HERMAFRODIT ⧗ MINSUNG

By rredswindler

355K 30.4K 30.1K

Sapık: Merak ediyorum da o çirkin sülük seni nasıl tatmin edebiliyor?Benim göğüslerim daha iri. ... More

1⚜️
2⚜️
3⚜️
4⚜️
5⚜️
6⚜️
7⚜️
8⚜️
9⚜️
10⚜️
11⚜️
12⚜️
13⚜️
14⚜️
15⚜️
16⚜️
17⚜️
18⚜️
19⚜️
20⚜️
21⚜️
22⚜️
23⚜️
24⚜️
25⚜️
26⚜️
27⚜️
28⚜️
29⚜️
30⚜️
31⚜️
32⚜️
33⚜️
34⚜️
36⚜️
37⚜️
38⚜️
39⚜️
40⚜️
41⚜️
42⚜️
43⚜️
44⚜️
45⚜️
46⚜️
47⚜️
48⚜️
49⚜️
50⚜️
51⚜️
52⚜️
53⚜️
54⚜️
55⚜️FİNAL⚜️
🔱ÖZEL BÖLÜM~1🔱
🔱ÖZEL BÖLÜM~2 🔱
🔱ÖZEL BÖLÜM~3🔱

35⚜️

6.2K 529 889
By rredswindler

🔱

"Bu halin ne?"

Meraklandı. Kalbinden geçen yoğun endişe duygusu vücudunu terk etmedi.

"Minho bu halin ne dedim,neler oluyor buraya nasıl girdin?"

Neden buradaydı, odaya nasıl girmişti ve en önemlisi kendine ne yapmıştı?

"Ben bir polisim unuttun mu?"

Komiser, Jisung tarafından göğsüne ard arda indirilen yumruklarından birini havada yakaladı.

"Şşş,Jisung tanrı aşkına durur musun!"

"Kendine ne yaptığını söylemezsen durmayacağım!"

"Ne saçmalıyorsun, kendime bir şey yaptığım falan yok. Sadece işten çıktım,yorgunum ve-"

"A-ağzın kanıyor."

Jisung, Minho tarafından ele geçirilen kolunu ondan kurtardığında onun, dudağından kan damlamakta olan yarasına bastırdı.

Minho acıyla inledi ve başını geri çekti.

"Ah...yaralar, onlar olmalı. Bu kadar kanayacaklarını düşünmemiştim."

Jisung hayretle sevdiği adamın yüzüne baktı.

"Tanrım, yaralandın mı kim yaptı bunu?"

Sevdiğiniz insanın zarar görme korkusu. Yine yeniden aynı duyguyu yaşamıştı.

Mutfak rafında duran peçeteliği aldı ve birkaç kat peçeteyi Minho'nun dudağına bastırdı. Kısa süre içinde ağız boşluğu kanla dolmuştu.
Minho ağzındaki peçetelerle homurdandı ve konuşmaya çalıştığında kelimeleri kayboldu.

Fazla bastırdığından canı yanmış olacak ki elini Jisung'un bası yapan elindeki bileğine yerleştirdiğinde Jisung'un basısı yumuşamıştı.

Yoğun kan kokusu ve ağzında kalan iğrenç tat ile midesi rahatsız olduğunda ayakta durmak istemedi ve tezgaha yaslandı.

Jisung, onun heykelsi yüzünü incelediğinde bakışları mor göz altlarından çökük elmacık kemiklerine, oradan da beyaz dudak kenarlarına doğru yol aldı. Oldukça yorgun ve halsiz görünüyordu.

Parlak kırmızıya bulanmış peçete yığınlarını Minho'nun dudaklarından uzaklaştırdığında Minho bir hışımla lavaboya eğildi ve midesindeki her şeyi kusmaya başladı.

Jisung, ona destek olurcasına yanına yaklaştı ve elini alnına bastırıp geri çekerek refleksine yenik düşmesini engelledi.

"Jisung, uzaklaş buradan."

Boğuluyormuş hissinin arasında kelimeleri dudaklarından zorla döktüğünde Jisung onu cevapladı.

"Hayır, ben etkilenmiyorum."

Minho ona cevap veremeden tekrar derinden gelen bulantısını karşıladığında kasılan diyaframını hissetti ve midesinde bir şey kalmamış olmasına rağmen bulantısının dinmemesinin acısını yaşadı.

Jisung'un bu görüntüye daha fazla maruz kalmasını istemediğinden elini havaya kaldırdı ve onu uzak tutmak için havada salladı.

Jisung aldırmadı. Onun yanından bir saniyeliğine bile uzaklaşmadı.

Musluğu açtı ve suyun bu karmaşıklığı silip süpürmesine izin verdi.

"İyi misin?"

