalacaksın gece?"

"Onu sorma lütfen."

"Eskiden böyle bir şey gerektiğinde nereye gittiğini söylerdin, öyle idare ederdim. Şimdi niye söylemediğini anlamıyorum."

"Demir lütfen.." dediğimde ofladığını duydum.

"Tamam peki. Ama bu konu burada kapanmadı. Konuşacağız geldiğinde."

"Tamam tamam." diye geçiştirdim. "Teşekkür ederim Demir'im."

"Rica ederim ışığım."

Telefonu kapatmamın ardından annemi daha sonra aramayı tercih ederek telefonu sessize alıp kenara bıraktım. Ardından hangi yemekleri yapacağıma karar verdikten sonra işe koyuldum.

___

Saatler sonra yorgunlukla kendimi koltuğa attım. Başladığımda duramadığım için yine çeşit çeşit yemekler ve tatlılar yapmıştım. Evdeyken ziyan olmasın diye bir kısmını mahalledeki insanlara ikram ediyordum. Ama burada verecek kimse olmadığından dolayı abimlerin fazla yemek yemeleri için içimden dualar etmeye başladım.

Akşam olduğu için Asrın'ların her an gelebileceğini hatırladım ve telefonumu alıp annemi aradım. Onlar gelmeden annemle konuşmam gerekiyordu. Saniyeler sonra annemin sesini duyunca gülümsedim.

"Efendim kızım?"

"Annem, ben bugün Demir'lerde kalacağım. Onu haber vermek için aradım."

"Kızım daha geçen gün kalmadın mı onlarda?"

"Anne uzun zamandır uzaklaştık ya birbirimizden. Telafi etmeye çalışıyoruz şimdi de. Lütfen..."

"Tamam kızım tamam."

"Bir de yarın Demir'le birlikte kafeye geçerim, sabah gelmem yani haberin olsun."

"Tamam Arden." dedi bıkkınca.

"Teşekkür ederim anne, görüşürüz."

"Görüşürüz anneciğim."

Telefonu kapatıp sessize aldım. Oturmadan önce yaptığım kahvemden bir yudum alacakken kapının zil sesiyle kalbimde değişik bir duygunun oluştuğunu hissettim. Heyecan ve korku karışımı, kalbimin hızlanmasına neden olan bir duyguydu bu. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.

Derin bir nefes alarak kapıyı açtığımda Asrın tasmasını tuttuğu köpekle içeri girdi. Ben daha ne olduğunu anlamadan köpek bana doğru gelerek havlamaya başladığında çığlık atarak Asrın'ın arkasına geçtim. Ani hareketimi beklemiyormuş olacak ki Asrın sendeledi.

"Ya ne oluyor?" diye bağırdığında ben hâlâ köpekten korktuğum için Asrın'ı siper olarak kullanıyordum.

"Asıl sen söyle ne oluyor? Bu köpeği niye eve sokuyorsun?"

Köpekleri severdim ama böyle olunca da haliyle korkuyordum.

"Bunu sormak için geç kalmadın mı? Dark'a ben hep evde bakıyorum." diye açıkladığında köpek hâlâ havlıyordu. "Oğlum sakin ol. Leyal o, niye böyle yapıyorsun?"

Asrın onu sakinleştirmek amacıyla eğildiğinde arkamda hissettiğim hareketlilikle oraya döndüm. Karşımdaki kıza baktığımda ani bir şaşkınlık yaşadım. Fotoğrafta gördüğüm kızdı ve gerçekte çok daha güzeldi. Benim ona baktığımı farkedince gözlerini devirdi. Bu duruma anlam verememiştim. Acaba onunla Leyal'in arasında ne geçmişti?

"Abla niye dikiliyorsun orada öyle?" dedi Asrın Feza'ya bakarak. "Girsene içeri."

Dark biraz sakinleşmişti ama hâlâ bana her an saldıracakmış gibi bakıyordu ya da bana öyle geliyordu. Asrın kaşlarını çatarak bana döndü.

"Sen geçen geldiğimizde bir şey mi yaptın Dark'a? Seni sevmez ama sanada saldırmazdı. Niye böyle huysuzlandı seni görünce?"

