Mavi Lavinia (Rengarenk Seris...

By mitolojikbiri

1.2M 30.3K 27K

05.10.2018 Wattys 2018 Kazananı (Kalp Kıranlar Kategorisi) Rengarenk Serisi'nin ilk hikayesidir. Tiyatro, mü... More

TANITIM
KARAKTERLER
1.SAHNE
2.SAHNE
3.SAHNE
4.SAHNE
5.SAHNE
6.SAHNE
7.SAHNE
8.SAHNE
9.SAHNE
10.SAHNE
11.SAHNE
12.SAHNE
13.SAHNE
14.SAHNE
15.SAHNE
16.SAHNE
17.SAHNE
18.SAHNE
19.SAHNE
21.SAHNE
22.SAHNE
23.SAHNE
24.SAHNE
25.SAHNE
26.SAHNE
27.SAHNE
28.SAHNE
29.SAHNE
30.SAHNE
31.SAHNE
32.SAHNE -FİNAL-

20.SAHNE

11.7K 965 557
By mitolojikbiri

Selam! Nasılsınız? Yeni bölümle geldim!

kişisel instagram: graecuss

ask.fm: graecuss_

twitter: zeynepguvercin_ (tweetlerini #mavilavinia tagiyle paylaşırsanız hikayeyle ilgili paylaştıklarınızı görebilirim.)

Spotify: mitolojik.biri (Mavi Lavinia için bir liste var)

Ares ve Yakut'un parodi hesapları ortak oldu yakutandares yazarak bulabilirsiniz

🌸

BÖLÜM SINIRI 800 OY

Yorum sınırını kaldırdım ama siz yine doya doya satır yorumu yaparsanız ve yorumlarda buluşursak çok mutlu olurum, yorum sınırını kaldırdım diye lütfen sessizliğe gömülmeyin♥

Bölümde cinsellik içeren sahneler var. İtalik olarak işaretleyeceğim rahatsız olanlar atlayabilir.

🌸

(instagram da aresdamien hesabının şaheserleri♥)

(instagram da kisiktasarim hesabının şaheseri♥)

(instagram da viestabh hesabının şaheseri♥)

🌸

"Müzik dinlerken hüzünlenir mi

Kaldı ki sen de bir müziksin

Seni dinlerken hüzünlenir mi insan."

Soneler, William Shakespeare

🌸

Ares ya da ben birbirimizden ayrılmak için hiçbir çaba göstermeden kıpırdamadan birbirimize sarılarak yatağında uzanıyorduk. Minik kıpırdanışlarımız hariç birbirimize tepki vermezken aramızdaki boşluğu da sıfıra indirerek Ares'e biraz yaklaşıp burnumu göğsüne gömdüğümde titreyişini hissettim. Soğuk burnumun ucu çıplak sıcacık göğsüne sürtünürken kokusunu böyle içten, öylece derinden solumak nefesimi kesiyor, beni büyülüyordu.

Elimi göğsüne yasladığımda göğsünün dokunuşumla gerilişini hissettim ve bu beni istemsizce heyecanlandırdı. Odasının camından sızan rüzgâr ikimizin kokusunu etrafa dağıtırken Ares hareketsizliğine son vererek parmaklarını saçlarıma sardığında gülümsedim. Saçlarımı parmaklarına sararak okşarken ona biraz daha sokuldum yüzüne bakmasam da gülümseyişini hissettim. Parmak uçlarını sırtıma sürterek okşarken dokunuşları elbisemin fermuarına kaydığında titreyişimi hissetmesiyle dudaklarını alnıma bastırdı. Ares kokumu içine çekerek dokunuşlarını hissettirirken fermuarımı yavaşça açışını hissettim.

Dudaklarımı aralayarak ismini söylemek isterken Ares bildiğim İtalyanca şarkıyı mırıldanmaya başladığında sustum. "Şarap kırmızı saçları, kar beyazı teni, teni tomurcuk açan güzel kadınım." Elbisemin fermuarını tamamen açtığında elbisemin kenarlarından tutarak aşağı çekişini hissettim. "Teninde çiçekler açan güzel kadınım, beni sarhoş etmeye devam et." Yüzümü göğsüne gömerek gülümserken elbisem yavaşça tenimden sıyrılarak göğüslerimi açığa çıkardığında kollarının arasında titrerken bana bakmadan beni göğsüne çekti ve çıplak göğüslerimiz birleşti. Ares parmaklarını çeneme sararak kafamı geriye yatırıp yüzüme eğilerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve sadece ezbere şekilde bildiğim şarkının sözlerini tekrarladı. "Beni sarhoş et teni çiçek açan güzel kadınım."

Göğsü heyecanla inip kalkarken göğüslerimiz birbirine sürtündükçe Ares'in sertleştiğini, nefes alışlarının hızlandığını hissediyordum.

"Yakut'um." Mırıltısıyla gözlerimi kapatarak gülümserken elini okşarcasına yanağımda dolaştırarak dudaklarımdan öptü. "Sanırım seni yataktan çıkartmayacağım." Kıkırtılarımı bırakarak gözlerimi açtığımda Ares'in tutkuyla koyulaşan bakışlarıyla karşılaştım. "Çıkmak istiyor musun?"

Omuz silkerek göğsüne sokulduğumda, "Sıcacıksın," dememle güldü. "Ve ben sıcaklığını seviyorum."

"Başka neyimi seviyorsun?"

Bu sefer o şımarık gülüşüyle bana bakarken dudaklarına yaklaşarak göğsüne kendimi bastırırken beni sıkıca sardı. "Beni sarmanı." Kasığıma yaslanan sertliğini sürterek kendini hissettirirken kızardım. "Sesini, kokunu, gülümseyişini." Parmak uçlarımı dudaklarına sürterek yavaşça dolaştırdım. "Bir şey daha var." Meraklı bakışları yüzümde dolaşırken elimi ensesine kaydırarak saçlarını kavradığımda yaramaz ifadesiyle kaşlarını çattı. "Seni öpmeyi."

İnleyişi dudaklarından taşarken öne uzanarak beni sertçe öptüğünde hevesle ona karşılık verdim. Dudaklarımız tüketircesine birbirine dolanırken Ares, beni nazikçe sırt üstü yatırarak üzerime tırmandı. Dili sertçe dudaklarımın arasından taşarak ağzımın içine daldığında inleyerek bacağımı kalçasına dolayıp Ares'i kendime çektim. İniltisi göğsümü sıkıştırırken eli aramıza sızarak elbisemin altına kaydığında istemsizce saçlarını sertçe çektim. Altımda kaskatı kesilirken bıraktığı gürültülü nefes dudaklarımı ısırdı.

