Ata; Nasıl hayatta kalabilirsin ?
-Uğur; Kıdemlilerin ortak saldırısı senin saldırılarından daha güçlü, beni biraz yaraladı.
-Ata; Küstah !!!!!
Silüyetim yok olmuştu ve tekrar aynı işlemi yaparak bir silüyet oluşturdum ve anında ataya fırlattım. Long ejder saldırım ataya giderken hareket tekniğim ile imparatorlara doğru gittim. Saldırımı engellerken imparatorların arasında girince hemen dağıldılar ve mesafe koydular. Yine de bu yeterli, formasyonları bozuldu.
Mızrağımı salladım ve daha önceki patlama yüzünden yaralı olan imparatorlardan birine saldırdım. Diğerleri arkamda saldırdı ama hareket tekniği ile atlattıktan sonra adamın önüne geldim. Mızrağımı savururken, kılıcı ile blokladı. Bloklasa bile yine de biraz geriye savruldu, ağır mızraklar her zaman güç savaşında daha avantajlıdır.
Diğerleri dezavantajda olan kıdemliyi görünce hemen yakınıma gelmeye çalıştılar. Bu sırada ona sürekli saldırdım ve ayak uyduramadığı için sürekli savunmada kaldı.
Yüzünde küçük sinsi bir gülümseme gördüm ama bende aynı anda gülümsedim. Etrafımda dönerken karnına tekme attım ve mızrağımı dönüş ivmesi ile tam arkamdaki imparatora salladım. Savunmaya geçti ama geriye fırladı ve yere düştü. Yere düştüğünde yerde bir krater yarattı, karnına tekme yiyen biraz geriye fırlamışken hemen bana doğru yaklaşmak üzere olan iki imparator ile savaşmaya başladım.
Birden fazla kişiye karşı mızrağın avantajı ortaya çıktı, birine sürekli saldırırken mızrağın uzun sapı ile diğerinin saldırılarını blokladım. Bir anda etrafım sarılmıştı ama beklediğim an buydu, karga kanımın çok az miktarını yaktım ve etrafımı büyük bir alev kümesi sardı. Bana aynı anda saldıran dört imparator bu alevi fark edince kaçmaya çalıştı ama geç kaldılar.
Bir çoğunun derisi ve kolları yanarken, şanssız olan ikisinin gövdesi bile altın alevlerle yandı. Mızrağımı etrafımda çevirdim ve dört imparator altın alevlerle yanarken geriye savruldu. Hemen bir mızrağımla saplama harekete yaptım ve en yaralı olan kişinin göğsünde bir delik açtım.
Hemen tehlikeyi hissetim ve kenara kaçtım. Kaçmakta geç kalmıştım ve büyük bir saldırı bana vurduktan sonra yere düştüm ve büyük bir krater açıldı. Karnıma baktım ve belimin yan tarafında derin olmasa bir kesik yarası vardı. İleriye bakınca saçları ve elbisesi yanmış atayı gördüm. Bir dilenci gibi görünüyordu ve yanıkları derin olmasa da oldukça ciddi yanıkları vardı.
-Ata; Birimiz ölmeden bu kin bitmeyecek.
-Uğur; Zaten ölüm savaşındayız ve gereksiz konuşuyorsun. Savaşırken ölmek benim için onur verici bir şey.
Dikkatimi atadan ayırmadan yerdeki dört imparatora baktım. Göğsünü deldiğim hemen ölmüştü ve bir tanesi ağır yaralı durumdaydı. Ölmeye oldukça yakındı, alevlere en çok maruz kalanlardan biriydi ve yanıklar yüzünden göğsündeki kemikler bile görünmeye başlamıştı ve karnına büyük bir kesik vardı. Diğer ikisinin durumu ondan daha iyi olsa da yine de yaralılardı.
-Uğur; İki zirve imparatorun öldü ve ikisi yaralı, sanırım tarikatın büyük tarikat statüsünden düşecek.
