TÂRUMAR

By lil_esra

679K 33.3K 28.5K

"Perişan..." Kulağıma fısıltısı ulaşırken kulak mememi dişlerinin arasına aldı ve kışkırtıcı bir şekilde emdi... More

TÂRUMAR |TANITIM|
TÂRUMAR |ŞAHMERAN|
TÂRUMAR |KARA MAMBA|
TÂRUMAR |GECE YARISI|
TÂRUMAR |KUMARHANE|
TÂRUMAR |MAHALLE|
TÂRUMAR |GECE KULÜBÜ|
TÂRUMAR |YILANLARIN KRALİÇESİ|
TÂRUMAR |İSTEK|
TÂRUMAR |BASKIN BASANINDIR|
TÂRUMAR |DOMATES ÇORBASI|
TÂRUMAR |OTOPARK|
TÂRUMAR |YENİ YIL|
TÂRUMAR |KAN KOKUSU|
TÂRUMAR |AYNA|
TÂRUMAR |İKİ SARHOŞ|
TÂRUMAR |SİYAH GÜL|
TÂRUMAR |ERCİYES|
TÂRUMAR |SERSERİM BENİM|
TÂRUMAR |İLK GÖREV|
TÂRUMAR |ÖLÜM SESSİZLİĞİ| •PART 1
TÂRUMAR |ÖLÜM SESSİZLİĞİ| •PART 2
TÂRUMAR |KARANLIĞIN İÇİNDEKİ YANGIN|
DUYURU
TÂRUMAR |UÇURTMA|
TÂRUMAR |MAVİ|
TÂRUMAR |KIRMIZI RUJ|
TÂRUMAR |BEKARLIĞA VEDA|
TÂRUMAR |ÇALIKUŞU|
ÖZEL BÖLÜM
TÂRUMAR |BATAKLIK|
TÂRUMAR |KATİLİN KAN KAPLI TABLOSU|
TÂRUMAR |HUZURLU UYKU|
TÂRUMAR |TEKLİF|
TÂRUMAR |AKŞAM YEMEĞİ|
TÂRUMAR |DEFİLE|
TÂRUMAR |İHTİRAS|
TÂRUMAR |ÜÇ ÇOCUK|
TÂRUMAR |TOPRAK YAĞMURA|
TÂRUMAR |İSTEME|
TÂRUMAR |DOĞUM GÜNÜ|
TÂRUMAR |YANSIMA|
TÂRUMAR |KADINLAR TUVALETİ|
TÂRUMAR |BABA|
TÂRUMAR |DÜĞÜN|
|YENİ BÖLÜM HAKKINDA|
TÂRUMAR |CANIM KARIM 23|
TÂRUMAR |TAROT|
BİLGİLENDİRME VE ÖZÜR

TÂRUMAR |KURŞUN RESİTALİ|

9.5K 627 531
By lil_esra

Selaamss!

Sol altta duran küçük yıldıza basmayı ve birkaç yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar!

Üzerime sardığım havluyu sıkı sıkı tutup oluşturduğum kombini uzaktan izlerken üzerimde gezinen delici bakışları hissetmemeye çalıştım. Evet, delici bakıcıların sahibi İlteriş'ti. Sabahtan beri yaptığım kombinlere burnunu sokuyor, o kılıkla o itin yanına gidemeyeceğimi tekrar edip duruyordu. Bu durum, benim umurumda olmamakla birlikte ilgimi çekmiyordu. Giydiğime karışamayacak kadar akıllı bir adamdı. Eğer o akla sahip değilse getirirdim.

"Tam bir Baby Girl kombini oldu. Çocuksu davranan şımarık zengin kız, bebeksi tavırlarıyla herkesi etkisi altına alır. Buna kanması zor olmaz çünkü bunlardan çok var." Kendi kendime sırıtıp üzerimdeki havluyu çözerken temiz iç çamaşırlarımı alıp üzerime geçirdim. İlteriş'ten utanmazken beni çıplak görmesi hoşuma gidiyordu. Beni her gördüğünde sertçe yutkunuyor ve bakışlarını her zerremde gezindiriyordu.

"O eteği giymeni istemiyorum. Pantolon falan giy ama onu giyme. Neredeyse o güzel kıçın görünecek!"

İlteriş, yaslandığı yerden doğrulup bana doğru yaklaşırken sütyenimin kopçasını kapattım. Aldığım iç çamaşırımı eğilip bacaklarımdan geçirirken doğrulup lastiğini belimin üzerinde bıraktım.

"Sen istediğin için değil, kendi isteğimle giyiyorum sevgilim." Başımı doğrultup ona gülümseyerek bakarken dudaklarımı büzüp öpücük gönderdim. Onun koyulaşan bakışlarını düşünmeden önüme dönerken yatağa bıraktığım deri eteği aldım.

Eteği bacaklarımdan geçirip belime yerleştirirken öndeki düğmesini ilikleyip fermuarını usulca çektim. Deri etek birini baştan çıkarmak için usta bir kıyafetti. İçinde bulunduğu bedeni cesurca sergiler ve cesaret katardı.

"Ah, siktir! Aklıma ne geldi?"

Gözlerim irileşirken arkamı dönüp İlteriş'e baktım ve sırıttım. "Ben bir gün yine böyle giyineyim. Zengin ve şımarık bir kız çocuğu olayım." Sırıtmaya devam edip ellerimi havaya kaldırırken onun boynuna sardım ve alttan alttan gözlerinin içine baktım. "Sen de takım elbiselerinden giyin tabii, ciddi ol biraz. Genelleme yapmak istemesem de biz, öyle adamlardan hoşlanırız." Tamamiyle şakacı bir tavırla sırıtmaya devam ederken dans ediyormuş gibi kalçamı sağa ve sola salladım. "Ama takım elbisen üzerine tam otursun. Tam ağzıma layık, seksi bir çıtır ol."

Kıkırdayıp başımı geriye atarken İlteriş elini kalçamın üzerine sarıp tek kaşını kaldırdı ve beni dinledi. "Seninle gece kulübüne gidelim. Orada tanışmamış gibi seni tavlayayım. Sonra birlikte dans edelim. Dansımız zaman geçtikçe seksi bir hâle bürünsün. Öyle seksi olsun ki ön sevişme yapmadan hazırlanalım." O anları gözlerimin önüne getirirken dilimi dudaklarımda gezindirdim. "Sonra sen beni kucakla. Odana götür. Dansımıza orada devam edelim." diye mırıldanırken parmak uçlarımda yükselip İlteriş'in adem elmasına dudaklarımı bastırdım. "Sana kucak dansı yapayım mesela..." Dudaklarım boynunda gezinmeye devam ederken kasıldığını hissettim. Sanırım kucak dansı fikrim hoşuna gitmişti. "Sonra da çılgınlar gibi sevişelim. Birbirimizi tanımıyor gibi, o barda tanışmışız gibi sevişelim. Nasıl fikir?"

İlteriş, gözlerimin en içine bakarken kalçamda duran ellerini sıkılaştırdı. "Güzel fikir, beğendim."

İlteriş'e arsızca sırıtırken geriye doğru çekildim ve yatağın üzerinde duran koyu yeşil tişörtü aldım. Üzerinde Baby yazan crop tişört oluşturduğum şımarık kız kombinimi tamamlarken fazla abartıya kaçmamamı sağlıyordu. Altıma giydiğim deri etek yeterince iddialıyken üzerime giyeceğim başka iddialı parça göze batmamı sağlardı. Ayağıma giyeceğim deri postallar kombinimi tamamlardı.

Üzerimi giyinirken İlteriş, arkamdan bir an bile ayrılmadı. Beni dikkatle izlerken içine derin nefesler çekti ve o derin nefesleri fazlasıyla sesli bir şekilde bıraktı.

Pantolon zincirini eteğime geçirirken hazır olduğuma kanaat verdim ve kafamı eğip kendimi süzdüm.

Bence güzel olmuştum.

İlteriş'e aldırmadan saçlarımı arkaya iterken Alparslan'ın getirdiği çantaya doğru ilerledim. Yere eğilip onu alırken içindekileri yatağa döktüm. Düşen sarı peruklara ve makyaj malzemelerine hevesle bakarken yatağın ucuna oturdum. Uzun ve fazlasıyla yapay olduğu belli olan perukları anında elerken kalan peruklardan birini alıp rastgele saçlarıma geçirdim. Kocaman gülümseyip İlteriş'e dönerken hevesle baktım.