"Şimdi sana tekrar dokunacağım." Sertliğini karnıma sürterek yanıma uzandığında elini kalçamda okşayarak dolaştırdı. "Ve-" Mırıldanarak bakışlarını dudaklarımdan aşağı çıplak göğüslerime kaydırdığında yanaklarım alev alev yanarken dilini dudaklarında dolaştırdı. "Emeceğim."

"Ares!" İsmi heyecanla dudaklarımdan taşarken gözlerimin içine baktı. "Çok sıcak!"

İnleyişimle yüzü zevkle kaskatı kesilirken dudaklarındaki kıvrılışı gördüm. Gülümseyerek sertçe dudaklarıma kapandığında bedenlerimizin çarpışmasıyla kocaman bir yangın başladı. Ares'in göğsüne istekle sürtünürken nefes alabilmem için geri çekildiğinde ismi sayısızca kez dudaklarımdan döküldü. Ares yüzümü, boynumu öpücüklerine boğdu. Isırdığı noktaları dilinin ıslaklığıyla okşadı. Onun dokunuşları tenimle buluştukça yandık, kavrulduk. Köprücük kemiğime dişlerini sürterek ısırığını bıraktığında kafamı geriye yatırarak zevkle inledim. Onun için açtığım yere yüzünü sığdırarak dilini boğazımda dolaştırarak yavaş yavaş aşağı kaydı ve iki göğsümün arasına geldi.

"Eğer cennetin kokusunu bir tene sığsaydı o ten senin tenin olurdu, güzel kuğum."

Gözlerim mutlulukla dolarken ince bir gözyaşı yanağıma aktığında Ares inleyerek dudaklarını gözyaşına bastırdı. İsmi defalarca kez mırıldanarak gözyaşlarımı temizlediğinde bir kere daha aşağı kayarak ıslak dudaklarının izni göğsüme bıraktı.

"O kadar güzelsin ki!" İç çekerek kararan bakışlarını bana çevirdi. "Parmak uçlarına kadar güzelsin, nefes kesicisin."

Elimi saçlarında dolaştırarak, "Çok güzelsin," diye fısıldadığımda gülümsedi.

"Sen, bana özelsin. Benim için Tanrı seni yaratmış." Ares'in dudaklarından çıkanlar kalbimi tamamen ona ait kılarken dilini göğsümün ucunu sürterek inledi. "O kadar hayal ettim ki! Senden başka hiçbir şey düşünemez oldum." Göğüslerime kendimi tutamayarak dudaklarımdan firar eden iniltilere neden olacak dokunuşlar bırakırken gözlerim kayıyor, zevkten titriyordum. "Hiç bu kadar acıkmamıştım." Gözlerimin içine bakarak göğüs ucumu dudaklarının arasına alıp emdi. "Doyur beni güzel kuğum."

"Ares!"

Kasıklarıma çarpan zevk nabız gibi atarak büyürken parmaklarım Ares'in saçlarının arasına kaymış, onu kendime bastırıyordum. "Göğüslerin ağzımın sularını akıttı bebeğim."

"Arsız."

Kıkırdayarak göz kırparken aklımı kaçırmamı istiyor gibiydi. Dilini iki göğsümde dolaştırarak tadı sarhoş edici bir yemeği tadıyormuş gibi keyifle mırıltılar çıkarırken ben kendimi aşarak ilk kez gerçekleştirdiğim hareketlerde bulundum. Ares'i kendime bastırırken, ismini defalarca kez inleyerek kendimi bırakırken diğer eli iç çamaşırımın içine sızmış onun için ıslanan, sıcacık olan kadınlığıma dokunuyordu.

"Kutsal kadınlığında şifalı şelaleyi barındırıyormuşsun bebeğim, parmaklarım sırılsıklam oldu." Gözlerimi utançla yumarken gülümseyişini hissediyordum. "Susuz kaldığım her an ağzıma ak bebeğim."

"Ares, lütfen!"

"Hoşuna gidiyor mu?"

Ares saf merakıyla gözlerimin içine bakarken nefesini ıslak göğsüme çarparak dişlerini göğüs ucuma geçirdiğinde zevkle inleyerek kafamı geriye yatırdım. "Çok!"

"Siktir!"

"Ares!"

İsmini inleyerek çığlığımı serbest bıraktığımda dişlerini bir kere daha göğüs ucuma geçirdi. "Tekrarla!" Boğazından kopan gür sesiyle kasılırken dudaklarımı aralayamayışımla dişlerini bir kere daha göğüs ucuma geçirdi. "İsmimi tekrarla, güzel kuğum!"

"Lütfen!" İniltimle dişlerini tenime geçirdiğinde nefesim kesildi. "Lütfen!"

"İsmimi söylemezsen boşalmana izin vermem."

Başım zevkle iki yana çırpınırken ismini inleyerek söyledim. "Ares, Ares, Ares!"

İsmini sakinleşene kadar defalarca kez söylerken bir kere daha kendimi onun eline bıraktım, Ares'le sarmalandım.

Ares sırt üstü yatağa devrilerek beni kendine çektiğinde göğsü sertçe inip kalkıyordu. Yüzümü boynuna gömerek kolunu terle kaplı göğsüne sararak sıkıca sarıldım. Karnıma sürtünen sertliğiyle yanaklarım alev alev yanarken bakışlarım aşağıya kayacakken parmaklarını çeneme sardı.

"Bebeğim bir gün kutsal şelalenle beni yıkayacaksın ama şu an değil." Sessizliğe gömülerek ona bakarken gülümsedi. "Kucağımda beni sürmeni zevkle izleyeceğim."

Yüzümü göğsüne gömerek, "Edepsiz," diye mırıldandığımda kıkırdayışını duydum. Uyku üzerime çöreklenirken Ares'in hareketlenmesiyle kapalı gözlerimi açarak ona baktım. "Temizlenme zamanı bebeğim." Burnumun ucundan öperek gülümseyip yavaşça doğruldu.

"Ah! Ama ben kıyafet getirmedim." Doğrulmak istediğimde göğüslerimin çıplak olduğunu hatırlayışımla inleyerek geriye uzanıp kolumu göğsüme kapattım. "Bakma!"