Duraksadım. Köpek Leyal olmadığımı anlamış olmalıydı.

"Bir şey yapmadım." diye mırıldandığımda Asrın kaşlarını daha çok çattı ve kalkıp tam önümde durdu.

"Bana bak eğer öyle bir şey olduysa, seni mahvederim. Dark sadece korktuğunda havlar." diye sesini yükselttiğinde bir adım geriledim.

"Bir şey yapmadım diyorum, cani miyim ben?"

"Evet." dedi hiç tereddüt etmeden. Daha sonra bir şey fark etmiş gibi mutfağa doğru baktı. "Bu ev, yemek mi kokuyor?"

"Evet." dediğimde kaşları havaya kalktı. Bir şey demeden mutfağa geçtiğinde Dark'ı burada bırakmıştı.

Köpekle göz göze geldiğimde korkudan gülümsemeye çalıştım.

"Yok artık." diyerek Asrın tekrar yanımıza döndü. "Hazır alınmışa benzemiyor bu yemekler."

"Hazır alınmadı zaten, ben yaptım." diyerek Asrın'ın elinden tutarak tekrar Dark'la arama girmesini sağladım.

"Korkma yemez seni." dediğinde gözlerimi devirdim. Kısa bir bekleme anından sonra devam etti. "Hem sen yemek yapmasını bilmezsin ki. Nasıl yaptın?"

Bunu duyunca kısa süreliğine unuttuğum gerçeği bir kez daha hatırladım. Ben şu an Leyal'dim.

"Siz uzun zamandır yoktunuz. O arada öğrendim işte. Nereden bileceksin ki?" dedim bozuntuya vermeden.

Feza valizini alıp odasına geçerken ben hâlâ Asrın'ı tutmuş bırakmıyordum.

"Bıraksan da odama yerleşsem?"

"Saldırır mı bana?"

Asrın gülecek gibi oldu ama hemen ciddi ifadesini alarak konuştu.

"Bilmem. Seni parçalamak istiyormuş gibi bakıyor."

Gözlerim sonuna kadar açılırken Asrın'a baktım. Dalga geçmesi iyice sinirlerimi bozarken sessiz kaldım.

"Kızım saçmalama. Bir şey yapmaz. Baksana şuna, istese de parçalayacakmış gibi bakamaz. Uysal benim oğlum, sen abartıyorsun iki havladı diye."

"İyi sakın bırakma, ben odaya geçeceğim." dedim ve hızlı adımlarla odaya geçtim.

Arkamdan güldüğüne emindim. Aslında tatlı köpekti ve bence Dark ismi ona hiç olmamıştı. Zaten bunu da Asrın dışında kimse yapamazdı herhalde.

Dakikalar sonra odada sıkıldığım için salona geçtim. Feza da tekli koltuklardan birinde oturmuş telefonla ilgileniyordu. Asrın da odadan çıktı ve kendisini koltuğa attı.

"Kolun nasıl oldu?" diye sorduğunda Feza'nın da meraklı bakışları bana döndü ama ben bakınca gözlerini kaçırdı.

Onun bu haline kaşlarım çatılırken Asrın'a döndüm.

"İyi."

Asrın sessiz kalarak kafasını salladı. Ortamda sessizlik oluşurken gerildiğimi hissettim. Sıkıntılı bir nefes vererek ayağa kalktığımda Asrın'ın gözleri beni buldu.

"Ne oldu?"

"Dışarı çıkacağım." diye yanıtlayıp odama geçtiğimde arkamdan o da gelip kapıyı kapattı.

"Nereye?"

"Sıkıldım." derken dolabımı açmış ve ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. "Dolaşacağım biraz."

"Tamam Alaz peşinde zaten, sıkıntı yok." dediğinde gözlerimi devirdim ve dolabın kapağını kapattım.

"Gitmiyorum, vazgeçtim." dedim ve kendimi yatağa atarak ekledim. "Uyuyacağım, çıkar mısın?"

"Çıkacağım da önce bir soru soracağım."

"Sor."

"Ablamla aranızda ne geçti?"