"Nasıl oldum? Güzel miyim?" İlteriş, beni incelerken ayağa kalkıp kendi etrafımda döndüm. Tatlı heyecanım, Rüzgar'ın aldığı ilk bayramlıklarımı giydiğim günü anımsatıyordu bana. Giyinip süslenmiş ve onun karşısına da böyle çıkmıştım. Kendi etrafımda heyecanla dönerken İlteriş gibi beni incelemiş ve çok güzel olduğumu söylemişti.

İlteriş, "Çok güzelsin." diye mırıldandı Rüzgar gibi. Anların benzerliği beni gülümsetirken kendi etrafımda dönmeyi bırakıp hızlı adımlarla İlteriş'in yanına gittim ve boynuna sarıldım. İçimdeki heyecanı bastıramazken garip bir şekilde mutluydum. Korkmasam şuracıkta onu sevdiğimi söyler ve öperdim.

"Ay, neyse... Çok sarmaş dolaş olduk!" diye mırıldanıp ondan ayrılırken saçımdaki perukla makyaj malzemelerini topladım ve makyaj masama doğru adımladım. Süslü sandalyeme otururken saçlarımı arkadan, sıkı bir şekilde topladım. Topladığım saçlarımı ensemden topuz yaparken seyrek saçlı olmamı ilk defa sevdim. Peruk takınca belli olmaz ve peruğun doğal görünmesini sağlardı.

Küçükken saçlarım uzun ve gürdü. Saçlarım lisede seyrelmeye başlarken tıp fakültesini kazanmamla devam etmiş ve alnım biraz açılmıştı. Çok kötü bir görüntüye sahip değildi ama gür olsa kendimi daha çok sevebilirdim.

"Sarışın Şahmeran, değişik geldi." İlteriş, aynadan beni pür dikkat izlerken ona gülümseyip peruğu sabitledim. Düşüp düşmeyeceğini kontrol etmek için uçlarından çekiştirirken sağlam ve doğal durduğuna kanaat verdim. Saç meselesini kolayca halletmiştik.

Kaşlarımı boyarken yavaş yavaş sarışın olma yolunda ilerledim. Yaptığım makyaja ben bile inanamazken aynada kendime hayranlıkla baktım. Gerçekten sarışın mı yoksa esmer mi olduğum belli olmuyordu. Beni tanımayan biri rahatlıkla sarışın olduğuma inanırdı. Esmer olduğumu bilmesem ben de inanırdım. Değişen saçlarımın rengini asla garipsememiştim.

"Sarışın Alasayvan da seksi oluyormuş."

Arkamdan duyduğum ses beni gülümsetirken sırıtarak aynaya doğru eğildim ve gül kurusu rujumu dudaklarımda gezindirdim. Gerçekten seksi olmuştum. İlteriş haklıydı.

"Saçlarımı boyatsam mı? Bu halim de güzel oldu gibi." diye mırıldanırken dudaklarımı birbirine bastırıp rujumu eşit şekilde dağıttım. Aynı zamanda kendimi hayranlıkla incelerken oturduğum sandalyeden usulca doğruldum. Toplanan eteğimi düzeltme gereği duymadan giyinme odasına ilerlerken ayakkabılarımın bulunduğu raftan deri postallarımı çıkardım. Tabanı hafif kalın duran postallar boyumu uzun gösterirken beni daha seksi sergileyecekti. O adamın, kendine almak istediği seksi bebek olacaktım.

"Bu adam kaç yaşında?" İlteriş'e yönelttiğim soruyla eğilirken postallarımı ayağıma geçirdim. Bağcıklarını bağlayarak doğrulurken köşede bekleyen çantamı aldım. İçine, İlteriş'in bana yeni aldığı telefonu ve makyaj malzemelerini yerleştirirken başımı kaldırıp karşımda beni izlemeye devam eden adama baktım.

"38." dedi net sesiyle. Benden yaşça büyük adamı ayartmak gözüme birkaç saniyelik korkunç gelse de omuzlarımı dikleştirdim. Evet, benden yaşça büyük olabilirdi ama bu sorun teşkil etmiyordu.

"Yaşlıymış. Genç ve diri bedenime yazık olacak." Kendi kendime mırıldanarak gülümserken çantamı kapattım ve omzuma asarak yeniden İlteriş'e doğru ilerledim. Elleri, anında belimi bulurken dudakları alnıma değdi. "Beni de yaşlı bulursun sen şimdi..." diye homurdanırken aralarında olan 3 yaş farkına ima yapıyordu. Onu yaşlı bulduysam kendisini de yaşlı bulmamı istiyordu.

"Seni yaşlı bulamam sevgilim. Maşallah, diri bedeninle Adayış'a bile taş çıkarırsın." Elimi havaya kaldırıp yanağına bırakırken yüzünü inceden inceye izleyip iç çektim. Çok yakışıklıydı. Gözleri çok güzeldi. Bazen duygu barındırmayıp buz kesiyordu ama yine güzeldi. "18'lik çıtır gibisin maşallah! Totonu kaşıyayım da nazar değmesin..." Kıkırdayıp elimi İlteriş'in yanağından indirirken ciddi ciddi poposuna dokundum ve tırnağımla kaşıdım. Çıkık ve sert poposu elimin altında dururken İlteriş huylanmış olmalı ki geriye doğru çekilmeye çalıştı. Kıkırdamam daha fazla büyürken ona geri çekilmesi için izin verdim.

"Yapılmasına kesinlikle izin vermeyeceğim şeyleri yapıyorsun ve sana kızmak istesem de kızamıyorum! Uslu dur..."

Uzaklaşan bedenine yanaşırken elimi yeniden poposuna attım ve parmaklarımı sıkılaştırdım. İlteriş, beni usulca itip geri çekilmeye çalışırken ona izin vermedim. Elimi geri çekip ona şaplak atarken zevkten dört köşe olup başımı geriye yasladım ve kahkaha attım. İlteriş halinden hiç memnun değildi ama ben, onun halinden çok memnundum.

"Kes şunu!" diye hırlarken kaşlarını çatmış ve bana sinirli bakmaya çalışıyordu. Umursamadım. Beni dövecek hâli yoktu. Onu sinir edebildiğim kadar ederdim. Keyfim öyle istiyordu.

"Ama olmaz böyle sevgilim! Sevişirken sen sürekli bunları yapıyorsun ama ben senden kalçalarımı saklamıyorum." Dudaklarımı öne çıkarıp çocukça İlteriş'e sırnaşırken kaşları daha fazla çatıldı. Şu an espri yapıyor olsam da söylediklerim yalan değildi. "İkisi aynı şey mi bebeğim? Onları sana yaparken ikimiz de zevk alıyoruz. Şu an ben, bu durumdan zevk almıyorum."

Onu daha fazla sinirlendirmemek için elimi geri çekerken gülümsedim. Onunla şakalaşmak güzeldi.

"Hazırlandıysan aşağı inelim. Anlatmam gereken önemli noktalar var. O noktaların üzerinden geçtikten sonra Asrın ile evden çıkacaksınız. Şüphe çekmemek için sizi takip etmeyeceğim ama o itin evinin yakınlarında olacağım. Asrın, kendinden önce seni koruyacak. Gideceğiniz gece kulübüne mahalleden güvenilir birkaç kişi yerleştirdim. Onların da bakışları üzerinde olacak. İstemediğin bir şey olursa anında geri çekil tamam mı? Bu görevi tamamlamak zorunda değilsin. Gerekirse onun parmağını keser ve o kasayı açarım. İstemediğin hiçbir şeyi yapma."

İlteriş'i dikkatle dinlerken başımı onaylar anlamda salladım. Dikkat çekmeden o dosyaları alabilirdim. Kendime güveniyordum.

"Şimdi, yaklaş bana." diye fısıldadığında ona doğru yürüdüm. Aramızdaki mesafe sıfıra inerken İlteriş, elini cebine attı ve fazlasıyla küçük bir şey çıkardı. O küçük şeylerin ne olduğunu inceleyemezken kulağımda hissetmek beni huylandırdı. "Beni duyabileceksin ve sen, benden uzaktayken seni duyabileceğim. Haberleşmemiz kesilmeyecek bebeğim." derken kulağıma taktığı şeylerin mikro kulaklık olduğunu anladım. Dikkat çekmeden iletişime geçebilecektik.

