Telepatia

By vanesialavi

70.5K 5.2K 1.8K

'Seni her an izliyorum jimin. Bana gay olmadığını kanıtlayamazsın. Çünkü geceleri kendini becerdiğini görüyor... More

Geçmişte seninle olacağım.
Gelecekte bedeninle.
Şimdi seni korumaya geldim.
Biliyorum beni seviyorsun.
Beni korumak istiyorsun.
Ama asıl korunması gereken,
Sensin.
Taehyung
Ölme
Sevgilim.
Öldük.
Anne
Lütfen hayata döndür.
Sesini duyuyorum.
Oğlum.
Burdayım,geldim yanına.
Dirilen tekrar öldürülmeli.
Hayır!
"Ben,ben değilken bile seni buldum."
Seni seviyorum demek bu kadar zor olmamalıydı.
Zor değil,Hadi bir dene!
Siktir et
Kanatlarını hisset.
"Ben buraya çıplak geldim. heyhat!utanmam yok."
Heykel
Özgür.
Gel acı ilaç,gel ey tatsız kılavuz
!
Seni seviyorum
Telepatia
Sessizlik sonrası kaos
Ölüm ikimizi seçti.
Kanlı gök
Her şeyin sonu baştan yazılır
Bırakmam.
"Seni çok özledim."
Hep lafta...

Yardım et! N'olur yaşasın.

1.6K 128 95
By vanesialavi

Arkadaşlarıyla tanışmak için hazırlanıyordum. Kahvaltıyı bitirmiş kendimize birer kahve yapıp içmiştik salonda. Kendi aralarında muhabbet ederlerken ben ders programıma bakıyordum. Birkaç dersi kaçırmıştım ve dersten kalmak istemiyordun. Ben telefona bakarken tae bana seslenmiş,beni arkadaşlarının yanına götürebilceğini söylemişti.

Şimdi ise dolaptan seçtiğim salaş gömleğim ve dar siyah pantolonumu giyiyordum. Pantolonumun fermuarını çektikten sonra susadığımı fark ederek mutfağa yürüdüm. Raftan bir bardak aldıktan sonra buzdolabından su çıkartmış doldurmuştum. Doldurduğum bardağı alarak salona gitmeye karar verdim. Çünkü Jungkook ve Hoseok'un kavga etme sesi geliyordu.

"Sana başkalarıyla yatacağın zaman benim kıyafetlerimi giymemeni söylemiştim!" Diye bağırdı jungkook. Hoseok ise oturduğu yerde başını ovalayarak daha sessiz olması gerektiğini söylüyordu. Oysaki az önce Hoseok'un bağırma sesini duyduğum için içeriye girmiştim.

Tae kenarda oturmuş sırıtarak onları izliyordu. Benim içeriye girdiğimi gördüğünde gözleri gömleğimi iliklemediğim için açık olan vücudumda gezdirdi. Gülüşü solmuş kaşlarını kaldırmıştı. Gözlerinin kasığımın üzerindeki simgede gezdirdiğini biliyordum. Ne zaman yanında giyinecek olsam sadece ona düz bir ifadeyle bakardı. Neden öyle baktığını sormak aklıma gelsede sorma gereği duymamıştım.

Gözlerini yukarıya çıkartıp gözlerimle kesiştiğinde dudağımın kenarında ufak bir gülümseme olmuştu. Çünkü garip bir ifadeyle bakıyordu tatlıydı.

Onlar kendi aralarında kavga ederken jin umursamayarak telefonuna bakıyor Tae ise yerinden kalkıp yanıma doğru adımlıyordu.

Yanıma geldiğinde elimdeki bardağı alıp bir yudum su içti. İçtikten sonra bardağı hemen yanımızda duran masaya koydu. Uzun ince parmaklarını kaslarımın arasında sürtüp gömleğin düğmesinden tutarak ilikledi.

"Arkadaşlarımla görüşmek için sence de çok seksi değil misin?" Son iki düğmeyi açık bıraktıktan sonra yakamı düzeltmiş işaret parmağını boynuma sürtmüştü. Bunu dışardan başkası fark edemezdi. Küçük dokunuşlardan hoşlandığını birlikte olduğumuz süre boyunca anlıyordum. Sürekli bir temas halindeydik bana yakın oturuyor masada yemek yerken dirseğini dirseğime değdiriyordu bunun gibi küçük dokunuşları oluyordu. Temas bağımlılığı olduğunu düşünüyordum açıkçası. O daha çok dokunmaktan zevk alıyordu. Büyük bir ihtimalle seks onun için geri planda kalıyor daha çok karşısındakine dokunmayı seviyor gibi geliyordu bana.