Ben de bunu merak ediyorum.

"Bir şey geçmedi."

"Benimle konuşurken yüzüme bak Leyal!" dedi sert bir ses tonuyla.

"Bana bağırma." diye sinirle yanıtladığımda hâlâ yatakta uzanır bir pozisyon almış, tavanı izliyordum.

Aniden kolumu tutup beni ayağa kaldırdığında ben daha bir şey diyemeden yüksek bir ses tonuyla tekrar konuştu Asrın.

"Ablama ne yaptın?"

"Bir şey yapmadım diyorum. Kafanda beyin yerinde saman mı var, nesini anlamadın?"

O tam bir şey diyecekken kapı açıldı ve Feza içeri girmeden çatık kaşlarla bize bakmaya başladı.

"Ne oluyor burada?"

"Bir şey yok abla, sen içeri gir." derken üzerime yürüyerek ekledi Asrın. "İki sıcak davrandım diye şunun dili uzamış. Ama halledeceğim."

Feza hızlı adımlarla gelip Asrın'la aramıza girdi.

"Ne yapıyorsun Asrın, kendine gel?! Ne yapacaksın, vuracak mısın?"

Asrın'ın bakışlarındaki öfke yerini şaşkınlığa bırakırken dudaklarını araladı.

"Abla saçmalama! Ben ne zaman vurdum ona?"

"Çık dışarı Asrın!"

"Abla.."

"Çık dedim!"

Asrın bana kısa ve soğuk bir bakış atarak odadan çıktı. Az sonra dış kapının açılıp kapanma sesi gelince gittiğini anladım.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım gözlerimi kapıdan ayırıp Feza'ya çevirerek.

Bana hiçbir şey demeden odadan çıktığında sıkıntılı bir nefes verdim. Hem beni koruyordu, hem de bana nefretle bakıyordu. Nedenini anlamıyordum ve bu durum iyice sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

Bu şekilde saatlerce evde oturursam, kafayı yiyecektim. Kalkıp tekrar dolabın önüne geçtim. Beyaz tişört ve siyah kot pantolon alıp hızlıca üzerimi değiştirdim. Siyah oversize bir hırka alıp üzerime geçirdikten sonra çantamı alıp odadan çıktım.

Feza salonda değildi. Odasında olduğunu düşünerek sessizce evden çıktım. Etrafa baktığımda Alaz'ın olmadığını farkettim. Bu içimi rahatlatırken taksi durağına doğru yürümeye başladım. Akşam olduğu için Demir eve gitmiş olmalıydı. Evlerine gidersem, ailesinin beni bırakmayacağını bildiğim için Demir'i aramaya karar verdim. Parka çağıracaktım. 

Telefonumu çıkardığım sırada taksi durağına varmıştım. Bir yandan son aramalardan Demir'i bulup ararken, diğer yandan taksilerden birine binip adresi sonra söyleyeceğimi belirtmiştim. Demir'in geleceğinden emin değildim çünkü.

"Alo?"

"Demir parka gelir misin?"

"Gelirim..." deyip bir süre sustu. "Ne oldu sana? Sesin tuhaf geliyor."

"Taksideyim şimdi, gelince konuşuruz olur mu?"

"Olur tamam." 

Telefonu kapatıp başımı cama yasladım. En başta Leyal yalnız yaşadığı için iki kişi olmanın benim için kolay olacağını sanıyordum. Ama işler sarmaşık misali uzadıkça uzadı ve birbirine karıştı. Kafamda cevabını bulamadığım tonlarca soru var. Her bir köşesine bir yapboz parçası saklanmış oyun evi gibi zihnim. Öyle dağınık, öyle karışık.