İlteriş, elini yeniden cebine atarken bu sefer küpe çıkardı ve peruğumu iterek kulağıma doğru yol aldı. "Alparslan içine kamera yerleştirdi. Çevrendeki her şeyi görebileceğim. Kendini yalnız hissetme. Arabada seni izliyor olacağım. Kötü bir şeyler olursa seni almaya gelirim. Korkma, tamam mı?" Kulağıma taktığı küpelerle başımı yeniden onaylar anlamda salladım. Her şeyi düşünmüştü. Her şeyden kastım, başıma gelebilecek her olayı düşünmüştü. Başıma en ufak bir şey gelirse yanıma gelirdi, biliyordum.

İlteriş, benden uzaklaşırken aldığımız önlemlerin bittiğini sandım ama yanıldım.

İlteriş, ilerideki çekmecelerden birini aralarken sabah aldığımız silahı ve susturucuyu çıkardı. Onları bir elinde tutarken diğer eline küçük ve farklı boyutlara sahip bıçakları aldı. Merakla onu izlerken anlamadığım birkaç şey daha aldı ve yanıma doğru yürüdü.

"Susturucu taktın mı daha önce? Rüzgar öğretti mi yani?" derken ona başımı olumsuz anlamda salladım. Daha önce Rüzgar'da susturucu görmemiştim ve onu takmayı öğrenmemiştim. "Takmasında bir şey yok bebeğim. Silah kurmayı bilen kadına bebek oyuncağı. Sadece namluya geçireceksin."

İlteriş, yakınıma gelip susturucuyu nasıl takacağımı gösterirken çıkardı ve elime verip bana baktı. Onun gösterdiği gibi susturucuyu takarken onay almak için başımı kaldırıp ona baktım.

"Aferin güzel kızım."

Susturucuyu yeniden çıkarırken çantamı aralayıp silahı ve onu yavaşça yerleştirdim. İlteriş, yanağımı sertçe öpüp geri çekilirken eline aldığı bıçaklarla diz çöktü. Ona tepeden bakmak zorunda kalırken sırıttım.

"Evlilik teklifi için erken değil mi Târumar. Biliyorum, harika bir kadınım ve beni kaçırmak istemiyorsun ama acele etmemelisin."

İlteriş, başını kaldırıp bana bakarken dudağının ucuyla gülümsedi ve elini eteğime attı. "Aklı olan seni kaçırmaz Şahmeran ama hayır. Daha evlilik teklifi etmiyorum." diye mırıldanırken suratımdaki gülümseme daha fazla büyüdü. Şu an evlenmek istesem bana itiraz etme gibi bir hakkı yoktu. Anlaşmamızı yaparken söylemişti. Ben, evlenmek istersem benimle evlenmek zorunda kalırdı.

Acaba evlenirsek çocuk da yapar mıydık? Severdik. Hem Rüzgar da dayı olurdu. Ondan çok güzel dayı olurdu.

İlteriş, elini bacağıma atarken düşüncelerimden sıyrılıp nefesimi tuttum. Ne yaptığına bakmak için başımı yeniden eğerken bacağıma lastik gibi bir şey taktığını gördüm. Onun ne olduğunu anlayamazken İlteriş bacağıma taktığı şeyi sıkılaştırdı.

"Buraya küçük bıçakları yerleştireceğiz. Silahına ulaşamayacak gibi olursan bunları kullanabilirsin. Doktorsun, can alıcı noktaları bilirsin. Bıçağı sapla şah damarına gitsin işte..." İlteriş, aldığı küçük bıçaklara uygun kapak gibi şeyler geçirirken bacağıma ayarladığı lastiğe sıkıştırdı. Eminim bunların özel isimleri vardı ama ben bilmiyordum. "Bu koruma kapakları sayesinde bacağın kesilmeyecek. Bıçakları almak istediğinde kapaklar bıçaklarla birlikte çıkmaz. Dikkatli ol, kendini kesme."

İlteriş, bıçakları bacağımın etrafına yerleştirirken işi bittiğinde yukarı doğru çektiği eteğimi aşağı indirdi. Yukarı doğrulmadan önce bacağıma dudaklarını bastırırken olduğum yerde titreyip öpücüğünün tadını çıkarmaya çalıştım. Bu durum fazla uzun sürmezken İlteriş, eğildiği yerden doğruldu. Bu sefer elini arka cebine götürürken cam bir şişe çıkardı.

"Bunu içeceğine damlatacaksın. Üç damlası senin için yeterli. Fazlasını katarsan yavaş yavaş zehirlenip kusmaya başlar. Bunu içeceğiyle birlikte içerse yarım saat içinde kanına karışmaya başlar ve o iti etkisiz hâle getirir." İlteriş, elindeki cam şişeyi bana elinden onu alıp çantamı açtım ve içine dikkatle yerleştirdim. Üç damlası yeterliyse üç damla damlatacaktım. Hata yapma gibi şansım yoktu. Ne diyorsa eksiksiz yapmak zorundaydım.

"Eğer barda içmezse evinde içer İlteriş. Yapacaklarımdan korkmuyorum. Üzerimde rahatlık var ve bu işi halledeceğime inanıyorum." Başımı dikleştirip emin olduğumu İlteriş'e belli etmek isterken kendimi kanıtlama çabasındaydım. Bana inandığını biliyordum ama içinde oluşan ihtimalleri yok etmek istiyordum. Ben, bir şeye inandıysam onu yapardım.

"Yapacağını biliyorum bebeğim ama senden asıl istediğim bu değil." İlteriş, bana doğru yaklaşırken ellerini kaldırıp yanağıma bıraktı ve usulca okşadı. "Senden asıl istediğim kendine dikkat etmen. Başarma hırsı gözünü karartmasın. İlk önce kendini düşün. Senden sadece bunu istiyorum. Tamam mı?"

"Tamam..."

İlteriş eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırırken hareket etmedi. Hareket etseydi kızardım. Rujum dağılır ve makyajım bozulurdu.

"Hadi bebeğim, aşağı inelim." İlteriş, dudaklarını yavaşça çekip elleriyle ellerimi kavrarken ona ayak uydurdum. Giyinme odasındaki merdivenleri kullanıp aşağı inerken sesimi çıkarmadım. Merdivenlerden aşağı indikçe sesler artarken Lena, Alparslan ve Asrın'ın gitmediğini anladım. Sesimi çıkarmadan İlteriş'i takip ederken birlikte salona girdik. Asrın bizi görünce giydiği takım elbiseyle ayağa kalkarken İlteriş'e baktı. Sanırım -sözde- yakın korumam olmak için hazırdı.

"Hazır mısın Asrın?" diyen İlteriş, elimi bırakmazken direkt Asrın'a baktı. Asrın, başını onaylar anlamda sallarken üzerindeki ceketinin düğmelerini ilikledi. "Hazırım İlteriş Bey."

İlteriş başını onaylar anlamda sallarken ellerimde duran ellerini çözdü. "Uzaktan Alparslan ile sizi izliyor olacağız. Ters bir durum olursa bize haber edin. Gereken şeyleri Şahmeran'a anlattım. Ona dikkat et." İlteriş, Asrın'a bakarken Asrın başını onaylar anlamda salladı. İlteriş, bakışlarını onun üzerinden çekip bana çevirirken bakışlarını boydan aşağı gezindirdi. Öylece ayakta durup ona bakarken buz mavisi gözlerinde endişe gördüm. Benim için endişeleniyordu.

"Dikkat et kendine."

Belli belirsiz çıkan mırıltısına tebessüm ederek karşılık verirken ona sarıldım. Ellerini belimde hissederken başımı göğsüne yasladım. "Merak etme. Eski halimle dönerim sana." Gülümseyerek ona takılırken geri çekildim. İlteriş, elini yanağıma atıp yavaş yavaş okşarken bakışlarını peruğumda gezindirdi.