"Kıskanıyorsun galiba?" Diye gülerek sorduğumda parmaklarını saçlarımın arasına geçirdi. Geriye doğru tarıyarak daha düzgün görünmesini sağladı.  Daha sonra elini yüzümün hizasına getirerek işaret parmağı ve baş parmağını birbirine yaklaştırdı.

"Biraz." Dedi. Kavganın sesi kesilmiş herkes bize dönmüş,bizi izliyordu. Taehyung gösterisinin son hamlesi olarak yanağımı öptükten sonra göz kırpıp salondan çıktı.

"Vay be." Dedi jin alkışlayarak. Jungkook sırıtıyor,hoseok ise çok vıcık bir ilişki olduğunu söylüyordu.

Ben ise bunu neden yaptığını düşünüyordum.

Taehyung aklınca kurnazlık yapıp küçük bir gösteri yapmıştı. Onları bizim sevgili olduğumuza gerçekten inandırmak istediği çok belliydi. Ama bunu büyü yoluylada yapabilirdi neden bunu basit yol yerine zor yolla yapmıştı. Büyüyle etkilemek istemiyor olacaktı ki böyle kandırıyordu onları.

Büyü yapmak istemediğimden değil,yapamıyorum.
Bir şey tarafından etkisiz kalıyor. Yakında çözeceğim. Bunun için arkadaşlarını arkadaşlarımla tanıştırmamız lazım. Çok fazla vaktim yok neden etkisiz olduğunu onlar çözerse benim sana ayıracak daha fazla vaktim olur.

Salondan çıkıp yanıma para,anahtar ve telefonumu alarak dış kapıdan çıktım. Karşı tarafın binasına yaslanmış beni bekleyen Taehyung geldiğimi görmesiyle duvardan ayrılmıştı. Üzerine giydiği bol salaş gömleğinin altına yine bol siyah kumaş pantolon giymiş ellerini ceplerine koyarak karşıya,yanıma gelmişti.

Bugün fazla şıktı. Az önceki evimdeki eşofmanlı hali gitmiş yerine göz alıcı bir adam gelmişti. Gözlerini ortaya çıkaran renklere bürünmüş. Saçlarındaki dalgaları şekillendirmiş kulağından hiç eksik olmayan küpeleri ve uzun kolyesine takım olacak şekilde yüzükler takmıştı.

Tam anlamıyla tanrısal bir görüntüydü.
Cebinden çıkardığı elini havada bana doğru uzatarak gülümsedi.

"Hadi gidelim." Elimi elinin üzerine koyduğumda arkasını bana dönerek adım attı. Bende aynı şekilde bir adım attığımda kendimi başka bir yerde bulmuştum.

Bir saniyede başka yere gitmek mi? Bu mükemmel bir şeydi.

"Bunu bende yapabilecek miyim?" Elini elimden çekmiş tekrardan cebine koymuştu. Karşısındaki büyük eve bakarken cevap verdi.

"Sana öğreteceklerimin yanında bu hiçbir şey olacak Jimin."

Size yemin ediyorum. Gözlerindeki o yansımayı görmesem Taehyung'un kötü olduğuna inanamazdım. Bunu söylerken aynı o adamın kafasını kopartırken ki gibi olmuştu gözleri. Bu beni biraz korkutmuş aynı zamanda düşünmemi sağlamıştı.

" Neden bana karşı bu kadar iyisin?" Bunca zaman bunu sormak niye aklıma gelmemişti bilmiyordum ama. Zaman geçtikte bir takım şeyler oldukça her şeyi daha detaylı düşünüyordum.

"Kötü olmamı mı istersin?" Kaşlarını kaldırarak komik bir surat ifadesiyle söylemişti. Az önceki gözündeki yansıma gitmişti.

"Hayır."

"Hadi eve girelim." Sırtımdan itekleyerek önünden yürümemi sağlamış kendiside hemen arkamdan gelmişti.