Keyifle kahkaha atarak, "Bebeğim gördüğüm yerlerini kapatman boşuna çünkü tekrar göreceğim," dediğinde şok içinde ona baktım. "Tekrar, tekrar göreceğim ve tadacağım. Biraz önce zevkle seni yedim."

"Ares, lütfen!"

Sızlanışımla keyifle gülümseyerek dudaklarımdan öpüp geri çekildiğinde bakışları yüzümde donup kalırken ne olduğunu anlayamadım. Ares gözünü kırpmadan bana bakarken, "Sakın kıpırdama," dediğinde sertçe yutkundum. "Bebeğim sakın kıpırdama." Ares geri çekilerek acele adımlarla odadan çıktığında gözlerim şokla açılırken tek dirseğimin üzerinde yükselirken hemen geldi. "Yakut! Kıpırdama dedim."

"Buna uyabileceğimi düşünmen şaşırtıcı, ne oldu?"

Merakla ona bakarken bir kere daha yatağa tırmandığında elindeki minik fotoğraf makinesini fark ettim. "Şu an o kadar güzelsin ki!" İç çekerek elini saçlarıma sarıp okşayarak beyaz çarşafının üzerine dağıttı. "Güzel kuğum fotoğrafını çekebilir miyim?"

"B-Böyle mi?"

"Evet, seni çizmek istiyorum."

Yutkunarak büyülenmişçesine bana bakarken, "Biri görmesin," dediğimde sertçe kafasını iki yana salladı.

"Asla! Söz veriyorum kimse görmeyecek. Görürse kıskançlıktan deliririm."

"Çizdiğinde görebilecek miyim?"

"İstediğim gibi olursa, evet görebilirsin."

"O zaman çekebilirsin." Şımarıkça gülümseyerek serbest elimi dirseğimden kıvırarak yatağa yaslarken gözlerinin içine baktım. "Güzel çek lütfen."

Şımarışımla keyifle gülerken Ares bir süre saçlarımla oynadı. "Sanırım kolunu çekmezsin?" Kafamı iki yana sallayışımla gülümseyerek yüzüme eğilip dudaklarımdan öptü. "Bir gün seni çırılçıplak göreceğim."

"Fotoğrafı yasaklamamı ister misin?"

Tek kaşımı kaldırarak ona bakarken anında geri adım atmasıyla kendimi beğenmiş bir şekilde gülümsedim. Ares'in istediği şekilde gülümserken, gözlerim kapalıyken birkaç tane fotoğrafımı çekerek kamerayı kenara bıraktı.

"Şimdi temizlenme zamanı." Yatağından kalkarak dolabına ulaştığında uzandığım yerde kıvrılarak ona baktım. "Sana kıyafetlerimden verebilirim."

"Sevinirim." Ares kısa sürede yanıma ulaştığında düz beyaz tişörtünü ve siyah baksırını kenara bıraktı. "Bunu ben mi giyeceğim?"

Sorum çığlık atarcasına dudaklarımdan taşarken Ares sırıtarak, "Ben giydirebilirim," dediğinde elimin tersiyle omzuna vurdum. "Bebeğim iç çamaşırın berbat haldedir. İç çamaşırsız gezmen hoşuma gider ama aniden uykundan uyandırarak seni yiyebilirim."

Yüzünü boynuma gömerek beni huylandırıp kahkahalarımı duyururken, "Kötü kurt!" dediğimde gülerek geri çekildi. "Tamam gözlerini kapatırsan banyoya gireceğim."

"Tabii ki hayır." Göz kırparak ayağa kalkıp ellerini elbiseme sardığında çığlık atarak elbisemi sıkıca tuttum. "Bu fırsatı kaçırmak istemiyorum."

"Ama!"

Tek dizini yatağa yaslayarak üzerime eğildiğinde saçlarımı okşayarak yüzümden çekti. "Sıcak mı soğuk mu?" Merakla gözlerimin içine bakarken sessizliğe gömüldüm. "Sadece seni yıkayacağım güzelim, güzel kuğumun ateş parçasıyla ilgilenmek istiyorum."

"Ama-"

"Ama istemezsen tabii ki seni zorlamam."

Yumuşacık bakışları yüzümde dolaşırken, "Ben suya girdikten sonra gelsen?" diye sorduğumda keyifle gülerek yüzünü boynuma gömdü.

"Çok tatlısın, tesoro. Seni yesem keşke!" Ares keyifle gülerek elbisemi nazikçe bacaklarımdan sıyırıp kenara bıraktığında utanç içinde, kıpkırmızı yüzle ona bakıyordum. "Ayıcıklı külotun." Bakışları iç çamaşırıma kaydığında utançla gözlerimi yumdum.

"Gözlerini kapat!"

"Asla! Bu manzarayı hafızama kazımam gerek." Büyülenmiş bakışları yüzümde dolaşırken gülümsedi. "Hem nasıl bu kadar saf, masum hem de kalbini durduracak kadar ateşli bir kadın olabiliyorsun?" Dişlerimi dudaklarıma kapattığım parmaklarıma geçirirken bacaklarımı birbirine bastırışımla Ares dizimden öperek derin bir nefes aldı. "Sen gözlerimin içine böyle kedi bakışları atarsan ben dayanamam." Yanıma ulaşarak kollarını belime sarıp beni yavaşça kucağına aldı. "Seni yer bitiririm."

Kollarımı etrafına sararak burnumu boynuna yaslayıp kokusunu içime çektim. "O zaman seni daha fazla sevemem, tükenirim."

Şımarıkça konuşmamla gülümseyerek saçlarımı öpücüklere boğarken beni nazikçe büyük banyosunda ona ait eşyaları koyduğu kare vintage tarzı masaya oturttu. "Sıcak su seviyorsun değil mi?" Onaylarcasına kafamı salladığımda Ares anlamadığım dilinde mırıldanarak küveti suyla doldurarak içine köpük yapacak sıvıyı dökerken ferah kokular banyosunu sardı. Bana doğru gelerek önümde durduğunda gözleri bileklerimde dolaştı canımı yakacak hasarlar yoktu sadece kızarmışlardı. "Banyodan sonra bileklerine krem sürelim." Onaylarcasına kafamı salladığımda ellerini külotuma sarışıyla ürperdim. "Bunu çıkarabilir miyim?" Sadece gözlerime bakarak cevabımı beklerken bocalayışımla bir adım geri çekildi. "Tamam, seni zorlamayacağım ama arkamı döneceğim."