"Sarışın Alasayvan her ne kadar seksi olsa da benim tercihim esmer ve seksi olanından yana. Saçlarını öpmek istiyorum ama öpemiyorum. Doğal değiller ve sevmedim. Öptüğümü say, tamam mı?"

Gülümseyip yeniden başımı onaylar anlamda sallarken İlteriş'ten ayrıldım. Topuklarımın üzerinde dönüp beni bekleyen Asrın'a doğru ilerlerken Lena da peşime takıldı. Bugün bana eşlik edecek arkadaşım rolündeydi. Çaktırmadan onu incelerken siyaha boyandığını gördüm. Saçları ve kaşları beyaz değildi. Sanırım peruk takmıştı. Esmer olmasına rağmen fazlasıyla beyaz olan tenini mavi ve ince askılı elbiseyle süslemişti. Elbisesi dizlerinin bir karış üzerinde bitiyordu. Kısa ve seksiydi.

İlteriş, işin içerisine Lena'yı katmamam konusunda beni defalarca uyarmıştı. Onu arka planda ve güvende tutmam gerekiyordu.

"Hadi Asrın'ım, canım, kankam, bir tanecik yakın korumam. Gidelim!" Asrın'ın koluna girip çıkışa doğru ilerlerken ensemden tutulmam ile önce durakladım. Daha sonra geriye çekildim. Bir fare gibi sürüklenişime ses çıkaramazken İlteriş tepemden başını eğdi ve bana baktı. "Birincisi artık o Asrın değil, Yasin. İkincisi ben ve abin hariç hiçbir erkekle bu kadar yakın olamazsın. Üçüncüsü de kendine takma isim bul." Ensem, hâlâ İlteriş'in parmakları arasındayken ona tatlıca sırıtıp çırpındım ve kurtulmaya çalıştım. Asrın'ı kıskanmıştı ama biz onunla danone arkadaşıydık. Danone arkadaşları yakın olurdu.

"Tamam kelebeğim. Sen iste, emret ben yapayım!" Arkamı dönüp ona sırnaşırken İlteriş dudağını dişlerinin arasına alıp ensemi bıraktı. "Kelebeğim mi?" Bana şaşkınlıkla bakarken ona kıkırdayıp hızlı adımlarla yanından kaçtım. Beni bekleyen Asrın'ın yanında biterken sağ tarafımda duran Lena'ya kolumu uzattım.

"Hadi gidelim zengin ve şımarık kankam. İsmin neydi bu arada?"

Lena, koluma girerken ayağına geçirdiği topuklu ayakkabılarla beni takip etti. "Alparslan'la Helin diye düşündük. Yeni ismim Helin." Gülümserken Asrın'ın açtığı kapıdan kendimi dışarı attım. "Ben de Alev falan mı koysam acaba? Kızıl değilim ki... Sarışınım, sarışınlara yakışır isim lazımdır şimdi bana." Dışarının soğukluğuna aldırmadan Asrın'ın ilerlediği araca yürürken kısaca düşündüm. "Yasin, Helin ve Ceylin! Bence harika bir üçlü olduk. Benimki de Ceylin olsun bari..."

Saçma sapan konuşmama Lena ses çıkarmazken onun eğlenceli olmadığını anladım. Asrın ve İlteriş daha eğlenceliydi. Beni eğlendiriyorlardı ama Lena tepkisiz kalıyordu. Sanırım genç yaşında hayattan soğumuştu. Güzeldi de aslında. Yuvarlak suratı kusursuz güzelliğini utanmadan sergiliyordu. Şu an esmer olsa da beyaza boyadığı saçları onu marjinal yapıyordu. Acaba saçlarımı bende mi beyaza boyasaydım?

"Buyurun Deniz Hanım."

Asrın, açtığı kapıdan binmemi beklerken duraklayıp ters ters ona baktım.

"Ne Deniz'i Yasin? Deniz de kim?" Çabucak rolüme alışmam ona kısa şok yaşatsa da kendini hemencecik toparladı. "Özür dilerim Ceylin Hanım. Sizi birisiyle karıştırmış olmalıyım."

Asrın'a gülümseyip açtığı kapıdan içeri girerken hemen peşimden Lena yerleşti. Asrın, arka kapıyı kapatıp ön taraftan dolanırken çantamı açıp içindekileri kısaca kontrol ettim. Her şey tamamdı. Hiçbir şey unutmamıştım.

"Şahmeran, beni duyuyor musun?" Kulağımın içinde duyduğum sesle bir anlık korkarken oturduğum yerden sıçradım. Kalbim korkunun etkisiyle çarparken kulağımda takılı olan küçük kulaklığı hatırlayıp sakin olmaya çalıştım. "Eğer duyuyorsan konuş. Hiçbir şey yapmadan seni duyabileceğim."

İlteriş'in yakınımdan gelen sesine yavaş yavaş alışırken içime derin bir nefes çektim. "Evet, seni duyabiliyorum." Arabanın içinde sadece benim konuşmam dikkat çekmiş olmalı ki bakışlar bana doğru döndü.O bakışlara aldırmazken kulaklarında kulaklık olup olmadığını merak ettim. Eğer bana takıldığı gibi onlara da takıldıysa İlteriş sadece bana konuşuyor demekti.

"Güzel. Seninle buradan iletişime geçeceğiz. Onun yanında seninle konuşursam çaktırma. Bana cevap vermek zorunda değilsin ama dediklerimi yapmak zorundasın. Sen oyunun içindesin. Dışarıdaki gözlemcin olarak sana yardımcı olacağım bebeğim. Bunu aklının en iyi köşesine yaz çünkü sözümü dinlemezsen çıldırırım."

"Çıldırırsan da planın içine sıçarsın. Biz de hedefimize ulaşamadan evimize dönmek zorunda kalırız. Sonra sen beni Köpek Balığı'ndan saklarsın. Sonra ben tüm bu olaylardan sıkıldığımı söylerim. Sonra kavga ederiz. Kavgamız nasıl sonlanır bilemem ama genelde sevi-"

"Kızım, sus! Arabada yalnız değilsin." İlteriş, kendimi kaptırdığım diyalogdan beni sıyırırken dudaklarımı birbirine bastırdım. Özelimizi yanlışlıkla birilerine açacaktım.

"Tamaam, sustum." diye mırıldanırken kıkırdadığını duydum. Onunla birlikte ben de kıkırdarken başımı cama doğru çevirdim. Yanaklarımın yandığını hissederken utanışımı görmediği için mutlu oldum. Değişik bir şekilde utanmıştım.

"Çok güzelsin."

Mırıltılı sesi, nefesimi tutmamı sağlarken karnımda kelebekler uçuşturdu. Ani iltifatı kalbimi hızlandırırken dilimi dişlerimde gezindirdim. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeyi beklerken yutkundum. Beni güzel bulmasını ve bunu dile getirmesini seviyordum. Kendimi özel hissediyordum. Özel olmak güzel bir histi. Abim dışında birinin beni özel bulması çok güzeldi.

Ben, şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemezken suskun kaldım. İlteriş de benim suskunluğuma ayak uydurup sessiz kaldı. Konuşmasız geçen yolculuğumuz, ulaştığımız gece kulübüyle son bulurken Asrın usulca arkasına dönüp bize baktı.

"Lena ve Deniz Hanım, arabayı valeye teslim etmeden önce sizin kapınızı açacağım. Dışarıda İlteriş Bey'in ayarladığı sahte magazinciler var. Sizi daha önemli ve varsayılan bir kişilik yapmak için birkaç soru saçmalayacaklar. Onlara cevap vermeden, sizi koruyarak mekâna geçeceğiz ve gerisi sizde olacak. Sizi ne olursa olsun koruyacağım. Bundan şüphe etmeyin lütfen." Asrın'ın büründüğü ciddi tavır beni kısa bir an gerse de elimi omzuna atıp dostça sıktım. "Dikkatli ol Asrın. Beni korurken Lena'yı ve kendini ihmal etme." İçime derin bir nefes çekerken başımı dikleştirdim.

"Artık Ceylin'im. Sakın unutma Yasin. Hadi Helin, inelim!" Yüzüme yerleştirdiğim yapmacık gülümsemeyle toparlanırken Asrın kapısını aralayıp iri bedenini dışarı attı. Hızlıca dolanıp önce Lena'nın kapısını açarken Lena'yı yanına aldı ve benim kapıma doğru ilerledi. Assolistlerin en son çıktığı yargı doğruydu demek. Ayağımı dışarı atarken parmaklarımı peruğuma sarıp usulca geri attım.