Minho konuşmadı. Başını sallamakla yetindiğinde Jisung,raftan kaptığı beyaz el havlusunu musluğun altında ıslattı ve sevdiği adamın bütün yüzünü temizlemeye başladı.

Dudaklarına geldiğinde başparmaklarını alt dudağına bastırdı ve alt dudağının altında derin ve deşilmiş yaraları farketti.

Minho onların acımasıyla tekrar yüzünü buruşturmuştu.

"Bunlar...bunlar ne?"

Panikle soru sorduğunda Minho daha fazla ayakta kalamadı ve olduğu yerde sendelediğinde onun koluna girip desteklercesine yatağa kadar eşlik etti.

"Tamam,tamam hadi tutun bana."

Onu kendi yatağına oturttuğunda Minho, ayakkabılarına uzandı ve bağcıklarını çözüp yere bıraktı.

"Doktora gitmeliyiz."

Onu omuzlarından tutup kendi yatağına yatırırken mırıldanmıştı.

"Hayır, ben iyiyim."

"İyi değilsin.Cesetten farklı görünmüyorsun."

"Jisung..."

Onun kısılmış ve morun farklı renklerine bürünmüş gözlerine baktığında içi titredi. Onu unutabilmek için farklı bir hayat yaratma planlarını suya düşüren yine oydu. Onu kapana kıstıran yine Minho'ydu.
Seslenmesiyle başını salladı.

"Seungmin...o senden hoşlanıyor."

Jisung gözlerini devirdi ve bıkkın bir nefes verdi.

"Ah hayır, yapma Minho, şu an konumuz böyle şeyler deği-"

"Aranızda ne var, lanet olsun yatıyor musunuz, sırrını biliyor mu, sevgili misini-"

"Tanrı aşkına neden üstüme geliyorsun?"
Kükredi ve yattığı yerden ona alev püskürten adama baktı.

"Şu an konumuz senin az önce o kanlı ağzınla lavaboma kusman,ölecektin aptal! Ama hiçbir şey anlatmıyorsun."

"Şu an konumuz bu."

Halsizken bile sert çıkan sesi Jisung'u şaşırttı. Hala kafasındaki şeyleri söylemekte ısrarcıydı.

"Ne yapabilirim Minho, ayrıca bu senin konun değil."

Minho, uzanıp Jisung'un bileğini yakaladı.

"Beni ilgilendirmediğini mi söylüyorsun?"

Jisung, yüzünü tek avucu arasına aldı.

"Minho ben senin tarafından reddedildim. Hayatıma giren insanları sorgulamaya devam mı edeceksin?"

Minho yattığı yerden doğruldu.
"Oh ben...bana yerleşmen için yalvardım.Siz ikiniz rüyamdaydınız... öpüşüyordunuz ve iğrençtiniz! Midemin bulanmasına ve ağız dolusu kusmama şaşırmamalı."

Jisung, vücudunu kaplayan öfkeyle birlikte Minho'yu durdurmaya çalıştı ve omuzlarından yakaladı.

"Rüyalarının sorumlusu ben değilim."

"Ama seni sevdiğini biliyordun?"

Jisung başını salladı.

"Hayır bilmiyordum.Seungminle aramda bir şey yok.Burayı bana o buldu ve şu an benim için iş arıyor. Sadece...hepsi bu."

Düşündü ve gergince dudaklarını ısırdı.
"Neden sana açıklama yapmak zorundaysam."

"Ya Felix.."

Jisung yumruğunu sıktı.

"Tanrı aşkına daha ne kadar saçmalayacaksın? Kusarken beynini de çıkarmış olmalısın."

Kollarını bağladı ve yataktan birkaç adım uzaklaşıp pencerenin önünde durdu. Sevdiği adam değerli bir tablo gibi kendi yatağını süslüyordu.

"Komiser Felix...seni arzuluyor."

"Tchh." Dalga geçercesine bir kıkırtı bıraktı ve gözlerini devirdi Jisung.

"Ah yeter, gerçekten yeter." dedi ve elini gergince ensesine attı.

"O hasta suratına yumruk atmamak adına kendimle savaş veriyorum. Şunu bilmelisin ki dünya, reddettiğin bu veletin etrafında dönmüyor."

Minho, bir süre sessiz kaldı. Ardından beyaz dudak kenarlarında dilini gezdirdi ve güçsüzce mırıldandı.

"Jisung ben...yoruldum."

Jisung konuşmadı. Onu bir süre dinledi.

"Her gece başımı yastığıma koyduğum zaman Jisung bugün nerede uyuyor diye düşünmekten yoruldum. Yemek yerken, battaniyeme sarılırken, Jisung şu an üşüyor mu diye düşünmekten yoruldum. Ben tek başıma yapayalnız yaşarken Jisung şu an kime sarılıyor diye düşünmekten yoruldum!"

Dudaklarından bir nida kopardı.

"Hah, benim için vicdan yapıyorsun. Düşünme...ben iyiyim Minho."