-Ata; Hahahaha, ne kadar kibirli olabilirsin. Halefim şuanda öğrencilerinin peşinde ve yakında onların başları ile geri dönecek. İmparatorlarımı öldürmüş olabilirsin ama iki tirana karşı kazanamazsın.
-Uğur; Hahahahahahahaha, Aptal. Beni bile durduramıyorsun ve benim yetiştirdiğim öğrencileri öldürebileceğini mi sanıyorsun ? İkisi ile savaşırken ben bile bir anlık dikkatsizlikte ölebilirim. Sanırım bu gün tarikatın bir değil, iki tiran seviyesi kaybedecek.
-Ata; Blöf yapıyorsun, küçük bir tarikatta senin gibi bir canavar daha olamaz.
-Uğur; Ben sizin gibi kapalı odalarda uygulama yapmıyorum. Her gün hepsi benimle birebir savaş yapıyor ve ağır yaralı halde olduklarında antrenmanı bitiriyorum. İyileştiklerinde bu rutin tekrarlanıyor, senin gibi süt kuzusu öğrenciler yetiştirmem.
Ata endişelenmeye başladı, küçük bir ihtimal olsa bile ata konumunu korumasının nedeni halefinin onu desteklemesi. Diğer iki kıdemli ile arası açık ve halefinin desteği olmadan tarikattaki tüm kontrolü kaybedecektir.
Söylediklerim yalan değil, Aurora ve Yasmina ikisi de birebir de benim kadar güçlü değiller ama eksik yönlerini tamamen kapatıyorlar ve beraber olduklarında ben bile onlara karşı savaşırken ciddileşiyorum.
Aurora bir anlık bile dikkat dağıtırsa Yasmina direk ölümcül hasar vuracaktır. Aynı şekilde Yasmina korurken arka plandaki Aurora'ya saldırmakta imkansız. Ayrıca yanlarında Felix, Emilia ve Alcine var. Güçleri düşük olsa da iyileştirme ve formasyon bilgileri ile kritik anda destek olacaklardır. Üçü beraber bir zirve imparator gücündeler ve bu güç azımsanamaz.
Mızrağımı savurdum ve yerde yatan iki yaralı imparatora saldırdım. Ata hemen ilerledi ve saldırısı ile saldırılarımı engelledi. Şu anda ikisi de yaralarını kontrol altında tutmaya çalışıyor ve kaçabilecek durumda değiller. Bu sırada ileriye fırlıyorum ve ata ile yakın dövüşe giriyorum, yakın dövüş silah kavramımı geliştirecek tek şey ve bu fırsatı kaçıramam.
O da aynı şekilde enerji saldırılarında dezavantajlı olduğunu biliyor ve yakın mesafede daha avantajlı olduğu için saldırıyor. Silahlarımız çarpışırken iki yaralıya yaklaşıyorum ve bir anda tekrar kanımın çok az miktarını yakıyorum ve alevlerden kaçamadan iki imparator kızarmış tavuğa dönüşüyor.
Bu kan aşama 9 canavar kanı değil, bir mistik canavar kanı ve içerdiği güç inanılmaz. Çok az miktar yakmama rağmen iç organlarıma bir miktar hasar verirken derimi yakıyor. Giydiğim zırhın kapattığı yerlerde küçük yanıklar olmasına rağmen açık olan yerler, yüzüm ve ellerim tamamen yanıyor ve derisi yok oluyor.
-Ata; Sürekli kullanabileceğin bir alev değil, sanırım kanını yakıyorsun ve seni yaralıyor. Ne kadar devam edebilirsin ?
-Uğur; Ölünceye kadar.
Bir anlık fırsatta üst kademe iyileştirme hapı yutuyorum. Berseker gibi haplar şuan için tehlikeli, gücüm düşerse diğer insanlar için hedef olurum. Deli gibi savaşırsam ölmeden pes etmeyeceğimi fark edeceklerdir ve kanımı yakmam korkusundan bana bulaşmayacaklardır. Beni öldürseler bile kayıpları onları telafi etmeyecektir ve konumları sarsılacaktır.