"Hayır!" Sızlanışımla bakışları bir kere daha gözlerime çıktı. "B-Ben üzgünüm istediğin gibi değilim!"

Üzgünce iç çekerken Ares bacaklarımın arasına girerek parmaklarını çeneme sıkıca sarıp beni zorla kendine baktırdı. "Sakın!" Sıkılı dişlerinin arasından hırlarken ürkerek ona baktım. "Kendini sakın küçük görme, Yakut! Buna çok sinirlenirim."

"Ama sen farklısın yani mesela-" Titreyerek kekeleyişimle dudaklarını dudaklarıma bastırdı. "Lütfen kızma!"

"Kızmadım!" Gülümseyerek dudaklarımı üst üste öptü, gergin omuzlarımı okşadı. "Bir daha böyle şeyler söylemeni istemiyorum. Sen, benim aklımı durduran tek kadınsın." Çenemden öperek geri çekilirken iç çamaşırımı çıkararak beni bir kere daha kucağına aldı ve birkaç adımla sıcak suyun içine girdim.

Küvetin yanında diz çökerken dizlerimi göğüslerime çektiğimde kollarımı etrafına sararak yanağımı koluma yaslayıp ona baktım. "Sen gelmeyecek misin?"

Sorumla gözlerinden şaşkınlık geçerken, "Tanrım!" diye inledi. "Masumca sorduğun her şey acımasızca kalbime saldırmamalı!"

Kıkırtılarımı serbest bırakırken ıslak elimi küvetin kenarına tutunan eline sararak parmaklarının üzerini okşadım. "Çok tatlısın."

Fısıltımla gülümseyerek tüy gibi hissettiren öpücüğünü omzuma bıraktı. "Ti adoro." Merakla ona bakarken mavi gözleriyle bana özel gülümsedi. "Sana tapıyorum."

Dudaklarından çıkan iki kelime beni kendine hayran bırakırken ıslak elimi çenesine sürterek gülümsedim. "Ti adoro."

Ares şampuanıyla nazikçe saçlarımı yıkadığında sadece saçlarımı yıkamak istemiş onu kıramamıştım. Omzuma, sırtıma öpücüklerini dizerek saçlarımla dakikalarca ilgilenirken sıcacık suyun içinde onun dokunuşlarıyla mayışırken yaşadığım en güzel anların içindeydim.

"Uyumuş olamazsın değil mi güzel kuğum?"

Uykulu gözlerimi aralayarak bir kere daha yanağımı koluma yaslayıp Ares'e baktığımda küvetin yanına oturarak üstten bakarak gülümsedi.

"Çok hoştu." Kendini beğenmiş gülümsemesiyle bana doğru eğilerek alnımdan öptü.

"İstediğin zaman saatlerce seninle ilgilenebilirim."

Islak elimi göğsüne yasladığımda kasları avucumun altında gerilirken elimi sürterek boynuna çıkartırken dişlerini alt dudağına geçirerek sert bir nefes aldı. "Ödül ister misin?" Fısıltım buharla kaplanan fayanslara çarparken onu birazcık daha kendime çektim.

"Sana nasıl hayır diyebilirim?"

Dudaklarını dudaklarıma sürterken oyunbaz tavırla geri çekildim. "Hediyemin öpücük olduğunu söylememiştim." Kaşları memnuniyetsizce çatılırken, "Seni biraz daha çeksem ne olur?" dediğimde geri çekilmeye çalışsa da izin vermedim.

"Bebeğim!"

Mırıldanışının içindeki tedirginlikle gülümserken Ares'i sertçe kendime doğru çektiğimde suyun içine gömüldü. Kalçasının üzerine otururken kollarımı etrafına sararak dudaklarına kapandım. Hevesle dokunuşumla beni sıkıca kavrayarak kucağına çektiğinde bacakları küvetten aşağı sarkarken taşan su sesini duyuyordum. Ares elini ıslak saçlarıma sarıp dişlerini alt dudağıma geçirerek sertçe kavradı. İniltim ağzının içine dağıldığında elini sırtımdan belime kaydırarak yavaşça okşarken onun dokunduğu her bir noktam yeşeriyor, çiçek açıyordu. İstek göğsümü kemirirken dudaklarımızın ayrılmasıyla yüzümü boynuna gömerek öpücüklerimi bırakırken elini kalçama sararak sertçe kavradı.

"Yakut!" Hırıltısı dudaklarından taşarken nefes nefese ona baktım. "Ben yanmaya gönüllüyüm ama senin bu kadar yakmaya gönüllü olduğunu bilmiyordum." Utanarak gözlerimi kaçırırken bir kere daha sıkıca sarıldım. Saçlarımı okşayarak sırtımdan aşağı döktü. "Saat geç oldu güzelim durulan sana bornoz getireceğim."

"Teşekkür ederim."

Dudaklarıma kısa bir öpücük bırakarak ayağa kalktığında pantolonundan akan su küvetin içine dökülürken kıkırdayışımla haylaz bakışları yüzümde dolaştı. Banyodaki dolaptan bornozlardan birini kenara bıraktığında banyodan çıkmasıyla duş jelini kullanarak hızlıca yıkanıp durulandım. Ares'in bornozuna sarındığımda kurulanarak kenara bıraktığı iç çamaşırını ve tişörtü üzerime geçirdim. Islak saçlarımı tek omzuma alırken içeri girişimle Ares'i gece lambasını yakmış, sırtını yatak başlığına yaslamış telefonuyla uğraşırken buldum. Benim içeri girmemle telefonunu kenara bırakarak gülümsedi.

"Güzelim saçlarını kurutmayacak mısın?"

"Şey-" Utanarak parmak uçlarımda yanına ulaştığımda kolunu belime sardı. "Dolapları karıştırmak istemedim, kurutma makinesini verir misin?"

Güzel gülümsemesini sunarak ellerini belime sardığında beni kolaylıkla havaya kaldırırken saniyeler içinde yatağının üzerine oturttu, tepki veremedim. Adımlarını banyoya çevirerek kısa sürede geldiğinde elinde kurutma makinesi vardı.

"Sen utanarak eşyalarımı karıştırmadıysan ben bu görevi zevkle üstlenirim." Yatağa kolaylıkla tırmanarak arkama oturdu. "Ve sen istediğin her şeyi kullanabilir ve bakabilirsin. İzin almana, çekinmene gerek yok."

