ZORAKİ GELİN +18

By rezancakmaz

4M 35K 7.9K

- Cihan ağa artık senin efendindir. Bileğinden tutup Cihan'ın önüne fırlattı. Düşecek gibiydi. Bir an sendele... More

Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm7
Bölüm 8

Bölüm 2

157K 4.4K 757
By rezancakmaz




BİR GECE ÖNCE ATEŞHAN KONAĞI

Mehmet Ağa'nın sakinliği ise Cihan'ın sinirini bozmuştu. Ya annesi? Ah anne ahhh dedi içinden...

-Annee... Hangi oğlunu hangi gelinini yakacaksın? Yürüyün gidiyoruz. Gerekirse o kanlar akacak.

Mehmet, kolundan sertçe tuttuğunda göz göze geldiler.

-Bana bak bana. Berdel olacak dedim. O kız bu eve gelecek.

Cihan, aynı sertlikle kolunu çekti.

-O kız temiz evimize giremez.

Mehmet, sinirle başını sağa sola çevirdi.

-Beni sınama oğlum. Kimle konuşuyorsun?

-Özür dilerim babacığım ama kiminle evlendireceksin?

-Kimle mi dik kafalı? Tabi ki seninle... Ağalarla verdiğimiz karar budur. Yarın öğlen kızımızı alıp geliyorsun.

Cihan, öfkeyle yumruğunu masaya geçirdi.

-Neeeeeee...

Delirmek üzereydi. Tüm ailesi bir olmuş boynuna esaret halkasını takmaya çabalıyordu. Hele babası... Ya daha çok gençti. Bahçesinde çook koklayacak çiçek vardı. Asla dedi içinden. Ölürüm de evlenmem. Mehmet;

-Duydun.

Alayla gülümsedi.

-İşler gittikçe ilginçleşiyor. Benimle mi dedin peder bey? Anne sultan doğru mu duydum?

Fadime, hem ağlayıp hem gülümseüyordu.

-Başka çare yok aslan oğlum. Ailemiz için, kız kardeşinin mutluluğu için razı geleceksin.

Sinirle odada dolanırken şaşkınlıkla annesine baktı.

-Duymadım ne dedin? Kız kardeşimin mutluluğu için mi? Aklınızı mı kaçırdınız. Asla olmaz.

Mehmet;

-Cihannn... Devrinde, saltanatında sona erdi. Buraya kadar. Sözü kestik. O kızla yarın öğleden sonra evleneceksin.

Cihan, hayretle duraladı.

-Ne yaptınız ne yaptınız? Söz mü kestiniz peder bey?

-Duydun.

-Bana sorulmadan. Söz kestiniz öyle mi? Hem de Tancan aşiretinden bir kızla... Onu koluma takıp gezdireceğim öyle mi?

Yengeleriyle göz göze geldi.

-Değil nikâhıma almak, onu koluma takıp şuradan şuraya gitmem. Böyle bilin. Geldiğime pişman etmeyin.

Mehmet, Emine'yle bakışınca sesini iyice alçalttı.

-Kız akıllı usluymuş. Çok becerikli ve hanımmış. Hikmet'in deli kızı Ceren'i özellikle istemedim. Kız Hatice Hanımın ölen erkek kardeşinin kızıymış. Fuat ve eşi trafik kazasında erkenden ölünce Hatice kızı küçükten yanına alıp büyütmüş. Kızı çok ama çoookkk övdüler. On parmağında kırk marifeti varmış hem güzel hem akılı hem de hanım... Hikmet'in kızı mı, Hatice'nin yeğeni mi derseniz ağalarla Hatice'nin yeğenini kabul eyledik.

Cihan, sinirle kahkaha attı. Kesin aynı dili konuşmuyorlardı.

-Duydunuz değil mi? Akıllı uslu kızmış. On parmağında kırk marifeti varmış, hem güzel hem akılı hem de hanım mış. Delirtmeyin beni beee... Bana ne aklından marifetinden. Kız kabul ederse yeminim olsun olan aklını da ben alırım. Hayatını cehenneme çevirmezsem bana da Cihan Ateşhan demeyin.

Büyük abi Hakan;

-Sus lan sus. Kızı gör bakalım, methini duymayan kalmadı. Tancan'lara hiç benzemezmiş. Hem o Tancan değil oğlum, Seven'ler den... Ama konağın kızıdır.