"Ben hiç iyi değilim."
Dediğinde gözleri buluştu.

"Buraya gelme sebebim bir kez daha seninle konuşabilmekti. Benim çok param var. Koca bir servetim var ama kimsem yok. Yapayalnızım. Eğer bana taşınırsan ne eve ne de işe ihtiyacın kalmayacak."

Jisung terli ellerini pantolonuna sildi ve gergince parmaklarıyla oynamaya başladı.

"Minho ben...bu kadar iyiliğe izin veremem. Benim için bu kadar çabalamana izin veremem. Bunun altından kalkamam." dedi ve yatağa adımlayıp Minho'nun yanına yaklaştı.

"Ben senin paranla veya mevkiinle geçinmeyi değil, sadece senin sevgini istemiştim. Biliyorsun ben...bir iş adamının oğluydum. Paraya aç değilim. Eğer kabul etseydim beni sevmeyen bir adamın evine parası için girmiş olurdum. Bu onur kırıcı."

Minho solgun yüzü ve beyaz dudakları arasından gülümsedi.

"O zaman...sevdiğim insan olarak evime girmeye ne derdin?"

Jisung, gözlerini pörtletti ve sincap bakışlarını Minho'ya sundu.

"Ne demek istiyorsun?"

Minho eliyle işaret etti.

"Yaklaş."

Jisung anlamsızca ona baktı ve yaklaşıp yatağa eğildi. Minho'nun güçsüz ellerini ve beyaz parmaklarını çene çizgisinde, oradan da yanaklarında hissetti. Sevdiği adam yüzünün tamamını okşadı. Nefes alış verişleri hızlandı.

"Umarım beni unutmamışsındır...hala."

Minho'nun dokunduğu yerler yanıyordu. Beyni sözleri ve sıcaklığıyla çalkalanırken hiçbir şey düşünemedi ve konuşamadı. Gözleri onun solgun yüzünü taradığında beyaz dudaklarında takılı kaldı.

"Seni unutmak...kulağa çok uzak geliyor. Bekle, hatta imkansız Minho."

Minho kıkırdadı.

"Güzel...yoksa karşılıksız bir aşığa dönüşürdüm."

Jisung kısa süre bu sözleri sindirmeye çalışırken bakışlarını onun dudaklarından alevli gözlerine çıkardı.

"S-sen.."

"Jisung, ben....seni seviyorum."

Beyaz ve solgun dudaklarını, onun kırmızı ve tatlı dudaklarına bastırdığında dünyanın en mutlu adamı olduğunu farketti.

🔱

Çalan zilin evin duvarlarında yankı yapmasıyla unlu ellerini önlüğüne sildi Minho. Günler sonra o öpücük sayesinde ceset görünümünden çıkmış ve insan gibi hissetmeye başlamıştı. Günler sonra ilk defa büyük mutfağına girip kendine farklı farklı yemekler yapıyordu.

Bir öpücük hayat verir miydi? O öpücük artık vücudunda akan kandan bile daha çok yaşatıyordu onu.

Jisung'a olan aşkını ona itiraf etmesiyle daha özgür ve daha mutlu hissetmişti. Ağzındaki yaralar artık eskisi kadar acımıyordu. Hala birbirleri için atan kalpleri varken dışarıdaki insanların ne düşündüklerini önemsemiyordu.

Kapının ısrarla çalmasından sonra hızlı adımlarıyla yürüdü ve kapı kolunu indirdi.

Jisung, güzel yüzü ve ürkek bakışlarıyla karşısında belirdiğinde gülümsedi. Elinde tuttuğu bavulları ve sırtındaki çantasını görmesiyle Minho da gülümsemişti.

O da karşısında duran adamı süzdü ve gözleri mutfak önlüğündeki un lekelerine takıldı.

"Girebilir miyim?"

Birkaç adım geri çekildi ve eliyle onu içeri davet etti.

"Elbette.Ben...oldukça şaşırdım ve mutlu oldum Jisung."

İçeri girip kapıyı arkalarından kapattı ve kilitledi Minho.

Jisung, bavullarını kenara bıraktığında Minho mırıldandı.

"Yeni evine hoş geldin."

"Hoş buldum o zaman."

Jisung, pembe eşofmanıyla Minho'nun üstüne atlayıp Minho'nun kıkırtıları eşliğinde onun boynuna sarıldı. Minho,unlu ellerini Jisung'a bulaştırmamak adına havada tutmuştu.

Minho'nun gözleri anında onun pembe eşofman altına kaydı.

"Kayıp parçanın sen olduğunu biliyordum."

Jisung kıkırdadı.

"Powerpuff Girls'ün bir üyesi olarak mutfağına yardım edebilir miyim o halde?"

"Evet, elbette."
Minho başını salladığında Jisung hızlı adımlarıyla mutfağa gitti.