Şakağımdan öptüğünde gülümseyerek gözlerimi kapatırken Ares kurutma makinesini çalıştırıp sıcak havayı saçlarıma verdi. Saçlarımla bir kere daha ilgilenirken bundan bıkmayacağımı biliyordum. O da bunu bilerek işini ağırdan alırken keyifle kendi kendine mırıldanarak saçlarımı okşayarak kuruttu.

"Saçların açık mı uyursun?"

Onaylarcasına kafamı salladığımda saçlarımı öperek geri çekildi. Kurutma makinesini banyoya bırakarak yanıma geldiğinde kolları arasında kıvrılarak beni kucağına çekmesine izin verdim.

"Hemen uykuya dalar mısın?"

Bu sefer ben merakla bir sorumu yönelttiğimde beni sıkıca sarmasına memnundum. "Uykuyla pek aramın olmadığını söylemiştim, birkaç saat uyurum ama o bana yeter."

"Kâbus mu görüyorsun?"

Gülümseyerek gözlerini kapatıp alnını alnıma yasladı. "Çok tatlısın bebeğim ama hayır sadece uyumayı çok sevmiyorum ama seninle uyumaya bayılıyorum. Saatlerce uyuyabilirim."

Ares'in kollarının arasında uyumak tattığım en güzel uykulardan biriydi. Aldığım her nefeste kokusu burnuma dolarken ve sıcaklığı etrafımı sararken göğsüne sığınarak kendimi uykunun kollarının arasına bıraktığımda deliksiz uyudum.

Kulaklarıma dolan müzik sesiyle uykunun kollarını terk ederek sıyrıldığımda uykulu bakışlarım etrafta dolaşırken dün gece yaşadıklarımın rüya olmadığını fark etmek kalbimi mutlulukla sıkıştırdı. Ares'in yatağında doğrulurken onu yanımda bulamayışıma üzülsem de kulaklarıma dolan müzik sesi beni merakla heyecanlandırdı. Banyoya geçerek hızlıca yüzümü yıkadığımda kabaran saçlarımı ellerimle düzelterek çıplak adımlarımı yatak odasının dışına çevirdiğimde kapıyı açmamla sesler arttı. Parmak uçlarımda sekerek merdivenlerden aşağı indidim sesin nereden geldiğini çözmüştüm.

Ares piyano çalıyordu.

Dikkatini dağıtmamak için sessizce merdivenlerden indiğimde gözlerim çıplak sırtında dolaştı. Bana arkası dönük otururken omuzları dik, sırtı dümdüzdü. Ona yaklaştıkça güzel çehresini yandan görürken gözlerinin kapalı olduğunu fark etmemle gülümsedim. Yanına her adım atışımda mest edici daha önce duymadığım müzik daha gür şekilde kendini duyururken Ares'in dudaklarının kıvrılışını gördüm.

"Buraya gel tesoro."

Ares'in dudaklarından taşanlarla kalbim ters takla atarken tek elini bana uzattığında onu ikiletmeden yanına ulaşarak tek bacağının üzerine oturduğumda uzun kolunu belime sararak çaldığı müziğe devam etti. Tek kolumu omzuna dolarken avucumu kalbine yasladığımda notalarla eş ritimde çarparken gözlerimi kapatarak yüzümü boynuna gömdüm. Ares'in müziği dakikalarca insanın içini ışıldatan, beni çiçeklerle dolu bir alanın ortasına bırakarak güneşin ışıltısını üzerime döküldüğü ve sıcaklığını hissettiğim bir tutkuyla sardı.

Müziğin durmasıyla daldığım büyüleyici andan sıyrılarak boynuna öpücüğümü bıraktım. "Çok güzeldi."

"Teşekkür ederim, güzelim." Kafasını geriye yatırarak bana bakarken ellerimi yanaklarına sararak eğilip yanağından öptüm.

"Günaydın."

"Günaydın, bebeğim. Öpücüğün yanlış yere isabet etti," dediğinde kıkırdayarak bu sefer diğer yanağından öptüm. "Yine yanlış yere isabet ettirdin. Bak buradan öpeceksin." Mırıldanarak dudaklarını dudaklarıma bastırıp hızlı bir öpücük bıraktı. "Şimdi doğru yerden öp." Bir kere daha oyunbazlığa sığınarak diğer yanağını öpecekken Ares yüzünü çevirerek dudaklarını dudaklarıma bastırdığında keyifle güldüm.

"Oldu mu?"

"Evet şimdi kesinlikle günaydın."

"Kesinlikle."

Kucağından kalkmak için hareket ettiğimde Ares itiraz ederek benimle ayağa kalktığında adımlarını mutfağa çevirdi. "Henüz vaktin var değil mi?"

"Biraz daha var." Bir yanım evinden çıkmak, ondan ayrılmak istemese de eve dönmeli anneanneme anlatmalıydım. Ona yalan söylemek, bir şeyler saklamak istemiyordum.

Ares'in mutfağına geçtiğimizde buzdolabının karşısına dikilerek dolabında olanları kontrol ederken istediklerimi alarak tezgâha bırakırken Ares bir köşede beni izliyordu.

"Yardım etmemi ister misin güzelim?"

"Tabii ki! Teoman gibi bir köşeye geçip izleyemezsin," dediğimde gülerek yanıma geldi.

Dereotu ve maydanozları yıkayarak önüne bıraktığımda ince ince kesmesini isterken bende beyaz peynir ve kaşar peyniri dilim ekmek adetlerine göre rendeledim. Cam kaselerden birinin içinde yumurtayı çırptığımda rendelediğim peynirleri ve Ares'in hazırladıklarını dökerek bir kere daha karıştırdım. Ares isteğimle ekmek dilimlerinin üzerinde birer kaşık sıvı yağ gezdirerek taze kekik koydu. Kâsenin içindeki karışımı ekmeklerin üzerine dökerek hafifçe pul biber döktüğümde Ares'in önceden çalıştırdığı ısınan fırına ekmekleri koydum.

Ares'in isteğiyle pankek malzemelerini de çıkardığımda ben hızlıca karışımı hazırlarken Ares'te diğer kahvaltılıkları hazırlamaya başladı.

"Bak şimdi." Kendini beğenmiş gülümsemesiyle pankek tavasını sertçe hareket ettirerek içindeki hamuru havaya fırlattığında klasik hamleyle hamuru bir kere daha tavanın içine aldı. "Biz İtalyanlar-"

"Onu bende yapabiliyorum," diyerek konuşmasını kesip bana baktığında sırıttım. "Çok basit."