Kapı bizim gelmemizle direkt açılmıştı. Doğal güçlere ve büyüleri daha çok sevmeye başlamıştım. Resmen çoğu işkenceden kurtarıyordu.

İçeriye girdiğimiz anda kapıların ardında kocaman bir salon vardı. Televizyonun karşısındaki koltukta ise ellerinde konsol olan iki genç duruyordu. Birinin saçları güzel bir mavi tondayken diğerininki kahverengiydi. O sıra düşündüğüm tek şey mavi saçın Taehyung'da nasıl duracağıydı. Yüzünü daha mı çocuksu yapardı yoksa onu daha mı çekici kılardı. Siyah saçları ona o kadar çok yakışıyordu ki bu düşünceyi sevmemiştim. Ona yakışan en çok rengin siyah olcağını düşünüyordum. Saçları önüne dalgalı  düşüyor,bol giyiniyor ve yüzük takıyordu. Buna rağmen hiç gözümde onu tamamen çocuksu veya tamamen ciddi birisi olarak görmemiştim.

"Merhaba Jimin." Mavi saçlarına daldığım genç bana dönerek benim gibi minik olan elini uzattığında tutarak tokalaştım.

"Merhaba..." İsmini sormak aklıma gelmemişti. Mahçup hissetmiştim en azından isimlerini öğrenmeliydim ki böyle ne diyeceğimi bilemez halde kalmazdım.

"Yoongi. Sanırım isimlerimizi söylemedi sana." Söylemiş miydi bilmiyordum. Hatırlayamıyordum,unutkanlığım bazen gün yüzüne çıkıyordu böyle.

"Tanıştığıma memnun oldum yoongi. Pekala,seninde ismini bilmediğim için direkt kendini tanıtsan hiç fena olmaz." Dedim gülerek.

Bana gülümseyerek elini uzattığında yanağındaki gamze ortaya çıkmıştı. Bunların genleri mi böyleydi hepsi birbirinden yakışıklıydı.

"Namjoon tanıştığıma memnun oldum Jimin. Uzun zamandır seninle tanışmak istiyorduk. Taehyung gizi kutu gibidir pek anlatmaz bize her şeyi." Dedi. Hepimiz Taehyung'a baktığımızda o ellerimi cebine koymuş omzunu silkmişti. O gözlerini etrafta gezdirirken Namjoon oturmamızı söylemiş kendisi mutfaktan bir şeyler getirmeye gitmişti.

Oturduğum koltukta bacaklarımı ayırıp öne doğru eğilmiş kafamı ellerime yaslamıştım. Aniden giren bir baş ağrısı yüzünden kafamı kaldıramıyordum şu an. 

Şakaklarımı ovalayarak koltukta geriye yaslanmış karşımdaki yoongi ve Taehyunga'a bakıyordum. O kadar normal görünüyorlardı ki bir an onların bir insan olmadıklarını unutmuştum. Bizim gibilerdi. Gerçi bizim gibi demek ne kadar doğru olurdu bilmiyordum.

Taehyung'un anlattıklarına ve yaşadıklarıma göre bende insan sayılmazdım. Ama bunu kabullenebilecek gibi değildim. Henüz yapabildiğim hiçbir şey yoktu. İnsandan bir farkım yoktu. Bana öğreteceğini söylediği şeyler vardı ama hala bir şeyler öğretmemişti. Bir şeyleri bekliyor gibiydi.

"İyi görünmüyorsun Jimin. Bir şeyin mi var?" Yoongi'ye doğru dönüp kafamı sallamıştım.

"Başıma birazcık ağrı girdi." Bana hafif gülümseyerek baktı. Taehyung'a dönerek izin beklermiş gibi kaşlarını kaldırarak baktı.

Taehyung ona gözlerini kapatarak onay verdiğinde ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yoongi oturduğu koltuktan kalkıp oturduğum tekli koltuğun arkasına geçerek ellerini az önce elimle ovduğum yere koyarak birkaç kez ovaladı.

Bir iki saniye süren bu olayda tekrar koltuğuna oturmuş geriye doğru yaslanarak bacaklarını aralamıştı. Başımdaki ağrı kaybolmuştu.

Şaşkınlıkla ona bakarken o ise göz kırpmıştı.

