Lights, Camera, Action!

By iridescentarmy

162K 16.4K 70.2K

[Yeni bölüm gelmeyecek] Işıklar hazır, kamera hazır, oyuncularımız ve sahne hazır. O zaman en mükemmel sahney... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-

-32-

3.9K 387 2.1K
By iridescentarmy

Yarın stream kasarken okuyamazsınız, biz de paylaşamayız diye gece attık ama bişi olmaz umarım.

Smut falan yok sadece sizi kandırmayı seviyoruz NXŞSMDŞSMXŞSMD
-zeze

-Namjoon-

"O kadar öpüşme provasından sonra hemen halledersiniz o sahneleri zaten merak etmeyin."

Seokjin'le göz göze geldiğimizde yutkunarak bakışlarımızı kaçırdım, bizi öpüşürken görmüştü.. of deli gibi utanıyordum!

" Yoongi neden çalıyorsun çocuğumuzu? Verir misin Namjin'i? "

Seokjin utandığımı fark edince konuyu değiştirmek için Yoongi'ye dönmüş ve ellerini Namjin'i almak için uzatmıştı. O Namjin için kollarını açıp Yoongi hyung'a sinirli bakışlar atmaya başlayınca bu haline gülmeden edemedim.

Yoongi hyung ise göz devirerek koluna yapışan Namjin'e sarıldı, vermeye niyeti yokmuş gibiydi.

"Hayır, bende kalacak o. Uzak dur."

"Ne demek hayır? Versene çocuğumu!"

Ben şaşkınlıkla birbirini bakışlarıyla öldüren ikiliyi izlerken Yoongi hyung gözlerini kıstı sinirle. Çok ciddi görünüyordu Namjin'i vermemek konusunda!

" Oyuncuların sete kedi sokması yasak, vermiyorum."

E ama sen her gün sete giriyorsun hyung?

Biz, Yongi hyung bebeğimizi içeriye almayacak diye korkarken o Namjin'in tüylerini okşayarak içeriye doğru adımlamaya başladı sakince.

"Hani yasaktı içeriye girmesi, nereye götürüyorsun çocuğumuzu Yoongi?!"

Çocuğumuz demesi bu kadar hoşuma gitmemeliydi hayır.. hayır cidden mal gibi sırıtmayı kesmeliydim. Ay çocuğumuz diyor ağlayacağım bak!

"İçeri girmesi yasak demedim, oyuncuların içeriye kedi sokması yasak dedim. Yönetmenlere yasak yok o yüzden benimle kalacak."

Yoongi hyung bize dönüp kötü bir bakış attıktan sonra bizi arkasında bırakıp Namjin'i de çalarak içeri kaçmıştı. Biz ise arkasından şaşkınca bakakalmıştık.

Ne?

Ne olmuştu az önce?

"Çocuğumuzu çaldı.."

Seokjin'e dönüp dudaklarımı
büzerek konuşunca gözleri dudaklarıma çevrildi, ardından da gülümseyip bana yaklaşmıştı. O bana yaklaşınca ben kalp krizleri geçirmeye başlamıştım tabii doğal olarak.

"Geri alırız üzülme, şimdilik onu o huysuz kediye bırakıp diziye odaklanmalıyız. Tamam mı?" Yumuşak gülümsemesi beni de gülümsetirken Namjin'in birazcık Yoongi hyungla takılmasını o kadar sorun etmeyeceğimi düşündüm. Hem o ikisi iyi anlaşıyor gibilerdi.

Başımla onaylayınca elini elime doğru uzatmıştı, sürekli yaptığı gibi parmaklarını bileğime saracağını sandığım için gülümserken o beni fazlasıyla şaşırtıp parmaklarımızı kenetlemişti.

Olduğum yerde donup kalmıştım, nefesim kesilmişti resmen! O ise bana yaşattığı kalp krizinden habersiz bir hâlde yürümeye başlamıştı eli hâlâ elimi sarıyorken.

Sertçe yutkunmuş ve heyecanla yerime kıpırdanmıştım. Onun peşinden setin içine doğru ilerlemeye başladım sakin olmaya çalışarak, heyecanımı belli etmemeye çalışıyordum ama bu çok zordu!

Ben daha az önceki öpüşmeyi atlatamamışken böyle oldukça normal bir şeymiş gibi elimi tutmuştu, ölmüştüm de cennette miydim acaba?

Aylar önce bana bu güzel anı göreceğim söylense benimle dalga geçildiğini düşünürdüm.

Seokjin'in tavırları başkalarına karşı değişmemişti pek, hala umursamazdı. Yine aynı egosu, bazen küçümseyici bakışları vardı fakat bana karşı kesinlikle değişmişti. Eski Seokjin'le alakası bile yoktu. Bana gülümsüyor, kimseye göstermediği yanlarını gösteriyordu. Bu beni o kadar mutlu ediyordu ki, hiç kimsenin duymadığı kahkahasını benim duymam, ona karşı çok özel hissettiriyordu.

Küçüklüğünüzden beri hayran olduğunuz birine bu denli yakın olmak mükemmel bir histi, ben onu izleyerek büyümüştüm ve şimdi onunla böyle olmak... Hala inanamıyordum.