Pişen pankeki kenara bırakarak tavanın içini yenisiyle doldurduğumda alt tarafın bitmesiyle Ares gibi tavayı sallayarak pankek hamurunu havaya atıp kolayca tuttum.

"Bir söz vardı." Ares düşünceli tavrıyla parmaklarını çenesine sürttü. "Yemeğin salçalısı-"

Bakışlarının kalçama inmesiyle elimin tersiyle dudaklarına vurmamla acı içinde inledi. "Ares!" Dudaklarını ovuşturarak somurturken ona ters ters baktım. "Birincisi aşırı yersiz bir söz, ikincisi hayatımda duyduğum en kötü sözlerden biri!"

"Vurarak uyarmak zorunda mıydın?" Çocuk gibi somurturken çok sert vurmadığımı biliyordum. "Öp geçsin."

"Avucunu yala!" Dudaklarımdan taşanlarla Ares pis pis sırıtırken dudaklarını aralayışıyla elimi dudaklarına kapattım. "Düşündüğüm şeyi söylersen seni keserim!"

"Ah bir gecede ilişkimiz seviye atladı ve şiddet görüyorum."

Ona gözlerimi devirerek karşılık verdiğimde arka bahçedeki masaya kahvaltılıkları hazırladık. Uyanan Romeo'nun mama ve su kabını yenilediğimde Ares'in karşısındaki sandalyeye yerleştim.

"Bugün için planında neler var?"

Ares fırından çıkan sıcacık ekmeğinden küçücük bir parça alarak bana bakarken dudaklarımı nazikçe silerek hafifçe masaya yaslandım. "Anneannemle piknik yapmayı düşünüyorum tabii o da müsaitse, bizi söyleyeceğim."

"Bence çoktan tahmin etmiştir."

"Tabii ki ama benim söylemem daha hoş olur."

"Peki Teoman'a ne zaman söyleyeceksin?"

Meraklı bakışları yüzümde dolaşırken, "Bilmiyorum," diye cevap vermemle somurttu. "Evde onu rahatça konuşmak için yakalayamıyorum. Acı çektiği için benden kaçıyor ve ben ne yapacağımı bilmiyorum."

"Sanırım ona biraz zaman tanımalıyız. Melek olayını yeni atlattı."

İkimizde bu durumdan memnun olmasak da başa çaremiz yok gibi görünüyordu. Kahvaltımızı her ne kadar sohbet ederek uzatmaya çalışsak da bir şekilde eve döneceğim zaman geldi. Elbisemi giyerek kendime çekidüzen verdiğimde Ares gibi Romeo da peşimde dolaşıyor gitmemem için yalvarıyor gibiydi.

"Seni tekrar ne zaman göreceğim?"

"Camdan bakacağın her an." El ele odasından çıktığımızda gözlerim çalışma odasının kapısına takıldı. "Çalışma odanı görebilir miyim? Bir tek orayı görmedim."

O tarafa adım atacakken Ares elimden sıkıca tutarak kendine çekti. "Şimdi değil güzelim, odam çok dağınık."

"Olsun! Kapının kenarından bakarım."

Şirince gülümserken Ares, beni kendine çekerek dudağımdan öptü. "Şimdi değil dedim." Dudaklarım aşağı doğru sarkarken gülümsedi. "Topladığımda küçük bir sürprizle göstereceğim."

"Sürpriz mi?" Küskünlüğüm anında giderken heyecanla gülümsedim. "O zaman biraz daha sabredeceğim."

Ares'in evinden çıkarak kendi evimize geçtiğimde anahtarımla içeri girerken mutfaktan gelen seslerle yanağımı içten sertçe ısırdım. Mutfakta sadece anneannemin olmasını dilerken şans bir kere daha benden yana oldu ve anneannem mutfaktan çıktı.

"Hoş geldin, güzelim." Bakışları beni baştan ayağa incelerken yanaklarımın renk değiştirdiğini, kırmızıya ulaştığını biliyordum. "Kızların evine böyle mi gittin?" Gözlerimi kaçırarak parmaklarımı birbirine geçirirken derin nefes alışını duydum. "Allahtan bizimki evde yok."

"Erken mi çıktı?"

"Hiç gelmedi." Şaşkınca anneanneme baktım. "Mika'yla olacağını belirten bir mesaj attı."

"Anladım. Beyefendiyi yakalayabilirsem konuşacağım ama bu aralar firarda."

"Biraz kendi haline bırak, konuşmak için gelecektir." Onaylarcasına kafamı sallarken hareket etmemle işaret parmağını havaya kaldırarak hareket etmemi kesti. "Ve sen küçük hanım kıyafetini değiştirip aşağı geliyorsun, konuşacağız."

"Peki, anneanne."

Ellerimi elbisemin eteğine sararken suçlu çocuk moduna girerek kaçarcasına merdivenleri tırmanıp odama girdiğimde kendimi yatağımın üzerine attım. Gözlerim odamın ezberlediğim tavanında dolaşırken telefonumun aralıksız titremesiyle çantamdan çıkararak ekrana baktım. Nazlı, beni üst üste gruba etiketleyerek bildirim yağmuruna tutarken grup mesajlarına açmamla rahat bir nefes verdi. İyi olduğumu eve girerken anneanneme yakalandığımı ve onlarla görüştüğümüzde dün geceyi anlatacağımı söylediğimde anneannemle konuşmadan rahat etmeyeceğimi biliyorlardı. Kızlar çekinmeden anneanneme her şeyi anlatmam gerektiğini söylerlerken anlatacağımı yazarak konuşmadan çıktım.

Dolabımdan askılı bluzlarımdan birini ve açık renk şortumu aldığımda üzerimdekileri çıkararak yere bırakırken temiz külotumu bacaklarımdan geçirdim. Sutyenimi çekmeden aldığımda gözlerim aynadaki görüntüme takıldı. İrkilerek aynaya yaklaşırken gözlerim şaşkınlıkla büyümüştü. Sol göğsümün kenarındaki morlukla şaşırırken soğuk parmaklarımı tenime sürttüğümde acıyla inledim. Ares'in bıraktığı izi incelerken buz kestiğimi hissettim. Soğuk ellerim titrerken bakışlarımı görüntümden çekerek makyaj masamda duran kremimi alarak izin üzerine hafifçe sürdüm. Tenim hassastı ve en ufacık şey de canım gereksiz yere fazla yanıyordu.

