Baş parmağımı cevap düğmesinin üzerinde gezdirirken ekrana baktım, sorun şuydu ki, cevap olarak ne göndereceğimi bilmiyordum. o adamı tanıyordum, yalan söylemiyordu, fakat.... jin'in kollarında bir sürü kağıtla geldiğini görünce kafamı kaldırdım. '' siktir'' dedim.
'' ne oldu'' dedi jin,elindeki kağıtları yanımdaki masaya koyup ekrana bakarak. '' ne yaptın sen?!''dedi. mesajları okuduğunda neredeyse bağıracaktı. jin'in telefonu elimden alıp mesajları yüksek sesle okumasına izin verdim. '' Aman tanrım! onu hatırlıyor musun?''diyerek titreyen parmaklarıyla adamın fotoğrafını gösterdi bana.
'' dedikleri şey doğrumu?!'' diye sordu. '' evet'' diyip başımı salladım. '' yanıtlıyımmı mesajını, emin olup olmadığını sorayım'' dedim.
'' yapma!'' dedi başını olumsuz anlamda sallayarak. '' ya sohbeti halkla paylaşırsa? Hayır!'' dedi.
'' o zaman ne yapacağız?'' dedim. göğsümde bi ağırlık vardı sanki. '' yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlıyacağız?'' dedim.
Jin, namjoon'un geldiği yere baktı'' onunla menejerimiz aracılığıyla iletişime geçeceğiz.''