𝘭𝘰𝘴𝘵. -𝘴𝘶𝘯𝘢𝘰𝘴𝘢

By 1306fm

6.3K 888 790

Osamu ve Atsumu ikizlerinin en büyük hayali yeni bir yerde, yeni bir hayata başlamaktı. Pasaportunu karıştıra... More

1
3
4
5
6
7
8
9

2

756 120 175
By 1306fm

"Sen şaka mı yapıyorsun?!"

"Neden öyle diyorsun?" Atsumu, Osamu'nun yanında bulaşıkları yıkamasına yardım ederken ikisi de kısık sesli konuşuyorlardı. "Biraz eğleneceğim sadece, kötü bir fikir değil bence."

"Nasıl onu bir haftada etkileyebildin ayrıca tabii ki kötü bir fikir, sana bir şey yapmaya kalkarsa ne yapacaksın?!"

"Aslında amaç bu zat-" Atsumu, kafasına aldığı darbe ile başını eğerken Osamu'nun kaşları iyice çatılmıştı.

"Sapıksın diye boşuna demiyorum."

"Kanımda var demek ki, niye yargılıyorsun?" Atsumu çocuksu bir sesle homurdanırken Osamu'ya baktı. "Yine de gitmemi istemiyorsan gitmem."

Bu sefer sessiz kalan Osamu'ydu. Gitmesini istemiyordu, daha bir hafta önce tanıdığı bir yabancı ile Atsumu'nun bu kadar yakın olması onu endişelendiriyordu ama olaylarla, problemleriyle ikisinin başa çıkma yöntemi oldukça farklıydı. Osamu kafasını kurcalayan bir şeyler olduğunda içine kapanır, Atsumu ise onun aksine kendisini insanların içine atardı. Kiyoomi ile anlaştıklarını söylüyordu ve kendisi kadar Atsumu da bir yetişkindi, Osamu bu konuda şüpheli olsa bile, karar onundu. "Beni ilgilendirmez."

Şehire geldikleri ilk gün bir parkta yatmıştı ikizler, ertesi gün de şu an çalıştıkları lokantada bulaşık yıkamaya başlamışlardı. Daha düzgün işler bakıyordu ikisi de ama şu anlık sonuçlar olumsuzdu.

"Atsumu!"

Kiyoomi lokantadan içeri seslenirken Osamu, Atsumu'ya baktı. "Hemen mi gideceksin? Nereye gideceksiniz?"

"Bir bara," sarışın oğlan üzerine bağlı olan önlüğü çıkardıktan sonra Osamu'ya son kez baktı. "eve gidince haber ver."

Osamu içinden kaldıkları oda için, ev denebilirse tabii diye geçirirken cebinden bir miktar para çıkardı. Hayatı boyunca para biriktirmeye alıştığından bir haftalık kazandığı harçlığı da biriktirmişti, Atsumu'nun aksine. Parayı ona uzattı.

"Ne bu?" Sarışın oğlan parayı aldıktan sonra kaşlarını çatarken Osamu'nun niyetini yeni anlamıştı. Kardeşi sırf onun eğlenmesi için bir haftada kazandığı parayı ona veriyordu. "Ben Kiyoomi'ye ödetirim diye düşünüyordum her şeyi."

"Nasıl biri olduğunu bilemezsin, eğleneceksen en azından ağzının tadı kaçmasın."

"Beni ağlatacaksın!"

Atsumu'nun dolan gözleri eşliğinde en sonunda mutfağa giren Kiyoomi ikizlere bakıp Osamu'ya hafif bir baş selamı vermişti. "Hadi gidelim."

"Muhtemelen bu gece gelmem ama bir şey olursa mesaj at." Atsumu az önceki duygusal ifadesinin aksine yüzüne bir sırıtış yerleştirirken Kiyoomi'yi çoktan çekiştirmeye başlamıştı dışarıya doğru. Osamu da Kiyoomi de şaşkındı bir haftada Atsumu'nun onu böyle etkilemesinden.

Koyu gri saçlı oğlan işini tamamladıktan sonra hem kardeşinin hem kendisinin parasını aldı, lokantadan çıktı ve kalabalık sokaklara karıştı. Kaldıkları oda şehrin tenha kısımlarındaydı ve Osamu her ne kadar içe dönük biri olsa da daima kardeşi ile olduğundan ve bir yetimhanede büyüdüğünden yalnız kalmaya katlanamıyordu. Sessizlik onu ürkütüyor ve yalnız kaldığı anda düşünceleri aklını çevrelemeye başlıyordu, bu yüzden en azından gece yarısına kadar sokakta kalmaya karar verdi.

Büyük bir meydana geldi ve meydana bağlı olan onlarca sokağa baktı, rastgele birini seçti ve o sokağa doğru adımladı.