Ruh halim ize baktıkça değişirken bakışlarımı kaçırarak sutyenimi kollarımdan geçirdiğimde izin kapanmasına sevinmiştim. Kıyafetlerimi giydiğimde dağınık saçlarımı hızlıca topuz yaparak telefonumu şortumun cebine sıkıştırıp aşağı indim.

Balkonda kahvesini içen anneannemin yanına ulaştığımda arkadan sıkıca sarılarak yanağımı yanağına yasladım. "Çok kızdın mı?"

Titreyen kırgın sesimle elini elime sararken gülümsediğini hissettim. "Kızmadım ama doğruyu söylemediğin için üzüldüm. Ben, sana yasaklar mı koyuyorum Yakut'um? Söylesen izin vermeyecek miydim?"

"Öyle değil tabii ki!" Gözlerim dolarken üzgünce gözlerimi kaçırdım. "Sadece karşına geçip söyleyemedim, utancımdan ölürdüm!"

"Ağzından yer alsın!" Kaşları çatılırken kahvesinin son yudumlarını içti.

"Bizim ağacın altında piknik yapalım mı? O zaman anlatırım."

"Olur güzelim."

Sekerek mutfağa geçtiğimde sepete koyacaklarımı hazırlamaya başladım. Teoman'a eve ne zaman döneceğini soran mesaj attığımda çevrimiçi olup mesajımı görerek geri çıktığını fark edişimle kaşlarım çatıldı. Anneannem telefonuyla konuşurken rehberden Teoman'ın ismini bularak üzerine dokunup salona geçtim.

"Efendim başımın belası?"

"Neredesin ve ne zaman geleceksin, yanında kim var?"

"Bir yerdeyim, iki saate gelirim ve seni ilgilendirmez."

"Teoman!" Azarlarcasına seslenmemle gülüşünü duydum. "Geldiğinde çok sevdiğin saçlarını yolacağım."

"Yeterince yolundu güzelim, eve gelince konuşuruz."

Arkadan birisi Teoman'a seslenirken yüzüme kapanan telefonla ekrana şaşkınlıkla baktım. Teoman'a kızgın emojiler göndererek bir kere daha mutfağa geçtiğimde sepeti hazırladım. Evden çıkarak görkemli ağacıma ulaştığımızda kilimi altına sererek anneannem için sırtını yaslayacağı minderi ona verdim.

"Çok kızmadın değil mi?"

Anneannem kruvasanından ısırık alarak keyifle yerken anaç bakışları yüzümde dolaşıyordu. "Kızacağım bir şey mi yaptın?"

"Asla!" Kafamı şiddetle iki yana sallarken bağdaş kurarak ellerimi kucağımda birleştirdim. "Yani sanırım."

"Sanırım mı?" Gözleri kısılırken dudak büküşümle kahkaha attı. "Güzelim sana sık sık yaşını mı hatırlatmam gerekiyor? Sadece şaka yapıyorum tabii ki kötü bir şey yapmayacağını biliyorum, sana güveniyorum. Sadece bana her şeyini anlatabileceğini unutma."

"Biliyorum sadece gözlerinin içine bakarak Ares'e gideceğimi onda kalacağımı söyleyebildiğimi düşünüyor musun? Ben düşünemiyorum utancımdan mahvolurum."

"Şu an söyledin." Şaşkınlıkla irkilişimle anneannemin gür kahkahası yankılandı. "Bebeğim sen her ne kadar kendini küçük bir çocuk gibi görsen de çoktan reşit oldun. Kendi kararlarını alabilecek, hayatını yaşayabilecek yaştasın. Tabii ki her zaman yanında olacağım görmediğin doğruları göstereceğim ama ben yanındayım diye sen hayatını sır içinde ya da kapalı bir kutu gibi yaşamayacaksın. Erkek arkadaşının olması, bir ilişki içinde olman çok normal. Aynılarını dedenle yaşadım, annen ile baban yaşadı ve bildiğini umuyorum ki sen leylekler tarafından getirilmedin."

Sakin sakin konuşurken son cümleleriyle gülümsedim. "Sanırım annem bir şeyleri merak etmeye başladığım anda anlatmasaydı leyleklere inanabilirdim." İkimizde kahkahalara boğulurken ahududulardan birkaçını ağzıma atıp keyifle yedim. "Ares'le artık sevgiliyiz."

"Bileğindekini o mu aldı?"

"Evet, çok güzel değil mi?" Hevesle bileğimi havaya kaldırarak kuğuyu hafifçe salladım. "Büyülendim."

"Çok zarif, Ares'i tebrik ederim zevkli çocuk ama pahalı bir şeye benziyor."

"Ah, evet pahalı bu biraz beni utandırdı." Parmaklarımı bilekliğimde dolaştırırken gülümsedim. "Dün akşam çok güzeldi, anneanne! Benim için İtalya'ya özel yemekler yapmıştı, çok tatlıydı. Sonra istiridye yedim ve ilk kez şarabın tadına baktım."

"Bizim şaraplarımızdan mı?" Onaylarcasına kafamı sallamamla gülümsedim. "Eh en azından tadına bakabilmişsin biz içerken burun kıvırıyorsun."

Kıkırdayarak anneanneme, Ares'in çıkma teklifini, dans edişimizi anlatırken konunun yatak odasına gelmesiyle kafam öne düşerken yüzüm kıpkırmızı olmuştu.

"Korundunuz umarım."

"Anneanne!" Utançla inleyerek ellerimi yüzüme kapattığımda gülüşünü duydum. "Beraber olmadık."

"Peki bu utancının sebebi ne?"

"Çünkü birazcık ileri gittik." Parmağımla ölçerek gösterirken gülümseyerek beni dinliyordu. "Ama bütün bunların benim için ilk olduğunu bilerek üzerime gelmedi. Bir anda bana göre belki ileri gittik ama pişman değilim. Sadece biraz endişeliyim."

"Ne için?"

"Bilmiyorum içimde bir duygu var henüz kendime itiraf edemedim." Dudak bükerek anneannemin yanına ulaşarak başımı dizlerine yaslayıp kilimin üzerine uzandım. "Ama Ares çok düşünceli canımı yakmadı. Zaten çok ileri gitmedik, gerçekten."

"Ben sadece üzerime düşen uyarımı yapmak isterim, güzel kızım. Zamanı geldiğinde ne olursa olsun korun. Evet âşık olman, hayatına birini alman çok güzel sonunda birinin kalbini hızlandırmasına ve seni farklı hissettirmesine mutluyum ama çocuk sahibi olman için çok erken."