En başında yanlış yola girmiştim belki de. O anın yaşattığı panik duygusuyla ani bir karar vermiş ve mantıksız bir oyunun içine doğru emin  adımlarla yürümüştüm. Şimdiyse her şey için çok geçti. Leyal ortada yoktu. Neredeydi, nasıldı hatta yaşıyor muydu, bilmiyordum. Kimin yanında olduğu da belli değildi. Peşimde biri vardı ve ben kim olduğunu bilmiyordum. Bu saatten sonra gerçekleri itiraf etsem bile bu benim sonum olurdu. En başında yapmalıydım, en başında her şeyi herkese anlatmalıydım. Şimdi ne bu vicdan yükünü kaldırabiliyordum, ne de içinde kaybolduğum karışıklığı düzeltebiliyordum. Hoş, ben bile dağılmışken etrafımı saran bu dağınıklığı nasıl toplayabilirdim ki?

Bir süre sonra taksinin parkın yakınlarında durdurmasıyla gözlerimi yoldan ayırdım ve cüzdanımdan parayı çıkarıp şoföre uzattım. Daha sonra taksiden inerek parkın içine, her zaman oturduğumuz banka doğru yürümeye başladım. Demir göz hizama girdiğinde adımlarımı hızlandırdım.

"Demir!"

Sesimi duyduğu an ayağa kalktı ve bana döndü. Yanına ulaştığım gibi sarıldım. Saçlarımı okşayarak konuşmaya başladı.

"Artık neler olduğunu bana anlatacak mısın?"

Nasıl anlatırım ki sana olanları?

"Anlatamam Demir." dedim kendimi tutamayıp ağlarken. Korkuyordum. Çok korkuyordum.

"Tamam sakin ol. Anlatma tamam." dedi ve geri çekilip yüzümü avuçları arasına aldı. "Özür dilerim, sormuyorum...Ağlama."

"Özür dileme. Sen bir şey yapmadın." dedim burnumu çekerek. "Sen anlat dediğin için değil, anlatmak isteyip anlatamadığım için ağlıyorum ben."

Demir sıkıntıyla ofladı. Ardından elini belime yerleştirerek banka doğru yürümeme yardım etti. İkimiz de oturduktan sonra beni göğsüne bastırdı ve saçlarımdan öptü.

"Ne oldu bilmiyorum, neyin var bilmiyorum ama korktuğunu hissedebiliyorum. Biliyorsun, ben her zaman yanındayım. Sana kırılsam bile yanında olacağım." dediğinde ona çevirdim bakışlarımı. "O yüzden korkma."

Hiçbir şey diyemedim. Öyle bir durumun içindeydim ki, korkmamak imkansız geliyordu. Başımı omzuna koydum ve çok kısık bir sesle konuştum.

"Çok kötü bir şey yapmış olsam bile yanımda olacak mısın?"

Kısa bir süre sessizlik oluştuğunda bu soruyu sorduğum için pişman hissetmiştim.

"Ne gibi bir şey? Ne yapsan mesela?"

"Bilmem." diye mırıldandım. "Ne olursa olsun."

"Haksızsan seni savunamam ama yanında olurum, sana sımsıkı sarılmaya devam ederim."

"Beni sevmekten vazgeçmez misin?" dedim sevgiye muhtaç küçük bir çocuk gibi.

"İnsan kardeşini sevmekten vazgeçer mi hiç?"

Doğru. Ben de Leyal'in beni öldürmeye çalışmasına rağmen sevmeye devam ediyordum. Ona bir şey olmasından deli gibi korkuyordum. Ama o beni sevmekten vazgeçmişti. Gerçi Leyal beni hiç sevmedi ki.

"Vazgeçmez. Vazgeçme. Vazgeçmeyelim." diyerek daha çok sokuldum Demir'e.

"Vazgeçmem ışığım."

Bir süre ikimiz de sessiz kaldıktan sonra Asrın eve gitmeden benim eve gitmem gerektiğini hatırlayarak doğruldum. Biraz daha sakindim fakat eve gidip onunla kavga etmek istemiyordum. Yeterince yorgundum çünkü.

"Ne oldu?"

"Gitmem gerek." diyerek ayaklandım.

"Bize gidelim. Bizde kal." diye Demir konuştuğunda bunu ne kadar çok istediğimi farkettim.

"Olmaz." dedim sessizce. "Gitmeliyim. Başka zaman, söz." 

"Ben bırakayım o zaman nereye gideceksen. Geç oldu zaten."