-Uğur; Sana bir sır vereyim mi ?
-Ata; Ne saçmalılarından bahsediyorsun ?
-Uğur; En son iki eşime hakaret eden birini duydum, saygı duyduğum iki insan için onu o anlık bıraktım ama ilk işim buraya gelmeden önce kafasını kesmek oldu. Ne tesadüftür ki sanırım senin tarikat öğrencilerinde eşlerime hakaret etmiş, senden sonra onları avlayacağım.
Görkem'den bahsediyorum, etrafta gezinirken işin peşini bırakmaması sinirimi bozdu ve fırsat bulduğum anda onu öldürdüm. Şerefsiz, onurlu ve karakterli gibi davranıyordu ama onu izlerken her gün altındaki kızlara taciz ettiğini öğrendim. En sonunda birini tehtit edip, tecavüz etmek üzereyken yanında başka koruması yoktu ve saldırdım. Kadının anılarını sildim ve cesedi yok ettiğim için kasabada kimse bilmiyor.
-Ata; Şehirde birini öldürmek suçtur, diğerleri peşini bırakmayacak. Bir büyük ustayı öldürmenin bedelini ödeyeceksin.
-Uğur; Şehir sınırları içinde değildi, itibarını kaybetmemek için A şehrinde bir genel eve girerken onu yakaladım.
-Ata; Saçma, kimse sana inanmayacak.
-Uğur; İnanmalarını umursamıyorum, sadece bedelini ödemeli. Seni gibi.
Bu sırada tekrar savaşmaya başladık, artık enerjimi tüketmemek için çok güçlü saldırılar yapmadım. Bu sırada uzakta başka bir enerji çarpışması hissettim. Büyük ihtimalle bahsettiği halefi, diğerlerine yetişti. Eğer loncalar, kötü bir durum olursa ve onlara yardım etmezse, tamamen ilişkimi kesecektim. Bu onların son şansı, büyük ustalarını korumayan bir loncaya gerek yok. Bu olay olursa o zaman tarikatım tamamen içine kapanık olacaktı ve iş birliklerini reddeceğim.
-Ata; Halefim onları yakalamış gibi görünüyor, sadece o yok yanında bir kaç tane imparator seviyesi var. Yakında hepsi ölecek ve sonra sıra sende olacak.
-Uğur; Göreceğiz, ölürlerse bu yetersizliklerinden dolayıdır. Güçsüzler güçlülerin avıdır.
Böyle konuşsam da onlar hakkında endişeliyim ama deli imajı yüzünden panikleyemem. Bu çılgın unvanı benim için en büyük koruyucu olacak. Tekrar savaşmaya başladık, biraz yorulmuş gibiydi. Devasa kılıç ruhunu çağırmak kolay bir şey değildi ve çok fazla enerji harcıyordu. Güçlü saldırılarını hareket tekniğimle atlatırken savaş bir süre çıkmaza girmişdi, yıpratma savaşında ben öndeydim.
Tek kollu olması ve kılıcını istediği gibi kullanamaması ile bir çok açık verdi, ikimiz birbirimize bakarken vücudunun her yerinde kesikler olduğunu gördüm. Kesiklerden akan kan beyaz formasını tamamen kırmızıya boyadı, benimde durumum çok iyi değildi. Elbisemde bir çok kesik vardı. Siyah ve kırmızı renginden dolayı görünmesede aslında bende oldukça fazla yara aldım.
Bunu bitirmenin vakti gelmişti, diğerleri hala savaşıyor ve enerji dalgalarını hissediyorum. Yakında tükeneceklerdir, şimdiye kadar dayanmakla iyi iş çıkardılar. Aynı şekilde long ejder silüyetini tekrar oluşturdum ve bu sefer uzaktan saldırmadım, ejder formu mızrağımın etrafında dolandı ve mızrağımı sardı. Auradan oluşan bu ejder ile mızrağımın gücü katlanarak arttı.