Eskiden ekranlarda gördüğüm, her saniyesini kaçırmamak adına başa sarıp sarıp izlediğim mükemmel dudaklarını şimdi dudaklarımda hissetmek... Bu gerçekten bana çok imkansız geliyordu. Sanki hayatım boyunca görüp görebileceğim en mükemmel rüyayı görüyordum, birazdan ise uyanarak sıkıcı ve aksiyonsuz hayatıma geri dönecekmiş gibi hissediyordum.

Ama hayır, çok gerçekçiydi. Ellerimi sımsıkı kavrayan narin elleri rüya olmadığını çok güzel kanıtlıyordu. Onun kusur olarak gördüğü ellerinin hissi titrememe sebep oluyordu. Ona dokunmak o kadar güzeldi ki... Bunu kelimelere aktaramıyordum.

Sete el ele girdiğimizde çalışanların çoğu direkt birbirine kenetli ellerimize bakmıştı. Neyse ki Yoongi hyungun dediği gibi hiçbiri bizi kameraya alıp magazine verecek kişiler değillerdi. Zaten gülümseyerek bakıyorlardı bize, seviyordum hepsini.

Çekimlere başlayacağımız sırada istemeyerek ellerimizi ayırmıştık.

Geçen üç saatlik kısımda bir türlü tamamlayamadığımız öpüşme sahnesini tamamlamış, üzerine bir sürü sahne çekimi yapmıştık. Jackson ve benim birkaç ufak sahnemiz vardı, o sırada yakınlaşmalarımız biraz midemi bulandırmıştı fakat halletmiştik. Dizide de gerçekte olduğu gibi iğrenç bir karakteri vardı, karakterim Joonho'ya asla güvenmiyor, sürekli onu alt etmek ve açığını bulmak için tuzaklar kuruyordu ama işe yaramıyordu.

On dakikalık mola verildiğinde hâlâ Yoongi hyungun kucağında olan namjine çevirdim özlem dolu bakışlarımı, özlemiştim evladımızı.
Seokjin hasret dolu gözlerimi fark etmiş olacak ki oturduğu yerden kalkarak Yoongi hyungun elinden evladımızı almıştı. Biraz zor olmuştu tabii, vermiyordu evladımızı. Zaten şu an huysuz huysuz bize bakıyordu, tırsmıştım biraz..

Ondan gözlerimi çekip kucağında namjinle gülümseyerek yanıma adımlayan Seokjin'e baktım.

"Getirdim çocuğumuzu, üzülme." Alaylı sesine kıkırdayarak bana uzattığı miniği kollarım arasına aldım hemen. Anında göğsüme tırmanıp yapıştığında Seokjin'in de güldüğünü görmüştüm.

Gülümseyen güzel yüzünü incelerken üzerimde keskin bakışlar hisserek kafamı çevirdim. Biraz ilerimizde olan Jackson delici bakışlarla bizi izliyordu.

Pardon bir sorun mu var, ölmek mi istiyorsun?

Ben başımı oraya çevirince Seokjin de öyle yapmıştı ve onun da kaşları çatılmıştı.

"Neye bakıyor bu karaktersiz?"

Seokjin bana bakıp sinirli ama kısık bir sesle konuşunca omuz silktim bilmiyorum dercesine.

"Görmezden gel-"

"Hey! Neye bakıyorsun karaktersiz?"

Lafımı bitirmemi beklemeden oldukça kendinden emin bir hâlde Jackson'a bakıp seslenince gözlerimi kocaman açarak baktım ona.

Tamam böyle lafını sakınmayan özgüvenli biri olman çok hoş, aşırı havalısın baya düştüm ama kavga çıkarmaya da gerek yok ki-

"Etrafta profesyonelim, mükemmelim diye gezen kişinin içeriye pis ve büyük ihtimalle kuduz bir sokak hayvanı sokacak kadar saygısız olduğunu görünce şaşırdım doğal olarak, ona bakıyorum. Bir sorun mu var?"

Seni öldürür cesedini sokak kedilerine yedirtirim Jackson.

Seokjin'e bakınca boynundaki birgün patlayacağından korktuğum damarın şiştiğini görmüştüm. Olay büyüsün istemediğim için o konuşmadan araya girdim hemen.

"Görmedin sanırım ama onu içeriye sokan Seokjin değil Yoongi hyung'tu. Madem o kadar profesyonelsin insanlara dik dik bakacağına gidip yönetmenimize hesap sor, ona hesap sormaya cesaretin yoksa da çeneni kapalı tut Jackson."

Ben konuşunca sinirle çenesini kasmıştı fakat bir tepki verememişti. Setteki diğerleri ise şaşkınca bana bakıyordu ,bunu beklemedikleri açıktı.

Ama ne yapayım o şerefsiz bebeğim hakkında böyle konuşurken sessiz mi kalayım? Sakin ve barış yanlısı biri olabilirim ama keriz de değiliz, kimse benim minnoşum hakkında böyle konuşamaz.