Hadi ya dercesine kaşlarını kaldırdı.

-Beğenir miyim? Sonuçta o günah yuvasında, o terbiyeyle büyümüş Tancan aşiretinden bir kızdır. Kanatsız melek olsa o melek benim değil. Yazık etmeyin. Kıza da bana da yazık etmeyin.

Ortanca abi Civan;

-Kes lan zırvalamayı. Kız seni kabul etti de sen mi etmeyeceksin? Babam ne derse odur. Ne zaman babamıza karşı gelir olduk. Kendine gel kendine.

-Lan abi. Gidip hesap soralım. Aydan'ı alalım. İstanbul'a götürürüm. Şirkette gözümün önünde çalışır.

Mehmet;

-Hüküm verildi. Büyükler böyle uygun gördük. Uyacaksın, işte o kadar.

Cihan, yumruğunu sinirle duvara indirdi.

-Hay o hüküm verenlerin ben taaa...

Fadime, telaşla araya girdi.

-Oğlumm... Aslanım...

-Ne var anne? Evlenmem diyorum sen anlat. Ya daha çok gencim. Hayatımın bu döneminde evlenmeyi hiç düşünmüyorum?

Fadime, yanına gidip sevgiyle kolunu okşarken gülümsedi.

-Nikâhta keramet vardır çocuğum. Bi de bakmışsın alışmış, başına taç etmişsin. Ha oğlum? Erken karar verme.

-Başıma taç edeceğim öyle mi? Nikâhıma alacağımı düşünmenize sebep nedir? Hepiniz delirdiniz. Annem çarşıdan eşya mı alıyorum? Olmaz dedim. Başka çare düşünün. Tancan'ların sümüklü kızını kendime eş yapmam. O kadar alçalmadım.

Mehmet, elini kaldırıp vuracakken Fadime kolunu sıkıca tuttu.

-Beyy... Cihan...

-Kanı bozuklardan kız almak mı? Allah yazdıysa bozsun.

Mehmet, Cihan'ın karşısına durdu. Sanki birbirine her an saldıracak gibiydiler. Mehmet;

-O kızla evleneceksin.

-Ölürüm de evlenmem. Ne ara unuttunuz. Salih amcamı ellerinden zor almıştık. Bir canı kalmıştı. Hala tekerlekli sandalyelerde bakıcılarla yaşar.

-Hiçbir şey unutulmuş değil. O da az şerefsizlik yapmadıydı. Keşke öldürmüş olaydılar. Melike kıza yaptıkları için ona çok kızgınız. Çoluğu çocuğu olmamış olsaydı, gelinin karnı burnunda olmasaydı.

Sinirle soluyup başını salladı.

-Neyse ney... Layığını bulmuş oğul. Onun yüzünden başımız dik olmadı. Şimdi elimize düzeltme fırsatı geçmiş. Geri durmam. O kız gelinim olacak. Söz ağzımdan çıkmıştır.

-Unut o işi peder. Hiç Salih amcamı dinlediniz mi?

-Neyini dinleyek be oğul. Ağzı lal olmuş konuşamaz. Günahlarından ölemez de. Günahsız Melike bacım Salih'e kanmasının bedelini canıyla ödediydi. Bebeğiyle öldüğünü duyduğumuzda çok üzüldüydük.

-Sizinle aynı düşünmüyorum. Kedi kuyruk sallamazsa, köpek dönüp bakmazmış.

Karşılıklı durduklarında Fadime oğlunun kolundan tutarak bakışlarıyla uyarınca Cihan;

-Ne yani anne doğru değil mi?

Yüzüne inen sert tokadın etkisiyle bir an duraladı. Mehmet;

-Seni eşşoğlu eşşek... Herkesi kendin gibi cibilliyetsiz mi bildin? Adam aşüftelerle düşüp kalktığından tüm kadınları öyle biliyor. Aşüftelik sadece kadınlara has değil. Erkeğin aşüftesi de olur. Aynı sen gibi. Bir daha Melike bacım hakkında ileri geri konuş yeminim olsun seni evlatlıktan reddederim.

Cihan, yumruğunu sertçe tokat izine sürterken gözleri dolmuştu. Hakan;

-Baba ne yaptın?