Yanına gittim ve mızrağımı savurdum, kılıçını yarı çapraz tutarak blokları. İki elimin olması avantajdı ve sürekli mızrağımı etrafımda çevirirken ivmelendirip, iki taraftanda saldırıyordum. İki yönden saldırıları tek eli ile bloklaması oldukça zordu ve yavaş yavaş geri itilmeye başladı. En sonunda tüm gücümle iki elimle tuttum ve mızrağımı sapladım. Kılıçı ile engellerken bir anda kılıçı kırıldı ve mızrağım karnıdan girerek sırtından çıktı.
Kendisi ne kadar güçlü olursa olsun elindeki bir imparator seviye kılıçtı ve savaşın yorgunluğuna dayanamadı. İster benim ağır mızrak darbelerim, ister kendi saldığı kılıç ruhu olsun her şekilde kılıcını çok yordu ve en sonunda parçalandı. Bu şekilde bitmesini beklemiyordu, bana şaşkınlıkla bakarken iç çekti.
-Ata; Neden ? Neden kaybettim ?
-Uğur; Söylediğim gibi, yeterince iyi değilsin. Kılıç ruhu kılıcını güçlendirse de kılıcını yorar. Savaş deneyimin az ve bunu bilmiyordun.
-Ata; Ne kadar deneyimin olabilir ki ?
Ölmekte olan son rakibe saygı duymak geleneğimdir. Ölürken yanına eğildim ve kulağının dibinde bir enerji mesajı gönderdim.
-Uğur; 100 bin yılım savaşa alanında geçti, umarım benim gibi yeniden doğabilirsin.
Gözleri fal taşı gibi açıldı ama sonra gülümsedi.
-Ata; Anlıyorum, en azından kaybetmem haksız değildi.
Gözleri kapandı ve havadan düştü. Yere düşerken cesedine baktım, ölen bir yüksek rütbe dövüş ustasının tüm vücudu hazinedir. Saçlarında yay kirişi, kemiklerinden silah, derisinden tılsımlar yapılabilir, çoğu insan ölenlere saygısından bunu yapmaz ama bazıları bunları kullanmaktan çekinmez.
Elimde bir altın alev yandı ve yüzüğünü aldıktan sonra cesedini yaktım. Ölen cesedi yanmaya başladı ve yavaş yavaş küllere dönüştü, son saygım ve bir savaşcı olarak bunu ifade etme yolum olarak cesedini yaktım.
Vücudundan yapılan bir eşya ruhundan bir parça taşır, ruhunu bölmemek için vücudu ya gömeriz yada yakarız. Bu sayede tam ruhla rearkarnasyona girmesini umarız, bu sözsüz bir gelenektir. Bir gün ölen kişi bizde olabiliriz ve bu yüzden rakibimizinde bunu yapmasını isteriz.
Unutulmaz kin veya aşırı nefret yoksa herkes bunu yapar, gerçi bazı isnisnayi kişilerde var. Kötü yoldan birini öldürsek hemen cesedini aynı şekilde yakarız ama önce üç- dört parçaya ayırır ve birbirlerinden uzaklaştırırız. Bu farklı olarak kukla cesedine dönüşmemesi için, bazı pisikopatlar cesetleri modifiye ederek onları kuklaya çevirir.
Kukla sanatında uzmanlaşan bu kişiler canavar ve öldürdüğü insan cesetlerini kullanarak savaşır ve şeytani yolda bile korkulan tiplerdir. Bu manyaklar bazen kendi bedenlerini de modifiye eder ve öldüğünü düşündüğünzde hortlayarak canlanırlar. Bu sırada bir bekleme süresi koyarlar ve kesin öldüğünü düşünüp bıraktığınız biri bir anda canlanır ve intikam için peşinizden koşar.
Bu yüzden daha önceki hayatımda kolumu kaybetmiştim, rahatlamışken şeytani tarikat lideri horladı ve bana saldırdıktan sonra kendini patlattı. Savunmaya geçsemde çok geçti ve kolum tamamen yok oldu.