"Başlıyoruz Târumar." diye mırıldanırken bu sefer içten gülümsememi yüzüme yerleştirdim.

Asrın'ın dediği gibi etrafımızı sahte magazinciler doldururken yapmacık bir şekilde yüzümü buruşturdum. Ne? Magazinlerde böyle izlemiştim! Sorgulanmak istemeyenler yüzünü buruşturarak kaçışmaya çalışıyordu.

"Ceylin Hanım, babanızın yeni bir ortaklık kurduğu doğru mu?"

"Ceylin Hanım, babanızın yeni ortağı olan Barış Eroğlu'nun oğluyla çıkan aşk iddiaları doğru mu?"

"Ceylin Hanım, çıkışta röportaj alabilecek miyiz?"

"Buraya arkadaşınızın doğum gününü kutlamaya mı geldi-"

"Asrın, şimdi onları it ve Şahmeran'a yer aç. Mekâna girme zamanınız geldi." İlteriş'in sesini kulağımda duyarken Asrın'ın harekete geçmesiyle aynı kulaklıklardan onlarda da olduğunu anladım. En az benim kadar Asrın da doluydu. Lena'da bir şeyler var mıydı bilmiyordum ama Asrın ve bende bir grubu kurtarabilecek yaralayıcı alet vardı. Çantama sakladığım zehri de unutmamak lazımdı...

"Lütfen, lütfen geri çekilir misiniz? Ceylin Hanım, buradan..." Asrın, usta bir şekilde İlteriş'in adamlarını itelerken bize açtığı yoldan usul usul ilerledik. "Lena, Şahmeran'ın koluna gir ve arkadaşı olduğunu belli et. Asrın sizi arkadan takip ediyor. Girişe kadar kol kola girin." Yeniden İlteriş'in sesini duyarken midem heyecanla kasıldı. Bu heyecanın sebebi hem bulunduğum ortamdan hem de sevdiğim adamın sesinden kaynaklanıyordu. Lena, onun dediği gibi koluma girerken birlikte barın girişine geldik. Asrın burada önümüze geçip kapıda dikilen adamlara bir şeyler mırıldanırken onlar başını onaylar anlamda salladı.

"Kapıda duranlar ve barmen bizim adamımız. Üzeriniz aranmadan içeri geçeceksiniz. Şahmeran, burada sözüm sadece seni ilgilendiriyor. Sakın içme! Belki bir kadehe izin veririm ama en ufak sarhoşluk belirtisi görürsem kızarım. Kızarsam kavga ederiz. Geri kalan muhabbeti zaten biliyorsun..."

İlteriş'in sonlara doğru gülümsediğini hissederken ben de gülümsedim.

"Lena, barmen senin için soda açacak. Alkol kullanmayabilirsin. Fazla dikkat çekmez ama soran biri olursa alkol aldığında midenin rahatsızlandığını söyle."

Üzerimiz aranmadan içeri girerken kulağıma dolan yüksek sesli müziği ne kadar özlediğimi fark ettim. İlteriş hayatıma girmeden önce arkadaşlarımla gezip dolaşan ve fazlasıyla eğlenen biriydim ama o, hayatıma girince tüm bu olanlardan uzaklaşmıştım. Resmen ev kedisi olmuş ve dizinin dibinden ayrılmak istemiyordum.

"Bara ilerle Şahmeran. Yüzün sahneye dönük otur. Adamımızı görürsün. Locada oturuyor." Havalı bir şekilde yürürken üzerimde gezinen bakışlara yanıt vermedim. Lena'yla birlikte bar taburelerine otururken yüzümü sahneye dönmedim. Adamımızı görmem lazımdı, bunu biliyordum ama daha erkendi. Zamanını kendim ayarlayabilirdim.

"Bira alabilir miyim?" Benim tanımadığım ama İlteriş'in tanıdığı barmene mırıldanırken İlteriş'in onaylamayan mırıltılarını duydum. Bir bardak biradan da sarhoş olacak değildim ya canım!

"Eğlenmek benim de hakkım, kes şunu!" diye mırıldanırken basımı önüme eğdim ve deli gibi görünmemeye çalıştım. Dışarıdan beni gören biri kendi kendime konuştuğumu sanabilirdi. İlteriş, "Senin dilin çok uzamaya başladı, fark etmiyorum sanma. Bana karşı diklenmelerin git gide artıyor." derken önüme bırakılan bira dolu bardağı aldım ve dudaklarıma doğru götürdüm. Tam o sırada Lena'ya dönerken dışarıdan gören birinin arkadaşımla konuştuğumu zannedeceği bir pozisyona girdim. "Dilimi kessene. Sen de rahatlarsın, ben de."

Lena, önüne bırakılan bardağı önce koklarken daha sonra dudaklarına götürdü ve beni dinliyormuş gibi yaptı. Acaba şu an İlteriş'i duyabiliyor muydu?

"O dilin yeri geldiğinde güzel şeyler yapabiliyor bebeğim, nasıl kıyayım?"

İlteriş, ima dolu sesiyle konuşurken kaşlarım havalandı. Köpek, burada bile alttan vurmayı ihmal etmiyordu.

"Beni sadece sen duyuyorsun. Lena'yla birlikte biraz konuş. Derin konulara dalın ve yakın olduğunuzu belli edin. Biraz kahkaha at, gül, ne bileyim... Bana yaptığın kurları abartmadan o piçe de yap. Dikkatini çekmen lazım." İlteriş, aklımdaki soruyu yanıtlarken dediğini yapıp Lena'ya döndüm.

Başta normal ve kasıntı sohbetler ederken ilerleyen dakikalarda değişik bir şekilde içten konuşmalara başladık. Bir süre sonra kıkırtılarımız artarken zamanının geldiğini anladım. Kalan biramı içip ayağa kalkarken Lena'ya baktım. Asrın, yakımızda duruyor ama bize yaklaşmıyordu. Gelecek her tehlikeye hazır gibiydi.

"Dans etmeye gideceğim bana eşlik etmek ister misin Helin?" Oturduğum yüksek bar taburesinden aşağı inerken Lena başını olumsuz anlamda salladı. "Dans konusunda pek iyi değilim. İstersen sen tek başına et."

Başımı olumlu anlamda sallayıp ondan ayrılırken locaya yakın bir köşeye geçtim. Beni görmesi gerekiyordu.

Çalan hareketli şarkıya kalçalarımı sallayarak eşlik ederken Asrın'ın bana yakın bir köşeye geçtiğini gördüm. Dışarıdan beklenmedik bir hamle gelirse onu engellemek istiyordu. Buna aldırmadan ellerimi havaya kaldırırken gözlerimi kapattım. Yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirip hareket etmeye devam ederken dans ederken bana çarpan bedenleri umursamadım. Onu, ben keşfetmiş gibi davranmayacaktım. O, beni keşfedecekti ve yanıma gelecekti. Böylece şüphe çekmeyecektim.

"Sen ne güzel dans ediyorsun öyle..." İlteriş'in sesini duymam yeniden gülümsememi sağlarken başımı geriye doğru attım. Boynum usulca açığa çıkarken kendi etrafımda yavaş yavaş döndüm. Gözlerimi hafifçe aralarken çaktırmadan locaya baktım. Tam o sırada gördüğüm tanıdık simayla göz göze gelirken durmadım ve ona bakmaya devam ettim. Birkaç saniye süren bakışmamız benim onu baştan aşağı süzmemle son bulurken beğenmiş gibi tebessüm ettim ve yavaşça arkamı döndüm. Tebessümün üzerinde bırakacağı etkiyi merak ederken ona dönüp bir daha bakmadım ve kendi halimde dans etmeye devam ettim.

Göz göze gelmiştik ve bu durum onda merak uyandıracaktı.

"Adamın gözlerine baksana Şahmeran. Üzerinde psikolojik baskı uygula ve sana bakmasını sağla." İlteriş, bilmiş bilmiş konuşurken göz ucuyla etrafımı kontrol ettim. "Kadınlar hakkında hiçbir bilgin yok değil mi kelebeğim?" diye mırıldanırken biraz daha sırıttım. "Önceki hayatın beni ilgilendirmiyor ama daha önce hoşlandığın bir kadını tavlamaya hiç çalışmadın mı?"