Mehmet, öfkeyle;

-Gerekeni. Çok daha önceden yapmalıydım.

Cihan, akıtamadığı yaşlarla sırıttı.

-Peder Bey...

Civan, sıkıca kolundan tuttu.

-Sakın abicim sakın, atana karşı gelme. Sus.

Gelinleri olan Emine ve Banu, Mehmet'in kollarına girerken, Fadime oracığa çöküverdi. Sanki canı bedeninden yavaş yavaş çıkıyordu.

-Aydan... Aydan... Beddua etmem. Kanımsın. Ocağımı söndürdün Aydan... Beddua etmem.

Banu;

-Babam biraz dışarı çıkalım.

Mehmet, odadan çıkarken iyice sesini yükseltti.

-Eğri doğruya yazılacak. Bu vesileyle kırgınlıklar çözülecek. Yarın öğle vakti kardeşlerinle gidip gelinimi getireceksin. Sıkıysa getirme de gör bakalım baba nasıl oluyormuş?

Cihan, hayatında yediği ilk baba tokadını hazmetmekle meşguldü.

-Bu tokadın öcünü o gelinim dediğin kadından almazsam... Gelininiz öyle mi? Peki. Yapacaklarımı siz istediniz.

Hakan, yandık dercesine Civan'a baktı.

-Oğlum az sakinleş. Babamızın yaşlılığına ver. Son zamanlarda çok asabi oldu. Bildiğin canımıza okuyor.

Civan;

-Aslanım benim be. Bir tokat lan, bir tokat oğlum. Onun vurduğu yerde gül biter. Sende çok ileri gittin. Durmayı bilmiyorsun.

Cihan, annesinin ağladığını görünce sakince önüne çömeldi.

-Sözüm sözdür. Diretirseniz benden günah gider. Kuran üstüne yemin ederim ki o kadın her gün yeni bir cehennem yaşayacak. Eğer yapmazsam dünya âlem yüzüme tükürsün.

TANCAN KONAĞI

Mercan, kapının önündeki cipi görmüştü. Başını kaldırmadan dedesinin yanına gitti. Hikmet ağa kolundan tutup gözlerinin içine sertçe bakıp sadece onun duyacağı şekilde fısıldadı.

-Cihan ağa senin efendindir.

Bu sırada Cihan lüks cipiyle Tancan konağının kapısından içeri girip, kalabalığın çok yakınında aracını durdurdu. Abileri ve korumaların araçları hemen ardındaydı. Araçtan indiğinde Hakan ve Civan hızla yanına gelmişti. Öfke ve nefretle kardeşlerine bakıp bakışlarını konağın önünde toplanan kalabalığa çevirdi. Asiye ve Hikmet, ağalarla yan yanaydı. Geride Hatice, Ceren, Baran, Aydan, Mercan, konak güvenlik ve hizmetlileri topluca araçtan inenlere bakıyordu.

Hakan, kolundan tutup fısıldadı.

-Sakin ol aslanım. İt sürüsü gibiler. Sorun çıkartmadan kızı alıp gidelim.

Öfkeyle yumruklarını sıktı.

-Çokkk sakinim. Kimdir karşımdaki it sürüleri? Bir ordu olsunlar. Kanları bozuk sülaleden mi korkacağız?

Civan;

-Sen konuşma. Biz kızı usulüyle alırız.

Hadi ya dercesine baktı.

-Kurban olan benim. İşlerime karışmayın.

Kalabalığa doğru ağır ağır yürürken çok sertti. Kardeşlerine ve yanlarındaki adamlara baktı. Kalabalığın tam önünde durdu. Sakin olmaya çalışarak ceketinin önünü açtı. Elini beline dayadığında belindeki silahın kabzası parlıyordu. Bakışlarını öfkeyle Hikmet'e çevirdi.

-Kardeşimi ve Baran'ı bize teslim edin.

Baran, kalabalığın hemen gerisinde Aydan'a sıkıca sarılmıştı. Ağaların hepsi ayaklanıp bellerindeki silahları açığa çıkartıp sakince Cihan ve yanındakilere gülümseyince, Hakan, Cihan'ın kolundan sıkıca tuttu.

-Delirdin mi?

Hakan, bir adım öne çıktı. Tancan aşiretinin en büyüğü olan Ali Ağa Hakan'a gülerek yaklaşmıştı.