İnsanların şaşkın bakışları altında diğer dört imparatorun yüzüklerini aldıktan sonra hemen diğer savaşın olduğu yere doğru uçmaya başladım. İmparator bedenleri o kadar iyi değil ve onlarla kimse ilgilenmeyecektir.
Beş dakika sonra savaş alanına geldim ve havada durdum. Beni daha fark etmemişlerdi, savaşı izledim. Felix, Emilia ve Alcine karşısındaki iki imparator ile savaşıyordu. Biraz pasif durumda kalsalarda idare edebiliyorlardı.
Aurora ve Yasmina beraber orta yaşlı tiranla savaşıyordu. Ata gibi aynı güç seviyesindeydi, aşırı güçlü değildi ve zayıf bir tirandı. Yine de güçlüydü, Aurora ve Yasmina oldukça yaralanmıştı ama hala savaşabilirlerdi. Karşıdaki adamda oldukça yaralanmıştı ve iki tarafta oldukça yorgun görünüyordu.
Biraz düşündükten sonra bir müddet izlemeye karar verdim, bu savaş onları güçlendirecek ve kendi güçlerini tam olarak anlamalarını sağlayacaktı. Aurora arka planda müzik çalarken ilizyon yaratıyordu, bu ilizyon yüzünden etraf tamamen kiraz çiçeği yaprakları ile kaplanıyor ve bu sırada Yasmina gözden kayboluyordu.
İlizyon ile Yasmina'yı ve kendini gizliyordu, saldırıları süpriz saldırı olsa bile karşısındaki bir tirandı ve ani aura dalgalanması hissetiği anda tepki veriyor ve saldırıları savuşturduktan sonra karşı saldırıya geçiyordu.
Bu adamın potansiyeli atadan daha fazlaydı ve onun aksine soyu ile elementinide güçlendirmişti. Yasmina büyük bir kılıç aurası oluşturdu ve saldırdı, arkasında Aurora müziği ile destek oldu ve rüzgarı ile kılıç aurasını güçlendirdi. Kılıçların sayısı arttı ve adam doğru gitti. Bir çok kılıç vardı ama sadece bir tanesi gerçekti. Adam hangisinin gerçek olduğunu bilemediği için sürekli saldırıdan kaçmaya çalışıyordu. Bu sırada açık verirken Yasmina ve Aurora açıkları kullanıyor ve saldırıyordu.
Güzel taktikti ama tek sorunu ikisinde çok fazla enerji harcaması ve Aurora'nın artık daha fazla dayanamayacak olmasıydı. Yayımı çıkardım ve tüm gücümle kirişi çekerken daha önce fırlattığım gibi bir ok fırlattım. Kiraz yaprakları içinde ok fark edilmedi, adam fark ettiğinde çok geçti ve büyük bir patlama oldu. Büyük patlama herkesin dikkatini çekti ve geldiği yöne bakınca beni gördüler. Gruptakinler benim geldiğimi görünce oldukça sevinde ama Aurora ve Yasmina yüzümün ve ellerimin tamamen yandığını görünce oldukça endişeli bir ifade takındılar.
İmparatorlar hemen geri çekildi ve ateşin olduğu yere gitti. Savunma durumuna geçtiler ve bana baktılar.
-Uğur; Yaşlının işi bitti, yarım kalanı halletmeye geldim.
Yüzleri söylediğimi duyduğunda iyice battı, imkansız olduğunu düşünebilirlerdi ama sürekli öğrencilerimle savaştıktan sonra güçlerini iyice anladılar. Ateş dağılırken mavi bir kılıç ruhunu gördüm, adam son anda önünde kılıç ruhunu oluşturmuş ve saldırıyı engellemişti. Başını kaldırıp bana baktı.
-Adam; Atam nerede ?
-Uğur; Batı nehrinde seyahete çıktı.
-Adam; Yalan söylüyorsun, senin gibi biri atamı öldüremez. Kaçıp buraya geldin değil mi ?