"Hayır bebeğim. Senden önce bir kadını tavlamaya çalışmadım." İlteriş, bulunduğu itirafla beni gülümsetirken etrafımda dönüp takma saçlarımı geriye doğru savurdum. Önceki hayatı beni ilgilendirmiyordu. Ben sadece içinde bulunduğumuz zamana bakardım ve o zamanın içinde sadece ben vardım. Adım kadar biliyordum ki, İlteriş'ten etkilenmesem o beni etkilemek için elinden geleni yapardı. Bence yapmıştı da. Tavladığı ilk kadın olarak tarihe geçebilir miydim?

"Daha önce hayatına aldığın kadınlara hiç mi güzel şeyler söylemedin İlteriş?" diye mırıldanırken ellerimi biraz daha yukarı kaldırdım. Locaya doğru bakarken hedefimle yeniden göz göz geldim. Bakışlarımı bu sefer çabucak çekmezken onu ağır ağır inceledim. 38 yaşında olmasına rağmen genç duruyordu. İlteriş'in yanında ince kalıyordu ama bana göre vücudu iri yapılıydı. Adam yaşına göre diriydi. Saçları beyazlamaya başlasa da onları siyaha boyadığı belliydi. Sanırım genç görünmeyi istiyordu ve bunu özenle başarıyordu.

"Söyledim ama bunlar karşılıklı oldu." İlteriş çekinmeden gerçeği söylerken hedefimin gözlerine baka baka ellerimi saçlarımın ucuna geçirdim ve hafifçe yukarı kaldırdım. Peruğun beni gizlediğine emindim. Emin olduğum için de rahattım. Ben bile gerçek sarışın olduğuma inanabilirdim.

Onu incelemeyi kesip yeniden arkamı dönerken sırıttım. Umarım Süleyman Cabay, kaçan kovalanır kuramını uygulardı.

"Dur tahmin edeyim... Güzelliğini beğendiğin bir kadına baktın. O da sana baktı ve doğal olarak seni yakışıklı buldu. Daha sonra masana ya da oturduğun locaya geldi. Bir otel odasına belki de evine gittiniz. İşinizi halledene kadar birbirinize güzel ve tatmin edici sözler söylediniz. Belki uyudunuz belki de hiç uyumadınız ama sabah olunca her şeyi unutup gününüze devam ettiniz. Bence benden önceki hayatındaki ilişkiler bunun tekrarıydı. Sence?"

Şarkıya eşlik ediyormuş gibi davranırken fazla dikkat çektiğimi düşünmüyordum çünkü aralarına kaynayıp dans ettiğim bedenler çoktan kafayı çekmişti. Partnerlerinden başka bir şey düşünemiyorlardı.

"Tam olarak öyle oldu Şahmeran. Senden önce kimseyi tavlamadım. İlişki anlayışını biriyle denemeye çalıştım ama o da olmadı." İlteriş, ilgimi çekecek şeyler anlatmaya başlarken merak ettim. Onun benden önce ilişkisi olduğunu düşünmüyordum. Lise aşkı falan mıydı acaba?

"Şansız kadınmış. Neden bitirdiniz denediğin ilk ilişkinizi? Sana aşık olduğu için mi?" diye mırıldanırken kıkırdadım. Ona aşık olan kadınlara karşı takındığı tavır neydi, çok merak ediyordum. Sanırım bir kadını sırf ona aşık oldu diye terk etmezdi.

"Evet. Bana aşık olduğu için ayrıldık."

Beklemediğim cevap karşısında kısa bir an durakladım. Bu duraklama, bulunduğum konumu bana bağıra bağıra hatırlatırken yorulmuş numarası yapıp elimi havaya kaldırdım ve alnıma koydum. Alnımdaki elimi sürükleyerek boğazıma götürürken birkaç saniye bekledim.

İlteriş'in ilişkiden kastı neydi? İlişki, karşılıklı sevgi ya da saygıyla kurulan bir birleşmeydi. Bu birleşmede iki tarafın da aşık olması gayet normaldi. Ona aşık olan birinden neden ayrılıyordu? Aşk güzel bir şeydi.

"Bir kadın sana aşık oldu diye o ilişki bitiyorsa sen karşındaki bedene hiçbir değer vermemişsin demek. O zaman da ilişki yaşamış olmuyorsun. Düzenli olarak yaşadığın seks hayatına ilişki denmez." diye mırıldanırken barmene doğru ilerleyip soğuk bira istedim. Çok geçmeden biram önüme gelirken kuruyan damağımı birkaç yudumla ıslattım. Cabay'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Beni incelemekten geri kalmıyordu.

"Senin için ilişki ne ifade ediyor? Daha önce kaç tane ilişkin oldu?"

Soru sorma sırası İlteriş'e geçerken ayakta durmayı tercih ettim. Elimde duran bardağımla sallanırken bakışlarımı yeniden locaya çevirdim. Cabay, oturduğu kalabalık grubu dinlemeden beni izliyordu. Onun beni izlemesine tebessüm gönderirken utanmış gibi arkamı dönüp bakışlarımı kadehe diktim.

"Daha önce bir tane erkek arkadaşım oldu ve onunla hiç sevişmedim. Bana olan sevgisini ilişkimiz bitene kadar hiç esirgemedi. Beni sevdi, beni anladı ama küçük öpüşmeler dışında hiç yakınlaşmamız olmadı." diye mırıldanırken eski erkek arkadaşımı gözümün önüne getirdim. Onun dışında flörtlerim de olmuştu ama onları şu an saymıyordum. Hepsiyle ilişkimi sona erdirmiştim. Tek ciddi ilişkim, üniversite aşkım olan Burak'tı.

"Neden ayrıldınız?"

Biramdan birkaç yudum daha alırken başımı önüme eğdim. Saçlarım yüzümü kapatırken rahatlıkla konuştum. "Son zamanlarda ona karşı soğuk davrandığım ve benden ayrılmak istediğini söyledi. Ona karşı çıkmadım. Dostça ayrıldık." İlteriş'in yüzüne takındığı ifadeyi deli gibi merak ederken sadece sesiyle yetinmenin kötü olduğunu anladım.

"Seni gerçekten sevseydi senden ayrılmazdı. Biliyorsun değil mi?"

"Beni gerçekten sevdiğine inanıyorum İlteriş. Sevmek, bırakmamak değil. Eğer kendini zorlayıp beni bırakmasaydı ilerleyen zamanlarda daha çok üzülecektim. Sevmek, sevdiğine kıyamamaktır. Beni sevdiği için hissettiklerini gelip yüzüme söyledi ve biz dostça yollarımızı ayırdık."

İlteriş'ten önceki ilişkimi ona açıkça anlatmayı tercih ederken çekinmedim. Ondan önceki hayatımı kıskanma düşüncesini bana saçma geldi çünkü önceki hayatımda o yoktu. Ben onu kıskanmamıştım ve bence o da beni kıskanmamalıydı.

"Şerefsiz puşt yanına geliyor Şahmeran! Dikkatli ol." İlteriş'in ani değişimiyle dikleşirken Süleyman Cabay'ın bana doğru yakınlaştığını anladım. Onu fark etmemiş gibi davranırken başımı kaldırıp biramı dudaklarıma götürdüm ve birkaç yudum daha aldım. Arkamda hissettiğim bedene dönecekken İlteriş'in sesini duydum.

"Asrın, Şahmeran'ın yanına git. Koruması olduğunu belli et. Şahmeran, Asrın yanına geldiğinde sorun olmadığını dile getirip Asrın'ı gönder. Bizim barmenin getirdiği içecekler dışında bir şey içme."

İlteriş'in verdiği emirleri içimden onaylayarken Asrın oturduğu yerden kalktı ve hızlı adımlarla yanıma geldi. Elini, arkamda duran adam ve benim arama yerleştirirken yüzüme şaşırma ifadesi yerleştirip Asrın'a doğru döndüm.

"Ne oluyor Yasin?"