-Hakan ağam nasılsın? Bilirsin sizleri severiz. Aranızda süren husumetin böyle güzel birliktelikle sonuçlanacak olması tüm aşiretleri memnun etmiştir. Cihan Ağa gönülsüz gibi duruyor. Cihan Ağam büyüklerimiz hep doğru demiştir. Nikâhta keramet vardır. Hanım kızımızı bu gece nikâhına alacaksın.

Cihan, öfkeyle belindeki silaha dokunduğunda Civan hızlıca engelledi.

-Nikâhta keramet var öyle mi? Rızalığım olmayan bir evlilikte. Ne yapıp yapmayacağımı nasıl söylemeye cüret edersin?

Bu sırada Hikmet, Mercan'ın kolundan tutup, yalnız onun duyacağı şekilde fısıldadı.

-Sen bilirsin. Hatice'nin iyiliğini en iyi sen bilirsin. Ona göre git. Anan gibi başımızı yere eğip gelmeyeceksin. Cihan ağa bundan sonra senin efendindir. Ne derse onu yapacaksın.

Nefretle dedesine bakarken, Hikmet onu sertçe Cihan'ın önüne fırlattı. Hatice, ağlayarak panikle bir adım öne çıkınca, Hikmet'in tehditkâr bakışıyla duraladı.

"Şeytanından bulasın. Kızımı, torunumu canından bezdirdin. Allah'ım canımız yanar, canını yak kurban olduğum." Dedi içinden.

Ağlayarak Ceren'e bakınca Ceren sıkıca sarıldı.

-Canım eğer kendimizi koy verirsek Mercan çok yıkılır. Dik duralım.

Hatice, Ceren'in elini sıkıp başını salladı.

-Allah senden razı olsun kızım.

Bu sırada Mercan fırlatılmanın etkisiyle sendelerken, Cihan önüne fırlatılana bakıp sinirle abilerine döndü. Ha patladı, ha patlayacaktı. Hakan, alçak sesle;

-Sessiz ol. Her ne konuşacaksan eve sakla. Sorun çıkmayacak.

Hakan'a ters, ters bakıp yeniden bakışlarını önüne fırlatılan kıza çevirdi. Tepeden aşağı incelerken bakışlarındaki aşağılamayı Mercan görmüştü. Kırgınlığını gizlemek adına bakışlarını kaçırdı. Cihan, tiksintiyle bir adım uzağa kaçıp, Hikmet ile göz göze geldi. Sinirinden sesi iyice yükselmişti.

-Başka kız yok mudur?

Hikmet, ağaların yanına gidip sakince gülümsedi.

-Budur. Berdelin hakkı budur. Hakkına razı olacaksın. Cihan ağa fazla uzatmadan kızı al git.

Öfkeden yerinde duramıyordu. Civan ve Hakan'ın kollarına girmesiyle duraladı. Sakinlemek için derin, derin soluklandı. Aşağılayarak ilkin Mercan'a daha sonra Hikmet'e döndü.

-Koskoca Cihan ağaya sunduğunuz kız bu mudur? Siz Tancan aşireti belli ki Ateşhan aşiretini küçük görürsünüz. Başka kız yok mu dedim?

Hikmet, başını sağa sola sallarken etrafındaki ağalara bakınca, Ali ağa;

-Cihan ağam sessizce al kızı git. Aramızdaki husumetler bitmiştir.

Cihan;

-Ya demek bitmiş diyorsunuz. Siz olsanız bu ucubeyle evlenir miydiniz?

Asiye, "Allah için haklı. Yaktık oğlanı..." Dedi içinden.

Cihan, aşağılayarak;

-Ne yapayım bu kızı?

Hikmet, sakince;

-Kız bizden çıktı. Berdelin hakkı budur dedim. Razı geleceksin.

Sinirden yerinde duramıyordu. Birilerini kesip biçmek, eşek sudan gelene kadar hatta komalık edene kadar dövmek için can atıyordu. Bu sırada Aydan Baran'dan kurtulup yanına geldiğinde tereddütle durdu.

-Abiii!

Cihan, öfkeyle elini kaldırdığında, Aydan'ın korkuyla başını sakladığını gördü. O an ne yaptığını fark etti. Kolu bir süre havada asılı kaldı. Ama içi içine sığmıyordu. Avazı çıktığı kadar bağırdı.