Onun çenesini daha fazla açmayacağını düşünüp tekrar Seokjin'e döndüm, ee yakışıklı bunları boşverip mola bitene kadar gidip makaronları fırına verelim mi ne dersin ;)

Ne saçmalıyorum ben? Her şeyden önce ben artık en büyük önceliği çocuğu ile ilgilenmek olan bir babaydım. Böyle ayıp şeyler düşünmemeliydim.

Kendime gelmek için yanağımın içini dişledim ve bana sırıtarak bakan Seokjin'e çevirdim gözlerimi. Yuh, resmen bakışlarıyla 'O kadar gurur duyuyorum ki ağlamamak için zor duruyorum' diyordu.

Bakışları nedeniyle yanaklarımın yanmaya başladığını hissederken tekrar Jackson'ın sesini duyunca göz devirdim.

"Neyse ne, o çirkin şeyi benden uzak tutun yeter."

Bir onun suratına bir de bebeğime baktım, çirkin mi?

ÇOCUĞUMA KÜÇÜK YAŞTA ÖZGÜVEN SORUNLARI YAŞATACAKTI ŞEREFSİZ!

Namjin de anlamış gibi Jackson'a kötü kötü bakmıştı. Aferin bebeğim, psikolojik baskı yap ona.

Tam ağzımı açıp "sen kimin çocuğuna çirkin diyorsun sürtük" adlı konuşmamı yapacaktım fakat göğsüme yapışan namjinin kucağımdan inmeye çalışmasıyla kaşlarımı çattım.

Hayırdır evladım nereye?

Kucağımdan inip -bildiğin kendini atmıştı- koşmaya başladığında Seokjin'le beraber anlam veremeyerek hareketlerini inceliyorduk. Amacı neydi minik bebişimizin?

"Çocuğumuz bizi terk mi ediyor yoksa bana mı öyle geliyor Namjoon?"

"Hayır bunu kaldıramam ben!" Ağlamaklı sesler çıkarırken namjine bakıyordum hâlâ... Evladm napıyosn?

Jackson'a doğru koştuğunu fark ettiğimde gözlerimi büyüttüm, ondan güzel enerji almış olamazdı değil mi? Hayır çocuğum yapma! Ben yaptım sen etme, mikrop falan kaparsın o şerefsizden!

Kaşla göz arasında minicik bacakları ile Jackson'a koşup kucağına atladığında ağzım açık bakakalmıştım. Şerefsiz panikle onu itmeye çalışırken o hızla tırmanarak yüzüne çıktığında ise bir çığlık sesi yükselmişti odada.

Dehşetle gözlerimi büyüttüm, yüzünü mü tırmalıyordu o?!

Seokjin'e döndüğümde gururla ve keyifle Jackson'ın yüzünü tırmalayan Namjin'i izlediğini görmüştüm... Psikopat.

Diğerleri ise benim gibi şaşkın duruyordu. Cidden aşırı sakin bir kedi olduğu hâlde bir anda onun üzerine atlaması.. hissetti herhalde nasıl bir şerefsiz olduğunu.

Jackson bağırarak Namjin'i itmeye ve uzaklaştırmaya çalışırken hızla ayağa kalkarak yanına ilerledim hemen.

Evladımı elinden almalıydım, bu piç onu incitebilirdi. Tüm gücü ile Jackson'ın yüzüne tutunan Namjin'i ellerim arasına aldım aceleyle fakat yapışmıştı resmen, bırakmıyordu bir türlü! Küçücük bir şeydi, bu güç nereden geliyordu ki?

Sonunda onu kucağıma almayı başardığım sırada Jackson'ın yüzünü görmemle gözlerim kocaman olmuştu. Tüm yüzünü tırmalamıştı resmen, kanıyordu çoğu kısım hatta.

Önce bana sonra da sanki hiçbir şey yapmamış gibi sakince kucağımda uyuklamaya başlayan Namjin'e öfkeli bir bakış atmıştı. Ardından da hemen lavaboya koştuğunda dayanamayarak kahkaha attım, güzel evladım ne hale getirmişti yüzünü.

Hayır daha Jimin amcasını görmemişti bile, nasıl Jimin gibi davranabiliyordu? Müneccim, saldırgan ve sevimli bir minik... Aynı Jimin amcasıydı.

Keşke adını Jimin koysaydık..

"Namjoon söylesene, niye sen sete minik bir şey getirdiğinde her defasında Jackson zarar görüyor?" Chae noona alaylı bir sesle konuşunca diğerleri de şaşkınlıklarını atlatıp gülmüşlerdi az önceki garip olaya.

Hiçbirinin Jackson'ı zerre kadar umursamaması peki.. hak ettiği buydu şerefsizin.

Gülerek bilmiyorum anlamında omuz silktim ve Seokjin'e döndüm tekrardan. Onu diğerlerinin yanında pek gülümserken görmezdim, hislerini gizlerdi genelde. Fakat şu an yüzünde kocaman bir tebessümle Namjin'e bakıyordu.

"Bunu dediğim için üzgünüm Namjoon ama çocuğumuz insanları okumak konusunda senden çok daha yetenekli. Zeki bebeğim benim!" Neşeli bir hâlde Namjin'i kucağımdan alıp burnunun ucunu öperken bana laf sokmayı da ihmal etmemişti..