"Biliyorum hem bu imkânsız benim kariyerimle ilgili bir sürü planım var ve evlenmeden hamile kalmak istemiyorum."

"Hım yani Ares'le evleneceksin? Hani evlenmeyip dizimin dibinde kalacaktın?"

"Anneanne!"

Yüzümü utançla kucağına gömerken, anneannemin sataşmalarıyla keyifle sohbet ederken verdiği öğütleri kulağıma küpe yaptığımda yanlış bir şey yapmayacağımı biliyordum. Dedemle bir anısını anlatırken anneannemle vakit geçirmek dünyanın en güzel zamanlarından biriydi.

Teoman'ın bize doğru geldiğini fark ettiğimde yerimde doğrularak kızgın bakışlarımı yüzüne diktim. "Terlik falan fırlatmayacaksınız değil mi?"

"Yakut'u bilmiyorum ama ben meraklandırdığın için fırlatabilirim." Benim kadar anneannem de kızgınlığını belli ederken Teoman yanıma oturup yanağımdan öptü. "Neredesin oğlum sen? Akşam gidiyorsun diğer günün akşamında geliyorsun ya da sabah çıkıp gece geliyorsun. Burası İtalya değil aile evi farkında mısın? Boyuna posuna bakmam seni ayağımın altına alırım, bir daha beni endişelendirme."

"Farkındayım."

Bakışlarını önüne çevirirken elimi sırtına yaslayarak okşarken yanağımı da omzuna yasladım. "Bir sıkıntın varsa anlat, oğlum. İçinde tutarak nereye varacaksın?"

"İyiyim, ben." Haylaz gülümsemesini yüzüne yerleştirerek bize baktı. "Bütün ilgi Yakut'un üzerindeydi bende kendimi biraz özlettim."

"Eşek seni!" Anneannem bu sefer gerçekten terliğini alarak Teoman'a fırlattığında hızlıca kafasını eğerek darbeden kurtuldu. "Git getir onu!"

"Kalkınca veririm."

"Teoman!"

Anneannemin sahte kızgınlığıyla Teoman somurtarak, "Ben üvey evlat mıyım doğruyu söyleyin!" diyerek ayağa kalktı. "Şurada sarmalarla, böreklerle şımartılmalıyım ama onun yerine terlik yiyorum."

"Hadi oradan, edepsiz!"

Anneannem bir kere daha azarlarken kıkırtılarımı serbest bıraktım. "Sen neye gülüyorsun?" Teoman yanıma oturarak bana baktı. "Çirkin ördek yavrusu."

"Sensin o!"

Dil çıkartışımla, "Abin!" diyerek beni belimden kavrayarak sırt üstü yatırıp gıdıklamaya başladığında kahkahalarıma karışan çığlıklarım etrafta yankılanmaya başladı.

"Teoman, lütfen!" Ellerinden kurtulmaya çalışırken şiddetle sarsılıyor, gülüyordum. Anneannem gürültümüzden kaçarak bizi kendi halimize bırakıp eve giderken Teoman çatlayana kadar gülmemle sonunda serbest bıraktığında nefes nefese kalmıştım. "Çok kötüsün!" Su şişesini kafama dikerek yarısına kadar içtim. Dağılan saçlarımı toparlayarak tekrar topuz yaptığımda Teoman gülümseyerek beni izliyordu. "Sonunda seni yakaladığıma rağmen konuşabilir miyiz?"

"Şu an ne yapıyoruz, tatlım?"

Bana tepeden bakışlar atarken gözlerimi devirdim. "Ondan bahsetmediğimi biliyorsun."

"Biliyorum, güzelim." Elini yanağıma sararak okşadığında gülümsedim. "Biz bir aileyiz ve sen, benim canımsın. Gözlerinin içi gülüyor bunu fark etmemem imkânsız, sebep olan kişiyi de biliyorum. Sana kızamam buna hakkım yok, karışamam da çünkü mutluysam bende mutlu olurum ama sadece kırılma olur mu?" Bakışları hüzünlenirken dizlerimin üzerinde yükselerek ona sıkıca sarıldım. "Sen aşkı ilk kez tadıyorsun ve bu ilk deneyiminde seni kırarsa, yaralarsa onu mahvederim."

"Teoman-"

"O senelerimi geçirdiğim arkadaşım ama sen kardeşimsin, canımsın. Sen, benim için önemlisin."

"Ona değer veriyorum."

"Biliyorum, Ares'in bir ailesi yoktu, onun yanında olmaya çalıştım ama benden çok sen yanındasın. Ona iyi geliyorsun. Birbirinize iyi geldiğinizin farkındayım."

Kollarımın tutuşunu sıkılaştırarak, "Teşekkür ederim," diye fısıldadığımda yüzünü saçlarıma gömerek sıkıca sarıldı.

Teoman'la vakit geçirirken başını kucağıma koyarak üzüm yedirmemi istediğinde kıkırdayarak isteğini yerine getirirken videomuzu çekmesi güldürmüştü. Bir sürü fotoğraf çekilerek eğlenirken anneannemin çağırmasıyla toparlanarak eve geçtiğimde anneannemin sarma için harç hazırladığını fark etmemle gülümseyerek ona yardım etmek için balkonda karşısına geçtim.

Teoman'a göre bir tencere sarma ona bütün acılarını unutturabilirdi.

Bugün de bunu dile getirmişti.

🌸

Continue Reading

You'll Also Like

62.1K 5K 9
Yıl 1997; İstanbul'da gerçekleştirilen darbe sonrasında yedi büyük kabadayıyı katleden Ercüment Karadağlı, aldığı intikamın sonunda tutuklanarak hükü...
3.4K 1.6K 35
Zaman ve sınavdı bizim hikayemiz. Zamansız bir sevdanın sınava tabii tutulduğu, imkanın yer bulmadığı aşktı... İki yaralı ruhun birbirinde açtığ...
66.1K 5K 46
Kış çok soğuk geçtiğinde, rüzgarlar sert estiğinde deniz kudururdu. Kuduran denizin dalgaları evin duvarlarına vururdu, zarar verirdi. İçimden 'Deniz...
Beyaz Konak By B.

General Fiction

733K 56.6K 110
"İntikam yolculuğuna çıkacaksan kendin için de bir mezar kaz." Parti ışıklarının sönmediği, topuk seslerinin eksik olmadığı ve kahkahaların hiç dinme...