Taehyung'a baktığımda bana dalgın bir şekilde baktığını görmüştüm. Bende aynı şekilde ona baktığımda hafif gülümsemiş dudağının kenarını kaşımıştı.

"Yoongi'nin özelliği iyileştirme. Sağlıkçı anlayacağın." Dediğinde Yoongi'ye hayranlıkla bakıyordum. Kendi içlerindede güçlerine göre ayrıldıklarınıda öğrenmiştim ve sağlıkçı olmak güzel bir şey olmalıydı. İyileştiremediği bir hastalık yoktu demek bu.

"Çok iyi. Peki ya senin? Senin ki ne?" Yoongi'nin gülümseyen dudağı düz bir çizgi haline gelmiş Taehyung'a bakmıştı.
Taehyung ise beni geçiştirmişti.

"Sonra söylerim." Daha sonra üsteleyeceğimi kendimi unutturmayarak yoongi ile biraz normal hayattan sohbet etmiştik. O sırada içerden gelen kırılma sesi ile hepimiz sesin geldiği yöne doğru dönmüştük. Mutfak olduğunu düşündüğüm yerden Namjoon'un 'ah.' Sesi gelmişti.  Yoongi ve Taehyung hızla ayağa kalktığında bende kalkma gereği duymuştum.

"Sorun yok iyiyim! Sadece elimi kestim." Diye bağırdığında yoongi yerine geri oturmuş ne kadar sakar olduğundan bahsederken Taehyung mutfağa doğru adımladı.

"Yardım edeyim en iyisi ben ona." Dedi kapıdan çıkmadan önce.

Yoongi işe baş başa kaldığım için gerilmiştim. Oysa aşırı rahat duruyordu.
"Seni bizim oraya ne zaman götürecekmiş söyledi mi?" Dedi.

"Sizin orası derken?" Dediğimde bana alaycı bir bakış atmıştı.

"Herhalde bizimde yaşadığımız bir yer var jimin. Demek ki sana daha bahsetmemiş oralardan. Bahsetmemi ister misin?" Onu hafif başımı aşağıya doğru eğerek onayladım.

"Hmm... Aslında dışarıdan baktığımızda çok büyük bir alan ama genellikle küçük şık evlerden oluşuyor. Etrafı ormanla kaplı bir yer. Baktığında seni büyüleyecek bir yer gibi görünebilir ama değil. İyi şeyler dönmez pek."

Çok merak etmiştim. Bir gün beni götürecek miydi acaba?

"İyi olmayan şeyler ne Yoongi? Karisalar mı?" Diye sorduğumda yüzünde bir ciddi ifade olmuştu.

"Onları nerde gördün sen?" Diye biraz daha bana yaklaşarak oturdu koltukta.

"Birisi beni öldürmeye çalıştı," o an aklıma gelen görüntüleri kafamdan silmek istiyordum. Tae'nin o ifadesi adamın kafası...

"Taehyung onu öldürdü." Dediğimde yüzümün buz kestiğine emindim. Ellerimle oynayarak cevap vermiştim. Yüzüne bakmaya cesaret edememiştim.

"İsmini söyledi mi hiç?" İçeriye eli sarılı Namjoon ve Taehyung girmişti. Konuyu kapatacağımızı düşünürken,koltuğa doğru dönüp arkasındaki kapıda olan ikisine baktı.

"Karisa öldürmüşsün. Kimi?" Taehyung'un gözünden geçen o parıltıyı yine görmüştüm. Her gördüğümde içim ürperiyordu. O günün psikolojimi bozduğu kesindi.

"Alex piçi." Diyerek yanıtladığında yoongi bir küfür savurmuş sinirden gülmüştü.

"O orospu çocuğu Jimin'i öldürmeye mi kalkıştı. Kendinden güçlü insanlara saldırmaması gerektiğini öğretmemişler mi."

Araya girdim.

"Benden güçlüydü. Nerdeyse beni öldürmüştü Taehyung gelmese."

Namjoon gülerek koltuğa oturdu. Eline yeni bir peçete sardı.

"Seni istese de öldüremezdi. Ayrıca sen ondan daha güçlüsün emin ol. Hepimizin ağzına sıçacak güç var sende. Haberin olsun diye söylüyorum bu salak sana söylememiş olabilir daha."