Ayıp ama, geçmişte kaldı bunlar!

_________________

-Seokjin-

Fic bağımlısı olmuştum.

Sıfır şaka, eve geldiğimden beri başka hiçbir şey yapmadan fic okuyordum. İlk birkaç tane yine klişe, saçma ficlerle karşı karşıya gelmiştim ama daha sonra güzel, akıcı ve mantıklı ficlere denk gelmiştim.

En son okuduğum ficin son bölümüne geldiğimde kaşlarımı çattım. Fic yarım kalmıştı! E ama nerede devamı nerede? Son güncelleme aylar önceydi bir de... Yazmayı mı bırakmıştı?

Ama en heyecanlı yerinde bırakmıştı! Haksızlık bu! Sinirlerim bozulmuştu, devamını deli gibi merak ediyordum. Uzun bir araştırmadan sonra bottom Namjoon olan bir fic bulmuştum, o da yarım mı kalmıştı? Olamaz ama bu...

Beynimin içinde bir hesap açıp fic yazarına devam etmesi için yalvarmak gelse de kendi düşünceme göz devirdim. Ben, Kim Seokjin birine yalvaracak mıydım? Hah, komikmiş!

Neyse işte şu an hesap açmıştım ve nickname düşünüyordum...

Kimse benim olduğumu anlamamalıydı, rezil olmak istemiyordum. Bu yüzden nickname de mükemmel ismime yer veremezdim. Ne olabilirdi ki? Aklıma yaratıcı bir isim gelmiyordu.

Dakikalarca düşünmem sonucunda aklıma gelen en yaratıcı isim şuydu;

"makaronlover"

Mükemmel bir isimdi bence. Ne kadar da yaratıcıyım..

Herneyse, hesabımı açtıktan sonra tekrar fice girdim. Okurken fark etmemiştim ama bir sürü yorumla doluydu, yorumlara tıkladım bu kez. Yorumlarla okumak daha eğlenceli olabilirdi sanırım. Yorumlarda gezinirken dikkatimi başka bir şey çekmişti, bu kullanıcı isimleri de neyin nesiydi?

Seokjininpoposu?

Seokjininaltdudağı?

Seokjininkarısı?

Gördüğüm isimlerle kahkahamı durduramadım, çok yaratıcı fanlarım varmış da haberim yokmuş. Popomda bile gözleri varmış, kendimi tehlikede hissettim bir an.

Biraz daha gezindiğimde daha da şok edici isimler bulmuştum. Bunlar ben ve Namjoon'la ilgiliydi daha çok.

Namjininyatağı

Namjinslube

Bunların altında ise beni en şok edenini görmüştüm.

Seokjininxxlprezervatifi

Öncelikle bu kişi Xxl kullandığımı nereden biliyordu? Çok kişisel bir bilgiydi bu. Tırsmıştım biraz. Hem anlaşılan isim seçerken kendi ismimi kullanmamaya çalışmam fazlasıyla gereksizdi.

İçinde Seokjin, Namjoon ya da Namjin bulunmayan tek nickname benimkiydi çünkü.

Bunları görmezden gelip yorum kısmına tıkladım, ne yazmalıydım?

"Hey, fic yarım kalmış. Devamını ne zaman yazacaksın?" Yazıp gönderdim. Biraz cevap vermesini bekledim fakat 10 saniye geçmesine rağmen herhangi bir cevap gelmemişti.

Mesajlarıma cevap almam 10 saniyeden uzun sürmezdi, alışık değildim bekletilmeye. Neyse ki daha fazla bekletmeden fic'in yazarı cevap vermişti. Kullanıcı ismini görünce ise istemsizce sırıtmadan edemedim.

Namjinisreelerthanme

Kesinlikle güzel ve haklı bir kullanıcı adıydı, yani henüz sevgili değildik Namjoon'la ama aramızdaki çekimi görmemek de imkansızdı. Sadece ikimiz de henüz bir ilişki hakkında konuşmaya hazır değildik sanırım, birine karşı böyle duygular beslemek benim için çok yeniydi.

Dediğim gibi, kullanıcı adı güzeldi güzel olmasına ama cevabı hiç güzel değildi. Okurken kaşlarımın çatılmasına engel olamadım.

"Sanane yarram✨?" Ne kadar da kabaydı, gözlerimi kısıp cevap yazdım hemen.

"Terbiyesizliğe gerek yok, sonraki bölümü sordum sadece."

Saniyeler içinde tekrar cevap vermişti.

"Sonraki bölüm yok, yazmadım."

Ne demek yazmadım? Yarım mı bırakacaktı?

"E ama yarım kaldı?"

Sakince cevap vermemin hemen ardından biraz çocukça bir yanıt almıştı.

"Napim?"

"Yazmaya devam et, onu da ben mi söyleyeyim?"

"Emredersiniz hanımefendi? Oy bile vermeden yeni bölüm mü istiyorsun, yarrama bak hele."