Tahminin ve isteğinin aksine sokak gittikçe kararıp tenhalaşıyordu, sonunda dönmeye karar verdiğinde ise yerde oturup duvara bakan bir oğlanla karşılaştı. Ela rengi keskin gözler duvarı delercesine bakarken Osamu oradan uzaklaşması gerektiğini düşündü, ela gözlü oğlanın sarhoş olduğuna ve başını derde sokacağına emindi. Arkasını dönerken ayağıyla çıkardığı ses ikisinin de dikkatini çekmişti, Osamu ela gözlü oğlandan korkarken Rintarou ise dikkati dağıldığı için öfkelenmişti ve sonunda ikilinin gözleri buluşmuştu.

Rintarou dik bakışlarını duvardan Osamu'ya çekip adeta gözlerini bile kırpmadan ona bakarken Osamu ensesini kaşıdı. "Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"

"Güneş'ten gelen ışıklar sekiz dakika on yedi saniyede geliyor ama bence on yedi değil, on beş saniyede. Sence on yedi saniye mi yoksa on beş saniye mi?"

Osamu adeta beyninden vurulmuşa döndü, karşısındaki ela gözlü oğlan kesinlikle sarhoş değildi.

"Yani..bilim on yedi saniye diyorsa öyledir sanırım?"

"Bilim çok yanlış şeyler de atıyor ortaya, kanıtlanamayan çok şey var. Söylenen her şeyi kabul ediyor musun sana?" Osamu başını olumsuz anlamda sallamıştı. "O zaman bilim insanlarından duyduğun her şeyi de kabul etmemelisin."

"Pekala..?"

Osamu'nun zayıf çıkan sesi ile ela gözlü oğlan keskin gözlerini devirip yeniden duvara çevirmişti bakışlarını.

"Rintarou!" Ela gözlü oğlan isminin seslenildiğini duyduğunda Osamu çoktan kaçmış ve Rintarou da somurtmaya başlamıştı.

"Ne var?"

"Neredesin? Seni bekliyoruz, yemek yiyeceğiz." Kısa boylu bir kız Rintarou'nun yanına geldiğinde sevimli bir gülümseme ile ellerini arkasında birleştirdi. Bu hareketi ile Rintarou'nun yüzü biraz daha düşmüştü.

Rintarou cevap vermeden ayaklandıktan sonra kısa boylu kızın önüne geçti ve adımlamaya başladı, kısa süre içinde terk edilmiş bir binanın içinde ateşin başına geldiler. Kalabalık grubun içindeki yerini buldu Rintarou ve ona uzatılan yanmış tavuğu aldı. Buradan nefret etmeye başlamıştı ama gidebilecek daha iyi bir yeri de yoktu, Kiyoomi'den öylece yardım isteyemezdi.

Annesi ve babası o çok küçükken ölmüştü Rintarou'nun, babası bir bilim adamıydı ve o öldüğünde babasının arkadaşlarından bir tanesi onu yanına almıştı. Kısa sürede Rintarou'nun ne kadar zeki olduğunu fark etmişlerdi, bu ela gözlü oğlanın en büyük pişmanlığıydı. Aptal gibi davranmaya devam etmeyi dilerdi. Dokuz yaşındayken zeki çocukların gittiği bir okula gitmeye başlamış ve hayatı hiç almasını istemediği bir hale dönmeye başlamıştı bile. Sürekli olarak çalışmak zorundaydı ve tepkilerini göstermeye hakkı yoktu. Çocukluğundan beri isyankar bir tipti Rintarou, sözlerini esirgemez ve her hareketinin arkasında dururdu. Onu evine alan adam ve öğretmenlerinin en nefret ettiği huyu da buydu. Rintarou'nun sadece zekasını istiyorlardı, Rintarou'yu değil.

Çalışmayla geçen on yılın ardından seçilmiş bir üniversiteye girmiş, çeşitli bilim adamlarıyla çalışmaya başlamıştı ela gözlü oğlan. Fikirleri oldukça parlaktı, karakteri ise sert. Ona yapma dedikleri her şeyi yapıyordu neredeyse, yıllardır üzerinde hissettiği baskıdan nefret ediyordu ama bir yandan da itiraf etmese de fizik sayesinde yaşamaya devam ediyor gibiydi. Yatmadan önce, yemek yerken ya da yürürken bile kafasında yeni teoriler ve olasılıklar vardı. Bunları düşünmesi için ona imkan verildiğinden şu ana kadar tolere etmişti okulunu, 20 yaşında artık dayanamayana kadar.

Hayatında hiç bu kadar hararetli tartıştığını, birilerinden bu kadar nefret ettiğini hatırlamıyordu ela gözlü oğlan. Olay sadece bir fizik teorisi olmaktan çıkmış, onu tamamen etkileyen bir tartışmaya dönmüştü. Bu hayatı yaşamak istemiyordu, fizikle uğraşmak istediği doğruydu ama fizik kadar düşkün olduğu bir diğer şey de özgürlüğüydü ve her hareketini evinde kaldığı adama bildirmekten gına gelmişti artık ona. Babasının ismini taşımak zorunda değildi.