Asrın, bana doğru dönerken arkamdaki adamı yeni fark ediyormuş gibi yine şaşırdım. Dudaklarım aralanırken arkamda duran adam kaşlarını kaldırmış ve bize bakıyordu. Daha önce asıldığı kadınları koruyan bir engel görmemiş olmalıydı. "Aa, siz..." derken elimdeki bardağı bar tezgahına bıraktım. Dilimi dudaklarımda gezindirip kalan bira tadını gidermeye çalışırken Asrın'a elimi kaldırıp usulca salladım. "Sorun yok Yasin. Gidebilirsin."

Asrın, yüzüne geçirdiği çelik zırhla Cabay'a bakarken usulca bana döndü. "Emin misiniz Ceylin Hanım? Babanız yanınızdan ayrılmamam konusunda beni uyardı." Asrın üstün başarısıyla oynadığı oyununu sürdürürken bana bakan adamın gözlerine odaklanıp ellerimi tekrar salladım. "Eminim Asrın. Git ve Helin'e eşlik et. Ters bir durum olduğunu sanmıyorum." Kaşlarımı kaldırıp karşımda duran adamı incelerken suratında oluşan kirli tebessüme an ve an şahit oldum. Asrın, bana son kez bakıp arkasını dönerken Lena'ya doğru adımladı ve yanında duran boş tabureye yerleşti.

Hiçbir şey olmamış gibi gülümserken "Bir şey mi istemiştiniz?" diye mırıldandım. "Ah, evet. Sizi uzaktan görünce birine benzettim ve yakından bakmak istedim." Cabay, klasik cümlesiyle beni boydan aşağı incelerken bacaklarımda gezinen bakışlarını düşünmemeye çalıştım. Şu an bunu İlteriş yapsa ona sulanarak bacaklarımı daha çok sergilerdim. Başkaları böyle davranınca midem bulanıyor ve kendimi olabildiğince kapatmak istiyordum.

"Benzettiğiniz kişi miymişim?" Kur yapıp ona sırnaşırken yüzünde oluşan gülümseme bu hâlimin hoşuna gittiğini belli etti. Ona cilvelenen kadınlardan hoşlanıyordu. Nazlı bir adam olmalıydı.

"Maalesef, benzettiğim kişiden çok daha güzelmişsiniz."

Başımı geriye atıp kahkaha atarken İlteriş'in sinir dolu tıslamasını duydum.

"Senin ben gözünü sikeyim. Cibiliyetsiz orospu çocuğu!"

Onu duymamış gibi davranırken elimi kaldırıp yanımda duran boş tabureyi işaret ettim. "Oturduğunuz locadan kalkıp buraya kadar gelmişsiniz. Oturun, size bir şeyler ısmarlayayım." Gözlerinde şaşkınlık gördüğüm adam bana sırıtırken başını onaylar anlamda salladı ve gösterdiğim tabureye doğru ilerledi. Onun peşinden ben de ilerleyip karşısına otururken İlteriş'in bardaki adamını elimle çağırdım. Bunu bekleyen adamı elindeki bardağı bırakıp bize doğru dönerken beni hayranlıkla inceleyen adama döndüm. "Ne içersiniz?" Bakışlarını gözlerime çeviren adam gülümsedi. "Viski, lütfen."

"Bize iki kadeh viski."

İlteriş, "Eve gelince onunla içtiğin tüm içkileri kusmak zorunda kalacaksın. Ona göre iç bebeğim. Kollarımın arasında yorgun düşmeni istemem." derken gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. "O pezevenge de söyle bacaklarına bakmaya devam ederse onun gözlerini oyar oluşan deliği sikerim!"

Duyduğum küfür ufkumu genişletirken yüz ifademi bozuntuya vermedim. "Bu arada ben Ceylin." Elimi yavaşça ileri uzatırken Cabay altın bulmuş gibi sırıttı ve elimi tuttu. "Memnun oldum Ceylin. Süleyman ben de."

"Ben de memnun oldum."

İkimiz de birbirimize tebessüm ederken kadehlerimiz önümüze bırakıldı. İlteriş'in bana verdiği damlayı alkolüne karıştırmak için erken olduğunu kestirirken biraz daha sohbet etmek ve bana güvenmesini sağlamayı düşündüm. Beni henüz tanımamıştı. Biraz daha tanıdığını sanmaya ihtiyacı vardı.

Kadehimi kaldırıp dudaklarıma doğru götürürken kehribar rengi sıvıdan küçük bir yudum aldım. Ağır ve sert tadına yavaş yavaş alışırken Süleyman Cabay da kristal kadehi dudaklarına götürdü. Beni inceleyerek alkolünü tüketirken, "Sizi burada ilk defa görüyorum. Daha önce gelmiş miydiniz?" diye sordu. Ona başımı olumsuz anlamda sallarken sırıttım. Elimi tezgaha yaslayıp çenemi de üstüne koyarken bu sefer ben onu baştan aşağı süzdüm.

"Daha önce buraya gelmiş olsaydım seninle tanışmadan gitmezdim." Arsızca konuşmam onu daha büyük gülümsetirken İlteriş'in çektiği derin nefesi işittim ama duymamış numarası yaptım. Eve dönünce beni sıkı bir kıskançlık krizi bekliyor olabilirdi. "Aynı şeyi düşünüyoruz. Buraya daha önce gelseydin seninle tanışmış olurduk." Bana doğru eğilen adama ters tepki vermezken olduğum yerde gülümsemeye devam ettim. Elini oturduğum taburenin yanında hissederken bozuntuya vermeyip kadehimi yeniden dudaklarıma götürdüm.

Onun gözlerinin içine baka baka içkimi yudumlarken elinin eteğimin ucunda gezindiğini hissettim. Göz ucuyla ona bakarken ileri gitmemesi için dua ettim. Sertçe yutkunup tezgaha doğru eğilirken kadehi bıraktım. Asrın'ın delici bakışlarını Cabay'ın üzerinde gezindirdiğini görürken bacağıma dokunmak üzere olan adamın elini tuttum. "Yakın korumam burada. Babama her şeyi söyleyen birisi." diye mırıldanırken tebessüm ettim. "Birkaç kadeh bir şeyler içtikten sonra evine geçebiliriz. Beni misafirin olarak ağırlamanı isterim."

Elimin içinde duran el, avuç içimi yavaşça okşarken gülümsemeye devam ettim. Cabay, arkasını dönüp Asrın'a bakarken içime derin bir nefes çektim. İlteriş'in sesi çıkmıyordu. Acaba şu an ne yapıyordu?

"Neden yakın koruman var güzelim? Bu durum bana biraz değişik geldi." Asrın'ın bakışları üzerimde gezinirken Cabay onu rahatsız etmiş gibi duruyordu. Rol de yapıyor olabilirdi. "Babamın işleri... Kızına zarar gelmesini istemiyor, o kadar." Cabay'ın kaşları yavaşça havalanırken bakışları Asrın'dan bana kaydı. "Baban önemli birisi olmalı."

İlteriş, babamın uyuşturucu işinde olduğunu söylememi istemişti ama yeni tanıştığım birine direkt bunu söyleyemezdim. Böyle işin içinde olanlar saklardı. Dikkat çekerdim.

"Peynir de Şahmeran. Sadece Peynir demen yeterli olacak." İlteriş, imdadıma yetişirken tebessüm ettim ve "Peynir..." dedim.

Bu diyalog fazlasıyla hoşuma giderken gülmek istedim ama kendimi sıktım. Cabay'ın gözleri anında parlarken başını dikleştirdi ve bana daha dikkatli baktı. Peynir'in onların içinde iyi bir hazine olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bazı kavramlar bana çok yabancıydı ama içlerinde durdukça alışıyordum. Sanırım bu işleri benimsiyordum.

"Siktir, sen neymişsin böyle..." diyen Cabay üzerime biraz daha eğilirken ellerimde duran elini serbest bırakıp ellerimi göğsüne yasladım. "Dediğim gibi, babam biraz kıskanç ve kısıtlayıcı. Yasin yanımdayken fazla yakınlaşmasak iyi olur."

"Pekâlâ, kalk o zaman! Evime gidelim." Cabay, tanıdığım herkesten hızlı çıkarken şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. Daha İlteriş'in verdiği zehri alkolüne damlatamamıştım.