Kaşlarımı çattım, kesinlikle çok terbiyesiz ve küfürbazdı. Acaba karşısında Kim Seokjin olduğunu bilse tepkisi ne olurdu? Hanfendi ne alakaydı ayrıca?

Ayrıca ne demişti o, oy mu? İlk başta ne olduğunu anlamasam da bölümün sol alt kısmında yıldız butonunu görmüştüm, sanırım bundan bahsediyordu. Yayınlanan 11 bölümün hepsine oy vererek tekrar ona yazdım.

"Hanfendi ne ya? Erkeğim ben . Neyse verdim oyları, şimdi yazacak mısın yeni bölümü?"

"No✨"

Sinirle çenemi gerdim, ben istediğim tüm her şeyi rahatlıkla elde eden biriydim. Şu an bana karşı çıkması sinirlerimi bozmuştu. Ama ne olursa olsun istediğimi alacaktım, çünkü bilirsiniz... Kim Seokjin'dim ben.

(Bunu yazmayı özlemişim)

Yorumlar kısmından çıkıp yazara direkt mesaj yolladım, diğerlerinin görmesini istemiyordum. Ayrıca bu uygulamayı kullanmayı bilmiyordum pek, alt tarafı bölüm yazmasını istemiştim. Neden sinirleniyordu ki?

"Diğer bölümü okumayı gerçekten istiyorum, bir anlaşma yapalım mı?"

"Rüşvet mi teklif ediyosun orspcocue?"

Gözlerimi büyüttüm, ne kadar da terbiyesizdi.. İnsan gibi konuşmaya çalışıyorum şurada.

"Sadece bana istediğin bir şey söyle."

"Namjin sextape."

Ne? Kocaman olmuş gözlerimle ekrana bakıyordum, yuh ama! Sextape mi? Ne kadar ahlaksız fanlarımız varmış..

"Bunun imkansız olduğunu biliyorsun?"

"Biliyorum zaten amk. Hem olsa sende ne gezer?"

Sırıtmaya başladım, Kim Seokjin ile mesajlaştığından bi' haberdi. Zavallı kız..

"Yeni bölüm karşılığında sana namjinin daha önce görülmemiş, internette bulunmayan bir fotoğrafını atabilirim."

Kesin kabul edecekti, Tanrım çok zekiyim. Bir fic için bunları yaptığıma inanamıyorum ama cidden en heyecanlı yerinde yarım bırakmıştı.

"Bekle, internette dahi bulunmayan bir fotoğrafın sende ne işi var? Aptal bir sasaeng misin yoksa?"

İşte bunu düşünmemiştim hiç, zeki biriydi sanırım.

Şimdi yok, Kim Seokjin'in ta kendisiyim desem güler ve deli bu derdi. Tek mantıklı cevap sasaeng olduğumu söylemek olurdu anlaşılan..

Yani fotoğrafın nereden geldiğini pek umursamazdı bence?

"Aptal kısmına katılmıyorum ama evet sasaengim, ne diyorsun? Fotoğraf karşılığında yazacak mısın yeni bölüm?"

Cevap beklemeye başladım..

Beklemeye devam ediyorum..

...beklemeye devam ediyorum..

Vay canına bu cidden uzun sürüyor.

Bir süre bıkkınca ekrana baktım ama sonunda pes edip telefonu masaya bıraktığım anda duyduğum bildirim sesiyle sırıttım. Telefonu tekrar elime alırken ise kabul edeceğinden fazlasıyla emindim.

Ancak onun yerine fazlasıyla uzun bir mesaj vardı, koskoca bir paragraf yazmıştı resmen. Kaşlarımı çatıp okumaya başladım, okudukça şaşkınlığım daha da artıyordu.

"Aa tamam olur, tabii ki kabul ederim! Ben de götünü siktiğimin sasaengi gelsin de ona bölüm yazayım diye bekliyordum zaten ayağımı burnuna soktuğumun son kullanma tarihi geçmiş kaşarı seni! Ünlülerin özel hayatlarına saygı duyman lazım, onlar da insanlar sümük beyinli! Seni dağa kaçırıp gelinlik giydirdikten sonra dağdaki ayılarla birleşip grupça sikerim lan beyninin suyunu sıktığımın sikik sapığı!! Pirinç penisli it! Midemi bulandırıyosun resmen. Umarım üzerinden tır geçer, geçerken tır seni tekerliğiyle siker sonra da geberene kadar tırcı dayılardan dayak yersin! SİKTİR GİT GÖZÜM GÖRMESİN, GÖZLERİNE DİLDO SOKTUĞUMUN PAYVONCUSU."

Ağzım açık bakakaldım. Şu anda okuduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Tam olarak neye sinirlenmişti ki bu kadar? Sasaeng olduğumu söylememe mi?

Sırıtmadan edemedim, hoşuma gitmişti bu.

Hayır, kendine sövülmesinden zevk alan bir mazoşist değildim. Üzerime alınmamıştım da zaten. Şu anda aptal bir sasaeng olduğumu sanıyordu ve idollerini sasaenglerden korumaya çalışması hoşuma gitmişti.