Konuşma gereği duymadım, altımda bir ateş formasyonu oluştu ve tekrar bir long dragon oluşturdum ve fırlattım. Gelen saldırıyı görünce kaşlarını çattı, savunabilirdi ama oda çok enerji harcadı ve yorgundu. Az önceki saldırıyı savunsa da yinede hasar almış olmalı ve iç yaralanması vardı. Bir anda büyük bir su kütlesi fışkırdı ve saldırımı engelledi.
-Uğur; Neden karışıyorsunuz ?
-Yaşlı Kadın; Yeterli, birini öldürdün ve bu genci öldürmene izin veremem.
-Uğur; Yasmina, Aurora gencin fazla gücü kalmadı. Onunla ilgilenin, ben kadını alacağım.
Kaşları çatıldı, geri adım atmamı bekliyordu ve saldırmaya ısrar edeceğimi hiç düşünmemişti.
-Yaşlı Kadın; Neden bu kadar zorluyorsun ? Zaten birini öldürdün ve şimdi beni öldürmeye mi niyetlisin ?
-Uğur; Kinler unutulacak mı ? Gitmesine izin verirsem pes edecek mi ? Neden daha sonra tehtid olacak birini hayatta bırakayım ?
-Eren; Genç adam bencede yeterli, senin görevin bizimde görevimiz ve bir adayı öldürmene izin veremeyiz.
Yaşlı kadının yanında Eren belirdi ve bana bakarken konuştu. Kadın sözleri duyunca sessiz kaldı ve düşünceye daldı. Büyük ihtimalle Eren daha önceki konuşmamızı daha anlatamamıştı ve kadın cümleden anlam çıkarmaya çalışıyor.
-Uğur; Potansiyeli olduğunu söylüyorsun ama ya bu işi bırakmazsa ve intikam almaya çalışırsa ?
-Eren; Ne istiyorsun ?
-Uğur; Tarikatı ve kendisi intikam peşinde koşmayacağına dair bir kan yemini edecek. Yoksa vücüdumdaki tüm soy yok olsada, bedenim küle dönüşsede bile bir tehtidi bırakmayacağım.
-Adam; Saçmalık, neden intikam alamıyorum. Sen kim olduğunu sanıyorsun ? Kıdemli Quinge ve Kıdmeli Eren güçlerimizi birleştirelim bu insanlar tehlikeli ve hemen onları öldürmeliyiz.
Etrafımda alevler tutuşmaya başladı ve kanımı biraz yakmaya başladım, bunu görünce Eren ve Quinge bir iç çekti.
-Eren; Yemin edecek, bu yeterli. Daha fazla ölüme gerek yok. Sadece bu dediği gibi haksız, sadece 50 yıl boyunca saldırmama yemini edecek. 50 yıl sonra ne olacağını kader belirleyecek.
-Adam; Kıdemli !!! O adam atamı öldürdü.
-Eren; Senin için ölmeye niyetim yok, kendi intikamını almak istiyorsan 50 yıl inzivaya gir ve güçlen. Başkasına güvenen bir dövüş ustası işe yaramaz.
-Quinge; Bence yeterince adil, sadece ara bulucu olmak istiyoruz. Tiranlar bu dünyanın temelleri ve birini daha kaybetmeyi kaldıramayız. Büyük senaryoyu düşünün lütfen.
İkiside beni öldürmek istemiyor çünkü onlarda büyük senaryoyu düşünüyor, orta yaşlı adamında potansiyeli var ve egemene geçme umudu varken, iki yaşlıda onu öldürmeme izin vermeyecek.
-Uğur; Yemin etsin ve bitecek. Ara bulucu olarak size düşman olmayacağım, daha önceki iyiliklerim bu ara bulucuğun ödemesi olacak.
İkisi başını salladı, şifa loncasına verilen tarifler onlar için hala iyi bir ödül ve benimle iyi ilişki sürdürmek istiyorlar.
-Quinge; Tariflerin iyi ama sadece şifa loncasını işine yarar.
-Uğur; Ne istiyorsun ?
-Quinge; Ahşap parazitinin çözümünü. Bunun verirsen iki tarafta borçlu olmayacak.