Tartışma tahmin edildiği gibi Rintarou'nun okuldan ve evinden atılması ile bitmişti. 20 yaşında sokakta kalan ela gözlü oğlan için artık kafa yorması gereken tek şey fizik teorileri değildi, nerede yemek bulabileceği ya da nerede yaşayabileceği de endişeleri arasındaydı. Öylesine işlerde çalışarak kendisine bir hayat kurmaya çalışabilirdi ama kendi değerini biliyordu, bir yerlerde temizlik yaparak öylece yaşamak istemiyordu. Ayrıca insanları küçümsemek ve çoğundan nefret etmek gibi bir huyu vardı, muhtemelen onu herhangi bir yerde uzun süre tutmazlardı.

Rintarou sonunda kendisine şu an barındığı çeteyi bulmuş ve fazlasıyla pis, karışık olsa da bir hayat kurmuştu. 1 yıl önce hayatına giren Kiyoomi'nin hiç hoşuna gitmese bile.

Kuzen olduklarına dair bir haberi yoktu, ailesi bilim ile o kadar haşır neşirdi ki aile bağlarıyla arasında en ufak samimiyet olmamıştı. Bir teyzesi olduğunu bilmemesi de normaldi. Kiyoomi'nin iyi bir işi, iyi bir hayatı vardı Rintarou'nun aksine. Ona yardımcı olmayı teklif etmişti, oldukça iyi görünüyor değil mi? Rintarou ise bunu da reddetmişti çünkü Kiyoomi'nin yardımını aldığı anda ona bağımlı hale gelecekti. Parasını kullanırsa neye kullandığını söylemesi gerekiyordu, onların evinde kalırsa nereye gittiğinin hesabını vermesi gerekiyordu. Üzerine fizikçi olduğunu da öğrenirlerse eski hayatına geri dönmesi gerekecekti. Bu yüzden başlarda Kiyoomi'den nefret etti.

Kiyoomi'nin ise Rintarou'nun tahmin ettiğinin aksine kötü bir niyeti yoktu, kuzeninin çoktan üstün zekalı olduğunu biliyordu ve nerelerde yatıp kalktığına, neler yaptığına dair de bir fikri vardı. Onu bu hayattan kurtarmak istiyordu sadece, ne kadar yakın olacaklarına kendisinin karar vereceğini düşünmüyordu. İyi bir ailede yetişmişti Kiyoomi, sağlıklı ilişkiler konusunda az buçuk fikri vardı. Yardım eli uzatabileceği kişilere de yardım ederdi. Rintarou inatla reddetse bile bu yüzden son bir senedir birkaç haftada bir kuzenini yokluyordu. En azından polis gerektirecek olaylara karışmasını engelliyordu.

Rintarou dalgın bakışlarını ateşe dikerken ona omuz atan "arkadaşı" yüzünü tekrar buruşturmasına sebep oldu. "Yine ne düşünüyorsun öyle?"

'Güneş'ten gelen ışıkların sekiz dakika on yedi saniyede değil, sekiz dakika on beş saniyede geliyor olabileceğini. Bir de sizden ne kadar nefret ettiğimi...' İçinden konuştu Rintarou.

Evet, muhtemelen "parlak" bir geleceği olabilirdi. Ona sunulmuş bir kaderi olabilirdi ama kendisi bunu istemiyordu. Doğduğumuzdan beri önümüze sayamadığımız kadar yol çıkar ve hiçbirinin yürüme kolaylığı aynı değildir, Rintarou bunun farkındaydı. Çoğu insan doğal olarak kolay yolu seçer ve ona yazılmış kaderde ilerlerdi ama Rintarou yine çoğu insanın aksine kolay yolları eğlenceli bulmuyordu. Ne kadar zor olursa olsun kendi yolunu seçmeliydi, başka hiçbir şey umurunda değildi.

Tadını umursamamaya çalışarak yanmış, bayat tavuktan bir ısırık daha aldı.

***

Suna ve Sakusa'nın geçmişleri pek içime sinmedi ama kendimi önemli olan ilerisi diye teselli ediyorumfhgjh

Suna ve Osamu ana karakterler olduğundan bir bölümü böyle ayırmam gerek diye düşündüm ve maalesef salak olduğumdan Suna'nın fizik teorilerine kafam ermiyor bu yüzden merak etmeyin sık sık fizikten bahsetmeyeceğim, ben de anlamıyorum fghyjgkh

Her zamanki ukala, iğneleyici Suna ve çok nadir gözüken nazik, sosyal Sakusa'yı umarım beğenirsiniz❤️






Continue Reading

You'll Also Like

78K 9.9K 20
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
112K 19.3K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
872K 70K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
157K 14.1K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...