Ben de sasaenglerden nefret ediyordum. Yaklaşık iki ay önce bir aptal tarafından evime kadar takip edilmiştim. Kaldığım otellere geliyor, hatta odama dahi girmeye çalışıyordu. Çok rahatsız edici ve korkunçtu, neyse ki şikayetim üzerine yakalanmıştı. Ünlü oluşumuz, özel hayatımızı herkesin gözü önünde yaşayacağımız anlamına gelmiyor.

Bu yüzden bu tavrı hoşuma gitmişti, sırıtmamı kesemiyordum.

Tekrar bir mesaj yazacaktım ki yazamadığımı fark ettim.

ENGELLEMİŞTİ BENİ ALÇAK PUŞT

Sinirle derin bir nefes aldım, ben Kim Seokjin'dim. İstediğim her ne olursa olsun yerine gelmek zorundaydı. Ne yapıp edip o bölümü okuyacaktım. Aptal bir ergen tarafından engellensem bile.

(Sorry nar)

Hah, zaten wattpad ismi ile diğer sosyal medya hesaplarının ismi aynıymış, ne kadar da yaratıcı..

(Benim kullanıcı adlarıma laf ediyor ama bütün fake hesaplarında ismi "makaronlover" .. ay götm -nar)

Bahsettiğim fotoğrafı diğer hesaplarına atacaktım, buna kesin hayır diyemezdi. Hatta fotoğrafı görürse ardarda 2 bölüm bile atabilirdi.

Sırıtarak galerimi karıştırırken şu gerçek tokat gibi yüzüme çarpmıştı. Bizim Namjoon'la herhangi bir fotoğrafımız yoktu ki!

Ağlar bir ifade ile telefonumu koltuğa fırlattım. Aptal gibi anlaşma yapıyordum bir de, ne kadar da zekiyim(!)

Ama dediğim gibi, benim istediğim her şey olmak zorundaydı. Çünkü bilirsiniz, Kim Seokjin'dim ben...

Namjoon'la hemen şimdi bir fotoğraf çekinmeliydim. Ama nasıl olacaktı bu?

Bir anda arayıp "gel bakim fisdk bi foto çekinelim" diyemezdim, delirdiğimi falan düşünebilirdi!

Ne yapacağımı kara kara düşünürken kafamda oluşan fikirle genişçe sırıttım.

Makaron

Bana makaron yapma sözü vardı, beraber benim evimde makaron yapacaktık. Tatlı yapmakta üstüme yoktur demişti zaten, hemen şimdi çağırsam itiraz etmeden gelirdi.

Bu sayede hem istediğim fotoğrafı çekerek yeni bölümü kapmış, hem makaron yeme fırsatı bulmuş, hem de Namjoon'la beraber vakit geçirme şansı elde etmiş olurdum.

Kim Seokjin, sen bir dahisin!

Yüzümdeki sırıtmayı gizlemeye çalışmadan rehbere girip "Namjoon-ah💙" ismine tıkladım. Neyse ki numarasını almayı akıl etmiştim.

Her ne kadar daha birkaç saat önce beraber olsak da derin sesini duyacağım için içimi hafif bir heyecan sarmıştı. Bu heyecan nedeniyle gülümseyip aramayı yanıtlamasını beklerken aramayı hoparlöre aldım.

..niye açmıyordu? Beni görmezden gelmek pek yaptığı bir şey değildi, hatta hiçbir zaman böyle bir şey yapmamıştı. Kaşlarım çatıldı tedirgince, endişelenmeli miydim?

Tekrar aradım kötü bir şey olmamasını umarak, belki de ben abartıyordum bilmiyorum. Ama içime kötü bir his düşmüştü..

Hem haksız da değildim endişelenmekte. Siz hiç Namjoon'u gördünüz mü? Onu sadece 2 aydır tanıyordum ama şimdiden kazayla kendisine zarar verdiğine o kadar çok şahit olmuştum ki..

İkinci aramam da cevap bulamazken endişem iki katına çıkmıştı.

Sakin olmaya çalışarak tekrar aradım, tam bu sefer de cevap alamayacağımı düşünürken aramanın kabul edildiğini görmemle derin bir nefes verdim.

"Alo?"

Kısa bir cızırtıdan sonra sesini duyduğumda boğazımı temizleyerek söze girdim.

"Namjoonie iyi misin? Neden bu kadar geç cevap verdin?"

Kıkırdadığını duymuştum. "İyiyim tabii, sadece sen aradığında Namjin kucağımdaydı. Ekranda senin fotoğrafını görür görmez ise kendi boyu kadar olan telefonu elimden kaparak koltuğun arkasına kaçtı. Seni çok özlemiş galiba, elinden zor aldım telefonumu."

Ama..ama bu çok sevimliydi.. düşüncesi bile soft olmama yetmişti resmen. Eriyorum yardım gönderin.

"Nasıl ya? O minnacık şey mi telefonu taşıdı?" Şaşkınlığım da yüzümdeki gülümseme gibi sesime yansırken karşı taraftan mivaylama sesleri gelmişti.

Ay bebeğim bana bir şey anlatmaya çalışıyordu.