Ağzım açık bir şekilde Namjoon'u dinlemiştim.
Bendeki gücün bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Hepimizin derken bu Taehyung'dan güçlü olduğum anlamına mı geliyordu? O yüzden mi bana hala bir şey öğretmemişti.

Taehyung'a döndüğümde kollarını birleştirmiş ayakta duruyordu.

"Bunu ben söylemeyi planlıyordum. Önce davrandılar," omuz silkti hemen yanımdaki üçlü koltuğun bana yakım olan tarafına oturarak ellerimi elleri arasına aldı.

"Birazını göstermemi ister misin?" Elleri ellerimin arasındayken bir anda kollarımı iki yana çevirip kollarıma baktı. Telaşlı görünüyordu. Tişörtümü çekiştirip göğsüme ve sırtıma baktığında bir şeylerin ters gittiği belliydi.

"Bunu nasıl düşünemedim!" Dedi. Hemen benden uzaklaştığında ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Güçlerimi kullanarak geldiğimiz için geçişten geçerken vücudu tepkime göstermiş. Her yeri morarıyor!" Yoongi ayağa kalkıp yanıma geldiğinde Namjoon'da kalkmış yaklaşmıştı. Namjoon bakmak için dokunacağında Yoongi bağırdı.

"Dokunma! Dokunursan daha da artacak. Az önce Tae dokunduğu için artmış yeterince."

"Ne yapacağız?" Diye sordu Taehyung. Gerçekten ne yapacağını bilmiyorsa durum çok ciddiydi. Ellerim terlemeye başlamıştı. Anlımdan soğuk soğuk terliyorken bedenimde karıncalanmalar ve batmalar hissetmeye başlamıştım.

"Birimizin kanını içireceğiz." Korkuyla onlara baktığımda Yoongi beni sakinleştirmek amaçlı ellerini havaya kaldırdı.

"Sakin ol sadece bir kaç damla."

Bunun üzerine Taehyung bir anda uzayan serçe parmağındaki tırnakla bileğine bir çizik attı. Ordan sızmaya başlayan nerdeyse siyaha yakın olan kan,birkaç damla yere damlamıştı.

"Benim kanımdan içsin." Dediğinde kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Aynı zamanda morluklarım olduğu yerlerde yanmalar hissediyordum.

"Emin misin?" Dedi Namjoon telaşlı bir şekilde saçlarını karıştırarak.

"Başkasınınki işe yaramaz!" Dedi. Yoongi bir iki saniye duraksada kenara çekilerek Taehyung'un önüme geçmesini sağladı. Kanayan yere parmağını sürterek parmağına kanın bulaşmasını sağladı.

Parmağını bana doğru uzattığında tereddütle biraz yaklaşmıştım. O bana endişeli bir şekilde bakarken,başka bir çarem olmadığı belliydi.

Parmağındaki kanı yalanıştım. Ağzıma gelen tat ne kadar midemi bulandırsa da düşünmemeye çalışarak bir an önce yutmuştum. Bir anda bedenime karışan kanını hissedebiliyordum. O kadar garip bir histi ki bütün her yerimde karıncalanmasını hissediyor gibiydim. Hissettiğim şeylerin ağırlığı ile koltukta kafamı geriye doğru atmıştım.

Bu aynı bir zamanlar denediğim uyuşturucu gibiydi. Başımın dönmesini etrafı renkli görmemi sağlamıştı. Gözlerim yavaşça kapanırken en son Taehyung'un konuştuğunu duymuştum.

"Özür dilerim Jimin. Hissedeceklerin için."

________

Uzun bir bölümdü. Beğendiniz mi?

Fikirlerinizi bekliyorumm.

Eğer güzel fikirler verirseniz bunu hikayede kullanırım ve o bölümü size ithaf ederim. Böylece bu hikayede sizden bir şey olur.

Bir söz olabilir,bir olay olabilir,bir şarkı olabilir.

Continue Reading

You'll Also Like

206K 13.5K 62
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
228K 9.9K 52
Güçlü kadın serisi...
42.8K 1.2K 75
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
10.5K 495 19
Kaderin bana oynadığı o cilveli oyundu karnımdaki bağ. İki krallığın acımasız savaşının ortasında kalmış hamile bir kadın mı? Ondan hamileydim...