"Hayır gerek yok, teşekkür ederim Demir'im. Taksiyle gideceğim."

Demir itiraz edecek gibi olsa da kabul ettiremeyeceğini anlamış olacak ki kafasını olumlu anlamda salladı. Daha sonra birlikte parkın çıkışına doğru yürümeye başladık.

"Bari taksi durağına bırakayım seni." diye Demir konuştuğunda onu onayladım.

"O olabilir."

___

Taksi evin önünde durduğunda indim. Ne kadar itiraz etsem de parayı Demir ödemişti beni durağa bırakırken. Alaz'ı evin önünde gördüğümde duraksadım. Daha sonra aldırış etmemeye çalışarak hızlı adımlarla evin önüne gittim ve anahtarı çıkarıp kapıyı açarak içeri girdim. Aniden Asrın'ın bağırmasıyla olduğum yerde kalakaldım.

"Neredesin sen ya? Niye açılmıyor kızım o telefon?"

Bağırması irkilmeme neden olurken niye bu kadar kızdığını anlamamıştım.

"Dolaşmaya çıktım sadece."

Asrın bir süre tepkisiz kaldıktan sonra aniden gülmeye başladı.

"Dolaşmaya çıktın?" dedi sorgularcasına ve hemen ciddi ifadesini alarak bana doğru yürümeye başladı.

Tam önümde durduğunda telefonuyla bir şeyler yaptı ve telefonunun ekranını bana çevirdi. Görüş hizama giren görüntü bende büyük bir şaşkınlık etkisi oluştururken aklıma ilk gelen soru bunu kimin yapmış olduğu sorusuydu. Telefondaki resimler bugün çekilmişti. Hatta yaklaşık bir saat önce. Demir'le benim görüntülerimdi. Sarılışımız, onun benim yüzümü avuçları arasına aldığı an, oturduğumuz anlardan birkaç görüntü.

"Çok güzel dolaşmışsın." dediğinde gözlerimi Asrın'ın gözlerine sabitledim. "Dün aradığımda evdeydin öyle mi?"

Bu sorusu afallamama neden olurken, ben daha bir şey söylemeden Asrın telefonu çekti ve başka bir şeyler yaparak ekranı tekrar bana çevirdi. Bu sefer ki görüntüler de düne aitti. Ozan'ın bana yaklaştığı anlar. Onu itmem ve oradan çıkmam yoktu. Başka bir resime geçtiğinde yine Demir'le olan görüntümüzle karşılaştım. Yine dün çekilmişti. Ben şok içinde resimlere bakarken aklımda bunu yapmış olacağını düşündüğüm tek bir isim vardı. Alaz.

Bunun hesabını ona soracaktım. Ama ondan önce halletmem gereken başka bir sorun vardı. Karşımda bana öfke dolu gözlerle bakan Asrın'la hesaplaşmam gerekiyordu. Öfkeden titrediğini farkettiğimde bir adım geriledim. Etrafa kısa bir bakış attığım sırada salonun boş olduğunu gördüm. Feza uyumuş olmalıydı. Gözlerimi tekrar Asrın'ın gözlerine kaldırdığımda gözlerindeki öfkenin saniyeler geçtikçe daha da arttığını ve artıyor olduğunu hissettim.

Peki şimdi Arden, bu işin içinden nasıl çıkacaksın?

___

Tekrar selam.

Bölüm nasıldı sizce?

Alaz'dan bunu bekler miydiniz? ):

Sizce, bir sonraki bölümde neler olacak?

Ve sizce Asrın ne yapacak?

ÖNEMLİ!!!

Okunma ve oy arasındaki uçurum.  Okunma 400'ü geçerken oy 100'ü zor buluyor. Sol alt köşedeki yıldıza sadece dokunmanız gerekiyor, bu kadar zor olmamalı ): Sevmediğiniz için mi oylamıyorsunuz?

Neyse, her ne kadar sevmesem de yine sınır koyma kararı aldım.

SINIR: Oy:100
Yorum: 600

Görüşmek üzere <3)

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 77.4K 58
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
822K 57.2K 35
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.7M 30.1K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
805K 26K 55
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!