"Ben de anlamadım, seni görünce güç patlaması yaşadı bir anda. "

"Yerim ama ben onu.. neyse, sevindim bir sorun olmadığına. Cevap vermeyince sana bir şey oldu sanıp endişelendim."

Rahatlamış bir gülümsemeyle bir cevap beklerken birkaç eşyanın yere düşme sesi gelmişti.

..niye şaşırmadım acaba?

Onu azıcık tanıyorsam onun için endişelendiğimi söylediğimde utanmıştı. Utanınca da panikleyip etrafa çarparak bir şeyleri dağıtmıştı..

Gülerek "Bileydim böyle olacağını.." dercesine kafamı iki yana salladım, şimdi yanında olsam kızarmış yanaklarını görebilirdim..

"Namjoon-ah? Her şey yolunda mı?"

"Hm hm, her şey yolunda. Şey oldu.. Namjin telefona ulaşmak için bir şeylerin üzerine çıkıyor, eşyaları devirdi de."

Kesinlikle yalan söylüyordu, ses tonundan bile belliydi.. aklıma gelen fikirle sırıttım. O Namjin'i bahane edip yalan söylüyorsa ben de onu görmek için çocuğumuzu kullanabilirdim bence?

"Görüntülü arayayım mı? Yanlış anlama, Namjin beni özlemiş dedin ya o nedenle."

Evet, kesinlikle namjin için.

"NE?"

Kendine hakim olamayıp bağırdığında gülmemeye çalıştım.

"Namjin beni özlemiş, ben de onu özledim. Birbirimizin yüzünü görelim ama değil mi?"

Karşıdan gelen seslerle heyecanla yerinde tepindiğini anlayabilmiştim. Heyecanlandığında her zaman yerinde duramayarak zıplıyordu ve inanın, çok sevimli görünüyordu.

"Namjoonie neden cevap vermiyorsun?"

Seslenmemle kendine gelmiş olmalı ki acele ile konuşmaya başlamıştı. "Uh... Olur tabii, Namjin için."

Sırıtarak yanıtladım. "Tabii, Namjin için."

Aramayı görüntülü aramaya çevirirken nasıl göründüğümü kontrol etmemiştim bile, ben her zaman mükemmel görünürdüm. Siz çirkinler olarak kontrol ediyorsunuz değil mi görüntülü arama yapmadan önce? Hah, ezikler.

(Jin sana kafa atarım -nar)

(Nar boyun yetmez -zeze)

O görüntülü aramayı kabul edince ise görüp görebileceğiniz en güzel şeyle karşılaşmıştım..

Askılı tişört giyinmiş Namjoon... Kaslı kolları... Köprücük kemikleri... Seksi boynu... Esmer teni... Aralık dudakları... İmdat ölüyorum-

Nefesimin kesildiğini hissettim, üst üste yutkunurken boğazım acımıştı. Oh düştüm-

Yan taraftan kafasını uzatıp ekrana gömülen namjin ile kendime gelerek boğazımı temizledim. Resmen ağzım açık bakakalmıştım, rezil hissediyordum kendimi!

Namjin ekrana gömülerek kameraya bakmaya başladığında tatlılığına gülümsedim.  Ufak miyavlamalarıyla bana bir şeyler anlatmaya çalışıyormuş gibi bir hali vardı ve çok sevimliydi!

Ekrandaki görüntümü gerçek sanmış gibi kamerayı yalamaya başladığında sesli bir şekilde gülmüştüm, ilk tanıştığında bana poposunu dönen miniğe de bakın..

"Bugün onu veterinere götürmüştün değil mi aşıları için? Nasıl geçti, cinsiyeti neymiş bebeğimizin?" Böyle deyince evliymişiz de Namjoon hamileymiş gibi olmuştu.. ama bebeğimizdi işte ne diyeyim?

Hem de şerefsiz bir bebekti, onun minnoş yüzünden başka bir şey görmeme izin vermiyordu yüzünü kameradan çekmediği için. Kalbimi eritecek kadar sevimli olmasa şu an Namjoon'u görmeme izin vermediği için sinirlenebilirdim bile.

"Hm hm, aşıları yapılırken çok sakindi. Cinsiyetini de doğru tahmin etmişsin bu arada, tam bir kraliçe olduğunu söylemiştin ya." O gülerek konuşunca Namjin de başını ona çevirmiş ve tişörtüne tırmanmıştı hemen. Namjoon'un sesini duyar duymaz unutmuştu beni resmen..

Ben kendi çocuğum tarafından reddedilmenin üzüntüsünü yaşayamadan gördüğüm şeyle tükürüğüm boğazıma kaçmıştı. Yuh!

Giydiği askılı tişört yüzünden boynu ve köprücük kemikleri yeterince gözükmüyormuş gibi Namjin tişörtüne atlayıp tişörtü aşağı çekiştirmişti. O böyle yapınca da mükemmel göğsü ortaya çıkmıştı.

Gözlerim irileşirken sapık gibi bakmamak için hemen bakışlarımı çektim. Ama ölüyordum galiba, o her şeyiyle fazla güzeldi. Sertçe yutkunurken bu görüntüyü asla unutmayacağımdan emindim... Ateşim çıkıyor sanki yuh kutsandım galiba-

Bir Tanrı var ve onun adı Namtiddies.