Fırından gelen güzel kokuyu takip ettiğinde pişmekte olan şeyi fırın camından izlemeye başladı.

"Artık ait olduğun yerdesin. Bu bana huzur veriyor."

Jisung,sincap bakışlarını ona doğrultarak kaşlarını kaldırdı.

"Ait olduğum yer mi, böyle mi düşünüyorsun gerçekten?"

"Evet. Evim,yatağım,dolabım ve benim olan her şey senin."

Jisung ona doğru bakışlarını kilitledi.

"En önemlisi?"

Minho, onun aklından geçenleri anlamıştı.

"En önemlisi, hislerim."

Jisung gülümsedi.
"En son benimle yaptıklarından pişmanlık duymadığını dile getirdiğinde bu kadar mutlu olmuştum."

"Bundan sonra hep mutlu olacaksın."

Jisung fırının yanından uzaklaştı ve tezgahta salata yapmakla meşgul olan Minho'nun yanına geldi.

"Doktora gidip ağız içi yaralarının ve bulantılarının sebebini öğrenip tedavi olduğun zaman daha mutlu olacağım sanırım."

Minho, salata sosunu tabağa eklediğinde cevap verdi.

"Bahar alerjisi için kullandığım ilaçların yan etkisi olabilirmiş. Doktorum öyle söyledi."

"Umarım."

"Hey benim için endişelenme, ben dayanıklıyımdır."

Eline aldığı marulu dumble gibi kaldırarak kol kasını sıktığında Jisung dalga geçercesine güldü.

"Hadi, dalga geçmeyi bırak da masayı hazırlamama yardım et."

Jisung, masaya koyacağı şeyler için etrafı tararken şaşkın şaşkın bakışlar atıyordu.

Masa örtüsünü bulduğunda değerli bir hazine bulmuşçasına sevindi ve katlı örtüyü açarak masaya yaydı.

"Gelirken içecek almıştım."dedi ve koşa koşa geniş koridorda unuttuğu bavulundaki poşeti getirdi.
Küçük bir çocuk gibiydi. Minho onun bu haline güldü.

"Bir şey almana gerek yoktu. Evde her şey var." dedi Minho. Ve elinde içeceklerle beraber müzik kutusunu da getiren Jisung'a baktı.

"Ah, senin hediyen. O bana hediye aldığın huzur." Dediğinde Jisung gülümsedi ve komiserin yanına yaklaştı. Bir hamlede mutfak tezgahına oturdu ve o sırada iş yapan Minho'ya doğrulup dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.

"Artık heykel gibi bir sevgilim var. Bunu her yere yazmak istiyorum."

Konuşmalarını bölen şey, Minho'nun telefon melodisiydi.

Hızlıca ellerini kurulayıp telefona uzandı ve açtı.
Komiser Seungmin'in sesi telaşlı geliyordu.

"Neler oldu Seungmin?"

Karşıdan gelen ses onu tatmin etti.
"Lee Know, dostum, Jisung'un ailesinin trafik kazasıyla ilgili bir kamera kaydına ulaştık."

Minho bir şey demedi ve Seungmin'i dinlemeye devam etti.

"Görüntüler net değil ama kazadan sonra arka koltuktan zayıf ve sarışın bir çocuğun iki kişi tarafından indirildiğini izledim. Sanırım Hwang Hyunjin, kaza sonrasında yaşıyordu ve...onu kaçırdılar."

🔱

Bölümü ispanyolca aşk şarkıları dinlerken yazdım ve sanırım vıcık vıcık brezilya dizilerine döndü xmsnnsxnhdxhd ilk defa bu kadar aşklı meşkli bir bölüm yazdım herhalde. Kafamda sürekli senorita çaldı. Umarım beğenirsiniz.

Bu kitabı tam bitircem diyorum aklıma yeni yeni kaoslar geliyo o yüzden uzadıkça uzuyo buraya kadar gelen gazi mareşal okuyucularıma teşekkürler Allah size sabırlar versin ben gidiyorum bb

Continue Reading

You'll Also Like

453 66 10
benden vazgeçme, lütfen beni terk etmek isteme. mpreg, minific
1.5K 172 12
Tanıştığıma memnun oldum çilli bebek 😆😆 Jilix Texting + düz yazı Bu konu tamamen benim fikirimdir. Çalıntı değildir benzer ya da neredeyse aynı ola...
2.4K 348 84
Soobin sürekli Taehyun'u öpmek istiyor. Mini bölümler. 01.08.2023 #taebin_2 22.08.2023 #taebin_1 10.11.2023 #tomorrowbytogether_1
10.4K 961 17
Okulda sessiz ve kendi halinde takılan Changbin'in hayatına birden giren Jeongin onun hayatını güzelleştirmiş ya da zaten hayatında olan Jeongin mi d...