"Hay, sikeyim!" İlteriş'in sinir dolu sesini duymam beni strese sokarken hızlı ve pratik düşünmeye çalıştım. Hemen gidemezdik. Acaba hazır değilim mi deseydim?

"Hemen mi kalacağız? Birkaç kadeh bir şeyler içseydik. Bugün biraz gevşemeye ihtiyacım var." diye mırıldanırken cici kız rolüme büründüm ve Cabay'a nazlanmaya çalıştım. O, benim nazlanan halime gülümserken elini kaldırdı ve çeneme koydu. "Evde devam ederiz."

"O sikiğin evine gitme! Ondan uzaklaşıp hazırlan. Seni almaya geliyorum!" İlteriş'in hırlayan sesini yeniden duyarken başımı onaylar anlamda salladım. Bu durumu onun evinde de halledebilirdim. Ben artık diken üzerinde ve huzursuz yaşamak istemiyordum. Köpek Balığı ve henüz bizi keşfetmeyen Süleyman Cabay'ın yakamızdan düşmesini istiyordum.

Hem bugün Asrın söylemişti. Köpek Balığı'nın yeni hedefi bendim. İlteriş, onun işlerini mahvetmişti ve o da bizi mahvetmek istiyordu. Onlardan bir an önce kurtulmalıydık.

"İzninle, çantamı alıp arkadaşımla vedalaşayım." Cabay, bana izin verirken onun yanından ayrılıp Lena'ya doğru adımladım.

"Merak etme İlteriş. Bir şey olmadan döneceğim. Onu kandırmayı bir şekilde başarırım. Hedefe bu kadar yaklaşmışken vazgeçmek istemiyorum. Vazgeçmek korkakların işidir."

"Ne saçmalıyorsun sen? Gitme o adamla!" İlteriş, yüksek ses tonuyla bağırırken çantamı aldım ve zincirini omzuma astım. Lena'nın üzerine eğilip ona sarılırken yeniden İlteriş'e konuştum. "Merak etme sevgilim. Gece eve dönüp seninle klozet başında kusacağım."

Lena'dan usulca ayrılırken gülümsedim. "Onu sakinleştirme görevi sana düşüyor Lena. Benim harika bir ajan olduğumu ona yakından söyle. Kendisine de dikkat etsin, onu da söyle." Lena, bana endişeyle bakarken ondan ayrıldım. Sanırım Asrın'ın bize eşlik etmesi gerekiyordu. Yakın korumam demiştim sonuçta.

"Ajanını sikeyim! Geliyorum oraya." İlteriş bağırmaya devam ederken yutkundum. O gelmeden mekândan çıkmalıydık. "O itin arabasına bin, bak ben o zaman ne yapıyorum! Ortalığın amına koymazsam Târumar demesinler bana!"

Hızlıca arkamı dönüp Süleyman Cabay'a adımlarken Asrın da benimle birlikte hareket etti. "Gidebiliriz." diye mırıldanırken İlteriş'in bağrışı kulaklarımı doldurdu. Kulak zarımın yırtıldığını zannederken yüzümü buruşturdum. Cabay, dikkatle yüzüme bakarken elimi başıma götürüp yavaşça ovuşturdum. "Bira ve yüksek sesli müzik bazen ağrı yapıyor."

Bahaneme inanırken elini kolumun üzerine attı ve hemen yanımızda duran Asrın'a baktı. "Bizimle mi gelecek?" Çıkışa doğru ilerlerken Asrın sesini çıkarmadan yanımda yürüdü. "Babamın emri. Gittiğim her yerde yanımda olmak zorunda." diye mırıldanırken İlteriş'in öfke dolu sesini yeniden işittim.

"Asrın, sana emrediyorum! O, belindeki silahı çıkart ve yanı başında duran iti kurşuna diz."

Gözlerim, şaşkınlık ve korkuyla açılırken onun ciddi olup olmadığını sorgulayamadım. Ciddiydi. Ses tonundan fazlasıyla belli ediyordu. Asrın, onun adamıydı ve dediğini yapmak zorundaydı. Bu yüzden emrettiğini vurgulamıştı. Kalbim, korkudan hızla çarparken İlteriş yeniden bağırdı.

"Onu kurşuna diz Asrın! Ben gelene kadar cesedini çıkar o piçin!" Asrın, elini beline doğru atarken başıma büyük bir ağrı saplandı. Hayır İlteriş, bunu şu an yapmamalıydık. Üzerimizdeki beladan kurtulmak üzereyken mantıklı düşünmeliydik.

"Biraz daha iyiysen gidelim mi güzelim?" Cabay, bana doğru eğilip bakarken Asrın elini beline attı ve silahını çekti. Bunu kimse göremedi çünkü her yer kalabalık ve loş ışığa gömülüydü. Ben görüyordum çünkü verilen ölüm fermanını kendi kulaklarımla duymuştum. Birazdan olacakları tahmin ediyordum çünkü Asrın'ın İlteriş'in sözünden çıkmayacak kadar sadık, İlteriş'in de bunu yaptıracak kadar gözü kara olduğunu biliyordum.

"3 deyince Asrın! O siktiğimin mekânı perişan etmeden önce kurşun resitalinin keyfini çıkarmak istiyorum. Sana üç deyince boşalt o şarjörü!"

Asrın, İlteriş görmese bile başını onaylar anlamda sallarken gözlerimi kapattım. Arkamı dönüp Lena'yı uyarmak ve bu vahşete tanık olmaması için gözlerini kapatmasını istedim. Gözlerini kapatmazsa etkilenebilirdi.

"Bir..." dedi İlteriş. Asrın, silahının emniyeti çekti. "İki..." diye mırıldandı peşinden ve ben gözlerimi daha sıkı yumdum. "Son sayıyı söylemeden önce, bir kurşun da eline sık! Tamam mı? O siktiğimin elinin acısıyla kıvransın! Dokunmaması gereken yerleri öğrensin."

Asrın yine başını olumlu anlamda salladı.

Yutkundum.

Buraya hiç gelmemiş olmayı diledim. Gelmeseydim İlteriş, alevlenmeyecekti. Evde olduğumu bilecekti ve sadece göreve odaklanacaktı. Duygusal düşünmüştü. Şu an kazanan o gibi duracak olsa da kaybedecektik.

İlteriş, son sayısını söylemeden mekânı kurşun sesleri doldururken put gibi duran bedenim geriye savruldu. Ne olduğunu anlamadan yere düşerken ağzımdan büyük bir çığlık kaçtı. Yanıma sürüklenen ve üzerime kapanan bedenin kim olduğunu bilmezken gözlerimi kapatıp kulağımı ellerimle sıkı sıkı kapattım. Tüm bu önlemlerime rağmen ardı ardına sıkılan kurşun sesleri net sesleriyle duyulurken kalbim korkuyla çarptı. Nefesim kesilirken gözlerimi aralamak ve onun buz mavisi gözleriyle karşılaşmak istedim ama yapamadım. Kurşun resitali isteyen oydu. Şu an bunun keyfini çıkarmalıydı.

Gece kulübünden yükselen çığlık sesleri tüm psikolojimi bozarken aldırmamaya çalıştım ve ellerimi kulağıma daha çok bastırdım. Bacağımda sızı hissettim ama buna da aldırmamaya çalıştım.

Geçecekti.

Piyano resitali seven bedenim anca bunu hak edebilirdi. Havada gezinen notalar yerine şiddetlenen kurşun seslerini hak etmiştim. Tatlı melodiler duyup sanatın verdiği huzurlu kokuyu koklamak yerine barut kokusu koklamayı hak etmiştim. Ayaklarımın altı, gül yapraklarıyla dolması gerekirken boş mermi kovanlarıyla dolmuştu ve tüm bunları ben hak etmiştim.

İlteriş'i severek, onu dinlemeyerek tüm bu olanları ben hak etmiştim.

Hak ettiğimi çekmeliydim çünkü bunu ben istemiş, başıma gelen her şeyin sorumluluğunu üstlenmiştim.

Yazar Hesabı: lilesdeniz

Parodi Hesaplar:

Deniz Alasayvan: denizalasayvan_

İlteriş Kara: ilteriskaraa

Continue Reading

You'll Also Like

700K 31.5K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
1.1M 78.3K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1.1M 15K 37
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
94.9K 6K 22
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...