Yüzüğümden bir şişe çıkardım ve onlara fırlattım. Quinge şişeyi yakaladı ve şaşkınlıkla baktı.
-Uğur; İçinde 10 damla ejder tükürüğü otu özü var. Bir küvetin içine bir tane damlatın ve bir kişiyi tedavi edecektir. Sadece tedavide yakınında biri olmamalıdır. Çıkan parazitler havada 1 gün kalabilir ve bu sürede karantinaya alın. Bir gün sonra parazitler kendiliğinden ölecek ve bu sürede kişi küvetten çıkmamalıdır. Daha sonra adam çıktığında garanti olaması için alevlerle odayı yakın ve süreçi tekrarlayın. Parazitler geniş yapraklı ve kısa boylu kızıl renkli bir ağaçta yaşar. Ağaçtan en fazla 10 km uzaklaşabilirler, ağaçları gördüğünüz anda ondan uzak durun.
-Eren; Başka var mı ?
-Uğur; Bunlar ağaçta yetişen meyveler değiller. Her bir öz çok nadirdir. Yemin ?
-Quinge; Yemin etmelisin, sadece 50 yıl dayan ve güçlen. Nedenini daha sonra açıklayacağız.
-Adam; kıdemli ...
-Eren; Yeterli, bu son uyarımız yoksa arabuluculuktan çekileceğiz. Tek başına bu gruba karşı savaşabilir misin ?
Adam nefretle bana bakarken konuştu.
-Adam; 50 yıl sonra tarikatından bir dikili ağaç bile kalmayacak.
-Uğur; Deneyebilirsin ama aynı şeyi sana iade ederim.
-Adam; Ben Spirit Sword tarikatı lideri Ai Long, göklere ve cennete yemin ederimki 50 yıl boyunca Kayra Tarikatına ve üyelerine saldırmayacağım. Eğer yeminimi bozarsam cennet ve gök beni cezalandırsın ve bir daha rearkarnasyona giremeyeyim. Kanım ve soyum sonsuza kadar lanetlensin.
Yemin sadece sözlü olabilir ama cennet ve gök yemini en büyük yemindir ve kırarsa gerçekten cezasını çekecektir. Belki dediği kadar acımazı olamaz ama büyük bir iç iblisi olacak ve onu ele geçirmeye çalışacak. Soyu doğduğunda gühanı taşıyacak ve onlarada iç iblis müsallat olacak.
Uğur; Gidelim, yarın turnuva var.
-Eren; Katılacak mısınız ?
-Aurora; Artık gereksiz olduğunu düşünüyorum, bizden kimse katılmayacak. Sadece izleyici olacağız. Genç nesilin önünü kapatmamıza gerek yok.
-Yasmina; Bende aynı şeyi düşünüyorum, turnuvayı sabote etmemize gerek yok.
-Eren; Anlıyorum, teşekkürler.
-Uğur; Kendi iradeleri ile karar verdiler ve bende bunu kabul ediyorum. Umarım başka gereksiz düşmanlık yaşamayız. Sadece turnuvada izleyici olacağız ve sonra gideceğiz.
-Quinge; Bir iş yapmak istersek ?
-Uğur; Adil olduğu sürece kabul edilebilir ama bir süre inzivaya çekileceğiz. Bu savaştan bir çok kazanımlarımız oldu ve öğrencilerim meditasyon yapmalı. 10 yıl sonra isterseniz detayları konuşalım.
-Quinge; Makuldur,
Hep beraber şehre geri dönmeye başladık. Diğerleri geri kaldı ve bu sırada gruptakileri inceledim.
-Aurora; Sorun değil, hiç birimizde ağır yaralanma yok. Sen nasılsın ?
-Uğur; Sadece yüzeysel yanıklar, yarına düzelir.
Hepimiz yaralıydık ama ölümcül bir durum yoktu. Karşıda benim savaşımda ölenler oldu ama Aurora'la savaşta kimse ölmedi ve sadece iki tarafta yaralanmıştı.