Evet bu kelimeyi okuduğum fanficlerden öğrenmiştim ve kabul etmeliydim ki oldukça yaratıcıydı. Ama sanırım Namjoon'a göğüslerine tapan bir tarikat olduğunu söylememeliydim. Ya da benim de bu tarikata an itibariyle katılmış olduğumu.

Namjoon'dan herhangi bir ses gelmeyince yeterince saygılı bir beyefendi olduğumu düşünüp ona döndüm.

Kıpkırmızı olmuş yanakları ile konuşmaya pek cesareti kalmamış gibi duruyordu. Of ben seni yerim ama.. Benimle göz göze gelince iyice utanıp elleri ile yüzünü gizlemişti.

Bebeğim bu kadar utanma sanki daha önce önümde soyunmadın..

Daha fazla utanmasın diye konuyu değiştirme kararı aldım ve az önceki gözlerimi ✨kutsayan✨olay hiç yaşanmamış gibi gülümsedim.

"Namjoonie... Bir hafta boyunca ikinizi de göremeyeceğim, ne yapacağım ben? Yani özellikle de Namjin tabii, çok özledim şimdiden."

Gülümseyerek tekrar bir kazaya yol açmasın diye ellerinde tuttuğu Namjin'e baktığında tekrar ve tekrar güzelliğine öldüm. Bu adam bana hiç iyi gelmiyordu, devrelerim yanmış gibi hissediyordum.

"Bunu hiç düşünmemiştim işte. Bir hafta seni görmeden nasıl dayanacağımı bilmiyoru- Şey! Yani Namjin seni görmeden nasıl dayanacak bilmiyorum."

Ne dediğini fark edip endişe ile düzeltmeye çalıştığında kıkırdamadan edemedim. Benimle flört etmeye çalışıp daha sonra utanması fazla sevimliydi.

O beni incelerken söze girmenin tam vakti olduğunu anlamıştım.

"Namjoonie hatırlıyor musun? Bana makaron yapma sözün vardı.."

Dememle birlikte aklına gelmiş olacak ki gözleri büyümüştü bir anlığına. "Ah hatırlıyorum tabii.. Ama üzerinden baya bi' zaman geçti unutalım bence."

Kafamı iki yana salladım hızla. "Hayır. Zamanın ne önemi var ki? Aslında biliyor musun... Canım şu anda çok fazla makaron çekiyor. Bence sözünü tutmanın tam vakti."

Gülümsediğimde yüzünde anlayamadığım bir ifade ile bakıyordu. Şaşkınlık, endişe, merak ve biraz da dehşet(?)... Tüm duyguları birbirine karışmıştı sanki.

"Hayır olmaz! Yani aslında çok güzel olur da olmaz. Bugün olmaz yani... Çünkü bugün, umm bugün... Namjin'i evde tek bırakamam."

Gözlerimi devirdim. "Namjini de getirebilirsin, dert ettiğin şeye bak."

Gergince dudağını dişlemişti. Hayır hayır yapma bunu-

"Ama seni rahatsız etmek istemiyorum şimdi... Başka bir zaman benim evimde yapsak olmaz mı?"

Kaşlarımı çattım, o fotoğraf bana bugün lazımdı!

"Hayır, Namjoonie canım çok fazls makaron çekiyor, öleceğim galiba."
Muhteşem oyunculuğumu kullanarak yüzüme acı dolu bir ifade yerleştirdim.

"Ama Seokjin-" Sözünü tamamlamasına izin vermeden bakışlarımı yavru köpek bakışlarına çevirdim. Tanrım bunlar hiç benlik hareketler değildi.

Bakışlarıma dayanamamış olacak ki kafa sallamıştı. "Oh, pekala... Geliyorum."

Sevinçle gülümsediğimde yüzünde hala gergin bir ifade vardı, nedenini anlamasamda önemsemedim. O sırada namjin elinden telefonu almaya çalışırken yüzüme kapatmıştı telefonu.

Yavrum bir dur babalarının geleceğini ayarlamaya çalışıyorum şurda..

_____________________

Hayat kısa bir vedadır, bölüm bitti ağlamak sana vebadır.✨ -nar'dan seçmeler-

Ne düşünüyorsunuz bu bölüm hakkında, bence aşık beylerimiz iyice evli mutlu çocuklu moduna girdi aşırı mutluyum hehe- nar

Bakın bu Namjin:


Bu da telefonda Seokjin babasını görüp telefonu çalarken Namjin: (edit bana ait tabiki -nar)


Zeze bu editimi sinir bozucu buluyor ama çok güzel bence. Zeze mal

Neyse siktirin gidin bye✨💜

Continue Reading

You'll Also Like

758K 68.4K 42
okula arada bir uğrayan motorcu Jeon Jungkook, tek amacı eğlenmek olan ve enerjisi bir türlü bitmek bilmeyen Kim Taehyung. semekook, texting. Jeon Ju...
36.2K 6K 28
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
122K 11.2K 21
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedicated to the person I had to leave. |08.02.24|
198K 19.4K 22
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...