-Aydannn! Aydannnnn...

Sanki yer yerinden oynamıştı. Aydan'ın pişmanlık gözyaşları süzülürken kardeşlerinin gönüllerine ulaşamıyordu.

-Abiciğim bi dinle istersen? Civan abi...

Aydan, umutla Hakan'a baktı.

-Hakan abim. Ne olur konuşmama izin verin.

Hakan, sertçe sözünü kesti.

-Bizim Aydan adında kardeşimiz yoktur. Onu toprakta sırladık.

Aydan'ın hıçkırıkları iyice yükselmişti. Umutla Civan'ın yanına gitti.

-Ya sen abi?

Civan, başını diğer tarafa çevirdi.

-Ölüler konuşmaz Aydan. Ölüler konuşmaz.

Aydan çaresizce Baran'ın yanına gitti. Cihan sinirle önünde yaprak gibi titreyen, evinde hizmetçi olarak dahi çalıştırmayacağı kıza bakıp, iyice sesini yükseltti.

-Başka kız yok mu dedim Hikmet Ağa?

-Yok, ağalarla verilen karar budur. Kabul ettiniz. Berdelin hakkı budur.

-Ya demek hakkı budur. Eee madem budur dersiniz... Ben Cihan Ağaysam bu aşağılanmanın altında kalmam.

Sinirle Mercan'a bakarken bakışları adeta kızı ayakların altında çiğnemek ister gibiydi.

-Yürü... Yürü bakalım.

Mercan, Hatice'ye bakıp gülümsemeye çalıştı. Telefon işareti yapıp sessizce araca doğru yürürken düşünme yetisini kaybetmişti. Etrafı korumalar ile çevrili araca doğru yürürken içi hiç susmuyordu.

"Kibirli hergele. Ulan dua et anneanneme yoksa ben seni var ya" Diye içinden söylendi.

Mercan'dı. Kolay sinirlenmez, sineye çeker, son ana kadar beklerdi. Sineye çekecek kısmı çoktan geçmişti. Delirmesi an meselesiydi. İçindeki fırtınayı görecek olsalar böyle konuşmayacaklarından emindi. "Tek istediğim okuluma devam etmekti. Tek isteğim tek yaşama gayem. Anneanneme güzel hayat sunmak ve... Birde kız arkadaşlarım ile çaldıkları küçük orkestram... Bestelerim..." Dedi içinden.

Aracın arka kapısını açıp hayalet sessizliğinde içeri geçti. Sıkıntıyla tırnaklarının kenarındaki etleri yolarken hala içinden konuşuyordu. "Şansıma bak şansıma... Havaalanında gördüğüm havalı piç. Hiç de görüldüğü gibi değilmiş. Sus Mercan sus. Anneannenin hatırı olmasa sen bu hergeleye ne yapacağını iyi bilirdin ama şimdilik susacaksın. Ne denirse peki diyeceksin. Bir süre dayanacaksın... Sabır. Ne dedi anneannen unutma? Her gecenin bir sabahı vardır. Hey Allah'ım beni neyle sınıyorsun? O adam kim ben kim kurban olduğum. Böyle bir adam, hiç benim gibi kızı ister mi? Acıdım adama... Lütfen Allah'ım dayanma gücü ver." Diye yalvardı.

Cihan, sinirle aracın kapısını açıp şoför koltuğuna oturdu. Dikiz aynasını Mercan'a göre ayarlayıp, aracı çalıştırdı. Bir süre sessizce yol aldılar.

-Adın?

Sesi duyulur duyulmaz.

-Mercan

Cihan, kaşlarını çatarak bağırdı.

-Sudan çıkmış fare gibisin. Ne dedin? Yüksek sesle söyle.

Telaşla başını kaldırıp Cihan' a baktı.

-Mercan efendim.

Continue Reading

You'll Also Like

84.3K 1.3K 18
Kızıla bürünen gök insanların irislerine yerleştiğinde, kalpleri hiç olmadığı kadar büyük bir ateş parçasıyla tutuşarak atmaya başladığında ve ince b...
53.8K 4.9K 24
"Delibal, hem şifa hem zehir."
41.4K 3.7K 33
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...
536K 43.7K 34
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...